20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 14 Aralık 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER 10 Mumcu’yu katleden zihniyetle aynılar İT TIR’ları haberi nedeniyle tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e destek için Silivri Cezaevi’nin önünde “umut nöbeti” tutan Güldal Mumcu, “20 yıl önce Uğur Mumcu’yu gazetecilik yaptığı için öldüren zihniyetle, bugün arkadaşlarımızı gazetecilik yaptığı için hapiste tutan zihniyet aynıdır” dedi. Umut Nöbetini dün ALİ uğradığı bombalı saldırı sonucu AÇAR yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun eşi eski CHP milletvekili Güldal Mumcu, Basın Konseyi Onur Kurulu üyesi Baki Özilhan ve gazeteci Ceylan Özerengin devraldı. Burada gazetecilere konuşan Güldal Mumcu, 20 yıl önce Uğur Mumcu’yu katleden zihniyet ile 2 gazeteciyi tutuklayan zihniyetin aynı olduğunu belirterek, “Evrensel hukuk kuralları ve insan hakları bir devleti yönetirken olmazsa olmaz ikilidir. Devlet yönetmede hukuk kurallarına uyulmazsa eşkıyalık başlar” dedi. Baki Özilhan ise, “Buraya sanki kendim tutukluymuşum gibi geldim. Engellenen benim mesleğimdir. Mesleğimi yapmama izin verilmemesidir. Benim asli görevim halkı gerçeklerden haberdar etmektir. Türkiye’de ciddi bir duyarsızlık var” diye konuştu. Öğleden sonra nöbeti devir alan Ceylan Özerengin ise “Basın Türkiye’de Dündar ve Gül’e destek veren Mumcu, “Uğur’u 20 yıl önce gazetecilik yaptığı için öldüren zihniyetle bugün arkadaşlarımızı hapiste tutan zihniyet aynıdır” dedi Ya demokrasi, ya hiç SİLİVRİ anrılara kafa tutmuştu Sisyphos; günahı büyüktü, cezası da büyük oldu. Devasa bir kayayı, yalçın bir dağın eteklerinden doruklarına taşıyacaktı. Gün doğmadan kaya, zirvede olacaktı. Bütün gece, bütün gücüyle taşıdı kayayı Sisyphos... Gün ışırken, kan ter içinde doruktaydı. Ama tanrıların eli orada onu bekliyordu. Taşı bir fiskeyle yeniden yuvarladılar zirveden eteklere... Bitti sanılan ceza, yeni başlıyordu. Sisyphos artık her gece taşı dağın tepesine taşıyacak, sonra gün ışığıyla yeniden yeniden en başa dönecekti. HHH Nedim Şener’in Silivri anılarını (“Baba Seni Neden Oraya Koydular?”, DK, 2012) okurken, mitolojideki Sisyphos efsanesini anımsadım. İçeri girdiğimden beri dostlar günlük tutmamı tavsiye ediyordu. Niyetlenmiştim de bir ara... Ama Nedim’i okuyunca vazgeçtim. Benim yazmaya niyetlendiğim kitabı yazmıştı çoktan... Hem de aynen; cümle cümle, satır satır... Sayfaları çevirdikçe yeni seyrettiğim bir filmin, eskisinden araklama olduğunu fark etmişçesine hayrete düştüm. Bu kadar mı tekerrür ederdi tarih; zulüm tanrısı bu kadar mı kopya çekerdi! HHH 5 yıl önce Ergenekon’dan tutuklanmıştı Nedim... Sanki bizim mahkemeyi anlatıyordu: “Karar için salona alındığımızda hâkim yerimize geçmemizi beklemeden tutuklama kararı verdi. ‘Çıkabilirsiniz’ dedi, kestirip attı. Hakkımızdaki kararın mahkemeden çok önce verildiğini düşünüyorum.” Biz tutuklandıktan bir gün sonra Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, hemen ardından da Başbakan Davutoğlu, “Aslolan gazetecilerin tutuksuz yargılanmasıdır” demiş, ama hemen eklemişlerdi: “Fakat onlar gazetecilik faaliyetinden yargılanmıyor.” Meğer Nedim tutuklandığında da cumhurbaşkanı, tutuklamayı kaygıyla karşılayan bir demeç vermiş. Şöyle yazıyor Nedim: “Tutukluluğumuz boyunca duyacağımız ‘endişe, üzüntü, kaygı’ açıklamalarının ilki buydu. Ama bu, adaletin tecellisi için değil, oluşan tepkileri yatıştırmak içindi. Sonrasında siyasetçilerden en çok duyduğumuz söz, ‘Ama onlar gazetecilikten dolayı tutuklanmadı’ sözü olacaktı. İnsan bari cümleyi biraz değiştirir.” HHH İlerleyen sayfalarda, ayaklanıp yollara düşen, ağızlarında siyah bantla yürüyen meslektaşlarını yazmış Nedim... Türkiye’de ve dünyada basının, meslek örgütlerinin yayımladığı kınama mesajlarından söz etmiş. Avrupa Birliği, Avru M UĞUR MUMCU’NUN EŞİ GÜLDAL MUMCU UMUT NÖBETİ’NDEYDİ T ‘Ciddi bir duyarsızlık var’ Mumcu Ceylan Özerengin, dün öğleden sonra “umut nöbeti”ni devraldı. hiçbir zaman yüzde yüz özgür olmadı ama hiç bu kadar da tutsak olmamıştı. Ben de bunlara karşı çıktığım ve tutukluluğun hukuki değil siyasi olduğunu bildiğim için burdayım. En kısa sürede de tutukluluklarının kaldırılmasını istiyorum, sadece tecrit kaldırılmasın tutukluluklarına da son verilsin. Bugün hem Can’lıyız hem de Erdem’liyiz” ifadelerini kullandı. Umut Nöbeti’nde bugün 12 Umut Nöbeti’nin 13. gününde 10 ile sek Yük i sey Kon ın Bas ında aras i saatler ı Yaz si ete Gaz t Kurulu Üyesi ve Hürriye t riye Hür ile enç Tür an Tuf İşleri Müdürü Ercan, Gazetesi Yayın Direktörü Fikret ci ete gaz da ında 11 ile 13 saatleri aras . cak rala dev eti nöb r Rıdvan Aka CUMHURİYET GAZETESİ ‘MALUM SUÇU’ HEP İŞLİYOR! 1967’de de İlhan Selçuk hakkında dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’ın suç duyurusu ile ‘devletin askeri sırlarını ifşa etmek’ ve ‘halkı yasalara karşı suç işlemeye teşvik ve askerlikten soğutmak’ suçlarından dava açılmıştı MİYASE İLKNUR Ilhan Selçuk da ‘casustu’ ri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı arasında “şimdi ne yapacağız?” tarzında yazışmalalar aylarca sürüp gidiyor. Daha sonra Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’ın istemi doğrultusunda Selçuk, I. Ordu Askeri Savcılığı tarafından sorgulanır. 21 Nisan 1967 günü Askeri Savcı Kamuran Meral tarafından ifadesi alınan İlhan Abi, sorgusunda “eğer bir suç söz konusu ise bu suç, basın yolu ile işlenmiştir. Basın Kanunu, basın yolu ile işlenen bütün suçları basın mahkemelerinin görevine ithal etmektedir. Bu hususun öncelikle düşünülmesini talep ederim” diyerek askeri mahkemede yargılanmasına itiraz eder. Askeri mahkeme görevsizlik kararı vermiş olacak ki, yargılama İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eder. ABD ile Türkiye arasındaki ikili anlaşmanın “devlet sırrı” olmadığı Dışişleri Bakanlığı’nın mahkemeye gönderdiği 11 Temmuz 1969 tarihli yazısından belli olur. Bakanlığın gönderdiği cevabi yazıda; “yapılan tetkik neticesi bahis konusu anlaşmayı onaylayan Bakanlar Kurulu kararında herhangi bir gizlilik derecesinin öngörülmediği, Genelkurmay Başkanlığı ve Bakanlıkların kayıtlarına ‘Tasnif Dışı’ olarak geçtiği ve ABD Anlaşmalar Servisi’nde yayınlanmış olduğunun anlaşıldığı, ancak bu anlaşmanın resmi gazetede yayınlanmadığı” bildirilir. Nihayet Selçuk ve o tarihteki Yazı İşleri Müdürü Erol Dallı,1970 yılında beraat eder. ‘Suçsa, basın yoluyla işlendi’ dana’da yakalanan “MİT TIR’ları” ile ilgili görüntüleri ve operasyonu haber yaptıkları için devlet sırrını ifşa ettikleri gerekçesiyle Genel Yayın Yönetmenimiz ve Ankara Büro Şefimiz Erdem Gül’ün tutuklanmasınının hukuka aykırılığı ve yaptıkları haberin devlet sırrı kapsamına giremeyeceğine ilişkin bugüne kadar Pentagon Papers ve Watergate skandalları örnek verildi. Buna benzer örnekler Türk basın tarihinde de yaşandı. Hem de Cumhuriyet Gazetesi’nde. 1967 yılında yazdığı iki yazısında, ABD Dışişleri Bakanlığı ile Türk Dışişleri Bakanlığı ve bakanlığın NATO Dairesi arasındaki gizli damgalı askeri anlaşmaları sayı, tarih ve içerikleriyle yayımladığı için hakkında “Devletin askeri sırlarını ifşa etmek, halkı askerlikten soğutmak ve halkı yasalara karşı suç işlemeye teşvik” suçundan İlhan Selçuk dava açıldı. A ‘Devlet sırrı’ çıkmadı İlhan Selçuk, 48 yıl önce hem askeri mahkeme hem de ağır ceza mahkemelerinde ‘tutuksuz’ yargılanmıştı. ağır ceza mahkemesinde tutuksuz yargılandı. Bu dava da İlhan Selçuk’un 22 Şubat 1967 tarihli “Donanmamız Bizim Değil mi?” başlıklı yazısı ile bu yazıdan dört gün sonra, yani 26 Şubat 1967 tarihinde yazdığı “Milletin Bilmedikleri” başlıklı yazı nedeniyle açılmıştı. Bu iki yazıdan sonra ortalık karışıyor. Dışişle 48 yıl sonra... Aradan tam 48 yıl geçmesine karşın İlhan Selçuk o tarihte hem askeri mahkeme hem de pa Parlamentosu yetkililerinin açıklamalarını vermiş. Bizim için yapılan açıklamalara bakınca bir kısmı, “kesyapıştır” hazırlandığı hissi veriyor. Ailesi dışında Milliyet’ten Murat Sabuncu gelmiş Nedim’in açık görüşüne her hafta... Şimdi “Cumhuriyet’ten Murat Sabuncu”, benim açık görüş çilesini devraldı, Tahir ve Tayfun’la birlikte... Murat görüşmede “Gidişattan hükümet de rahatsız” demişti bana... Meğer Nedim’e de aynısını söylemiş. İlahi! Tutuklanmaları ilk günler gazetelerin manşetinde, dergilerin kapağındaymış. Birkaç gün sonra İbrahim Tatlıses’e silahlı saldırı olunca gündemden düşmüşler. Gel de bizim tutuklanmamızdan 2 gün sonra katledilen Tahir Elçi’yi anma şimdi... O öldürülünce, “Keşke tutuklanmış olsaydı” dedi insanlar... Bize de “İyi ki içerdesiniz” dediler. Nedim’e de bir subay, “İyi ki Silivri’desiniz. Başınıza daha kötü bir şeyler gelebilirdi” demiş. Türkiye’nin düşünen yurttaşlarına sunduğu seçenekler bunlar: Katledilmek veya hapsedilmek... HHH Gerçeğin peşine düşerek, hırsızlığı, yolsuzluğu, yalanı teşhir ederek iktidarı kızdırdığımız için bütün bunlar... Sisyphos gibi, “gerçek” denen devasa bir kayayı inançla, inatla, dirençle görünür bir yere taşımaya çalışıyoruz. Gün ışımaya yüz tuttu mu, gecenin bekçileri bir fiskeyle yeniden karanlığa itiyor gerçeği... Aydınlık, erteleniyor yine... Ve biz nöbeti devralıp devrederek sürdürüyoruz bu bitmeyen laneti... Uykudakilerin bir gün sabaha sahip çıkacaklarını bekleyerek... HHH Ama durun... Kitabın sonunu söylemedim henüz... Nedim Şener, itibarına itibar katarak çıktı hapishaneden... “Tutuklanmamızın ardındaki polis müdürü” dediği isim, halen burada, birkaç koğuş ötemizde yatıyor. Onu tutuklatan savcı, çoktan yurtdışına kaçtı. Mitolojik tanrıların yoksa da, tarihin bir adaleti var. Bu da, bu yazının “kıssadan hissesi” olsun. Nedim, Yaşar Kemal’in bir mesajıyla hayata tutunmuş Silivri’de... Ben de kesip astım başucuma... Şöyle diyor usta: “Bu gelip geçici duruma bakıp umutsuzluğa düşmenin gereği yok. İnsanoğlu, umutsuzluktan umut yaratandır. Ya demokrasi, ya hiç... Türkiye ‘hiç’e layık değildir. Selam olsun korkunun üzerine yürüyenlere... Selam olsun insanlık toptan tükenmedikçe umudun da tükenmeyeceğini gösterenlere...” ‘kALEM kAğıT bİZDEn, YAZMASı SİZDEn’ CEZA U K HU UKÇUS . DOÇ DR KATOĞLU: eza Hukukçusu Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün MİT TIR’ları haberi nedeniyle tutuklanmalarıyla ilgili olarak “Hukuka aykırı devlet faaliyeti, devlet sırrı konusu olaTuğrul Katoğlu maz” değerlendirmesini yaptı. Katoğlu, uluslararası kamu hukukundan ve demokratik anayasal düzenden kaynaklanan düzenlemelere aykırı uygulamaların gizli tutulsa bile “devlet sırrı” sayılmayacağını vurguladı. Muhafazakâr çizgide yayın yapan Yeni Asya gazetesi de Doç. Dr. Katoğlu’nun Dündar ve Gül’ün tutukluluğu hakkında söylediği sözleri manşetine taşıdı. Adana Barosu’nun İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlediği “Türkiye’de İnsan Hakları” konulu panele konuşmacı ola C ‘Sevkıyat yoksa sır yok!’ rak katılan Bilkent Ünivermeselesi olarak değil, kişi özsitesi Hukuk Fakültesi öğgürlüğü ve güvenliği sorunu retim üyesi Doç. Dr. Tuğrul olarak da bakılması gerektiği Katoğlu, Dündar ve Gül’ün kanısındayım” dedi. tutuklanmalarını “Yaşam Katoğlu, MİT TIR’larının hakkı, kişi dokunulmazlıdurdurulması olayıyla ilgili ğı ve güvenliği, ifade özgürolarak da şunları söyledi: lüğü” çerçevesinde ele al“İki temel hususa değinecedı. Soruna salt bir ifade veğim. Birincisi böyle bir şey yaya basın özgünlüğünün kışanmadı. Yürütmeden yapısıtlanması gibi yaklaşılmalan açıklamaya göre böyle bir sını eleştiren Katoğlu, “Bu Yeni Asya gazetesi, dünkü olay yok. Böyle bir sevkıyat olayda basın özgürlüğü çok manşetinde Dündar ve Gül’ün yoksa –içeriksel olarak– o zafazla konuşuluyor; ama asıl tutuklanmasının haksızlığını man devlet sırrı da yoktur. Bu kişi özgürlüğü ve güvenliği manşetine böyle taşımıştı. bir devlet sırrı değildir. Varsa, çok ciddi bir tehdit altında. o zaman bu devlet sırrı olabiŞu an ihlal olunan en temel husus bu. Sadece lir mi? Tabii olamaz. Çünkü bunun uluslararası basın özgürlüğüne bir müdahale, ifade özgürlü kamu hukukuna ve ulusal mevzuata uyan bir nün sınırlandırılması değil; keyfi tutuklama... tarafı yok. Eğer anlaşıldığı gibiyse. Hiçbir huKeyfi olarak insanları özgürlüğünden yoksun kuka aykırı devlet faaliyeti devlet sırı konusu bırakma... Bundan daha ağır bir keyfilik, ölolamaz. Haber ortada. Daha toplanacak ne delil dürmektir. Ben bu soruna salt basın özgürlüğü var” diye konuştu. l Haber Merkezi Gazetecilik Örgütleri Platformu, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün de aralarında bulunduğu tutuklu 30 gazeteci için “kalem kâğıt bizden, yazması sizden” çağrısıyla mektup kampanyası başlatıyor. Ankara’da Yüksel Caddesi’nde bugün saat 13.00’de düzenlenecek etkinlik kapsamında “dışarıdaki” meslektaşları, “içerideki” gazetecilere mektup göndererek, “Gazetecilik suç değildir, yalnız değilsiniz” mesajı verecek. G9 Platformu, etkinlik kapsamında Yüksel Caddesi’nde mektup kampanyası için masa ku Tutuklu 30 gazeteci için mektup yazıyoruz G9 racak. Etkinliğe katılacak olanlar gerek önceden yazdıkları, gerek se masadan alacakları kartlara mesajlarını yazacaklar ve platform tarafından mektuplar tutuklu gazetecilere gönderilecek. Ardından da platform sözcüleri ve meslektaşları konuşma yapacak. G9 Platformu’ndan yapılan açıklamada, Can Dündar ve Erdem Gül’ün de aralarında bulunduğu 30 gazetecinin halen cezaevlerinde olduğuna dikkat çekilerek, “halkın haber alma hakkını savundukları için, doğruları yazdıkları için, devlet perdesinin arkasına saklanmadıkları için” meslektaşlarının cezaevlerine konulduğuna dikkat çekildi. l ANKARA / Cumhuriyet C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear