17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2013 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ‘Kemalizmden Kurtulmak’ mı? Ustalıklar ve Gerçekler SAYIN Başbakan’ın siyasette ve kavramlarla oynamakta usta olduğu belliydi; o niteliği dünkü grup konuşmasıyla bir kez daha doğrulanmış oldu. Bu sayede Meclis’teki durumda bir değişiklik var mı? Yok. Sayın ana muhalefet lideri de konuştu ve her zaman yaptığı gibi iktidar liderinin birkaç saat önceki konuşmasına yanıt verip yanlışını düzeltmeye çalışmasını bekliyordunuz ama tam öyle yapmadığı gibi asıl ne yapmak gerektiğini söyleyerek yeni bir ışık yakmasını umardınız ama o da yok. Demek ki önümüzü görmek için liderlere bağlanmak henüz yararsız. eki, medya? Görüntüleriyle birlikte sabahtan akşama kadar sürekli konuşulan kanallar, durmadan ses çıkaran radyolar? Sayıları yüzü aşan, bilimsel araştırmalarına ve bilgece yol gösterişlerine umut bağlanan, devletin ve ailelerin kaynaklarını kullanarak geleceğin insanlarını iyi yetiştireceklerine inanılan üniversiteler? eryüzünün en kritik coğrafyasında yaşayan seksen milyonluk koca bir toplum herhalde etkisiz liderler ve kurumlar yüzünden hareketsiz kalmaktan, bir türlü ortaya çıkmayan kurtarıcıyı beklemekten çürüyüp yok mu olacak? Yunan yeniden İzmir’e çıkarak uyuşukluğumuzu gidermeyeceğine göre, kendimizden başka kurtarıcımızın bulunmadığını olanca acılığıyla kabul etmekten ve aklımızı başımıza toplayıp gereğini yapmaktan başka çaremiz yok demektir. Bunun da gereği, şimdi hep yaptığımız bir şeyi yapmayı artık bırakmak, yani birbirimize, dolayısıyla kendimize söylediğimiz iyimserlik yalanlarından vazgeçmektir. Yani, işsizlik diz boyu iken, bir ara düzelir gibi olan cari açık bir türlü kapanmazken, dörder yıllık sözde yeni eğitim düzenimiz daha başlangıç aşamalarında parça parça dökülmekteyken pembe tablolar çizmeyi kesmek ve ustaların düzeltemediği gerçekleri olanca açıklığıyla birbirimize söylemek, hiçbir yanlışı saklamamak. Öyle bir davranışın kötümserliğe yol açarak bütün toplumu mutlaka kahra boğacağını düşünmek yanlıştır. Belki o eziklikten kurtulma iradesinin gücü kendimizden utanarak toparlanmaya, beklenmedik bir seferberlik havasıyla işlerimize sarılmaya, hatta yeni işler açıp yeni ödenek ve yeni yatırımlarla onlara dört elle sarılmaya götürebilir hepimizi. Eşsiz Mustafa Kemal Türkiye için tam zamanında gelmişti; ama bize benzeyen topluluklar için erkendi. Asya ve Afrika neredeyse tüm sömürge, Latin Amerika ve Çin de yarı sömürge. Ama Kemalizmin uluslararası anlamı o zaman da vardı, şimdi de var. B Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV meni işten atmıştı. 20 bin öğretmen ve orta sınıfın yüzde 40’ı ülkeden kaçtı. Gidenlerin emeklilik hakları silindi. İşgalci daha başında Andrew Erdmann adlı hiç ders vermemiş, okullarda yöneticilik yapmamış, Arapça da bilmeyen birini eğitim bakanlığı başdanışmanı yaptı. Önceki bakan tutuklandığından bu Amerikalı fiilen bakandı. Bütçe, atamalar, programlar ve ders kitapları onun elindeydi. UNESCO’nun 28 Mart 2003 tarihli yazanağı diyor ki: “İlköğretimde yüzde 100 yazılma olan Irak’ta eğitim çöktü.” Okuma yazma oranı 25 yıl öncesine geriledi. Özellikle okullar, kültür kurumları bombalandı, yakıldı, soyuldu. Irak’ın eski övünç kaynağı Bağdat Üniversitesi şimdi üst sıradaki 12 bin dünya üniversitesinin arasına bile giremiyor. Mustansıniyye Üniversitesi’ndeki kıyım Saddam’ın düştüğü 9 Nisan 2003 gününde yaşandı. Binlerce öğrenci, hele kızların yüzde 75’i okulları bıraktı. Okulların yüzde 80’i kullanılamaz durumda. Kuzeydeki Kürt yönetiminde Arapça eğitimi geçmişte kaldı. Ayrıca, 2 bin doktor, yüzlerce hukukçu, 376 gazeteci ve binlerce meslek sahibi planlı biçimde öldürüldüler Irak özellikle çocukların cehennemi. UNICEF’e göre çoğu açlık çekiyor, kaçırılıyor, satılıyor, öldürülüyor, uyuşturucu satıcılığına zorlanıyor ve küçük kızlar kiralanıyor. Anasızbabasız çocuklar beş milyon. 500 bini sokakta yaşıyor ve dileniyor. Ül P Y iri “Çok şükür Kemalizmden kurtulduk” buyurmuş. Önce de bir başkası “1923’lerde yabancı işgali olsaydı da din serbestliğine kavuşsaydık” demişti. Dürrizade Abdullah türünden bu yana başkaları da var. Irak’ta az bilinenleri özetleyip konuyu yukarıdaki sözlere bağlayalım. ABD yönetiminin uydurmalarıyla Irak’a saldırıp işgal eden askerlerin Bağdat’ta ilk eylemleri, petrol kuyusu haritalarına el koymak ve ünlü müzeyi soymaktı. Irak ve Hazar çevresi petrol dolu; Dicle Fırat suları da var; üs olanakları hazır; gir ve iktidarını kur! Bağdat Müzesi’nden çalınan parmak büyüklüğünde 5 bin antika mühürden biri bile New York’ta yaklaşık 750.000 dolara satıldı. Küçük bir aslan heykeli de 57.2 milyon dolara. Ya ötekiler? Yalnız bu talan üstüne kitaplar yazılır. O kadar mı? Asıl, eğitim düzenine yabancıların bilinçli zararını özetleyelim. Amaç Irak’ın kişiliğini öldürmek. Üniversite gibi kurumlardaki yazanaklar, belgeler, çalışma araçları yok edildi. Iraklı bilimciler, üniversite ve ortaöğretim üyeleri ile seçkinlerin adları, iş ve ev yerleri saptanarak öldürüldüler; askerler laboratuvarları makinelilerle taradılar, 30 bin bilgisayarın parçası kalmadı. Brüksel Mahkemesi’ndeki belgeye göre 30 Ocak 2012’ye değin öldürülmüş olan üniversite hocalarının sayısı 467. İlk ABD genel yöneticisi Paul Bremer 15 bin araştırmacı, bilimci ve öğret ke içinde göçmüş ailelerin 93 bin 500 çocuğundan haber yok. Ruhsal hastalıklar yaygın, ama hiçbir ruhsal bakım merkezi yok. Irak’ın geleceğini bu kuşaklar mı kuracak? ABD’nin ambargodan bu yana hazırlığı buydu. Bu yazdıklarım Birleşmiş Milletler istatistiklerine ve yazanaklarına dayalıdır. Kimi bölümlerini hazırlayan uluslararası örgütün 1976’dan bu yana merkez yöneticilerindenim. Irak’taki sözde İslamcıların bir bölümü işgalcilerle birlik oldu. İslamcı partiden sonraki yerli Eğitim Bakanı Ali ElEdip ABD işgalinin başında umutlarla Irak’a döndü. İlgili müdürden medrese çıktılarının doktora diploması sayılmasını istedi. Reddeden Davut Salman Rahim 31 Temmuz 2011’de öldürüldü. Bu cinayetten sonra medrese eğitimi doktora sayıldı. Boşalan yerleri birtakım sahte diplomalılar doldurdular. Bakan Edip’in diplomasının da sahteliği üstüne BM belgesinde iddia var. Paul Wolfowitz 2003’te ne demişti: “Irak’ta devlete son vereceğiz!” İşgalciler toplumsal yapıyı, birliği, eğitim ve sağlık düzenini bilerek yıktılar. Bir ABD’li keskin nişancı CNN’de “Dün 146 kişiyi öldürdüm” diye övünmüştü. Bu yabanıllık antlaşmalara, din öğretilerine ve insanlık ölçülerine aykırı. Bunları yapanlara sıradan Iraklılar şu adı takmış: “Harami!” Eşsiz Mustafa Kemal Türkiye için tam zamanında gelmişti; ama bize benzeyen topluluklar için erkendi. Asya ve Afrika neredeyse tüm sömürge, Latin Amerika ve Çin de yarı sömürge. Ama Kemalizmin uluslararası anlamı o zaman da vardı, şimdi de var. Keşke oralarda da Atatürk gibileri olsaydı, Güney Kore’de Rhee, İran’da Zahidi, Lübnan’da Çamun, Mısır’da Mübarek yerine. Onun olmadığı, ama yabancı işgalcilerin girdikleri yerlerde güney sınır komşumuz Irak’takine benzer acıların yaşanacağı, örneklerle iyi bilinmelidir. Dua ile Toplu Taşımacılık... Alışmalısınız... Birçok iş dua ile artık... H Hiçbir fırlatma bağlantısı olmadığı halde “Ya Allah, bismillah” deyince Çin çölündeki uydumuz uçtu mu?.. Uçtu... Keza Antalya’da bir belde “ilçe olma duasına” çıktı... Tutarsa, ilçe olmayan belde kalmaz... Mardin’de ise üstgeçit istediler... Yarısı yıkılmış, çıkıyorsun, öte yana inemiyorsun... Duaya çıktılar... “Üstgeçit onarım duası”na, merkeze iletildi... H Giresun’da yağmur duası tutunca, bu sefer de Afrika ülkelerinden Somali, Etiyopya ve Kenya için “yağmur duasına” çıkıldı... Uluslararası dua diyelim... Hafif bir hedef sapması oldu demek, Güney Afrika’yı sel götürdü... Su bakanı selde boğulmaktan zor kurtuldu... H Strateji ortakları Abdullah Öcalan da uydu tabii ki... Gidenlere ayet okudu... Bakarsınız uçar... Eğer nöbetçi başçavuş da uçma duası okumadıysa... Kim tuta?.. H Terfi duası mesela... Cuma günleri binlerce memur, bademlerin gittiği camilere gidiyorlar... Tutarsa terfi... Tutmazsa menfi... H Yanlış anlaşılmasın; ben duaya karşı değilim... İyi dilektir... İnsanı mutlu edecek ve güven verecekse okunmalı... Ama tapu dairesi yerine türbeye gidip iki oda bir salon tapusu istemek biraz fazla... H Bu sırada haberi geldi; THY’nin Arap ülkelerine yapılan seferlerinde, yolcuların önündeki monitörlere sesli dua geliyor... Çinli yolcu düşerse nasıl yapar bilemem ama dua, “Bu yolculuğumuzu kolaylaştır, uzaklığımızı yakınlaştır” şeklinde... Pistte deve kesmek uçuş kolaylığı bakımından işe yaramadı... Deve uçtu, bunlar kaldı... Bu kez dua ile mesafe yaklaştırıcı, ucuz maliyete geçildi... H Tüm bunlara alışmalısınız... Türkiye değişiyor... Her şey din esaslarına göre, şeriata uygun, iman çerçevesinde... Dua ile ucuza uçacaksanız... Maliyeti laik cumhuriyettir... Sahte diplomalılar UNESCO’nun yazanağı Irak’ta olanlar BM istatistikleri Yargıçların Tarafsızlığı... Yargıçların tarafsız olmadıkları yönünde sanıklarda ve kamuoyunda oluşan güvensizlik, yürütme ve yasama mensuplarında karşılık bularak kamuoyu önünde ciddi eleştiriler yapmalarına neden olması, yargıçların tarafsızlığının tartışılmasına sebep olacaktır. nin, savcılığın getirdiği, giderleri yasaya göre örtülü ödenek esaslarına göre karşılanan her tanığı gerekçe göstermeden gizli tanık olarak dinlemesi, yargılamada silahların eşitliği ilkesine aykırılık oluşturacaktır. Yargılamada silahların eşitliği ilkesini sağlamayan yargıcın tarafsız olduğu söylenemez. Ceza yargılama yasamıza göre, sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanacağı, daha sonra ortaya konulan delillerin tartışılacağı ve yargıcın kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış hukuka uygun elde edilmiş delillere dayandırabileceği düzenlemiştir. Sanığın sorgusunun yapılması delillerin tartışılması olarak değerlendirilemez. Delillerin ortaya konulup tartışılması aşamasında, iddia makamı tarafından ortaya konulan delillerin hukuka aykırı olarak elde edilmiş bir delil olup olmadığı ve delil olarak kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilip tartışılacaktır. Sanığa savcılıkça ortaya konulan delilleri tartışma ve değerlendirme hakkı verilmeden yargılamanın sonuçlandırılması, mahkemenin silahların eşitliği ilkesine uymadığı, iddia makamının getirdiği delillere peşinen itibar edip karar verdiği, tarafsız ve dürüst yargılama yapmadığı şüphesinin duyulmasına haklı neden olacaktır. Mahkemelerin anayasal ve yasal yetkili olmadıkları yargılama görevlerini sahiplenip bunda ısrarcı davranmaları, adil yargılama ilkelerine aykırıdır ve hukuki güvenlik hakkının ihlalidir. Hukuk devletinde asıl olan adil, düzenli ve güvenilir yargılamadır. Hukuk düzenindeki belirliliğin sarsılması doğal yargıç ilkesine aykırı yargılamaların yolunu açacaktır. Anayasamıza ve uluslararası sözleşmelere göre sanık, savunmasını meşru mahkemelerde ve doğal yargıç ilkesine göre kurulmuş olan mahkeme huzurunda yapar. Anayasaya göre yüksek yargının görevine giren kişi ve suçlarda, yargılama yetki ve görevine sahip olmayan mahkemenin, yargılama yapmakta fiilen ısrarcı davranması, o mahkemenin yargıçlarının tarafsız olmadıkları şüphesini doğurabileceği gibi, sanığın mahkemeye karşı hukuken direnme hakkını gündeme getirecektir. Bu hak; savunma, hak arama, doğal yargıç ve hukuki güvenlik haklarının bir sonucudur. Demokratik bir toplumda bütün yargıçlar, tarafsız oldukları yönünde kişilere güven vermelidir. Makul olarak düşünme yeteneği olan her kişi yargıçlara güvenmeli, inanmalı, bu yönden herhangi bir kaygı ve tedirginlik içinde olmamalıdır. Yargıç, mahkemede yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, anayasal kurumlar, hukuk mesleği ve sanıkların güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır. Yargıçların tarafsız olmadıkları yönünde sanıklarda ve kamuoyunda oluşan güvensizlik, yürütme ve yasama mensuplarında karşılık bularak kamuoyu önünde ciddi eleştiriler yapmalarına neden olması, yargıçların tarafsızlığının tartışılmasına sebep olacaktır. Sanığın haklı sebeplerle tarafsız olmadığına inandığı yargıçlarca yargılanması, ruhsal olarak ağır acı ve ıstırap veren en önemli insan hakkı ihlalidir. Yargıcın tarafsızlığından kuşku duyulmasını gerektiren nedenlerin bulunması durumunda, yargıç davadan çekinmelidir. Bu yargılamanın dürüst ve tarafsız yargıçlarca yapılmasını sağlayan yollardan biridir. Tarafsız ve dürüst yargılamayı sağlamak bu ilkeleri özümsemiş yargıçlarca gerçekleştirilecektir. Y Oktay KUBAN Yargıç doğuracaktır. Hiçbir tanık hukuken kabul edilebilir ve yasada açıklanan sebepler yoksa gizli olarak dinlenemez. Aynı davada aynı suçtan sanık olarak yargılanan kişinin gizli tanık olarak dinlenmesi de tanıklık kurumunun tarafsızlık öğesine aykırıdır. Dinlenen tanığın neden gizli tanık olarak dinlendiğini yargılamayı yapan mahkeme somut gerekçeyle ortaya koymalıdır. Mahkeme bu kararı verirken tanığın bu tanıklık sebebiyle kendisinin veya yakınlarının karşı karşıya kaldığı tehlikenin ağırlığı ve ciddiliğini göz önünde bulunduracak ve bunları gösteren, hukuken kabul edilebilir nedenleri de gerekçesinde açıklayacaktır. Anayasamıza ve ceza yargılama yasamıza göre mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır. Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak ve vahim eylemlerde bulunmak suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış ve yıllardır yüksek güvenlikli cezaevinde bulunan bir kişinin gizli tanık olarak dinlenilmesi kararında, mahkeme bu tanığın kendisinin veya yakınlarının karşı karşıya kaldığı tehlikenin ağırlığı ve ciddiliğini gerekçeli olarak mutlaka ortaya koymalıdır. Tanığın gizli dinlenmesi, bunun gerekçesinin olamayacağını veya varsa bu gerekçenin de gizli olacağını gerektirmiyor. Sanık hakkındaki suçlamaların ağırlığı hiçbir zaman suçlamanın gerçekliğini ve ciddiliğini gösteren bir ölçü olmadığından mahkeme argıçların tarafsızlığı, dürüst yargılamanın başta gelen unsurlarındandır. Siyasal rejimi ve ideolojik yönelişi ne olursa olsun, yargının tarafsızlığı günümüzün vazgeçilmez ilkesi olup anayasal güvence altında bulunmaktadır. Anayasalarda genellikle yargıçların bağımsızlığından söz edilmesine karşılık, tarafsızlığından söz edilmemektedir. Ancak, kuşkusuz tarafsızlık da bağımsızlık gibi anayasamızın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin önkoşulu ve adil yargılamanın temel garantisidir. Tarafsızlık, mahkemenin yargılamada uyguladığı usul ve sergilediği tutum itibarıyla kurum olarak sanıklarda ve kamuoyunda bıraktığı güven verici izlenim ve tarafsız görünümdür, önyargı sahibi olmamaktır. Yargıçların tarafsızlığı ilkesinin, anayasalarda ve uluslararası sözleşmelerde yer almasıyla tarafsızlık gerçekleşmez. Bu ilkenin gerçekleşmesi ve korunması bakımından da yeterli değildir. Yasal düzenlemelere bu ilkeyi koruyacak ve gerçekleşmesini sağlayacak hükümler getirilmekle beraber uygulanmasını da sağlamak önemlidir. Adaletin gerçek anlamda sağlanması kadar aynı zamanda yerine getirilmesinin görülmesi de gereklidir. Bu prensip, sadece bizatihi karar için değil aynı zamanda kararın oluşturulduğu süreç açısından da geçerlidir. Bu da yargılama sürecinde mahkemenin silahların eşitliği ilkesini sağlaması ve yargılama hukuku ilkelerine bağlı kalmasıyla gerçekleşecektir. Buna aksi uygulamalar mahkemelerin tarafsız olmadığı şüphesini Deliller Sonuç: Gizli tanıklık
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear