17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 ŞUBAT 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 “Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu dört bıçak çekip vurdular dört kişi yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu” Attilâ İlhan’ın bu güzel şiiri buraya uyar mı bilmiyorum. Ama “teşbihte hata olmaz” derler. Vapur yerine Alman halkı yazın; dört kişi yerine Almanya’nın dört büyük firmasını koyun, “yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu” yerine bir şey koymayın; yeşili düşünün, mavi gökyüzünü düşünün. İşte biz bu cinayetin kanıtlarını Almanya’da Lüchow beldesinde Gorleben’de gördük. Suç aletlerini gömü yorlardı. Gömecek yer arıyordu. Toprağın altına, nehirlerin kıyısına, nereye olursa gömmek ve artık kaçıp gitmek istiyordu. Nükleer bir ölüm meleği gibi, zengin bir mülteci gibi kirletecek başka topraklar, başka ülkeler peşindeydi. Bizim ülkemizi, bizim topraklarımızı gözüne kestirmiş gibi görünüyor. Sığınma başvurusunu yaptı, devletten izin kopardı, gelecek. Durduramazsak eğer, bu seri cinayetlerin sinsi katili, adına nükleer santral denilen katil, sürekli büyüyen ve milyonlarca yıl ölmeyen atıklarıyla gelip ülkemize yerleşecek. Onun için elimizi tez tutmamız gerekiyor. Merkel’e Ankara’da Soğuk Duş Hilton Oteli’nin Büyük Balo salonunda gerçekleşen TürkAlman CEO (Patronlar) Zirvesi’nin havasına bakınca, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Ankara ziyaretinin beklenenden de kötü geçtiği anlaşıldı. İki ülkenin en büyük 16 şirketinin sahipleri ve yönetim kurulu başkanlarının davet edildiği toplantıya kimler gelmemişti ki... Almanya’dan Lufthansa, Deutsche Bank, Airbus, Eon, Endb ve diğer devlerin bir numaralı yöneticileri... Türkiye’den Sabancı, Koç, Doğuş, Doğan, TAI gibi şirketlerin patronları... Masanın etrafında oturan 32 işadamının yaptıkları işlerin toplam cirosu 352 milyar Avro, çalıştırdıkları işçi sayısı 1 milyon kişi. Hesapta, toplantıya iki ülkenin başbakanları başkanlık edecek, üç anlaşma da onların huzurunda imzalanacaktı. Zaten Merkel’in Ankara ziyaretinin ana gündem maddelerinin başında, Türkiye’nin önümüzdeki dönem yapacağı enerji ve altyapı ihalelerinden kendi şirketlerine pay kapmak vardı. Başbakan Tayyip Erdoğan ile yapacakları toplantıyı fırsat bilmiş, 5 büyük patronu bizzat kendi uçağında Ankara’ya taşımıştı. Ancak Erdoğan son anda sürpriz yaparak, “patronlar zirvesine” katılmaktan vazgeçti ve Alman Başbakanı’nı kendi işadamları önünde oldukça zor bir durumda bıraktı. Merkel’in karşısında, Türk işadamları heyetine Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan başkanlık etti. Hem Türk hem de Alman heyeti “bir terslik” olduğunun farkındaydı. Ellerindeki davetiyelerde ve sabah aldıkları programlarda heyetlere Erdoğan ve Merkel’in başkanlık edeceği yazılıydı. Kulislerdeki iddialara göre Erdoğan, Alman konuğunun hem ziyaret öncesi hem de Ankara’da yaptığı açıklamalardan rahatsız olmuştu. Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu saklamayan Merkel, tutuklu gazetecilerin durumunu gündeme getirmiş ve Ankara’nın Türk vatandaşlarına vize serbestliği talebi konusunda da işi yokuşa sürmüştü. Başbakan da buna tepki olarak CEO zirvesine katılmaktan vazgeçmişti. Nitekim yerine konuşan Çağlayan da, ön sırada oturan Merkel’in yüzüne karşı “İşadamlarına uygulanan vizenin ‘zulüm’ olduğunu” vurgulayarak bu tepkiye katılmış oldu. Bir başka senaryoya göre ise Erdoğan, Berlin’de benzer bir ziyaret sırasında kendisine bakan veren Merkel’in tutumuna aynı üslupla yanıt vermişti. Merkel ise karşılaştığı bu muameleden bozulsa da pozisyonundan geri adım atmayarak bilinen görüşlerini iş dünyasının önünde tekrar etti. Vize serbestliği için öncelikle Türkiye’nin geri kabul anlaşması imzalaması gerektiğini belirten Merkel, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin ivme kazanabilmesi için de Rum gemilerine Türk limanlarının açılması gerektiğini yineledi. Patronlar zirvesinin sonrasında Merkel’in adresi Başbakanlık Konutu’ydu. Merkel ziyaret sırasında Türkiye’deki tüm dini grupların temsilcileri ile de bir araya gelmek istemiş, Başbakanlık da Ankara Müftüsü Hakkı Özer, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan, Hahambaşı İsak Haleva, Süryani Mor Gabriel Manastırı Metropoliti Samuel Aktaş, Türkiye Süryani Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ ve Türkiye Protestan Kiliseler Derneği Yönetim Kurulu üyesi Umut Şahin’e davet yapmıştı. Merkel ve Erdoğan’ın birlikte katıldıkları toplantıya Almanlar istemesine rağmen Türkiye’deki Alevi toplumunun temsilcilerinin davet edilmemesi, Alman heyeti açısından “ikinci sürpriz” anlamı taşıyordu. Toplantıya Müslüman gruplardan sadece “müftü”yü çağıran AKP hükümeti hem Merkel’e hem de Türk kamuoyuna bir kez daha Alevileri, Sünni ağırlıklı Diyanet’in kapsamı içinde gördüğü mesajını verdi. İki liderin ortak basın toplantısındaki derin görüş ayrılıklarıyla başlayan, Erdoğan’ın patronlar zirvesinde Merkel’i yalnız bırakan ve Alevilerle görüşmesini engelleyen tavrıyla sonuçlanan bu ziyaret, Ankara ile AB’nin dinamosu konumundaki Almanya arasındaki ilişkilerin hiç parlak olmadığının işareti sayılmalıdır. 40 yıl sonra gerçeği anladı, nükleere ‘dur’ dedi lman çevrecilerinin uzun mücadelesi Birlik 90Yeşiller partisinin ısrarlı kavgasının ve nihayet Fukuşima Nükleer Santralı’nın bir deprem sonrası dağılmasından sonra “artık yeter” diyen halkın çığlığından sonra uysal Demokrat Yeşil koalisyonunun nükleer santralları 2020’de kapatma kararını da Angela Merkel hükümeti kapatmaktan vazgeçmiş, kararı bir bilinmeze uzatarak engellemişti. Almanlar Çernobil’de de tam uyanamamış, kısa sürede nükleer santral işleten şirketlerin uyutucu propagandalarına, onların baş destekçisi siyasi partilere teslim olmuşlardı... Almanya’daki güçlü nükleer lobisi öyle kolay pes etmedi. Bu şirketler öyle güçlüdürler ki düşünün büyük enerji şirketi RWE var, EOn var, bu isimler size tanıdık geliyor mu? Şu son günlerde bir büyük holdingimizle EOn’un ortaklık kurduğunu, Türkiye’ye yatırım yapmaya niyetlendiğini duymadınız mı? onların siyasi partilerde yandaşları pek çoktur, sözleri altın değerindedir, demagojileri gümüşten daha az değerli değildir. Neyse ki bu kez yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapacaklarını strateji değiştirdiklerini söylüyorlar. Bekleyip görmek dikkatle izlemek gerekiyor. Neyse ki Fukuşima’dan sonra Alman halkının büyük isyanı politikacıların direncini kırdı. Kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 80’den fazlasının nükleer santrallara karşı olduğu kanıtlandı. Nükleer lobisi geri çekildi. Kendini çevreci ilan etti. Yatırımlarını yenilenebilir enerjiye yapacağına söz verdi. Ama bu arada diş gıcırtılarını herkes A Almanya nihayet ve nasıl uyandı Minik eylemciler görev başında. Beğenilmeyen sözlere tepki mi? Yüzüne bakarak ‘zulüm’ dedi Alevilerle görüştürülmedi duydu. Hâlâ da duyuyor. Artık karar kesin, 2022’de tüm nükleer santrallar kapatılıyor. 8’i kapatıldı 9 santral kaldı. Onlar da kademeli ola rak kapatılacak. Hıristiyan Demokrat Parti’nin ve Şansölye Angela Merkel’in gönülsüz kabul ettiği uzlaşmaya artık herkes “bu iş tamam” gözüyle bakıyor. Ama ben yine de bir ihtiyat payı bırakmaktan yanayım. Çünkü bizimle sinirli bir gerginlik içinde konuşan gerginliği yüzüne yansıyan ve arkadaşların ısrarlı soruları karşısında “artık bu konuyu tartışacak değilim” diyen CDU’nun önde gelenlerinden, milletvekili Joachim Pfeiffer varılan uzlaşmayı, santralları kapatma kararını “saçmalık” olarak nitelemekten kendini alamadı. Peki ama atıklar ne olacak? ükleer santrallar kapatılacak, ama hem bugüne kadar neredeyse sayısız miktarda atık birikti hem de 2022’ye kadar birikmeye devam edecek. Ne olacak bu nükleer atıklar? Öyle nükleer atık deyip geçmeyin. Yok olmayan, tehlikesiz hale dönüşmeyen bir atık türü bu. 250 milyon yıldan söz ediyoruz. Dünyanın ömrünü biliyor muyuz? Hayır. Ama bu atıklara biçilen ömrü biliyoruz. Almanya’da hiçbir kasabanın, köyün kabul etmek istemediği bu atıklar konusunda Almanya çaresiz. Ama bir şekilde bu atıkların görece zararsız bir şekilde depolanması gerekiyor. Bunun ne kadar zor olduğunu, kuşkularını, çaresizliklerini anlattılar bize. Aslında söylenenlerin özeti şudur: Siz siz olun bu duruma düşmeyin. Atıklar nasıl “zararsız” hale getiriliyor? Nükleer atık farklı tehlike kademelerinde sınıflandırılıyor: Az, N Trenler aracılığıyla Almanya’ya getirilen varilleri engellemek için tren raylarında eylemler yapılıyor. orta ve yüksek. Bunlar için farklı çapta tüp ya da variller hazırlanıyor. Castor adı verilen varillerin her birinin maliyeti 22.5 milyon Avro. Varillerin son denetimi benim de bir zamanlar yaşadığım şirin ve modern küçük bir kent olan Mülhem an der Ruhr’da yapılıyor. Fransa’da Castor adı verilen bu varillere depolanan nükleer atıklar trenler aracılığıyla Almanya’ya getiriliyor. Kıyamet de orada kopuyor işte. Nükleer enerji karşıtları, çevreciler her türlü yöntemi deneyerek bu trenlerin önüne çıkıyorlar. Büyük müsa deme oluyor her taşımada. Demokrasi ülkesi Almanya’da gösteri özgürlüğünün gerçekten sınırsız olduğu bu ülkede, bu kez devlet işi sıkı tutuyor ve polis elinden geleni elinden geldiği gibi yapıyor. Gösteriler yayılıyor, tren raylarından taşıyor, çiftçiler örgütleniyor, traktörler harekete geçiyor. Siyasi varlığını büyük ölçüde çevrecilerin direnişlerine borçlu olan Yeşiller Partisi konuyu parlamentoya taşıyor. Sonunda trenler hedefe ulaşıyor. Ama direniş bitmiyor. Prof. Dr. Ahmet Duran Şahin: Yenilenebilir enerjilere sahip çıkalım Haber Merkezi İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Duran Şahin, Türkiye’nin yenilenebilir enerji konusunda elini çabuk tutmadığına dikkat çekerek bu konuda yatırımcılarımızın modaya göre hareket ettiklerinden yakındı. Ülkemizin, coğrafi konumu nedeniyle sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeli açısından birçok ülkeye göre şanslı durumda olduğunu dile getiren Şahin, Türkiye’ye bir yılda gelen güneş enerjisi miktarının ürettiğimiz toplam elektrik enerjisinin 10 bin katı olduğunu söyledi. Şahin şunları söyledi: “Türkiye’de EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) tarafından yapılan bildirimle, 14 Haziran 2013 tarihinde güneş enerjisi başvurularının yapılacağı ilan edilmiş ve 2013 yılında güneş enerjisine dayalı 600MW’lik bir başvuru kabul edilecektir. Rüzgâr enerjisi konusunda yatırımlarda ilerlemeler olsa da güneş enerjisi konusunda çok gerilerdeyiz.” Tekeller izin vermiyor “Yenilenebilir enerji teknolojilerini geliştirmiş ülkeler diğerlerinin bu sektöre girişini engellemek ve tekel olmak istemektedirler” diyen Şahin, “yenilenebilir enerji teknolojilerinde ne yazık ki derinlemesine düşünüldüğünde çözüm sunan ülkelerin aslında kendi pazarlarını oluşturma gayretleri içinde olduklarını görüyoruz” açıklamasını yaptı. Böll’den söz etmeliyim Çevreci, insan haklarına duyarlı bir Alman vakfı olan ve bizim, Almanya’nın nükleer macerasını öğrenmemizi sağlayan Heinrich Böll Vakfı’na adını veren Nobel ödüllü edebiyatçıdır Böll. Onun ideallerine, onun savaş karşıtı kalıtına, onun nükleere karşı mücadelesine sahip çıkan vakfın Türkiye’de de bir derneği var. Tekerlekli sandalyesiyle karşı durdu Heinrich Böll kimdir? 1972 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Böll’ün mücadele dolu bir yaşamı var. 1917’de, Sovyet Devrimi’nde, 1. Dünya Savaşı’nın bittiği günlerde Köln’de doğdu. 1938 yılının sonbaharında çalışma kampına gönderdi Naziler. Bir yıl sonra da askere alındı. Piyade olarak doğu ve batı cephesine sürüldü. 1945 yılının nisan ayından eylül ayına kadar, İngilizlerin ve Amerikalıların elinde savaş esiri oldu. Savaş bitip Köln’e döndükten sonra, hem üniver Böll site öğrenimini sürdürdü hem çalıştı. 1947 yılında ilk kısa öyküsü “Haberci”, sonra Türkçeye de çevrilen romanları “Ademoğlu Neredeydin?”, “Ve O Hiç Bir Şey Demedi” yayımlandı. Yapıtlarında İkinci Dünya Savaşı’nı, özellikle de insanların nasıl savaştıklarını, savaşın yıkıntılarını ve acılarını anlattı. Nükleere karşı mücadelede hep halkın yanında oldu. Bir Castor eyleminde polisin şiddete dönüşen saldırısını eylemcilerin önünde tekerlekli sandalyesinde oturarak önlemesiyse hep dillerdedir. ertifikasyon sistemi oluşturulmalı Prof. Dr. Şahin, gelişmekte olan ülkelerin yenilenebilir enerji alanında yaptıkları projelerde, çok iyi ve güvenilir olsalar dahi, kendi kurdukları merkezlerin onaylarını istediklerini vurgulayarak amacın sertifika tekeli oluşturmak olduğunu kaydetti. S SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear