26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 10 Kasım 2016 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ Bugün 10 Kasım... “Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir” diyen, bunu “milletinin ve ecdadının en kıymetli mirası” sayan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü! Onu, eylem ve söylemlerini daha iyi anlamaya çalışarak, en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni daha ileriye nasıl taşıyacağımızı düşünerek anmalıyız! Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının hedefi, gerçek bir “Demokrasi” idi... Büyük harfle yazılan, özel isim gibi “Demokrasi”: Çağdaş, özgür bireyin, çağdaş, özgürlükçü bir devletin vatandaşı olduğu bir rejim: “Demokrasi!” Büyük harfle yazılan, özel isim olarak “Demokrasi” diye ısrar etmemin nedeni, Türkiye’de, “Demokrasi” kavramının içinin boşaltılmış olmasıdır: Türkiye Çok Partili Düzen’e geçtiğinden beri seçilmiş iktidarlar “Milli İrade” kavramını saptırarak rejimi “çoğunluk diktası” haline getirmek istemişlerdir. HHH DinTarım Toplumunun yüzyıllardır devam eden Feodal yapısı: nilen reformlar, bu feodal yapıyı, kentselendüstriyel çağdaş bir yapıya dönüş türmek için yapılmıştı. Çünkü çağdaş insa nın, bağımsız ve özgür bi rey kimliğiyle içinde yaşa yacağı çağdaş devlet, an cak toplumsal ve ekono mik gelişmeyle, sermaye Atatürk’ü demokrasiyle taçlandırmak ve işçi sınıflarının oluşmasıyla gerçekleştirilebilirdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu Cumhuriyet’i, asıl hedefi olan çağdaş Demokrasi ile taçlandırmak istiyordu... Cumhuriyetçi Serbest Toprak ağalarının, siyaseti de be Fırka deneyimine bunun lirleyen, ekonomik ve kültürel ege için girişti... menliği... Ama toplumsal yapı henüz Din Bireylerin özgür ve bağımsız kişi Tarım Toplumu’nun prangalarından liklerinin gelişmemiş olması... kurtulamamıştı: Toprağa bağımlı kölelik düzeni “Demokrasi” deneyimi, Feodal nin ilişki ve değerlerinin devam et Toplum’un, ağaköle ilişkilerini sür mesi... düren “geri” yapısına tosladı ve Sermayenin ve emeğin, toprak hüsranla sonuçlandı. tan, Feodal düzenden bağımsızla HHH şamamış, kentleşememiş, gelişe İsmet İnönü, inanmış bir Cum memiş olması... huriyetçi, dolayısıyla, “Demokra Atatürk ve arkadaşlarının siyi” de hedefleyen bir Devrim önündeki en büyük engeldi! ciydi: Kısaca “Atatürk Devrimleri” de Cumhuriyet’i kuran kadronun ikin ci adamının, tüm yetkiler elindeyken, sırf “Demokrasi”ye inandığı, Cumhuriyet’i “Demokrasi” ile taçlandırmak istediği için, Çok Partili Düzen kararı vermesi, serbest seçimler yapması ve iktidardan inmesi, şimdiye kadar dünya tarihinde eşi görülmemiş bir uygulamadır... Ve bu uygulama, Cumhuriyet sayesinde, “Demokrasi” sayesinde, iktidara gelen sağ partiler tarafından istismar edilmiş... “Demokrasi” sürekli olarak “Çoğunluk Diktatörlüğüne” dönüştürülmek istenmiştir. HHH Atatürkçülük, çağdaşlıktır: Atatürkçülük bilim ve akıl yoludur! Atatürkçülük özgürlük ve bağımsızlık gibi iki değeri tüm vatandaşlar için, Cumhuriyet ve “Demokrasi” yoluyla, tüm ülkede egemen kılma hedefine yöneliktir... Ülkemizdeki ve dünyadaki ırkçıdinci faşizan dalgalanmalar kimseyi aldatmasın... İnsanlık tarihinin gelişmesine, insan haysiyetine uygun olduğu için de, Atatürkçülük, Cumhuriyet ve “Demokrasi” bütün engellemelere karşın mutlaka zafere ulaşacaktır! CumhuriyetDİRENİŞTE ŞARKILAR VE ŞİİRLER VARDI ŞENLİĞİ ZEHRA ÖZDİLEK Gazetemize yönelik operasyonun 9. gecesinde, sanatçılar Onur Akın, Sevinç Eratalay, Mehmet Gümüş, Duman’ın solisti Kaan Tangöze, müzik şöleni yaşattı. Şair İbrahim Karaca’nın şiir dinletisi ve oyuncu Kemal Kocatürk’ün tek kişilik gösterisi, bahçede toplanan ‘Cumhuriyet nöbetçileri’ tarafından ilgiyle izlendi. Duman’ın solisti Kaan Tangöze, ‘Gölge Etme’, ‘Şanlı Millet’, ‘Taksim Meydanı’, ‘Hudey Hudey’, ‘Haşlayın Beni’, ‘Allı Turnam’, ‘Kıyamet’, ‘Eyvallah’ adlı şarkılarını seslendirdi. Konserini, ‘Baltalar Elimizde’ parçasıyla bitiren Tangöze, şarkının son bölümünde yaptığı doğaçlama büyük ilgi çekti. Tangöze, konser sonunda ise “Susmayacağız! Cumhuriyet gazetesinin başına gelenleri takip ediyorsunuz. Şaka gibi FETÖ’den yargılanan bir savcı yine FETÖ’den aldı gazetecileri. Trajikomik bir durum. Yine ‘çok safmışız, kandırıldık’ diyecekler herhalde. Burada bu ruh olduğu sürece her şey yoluna girecektir” dedi. Tangöze, espriyle karışık “Konuşmak istiyorum ama sonra ne olacak bilmiyorum” dedi. ‘Birlik ve beraberlik zamanı’ ‘Seviyorum Seni’, ‘Bekle Bizi İstanbul’, ‘Güzel Günler Göreceğiz’, ‘Leylim Ley’ şarkılarını seslendiren Onur Akın, “Kırmızı çizgileri olan büyük bir kitlenin, Mustafa Kemal’in çocuklarının, onu yürekten seven insanların en önemli kutsal değerlerini savunanlardan biri de Cumhuriyet gazetesidir. Bu gazeteye yapılan saldırılar Cumhuriyet’e yapılan saldırılardır. Şimdi birlik ve beraberlik zamanıdır” dedi. teslim olmayız 3 oy toplayan Trump’la sarmaş do laş olmaya çabalaya cak. Aslında pek de şa Trump’ın zaferi şırtıcı değil. Mesela Erbakan’ın, Bu köşede ilk yayımlanan yazı Macaristan başbakanı Viktor Orban hakkındaydı. Yeni otoriter rejimlerden bahsediyor ve ülkemizdeki rejimle benzerliklerin altını çiziyordum. Orban, bildiğimiz anlamda demokrasinin çöktüğünü söylüyor ve aralarında Türkiye’nin de olduğu bazı ülkeleri “özgürlükçü olmayan demokrasi” olarak örnek aldığını söylüyordu. Bir süredir dünyayı saran sağ popülist dalga başına tacını giydi. Donald Trump, ABD’nin yeni başkanı. Dünyanın bütün aşırı sağcılarında bir bayram havası. Irkçı Klu Klux Klan memnun, Almanya’daki Neonaziler ellerini çırpıyor. Fransa’da gözünü başkanlığa dikmiş Marine Le Pen’in Milli Cephe Partisi “Onların dünyası yıkılıyor, bizim dünyamız kuruluyor” diye gözdağı veriyor. Avusturya’nın, Hollanda’nın oyları yükselen aşırı sağcı partileri ardı ardına kutlama mesajları yayımlarken yazının başında sözü geçen Orban, Trump’ın başkanlığını “şahane bir haber” ve demokrasinin zaferi diye kutsamakta. Memlekette ise hisler karışık. İktidar yanlısı yorumcuların çoğu Trump’ı destekliyordu. ABD’ye Müslümanları sokmayacağını söyleyen, seçmen tabanının önemli bir kısmı İslam düşmanı olan ABD’nin yeni başkanına duyulan muhabbet ilginç. Henüz adayken “muhtemelen kazanamaz” diye Trump’a verip veriştiren, İstanbul’daki Trump kulelerinin adının değiştirilmesini talep eden Erdoğan ise temkinli bir açıklama yaptı. Ancak reisçi kalemlerin coşkusuna bakılırsa, siyasal İslamcı iktidar, İslamofobiyle Fransız Milli Cephe’nin kurucu başkanı ve Marine Le Pen’in babasıyla pek sıkı ilişkileri olduğu malum. Hatta Erbakan’ın Le Pen’i Altınoluk’ta ağırladığı da. Popülizm, sistem karşıtlığı konularında Batı’nın İslam düşmanı aşırı sağı ile memleketimizin siyasal İslamcı politikacıları aynı çizgide. Düşman kardeşler. O sebeple düşmanlıklarını kolayca unutup kardeşleşebilecek iki akım. Her ne kadar, “ABD’nin devlet politikaları başkanlarla değişmez” dense de Trump söz konusuyken bu saptama ne kadar geçerli olacak tartışmalı. Radikal İslama karşı sert, Putin’le ahbaplığı savunan, Ortadoğu’da Kürtlerin öneminden dem vuran Trump’ın Ortadoğu politikaları Türkiye’ninkilerle uyuşur mu? Clinton’ın aksine, müdahaleci değil içe kapanmacı bir çizgi izlemesi de muhtemel yeni başkanın döneminde Ortadoğu’da yeni iktidar boşlukları doğar mı? ABD’deki Müslümanları ve diğer azınlıkları ne bekliyor? Bunlar ve daha birçok soruyu aylar, yıllar boyunca tartışacağız. Ancak çıkarılacak bir ders var. Vaziyeti idare etmekten ibaret, dünyanın girdiği iktisadi ve toplumsal krizleri göz ardı eden merkez siyaset her yerde yenilgiye mahkum. İşe iyi tarafından bakalım. Mıymıntı merkez sol yerini yeni teknolojilerin üretim ilişkilerine etkisine kafa yoran, sınıfı ve kimlikleri birbirlerini boğdurmadan savunan kararlı ve devrimci yeni bir söyleme bırakmak zorunda. Krizi fırsata çevirmeli. Trump’ın zaferini bir şok değil bir uyanış çağrısı olarak değerlendirmeli. Dayanışma vurgusu Sevinç Eratalay, ‘Eylem Güzeli’ ve ‘Demiri Toz Ederler’ şarkılarını söyledi. Mini konser sonrası konuşan Eratalay, “Cumhuriyet bizim aydınlığımız, özgürlüğümüz. Ben Cumhuriyet gazetesinde büyüdüm. Dayanışmayla, el ele biz kazanacağız” dedi. Şair İbrahim Karaca, Giz adlı şiirini okudu. “Seni böyle seversem asarlar beni. Bir deniz fenerinin söndüğünü görürsün...” diye başlayan şiir, bahçedeki kalabalığı hüzünlendirdi. Can Baba ne demişti? İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndaki görevine son verilen altı tiyatro sanatçısından biri olan Kemal Kocatürk de önceki gece bizimleydi. Kocatürk, Genco Erkal ve Can Yücel’in şiirlerinden uyarladığı, siyasi hiciv içeren “Can” adlı oyundan bir bölümü sundu. Kocatürk, “Cumhuriyet gazetesinin yok edilişine seyirci kalmamak üzere bugün burada kalmak istedim. Can Baba (Can Yücel) Cumhuriyet için şöyle diyordu, ‘Cumhuriyet sünnet değil farzdır.’ Ben de diyorum ki; hakikaten Cumhuriyet sünnet değil farzdır, fazilettir.” l İSTANBUL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear