25 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 10 Kasım 2016 6 Aynı soruyu tam 31 kez sordular Savcılık, Cumhuriyet Kitap Yayın Yönetmeni Günay’a aynı soruyu sordu, Günay aynı yanıtı verdi: Vakıf üyesi değilim CANAN COŞKUN Gazetemizi susturma operasyonunda tutuklanan Cumhuriyet Kitap Yayın Yönetmeni Turhan Günay’a, savcılık tam 31 kez Cumhuriyet Vakfı’yla ilgili soru yöneltti. Günay ise 31 kez, vakıf üyesi olmadığını, 20112013 yılları arasında Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeliği yaptığını söyledi. Turhan Günay’ın İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ndeki ifadesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz tarafından alındı. Yılmaz, Günay’a Cumhuriyet Vakfı ile ilgiTurhan Günay li tam 31 soru sordu. Günay ise 31 kez aynı yanıtı verdi: “Ben halihazırda Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi değilim. Sadece 20112013 yılları arasında üyelik yapmıştım. İlk önce sorunun doğru sorulmadığını düşünüyorum. Cumhuriyet Vakfı’nda görev almadım, yöneticisi değilim, ancak haber ajansının şirket yönetiminde 20112013 yılları arasında tahminen görevliydim.” Günay, “FETÖ/PDY ve PKK/KCK silahlı terör örgütünü üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunmak” ithamını kabul etmediğini vurgulayarak, “Ben gazetede çalıştığım dönemde dergi çıkarma faaliyetleri ile ilgileniyordum. Gazeteyi hazırlayan şirkette, bir dönem, 20112013 yılları arasında yönetim kurulu üyeliği yaptım. Bu şirket gazeteyi hazırlayarak basan şir kettir. Görev yaptığım dönemde ekseninin FETÖ/PDY yapılanması lehine yönlendirildiğini bilmiyorum. FETÖ/ PDY’ye müzahir personellerin alınıp alınmadıkları hususlarında bir bilgim yoktur” dedi. ‘Gayri ciddi’ iddia Savcılık, Musa Kart’a “FETÖ/PDY, PKK/KCK silahlı terör örgütleri ile il tisaklı olan şirketlerin Cumhuriyet Vakfı ve Cumhuriyet gazetesi ile her hangi bir yasal bağı var mıdır? Bu şirketlerden ilan, sponsor ve reklam aldı mı” sorusunu yöneltti. Kart da “Kesinlikle hiçbir yasal bağı olamaz. Vakıf senedinde kabul edilmiş ve ku ruluş amacı olan ilkeler gereği hiçbir terör örgütü ve şiddet içerir yapılar la bağlantı kurmak mümkün değil dir. Bu da tüm vakıf ilgililerini bağ lar. Tersi iddiala rın akıl ve mantık la izahı ve kabulü mümkün değildir” dedi. FETÖ lideri Fethullah Gülen’i ve PKK’yi eleştirdi ği çizgilerini savcı ya sunan Kart, ken dilerine yöneltilen Musa Kart FETÖ/PDY ve PKK örgütleriyle ilgili iddiayı gayri ciddi bulduğunu belirt ti. Kart, “Bu örgütleri övücü, destek leyici yazılar yazılmadığı gibi başa rısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi ne yönelik darbe karşıtı çok sert ya zılar ve manşetler atıldı” dedi. Kart, Cumhuriyet’in Zaman gazetesiyle ay nı manşetleri attığı iddiasına, “Söz konusu manşetlerin talimat üzerine değil gazetecilik refleksiyle atılmış manşetler olduğunu düşünüyorum” yanıtını verdi. Zelyut saçmalıyor Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kuru lu üyesi Hakan Kara da savcılık sor gusunda, gazeteci Rıza Zelyut’un Cumhuriyet’i CIA ajanlarının ziya ret ettiği yönünde ki iddiası soruldu. Kara ise “CIA ajan ları konusunda Rı za Zelyut değerlen dirmesinde saçma lıyor ya da hayal görüyor” diye ya nıt verdi. Kara’ya Hurşit Külter’in Hakan Kara gözaltında kaybedilmesine ilişkin iddialar ile ilgili gazetemizde 5 Hazi ran 2016’da yayımlanan haber içeri ği gösterilerek bu haberlerin yayım lanması konusunda FETÖ/PDY ve PKK/KCK’den talimat alınıp alınma dığı soruldu. Kara, “Hiçbir örgütten haber yap mak için talimat almadık, alınma sı da mümkün değildir. Bugüne ka dar soruda geçen haberler nedeniyle Cumhuriyet gazetesine yönelik PKK propagandası yaptığı gerekçesiyle herhangi bir dava açılmamıştır” de di. Kara, gazetenin laiklik, demokra si ve insan hakları konularında ya yın yaptığına dikkat çekerek, “Bu il keler doğrultusunda yaptığımız ya yınlarla Alternatif Nobel Ödülü’nü al dık. Bize yöneltilen ithamların akıl, mantık ve hukukla hiçbir ilgisi yok tur. Bir terör örgütü sanığı tarafından suçlanmamızın hiçbir inandırıcılığı yoktur” dedi. teslim olmayız EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Atatürk, ‘cahil toplum’un panzehiri lider Kaynaklarda Osmanlı nüfusunda 1900 öncesinde okuma yazma bilme oranı yüzde 1’dir. Bu oranın Müslüman nüfusa ait olduğu varsayılabilir. 1920’den önce okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 6, kadınlarda binde 5 olarak verilir. Biz bu “padişahlık dönemi” nüfusu devraldık Türkiye olarak. 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı, padişah sultasıyla idare edilemeyen ve Batı karşısında kayıperiyip giden bir imparatorluk durumunun ürünüdür... Cumhuriyetin ilk harcı ta o zaman kondu denebilir. Bilim yok, teknoloji yok, güzel sanatlar yok, fabrika yok, felsefe yok, düşünce üretimi yok, çünkü özgür insan yok... Daha çok özgürlük ve milletin yönetime katılma denemesi, bir varoluş silkelenmesiydi şüphesiz ki. Ancak o zamandan sonra, “yok” diye saydıklarımızdan, öncelikle insanın yaratıcı faaliyetlerinde bir kıpırdanma olmaya başladı. (Türk dili ve Türk varlığının keşfi dahil!) Yok oğlu yokların hüküm sürdüğü bir imparatorluk çöker. Çünkü bu yokların sonucu olarak da para yok, sermaye yok, özgür kafa yok, ama borç var. Neredeyse Batılıların himmetiyle ayakta durmaya çalışan bir imparatorluk. Çünkü aralarında henüz kimin hangi Osmanlı parçasını pençeleyip koparacağı konusunda bir uzlaşmapaylaşma anlaşması yok. Hangi aptal bugün kalkıp ama iman var, padişah var, hilafet var diyorsa ona ne zırvalıyorsun, denebilir ve imparatorluktan sonra şimdi Türkiye’nin de çöküşünün hazırlayıcıları gözüyle bakılabilir. Cahil toplum ne demektir? Burada iki yazıdır üzerinde durduğumuz konu şu: “Biz Osmanlı’dan cahil toplum miras aldık.” “Cahil toplum” nitelemesi halkın küçümsenmesi değildir. “Cahil toplum” öncelikle toplumu var edecek ve ileriye doğru taşıyacak çağdaşlığı üretecek bilim, sanat, teknoloji, güzel sanatlar, felsefe, mantık, siyasal teoriler gibi faaliyetlerin; işçi hakları savaşı, insan ve kadın hakları mücadelelerinin olmayışı demektir. Bunlar toplumsal üretimin tümünü oluşturur. Bu alanlarda ciddi bir üretim ve birikim ortaya koyamayan toplumlar cahil toplumlardır. Toplum, yaratıcılık ve üreticilik alanlarında kendi hiyerarşik niteliksel piramidini yaratamamıştır. Ama çok iyi bir padişahlığa dayalı yiyici tüketici piramidi vardı. Bu “egemen sınıf” üretici olmayınca ve halkın, insanın üreticiliği için de yolları açmayınca, ortada elde var sıfırdan başta bir şey kalmaz. Bu, çöküşün nedeni ve tarifidir. Cehaletin panzehiri Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan tüm reformlarındevrimlerin bir örneğine, üstelik 15 yıl gibi kısa bir süre içinde, dünyada rastlayamazsınız. Toplumun ve insanımızın önündeki tüm engellerin yıkılması için harekete geçti Ata. Çünkü toplumun yaratıcı gücü, özgür düşüncesiyle ayakta kalır bir ülke. Yoksa çöker gider. Atatürk bu nedenle özgürlüğün adıdır. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir olayın yaratıcısıdır. Yarattığı büyük bir ülke kurma inşa etme heyecanını tüm ülkeye yaymıştır ve o dönemin Cumhuriyet kuşakları böyle yetişmiştir. Cumhuriyet, bu kuşakların kanatları altında bugüne varabildi. İslam ülkelerinin batak dünyasından sıyrılabildi ve bugün 8500 TL adam başına milli gelire ulaştı. Fakat yaratıcı bir toplumsal hamurun oluşması, kuşaklar arası bir gelişmeyle gerçekleşebilir ancak. Bugün ise her şeyimizi, en azından bir sürü şeyimizi kaybedebiliriz. Osmanlı’dan tek miras padişahlık! Cumhuriyete iki ayyaş; ülke ve yurtta barışa, ülkede ve dışta savaş; Cumhuriyet kazanımlarına alçak yalanlarla camileri yıktılar palavrasına indirgediğiniz, özgür bireyler yaratma ve kulluktan kurtarma heyecanına, vay tarikatları, zaviyeleri kapattılar diye baktığınız zaman, tutunacak hiçbir şeyiniz kalmaz. Gidilecek yer tarihin çöplüğüne adaylıktır. Evet, vurguluyoruz: Osmanlı’dan bize cahil bir toplum miras olarak kaldı. Bu nedenle de bugünün egemenleri, Cumhuriyetin kazanımlarını reddettiklerinde, Osmanlı’dan ortada tek görünür olan salt “padişahlık ve padişahlara” sahip çıkıyorlar. Çünkü geride sahip çıkabilecekleri ve örnek alacakları bir miras yok gibi! Çok üzgünüz! Atatürk ve arkadaşları bugün bize bir yurt kazandırdı. Atatürk, cephelerde sandıklarda taşıdığı ve altlarını çizerek okuduğu 4 bin kitabıyla, Cahil Toplumun panzehiri ve aydınlık bir ülkenin meşalesidir. İyi ki doğdun! Yazık ki çok erken aramızdan ayrıldın! Çok üzgünüz, çünkü toplum seni bir türlü aşamadı... O nedenle Anıtkabir dolup boşalıyor her fırsatta! C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear