25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2014 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI İpek Yolu’nun Anadolu kapısı: Tebriz İ stanbul’dan THY’nin rahat uçuşuyla, serin ama güneşli bir şubat sabahında Tebriz’e iniyoruz. İran’ın Azeri Türklerinin oturduğu bölgenin en önemli şehri olarak Tebriz’i öteden beri merak ederdim. Uçaktan baktığımızda şehrin daha çok toprak rengi dikkatimizi çekiyor. Havaalanından ilk önce Urumiye bölgesine buradaki resmi adıyla Batı Azerbaycan’a (İran) gideceğiz. Tebriz’le Urumiye’yi Urumiye gölü ayırıyor. Urumiye bizim Tuz Gölü gibi tuzlu bir göl. Tebriz’den 90 km. gittikten sonra gölü ortadan ayıran otoyol köprüsüyle Urumiye bölgesine geçiyoruz. İran’ın nüfusunun yüzde 3035’ini Azeri Türkler oluşturuyor. Böylece İran’da 2530 milyon Türk bulunuyor. Urumiye, Azeri Türklerin yoğun yaşadığı bir bölge. Esas olarak tarım ve tarımsal sanayi yoğun. Her taraf elma bahçeleriyle dolu. Çevredeki incelemelerimiz akşamı buldu. Urumiye’deki otelimize döndükten sonra hemen karşımızda bulunan “Bazaar”ı ziyaret ediyoruz. Burada her türlü gıda ve tekstil ürünü satılıyor. Fiyatlar Türkiye’den biraz daha düşük gibi. Şeker pancarını pişirip, dilim dilim satan seyyar satıcı dikkatimizi çekiyor, birer dilim tadıyoruz. Satıcı bizi “konak” (misafir) sayarak para almıyor. Bölgede herkes Türkçe konuşuyor. Kendi aralarında konuştuklarında daha zor anlaşılsa da, bizim anlaşmamız güç olmuyor. İnsan kendisini sanki ülkesinde hissediyor. Okullarda, resmi dairelerde Farsça geçerli. Türkçe sadece halkın dilinde var. Ertesi sabah Urumiye’nin kuzeyinde ve Türkiye sınırına 1520 km. uzaklıkta olan Khoy kasabasına gitmek üzere yola koyuluyoruz. Otoyollar iyi, yollardaki araçlar eski, sanki bizim 1520 yıl önceki durumumuzu andırıyor. Yolun her iki tarafında kilometrelerce elma, vişne ve şeftali bahçeleri uzanıyor. Geniş düzlükler sağımızda ve solumuzda sıralanan yüksek dağlarla çevrilmiş. Kuzeye doğru otoyolda araba sayısı azalıyor. Khoy, Türkiye sınırına yakın bir kasaba, çok sayıda Türk TIR’ını görüyoruz. Öğle ve akşam yemeklerinde esas olarak kebap, tereyağlı bazen de safranlı pilav, salata ve ayran var. Etlerinin lezzeti çok iyi. Etten söz etmişken Khoy’a gittiğinizde tarihi pazardaki 120 yıllık Hacı Hüseyin Restoranı’nı tavsiye ederiz. Dört kuşaktan beri TEBRİZ işletilen restoranın şu anki sahibi Tebriz Üniversitesi’nde mimarlık dersi veren Nadir Bey, bize özel ilgi gösteriyor. Eşi Balıkesirli. Türkiye MEHMET PALA ile sıkı teması var. Öğleden sonra Khoy’dan Tebriz’e hareket ediyoruz. Önümüzde 160 km’lik yol var. Yol kenarlarında hurma pestili, kuru meyve satanları görüyoruz; inip tadıyoruz. Yol boyunca gördüğümüz dağlar çıplak, hemen hiç ağaç yok. Özellikle Tebriz’e doğru çevre kurak. Nitekim Tebriz’de suyun az olduğunu söylüyorlar. İran’ın bu bölgesinde yabancı turistle karşılaşmak pek mümkün değil, ama yol işaretlerinde İngilizce yazıları görüyorsunuz. Tebriz’e ancak akşamüzeri ulaşabiliyoruz. Tebriz tarihi İpek Yolu’nun Anadolu’ya giriş kapısı. İsfahan ve Meşet ile birlikte Tahran’dan sonra en önemli şehirler arasında. Ticaretin geleneksel şehri kabul ediliyor Tebriz. Nitekim 300 yıllık tarihi “Bazaar”, bu ticaretin merkezi olduğunu gösteriyor. Bizim Kapalıçarşı’ya benzer sağlı sollu mağazaların bulunduğu dar sokakların boyu 6 km’yi buluyor. Tebrizliler, özellikle de hanımları kuyumcu mağazalarını dolduruyor. Gösterişli bilezik ve kolyeler dikkat çekiyor. İran’da kadınlar erkeklere göre daha bakımlı ve estetiklerine önem veriyor. İran’da ekonomik durumu iyi olan her 10 kadından 6’sının estetik burun ameliyatı olduğunu söylüyorlar. Saçlarını yarı örtüyorlar ve yoğun makyaj yapıyorlar. Dünyada en çok kozmetik ürünlerinin kullanıldığı ülke İran. Üniversite mezunlarının yüzde 70’inin kadın olduğu söyleniyor. Tebriz sokakları, mağazaları insan seli, şehirde hareketlilik var. Burada ambargoya rağmen ekonominin canlı olduğunu anlıyorsunuz. Tebriz’in yeni gelişen tarafında kurulu tek alışveriş merkezini de görmek istiyoruz. “Laleh Park” adındaki bu yerde birçok Türk markasının mağazalarını görmek mümkün. Buraya gelenler sanki İran’ın modern yüzü gibi. Bu kısa ziyaretimizde Tebriz’in Tahran’dan daha farklı ve daha canlı olduğunun farkına varıyoruz. İnsanların cana yakınlığı ve özellikle de Türkiye’den gelenlere gösterdikleri konukseverlik bizi etkiliyor. mpala@superonline.com Şehrin gizli tüneli dert oldu V ancouver kentinde sır gibi bir tünel var, atsan atılmaz satsan satılmaz... Yaklaşık iki km. uzunluğundaki tüneli yerin 5 ila 12 metre altına kazıp inşaa eden Kanada Federal Postanesi’dir. 1950’de, kent merkezindeki ana binası altından kazmayı vuran postane, eşeleyerek Pasifik Okyanusu’na haliç yapmış olan deniz kıyısındaki eski limana kadar tüneli uzatmış, nükleer saldırı dahil olmak üzere her türden felakete karşı beton döküp tamamlamıştı. 1954’te hizmete açılan tünele taşıyıcı bantlar konuldu ve limanda boşalıp dolan gemilere postakargo gönderileri de dahil, orta çaplı ticari mal sevkıyatına başlandı. Hangi akla hizmet ettiği bir türlü anlaşılamayan, sırf sükse olsun diye yapıldığı iddiası yüzünden birçok yöneticiyi sonrasında makamından eden bu tünel, paranın para olduğu zamanlar 1.6 milyon dolara mal olmuştu. Kısa sürede, kargo hizmetleri için başka teknolojiler ve yöntemler ortaya çıkınca tünel hantal bir vaziyette yeraltında kalakalmıştı. Kapıların kapanıp ürVANCOUVER kütücü bir karanlığa büründüğü tarih 1965’tir, o zamandan beri korku tünelidir. Son zamanlara kadar kapısı iki tarafından MAHMUT kapalı kaldığı için ŞENOL neredeyse unutulmaktaydı. Lakin enflasyon her şeye el atar, cepteki kuruşa kadar saydırır. Kanada Posta İdaresi de, en küçük puluna dek habire zam yapıp rakipleri UPS, Fedex, DHL gibi uluslararası kargo devleriyle baş etmek zorunda kalınca, üstelik zarar etmekteyken, müflis tüccarın eski defterleri karıştırmasına benzer biçimde envanteri kurcaladı. Bir de baktılar ki 60 yıl evvelinde kalmış bir atıl yatırım, üstelik Vancouver gibi hayat pahalılığında başı çeken bir kentin tabanında durmaktadır. Gerçi, bütün bütün postanenin burayı kullanıma açmadığı söylenemezdi. Mesela depoda çürütülmeye bırakılacak şeyler gelişigüzel içeri atılmıştı. Bir de geçen yıllarda “The XFiles (Gizli Dosyalar)”, “Friday the 13th” gibi korku ve gerilim film ve dizilerine aransa bulunamaz mekân olmuş, hatta birkaç kez Cadılar BayramıHalloween kutlaması için kapılarını turistlere açmış, az da olsa birkaç kuruş kazanılmıştı. Postane, elindeki bu yatırımı paraya dönüştürmek üzere müşteri aramaya başlayınca, bu kez tıpkı postacılar gibi burayı unutmuş bulunan kent belediyesi işe karıştı. Vancouver’ın genç belediye reisi Gregor Robertson vaziyeti inceletti ve tünelin aslında mülkiyet açısından şehrin malı olduğunu iddia edip tümüyle kamulaştırmaya kalkışabileceği halde yine de insaflı davranmakla, makul bir bedel önerdi:1 milyon dolara el sıkışalım, diyordu. Öyle anlaşılıyor ki postane burayı yaparken belediyenin haberi bile olmamıştı; gizli tünel gizli yapılır. Maliyetinin altına tünelini satmaya yanaşmayan postane, bir başka müşteriyle pazarlığa oturunca, Gregor bir kenara çekilip sırasını beklemeye karar verecekti. Yeni müşteri ziraatçıydı ve şirket sözcüsü, burayı alıp tıpkı Dubai’de yaptıkları gibi yeraltı tarımına uygun duruma getirmek istiyordu; 3 milyon dolar teklif edildi. Kanada’nın bir başka eyaleti olup soğuktan kakırdayan Saskatchewan’da tünel kazıp içinde meyve ağacı yetiştirildiğini söyleyen S. Fraser Üniversitesi hocası M. Roseland, bu işin yeni bir şey olmadığını, pekâlâ Vancouver tünelinde yapılabileceğini onaylayınca pazarlık kızıştı. İki km. uzunluğundaki tünelin toplam alanı 5 dönümdü. Elmadan armuda, salatalıktan domatese kadar aşağıda yetiştir, yukarda manava ulaştır diye düşünülürse, pek elverişliydi. İşte bu aşamada reis Gregor elindeki kartları açıverdi: Kentin altında tarım için belediye izin veremezdi. Buraya su nakli ve tahliyesi zordu, tehlikeliydi, yıkılması daha uygundu. Fakat liman ağzından giren kedi büyüklüğündeki farelerle mücadelesi bir yana, burayı yıkmaya kalkışmak ise belediyeyi düşündüren bir başka sorun olacaktı. Bu açıdan yaklaşan mimarmühendislerin hesapları belediyeyi haklı çıkarıyordu. Tünelin inşaa yıllarında kentin binaları, birkaçı haricinde, altındaki boşluğu kaldıracak ağırlıktaydı. Ancak aradan geçen 50 yılda tünel üzerinde, üstelik bu işin zemin etütleri yapılmadan, birçok gökdelen dikilmişti. Tünelin hafriyat artığı molozla doldurulması daha doğruydu. Kanada Posta İdaresi elindeki antika tüneli basına tanıtmak, böylece “Hele bir bakın da görün, kıyılacak şey midir, vallahi milli hazine!” diye kamuoyu yaratmak için geçen günlerde gazetecileri toparlayıp tünele sokmak istediyse de güvenlik açısından uyarılar yüzünden bu işten vazgeçildi, içeriye giriş sadece uzmanlara bırakılıyordu. Çağırsalar gider miydim, ııh, klostrofobisi olmayan gazeteciler bulunsa iyi olur; ben bir bahane uydurur gitmezdim. msenol34@yahoo.com H tarafından verilmeavuzda yüzmesi gerekiyordu. Soye çalışırken arrulduğunda Fatima dından sürüklenen gerçeği gizledi. Aikıvrım kıvrım saçlale içi bir zorlamayrı vardı Fatima’nın. la karşılaşmadan türSuyun içinde kıvbanı kendi istenciyrımların çözülmesiyle taktığını, havuza le saçları uzadıkça kapalı giysilerle giruzar, topuklarına demenin de kendi seçiğerdi sanki... “Bak, mi olduğunu söyledi. bak!” diyerek ilgi Fatima’nın başka türçektikten sonra dilü yanıt vermesi bekbe dalıp çıkar, saçlalenemezdi. Türbarıyla dans ederdi. İlnı, ailesinin zoruyla taktığını söylemesi hakokul 2. sınıfa gidiyor Fatima; 8 yaşını bilinde İsveç yasaları, okul yönetimi ve beletirdi, 9’a girdi. Öğretmenleriyle şakalaşmayı seviyor; ama saçlarını daha çok seviyor. Her diyenin sosyal bürosu harekete geçecek, Fagün değişik, yeni saç tokalarıyla geliyor oku tima, belki de ailesinden alınarak koruyucu la. Saçlarını çözüyor, bağlıyor; kadın öğretbaşka bir ailenin yanına verilecek ya da, sosmenlere ördürüyor. Bir gün, durup dururken yal büroya bağlı yetiştirme yurduna yerleşTalip öğretmenin (yazıda geçen adlar gertirilecekti. Fatima’nın bunları göze alması çek değil) yaşını merak etti. Başka bir gün, mümkün değildi. Geriye tek seçenek kal“Türk kızlarının saçları da uzun mu” didı: Fatima’nın ailesiyle iletişim kurmak... ye sordu. İsveç ilkokullarında, ikinci sınıfa Fatima’nın ailesiyle aynı anadili konuşan geçen öğrencilere haftada 1 saat yüzme dersi başörtülü bir öğretmenden yardım istendi. veriliyor. Eğitim, sekizon kişilik gruplar ha Kadın öğretmen, böyle bir girişimin “Ailinde ve öğretmenlerin denetiminde 6 hafta lenin dinsel inançlarına karışma” anlasürüyor. Ders yılı başladığında yüzme öğremına geleceğini savunarak aracılığı kabul necek erkek öğrencilerin sorumluluğu Talip etmedi. Yüzme kursunun son 2 haftasında öğretmene verildi. Onları, bovling öğrenmekulak ağrıları sürdüğü için Fatima havuza ye de Talip öğretmen götürdü. Fatima, orada giremedi. Yüzme öğretmenlerinden yeterda ilgi odağı olmayı başardı. Fatili puan alamadı ve yüzmede bama, aralık ayındaki 3 haftalık döşarısız sayıldı. Fatima’nın, gözMALMÖ nemde yüzmenin temel kurallarılerindeki o eski parıltıdan eser nı en erken kavrayan öğrencileryok artık. Kız arkadaşlarının den biri oldu. Araya Noel ve yıloyunlarına da katılmıyor artık. başı tatilleri girdi, yüzme kursuYaşlı bir kadın gibi, bir köşeye nun 3 haftalık ikinci bölümü ocak çekilip oyun saatlerini düşüneayına sarktı. Tatilden sonra, Talip, rek geçiriyor. Talip öğretmen, ALİ HAYDAR Fatima ile karşılaştığında gözleriyüreğindeki umudu eksiltmiNERGİS ne inanamadı. Küçücük kız, türyor yine de. Fatima, günün biban takmaya başlamıştı. “Ne olrinde nasıl olsa büyüyecekti. du, nasıl oldu?” diyerek olanı biteni anla18 yaşına gelip kendi istenciyle karar vermaya çalıştı. Fatima’nın örtünmesi kararını meye başladığında, belki de sırtına yükleailesi vermişti. Dinsel inançlarına göre, 9 ya nen bu yükleri kaldırıp atacak, özgürlüğüşına giren Fatima, artık çocukluktan kurtulne yeniden kavuşacaktı. Düşüncesini açtımuş, genç kız olmuştu. Fatima, yeni yılın ilk ğı, o kültürü yakından tanıyan öğretmen aryüzme kursuna türbanıyla geldi. Ailesi, arkadaşı “O iş, senin sandığın kadar kolay tık mayo giymesine de izin vermediği için, değil” dedi ve bir ev kuşu hikâyesi anlattı yüzme süresini bir kenarda arkadaşlarını izTalip’e: Evinde, kafes içinde 2 ev kuşu besleyerek ve ağlayarak geçirdi. Sonraki hafliyormuş öğretmen arkadaşı. Zaman zaman ta ise her yanı kapalı, plastik torbayı andıran kafesin kapısını aralayıp kuşları evin içinde bir giysi ile girdi havuza. Başını da saçları özgür bırakıyormuş. Ancak, ev kuşları, boşgörünmeyecek şekilde plastik bir başlıkla sılukta bir iki tur attıktan sonra tekrar kafeskıca örttü. Fatima, suyun içinde o tuhaf giylerine dönüyor, açık kapıdan içeri giriyorsilerle dengesini sağlayamıyor; geri dönüşlarmış. Ev kuşları, kafeste yaşamayı kanıkleri, dibe dalışları başaramıyordu. Çok sürsamışlardı artık. Bir şeyi daha ekledi öğretmedi ağlayarak çıktı havuzdan. Plastik başlı men: “Bu kız çocuğunu bu saatten sonra ğın içine dolan sular, kulaklarında ağrıya ne rahat bırakmazlar. 35 yıl içinde memleden olmuştu. Kız öğrencilerden sorumlu kaketinden ya da akrabalarından birini budın öğretmen, onu soyunma odasına götürlur, evlendirirler. En az 34 çocuk doğudü, kulaklarındaki suyu temizlemeye çalışrur, bir daha da doğrultamaz belini...” Ne tı. Ancak bunun bir yararı olmadı. Fatima, İsveç’in yüz yıllık kadın hakları, ne insanlık o günü de kadın öğretmenin kucağında kudeğerleri, ne özgürlükler; hiçbir şey, parmak lak ağrılarıyla ve ağlayarak geçirdi. Okul yö kadar bir kız çocuğunu, itildiği bu anafordan netimi, Fatima’nın durumunu değerlendirekurtaramıyordu... rek bir çare bulmaya çalıştı. İsveç okullarında türban serbestti. Ancak kararın çocuklar ali.nergis@gmail.com Ev kuşunun öyküsü kadınlaşıyor, kadınlar erkekleşiyor’ ‘Erkekler K imilerine göre yedikleri “ekmeğini kazanan” rollerini gıdalardan, kimilerine göre karılarına bırakıyor. Amerikalılar çevresel etkenlerden, kimilerine bu olgu için “cinsiyetin yeniden göre ortaya çıkan biyolojik görevlendirilmesi” deyimini kullanıyor. Araştırmayı yapan değişimlerden, kimilerine göre ekibin başında bulunan Paul çalışma koşullarından, kimilerine Lopez, bu tür erkeklerin doğanın göre ise insanların kendi seçimine kendilerine verdiği görevleri terk bağlı olarak ABD’de “Erkeklerin giderek kadınlaştıkları, kadınların edip fiziksel güçlerini yitiren ve kas gücünü kaybetmiş bir tür da giderek erkekleştikleri, iş ev hanımı rolüne sığındıklarını hayatında testosteronları azalan belirtirken “Amerikan iş hayatında erkeklerin yerini testosteronları ve şirketlerin yönetiminde çoğalmış, pazulu ve kaslı testosteronları yüksek düzeyde kadınların aldığı” açıklandı. daha kaslı ve pazulu kadınların Amerikalılar en ağır spor dallarında sayısı durmadan artıyor” dedi. en fazla madalya kazanan, pazu gücüne dayanan alanda başarıları Araştırma sonuçlarını konuştuğum çok olan bir ulus. Dünyanın en bazıları, “Ara sıra bu tür akıllılarının olduğu kadar en insanları görüyoruz ama bu aptallarının, en namuslularının kadar çok sayıda, binlerce olduğu kadar en namussuzlarının kişinin olduğunu ve giderek da olduğu, en büyük dehalar ile en arttığını yeni öğrendik” diyorlar. büyük üçkâğıtçı ve sahtekârların Bazıları da “Kadınlar binlerce bulunduğu da bir ülke. Gün yıldır ev işlerine mahkum edildi, geçmez ki yeni bir internet virüsü iş hayatından ve siyasi yaşamdan yaratılmasın, bazı şirketlerin uzak tutuldu, bu onlarda bir müşterilerinin özel çeşit kızgınlık yarattı, bilgilerinin bulunduğu TEKSAS erkeğin yaptığı işi biz veribankalarına girilip de yaparız, hem de bilgiler paylaşılmasın daha iyi yaparız görüşü veyahut yeni bir hâkim oldu. Erkeklerde araştırma sonucu bazı ise iş hayatının verdiği hastalıkların kökünü bunalım, baskı onları kazıma olanağı ortaya TEVFİK DALGIÇ daha huzurlu, daha çıkmasın, yahut bir az stresli bir yaşam banka batmasın... aramaya zorladı, Sonuçları yeni onlar daha çok ev işlerine açıklanan bir araştırma, bu ülkede yönelerek sahneyi kadınlara hiç kimsenin aklına getirmediği, bıraktı” görüşünü dile getiriyor. inanmakta güçlük çekilen bir Konuyu açtığım Türk arkadaşlar konuya açıklık getirdi: “Amerikalı ise genel olarak “Bu tür ev işleri erkekler giderek çalışmak delikanlıyı bozar” görüşünde yerine evde kalmayı tercih edip, iseler de, onlar Amerikalılar geleneksel olarak kadınların arasında böyle bir gelişmeyi görevi olarak kabul edilen çocuk gözlemlediklerini, bazı erkeklerin bakımı, ev temizliği, yemek eşleri de çalıştıkları için rollerin pişirme gibi görevlere daha fazla yönelmeye başladı.” Pew Araştırma paylaşıldığını, aile içinde cinsiyet ayrımı gözetilmeden herkesin Merkezi tarafından açıklanan rapora gerektiği yerde birbirlerine göre ABD’de erkekler giderek yardım ettiğini, ekonomik ve “masculine”kaslı erkek rollerini çalışma koşullarının böyle bir rol terk edip “demasculation”kası paylaşımını zorunlu hale getirdiğini olmayan, pazusuz erkek rollerine söylüyor. Bu arada Türkiye’de yönelmeye hız verdi. Yani eşlerin çalıştığı ailelerde de benzer mesleklerini bırakarak evde kalıp, eskiden kadınların yaptıkları, yemek işbölümlerinin yapıldığını belirten kişiler de bulunuyor. Ekonomik pişirme, çocuk bakımı, ev temizliği, koşullar ve artan rekabet durumları alışveriş, çamaşır yıkama, ütü yapma gibi görevler yükleniyorlar. her ülkede cinsiyetlerin rollerini Bunların sayısında da düzenli bir yeniden şekillendiriyor gerçeğini artış gözleniyor ve binlerce erkek kabul etmek gerekiyor. bu yeni rollere yöneliyor. Bu tdalgic@gmail.com erkekler eskiden bilinen ailenin
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear