25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr 19 EYLÜL 2013 PERŞEMBE 16 KÜLTÜR ‘Geldin, insan ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’in şairi Ahmed Arif’in, ‘Tuhaf Bir Kadın’ ve ‘Tuhaf Bir Erkek’in yazarı Leylâ Erbil’e yazdığı mektuplar en sonunda yayımlanıyor. “Leylim Leylim” adıyla yayımlanacak kitapta 195459 arasında yazılmış 60’tan fazla mektup var. ASLI ULUŞAHİN Ahmed Arif’in Leylâ Erbil’e yazdığı aşk mektupları 21 Eylül’de okurlara ulaşıyor ettin beni’ ki birçok şiiri Leylâ Erbil’e yazar. “Maviye, maviye çalar gözlerin, yangın mavisine” dediği, “de be aslan karam, de yiğit karam” diye seslendiği, “oy sevmişem ben seni” diyerek içini döktüğü ondan başkası değildir. Mektuplarının yanında, yayımladığı tek şiir kitabında yer alan ya da o dönemde dergilerde yayımlanan şiirleri de gönderir. Birinde “Sana ulaşmadan, kavuşmadan da bazı iyi mısralar yakaladığım oluyordu. Senden sonra, yahut seninle daha bir şair oldum” demekten kendini alamıyor, ancak şerh düşüyor sözüne: “Önce şiir değil benim için. Önce sen.” 16 Temmuz 1955 yılındaki başka bir mektubunda da benzer ifadeler var: “Benim her şiirimde varsın ve olacaksın. Ama dünyanın en dehşet şiiri bile ‘sen’ olamaz. Bunu yaşamak gerek. En asıl gerçek bu işte.” Ahmed Arif, onu sade şairliğine değil, hayatta kalmasına da neden olarak görüyor. Sürgünlüğün sıkıntılarıyla uğraşırken, yokluk çekerken Leylâ Erbil onu hayata bağlayan bir köprü gibi: “Ne tuzsuz şeydi şu dünya be. Geldin, buldun, şenlendirdin, insan ettin beni.” Peki, Ahmed Arif, aşkına karşılık buldu mu? Kızıler sunuş yazısında bu soruyu yanıtlıyor: “Leylâ Hanım bu mektuplarda dostluk sınırını çizmiş ve bu sınırı gün geçtikçe derinleştirmişti. Ahmed Arif’in bu konumu kabullendiği mektuplarından anlaşılıyor.” Gerçekten de duygularını ifadeden geri duramasa da kabullenmişlik büyük ozanın satırlarına yansıyor. Hitaplar “cânım dostum”a evrilirken “dostluk avucumuza sıcacık bir kuş gibi konmuş bir kere” diye yazıyor: “Ama bunda benim yüküm daha ağırmış ne çıkar? Ya ben bundan hoşnutsam? Ya senin sade var olman bile beni saadetten çıldırtacak tatta bir gerçekse?” Ey Vicdan Neredesin? Elime aldım ve bırakamadım... Önce merakla, iştahla, daha çok, daha çok öğrenme tutkusuyla çeviriyordum sayfaları... Kimi sayfada tanıklık ettiklerimi, bildiklerimi ya da nicedir unuttuklarımı yeniden anımsıyor; kimi sayfada gülümsediğim bile oluyordu.... Kimi sayfada eşsiz bir dostluğa ya da “haddini bilerek” siyaset üretmeye çalışanların çırpınışlarına tanıklık ediyordum. Sonra... Sonra sayfalar boyunca ilerledikçe önce gülümseme gitti, yok oldu... Sonra... Sonra cinayeti gördüm... Sonra... Sonra akıl almaz bir oyun, bir “müsamere” başladı... Sonra acı, kahroluş... Sonrası göz göre göre... (hangi sözcükleri seçsem ki... içimdeki isyanı ve acıyı tarif etmeye hiçbiri yetmez...) Sonrası göz göre göre içinde yaşadığım, ait olduğum bu ülkenin “adalet” dediğimiz o şey tarafından aşağılanması... Sonrası: İçimde duyduğum, okyanuslar dolusu gözyaşlarımın silemeyeceği o korkunç utanç! Fethiye Çetin’in “Utanç Duyuyorum!” adlı kitabından (Metis Yayınları) söz ediyorum. Kitabın alt başlığı “Hrant Dink Cinayetinin Yargısı.” Fethiye Çetin sadece Dink ailesinin avukatı değil aynı zamanda güçlü bir yazar. (Bakınız: “Anneannem” adlı kitabı) “Utanç Duyuyorum”un ilk bölümünde Hrant Dink’in nasıl adım adım suçlandığı, aleyhine açılan davalar, tehditler ve bunlara karşı Hrant’ın insanın içini parçalayan çırpınışları anlatılıyor. “Türkiyeliyim... Ermeniyim... İliklerime kadar da Anadoluluyum” diyen Hrant’ın sekiz makaleden oluşan yazı dizisinden tek bir cümleyi koparıp; o cümleyi “Türklüğü aşağılama” diye niteleyip açılan bir dava... (Tanrım benim doğru anladığımı, koca koca hâkimler savcılar nasıl yanlış anlar! O tümce “soykırım” tanımına hastalıklı biçimde bağlananlara, “soykırım”ı bir saplantı, bir fobi haline getirmenin Ermenileri zehirlediğini anlatıyordu!) Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Kışkırtmalar, medyanın provokasyon, tehdit ve karartma görevi; antidemokratik yasalar.. Cinayet göz göre göre işlendi. Kitabın ikinci bölümü Fethiye Çetin’in “Bildiklerim ve Sezdiklerim” başlığını taşıyor. (Hrant’ın “Niçin hedef seçildim?” yazısından ödünç alınmış bir başlık.) Bu bölümde Fethiye Çetin duyduklarını, gördüklerini, gelen haberleri, ihbarları, soruşturma, kovuşturma sürecinde soruşturulmayanları, dokunulmayanları; cinayet sonrasında gösterilmeyenleri, üstü örtülenleri anlatıyor. Hrant aracılığıyla Savcı Doğan Öz’den Abdi İpekçi’ye, nice sözde “Faili Meçhul”e götürüyor bizi yazar. Bu ülkede yaşayan herkes okumalı kitabı. Hele hele Dink davası yeniden görülmeye başlanmışken... Dün tüm gazetelerde Dink davasının yeniden başladığına ilişkin haberler vardı. Cumhuriyet’te Hilal Köse’nin haberinde, Dink ailesinin “Artık biz yokuz, bu müsamereyi daha fazla görmek isteniyoruz” diyen mektubunun bir bölümü vardı. Mektubun bir başka bölümü de şöyle: “İktidar, kendi döneminde işlenen bu cinayeti ‘namus’ meselesi haline getirmek yerine koz olarak kullanmayı, silah sadece kendilerine doğrultulunca suçluları yargılamayı, Cumhuriyet tarihi boyunca yüksek sesle insan hakları mücadelesi vermiş tek Ermeninin öldürülmesini yok sayıp ‘Bizim zamanımızda faili meçhul cinayet olmamıştır’ diye böbürlenmeyi seçti. Cinayetin hemen ardından ‘Bu kurşun Türkiye’ye sıkılmıştır!’ demek ama sonra bu icraatı göstermek, onursuzluktur. Doğrudur! Bu cinayet faili meçhul değildir: Fail, muhalefeti ve iktidarı, askeri, polisi, istihbaratı ve yargısıyla, devlettir.” “Tuhaf Bir Erkek” romanının matbaadan çıkmasını beklediği günlerdi. Erkeklerden ve aşktan konuşuyorduk. Konu nasıl Ahmed Arif’e geldi anımsamıyorum. Mektuplardan o gün söz etti. Ölümünün ardından yayımlanmasını düşünmüş, sonra fikrini değiştirmişti. “Onun gibi bir adamın, büyük bir şairin yazdıklarının basıldığını niye görmeyeyim” diyordu. Mektupların “Leylâm, ömrüm” diye başladığını anlatıyordu: “Öyle lafları vardır onun. Kulunum, diye yazar. Birçok mektup var. Ama birini okursan hepsini okumuş gibi olursun.” “Tuhaf Bir Erkek” yayımlandığında yaptığımız söyleşide de müjdeyi vermişti; kitap yakında İş Bankası Kültür Yayınları’nca basılacaktı. Ne var ki Leylâ Erbil o “yakın”a yetişemedi, yayımlandığını göremeden hayatını kaybetti. Biz okurların bekleyişi ise 21 Eylül’de sona eriyor. “Leylim Leylim” hafta sonunda raflarda olacak. tüm tazeliği içinde korumaya alınmıştır” diyor. Zamanın aşındıramayacağı mektuplarda Diyarbakır’da sürgün Ahmed Arif’in sıkıntıları var: Adeta ölümle yaşam arasında gidip gelen bir sarkaç... Öte yanda, siyasi baskılar, yayın dünyasının ikiyüzlü yanı... Ama daha önemlisi, okurken “demek böylesi de yaşanmış” dedirten büyük bir aşk... Ahmed Arif “Leylim” diye başladığı bir mektubu şöyle sonlandırıyor: “Kulluğum, divaneliğimle ellerini, göz lerini öperim. Öpüyorum ama doyamıyorum. Mutluluk ya da cehennem bu galiba. Sana doymak, korkunç ahmaklık olur.” ‘Gözlerin hani?’ Leylâ Erbil’in Ahmed Arif’e yazdıkları kayıp Leylâ Erbil’in Ahmed Arif’e yazdıkları ise ne yazık ki kayıp. Bu yazışmalardan şairin oğlu Filinta Önal’ın kısa süre önce haberi olmuş. Arşivlerinde bu mektuplara rastlayamadığını ve babasından geriye yayımlanmamış yazılı bir şey kalmadığını yine sunuş metninden öğreniyoruz. Yine de Erbil’in yapıtlarında Ahmed Arif’in izlerini bulmak mümkün. 1971’de yayımlanan “Tuhaf Bir Kadın”ın ilk bölümünün karakteri “Ozan Halit”te kuşkusuz şairden çok şey var. Erbil de YeniYazı dergisine verdiği söyleşide, Sait Faik’le ilgili soruyu “Evet, yapıtlarımda yer yer otobiyografik öğeler bulunur. Ama ‘Tuhaf Bir Kadın’da Sait Faik’in yeri çok azdır! Bir şairimiz odaktadır aslında” diye yanıtlayarak bu gerçeği açıklar. Romanda, “çok dürüst bir çocuk o” diye tanıttığı Halit’le mektuplaşmalarını anlatır. 2005’te yayımlanan “Üç Başlı Ejderha”da ise açıktan bir selam gönderir Ahmed Arif’e. Mektuplarında “oğlunum ben senin” diyen ve onun için “Gitmek/ Gözlerinde gitmek sürgüne/ Yatmak/ Gözlerinde yatmak zindanı/ Gözlerin hani?” dizelerini yazan ozana yıllar sonrasından özlemle seslenir: “akşamüstleri geliyor aklıma,,, gözleri,,, oğlumun,,, gözleri hani,,, // oğlumun elimde kalan son fotoğrafı,,, gözleri oğlumun,,, gözleri,,, gözlerinde bulurum can tılsımını,,, gözleri hani,,,” Ben de utanç duyuyorum... ‘Seni, anlatabilsem seni’ Aşktan öte büyük bir hayranlık onunkisi: “Cihan insanları içinde en güzel, en iyi ve en namuslusu sensin.” Hatta kimi zaman Leylâ Erbil’i kutsuyor: “Bu senin hiçbir peygambere, hiçbir kahramana kısmet olmayan büyüklüğünden... Güzelliğinden... Kutlu ve saygıya layık oluşundandır.” Bir yerde de şöyle diyor: “İncil gibi, Tevrat gibisin Leylim. Hilesiz, arı ve duru.” Bunca paye biçtiği, Tanrılar katına yükselttiği kadını da herkese tanıtmak istiyor: “Elim erse, ayağım tutsa, seni bütün cihanın görebileceği bir kuleye çıkarır ve bağırırdım. ‘İşte insan buna derler! Böyle olmaya çalışın!’ İki milyar beş yüz milyon Âdem evladının seni tanımalarını, öğrenmelerini istiyorum.” Zaten “Hasretinden Prangalar Eskittim” şiiri de “Seni, anlatabilmek seni” dizeleriyle başlamaz mı? ‘Dostluk, sıcacık bir kuş’ Herkes okumalı Kitabın editörü Ruken Kızıler, sunuş yazısında “Mektup, mektubu yazan ve gönderen ile mektubu alan ve okuyan arasındaki gizdir. Bu iki kişinin arasındaki giz silinemeyecek/değiştirilmeyecek bir biçimde kâğıda aktarılmış, söz uçamayıp çakılı kalmıştır. Tam da bu yönüyle ‘kaleme alındığı anın gerçekliği’ zaman tarafından aşındırılamadan, Yazanla okuyan arasındaki giz ‘Oy sevmişem ben seni’ Ahmed Arif, aynı adı taşıyan kitabında Vicdanı olanlara... T.C. SAMANDAĞ İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2013/70 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: İşlem konusu parsel Alevışık mah. 4079 nolu parselde kayıtlı 185 m2 alanında kargir ev vasfındadır. Parsel Belediye İmar Planı içinde olup imar parselidir. Bitişik 5 kat imar nizamına sahiptir. Üzerinde zemin katta dükkân olarak kullanılan yapılar mevcuttur. Yapı yığma yapı niteliğindedir. Parsel şehrin ticari merkezinde olup belediyenin her türlü hizmetinden faydalanmaktadır. Parselde iki dükkân mevcuttur. Dükkânların içerisinde asma tavanlar yapılmış ve kullanılabiliyor durumdadır. Dükkânların toplam taban alanı 185 m2’dir. İşlem konusu 4079 nolu parsel üzerinde mevcut olan inşaat yığma yapı olup yaklaşık 20 yıllıktır. Yapının beher m2’sinin değeri keşif tarihi itibarıyla 250,00 TL’den 250,00 TL x 185 m2=46.250,00 TL’dir. Yapının piyasa araştırması ve emsal arazilerin alım satım değerleri baz alınarak yapılan değerlendirmede parselin 1 m2’sinin değeri keşif tarihi itibarıyla 4.000,00 TL’den 4.000,00 TL X 185 m2= 740.000,00 TL’dir. Parselin arazi ve binalar ile birlikte toplam değeri 740.000,00 TL + 46.250,00 TL =786.250,00 TL’dir. Alevışık Mahallesi’nde kayıtlı 4079 nolu parselde dosyamız borçlusunun 1/5 hisse mülkiyetinden, 786.250.00 TL* 1/5=157.250,00 TL’dir. SAMANDAĞ/HATAY Adresli, Taşınmazın tapu kaydı ve Adresi: Hatay ili, Samandağ ilçesi, Alevışık Mahallesi, Mengene mevkii, 35/4261 cilt sayfada kayıtlı, 4079 parsel, 185m2 yüzölçümlü, kargir ev cinsindeki taşınmazın 1/5 hissesi olan 37m2 Samandağ/HATAY Yüzölçümü: 37m2 Arsa Payı: 1/5 İmar Durumu: Samandağ Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü’nün 29/04/2013 tarih ve 56126212.11.310109.3891 1 1000 ölçekli yazıları gereği parsel yapı nizamı bitişik, kat adeti 5, saçak seviyesi 17.50 imarlı taşınmaz Kıymeti: 157.250,00 TL KDV Oranı: %18 Kaydındaki Şerhler: Tapu kaydı gibidir. 1. Satış Günü: 25/10/2013 günü 11.0011.10 arası 2. Satış Günü: 20/11/2013 günü 11.0011.10 arası Satış Yeri: SAMANDAĞ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ ÖNÜNDE Satış şartları:1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerin geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 İİK’nin 127. md. gereği tapuda adresleri kayıtlı olmayan (mübrez tapu kaydında belirtilen) alakadarlara gönderilen tebligatların tebliğ imkânsızlığı halinde işbu satış ilanının tebliğ yerine kaim olunacağı ilanen tebliğine 7 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/70 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur.03/09/2013 (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. *: Bu örnek bu yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 55376) YASADA YENİ DÜZENLEME Kültür talanında cezalar yumuşadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca hazırlanan Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’nda değişiklik öngören yasa tasarısı TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Tasarıda, mevcut yasada “korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına, bozulmasına, tahribine ve yok olmasına sebebiyet verenler” için öngörülen “ağır hapis” cezası ile “ağır adli para” cezaları yumuşatıldı. Buna göre, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına, bozulmasına sebep olanlar artık 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak. Anayasa Mahkemesi’nce 2008’de bazı maddelerini iptal edilen yasa yeniden düzenlendi. Mevcut 2863 sayılı Yasa’nın 65. maddesinde “korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına, bozulmasına, tahribine ve yok olmasına sebebiyet verenler” için “iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve elli bin liradan iki yüz bin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılması” istenirken taslakta, “2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacak” hükmü getirildi. Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi00158007287986476
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear