25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 EYLÜL 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 UZMANLAR ‘POLİS SUÇLU’ DEDİ ‘İtiraf’larla çocuklar, eşler, düşler yitirildi ürkiye’nin içinden geçtiği her olağanüstü dönem, kendine özgü bir dil ve yapı geliştirdi. “Sayın muhbir vatandaş” sözü, 12 Mart askeri cuntasından armağandır, örneğin. 12 Eylül’ün karanlık tarihi “beşibiryerde”nin postallarının altında ezilerek yazılmıştır. 007 yılı, Türkiye için yeni bir yol ayrımıdır. Siyasetten yargıya, sivilden askeri bürokrasiye, seçilmişten atanmışa kadar her alanda hızla “yeni bir Türkiye” kurgulanmıştır. “İleri demokrasi” çerçevesinin içine her geçen gün yeni si T 2 yasi davalardan dosyalar eklenir. Bir zamanlar Türkiye’nin dehlizlerinde çığlık çığlığa itiraf ettirilen örgütsel bağlar, eylemler için artık yeni bir yol bulunmuştur: Gizli tanıklık! rgenekon’dan KCK’ye, üniversiteli gençlerden seçilmişlerin yargılandığı tartışmalı davalara kadar tüm si E yasi davalarda sistematik olarak hep bu yöntem kullanıldı. O gizli tanıkların anlattıklarıyla insanlar birer birer özgürlüklerini, eşlerini, düşlerini, çocuklarını, ezcümle yaşamlarını yitirirler. Onlarsa müebbetlik, hapis cezalarından kurtulup ellerini kollarını sallaya sallaya cezaevlerinden çıkarılıverirler. İstanbul’dan Diyarbakır’a, Erzurum’dan Bingöl’e kadar pek çok kentteki siyasi davaların dosyalarını inceledik. ürkiye’nin “gizli tanıdık”larla kurgulanan yeni dönemindeki siyasi davalarda kimi zaman gizli tanık olma öyküsünü, kimi zamansa gizli tanıklık anlatımlarına okuyacağız. Anlatacaklarımız birer gerçek öykü. Gizli tanıkların söylediklerine gelince... Onlar konusunda çok kuşkuluyuz, çok... Dizide özet olarak yer alan bilgi ve anlatımlar, Cumhuriyet Kitapları’ndan İlhan Taşcı’nın bugün piyasaya çıkan “Kim bu gizli tanıklar, ne anlatıyorlar? GİZLİ TANIDIK” adlı kitapta ayrıntılı olarak yer alıyor. T ‘Ethem’in ölümünde meşru müdafaa yok ALİCAN ULUDAĞ Gizli tanıklığı yasadışı Düzenleme yürürlüğe girmeden 4 ay önce Ergenekon davası savcılarınca ifadesi alınan Danıştay saldırısı zanlısı Osman Yıldırım bir zamanlar müebbetlikti, şimdi serbest... ürkiye’nin en tartışmalı davası olan Ergenekon’un karar oturumunda deyim yerindeyse ceza yağmuru vardı. Kızılca kıyametin koptuğu an ise Osman Yıldırım ile ilgili kararın açıklandığı andı. Mahkeme, Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanması eylemlerine katıldığına ilişkin kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle Osman Yıldırım’ın beraatına karar verdi. Silahlı örgüt üyeliğinden aldığı 15 yıllık cezası da “verdiği bilgiler” nedeniyle dörtte üçe indirildi. Geriye kaldı 9 yıl hapis cezası. Tutuklu kaldığı süreyi göz önüne alan mahkeme, Osman Yıldırım’ın cezaevinden salıverilmesine karar verdi. Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanması nedeniyle Ankara’da müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Yıldırım, nasıl olmuştu da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde beraat etmişti? T SAVCILARIN ‘TARİH’İ HATASI ir yönüyle tarihler de bize süreci anlatıyordu: Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu Danıştay saldırısının sanıkları hakkındaki kararını 13 Şubat 2008’de verdi. Bu karardan yalnızca yirmi sekiz gün sonra savcılar cezaevine giderek Osman Yıldırım ile görüştüler ve “gizli tanık” olarak ifadesini aldılar. Daha sonra da Danıştay davası ile Ergenekon davası birleştirildi, dosya İstanbul’a taşındı. Cezaevindeki bu görüşmenin ne kadar önemli olduğunu ve önemsendiğini anlamak için hesaba katılmayan ama çok önemli bir başka ayrıntıyla ilgili parantez açmakta yarar var.Gizli Tanık Yasası 27 Aralık 2007 tarihinde Meclis’te kabul edildi. 5 Ocak 2008 tarihinde ise Resmi Gazete’de yayımlandı. Ancak bu yasanın yürürlüğe girdiği anlamı B gizli görüşme Cezaevinde Bu sorunun yanıtını bulmak için Sincan F Tipi Cezaevi’ndeki gizli bir görüşmenin izini sürmeliyiz. Bugüne kadar sırrını koruyan o görüşmenin perde arkasını, sonrasında yaşananları yazışma ve belgeler Zekeriya ışığında adım adım Öz okuyalım. Osman Yıldırım, Danıştay saldırısı nedeniyle Sincan F Tipi Cezaevi’nde yatarken, İstanbul’dan gelen iki savcı konuğu vardır. Konukların nasıl geldiğine bakalım önce. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 5 Mart 2008 tarihinde “Bir soruşturma ile ilgili olarak Ankara’da cezaevinde bulunan bazı kişilerin ifadelerinin alınması” için savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ile Zekeriya Öz’ün görevlendirilmesi istemini Adalet Bakanlığı’na iletir. Bakanlıktan da onay çıkar. Savcı Zekeriya Öz, onayın ardından Ankara Başsavcılığı’na “GizliÇok Acele” kaşesiyle bir yazı gönderir. Yazıda özetle, Ergenekon soruşturması kapsamında cezaevindeki kimi tutukluların ifadesinin alınmasının gerekliliği anlatılır. na gelmiyor. Çünkü yürürlük maddesinde, yasanın 6 ay sonra, yani 5 Temmuz 2008’de yürürlüğe gireceği yazılıydı. Savcıların gizli tanık sıfatıyla Osman Yıldırım’ı dinledikleri tarihte henüz gizli tanıklık müessesesi Türkiye’de hukuken yoktu! Çünkü savcılar Yıldırım’ın ifadesini 12 Mart’ta aldı. Oysa yasa bu tarihten önce Resmi Gazete’de yayımlanmıştı, ancak gizli tanıklık kurumunun yaşama geçmesi için dört ayın geçmesi gerekecekti. Osman Yıldırım’ın gizli tanıklığı bile “yasadışıydı”! Yıldırım bu konuda yalnız değildi. Henüz gizli tanık isimlerinin sayılar ve harflerle sınırlı olduğu günlerde, Gizli Tanık A ve Gizli Tanık B vardı. İki gizli tanığın ifadesi 21 Haziran 2007 tarihinde alınmıştı. Yani bırakınız Gizli Tanık Yasası’nın yürürlüğe girmesini, henüz yasanın taslağı bile ortalıkta yokken bu iki kişi de gizli tanık yapılmıştı. kameranın kaydı sman Yıldırım’ın Gizli Tanık 9 O olarak verdiği ifadesi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne ait kamerayla kaydedilir. Osman Yıldırım’ın Gizli Tanık 9 olarak anlattığı sekiz DVD’lik görüntü kaydının deşifresi 137 sayfa tutar. Tutanağa Yıldırım gizli tanık, savcılar ise sorgucu olarak kaydedilir. Sorgucular, sorguya, Yıldırım’dan hızlı anlatmasını isteyerek ve korkmamasını, bir şey olmayacağını söyleyerek başlar. Anlatımın bir yerinde araya giren sorgucu, Gizli Tanık 9’a “Gizli tanık, tüm anlattıklarımı kendi rızamla anlatıyorum, herhangi bir baskı altında değilim diye belirt de kamera çekerken. Sonra millet yanlış anlamasın...” demesiyle gizli tanık başlar anlatmaya. Açık unutulan ANKARA “Konrad Wolf” Televizyon ve Film Yüksekokulu Belgesel Yönetmenliği Profesörü Prof. Dr. Klaus Stanjek, Kızılay’daki Gezi eylemleri sırasında Ethem Sarısülük’ün polis tarafından öldürülmesine ilişkin görüntüleri inceleyerek, “uzman raporu” hazırladı. Sarısülük ailesinin avukatlarının başvurusu üzerine hazırlanan raporda, “Burada bir meşru müdafaa durumu söz konusu olamaz” sonucuna varıldı. Bu olaya göstericilerin neden olmadığını, aksine bu durumun büyük ölçüde polisin kendi başına eyleme geçmesinden kaynaklandığını belirten Prof. Stanjek, katil zanlısı polisin “öfke krizi geçirmiş olabileceğini” vurguladı. Sarısülük ailesinin avukatlarından Kazım Bayraktar, 23 Eylül’de Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşma öncesinde Almanya’da bulunan Televizyon ve Film Yüksekokulu’na bir başvuru yaptı. Başvuruda, 1 Haziran günü Kızılay’da polis memuru Ahmet Şahbaz tarafından öldürülen Ethem Sarısülük olayında savcılığın iddia ettiği gibi “meşru müdafaa” olup olmadığı konusunda rapor hazırlanması istendi. Yüksekokul, Belgesel Yönetmenliği Profesörü Dr. Klaus Stanjek’i görevlendirdi. Stanjek, Ethem Sarısülük’ün vurulmasına ilişkin görüntüleri inceleyerek, 9 Eylül tarihli bir rapor hazırladı. Avukat Bayraktar, kendisine ulaştırılan raporu mahkemeye delil olarak sundu. Prof. Stanjek’in hazırladığı raporun sonuç bölümünde şu değerlendirme yapıldı: “Bu olaylar silsilesi, (dramatik) olayın kendisi, yani polisin yerde yatan göstericiye saldırması, silahını ateşlemesi ve diğer polislerin yanına varması toplam on saniyeden fazla sürmüyor. Polisin neden yerde yuvarlanan göstericinin üzerine koştuğu, kafasına tekme attığı ve aynı anda, tek başına çatışmaya hazır büyük bir gösterici grubuna doğru koştuğu, özellikle de kendisini gereksiz yere tehlikeye attığı düşünülürse, öyle kolaylıkla anlaşılır bir durum değil. Burada meşru müdafaa durumu olamaz. Polis bunun ardından silahını düzenli aralıklarla üç el ateşliyor. Polisin silahını ateşlemesi kendisinin eyleme geçmeye meyilli olmasından kaynaklanıyor gibi gözüküyor. Polisin birbirini takip eden bu hareketlerine, görünüşe göre, göstericiler neden olmamış, aksine bu durum büyük ölçüde polisin kendi başına eyleme geçmesi olarak yorumlanmalıdır. (Polisin bir öfke krizi geçirmiş olması veya duygusal açıdan buna benzer bir olağanüstü durumda olması mümkündür.) Polisin üçüncü atışı ile bir göstericinin yere yığılması arasında zaman olarak doğrudan bir bağlantı olması, göstericinin tabancadan çıkan kurşunla vurulduğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmıyor, tabanca kısa bir süre için yatay olarak göstericilere dönük durumda. Atılmış olabilecek bir taş nedeniyle kurşunun yönünün değiştiği veya ‘serseri kurşun’ (kurşun bir nesneye isabet etmiş ve bu nesne de kurşunun yönünü değiştirmiş olabilirdi) varsayımı konusunda kayıtlarda hiçbir emareye rastlanmıyor. Bunun yerine, video kayıtlarının analizi, üçüncü atışın doğruca göstericiye isabet ettiğini ve göstericinin ölümünden sorumlu olduğunu gösteriyor.” Üçüncü kurşun Zekeriya Öz’den 18 kişilik liste ekeriya Öz’ün gönderdiği listede 18 kişinin adı yazılıdır. Onlardan birisi de Osman Yıldırım’dır. İki savcı Sincan F Tipi Cezaevi’ne gider. Sonra da Osman Yıldırım’ın “kimliğinin açıklanmasının kendisi ve yakınları için ağır tehlike oluşturabileceğini belirtmesi üzerine” kendisine ‘Gizli Tanık 9’ ismi verilerek ifadesi alınır. Henüz dalga dalga operasyonlar yapılmamışken ve soruşturmanın üzerinden daha birkaç ay geçmişken, Ergenekon savcılarının, 12 Mart 2008 tarihinde Osman Yıldırım ile “çok acele” görüşmelerinin önemi neydi? Bu sorunun tek ve net bir yanıtı var: Osman Yıldırım’ın cezaevinde “gizli tanık” olarak anlattıkları, Danıştay’a saldırı davası ile Ergenekon davasının birleşmesini sağlayacaktı ve öyle de olmuştu. Yasal açıdan bir terör örgütünden söz edilebilmesi için cebir ve şiddet unsuru şarttı. Osman Yıldırım’ın anlattıklarıyla “Ergenekon terör örgütünün” şiddet eylemi bulunmuş oldu: Danıştay’a silahlı saldırı! Artık “terör örgütünün” cebir ve şiddet içeren eylemi de vardı... Ergenekon davası kararlarını protesto eden yurttaşlara güvenlik güçleri sert müdahelede bulunmuştu. Z ‘Osmanım’ın hikâyesi Osman Yıldırım Savcılar uzun uzun Osman Yıldırım’ın geçmişteki karanlık dünyasındaki olayları dinledikten sonra, “Şimdi Osmanım bu kamuoyunda ve Ergenekon operasyonunu filan takip ediyorsun herhalde” sorusunu yöneltince, o da “takip ediyorum” karşılığını verir. Yıllardır tartışılan “Osmanım” ifadesi ilk kez savcılarca cezaevinde kullanılmıştır. Sorgucu ile gizli tanık arasında şu dikkat çeken diyalog yaşanır: Sorgucu (Savcı): Bu operasyonda ismi geçen şahıslardan, istersen ben tek tek de okuyabilirim, listesi var, senin tanıdıkların kimse var mı burada? Gizli tanık: Sen hiç söyleme. Ben, ben söyleyeyim. Yani daha yani siz isim verdiniz diye ben tanıyorum izlenimi doğmasın. Sorgucu: Senin tanıdığın, evet bildiklerini anlat. Ondan sonra da Osman Yıldırım bildiklerini anlatır. En çarpıcı DVD budur. Zira kayıt yönteminin birazcık farklı olduğunu anlıyoruz çözüm tutanağından. O bölüme göz atalım şimdi: Gizli tanık: Şimdi Danıştay olayını anlatalım. Çekiyor mu? Sorgucu: Çekiyor, çekiyor. Bu diyalog istenildiği zaman çekim yapılıp istenilmediği zaman çekimin yapılmadığı kuşkusunu doğuruyor. 137 sayfalık çözüm tutanağının son sayfasına gelindiğinde bu şüphenin hiç de yabana atılır türden olmadığı anlaşılıyor. Çünkü sorgucu, gizli tanığa şöyle sesleniyor: “Bir de şunu söyleyim. Yani eee şu anda kameramız falan çalışmıyor. Gizli tanık bu nedenle rahat olabilir yani eee...” Eee herkes anlamıştır anlayacağını... ÖCALAN’IN ÇOCUKLUK ARKADAŞI nık, savcıların resmi yazışmalarında nüfus kütüğüne kadar deşifre edildi! Savcılıklar arasındaki yazışmada nüfus kütüğüne kadar tüm bilgileri ayrıntılı olarak yer alan gizli tanık H.B, 12 Eylül darbesinin ardından Gaziantep Cezaevi’nde 11 yıl yattıktan sonra PKK’ye katılır. H.B’nin ağabeyi, Abdullah Öcalan’ın çocukluk arkadaşıdır. Ağabeyi örgüt içi hesaplaşmada öldürülür. 2003 yılında örgütten ayrılarak Almanya’da yerleşen H.B, iki yıl sonra tutuklanır. Ardından da Türkiye’ye iade edilir. O günden beri de H.B. cezaevindedir. GİZLİ TANIĞIN PARASI POLİSİN HESABINA! Ceza Mahkemesi’nde yıl boyunca 18’i tutuklu, 35 sanıklı Tatvan KCK davası görülür. Bu davadaki gizli tanığın kodu da Derman’dır. Artık kimlerin derdine nasıl derman olduysa, onun anlattıklarına değil de onunla ilgili mahkeme dosyasına giren ödeme emrine bakalım. Gizli tanık Derman’ın verdiği ifade sırasında harcadığı “emek” ve “mesai” göz önünde bulundurularak Derman’a 500 lira ödenmesi benimsenir. Gizli tanığa verilecek paranın Hakkâri Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memurunun kişisel hesabına yatırılması istenir! Hem polisin sicil numarası, hem de hangi bankanın, hangi şubesine, kaç numaralı hesaba yatırılacağı ödeme emrinde açıkça yazılır. KK’nin gizli tanık olan Marmara sorumlusunun mahizli tanıklık nedeniyle eleştirilerin hedefi olan Emniyet, bazen de P G keme sorgusu sırasında kimliği deşifre olur. O ne ki, gizli tanığın(ın) emeğini, mesaisini gözetir, bedelini ödetmek için Abdullah Öcalan’ın karakutusu olarak bilinen gizli tadidinip çırpınır. Aynı Tatvan KCK davasında olduğu gibi. Van 3. Ağır SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear