25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2013 PAZARTESİ 6 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ Müsrif Ankara’yı marka yapacağız CHP’nin başkan adayı Mansur Yavaş: Belediyenin israfını bedelleriyle ortaya koyup parayı kentliler lehine kullanacağız AYŞE SAYIN CHP ve Cemaat Anlaştı mı? Enver Aysever’in Aykırı Sorular’ında, “AKP ile Cemaat bir daha bir araya gelemezler, CHP ile Cemaat anlaşmış görünüyor” sözlerim haber olup yayıldı. Kullanan kullanana.. Kimisi sözlerimi “artık anlaştılar” biçiminde yansıttı, AKP cenahından bazı kalemler bunun üzerine yorumlar yazdı.. Cemaat cenahından alttaki “militanlar” ise “Cemaat ile CHP arasında öyle şey olmaz, aralarında doku uyuşmazlığı var” dediler.. Yaaaa, bak sen ne kadar bilmişler! Dün Kılıçdaroğlu ve Sarıgül’ün İstanbul’daki büyük gövde gösterisinin, AKP iktidarının İstanbul’da yıkılış sinyallerini verdiğini not düşerken, biz ana konumuza dönelim: Bir anlaşma mı var aralarında? Bizim işimiz “siyasi analiz”, ayrıca bu konu üzerinde çok konuşuluyor.. Yazalım ve çıkartalım aradan! Bakarsınız ileride çok tartışılan bir konu olur! HHH Geçen yıl mıydı? Samanyolu TV’nin bilmem kaçıncı kuruluş kutlamalarının en ön protokol sıralarında, CHP’nin en azından İstanbul İl Yönetimi olarak temsil edildiğini görünce, haberini bilgisiyarıma kaydetmiştim. Epey bir zamandır da bu konunun notu, yazılacaklar arasında duruyor. Vakti şimdiymiş?! Önce olgu saptamaları yapalım: CHP uzun zamandır, belki de iki yıldır, daha da kısaltırsak, 7 Şubat 2012’de MİT ve Erdoğan’a yönelik “darbe teşebbüsü”nden sonra, Cemaat, CHP’nin belki de hiçbir resmi söyleminde hedef olarak yer almadı. Ama bu süre içinde Cemaat medyasında (Zaman, Bugün.. internet siteleri ve TV’lerinde), CHP’yi hırpalayan çok sayıda haber ve yorum yayımlandığının altını çizelim.. Ama 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında, Cemaat TV’lerinde CHP’li politikacılardan geçilmiyor.. (Çok normal!) Gazetelerinde de CHP hedef olarak çoktan düştü.. ABD’ye ziyarette, Kılıçdaroğlu, Cemaatçilerin dernekleriyle kahvaltı yaptı. Eh, ABD ile ilişkileri resmi düzeyde iyileştirmeye giderken… Amerikan yönetimince de CHP ile ilişkilerin geliştirilmesi önemsenirken.. ABD ve Cemaat Recep Tayyip Erdoğan ile tam “papaz” olurken… ..CHP’nin Cemaat ile ilişkilerini geliştirmesi, en azından “hedefinden düşürmesi” eşyanın doğasına uygundur. Kimse, o ayrı bu ayrı diyemez.. Olaylar arasında “illiyet bağları”nı görmeden bilimsel, yani doğru analiz yapamazsınız! Ama şunu da belirtelim: İşin açıkçası, CHP, Silivri davalarında sahtekârlıkların ayyuka çıktığı en civcivli zamanlarda bile Cemaati hedef almadı.. Hedefinde hep Erdoğan ve iktidarı oldu.. Ki o zamanlarda Cemaatin tam boy hedefleri arasındaydı CHP.. Ama, CHP’nin hep bir dirsek teması vardı, diyelim. Baykal ile F. Gülen arasında oynaşlı ilişkileri, selamları, kaset işlerini biz yapmadık mesajlarını, Pensilvanya’dan şüphelenmiyoruz demeçlerini anımsatmamız gerekiyor mu? CHP’nin “yönetim genlerinde”, Cemaatin siyasi ve etkili bir güç olduğu olgusu uzun süredir yer etmiş durumdadır… Bu “bilgi” belki de rahmetli Ecevit’e kadar gider. Ecevit’in yıldızının parladığı ve iktidara yürüdüğü dönemde, Cemaatin desteğinden bahsedilir. Güçler arasında yumuşak ilişkiler… HHH Peki bu nedir? Söyleyelim: Cemaat her zaman yükselen güçlerle aşnafişna ilişkilerine girer. Her zaman iktidarlarla “yumuşak ve destekleyici ilişkiler”, F. Gülen’in ana varoluş ve büyüme stratejisinin çok önemli bir parçasıdır. ABD, 12 Eylül generalleri, Evren’e, cennetten bir mekân bile vaat edilmişti!.. İktidarla girdiği kıran kırana savaşın doğal bir sonucu, CHP ile sıcak ilişkilerdir. Bütün bunlar açık istihbarat gözlemlerine dayalı değerlendirmelerdir. Bilmediğimiz “gizli”, “dört göz altında” görüşmeler var mı, oldu mu, kamuoyuna yansıyan yok… Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ ANKARA CHP’nin MHP kökenli Mansur Yavaş’ı aday göstermesi CHP içinde oldukça tartışıldı. 2 dönem Beypazarı Belediye Başkanlığı yapan, 2009 seçimlerinde de MHP’nin Ankara Büyükşehir adayı olan Mansur Yavaş’ın, partisince aday gösterilmeyince, önce bağımsız adaylığı ve Demokrat Parti’den adaylığı gündeme geldi. Ancak seçimlerde kaynak olarak kullanılması düşünülen eski ANAP Genel Merkez binasının satışı, bir imar değişikliği ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından engellenince, kendisine üçüncü kez adaylık önerisi götüren CHP’ye “evet” yanıtı verdi. CHP Parti Meclisi’nin geçen hafta sonu oybirliğine yakın bir kabulle adaylığını onayladığı Yavaş, CHP’den adaylığının hem kendisi hem de CHP lideri Kemal Kıllıçdaroğlu için “radikal bir karar” olduğu görüşünde. CHP’den adaylık kararını, “Ya kenara çekilip Melih Gökçek yönetimine razı olacaktık, ya da bu kötü yönetimi değiştirmeye talip olacaktık” diye açıklayan Yavaş, Başkenti “cumhuriyetin başkenti olmaya yakışır ‘marka kent’ yapmanın” ilk hedefi olduğunu söyledi. İnanılmaz bir israf Seçilirseniz, Türkiye’nin en borçlu belediyesini de almış olacaksınız... Bu sorunu nasıl aşacaksınız? Ben Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin çok müsrif davrandığını düşünüyorum. İthal ağaçlara ödenen paralar ortada, bunları rakamlarla açıklayacağız. Ağaçlar dikiliyor sökülüyor, yeniden dikiliyor sökülüyor... Ve bu sadece yeşil alanlarda değil, asfaltta da aynı şekilde inanılmaz bir israf söz konusu, bunları bedelleriyle ortaya koyup tasarrufla borçları azalttığımız gibi, bundan sonra kentte bir rant varsa, bunu kentliler ve belediye lehine kullanarak borçlarımızı azaltabileceğimi düşünüyorum. Mesela, bir gökdelen imar değişikliği yapıldığı takdirde, elde edilen rant 1 milyar dolar civarında oluyor. Siz emsali düşük olan yeri, birden bire emsali artırarak, milyar dolarlık rant yaratıyorsunuz. Eğer çevrecilik, şehircilik ana planlarına aykırı olmadığı takdirde, böyle bir emsal verilirse, gelirin büyük bir kısmını Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne Ankaralılar lehine kullanmayı düşünüyoruz. Bunu da bu kaynakları belli hizmetlere tahsis edecek şekilde kullanmayı düşünüyoruz. ‘Akıllı Ankara ‘projesi Ankara için hedefleriniz nedir? Ben bugünkü Ankara profilinin Cumhuriyetin başkentine yakışır bir Ankara profili olmadığını düşünüyorum. Çünkü bir “marka kent” olamadık. Geçen dönemde de bu dönemdeki en önemli projelerimden birisi “marka kent.” Nasıl olursunuz? Öncelikle Ankara’daki bütün değerlere sahip çıkarak olursunuz. Anadolu yurt olmaya başladığı itibaren bilinen değerlerle beraber en son Cumhuriyetimizin kuruluşu, başkenti Anıtkabir’in de bulunduğu bir merkez olarak, dünyada Ankara denince herkesin aklına birtakım simgeler gelmeli. Türkiye’nin, Anadolu’nun bütün kültürünü yansıtan ögelerini Ankara’ya geldiğinde görebilmeli. Benim ölçeğimde yapılacak değişiklikle, Ankara tarihi kent merkezini daha da büyütmeyi planlıyorum. Ankara gezmeye doyulmayacak yer olacak ve marka kent olacak. İnsanların hafta sonu gidebilecekleri birçok yer ortaya çıkacak. Bunu yaparken, hem kültürümüzü korumuş olacağız, hem de istihdam sağlayacağız. Ankara’nın içi boşaltılıyor, birçok genel müdürlük İstanbul’a taşındı. Hiç olmazsa belediye başkanı yetkisiyle kent kimliğini korumayı düşünüyorum. Bir başka projemiz şu: “Akıllı Ankara” projesi planlıyoruz. Bunun ayrıntılarını daha sonra açıklayacağım ama, seçim stratejimizi de zaten, herkesi kucaklayan, herkesin belediye başkanı olduğumu hissettiren bir anlayış üzerine kuruyoruz. Seçim üssü CHP’nin eski genel merkezi Mansur Yavaş, adaylığının açıklanmasından sonra seçim kampanyaları için hazırlıklara başladı. CHP’nin eski genel merkez binasını “seçim üssü” olarak kullanacak olan Yavaş, seçim hazırlıkları, CHP’den adaylık kararı ve Ankara için projelerini Cumhuriyet’e anlattı: CHP’ye aday olmaya nasıl karar verdiniz? Ben daha önce MHP’den aday olmak istediğimi, çünkü orada siyaset yapıyorum uzun yıllardırbeyan etmiştim. Ve MHP beni aday yapmadığı takdirde, bir başka aday açıklayıncaya kadar bekleyeceğimi ve ondan sonra da çizeceğim yolu, arkadaşlarıma sorarak belirleyeceğimi ifade etmiştim. Uzun süre bekledik. Ve MHP adayını ilan etti. İyi bir yönetici olmam nedeniyle Ankara’yı yönetmeye talip olduğumu, kamuoyundan da böyle bir beklenti olduğundan arkadaşlarla danışma ve araştırma sürecine girdik. Bu arada hemen hemen tüm partilerden adaylık teklifi geldi, AKP dahil. Beni rahatsız eden şudur, “Bir makam için konum değiştiriyor, parti değiştiriyor” işi beni daima rahatsız etmiştir. Bunun üzerine bağımsız aday olmanın yollarını aradım. Ama sonra bağımsız aday olmamın da önü bizzat Melih Gökçek tarafından kesildi bir meclis kararıyla. Dolayısıyla seçenekleri yeniden masaya yatırdık. Ve CHP’nin teklifini, hem aileme, hem yıllardır siyaset yaptığım arkadaşlarıma danıştım. Beypazarı’ndaki arkadaşlarıma danıştım. “Ankara için ya kenara çekileceğiz, Melih Gökçek’in bir 5 yıl daha aynı yönetimle sürdürmesine razı olacağız, ya da bu kötü yönetimi değiştireceğiz” noktasında çevreme sordum. Hemen hemen oybirliğine yakın, yüzde 9596 oranında CHP’nin adayı olmam yönünde görüş belirtildi. Bunun üzerine CHP ile görüştüm ve adaylığım kesinleşmiş oldu. Adaylığım radikal bir karar CHP’den daha önce de iki kez adaylık önerisi gelmişti ama “Ben sağ misyondan gelmiş bir kişiyim, CHP’den adaylığım doğru olmaz” diye geri çevirmiştiniz, ne oldu da bu fikriniz değişti? Şöyle ki, radikal bir karar bu. Hem Sayın Kemal Kılıçdaroğlu açısından hem de benim açımdan radikal bir karar. Ama inşallah toplumsal barışa da bir katkı sunacağını düşünüyorum. Şimdi bunları görmeye de başladık. Toplumsal barış açısından belki de buna ihtiyaç vardı. Çünkü böyle radikal kararlar biliyorsunuz, iyi sonuçlandığı takdirde, taraflar açısından tartışılmaz artık. Ancak radikal kararlar kötü sonuç doğurursa, eleştiri alacaktır. Bu nedenle çok radikal karar aldığımızın farkındayız. Ama bunun Ankaramız için inşallah hayırlara, iyiliklere güzelliklere vesile olacağını düşünüyorum. Size CHP içinden yöneltilen temel eleştirilerden birisi MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi “MHP’yi CHP’lileştirmekle” eleştirmeniz. Şimdi CHP’den adaylığınız çelişki olarak görülüyor... Bakın, o mektubun tamamı okunmuyor. Genel Başkan (Bahçeli), 2010 referandumundan sonraki ilk MYK toplantısında, “Bundan sonraki MHP’nin yöneleceği oy tabanı yüzde 42’lik dilimdir” dedi. Bu mektubun yazım tarihi burada başlamıştır. Çünkü yüzde 58’lik kitle de o zamanki algıyla milliyetçi muhafazakar bir kitle. Siz sol taban olarak görülen yüzde 42’nin oyuna talip oluyorsunuz. Halbuki sizin talip olmanız gereken yüzde 58’lik kitledir. Bırakın CHP, CHP gibi olsun, MHP de MHP gibi olsun. Eğer siz yüzde 42’lik dilimi CHP ve MHP olarak paylaşırsanız, o zaman yüzde 58’lik bölümü karşınıza alırsınız. Bunun anlamı budur, MHP için doğru olan yüzde 58’lik dilimden pay almaktır. Siz yüzde 58’den pay almıyorsanız, iktidarı istemiyorsunuz o zaman demektir. İşin özü budur. Bu eleştiri bir Numan Kurtulmuş’un, bir Melih Gökçek’in Başbakan hakkında söylediği, kamuya açık bir söylem değildir. Bu çok özel bir mektuptur. Bu özel yazılan mektup, MYK üyesi olarak partime yaptığım bir eleştiri. Eğer basına sızdırılmasaydı kimsenin haberi olmayacaktı. Basına sızdırıldığı için konu ediliyor. Tarzım itıbariyla benim hiçbir parti hakkında olumsuz konuşmam olmamıştır. CHP seçmenini nasıl ikna edeceksiniz? “MHP’li birine niye oy vereyim” diyebilirler... Ben CHP seçmenine “yeni seçmen” diye bakmıyorum. Geçen seçimde CHP seçmeninden epey oy aldım. Ben geçen seçimde, MHP’nin kemik oyu 1314 olmasına ve belediye seçimlerinde hep yüzde 45 oy almasına rağmen, yüzde 27 oy aldım. Bunların bir kısmı AKP’den, bir kısmı CHP’den geldi. Dolayısıyla ben “partili belediye başkanı” değil, herkesi kucaklayacak yapıda bir belediye başkanı olacağım. Ben belediye başkanlığını siyasi tartışmalara giren, halkın bir bölümüyle kavga eden değil, tam tersine “kamu görevlisi” gibi, kamunun halkın kendisine verdiği emri yerine getiren bir hizmetkâr olarak değerlendiriyorum. O nedenle, şu CHP, şu AKP, şu MHP seçmeni diye bakmıyorum. Benim için önemli olan bireydir, hizmet edilecek insandır. İnsan odaklı, AleviSünni, TürkKürt ayrımı hiç yapmadan, karşımdakinin birer insan olduğunun ayrımına vararak hizmet etmeyi düşünüyorum. Çünkü herhangi bir seçmeni memnun ederken, diğer seçmenleri memnun etmediğiniz takdirde mevcut yönetimden hiçbir farkınız olmayacaktır. 4 Olasılık Üzerine Düşünceler Şöyle diyebilirsiniz: CHP’nin AKP’yi hedef alması doğruydu! Ortada bir hükümet varken ve bütün olaylardan hükümet sorumluyken.. “Devlet içinde in midir cin midir” görülemeyen Cemaati hedef almak, hedeften şaşmak olmaz mıydı? Kılıçdaroğlu, hâlâ bu politikasını sürdürüyor. Dünkü konuşmasında RTE’ye “Devlet içinde çeteden bahsediyorsun, madem çete vardı 1 yıldır neden ortaya çıkarmadın, neden sustun, ülkeyi sen yönetiyorsun ben seni bilirim çete varsa reisi sensin..” dedi. 1) Peki de, Cemaatin devlet içinde polis ve yargıda yapılanması üzerine CHP yönetiminin bir tahlili, görüşü var mı? Bilmiyoruz… 2) Cemaatten açık destek gelir mi? Gelirse %1’lik oy bile, CHP yönetiminin “büyük başarı” hanesine sayılacağı açık. 3) CHP’nin oylarını %30’un üzerine sıçratması, belki de tamamen kendi yükselişi ve AKP’nin çöküşünün sonucu olacaktır.. Bu durumda Cemaatin bunu kendine yontması da gündeme gelecek ve Cemaatin oy gücü üzerine spekülasyonlar yapılacak. 4) Cemaatin esas ittifakı AKP’dir, yani RTE’siz bir AKP.. RTE düşüncesinde olanların ayıklandığı ve AKP’nin Cemaat için bir “kabuk partisi”ne dönüşeceği bir parti. Bu Gül, Arınç ve diğerleriyle kotarılabilir. (Bakınız: 1 Aralık yazım http://orhanbursali.blogspot.com/2013/12/ devleterkindebirtaseron.html) 5) Cemaat için öncelik, RTE’yi AKP’nin başından uzaklaştırmaktır. Seçimlere kadar bu olmazsa, yerel seçimler Cemaat için büyük umuttur. 6) Cemaatin yargıda egemenliği sürdükçe, bütün ikitdarları susta durdurma özelliğine sahiptir.. Ana greçek de budur...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear