Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2014 CUMA 8 n Baştarafı 1. Sayfada anımsıyorum. 1980 öncesi ve hatta darbeden sonra ülkenin içine düştüğü siyasal, toplumsal bunalımları birlikte irdelerken, partiler arası tartışmadan da öteye taşan kavgalı ortamı eleştirir, bir türlü çözüm bulamadığımız sorunların yarattığı ortamı “Burası Türkiye Tımarhane Cumhuriyeti” (TTC) diye özetler, acıyla gülümserdi. O zamanlarki siyasal açmazlar bugünkülerin yanında lokum gibi yumuşak ve siyasal etiğe de uygun konulara, sorunlara dairdi. Bir başbakan veya bakanın yolsuzluk veya rüşvetle suçlanması nihayet Yüce Divan’da hesap vermesiyle sonuçlanırdı. RTE’nin sürekli yüklendiği tek parti yönetiminden Tekel Bakanı Suat Hayri Ürgüplü, yolsuzlukla suçlandı. Yüce Divan’a gitti. Hesap verdi ve aklanarak döndü. Başbakan oldu bu ülkede... Ya şimdi? Bir başbakan ve bakanları aynı suçlamalar karşısında değil Yüce Divan’a gönderilmeyi, normal mahkemelerde bile yargılanmayı göze alamıyor. Bugün suçlular, şüpheliler yargıda hesap vereceğine, yolsuzluk ve rüşvet olaylarının üstü örtülmeye girişildi. Bir hesaba göre Gülen cemaatine yanlı, yandaş diye 27 bin polisin ve 27 valinin görev yeri değiştirildi. Savcılar bu olayın bir başka yanı. O zamanlar, elbette ses kayıtlarının açığa vurmasıyla, Başbakan’ın oğlumuz Bilal’le evdeki milyon dolarları veya oğlumuza getirilen 10 milyon doları az bularak oğluna, nasılsa kucağımıza düşecekler acele etme, gibisine nasihatler verdiğini açığa çıkaran ses kayıtları yoktu, ama... ... Bir gazete, bakan veya başbakanla ilgili rüşvet veya yolsuzluk olayını yazdı mı... Sorumlular artık bir dakika o makamında oturamadı. Ya şimdi? HHH Ha şimdi mi? Başbakan’la oğlunun sesleri gerçeğe uygun mu yoksa montaj mı diye 20 dakikada saptayacak tekniğin üst düzeyde olduğu dünyamızda kırk bir kere maşallah demek gerekiyor. Üstelik, bilim, üstüne üstlük teknoloji, elbette sanayiden sorumlu bakanınız Fikri Işık, AKP iktidarı sayesinde ülkemizin artık ses kayıtlarının montaj olup olmadığına ilmen karar verecek bir kuruma gereksinmediğini önceki gün dünyaya ilan etti. Başbakan’ın oğluna, üstelik 17 Aralık sabahı bakan ve evlatlarıyla ilgili rüşvet operasyonunun başladığı erken saatlerde... ... Evdeki paralardan bir an önce kurtulmayı salık verdiği ses kaydının gerçek mi değil mi diye incelemeye bile gerek görmediğini (görmediklerini de olabilir) açıkladı: ... “Ses kaydını ilk dinlediğimde çok açık bir montaj olduğunu ‘hissettim” dedi. Ve... Bu yargısının kanıtı olarak kayıttaki iki sesten birinin yüksek diğerinin alçak olmasını gösterdi. Demokrasiye ve akıllara ziyan son aylardaki olan biteni ve son açıklamaları izleyince, nurlar içinde yatsın, Uğur Mumcu’nun TTC tanımına nasıl hak vermezsiniz? HHH TTC tanımını haklı kılan olaylar, ses kaydını örneğin TÜBİTAK’ta bile inceletmeye yanaşmayan olası hükümet davranışı ile kısıtlı değil. Hükümetin yolsuzluk ve rüşvet skandallarının üstünü örtme gayretiyle internet, HSYK yasalarında yaptığı değişikliği Köşk’ün onaylaması yoğun eleştirilerle karşılandı. Doğrusu Köşk’e seçildiği günden beri AKP’li A. Gül’ün yukarıda partisine ve hükümetine aykırı düşecek hiçbir davranış göstermeyeceğini sürekli yazan biri olarak, örneğin ve özellikle HSYK yasasının anayasaya aykırı maddeler içerdiği saptamalarına katıldığını açıklayarak... Bu yasa üzerinde gerekli düzenlemeleri yaptırmak için elindeki anayasal yetkilerini kullanmadan Anayasa Mahkemesi’ne havale etmesi hayretle karşılandı. Neden? Hayret edilecek ne var bu davranışında. A. Gül AKP’nin Cumhurbaşkanı. Partisine aykırı düşecek hiçbir işlemi bugüne dek onaylamadı. Yargıyı hükümetin emrine alacak son HSYK yasasını önce veto etmedi. Hükümet yasayı aynı içerikte geri gönderirse Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yetkisini kullanmadı. Oysa Demirel, özellikle Ahmet Necdet Sezer Köşk’te görevli iken hükümetten gelen ama anayasaya aykırı buldukları yasaları Anayasa Mahkemesi’ne göndermiş ve Yüksek Mahkeme de cumhurbaşkanlarının onaylamayıp gönderdiği bu yasaları anayasaya aykırı bularak iptal etmişti. HHH Köşk’teki AKP’li Cumhurbaşkanı ne yaptı? HSYK yasasındaki kendisinin de katıldığı anayasal aykırılıkları değerlendirmeyi Anayasa Mahkemesi’ne bıraktı. Yasaya olan itirazlarını yazarak yasayı AYM’ye göndermeyi aklının ucundan bile geçirmedi. Ne AKP’li kimliğine ne de partisine zarar vermeyen bir siyaset izledi. Ne şiş yansın (ben) ne de kebap (AKP) söylemini özetleyecek bir strateji. Bu da, bugün çok yönlü kargaşa içindeki ülkenin, Mumcu’nun ünlü tanımıyla TTC’nin bir başka yüzü! HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Türk restoranında facia: 9 ölü Dış Haberler Servisi Katar’ın başkenti Doha’da bir Türk’e ait olduğu bildirilen “Hâlâ İstanbul” adlı lokantada meydana gelen patlamada 9 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Sanayi tipi tüplerin patlaması sonucu meydana geldiği bildirilen olayda 32 kişinin de yaralandığı, ölen ya da yararlananların arasında Türklerin olmadığı belirtildi. Lokantanın kapalı olduğu sırada meydana gelen ve yetkililerin terör saldırısı olmadığını açıkladıkları patlamanın ardından Katar Başbakanı ve İçişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Nasır bin Halife Al Sani’nin olay yerinde incelemelerde bulunduğu kaydedildi. Başkentin tanınmış Landmark Alışveriş Merkezi ile bir benzin istasyonu yakınlarında bulunan restorandaki patlama nedeniyle yakındaki işyerlerinde de büyük zarar meydana geldiğini bildiren yetkililer olay yerine açılan tüm yolların kapandığını kaydetti. Dükkân ve işyerlerinin camları kırıldı, araçlar büyük zarar gördü. Ölü ve yaralıların patlama sırasında yoldan geçenler olduğu bildirildi. AİHM’den, Karaman’ın başvurusuna ders gibi yanıt: Adının geçmesi kaçınılmaz Haber Merkezi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kanal 7 televizyonunun Türkiye’deki kurucusu Zekeriya Karaman’ın “Alman mahkemesi beni Deniz Feneri e.V’nin lideri gibi gösterdi” iddiasıyla Almanya aleyhine açtığı davada kararını verdi. AİHM, Alman mahkemesinin kararının “adil” olduğuna hükmetti. Almanya’da görülen Deniz Feneri e.V. davasında hapis cezasına çarptırılan Mehmet Gürhan, Mehmet Taşkan ve Firdevsi Ermiş’in yargılandığı davada, mahkeme tarafından yayımlanan gerekçeli kararda, “Mehmet Gürhan’ın dernekte yönetici olmasına karşın büyük oranda Türkiye’den yönlendirildiğini ve karar vermede tek yetkilinin kendisi olmadığını, Türkiye’de Zekeriya Karaman’ın ön plana çıktığı” belirtilmesi üzerine Karaman’ın 2010’da AİHM’e yaptığı başvuru sonuçlandı. AİHM, Alman mahkemesinin gerekçeli kararının “masumiyet karinesi ilkesine aykırı olmadığına” hükmederek Almanya’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanmayla ilgili maddesiyle uyumlu hareket ettiği de vurgulandı. AİHM kararında, Karaman’ın adının Alman mahkemelerinin kararında geçirilmesinin, “Deniz Feneri e.V. davasının Türkiye bağlantılarını göstermek açısından kaçınılmaz” olduğu kaydedildi. Bunları kim koruyor? OZAN YAYMAN İZMİR İzmir’deki Gezi Parkı Direnişi sırasında ortaya çıkan ve kim oldukları hâlâ tespit edilemeyen eli sopalı kişilerin, önceki akşam yine kentte tedirginlik yarattığı bildirildi. İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Anıl Güler, geçen haziran ayından itibaren başvurdukları resmi makamların, bu kişilerle ilgili kendilerine net bir yanıt veremediğine dikkat çekti. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının ardından önceki akşam protesto hakkını kullanan kitleye sert müdahalede bulunan İzmir polisinin yanında, eli sopalı sivil kişilerin de yer aldığı iddia edildi. Kitle içerisinden gözaltına alınan 22 kişi ise dün serbest bırakıldı. İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Anıl Güler, haziran ayındaki protesto gösterileri sırasında kent merkezinde, eli sopalı sivil kişilerin, kitleye saldırdığını ve bununla ilgili baro olarak girişimde bulunduklarını ancak resmi makamların konuyla ilgili kendilerine hiçbir yanıt vermediğini söyledi. Güler, haziran ayındaki olayların ardından İzmir Valisi ve İzmir İl Emniyet Müdürlüğü’ne başvurup “Kim bu eli sopalı sivil kişiler” diye sorduklarını belirterek, “Valilik inceleme başlatıldığını açıklamıştı. Müfettiş raporu hazırlanacağını duyurmuştu. Ancak aradan geçen süre içerisinde söz konusu raporun hâlâ tamamlanmadığı anlaşılıyor” dedi. Güler, “Haziran ayında da şimdi de barışçıl gösterilere katılan yurttaşların, eli sopalı kişilerce şiddete maruz kaldığı tespitlidir” diyerek şu görüşlere yer verdi: “Haziran ayında da orantısız güç kullanımına ilişkin suç duyurusunda bulunmuştuk. Süreç devam ediyor. İzmir İl Emniyet Müdürü, haziran ayındaki olaylarda, eli sopalı kişilerin sivil polis olduğunu söylemişti. İdari soruşturmalar yaşandı ancak konuyla ilgili somut ve kamuoyunu tatmin edici gelişmeler olmadı. Şimdi yeni bir sürece girdik ve siyasi iktidarın sürdürücüsü olduğu rant ve yağma düzeni söz konusu. Bu düzen içindeki yolsuzluklara karşı vatandaşlar protesto hakkını kullanıyor. Bu insanlara yine yasadışı olarak ağır ve sert müdahalede bulunuluyor. İzmir Barosu olarak bu durumu kınıyoruz. İzmir’de önceki gece gerçekleşen protesto gösterisi sırasında, yine haziran ayında olduğu gibi eli sopalı sivil kişilerin görüldüğüne dair ciddi bulgular var. Tüm tespitlerimizi tamamladıktan sonra gerekli yerlere şikâyetleri yapacağız.” Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ İzmir’de Gezi Direnişi sırasında çevreye saldıran eli sopalılar yine ortaya çıktı JİTEM davası devam ediyor ‘Hesap verecek’ Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen ses kaydının ortaya çıkmasının ardından düzenlenen protesto gösterileri dün de devam etti. İzmir’de DİSK, KESK, TMMOB ve çok sayıda demokratik kitle örgütü Basmane Meydanı’ndan Konak Alanı’na yürüdü. Yürüyüşün önü çevik kuvvet tarafından kesilirken araya giren CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in çabalarıyla yürüyüş devam etti. Konak Alanı’nda grup adına açıklama yapan KESK Dönem Sözcüsü Ramis Sağlam, “AKP hükümeti artık ülkeyi yönetemez durumdadır. Her gün yeni bir skandalla, yolsuzlukla, ileri faşizm uygulamalarıyla karşılaşıyoruz. İki günden beri polisin İzmir’de yolsuzlukları protesto edenlere karşı aşırı şiddetini anlamak mümkün değil. İzmir Valisi Mustafa Toprak’ı uyarıyoruz. Barışçıl gösteri hakkı en temel anayasa hakkıdır” dedi. Ankara Güvenpark’ta ise dün akşam saatlerinde toplanan 100 kişilik Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri yolsuzluklara dikkat çekmek amacıyla Güvenpark’tan Sakarya Caddesi’ne kadar yürüdü. Slogan atan TGB’liler, ellerinde “AKP’yi sıfırlıyoruz, iktidara yürüyoruz” pankartları taşıdı. TGB’lilerin yürüyüşü sırasında çevredeki çok sayıda yurttaş, eyleme alkış tutarak destek verdi. Sakarya Caddesi’nde basın açıklaması yapan TGB’liler, Erdoğan’ın hesap vereceğini vurgulayarak “Bizler Başbakan’ın ses kayıtlarını dinlemekten utandık, Başbakan’ın kendisi çalmaktan utanmadı. Dikkat ederseniz ses kayıtlarının kendisine ait olmadığını söylemiyor, montaj diyor. ‘Başbakan’ın telefonunu dinlediler’ diyerek de suçunu itiraf ediyor. Buradan çağrı yapıyoruz; babayiğitsen, montaj dediğin ses kayıtlarının orijinal halini yayınla” dedi. Tanıkları dinlemediler MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Bölgedeki faili meçhul cinayetlere ilişkin JİTEM davasında, Mehmet Kılıç’ın öldürülmesine tanık olan biri Iraklı 4 kişi, aile ve avukatlar tarafından bulunarak Türkiye’ye getirildi. Ancak mahkeme tanıkların dinlenmesi talebini reddetti. Mağdur avukatlarından Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi söz alarak, 1989 yılında Antalya’da askerlik yaparken Cem Ersever ve ekibi tarafından gözaltına alınarak 100 bin dolar karşılığında Irak devleti yetkililerine teslim edilen Mehmet Kılıç’ın öldürülmesi olayı ile ilgili biri Kuzey Irak’tan gelen 4 tanığın dinlenmesini istedi. Ancak mahkeme bu talebi reddetti. Avukat Elçi, “Maktulün öldürülmesi olayına tanık olan Hüseyin Yusuf Ali, Ferhat Akdoğan, Hikmet Gevdan ve Nadir Kılıç şu anda hazırdırlar. Bugün delil olarak ayağımıza kadar gelen tanıkları mahkemenin dinlemesi gerekirken elinin tersiyle itiyor. Mahkemenin belirtmiş olduğu gerekçeyi yerinde bulmuyoruz. Bu karara bir anlam vermiş değilim” dedi. Mahkeme eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi. Tecride konuldu ‘Basın özgürlüğü biter’ İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi Medya İzleme Komitesi, TBMM İçişleri Komisyonu’ndan geçen MİT yasa tasarısının yasalaşması durumunda, anayasa ve kanunlarla güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünden artık söz edilemeyeceğini açıkladı. Teklifin yasalaşmasıyla, basın özgürlüğünün büyük darbe alacağı, halkın haber alma hakkından yararlanmasının engelleneceğine dikkat çekilen açıklamada, “Basın ve ifade özgürlüğüne aykırı bu tasarı, kamu yararı adına bilgiye ulaşılmasını ve paylaşılmasını engelleyeceği gibi gazetecilerin özgürce haber yapmalarını da önleyecektir” denildi. Eylemcilere para cezası ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Türkiye’yi sarsan 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından Eskişehir’de polisin sert müdahale ettiği eylemlere katılan 12 kişi hakkında “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet” suçundan önceki gün polis tarafından suç duyurusunda bulunulmuştu. Eskişehir’de eyleme katılan 70 kişiye Gezi Parkı eylemlerinde olduğu gibi Kabahatler Kanunu’na göre 313 TL para cezası kesildi. Ayrıca Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, protestolar sırasında eylemcilere saldıran S.Ö’nün eylemciler tarafından dövülerek beyin kanaması geçirdiği iddia edildi, ancak kısa süre sonra bu yazı kaldırıldı. Firari albaya hücre hapsi BARKIN ŞIK ANKARA 16 yıllık hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasının ardından firar eden Deniz Albay Haldun Ermin’in, Mamak Askeri Cezaevi’nde diğer tutuklulardan ayrı olarak tecritte tutulduğu öğrenildi. Ankara GATA’dan firar eden Ermin, Sarp Sınır Kapısı’nda sahte kimlikle yurtdışına kaçmak isterken yakalanmıştı. Mamak Askeri Cezaevi’nde yatan Albay Ermin, 11 Ekim’de tedavi gördüğü cezaevi revirinden Ankara GATA’ya sevk edilmişti. Hastanenin üroloji servisinde sağlık kontrolünden geçen Ermin, kendisine eşlik eden askeri cezaevi görevlisi Uzman Çavuş Sönmez Güler’i atlattıktan sonra firar etmişti. Uzman Çavuş Güler ise firar olayında sorumlu bulunup tutuklanmış daha sonra ise serbest bırakılmıştı. CHP’DEN ‘ÖNERİNİZİ HAZIRLAYIN’ TEKLİFİNE RET CHP’Lİ NAZLIAKA’YI SUSTURMAK İSTEDİLER MİT soruşturmasında gözaltına alınan askerler serbest bırakıldı ADANA (AA) MİT’e ait olduğu ortaya çıkan TIR’ların durdurulmasının ardından Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan “casusluk” soruşturması kapsamında Ankara’da gözaltına alınan iki muvazzaf asker sevk edildikleri nöbetçi mahkemece serbest bırakıldı. Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ndeki sorgularının ardından bir yüzbaşı ile bir astsubay tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Mahkeme, iki askeri tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin kamuoyunun büyük tepkisini çeken MİT yasa önerisi konusunda CHP’nin nabzını yoklaması, Meclis kulislerini hareketlendirdi. AKP’nin, bazı milletvekilleri aracılığıyla CHP’ye “Siz de önerilerinizi hazırlayın, bazı maddeleri düzeltelim” önerisi götürdüğü ancak olumsuz yanıt gelince “devam” kararı aldığı öğrenildi. AKP’nin grup önerisinde MİT yasa önerisinin yer almaması, kulislerde “MİT önerisi geri mi çekiliyor” söylentisine yol açtı. Ancak AKP’den, komisyonda görüşülmesinin üzerinden 48 saat geçmediği için gündeme konmadığı bildirildi. Genel Kurul’da AKP grup başkanvekilleriyle görüşen CHP Grup Başkanve kili Akif Hamzaçebi de hem Meclis’in çok gergin olması hem de yasaların çok tartışmalı olması nedeniyle MİT önerisiyle demokratikleşme paketini seçim sonrasına bırakmayı önerdiği öğrenildi. Bu arada AKP’liler CHP’li bazı milletvekilleri aracılığıyla, “MİT Yasası ile ilgili düzeltilmesini istediğiniz öneriniz varsa birlikte çalışabiliriz” mesajı gönderdi. Ancak CHP yöneticileri “Bu yasayla ilgili oturup öyle kısa sürede düzeltilecek bir şey yok, bu yasaları geri çekin” diyerek olumsuz yanıt verdi. Kulislerde “MİT yasası çekiliyor” iddiaları yoğunlaşırken, CHP’den olumsuz yanıt gelmesi üzerine de AKP yöneticileri, “MİT teklifini Meclis tatile girmeden önce geçireceğiz” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu’nun 25 Şubat’ta Strasbourg’da yapılan toplantıya katılan AKP ve CHP’li milletvekilleri arasında yolsuzluk ve dinleme kayıtları kavgası çıktı. CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a “paraları sıfırla” talimatı verdiği iddia edilen ses kaydıyla ilgili, çok sayıda Avrupalı parlamenterin yönelttiği soruları yanıtlarken AKP’li üyelerin kendisine “gözdağı” verdiğini açıkladı. Nazlıaka, yaşanan tartışmayı düzenlediği basın toplantısıyla anlattı. Ziyaretlerinden bir gün önce Başbakan ile oğlu Bilal Erdoğan arasındaki telefon kaydının internete düşmesi nedeniyle, Avrupa lı parlamenterlerin bu konudaki çok sayıda sorusuyla karşılaştıklarını belirten Nazlıaka, AKP’lilerin müdahalesi nedeniyle gerginlik yaşandığını belirtti. Sorulara karşı kendisinin Rıza Türmen’in hazırladığı raporu muhataplarına vermek istediğini anlatan Nazlıaka, bunun üzerine AKP’li üye Afif Demirkıran’ın “Buraya parti propagandası yapmaya gelmedik” diye müdahale ettiğini söyledi. Nazlıaka, daha sonra Türkiye ofisine geçtiklerini belirterek “Demirkıran ve diğer AKP’li Ali Şahin beni küçük odaya çağırdılar ve gözdağı verdiler. ‘Ne şekilde konuşmam gerektiğini dikte edecekseniz, elime yazılı verin’ diye espri yaptım. Personel ofis dışına çıkmak durumunda kaldı” diye konuştu. Fotoğraf: SERKAN YILDIZ AKP’den MİT Yasası için ilginç girişim AKP’den Avrupa’da sansür girişimi Greif işçisi eylemde İstanbul Haber Servisi DİSK’e bağlı Tekstilİş Sendikası’nda örgütlü Amerikan şirketi Greif işçileri, dün İstinye’deki ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto eylemi yaptı. İşçiler adına basın açıklamasını yapan işyeri temsilcisi Ferhat Alsaç, “Greif işçileri olarak işveren ile yapılan görüşmelerde Greif yönetiminin tutumu karşısında 18 gündür direnişteyiz. Direnişimizin başından beri taleplerimiz kabul edilmemekte, taşeron patronları silahla tehdit ederek bizleri sindirmeye çalışmaktadır” dedi.