23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 EYLÜL 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 “III. Mustafa, astrolojiye duyduğu güven nedeniyle Avrupalıların başarılarını yanlış bir biçimde değerlendirmiş ve bunu yıldızların etkisine bağlamıştı. Avrupa’da Fransa, İngiltere, Avusturya, Rusya ve Prusya arasında geçen Yedi Yıl savaşları (17561763) sırasında en küçük devlet olan Prusya’nın kazandığı zaferlerden hayrete düşmüş ve II. Frederich’in başarılarında, olacakları önceden görüp kendisine bildiren müneccimlerin önemli bir yer tuttuğunu düşünmüştü. Bu düşüncenin yönlendirmesiyle Ahmed Resmi Efendi’yi (17001783), elçi olarak Prusya Kralı’na yollamış ve ondan üç müneccim istemişti. II. Frederich’in Ahmed Resmi Efendi’ye verdiği yanıt çok düşündürücüdür: ‘İyi bir orduya sahip olmak, barış zamanında harbe hemen girebilecek bir şekilde onu talim ettirmek, hazineyi dolu tutmak; işte benim üç müneccimim. Bunlardan başka müneccim yoktur. Dostumuz Padişah’a böylece bildirmenizi rica ederim.’ HHH Bu olay Voltaire’in de kulağına gitmiş olmalı ki; ünlü matematikçi J.E. Montuclo, Matematik Tarihi adlı yapıtında, Voltaire’in hakaretlerine karşı III. Mustafa’yı savunmuştur: ‘Mösyö de Voltaire’in hakaretini o kadar hak etmeyen III. Mustafa, Bilimler Akademisi’nden Avrupa astronomisine dair en yeni ve mükemmel kitapları istetmiştir.’ cumhuriyeti övücü, kolay anlaşılır söz ve deyişleri içeren birtakım yapıtları alaycı bir biçem ve basit halk diliyle bastırıp yaymışlar. Çocuk ve kadınlara varıncaya dek halkın çoğu, her yeni şey tatlıdır diyerek bunları beğenip okumuşlardır. Bunun sonucunda dinsizlik, kuşkuculuk, beyin damarlarına frengi hastalığı gibi bulaşarak imanları bozduğu için, devrim sertleştiği zaman kiliselerin kapatılmasından kimse tedirgin olmadı. Ortalığı karıştıran birtakım iğrenç kişilerce sürekli propagandası yapıldığı üzere, güya dünyada bütün mutlulukları elde etmek amacıyla, boş sözlerden ibaret olan bu eşitlik ve özgürlüğe Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN halk can attı. Fransa’da ortaya çıkan Dönemin en önemli siyasi karıştırıcılar, dinsizliği hiç vakit olaylarından 1789 Fransız İhtilali, geçirmeden yaygınlaştırarak halkta Osmanlılar’ı önce fazla alakadar Allah korkusunu ve ötedünya etmemiş, bir Hıristiyan devletin iç kaygısını yok edip, nice iğrenç sorunu olarak algılanmıştı. Ancak eylemleri mübah kılarak, utanma ihtilal sonrası Batı’daki siyasi ve namus duygusunu hepten durum ve müttefiklerin Babıâli’ye kaldırdılar. Böylece Fransız halkını yaptıkları Fransa’ya karşı bir hayvan düzeyine indirmenin yolunu (savaş) koalisyona katılma çağrısı açtılar’… ” R.D.* üzerine; Reisü’lKüttab Ahmed Atıf HHH Efendi’den Divan’a bir layiha, yani Çıkarın 2013’ten 1789’u, aradan rapor hazırlaması istendi. 224 yıl geçti; sanır mısınız ki bu HHH kafa değişti, sevgili okurlar? Elbette Ahmed Atıf Efendi, Fransız hayır. Ne korkulan değişmiş, ne İhtilali’nin neden ve amaçlarından korkutan, zaten ne de korkutulan... söz ettiği bu raporda, Voltaire’e de Fransız halkının geçen 224 yılda değiniyordu: indiği hayvan düzeyine bakarak, ‘Voltaire ve Rousseau adıyla bize de kalıyor, bu kafanın çıktığı tanınan ve ün kazanan dinsizlerin insan düzeyine hayıflanmak! ve benzeri materyalistlerin *REMZİ DEMİR’in Türk üzerimizden eksik olsunlarAydınlanması ve Voltaire (Doruk tertemiz Peygamber hazretlerine Yayınları,1999) adlı inceleme küfredici, hükümdarları yerici kitabından özet alıntıdır. ve bütün dinleri yıkıcı, eşitlik ve “Aptalların zekâsına, ha fıza denir.” HENRY DE MONTHER LANT GÖRÜŞ Ercan YEŞİLYURT Müneccim! Yiyecekten temizliğe, “Helal Ürünler” sanayi, müjdeler olsun, nihayet ülkemize de avdet etti ve hatta 4’üncüsü açılan fuar, “Helal ve Tayyip Ürünler Fuarı” diye takdim edildi. Müslüman olmayan ülkelerde böyle bir sanayi gereğini anlıyorum da, Müslüman ülkelerde yenilik olarak sunulması, doğrusu beni çok ürkütüyor. Yoksa… Yoksa Türkiye’de bugüne kadar yediğimiz, içtiğimiz gıdalar, yıkandığımız sabunlar haram mıydı? Bazı yiyeceklerde katkı maddesi olarak kullanılan ve domuzdan elde edilen jelatin olmayacakmış “helal” gıdalarda. İyi, güzel. Ama 2006’da çıkarılan yasayla, artık Türk çiftçisine yerli tohum ekmek yasak; çokuluslu, fakat nedense hepsi gayrımüslim ve Amerikan ağırlıklı şirketlerden satın aldıkları GDO’lu tohumlar ekmek zorunda. Monsanto’nun, Cargill’in GDO’lu ürünleri mi “helal” yoksa? Ya aynı firmaların ürettikleri kimyasal gübreler, hayvan ve bitki hormonları, böcek ilaçları falan, onlar da mı? Araştırdım: “Helal” sertifikasında ölçü, ürünün İslami kurallara göre hazırlanmış olması. Organik olması şart değil. Zaten üründe, “Organik Tarım” sertifikası için gerekli koşullar da aranmıyor. Peki, bu durumda, ağır çeksin diye etlere basılan kimyasal sular, hazır her yiyeceğe “bozulmasın” diye katılan nitratlar, fosfatlar, benzoatlar, stabilizatörler, renklendiriciler, tatlandırıcılar, aromalarla nasıl helalleşiliyor acaba? Domuz günah, zehir sevap deseler, daha dürüst olmaz mı? Cehaletten kazanç sağlamak, Türkiye’nin zaten en eski mesleği. Helal ve Tayyip pazarı, adına yakışıyor! Sakinleşirsek Çözeriz Ülke sorunları, ayrı ayrı, tek başlarına çözülemez. En büyük sorunumuz Kürt meselesi de tek başına çözülemeyecektir. Çünkü sorun, silahlanıp dağa çıkmış, 30 yıldır devlete karşı savaşanların silah bırakmalarıyla çözülecek gibi değildir. Meselenin çözümü ne devlet ne de Kürt siyasilerinin mevcut duruşu ile sağlanabilir. Çözümün sadece onu yaratan nedenlerde olduğunu idrak ettiğimizde, ancak o zaman mesafe alınabilir. Mevcut Kürt siyasilerinin, anadilinde eğitim, özerklik, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması taleplerinin, ayrı bir devlet kurulmasını gerektirecek bir durum olmadığını görmek gerekiyor. Dahası, İran, Irak, Suriye’deki Kürtlerin durumuyla Türkiye’dekilerin konumu ve durumu da aynı değil. Ülkemizde sorunun bu noktaya gelmesi, siyasilerin çapsızlığından, ihanetinden değil, gerçekten de bilinçsiz ve cahil olduklarındandır. Sorun demokratikleşmeyle aşılacak ama ekonomikkültürel gelişme sağlanmadan, demokrasinin olamayacağının bilinmesi gerekir. Bunlar Mısır, Libya, Irak, Suriye gibi geri toplumlara demokrasi geleceğine inandıkları için, anlatmakta zorlanıyoruz. Öncelikle Kürt siyasilerinin, çözümü bu ülke toprakları üzerinde aramalarını beyan etmeleri çözümü kolaylaştıracaktır. Çözüm için geçmişe bakarak yol alınamaz. Kenan Evren, Doğu ve Güneydoğu’ya gidip “Hepimiz Türküz ama bizi bölmek isteyenler var” deyince, atılan “Yaşa paşa” sloganlarının sahteliği ortaya çıkmıştır. Kürt siyasilerinin, birliktelik kararı ve samimi duruşu tüm toplumu rahatlatacaktır. Devlet, tamam yeter artık kurun devletinizi dese, Kürt siyasiler panikleyecektir. Sonucu göremiyorlar, anahtar teslim devlet talebi var. Zaten fiilen mümkün değildir, Kürtlerin çoğunun batıda yaşıyor olması bu duruma engeldir. Geçenlerde bir söyleşide, Şevval Sam “Bu toprağı kendimize ait mal gibi görmektense, kendimizi bu toprağa ait bir varlık olarak görmeyi başarmak gerekiyor” demişti. Doğru, hepimiz bu toprağın ürünüyüz, bazı şeylerimiz farklı olsa da. Farklılıklarımız zenginliğimizdir, bunu kabullendiğimizde birlikte daha iyi bir yaşam biçimi şekillenecektir. Her beraberlikte ve ilişkide olduğu gibi burada da iyi niyet esastır. Hiç kimse kendi isteğiyle bu coğrafi yapıyı ve konumunu seçmediğine göre, çaremiz yoktur, beraber olacağız. Birlikte karar vereceğiz nasıl zenginleşeceğimize. Siyasi duruşumuzda da mecburuz beraber yaşamaya. Yoksa Bülent Arınç’la, Bekir Bozdağ’la, Burhan Kuzu’yla paylaşacağım ne ortak bir acım ne de sevincim olabilir. Sadece havayı ve gökyüzünü paylaşabiliriz. Bu kadrolarla aynı fıkraya bile gülemeyiz. Ama mecburuz, birbirimizi kabul edeceğiz ve birlikte yaşayacağız. Demem o ki meseleleri tek başına ve ayrı ayrı çözemeyiz. Konuşarak önyargısız ülke sorunlarını çözersek, Kürt sorunu da bu çerçevede kendiliğinden çözülür. Herkes sakin olsun, soluklansın, her şey daha kolaylaşacaktır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI behicak@yahoo.com.tr Mescidi Aksa’ya Dikkat! İslamiyet’in kutsal mekânlarından “Mescidi Aksa”daki arkeolojik araştırmalar “tehlike” yaratıyor. Son haberlere göre İsrailli arkeologların Hz. Süleyman’ın mabedini aramak amacıyla sürdürdükleri kazı, komşu bir evde göçmelere neden olmuş. İlk inşa eden Hz. Süleyman olduğundan bir adı da “Mescidi Süleyman” olan Kudüs’teki bu ibadet mekânı için Kuran’daki Sebe suresinin 14’üncü ayetinde özetle deniyor ki: “Süleyman, Mescidi Aksa’nın inşasında, insanların gücünün yetmediği yerlerde cinlerden de yararlandı. Ancak Süleyman bir gün asasına dayanmış halde ibadet ederken öldü. Cinler bunu fark etmeden işlerini yapmaya devam ettiler. Sonuçta Süleyman’ın 7.yüzyıl’da Hz. Ömer’in Kudüs’ü almasından sonra yeniden inşa edildi; ilerleyen yıllarda da Emeviler tarafından genişletildi. ilistinliler uyarıyor! Habere konu olan arkeolojik çalışmayı İsrail’in yürütmesi ise endişelere neden oluyor; kazıların Hz. Süleyman’ın mabedini bulmak amacı taşıdığı söylense bile Filistinlilere inandırıcı gelmiyor. O kadar ki yeraltında açılan araştırma tüneli, Emeviler, Eyyubiler, Memluklular ve Osmanlılar’dan kalma pek çok tarihi yapının altından geçerek, Mescidi Aksa’yı bir kale gibi çevreliyor. İsrail Hükümeti’nin iyi niyetinden endişe duyduğu anlaşılan Filistin yönetimi ise basına açıklamasında, “Mescid’i Aksa’nın altı oyulmakta” diyerek şunu F HARBİ SEMİH POROY BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SEDAT YAŞAYAN 1895’te Mescidi Aksa asasını güve yedi ve kırılıp yere düşünce öldüğü anlaşıldı.” Nitekim ‘mabet’ için İsrâ suresinde de deniyor ki: “Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir.” Fark edileceği gibi “mübarek” kılınan “çevre” Kudüs ve Filistin’dir. İslam âlimleri, Hz. Muhammed’in miraca yükseltildiği sırada Kudüs’te bugünkü şekliyle bir cami olmadığına dikkat çekerek, Süleyman’ın inşa ettiği yapının zamanla yıkılıp “Beyti Makdis” adıyla yeniden yapıldığını; Hz. Muhammed’in ziyaret ettiği yerin de burası olduğunu belirtirler. Günümüzde Yahudilerin “Ağlama”, Müslümanların “Burak Duvarı” dedikleri tarihi duvar, yıkılan bu ilk mabede ait. Mescidi Aksa, MS söylüyor: “Kuran’da bile adı geçen kutsal yapı çökme tehlikesiyle karşı karşıya.” Ne var ki bu itirazlara rağmen tüm kutsal yapıları doğrudan etkileyen 30 m. derinlikteki kazılar devam ediyor; kutsal yapının Silsile Kapısı’na 60 m. uzaklıktaki bir Filistin evinin avlusunda 3 m. eninde, 15 m. derinliğinde meydana gelen çökme de kaygı ve tepkilerin artmasına neden oluyor… Komşularımızdaki “siyasal gelişmeler”e pek merak saran Türk Hükümeti’nin, “kültür”ü de önemseyerek endişe duyulan bu tarih araştırmasına da ivedi ilgi göstermesi gerekmiyor mu? Gerek Dışişleri, gerekse Kültür Bakanlığımızdan, uluslararası kültürel antlaşmalar gereğince İsrail’den açıklama istenmesi; Filistin’e bir uzman ekibin gönderilmesi ve UNESCO’nun konuyu gündemine alması için gerekli girişimlerde bulunmalarını bekliyoruz. Bir çocuk daha okusun diye... T.C. İSTANBUL 10. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN DOSYA NO: 2013/2495 İİK. 153. Md. GÖRE MUHTIRANIN İLANEN TEBLİĞİ İPOTEK ALACAKLISI: HARALAN(M)BOS TIĞLIOĞLU TAŞINMAZ MALİKİ: YENİÇAĞ EĞİTİM SAĞLIK İNŞ. LTD. ŞTİ. ATIŞALANI V.D. 9480080820 VEKİLİ: AV. FATMA ÜLGEN 153 GÖRE İPOTEĞİN TERKİNİ İSTENEN TAŞINMAZIN TAPU KAYDI: İSTANBUL İLİ, BAĞCILAR İLÇESİ, MEZARLIK ALTI MEVKİİNDE KAİN TAPUDA 12 PAFTA, 2373 PARSELDE KAYITLI TAŞINMAZ. YukarIda adı, soyadı (şahsiyeti) yazılı ipotek alacaklısının belirtilen taşınmaza ilişkin olarak dosyamıza yatırılan İpotek bedelini alarak ipoteği kaldırması için tebliğ adresine ulaşılamamıştır. 7201 sayılı Kanun’un 28 ve müteakip maddeleri gereğince, 15 günlük kanuni süreye 15 gün ilavesi suretiyle MUHTIRANIN İLANEN tebliğine karar verilmiştir. İşbu ilanın gazetede neşrinden itibaren 30 gün içinde dosyaya yatırılan ipotek bedelini almadığınız takdirde İ.İ.K.153’e göre ipoteğin fekki için dosyanın icra hâkimliğine sevk edileceği veya MUHTIRA’ya bir itirazınız varsa İcra Mahkemelerine bildirilmesi ve itiraz edildiğine dair alınacak derkenarın icra dosyasına intikal edilmesi hususu ilanen tebliğ ve ihtar olunur. 05.09.2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 53977) 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Doğaya 1 yönelik tu 2 rizm etkinliği. 2/ Gövde 3 si kızıl, ayak 4 ları ve yele 5 si siyah olan 6 at... İzmir’in bir ilçesi. 7 3/ Yelken 8 li gemiler 9 de gabyarların direkle 1 2 3 4 5 6 7 8 9 re çıkması için 1 A R A P S A Ç I verilen komut... 2 Y A R A D İ R İ Kırgızistan’ın para 3 N A A RMA K birimi. 4/ Kraliçe, 4 I H L A R A K İ prenses... Uzaklık 5 S A K A S E Z işareti. 5/ Eşitli6 E L A B A L A D ğe uygun olan... D E Din işlerini dev 7 F İ B R İ N O K T A R let işlerine karış 8 A L tırmayan. 6/ Hel 9 E L MA S İ Y E yum elementinin simgesi... Bartın’ın bir ilçesi. 7/ Bir göz rengi... Ürdün ve Suriye’de yaşayan, çok güçlü ve uzun boynuzları olan dağ keçisi. 8/ Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç... Sarısabır bitkisinden elde edilerek parfüm sanayisinde kullanılan özüt. 9/ Dinlenmek ve sağlık kazanmak için gidilen orman, dağ, göl kıyısı gibi yerleri kapsayan turizm etkinliği. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tavır, davranış... Uyum. 2/ İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası... Kanıt. 3/ Afrika’da yaşayan bir antilop... Bankada hesabı olanlara gönderilen, ödeme ya da çekme bildirir mektup. 4/ Pasifik Okyanusu’nda bir devlet... Kemiklerin yuvarlak ucu. 5/ Tarla sınırı... Adları sıfat yapan bir yapım eki. 6/ Rutenyum elementinin simgesi... Marmara Bölgesi’nde bir göl. 7/ Soyaçekim... Eskiden Yahudilerin ayırt edilmek için omuzlarına taktıkları sarı renkli kumaş. 8/ Polonya’nın para birimi... Ceviz. 9/ Ankara kentini oluşturan ilçelerden biri... Zehir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear