14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2014 SALI 4 HABERLER Asıl Tehlike Tayyip Başbakan İzmir’de de, her yerde yaptığını tekrar etmiş rakiplerine karşı bölücü dili kullanmayı sürdürmüş. Bakın ne diyor Kılıçdaroğlu’na: Kılıçdaroğlu sen Alevi olabilirsin bunu açık açık söyleyebilirsin. Ben Sünniyim bunu açık açık söylüyorum. Milleti aldatmaya gerek yok Bugüne değin, söylediklerinden ve yaptıklarından anlaşılan demek istediği şu: Ey halkım bu Kılıçdaroğlu Alevi, Ekmeleddin de Alevilerin adayı, unutma! Kılıçdaroğlu’na karşı, üstü kapalı biçimde mezhepçilik yapan Erdoğan, Demirtaş için de açıkça etnik kökene dayalı politika yapıyor: Kendisi Zaza, ama benim Kürt kardeşlerimi aldatıyor. Tayyip Bey’in politikası mezhepsel ve etnik kökene dayalıdır. İşte Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu tehlikelerin en büyüğü de budur. Evet şu dönemde Türkiye ve Türkiye ile birlikte bütün bölge büyük bir tehdit altında. Mezhep savaşları, etnik ayrışmalar ve çatışmalar, dinci terör örgütlerinin oluşturduğu tehlikeler, birbirleriyle yarış halindeler. HHH Ama bütün bunlardan daha vahimi, içinde bütün bu tehlikeler tohumunu taşıyan mezhep ve etnik kökenli politikanın izleyicisi Tayyip Bey’in Türkiye’nin yazgısına egemen olmasıdır. Böyle bir politika ve dünya görüşü ile Tayyip Bey’in, ne kadar barış süreci paketi hazırlarsa hazırlasın Kürt sorununda herhangi bir çözüme katkıda bulunmasına imkân yoktur. Çünkü etnik tabanlı politikalarla bu sorunun çözülmesi mümkün değildir. Tayyip Bey’in ülkemizde Alevilere karşı uygulanan ayrımcılık sorununu da çözmesi mümkün değildir. Çünkü bizzat kendisi aynı ayrımcılık politikasını sürdürmektedir. Söz konusu politikanın bu şekilde sürmesi halinde, ülkemizde maalesef geçmişte örneklerini yaşadığımız yeni toplumsal olayların patlak vermesi kaçınılmazdır. Tayyip Bey’in mezhepçi ve ırkçı politikası tehditlerin büyümesine olduğu kadar sınır ötesi yabancı tehlikelerin ithal edilmesine de yol açmaktadır. Suriye’deki iç savaşta mezhepsel yangına benzinle koşan, mezhep savaşçılarına silah sevk ederek çatışmaların büyümesine yol açan Tayyip Bey, karşılığında IŞİD’in Türkiye’yi mezhep savaşlarının faaliyet alanlarından biri haline getirmesine ön ayak olmuştur. HHH Dinci politika izleyen Tayyip Bey dinci terör örgütlerinin doğurduğu tehdidi algılayamamakta; bunları ya küçümsemekte ya da görmezden gelmektedir. Dinci terör örgütlerinin oluşturduğu tehlikenin kendisinden çok, iktidarın bunlar karşısındaki umursamazlığı tehlike oluşturmaktadır. Değerli gazeteci Saygı Öztürk, 1 Ağustos 2014 tarihli köşesinde “ ‘Uyduruk’ Dedikleri Örgüt Bakın Kimlerin Katili” başlıklı yazısında, Selam Tehvid örgütünün oluşturduğu tehdidin, iktidar ve kimi yandaşları tarafından azımsandığını, oysa Saadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı sırasında 17 Ocak 2000 tarihinde, Hizbullah İlim örgütünün lideri Hüseyin Velioğlu’nun, öldürüldüğü çatışmada ele geçen harddisklerden ve ardından başlatılan “Umut Operasyonu’nda Selam Tehvid örgtünün, aralarında Uğur Mumcu, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok’un da bulunduğu birçok kimsenin öldürülmesi olaylarının faili olduğunun ortaya çıktığını, bu örgüt ile ilgili soruşturma çerçevesinde haklarında mahkemece dinleme kararı verilmiş olan kişilerden iksinin de (Mustafa Varank ve Sefer Turan) Başbakan’ın danışmanları olduğunu yazıyor ve ekliyor: “Oysa durum öyle bir hal aldı ki 7 Şubat ve 17 25 Aralık olayları üzerinden mağduriyet oluşturuldu, şüpheliler hakkında sanki polis tarafından mağdur edilmiş havası verildi.” Daha fazla söze gerek yok. Asıl tehlikenin ne olduğu açıkça görülmüyor mu? Korkutma çabası YAŞ üyeleri Anıtkabir’de mozoleye çıkan merdivenlerde hatıra fotoğrafı çektirdi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’lilerin “Polisten sonra hâkim ve savclara da operasyon yapılacak” açıklamaları Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) rahatsız etti. HSYK 3. Daire Başkanı Ahmet Hamsici, “Hâkimler ve savcılar korkutulmaya çalışılıyor” ifadelerini kullandı. HSYK içinde cemaate yakın isimlerden olan 3. Daire Başkanı Ahmet Hamsici, AKP’lilerin “Polisten sonra hâkim ve savcılara da operasyon yapılacak” sözleri üzerine yazılı açıklama yaptı. Yargının hukuka aykırı eylem ve işlemlerin aklanması için de kalkan olarak kullanılamayacağını söyleyen Hamsici’nin açıklamasından satırbaşları şöyle: Yargıya güven azaldı: Yargının siyasi saik ve gayelerle yönlendirilmelere açık bir görüntü vermesi, yargıyı kontrol altına alma arayışları ile istediği kararları çıkarma adına ideolojik bir araç olarak kullanma niyet ve gayretleri toplumda yargıya olan güvenin iyice azalmasına neden olmuştur. Öte yandan, yargı kararları; yargıç ve savcıların kişilik ve kimlikleri üzerinden sorgulanır hale gelmiştir. Yargı aklama için kullanılamaz: Yargı belli kişi ve grupların hedeflerini gerçekleştirecekleri bir araç değildir. Savcılar soruşturmalarda bağımsız ve tarafsızdır. Yargı, karşıtlarını sindirmek veya ortadan kaldırmak için silah olarak kullanılamayacağı gibi, hukuka aykırı eylem ve işlemlerin aklanması için de kalkan olarak kullanılamaz. Bu bağlamda, yargı karşısında herkes eşittir. Yargı mensuplarına harekât: Yargı suç işleyene tolerans gösteremez, ama siyasi irade tarafından da bir silah olarak kullanılamaz. Hukuk devletinde soruşturma ve kovuşturma süreçleri medya üzerinden yürütülemez. Görülmektedir ki çeşitli operasyonlar önce yazılı ve görsel medyada ve sosyal medyada haber yapılmakta, adete yargı unsurları psikolojik harekât uygulamalarına maruz bırakılmaktadır. Ne yazık ki medya üzerinden propagandaya dönüşen yayınlar, bu ilkeleri ihlal etmekte, soruşturmalara gölge düşürmektedir. Operasyon haberleri yapılıyor: Medyada hâkim ve savcılara yönelik operasyonların yapılacağı yönünde sıkça haberler yapılmakta, hatta bir kısım hâkim ve savcıların isimleri de zikredilerek gözaltına alınacağı ve tutuklanacağı yönünde planlı ve organize bir şekilde kamuoyu oluşturularak hâkim ve savcılar korkutulmaya, bu yolla yargının baskı altına alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Bir hâkim ve savcı hakkında disiplin ve ceza soruşturması başlatılabilmesi için HSYK ilgili dairesinden izin alınması şarttır. Bu izin alınmadan yapılacak her türlü işlem anayasa ve yasalara aykırı, hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır.Usuller işletilmeden yargı mensuplarını, yine birtakım yargı mensupları ve onun emrindeki adli kolluk görevlileri eliyle korkutmaya çalışmak, hukuk tanımamazlıktır. Israrla birtakım hâkim ve savcılar hakkında gözaltına alınacakları ve tutuklanacakları yönündeki haberler maksatlı olup, algı operasyonunun bir parçasıdır. HSYK 3. Daire Başkanı Hamsici: AKP’liler hâkim ve savcılara dönük operasyon algısı yaratıyor Erdoğan mitingleri bıraktı, YAŞ çalışmalarına katıldı IŞİD brifingi BARKIN ŞIK ANKARA Yüksek Askeri Şura’nın (YAŞ) ilk gün çalışmalarında Başbakan Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a, “Askeri Politik Durum” başlıklı bir brifing verildi. Brifingte, Suriye ve Irak sınırında yaşanan gelişmeler ve bundan sonra bölgede yaşanacak olası gelişmelere dikkat çekildi. Bu kapsamda, Suriye ve Irak’ta güçlenen Irak Şam Devleti örgütünün (IŞİD) üzerinde önemle durulduğu kaydedildi. 10 Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanı seçimlerine 6 gün kala mitingleri askıya alan Erdoğan, YAŞ’ın çalışmalarına tüm gün boyunca katıldı. Erdoğan, şura üyeleri onuruna akşam da bir yemek verdi. Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e paralel yapının ordu içindeki uzantılarının temizlemesi konusunda “ısrar” ediyor. YAŞ çalışmalarına Anıtkabir ziyareti ile başladı. Erdoğan, Aslanlı Yol’un başında komutanlar tarafından karşılandı. Şura üyeleri, Erdoğan’ın başkanlığında, üzerinde “YAŞ üyeleri” yazan çelenk eşliğinde, Aslanlı Yol’dan yürüdü. Erdoğan’ın, Atatürk’ün mozolesine çelenk bırakmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Mozoleye çıkan merdivenlerde çektirilen hatıra fotoğrafı çektiren heyet, Misakı Milli Kulesi’ne geçti. Burada Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayan Erdoğan, şunları kaydetti: ‘Kritik süreçten’ geçiyoruz “2014 yılı Yüksek Askeri Şura çalışmalarının ülkemiz, milletimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz için hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ile tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de şükranla yad ediyorum. Dünyada ve bölgemizde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde istikrarımızı koruyarak, gücümüzü artırarak, bölgemizde barışı, huzuru ve refahı kalıcı hale getirmenin gayreti içindeyiz. Yaşadığımız kritik süreç Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yetiş miş insan gücüyle, modern donanımıyla, üstün hareket kabiliyetiyle daha da güçlü bir ordu haline gelmesi konusundaki kararımızın, çabalarımızın, isabetini bir kez daha ortaya koymaktadır.” Erdoğan ve beraberindeki heyet Anıtkabir ziyaretinin ardından Genelkurmay Karargâhı’na geçti. Toplantının sabah yapılan bölümünde Genelkurmay Başkanlığı, Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a, “politik askeri durum” ile ilgili bir brifing verdi. Erdoğan, toplantının sabah ve öğleden sonra yapılan tüm bölümlerine katıldı. Erdoğan, akşam da şura üyeleri onuruna Başbakanlık Resmi Konutu’nda bir akşam yemeği verdi. Şura’nın ağustos ayı olağan toplantısında, terfi sırasında bulunan general, amiral ve albayların bir üst rütbeye yükseltilmesi, general ve amirallerin görev sürelerinin uzatılması ve emeklilik işlemleri ele alınıyor. Toplantıda alınan kararların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sunulduktan sonra yarın kamuoyuna açıklanması öngörülüyor. Zarfta Evren taktiği CHP Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılan transparan zarfların ‘gizli oy ilkesini ihlal ettiği’ gerekçesiyle değiştirilmesini istedi AYŞE SAYIN Gül ayağına bastı 28 Ağustos’ta görev süresini tamamlayacak olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, veda ziyaretlerine başladı. Gül, dün önce TBMM Başkanı Cemil Çiçek’i, sonra da Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etti. Gül’ün veda ziyaretinde Erdoğan’ın ayağına basması dikkat çekti. Çiçek ile 45 dakika görüşen Gül, Başbakanlık Merkez Bina’ya gelişinde Başbakan Erdoğan tarafından kapıda karşılandı. Basına kapalı ziyaret, 40 dakika sürdü. Gül, bugün de Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkanlarını ziyaret edecek. AYM önünde nöbet ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul Askeri Casusluk davasından tutuklu olan 43 subay ve 1 astsubayın aileleri, dün Anayasa Mahkemesi önünde dün “Adalet Nöbeti” tuttu. Aileler 7 aydır bekleyen başvurularının bir an önce gündeme alınmasını ve karar verilmesini talep etti. Dava kapsamında 4’ü tutuklu 39 subay hakkında yakalama kararının kaldırılması, kumpasa son verilmesi için AYM’ye yapılan bireysel başvuruların değerlendirilmemesi ve 20 Temmuz’da adli tatilin de başlamasıyla subay aileleri AYM önünde nöbet tutma kararı aldı. Aileler, avukat ve vatandaşların desteğiyle dün saat 13.00’te nöbete başladı. AYM önünde basın açıklamasını okuyan avukat Mahir Işıkay, “İstanbul askeri casusluk, fuhuş ve şantaj davası, bugün dinlenen kriptolu telefonlardan montaja, sehven tape eklemekten, delil yerleştirmeye tüm kumpasları barındıran yakın tarihinin en büyük iftira kampanyasıdır” dedi. ANKARA CHP; cumhurbaşkanı seçimlerinde kullanılan “transparan” zarfların “gizli oy ilkesini ve dolayısıyla seçim güvenliğini ihlal ettiği” gerekçesiyle değiştirilmesi için Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu. CHP’nin Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, ilk olarak yurtdışında kullanılan 60 gramlık kâğıttan yapılan zarfların pazar günü Türkiye’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turundan önce içini göstermeyen kalın zarfla değiştirilmesini talep etti. İktidarın cumhurbaşkanı seçimlerinde de 12 Eylül darbesi dönemindeki taktiklere başvurduğunu belirten Tezcan, “Biz ısrarla ‘Tayyip Erdoğan, Kenan Evren’in kopyasıdır’ diyorduk. Cumhurbaşkanlığı seçimi için bastırılan zarflar bunun örneği oldu” dedi. Tezcan, dün YSK’ye yaptığı başvuruda yurt dışı seçmenlerin oy kullanma sırasında oy zarflarının yapısı gereği zarfların içindeki oy pusulalarının görülebildiği ve oyun hangi aday için kullanıldığının tespit edildiğini belirtti. Vatandaşın kullandığı oyun kapalı zarf içinden görünmesinin uluslararası sözleşmeler, anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış olan gizli oy ve seçim güvenliği ilkesine aykırı olduğuna dikkat çeken Tezcan, şu görüşlere yer verdi: “Cumhurbaşkanlığı seçimi için kullanılan oyun görünmesini engelleyecek şekilde yeniden oy İŞLER: YURTDIŞINDA 232 BİN OY KULLANILDI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) cumhurbaşkanlığı seçimi için yurtdışında oy kullanımıyla ilgili randevu sistemini katı bir şekilde uyguladığını ve bu durumun yurtdışından katılımı azalttığını belirtti. Anfa Altınpark Belediye Evi’ndeki toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan İşler “Kesin rakamı söylüyorum: 232 bin vatandaşımız yurtdışında oy kullandı. Gümrük kapılarında da oy kullanınmı 10 Ağustos’a kadar sürecek. Gümrük kapılarındaki sabah itibarıyla rakam da 152 bine çıktı” dedi. zarfı bastırılması ve yurt içi seçim gününden önce seçim kurullarına gönderilmesini talep ederim.” Başvuruyla ilgili Cumhuriyet’e bilgi veren Tezcan, 30 Mart yerel seçimlerinde de, cumhurbaşkanı seçimlerinde de 60 gramlık aynı zarfların kullanıldığı bilgisinin verildiğini ifade etti. Ancak yerel seçimlerdeki oy pusulaları çok uzun olduğu için katlanarak zarfa konulduğunu, bu nedenle de kullanılan oyların görünmediğini anlatan Tezcan, cumhurbaşkanı seçimlerinde kullanılan oy pusulasının ise katlamadan zarfa sığacak büyüklükte olduğunu ve zarfın şeffaf olması nedeniyle de kullanılan oyun göründüğüne dikkat çekti. Normalde, YSK’nin bu durumu öngörüp, oy zarflarını daha kalın gramajlı kâğıttan seçmesi gerektiğini ifade eden Tezcan, “Yapmıyorsanız seçim güvenliğiyle ilgili seçim idaresi gerekli önlemi almamış de ‘Oylar zarftan görülüyor’ 12 Eylül’ü anımsattı mektir, biz hızla gerekli önlemin alınmasını talep ediyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı seçiminde kullanılacak zarfların, 12 Eylül darbe yöneticilerinin tutumunu anımsattığını belirten Tezcan, şu görüşleri dile getirdi: “Biz ısrarla, ‘Recep Tayyip Erdoğan, Kenan Evrenin taklididir, kopyasıdır’ diyorduk. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bastırılan oy zarfları da bunun örneği oldu. 1982 Anayasası referanduma gönderildiğinde oy kullananlar hatırlayacaktır, zarflar şeffaftı, askerler sandık başında bekliyordu, kimin evet, kimin hayır oyu kullandığı şeffaf zarflardan kontrol ediyorlardı. Yimdi de yaratılan Tayyip rejiminde cumhurbaşkanlığı seçiminde zarflar şeffaf, kime oy verdiğini vatandaşın görmesini, vatandaşın oyunun ifşa edilmesini sağlayacak oy zarfları basılmış. Bunun hiçbir mazereti olmaz. Vatandaşlar fişlemenin bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, oy kullanırken bile rahat hareket edemeyecek, tedirgin olacaktır anlamına geliyor bu.” l BALYOZ’DA TAHLİYE EDİLDİLER AMA... 236 sanık oy da kullanamayacak BARKIN ŞIK ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin verdiği “Adil yargılanma haklarının ihlal edildiği” yönündeki karar üzerine tahliye edilen 236 Balyoz Davası sanığı, 10 Ağustos’taki cumhurbaşkanı seçiminde oy kullanamayacak. Haklarında tesis edilen mahkumiyet kararı, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar sonucunda “yok” hükmüne geçmesine karşın Balyoz sanıklarının, Adli Sicil kayıtlarından sabıkaları düşmedi. Gazetemize mektup yazan Balyoz sanıkları, konuyu Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşıdıklarını kaydetti. Mahkemeye dilekçe veren sanıklar, “Mahkeme hükümlülük durumumuzun sona erdirildiğine dair bir belge verdi. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne bir müzekkere yazdı. Ancak henüz bir gelişme yok” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear