14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2015 PAZAR 14 KÜLTÜR Cervantes bulundu mu? Kültür Servisi 1605 yılında yayımlanan “Don Quijote” adlı yapıtı dünyanın en çok okunan romanlarından biri olan Miguel de Cervantes’in (15471616) yıllardır süren kemiklerinin aranması çalışmalarında yeni bir bulgu elde edildi. Madrid’deki Triniteryen Manastırı’nın ölülerin gömüldüğü kilise mahzeninde, üzerinde “M.C.” inisyallerinin bulunduğu tahta kalaslar ortaya çıkarıldı. Harflerin, parçalanmış durumda olan ahşap tabuta metal çivilerle çakılmış olduğu belirtildi. Adli antropolog Francisco Etxeberria, tabutun bulunduğu oyuktan, aralarında çocukların da olduğu en az on kişinin kemiklerinin çıkarıldığını açıkladı. Pek çok edebiyat eleştirmenine göre çağdaş romanın ilk örneği sayılan, birçok eleştirmence de roman sanatının başyapıtı sayılan “Don Quijote”nin yazarı Cervantes, 1616’da öldüğünde 69 yaşındaydı ve yalnızca 6 dişinin kaldığı biliniyordu. Cervantes, 1571’de, Lepanto (İnebahtı) savaşında Osmanlı donanmasına karşı savaşırken iki kez göğsünden yaralanmış, bir top güllesiyle sol elini kaybetmişti. 1575’te bir kadırgayla İspanya’ya dönerken Osmanlıların eline geçmiş, köle olarak Cezayir’e götürülmüş, sonunda ailesinin istenen fidyeyi sağlaması üzerine 1580’de serbest bırakılmıştı. ‘Don Quijote’ yazarının kemiklerinin aranması çalışmasında yeni bulgu ‘Bu Gün Seviştim... ’ “Bu gün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!” İşte bu dizelerle başlıyordu Ataol Behramoğlu’nun “Bir Gün Mutlaka” adlı o destansı şiiri. Benim yaştakilerin birlikte büyüdüğü, her dizesini ezbere bildiği, sol göğsümüzde, kalbimizin üzerinde taşıdığı şiir. 1968, bir taş atımlık mesafedeydi. Dünyayı değiştirmek üzere yola çıkmıştık. Olanaksızı istiyoruz. Hemen, şimdi, burada istiyoruz! İnanıyoruz: Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu hanı yağma! Sevişmek, eyleme katılmak ikisi birbirinden uzak hiç düşmezdi ki! Bir gün mutlaka yeneceğiz! Ey Şeyhülislam! Ey Padişah! Bir gün mutlaka yeneceğiz! Sevgilimizle el ele çoğalarak yürürdük! Yürürken çoğalırdık! Çoğala çoğala haykırırdık: “Bir gün mutlaka!” Yaa... İşte böyle... Sevgili okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda, dün akşam Ataol Behramoğlu’nun 50. sanat yılı kutlanmış olacak... Ben bu yazıyı yazdığımda ise (cumartesi sabahı) henüz kutlanmamış... Şiirle dolu; şiiri yaşayarak, şiiri çalışarak, şiiri yücelterek, şiirimize sonsuz katkılarda bulunarak, şiir yaratarak, şiir emeği, şiir kaygusu, şiir coşkusuyla dolu 50 yıl! Şu birkaç satıra Ataol Behramoğlu’nun şiirdeki ustalığını sığdırmak olanaksız. Ancak birkaç satırbaşı verebilirim. Ataol Behramoğlu’nun şiiri devrimcidir! Demek istediğim, “toplumcu gerçekçi” etiketinin çok daha ötesine geçen, sınırsız bir değişim, gelişim gösteren, ancak omurgası sağlam ve dimdik duran bir şiirdir. Yaşamın her alanı, insanın her hali onun şiirine konu olur. Ama bunların tümünü toplumsal çerçevede ele alır. Aşkın en yoğun olduğu, sevşimenin doruğunda bile bize yaşanmakta olan haksızlığı, yanlışı anımsatabilir. Şili’de oynanan oyundan Vietnam’da öldürülen çocuğa, Mustafa Suphi’den Sivas’ta yakılan aydınlara, onun nabzı tarih bilinciyle, evrensel birikimle, dünya ve ülke gerçekleriyle birlikte atar. İçeriği kadar sözcüklerle yarattığı ritim, müzik, ses uyumu da onun şiirinde çok önemlidir. Çok yalın ama iğneyle kuyu kazarmışçasına adeta bir beste yapar, senfoniler yaratır. Şiirin her şeyden önce dille yazıldığının bilincindedir. Ataol Behramoğlu, mücadelenin, aşkın, sorumluluğun, umudun, daha güzel bir dünya özleminin ama en çok coşkunun şairidir... Bunlara bir de aydın sorumluluğunu ekleyebiliriz. Hele günümüzde çarkıfeleklerin, rüzgâr ne yandan esiyorsa o yana bükülenlerin revaçta olduğu bir ortamda yaşadığımızı düşünecek olursanız... Bunlara bir de “benim 40 yıllık arkadaşımdır” nitelemesini göğsümü gere gere ekliyorum... Ve bu yazıyı Sivas katliamından sonra yazdığı “Yaşamak İnsan Kalarak” şiiriyle bitiriyorum: ‘Bir Gün Mutlaka’ KURTALAN EKSPRES VE MOĞOLLAR Nâzım’ın oyunu ilk kez Trabzon Sanat Tiyatrosu’nda sahnelendi ‘İnsanlık Ölmedi Ya’ AHMET ŞEFİK TRABZON (Cumhuriyet) Bu yıl 22. sanat yılını kutlayan Trabzon Sanat Tiyatrosu, Türk tiyatrosunda bir ilke imza atarak Türkçenin büyük şairi Nâzım Hikmet’in kaleme aldığı, bugüne kadar sahnelenmeyen “İnsanlık Ölmedi Ya” adlı oyunu ile tiyatro seyircisinin karşısına çıktı. Trabzon Sanat Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Necati Zengin’in Barış Manço için söyleyecekler Kültür Servisi Barış Manço aramızdan ayrılışının 16. yılında Kadıköy’de anılacak. Moda Yusuf Kamil Paşa Sokağı’nda bulunan Kadıköy Belediyesi Barış Manço Evi ücretsiz gezilebilecek. Kurtalan Ekspres ve Moğollar’ın Barış Manço anısına sahne alacağı konser ise bugün saat 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Barış Manço şarkılarının hep bir ağızdan seslendirileceği geceye Sunay Akın ve Lale Manço konuşmacı olarak katılacak. ‘Din adına işlenen yönettiği oyun, Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’nde izleyicilerle buluştu. Oyunda Necati Zengin, Süleyman Sırtkaya, Nevzat Ofluoğlu, Yusuf Küçükosman, Serkan Serbest, Adem Yıldırım, Cemre Can Avcı, Halit Şahin, Hande Kantarcı ve Serpil Doruk rol alıyor. Zengin, oyunla ilgili “Tiyatro sanatının yozlaştırıldığı ve baskı altına alındığı, sansürlenmeye çalışıldığı günümüzde inadına tiyatro, inadına insan diyerek tiyatromuzu 22. yılında yaşatmaya çalışıyoruz. Bu yaşam gücümüzü de değerli tiyatroseverlerin katkısıyla gerçekleştiriyoruz. ‘İnsanlık Ölmedi Ya’ adlı oyunumuzda, dürüst ama bazen enayi yerine konulan bir hukuk adamının trajikomik öyküsü anlatılmaktadır” dedi. Oyun, 6, 7, 13, 20, 22 Şubat; 1, 7, 14, 20, 27, 29 Mart; 5, 11, 18, 24 Nisan; 1, 3 Mayıs günleri Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’nde saat 18.00 ya da 20.00’de sahnelenecek. Şiirin sonsuzluğu günahlar’ Kültür Servisi #tarih dergisi, şubat sayısının kapak konusunu İslamiyet ve Hıristiyanlık adına işlenen günahlara ayırdı. Dosya kapsamında İhsan Eliaçık, İslam tarihindeki savaşları, Hz. Muhammed devrinden sonra gelen dört halife dönemindeki iç sorunları ve katliamları yazdı. Ceyda Karan da günümüzde cihatçılık algısını ve bu görüşün oluşumunun siyasi tarihini anlattı. Ayşen Gür, Hıristiyanlık tarihinde dinin yorumuna göre yapılan saldırıları, katliamları, İspanya’nın “Müslümanlardan temizlenmesini”, dinin tekrardan yorumlanmasıyla oluşan kiliselerin kuruluşunun zorlu süreçlerini ve buna bağlı meydana gelen katliamları derledi. 7 Ocak sabahı Fransa’da korkunç bir katliamın gerçekleştiği hiciv dergisi “Charlie Hebdo”nun neden hedef seçildiği konusu ise Ragıp Duran’ın “Charlie Hebdo: Tabubilmez Bir Arsız Dergi” başlıklı incelemesinde ele alındı. Duran, derginin tarihini, temsil ettiği değerleri ve düşünce özgürlüğü kavgasını anlattı. l #tarih dergisinin yeni sayısında İslamiyet ve Hıristiyanlığa çarpıcı bakış 2700 YILLIK NİNOVA DUVARI IŞİD tarihi bombaladı Kültür Servisi IŞİD militanlarının, Irak’ta, M.Ö. 700 yılına tarihlenen Asur başkenti Ninova’nın duvarlarını bombalı saldırıyla havaya uçurduğu ortaya çıktı. IŞİD’in, geçen salı günü, saldırıyı ağır patlayıcılarla gerçekleştirdiği belirtildi. Ninova Duvarları, Ortadoğu’nun ve Irak’ın önemli arkeolojik anıtlarından biriydi. Ninova Duvarları’nı Asur Kralı ve II. Sargon’un oğlu Kral Sanherib’in yaptırdığı tahmin ediliyor. Sanherib, M.Ö. 704’te tahta çıktıktan sonra şehri yeniden inşa etmişti. Ninova şehri Asur başkenti olduğu sırada şehri saldırılardan korumak için yapılan duvarlar şehrin etrafında 12 km boyunca dolaşıyor. Bazı arkeologlar Babil’de olduğu düşünülen Asma Bahçeler’in yapımı ve onarımının da Sanherib tarafından yapıldığını da düşünüyor. âzım’ın sürgün yılları Dergide ayrıca, gazeteciyazar Can Dündar, Nâzım Hikmet’in sürgün yıllarını anlatan yazısına yer veriliyor. Ocak ayında hastaneye kaldırılan ve yoğun bakım ünitesinde tedavisi devam eden Yaşar Kemal’in arşivinden hazırlanan “saygı albümü” de N Yaşamak insan kalarak Kiliseye meydan okuyunca yakılan din adamı Jan Hus “Yaşamak bu yangın yerinde Her gün yeniden ölerek Zalimin elinde tutsak Cahile kurban olarak Yalanla kirli havada Güçlükle soluk alarak Savunmak gerçeği, çoğu kez Yalnızlığını bilerek Korkağı, döneği, suskunu Görüp de öfkeyle dolarak #tarih’te. Modanın dünden bugüne tarihini “terzi yamağı” Barbaros Şansal, “Moda, insanın zamanın ruhunu giymesidir” başlığıyla kaleme aldı. Yüzyüzeyken Konuşuruz ‘Otoban Sıcağı’ (Fono Müzik) Yüzyüzeyken Konuşuruz’un ikinci albümü “Otoban Sıcağı”. 11 şarkının sıradan durumları tasvir eden sıra dışı sözleri ve naftalin kokulu müzikleri yine Kaan Boşnak imzalı. Topluluk her ne kadar ilk planda sözleri ile öne çıkıyor olsa da, uzun süre dinlendiğinde soundlarının ve müzikal yapısının da sözler kadar etkili olduğu görülüyor. Eskiye göre daha çok bir arada çalmışlar belli ki; çokça konser vermişler. Albümü canlı kaydetmenin estirdiği rüzgârı arkalarına almış; edindikleri ensemble duygusuyla daha iyi çalan bir topluluk haline gelmişler. Değişmeyen şey şarkı yapılarındaki biteviyelik ve tempo; yanı sıra basit ifadeler, kısa kesik cümleler, iddiasız ve alelade insanlık halleri… İlk albümdeki ruh halleri bozulmamış; şarkıcı Kaan’ın aksak, yuvarlak, bazen kelime uçlarını yutan üslubu, Engin Sevik’in Cocteau Twins kadar meditatif tınlayan surf gitarları, Burak Güngörmüş’ün düzgün hatlı ifadeci pop basları, Oğuz Kont’un yerini alan davulcu Can Kalyoncu’nun güven dolu eşliği yerli yerinde. İnternette rağbet görmüş bazı şarkıların albümdeki yeni sürümleri yadırgatabilir, ancak bütünü düşündüğünüzde oldukça derli toplu bir soundu var, Hakan Özer resimleriyle süslenmiş “Otoban Sıcağı” albümünün. Barış Demirel Barıştık Mı ‘T.E.A.R.’ (We Play) Barış Demirel’i muhitinde “Barıştık Mı” diye tanırlar. İyi müzik dinler, trompet çalar. 16. Roxy Müzik Yarışması’nda birinci olmuş, Göstembil Project adında da bir kısaçalar (EP) çıkarmıştı. Göstembil Giresun’un Keşap ilçesine bağlı bir sahil köyü; Barıştık Mı’nın çocukluğunun geçtiği yer, ama aidiyeti Kadıköy… “T.E.A.R.” adıyla çıkardığı ilk albüm, bu projenin devamı sayılabilir. Albüm adı eşlikçi arkadaşlarının akrostişinden oluşuyor; gitarcı Taner Yücel, davulcu Ege Türkmenler, basçı Aydın Türkoğlu ve gitarcı Rammy Roo. “Temmuz” Taner Yücel bestesi, diğerleri Barıştık Mı’ya ait. İçindeki altı bestenin en eskisi 2009 tarihli “Aşk Fezalarında Meşk Astronutu”. Açılıştaki “Ağahamam Apartmanında Bir Çiçek”, trompet ensemble’ı. “Bium Bium Bambalo”, bir Sigur Ros bestesinin Türkçe sözlü hali; 2011 yılında vefat eden Peyote dervişi Hakan Orman anısına yazılmış. Parçalar arasında öyküsel bir bütünlük yok, ama tamamı trompet odaklı. Sound olarak ambient, drone, Anadolu ezgileri, doğu makamları, Miles Davis, biraz Serge Gainsbourgh ve çokça Kuzey cazı etkisi altında. Kalabalıkta yalnız biri Barıştık Mı. Müziği de öyle. Ana teması hüzün; koyu renklerinde gizemli parıltılar, karamsarlığında umut var. Toplanıyor ölü arkadaşlar Her biri bir yerden gelerek Kiminin boynunda ilmeği Kimi kanını silerek Kucaklıyor beni Metin Altıok ‘Aldırma’ diyor gülerek Yaşamak görevdir bu yangın yerinde Yaşamak, insan kalarak” Not Utku Çakırözer gazetemizin Genel Yayın Yönetmenliği’nden alındı. Çok değerli, evrensel ve çağdaş nitelikleri olan ve gazetecilik mesleğine sadece katkıda bulunmuş, çalışkan arkadaşıma emekleri için teşekkür ediyor, yolun açık olsun diyorum. Seyfi Doğanay hayatını kaybetti Kültür Servisi Halk müziği sanatçısı Seyfi Doğanay hayatını kaybetti. Seyfi Doğanay’ın yakınları, sanatçının mide kanamasına bağlı olarak kan kaybı nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Hakkı Bulut, Nejat Alp, Cengiz Kurtoğlu, Arif Susam’ın da aralarında olduğu pek çok sanatçıyla birlikte çalışmış olan sanatçının cenazesi bugün Maltepe Gülsuyu’nda defnedilecek. muratbeser@muratbeser.com C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear