25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 ARALIK 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Demokrasi Dersi Aydınlanmacılara, yapının iradesine tabi uygarlıktan ve soldan olmaz. Direnme hakkını yana olanlara çağrı kararlılıkla kullanan büyük yapan “Sol Cephe” ile halk hareketini kucaklar. Bu ilgili yazımız üzerine okurlarımız, “Sol kucaklama, Türkiye’nin dört bir tarafında Cephe”nin bir parti ya da örgüt ile ilgili yerellerde yapılacaktır. Haziran Direnişi’ni olup olmadığını öğrenmek istediler. Sol gerçekleştiren halkın, AKP diktatörlüğüne Cephe’nin sözcüsü Ali Rıza Aydın’a karşıtlığı, ne kendini solda sayan partilerin yönelttik bu soruyu. Sol Cephe’nin piyasacı, gerici düzenle uzlaşmasıyla ne örgütlerin değil, solun temel ilkelerini de dağınık ve parçalanmış sol siyasetle benimseyenlerin birlikteliği olduğunu hedefine ulaşabilir. Sol Cephe gerekliliği aktardı: bundandır ve zorunluluğa dönüşmüştür.” “Sol Cephe için hiçbir parti çağrıcı Ali Rıza Aydın, Sol Cephe ilkelerini olmamıştır. İlk çağrı 24 gazeteci, yazar, benimseyenlerin “iletisim@solcephe.org” sanatçı ve aydın aracılığıyla yapılmıştır. adresiyle bağlantı kurabileceklerini de Çağrıcı imzacılara yanıt veren ilk imzacılar duyurdu. ile iki bin kişiyi aşan çağrıcılar ortaklığı oluşmuştur. Bunlar Ertuğrul Günay, AKP’den istifa arasında başta CHP’liler ederken “Onlar kibri doğrultusunda olmak üzere kimi imzacılar yelken açıyorlar. Kamu vicdanında parti unvanlarını kullanmış, çok derin bir sorgulama var” demiş. kimileri kullanmamıştır. Kendisi CHP’den ayrılıp AKP’ye ve bakanlık Sol Cephe herhangi bir koltuğuna doğru yelken açarken rüzgâr tersinden esiyor olmalı ki, olup bitenin ayrımına varamamış. Yıllardır adil yargılanmadığını söyleyen yurttaşlara kulağını tıkayan, hatta onları suçlamayı görev edinen Recep Tayyip Erdoğan’ın aynı haksızlıklardan yakınıyor olması, kendisi için çok acıklı bir durum hiç kuşkusuz. CHP’li İlhan Cihaner, işin bir başka boyutuna dikkat çekiyor: “Başbakan’ın, polisin tümüyle cemaate bağlanması kadar devlette kadrolaşmaya izin verip daha sonra ‘karanlık odak, paralel devlet’ gibi nitelemelerde bulunması, aslında hem timsah gözyaşları, hem de itiraf olarak kabul edilebilir. Demokratik bir toplumda devletin kamu gücünü bu şekilde şeffaf olmayan, hukuk dışı bir hiyerarşiye teslim etmek, hükümetin altının boşaldığı, meşruiyetini yitirdiği anlamına gelir. Kimin bu yapıya dahil olduğunu da biliyorlarmış. Hemen yüzlerce polis ve polis şefinin görevden alınıyor olması bunun bir göstergesi.” Açıkçası, Recep Tayyip Erdoğan’ın diktatörlük hevesi, halife sultan olma tutkusu; Türkiye’nin tüm değerlerinin CHP’li Birgül Ayman Güler, “cemaat” diye adlandırılan yapının, balinalara yapışıp yaşayan kabuklu canlılar gibi, önce DSP’ye, sonra AKP’ye, şimdi de CHP’ye yanaştığını belirtip bir tarihsel uyarıda bulunuyor: “CHP, ülkenin kurtarıcı ve kurucu partisidir. Yalnızca kendi seçmenlerince değil, başka partilerin arkasından giden seçmenler bile, ülkenin ve ulusun varlığıyla ilgili en temel ilkeler söz Sol Cephe Kaderimiz de Aynıymış türban ve çarşaf altında soyulmasına neden olmuş, tarikatların çıkar çatışmaları yüzünden devlet yönetilemez, erkler çalıştırılamaz duruma düşmüştür. Alanlarda toplama kalabalıkların şakşakçılığı, hançereyi yırta yırta atılan boş nutuklar bu gerçeğin üstünü örtemez. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana “gericiliği” tehdit algılamasında neden birinci sıraya koyduğu şimdi daha iyi algılanıyor. Bugün yaşadıklarımız, dileriz, din simsarlarına kolay kananlar ile “yetmez ama evet”çi kokoşlar için bir demokrasi dersi olur... Aramızdaki tek paylaşılamayan şeyin yalnızca “yoğurt” olduğunu mu düşünüyorsunuz. Baklava, yemek adları, Türk sanat müziği, âdetler ve hayata bakışlar birbirinin içinden çekilip çıkarılmış iki hayat sanki. Hangi ülkeden bahsettiğimi anladınız sanırım. Tabii ki Yunanistan’dan bahsediyorum. İç içe yaşanan yüzlerce yıldan, birbirine benzeyen iki farklı etnik ve dinden gelen topluluklardan bahsediyorum. Türkiye’de doğmuş, daha sonra Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmış bir dostumuzla yaptığımız sohbeti size aktarmak istiyorum. O dönemde kriz daha başlamamıştı ama Atina sokakları yangın yerine dönmüştü. Kendisi de gazeteci olduğu için neler olduğunu öğrenmek istediğimi söylediğimde bana dönerek sözüne başlamıştı. “Şu anda sizin de bizden pek farkınız yok. Siz de Ergenekon ve Balyoz gibi davalarla uğraşıyorsunuz. Bu davaları bir siyasi hesaplaşmaya doğru çevirmek üzeresiniz. İstersen ben sana biraz geriye dönerek bir analiz yapayım da sen de neler yaşanacağını bil” demişti. “Sizin yaşadıklarınızın bizimle ne alakası var” dedim ama sonra anladım ki aslında çok erken konuşmuşum. “Biz aslında üçüncü Cumhuriyet dönemini yaşıyoruz. 1963’te başlayan darbeyi 1974 yılında bastırdığımızda güç dengeleyici olarak polisi koymuştuk. Açıkçası darbeyi önlemek adına yaptığımız bu süreç bir cadı avına dönüşmüş ve birçok insan da suçsuz yere ceza almıştı. Askerler sokaklarda üniformalarıyla gezemiyor hale gelmişti” dedi ve devam etti. “Ama o dönemde bu ayrıntı bizim için çok önemli değildi. Sonunda aklanmak için bir bedel ödüyorduk, bu da görmezden geleceğimiz bir bedeldi bizim için” dediğinde yok artık demeye başlamıştım. Bizde de “safra temizliyoruz” sözleri aklıma gelmişti. “Sonra baktık ki iş polis devletine doğru gitmeye başladı. Polislerin baskısından kurtulmak için yargı erkini kullanmaya karar verdik. Dönemin önemli savcıları büyük müdahalelerle derin yapılanmaları yok ettiler. Usulsüz ve keyfi uygulamalar sonucunda aslında birçok insanın haksız yere suçlandığını fark ettik” dedi. Bir nefes aldı ve sürdürdü anlatmayı. “İşin doğru yönü sanırım yargı sisteminde diyerek onun arkasında durmaya karar verdik. Bu arada demokrasinin arkasında durmak kimsenin aklına gelmiyordu. Siyasetçiler de sorun çözmekten çok kayıkçı kavgası peşindeydiler. Ayrıca bizim siyasetçi profili, önce giden sonra da dönenlerden oluşurdu. Hep aynı kişiler arasında döner durur bizim siyasi kaderimiz” dediğinde artık söyleyecek sözüm yoktu. “Yargının arkasında durunca gün geçmedi ki siyasete müdahale olmasın. Tartışmalar bu sefer yargı üzerinden gelişmeye başladı. Yargıya güven azaldıkça ve kararları sorgulandıkça insanlar sokaklara daha fazla çıktılar. Çıkanlar önce yürüdü, sonra şiddete başvurmaya başladı. Sonunda geldiğimiz nokta anarşist olmaktı. Artık bir kesim devleti hiç tanımıyordu. Çünkü devletin de onları tanımadığını düşünüyordu.” Bu konuşmanın üzerinden sanırım üç sene geçti. Bu arada Yunanistan iflas etti ve insanlar yardım kuruluşları önünde uzun kuyruklar oluşturmaya başladı. Gelinen bu noktadan nasıl geriye dönüleceğini onlar hâlâ bilemiyor ama arkadaşım “Biz sizin önünüzde mayın eşeği gibi ilerliyoruz. Bu kadar aptal olmayın, aynı mayınlara siz de basmayın. Doğru çözümün sivil toplum örgütlerini aktifleştirerek siyaset yapmak olduğunu anlayın” demişti. Sizce “yoğurt” kavgası varken “demokrasi” kavgasına gelebilir miyiz? Yoğurdun isim hakkı için uğraşırken demokrasinin hakkını verebilecek miyiz? Yelken Kumpas Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan, ABD’ye sığınmış vaizin cemaatini “kendi ülkesinin milli ordusuna kumpas kurmakla” suçluyor. Demek ki; laik, ulusal orduyu yıkmak için epeydir “kumpas darbe planı” yürütülüyormuş. Mansur Yavaş gibi kimi sağdan isimlerin aday yapılmasında önemli rol oynayanlar arasında, geçmişte DYP’li Tansu Çiller’e danışmanlık yapan, son dönemde de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanlığını üstlenen ülkücü kökenli Şükrü Karaca’nın adının önde geldiği biliniyor. Karaca’nın, daha partide tartışılmadan Mansur Tam Destek Yavaş’ın Ankara’dan aday olacağını duyuran tweeti nedeniyle danışmanlıktan istifa ettiği duyurulmuştu. Edindiğimiz bilgiye göre, bu istifa henüz CHP yönetimi tarafından kabul edilmemiş. Bir küçük bilgi daha: Kampanyayı yürütecek ekonomik gücü olmadığını bildiren Mansur Yavaş’a, CHP yönetimi “Her şeyi biz karşılayacağız” diyerek tam destek sözü vermiş. olunca CHP’nin tavrına Tarihsel Uyarı konusu bir göz atar. Yüreğine düşen bir tedirginlik varsa, o tedirginliği CHP’nin tavrına bakarak ateşler ya da bastırır. CHP, işte bu güveni yitirdiği anda ‘tarih sahnesinden çıkar’. Düşer ve bir daha da kalkamaz. Cemaat ile herhangi bir işbirliği CHP’yi öyle düşürür ki, bu durum, yalnızca CHP’nin yok olması değil, Türkiye’nin geleceğinin kararması sonucunu yaratır.” GÖRÜŞ HİKMET ALTINKAYNAK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Hiç Durmadan Yürümek… Özgürlüklerden yana Türkiye’yi sevince boğan olay sonunda gerçekleşti. Mustafa Balbay arkadaşımız özgürlüğüne kavuştu. İlk demeçleriyle, ilk adımlarıyla “bir Mustafa Balbay” olarak girip “bin Mustafa Balbay” olarak içerden çıktığını gösterdi. Dile kolay 4 yıl 277 gün! Hoş geldi, safa geldi… Kendi de doğal olarak çok sevinçli, ama üzüntülü de… İçerden yalnız çıkışını içine sindiremediğini dile getirerek sanki içerde kalan arkadaşlarının üzerine kapıları kapatıyormuş duygusuna kapıldığını vurguladı, üzüntülerini anlattı ve içerde haksız yere yatanların özgürlüklerine kavuşmaları için sürekli mücadele edeceğine söz verdi. Bu durum Nâzım Hikmet’in “Yürümek” şiirini aklıma getirdi. Mustafa Balbay da aslında tıpkı bu şiirde olduğu gibi yürümesini hiç durdurmamıştı. Gazeteciliğini, yazarlığını cezaevinde de sürdürmüştü. Buna şimdi bir de milletvekilliği eklenince, sorumluluk alanını daha da genişletti. O hiç durmadan yürüyor. Sevinçli de olsa, hüzünlü ama güçlü yürüyor. Hak ettiği büyük bir sevgi yumağıyla özgürlüklerden yana, haksızlığa, adaletsizliğe karşı olan tüm Türkiye onu kucaklıyor. Bu saptamayı yapıp ben de Sevgili Mustafa Balbay’a yürekten geçmiş olsun diyorum. Nâzım Hikmet’in “Yürümek” şiirini de onunla, içerdekilerle dışardakilerle özgürlük, demokrasi adına mücadele veren herkesle ve sevinçle paylaşmak istiyorum. YÜRÜMEK yürümek; yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye karanlığın gözüne bakarak yürümek!.. yürümek; dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek!.. yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek!.. yürümek; yürekten gülerekten yürümek... HARBİ SEMİH POROY BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK SOLDAN SAĞA: fhakancelik@mynet.com SEDAT YAŞAYAN T.C. MERSİN 7. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: Mersin İl, Mezitli İlçe, 159 Ada No, 34 Parsel No, TEPEKÖY Mahalle/ Mevkii, KÖYİÇİ MEVKİİ Köyü, Mersin İli. Mezitli İlçesi, Tepe Köy, Köy İçi Mevkii Tepeköy Belediyesi 1/1000 ölçekli imar plan içerisinde 176,76 m2 KARGİR DÜKKAN VE ARSA vasfında kayıtlıdır. Belediye hizmet binasının güneydoğu karşısındadır, köy kahvesine komşudur. Bina yüksekliği 6,50 m, 2 kata müsaadelidir. Parsel içerisinde tek katlı bina mevcuttur, belediyenin altyapı hizmetlerinden yararlanmaktadır. Bina belde merkezinde olup, ticari yönden hareketli yerdedir. Parsel üzerinde tek katlı 85,00m2 oturumlu bir bina bulunmaktadır. Binanın dış cephesi sıvalı ve boyalı, üzeri gezilebilen düz dam çatılıdır. Mevcut binanın merdiven haricinde kalan kısmının tamamı dükkan olarak kulanılmaktadır. Dükkanın duvarları sıvalı ve boyalı, zemini karo kaplı, açık olan güneybatı cephesi darabalıdır. Cephenin bir kısmı demir sac kaplıdır. Aynı parsel üzerinde 12 m2 oturumunda barakanın içi dışı sıvalı, üzeri çinko kaplı, zemin şap kaplıdır. Ön cephesi demir profilden pencere ve kapılıdır. Adresi: Boyacı Mahallesi, Gölpınar Caddesi, No: 172 TEPEKÖY Yüzölçümü: 176,76 m2 Arsa Payı: Dosya No: 2012/6357 Esas İmar Durumu: Tepeköy Belediyesi, 1/1000 ölçekli imar planı içerisinde ve meskun alan dahilindedir. Kıymeti: 116.514,00 TL KDV Oranı: %18 Kaydındaki Şerhler: Tapu kaydındaki gibi 1. Satış Günü: 05/03/2014 günü 10:2010:30 arası 2. Satış Günü: 31/03/2014 günü 10:2010:30 arası Satış Yeri: Mersin 7. İcra Müdürlüğü Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) gü nü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatına kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2012/6357 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 23/12/2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 80474) 1/ Yöneliş, eği 1 lim. 2/ Bir dinin 2 öğrenilmesi gereken inançları 3 nın ve tapınma 4 kurallarının tü5 mü... Bir göz rengi. 3/ Katışıksız, 6 arı... Afyonkara 7 hisar’ın bir ilçe8 si. 4/ Bir topluluğu siyasal alan 9 da etkilemek ve 1 2 3 4 5 6 7 8 9 coşturmak amacıyla yapılan yoğun ça 1 B İ L L U R İ Y E lışma. 5/ Boya ve ba 2 O B U A AMO K dana yapmakta kulla 3 Z A T İ S A L E nılan, silindir biçimli 4 U R S T İ L fırça... Üzüntülü dü 5 K E S İ Z E B U şünce durumu. 6/ Bir 6 İ M A M İ S kadın giysisi. 7/ TıpA R A ta en gelişmiş görün 7 H A N U T tüleme tekniğinin kısa 8 A K A R E T E R yazılışı... Ruh... Eski 9 S Ü N G E R İ Y E Mısır’da güneş tanrısı. 8/ Mekanik yollarla hareket ettirilen ya da kendi kendini yöneten aygıtlar için kullanılan sözcük. 9/ Herkesin gözü önünde yapılan... Fayda, kâr, menfaat. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir şeyi zihinde biçimlendirme. 2/ “Maun” da denilen büyük bir orman ağacı... Bir işte bir kimse ya da şeyin üstüne düşen görev. 3/ Fazladan kılınan namaz ya da tutulan oruç... Bir cetvel türü. 4/ Çin müziğine özgü bir tür flüt... Sevimli ve babacan kimse. 5/ Aydın’ın Sultanhisar ilçesine bağlı bir belde... Böcek ısırmasıyla oluşan yumru. 6/ Kazakistan’ın başkenti. 7/ Belli bir yeri olmayan, gezgin... Uzaklık işareti. 8/ Eski Mısır’da ölülerin koruyucusu olan tanrı. 9/ Yük taşımakta kullanılan, güvertesiz büyük tekne... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear