26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2012 PAZAR [email protected] 14 KÜLTÜR Bakan Günay’ın ‘Müşfik Kenter sahnede küfür etmezdi’ yolundaki sözleri tiyatro dünyasında tepkiyle karşılandı Özgür tiyatroya kısıtlama ? Günay’ın; Müşfik Kenter’i, “belden aşağı espriye tenezzül etmemiş, küfrü sahnede bir gülümseme vesilesi yapmaya kalkmamış” bir sanatçı olarak tanımlaması, tiyatronun özgürlüğüne sınırlamalar getiren bir yaklaşım olarak değerlendirildi. CEREN ÇIPLAK O, Müşfik Kenter Uzaktayken acı daha da büyüyor. Tarifsiz kederi tek başına omuzlamanın ağırlığı çöküyor üstünüze! Sokakta sağınızdan solunuzdan geçen ve sanki hiçbir şey olmamış gibi davranan insanlara kızıyorsunuz. Herkesin yakasından tutup sarsmak; “Hey farkında mısınız dünyanın en usta oyuncularından biri aramızdan ayrıldı?” diye haykırmak istiyorsunuz! “Hayatımız, ilk notası ölümle çalınan, bir dizi prelütten başka nedir ki?” diye not düşmüş Franz Liszt, “Prelütler” adını verdiği, şair Lamartine’e adadığı senfonisine… Prelüt yani başlangıç, giriş, peşrev… Sahnede Viyana Filarmoni Orkestrası, Riccardo Muti yönetiyor. Salzburg Festivali’ndeyim. Salonu dolduran binlerce dinleyiciye Müşfik Kenter’i anlatıyorum gözyaşlarımla; varsın onlar müziğin harikalığına ağlıyorum sansınlar… Sonra… Sonra ardından yazılan her şeyi okumaya çalışıyorum otel odama kapanıp. Ne söylense, ne yazılsa hep eksik kalacak… Tıpkı şimdi benim söyleyeceklerim gibi… Prelüt yani başlangıç, giriş… Müşfik Kenter, benim yaşamıma “Salıncakta iki Kişi”yle girdi. Onu ilk kez sahnede izlediğimde 12, 13 yaşlarındaydım... Okul tatilinde, İzmir’den İstanbul’a gelmiştik. İzmir’de tiyatro yoktu. İstanbul’da vardı. Tiyatro, İstanbul’a gelmek için başlı başına bir nedendi. Geldik ve “Salıncakta İki Kişi” oyununu gördüm. Büyülenmiştim, çarpılmıştım, o güne dek ben böyle bir şey görmemiştim. Karaca Tiyatrosu’nda oynuyordu. Ve gişenin önündeki kuyruklar taa Tünel’e kadar uzuyordu. O gün galiba hem Müşfik Kenter’e hem Yıldız Kenter’e âşık oldum. (Haklısın Sevgili Tilbe Saran: Bütün kadınlar, bütün kız çocukları ona âşıktı!) O gün bir de karar verdim. Bundan böyle hiçbir oyunlarını kaçırmayacaktım. Kent Oyuncuları kurulup her yıl İzmir’e turneye geldiklerinde, sonra meslek yaşamım boyunca da yakın takipçisi olacaktım. Nedir Müşfik Kenter’i bunca özel, bunca özgün, bunca farkı kılan? Yetenek, ustalık, yorum gücü, çalışma disiplini, sürekli çalışma? Elbet, bunlar var ama… Ama bunlardan öte bir şey söz konusu… Hani günlerdir herkes söylüyor ya, oynamadan oynamak diye… Ben bunu şöyle açıklıyorum, birçok kez de açıklamaya çalışmıştım: Bence onun yeteneği ve ustalığı, içgüdüsel. İçgüdüleriyle oynuyor. İçgüdüleriyle canlandırdığı kişiye ve duruma yaklaşıyor. İçgüdüleriyle “havayı kokluyor”, soruyor, arıyor ve buluyor… Sonra canlandıracağı kişiye ilişkin “bulduğu” bir doğruyu, bir gerçeği, yine içgüdüleriyle çoğaltıyor, büyütüyor ve onu özbenliğiyle buluşturuyor. Şunu demek istiyorum: Müşfik Kenter oynamıyor, oluyor. Sahnedeki varoluş biçimiyle bir oyunda canlandırdığı kişi, bir ve tek oluyor. Star olmanın yüceliğiyle, sıradan olabilmenin, hepimiz, içimizden biri olmanın yalınlığını, doğallığını bir ve tek kılışı belki de bundandı diyorum. “Salıncakta İki Kişi”den sonra bir çırpıda yüreğimi dolduranlar: “Öfke”, “Nalınlar”, “Çöl Faresi”, “Hamlet”, “Çicu”, “Mikado’nun Çöpleri”, “Vanya Dayı”, “Martı”, “İnsan Denen Garip Hayvan”, “İhtiras Tramvayı”, “Cyrano”, “Bir Garip Orhan Veli”, “Van Gogh”, “Konken Partisi”… Ve bu köşeye sığmayacak kadar uzun bir liste… Her bir oyun adı gözümün önünde binlerce perde açıyor, duyarlığımı, düş gücümü, düşüncelerimi kanatlandırıyor, içimdeki tiyatro coşkusunu körüklüyor. Teşekkürler Müşfik Kenter! Yaşamımızı aydınlattınız, çoğalttınız, zenginleştirdiniz! İyi ki vardınız ve varsınız. Sevgili Yıldız Kenter ve Kadriye Kenter’e, tüm tiyatroseverlere sabırlar diliyorum…. Bu akşam sahnede tutkularının peşinden koşan sanatçılar ve gençler Paris’in bohem yaşantısında düşlerle düşüşler arasında, umutla yanılsama arasında sürüklenip giderken (Puccini’nin “La Boheme” Operası’nda) içlerinden biri, Mimi ölecek… Salzburg Mimi için bir kez daha ağlayacak… Oysa ben… Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, “Müşfik Kenter, hiçbir zaman belden aşağı espriye tenezzül etmedi” sözleri, tiyatro sanatına sınırlamalar koyma anlayışının bir yansıması olduğu gerekçesiyle sanat dünyasından tepki aldı. Günay, önceki gün Aydın Arkeoloji Müzesi’nin açılış töreninde Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, geçen günlerde yitirdiğimiz usta tiyatro sanatçısı Müşfik Müşfik Kenter’in Şükran Güngör’le birlikte rol aldığı ‘Fehim Paşa Konağı’ oyunundan... Kenter için başsağlığı mesajında lışmış gerçek bir hocaydı” söz“Müşfik Kenter, hiçbir zaman lerine yer verdi. belden aşağı espriye tenezzül etBakan Günay’ın Müşfik Kenmemiş, küfrü sahnede bir gü ter’in uğurlandığı gün yaptığı bu lümseme vesilesi yapmaya kalk “iyi aktör” tanımlaması, tiyatro mamış, hem dünya klasiklerini dünyasında tepkiyle karşılandı. hem de bizim sesimizi, nefesimizi, Tiyatro sanatçıları, özellikle de dünyaya çıkarmaya çaalternatif tiyatro top lulukları cinsel içerikli, küfürün bolca kullanıldığı “sert” oyunlar sahnelediğini vurgularken; kimi sanatçılar da bakana, David Harrower’ın 2007’de En İyi Yeni Oyun dalında Laurence Olivier Ödülü’ne değer görülen ve birkaç yıl önce İstanbul’da Tiyatro DOT’un sahnelediği “Karatavuk” oyununu seyretmesini tavsiye etti. Kent Oyuncuları’ndan Mehmet Birkiye, Kenter’in “Fehim Paşa Konağı” oyununda küfür kullandığını belirtirken; Ferhan Şensoy da küfrün geleneksel tiyatromuzda, KaragözHacivat’ta da bulundusğunu, İsmail Dümbüllü’nün de çok güzel küfrettiğini vurguladı. Günay daha önce de sahnede, metinde olmayan ifadelerin, sokak dilinin kullanılması, siyasi esprilerin yapılmasını, “müstehcen” sahnelerin olmasını “biriki sahne tatmini” olarak nitelemiş ve tiyatro dünyasından tepki almıştı. ‘Çok tatlı küfür ederdi’ Mehmet Birkiye (Kent Oyuncuları yönetmenlerinden): Küfürü ve belden aşağı espriyi prim yapmak adına amaçsızca kullanmazdı tabii. Oyunda karakter gerektiriyorsa galiz olmayan küfürler de kullanmıştır. “Fehim Paşa Konağı”nda küfür kullandı mesela. Cinsel hayatı, cinsel kimliği anlatan “Aşk Çemberi” oyununu sahneledi... İyi bir aktörü anlatmak için küfür kullanıp kullanmaması ölçü değildir. Sayın bakanın, küfredilmeyen tiyatro iyi tiyatrodur anlamına gelecek bir söz etmek isterken Müşfik Kenter’in adını kullanması da tuhaf. Bu, Müşfik Kenter’i belli bir siyasi açıya çekmektir. Müşfik Abi hayatta da çok tatlı küfür ederdi ama, gerektiği zaman. ‘Hamlet küfretmez mi?’ Sami Berat Marçalı (ikincikat ): Bakanın bu açıklamayı yaparken bizim pencerimizden düşündüğüne inanmıyorum. Sanat dediğin şey özgürdür, kısıtlamalara gelmez. Kabuğundan çıkmaya çalışır, yoksa anlamsızdır. Bir şeyler tartışır, yeni fikirleri vardır. En önemlisi de bizimle vardır. Yeri geldiğinde küfür edecek, saçma konuşacak; yeri geldiğinde de bir bakan diliyle konuşacak. Bakanımız da bu açıdan düşünürse sanatı anlama noktasında kendine yeni pencereler açacak. Ne yani, Hamlet’in küfretmediğini mi düşünüyor? ‘Düşüncenin yersizliği’ Aydın Orak (tiyatro yönetmeni, oyuncu): Sayın bakan tiyatronun hayatın aynası olduğunu biliyor ve şu hayatta küfürün de şiddetin de hayatımızda var olan bir gerçek olduğunu unutuyor. Küfür de nasıl ki hayatın bir parçası ise tiyatronun da bir parçasıdır. Ucuz yaklaşımlar dışında hiçbir tiyatrocu oyunda küfür kullanayım, belden aşağı çalışayım diye yola çıkıp oyun dramaturjisini kurmaz. Müşfik Kenter’in de oyunlarında özellikle küfür olsun veya olmasın diye bir kaygı taşımadığını biliyoruz. Oyun metinlerinden “küfür”leri çıkarıp sahneleyeyim dememiştir. ‘Alkış almıştı’ Ferhan Şensoy (Ortaoyuncular; tiyatro oyuncusu, yönetmeni ve yazar): Bu gereksiz ve saçma bir tutum. Müşfik Abi’nin bir oyunda mükemmmel bir hassiktir deyip müthiş alkış aldığını hatırlıyorum. Küfür, Ortaoyuncular’da, geleneksel tiyatroda, Karagöz Hacivat’ta da vardır. Küfür bıçak sırtıdır. Yanlış söylerseniz müstehcen olur. Öyle bir söylersiniz ki seyirci alkışlarsa bunda bir yanlışlık olmaz. Böyle bir ölçüt de vardır. Cıvıklığa ben de karşıyım tabii. İsmail Dümbüllü de çok güzel küfür ederdi ve halk alkışlardı. ‘Sanatın referansı estetik’ Murat Daltaban (Dot Tiyatro): Referanslarınızı göreceli kabul edilmesi gereken kurumsal ahlaktan alırsanız bu kadar sıradan ve tribünlere cümle kurarsınız. Sanat, kurumlar üzeri bir evrendir ve referansı estetiktir. Estetikse yüzyıllardır tartışılan felsefi bir problemdir. Bayağılığın hikâyesine gelince, belden aşağının hayattaki karşılığı her zaman göründüğü kadar basit olmaz. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yeni Telif Yasası’nın içeriğini Cumhuriyet’e açıkladı: Yeşilçam artık ‘sahipsiz’ değil Beşir Göğüş anıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 17 Ağustos 1999 Yalova depreminde yaşamını yitiren Dil Derneği kurucu üyesi, dil devriminin ödünsüz savunucusu, eğitimci Beşir Göğüş ile eşi Cemile ve kızı Sezer Göğüş mezarları başında anıldı. Göğüş’ün ailesi, Dil Derneği üyeleri ve dilseverlerin katılımıyla yapılan anma toplantısında; Beşir Göğüş’ün dil devrimine olan bağlılığı, erdemli, saygın kişiliği, dilbilim ve düşün alanındaki yetkinliği anlatıldı. Dernek Başkanı Sevgi Özel, buluşmada yaptığı konuşmada Beşir Göğüş’ün, yalnız dilin gelişimine değil, doğru düşünen sağlıklı kuşaklar yetişmesi için ülkenin eğitim siyasasına da büyük katkılar yaptığını belirtti. Göğüş’ün kızı Dilek Göğüş Ülgüray da konuşmasında Dil Derneği’nin dayanışmasından, bu birlikteliğin acılarını biraz olsun azaltmasındaki katkısından duydukları kıvancı dillendirdi. SELDA GÜNEYSU ANKARA Başta Yeşilçam oyuncuları olmak üzere pek çok sanatçının, özellikle son yıllarda, “sosyal güvenceleri olmadığı gerekçesiyle hastane masraflarını ödeyemediklerine” ya da “maddi sıkıntı yaşadıklarına” tanık oluyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı, hazırladığı yeni telif yasasıyla “Zor durumdaki sanatçılara devlet neden yardım etmiyor?” tartışmalarına son noktayı koyacak adımı atmaya hazırlanıyor. Cumhuriyet’e, yeni Telif Yasası’nın içeriğine ilişkin bilgi veren Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yeni düzenlemeyle “devrim yaratacak uygulamaları yaşama geçireceklerini” belirterek, bu uygulamalardan en önemlisinin “ihtiyaç sahibi sanatçılar için fon oluşturulması” olduğunu kaydetti. “Son yıllarda basına sık sık, bir dönem Türkiye’ye çok iyi eserler kazandıran, filmlerde oynayan sanatçılarımızın hastane masraflarını ödeyemedikleri ya da geçim sıkıntısı yaşadıkları gibi haberler yansıyor” diyen Günay, yeni Telif Yasası’yla bu türlü ihtiyaç sahibi sanatçılarımız, ayrıca fikir ve sanat eserleri kapsamında eserleri bulunan, korunan tüm kişiler için de bir fon oluşturacaklarını açıkladı. ? “Son yıllarda basına sık sık, bir dönem Türkiye’ye çok iyi eserler kazandıran, filmlerde oynayan sanatçılarımızın geçim sıkıntısı yaşadıkları gibi haberler yansıyor” diyen Günay, yeni Telif Yasası’yla ihtiyaç sahibi sanatçılarımız için bir fon oluşturacaklarını açıkladı. “Böyle bir şey ilk kez bizim bakanlığımız döneminde yapılacak” diyen Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında bakanlık daha önce de sanatçılara maddi destekte bulunuyordu, lakin daha sonra bu kaynak kaldırıldı. Son kanun hükmünde kararnamelerle bakanlığımıza bağlı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü ikiye ayrılınca, Telif Hakları Genel Müdürlüğümüzce yeni Telif Yasası üzerinde çalışmalara başladık. Bu fondan oyuncular, ebru ve hat sanatçıları, senaristler, şarkıcılar, ressamlar, heykeltıraşlar, yani her tür sanatçı yararlanabilecek.” Günay, fon uygulamasının nasıl olacağına ilişkin bilgiler de verdi. Şu an “Fikir ve Sanat Eserleri Yasası” kapsamında, “kopyalama harcı” adı altında bir paranın bakanlığa aktarıldığını, bu paranın mevcut durumda fikir ve sanat eserlerini güçlendirmede, korsanla mücadele il denetim komisyonlarının giderlerinde kullanıldığını belirten Günay, “AB’ye göre bu harçtan elde edilen gelirin eser sahiplerine ödenmesi gerekiyor. Şimdi bu fonun yüzde 40’ını eser sahiplerine ödeyeceğiz yeni oluşturulan telif birlikleri eliyle. Bu orandaki tutarın yüzde 10’unu ayırıp, ayrı bir fon oluşturup, ihtiyaç sahibi sanatçılara, bir komisyon aracılığıyla, talepte bulundukları takdirde destek vereceğiz” diye konuştu. Günay, söz konusu uygulamadan yararlanacakları da meslek örgütlerinin yazısı doğrultusunda ilgili komisyonca incelendikten sonra belirleneceğini kaydederek, “Zor durumda olan sanatçının bu durumunu bize bildirmesi, gerekli belgelerle durumunu ve sanatçı kimliğini kanıtlaması yeterli” dedi. ‘Sunal kararı yanlış yorumlandı’ Günay, son dönemde Kemal Sunal’ın filmlerinin çeşitli televizyon kanallarında yayımlanmasına ilişkin ailesinin açtığı telif davasına da değindi. Kemal Sunal’ın ailesinin davayı 2006’da açtığını, davanın çok geç sonuçlandığını kaydeden Günay, davanın “yanlış yorumlandığını” da vurguladı. Dava sonucunun “tüm filmler için geçerli olacağı gibi kamuoyunda bir yanılgı olduğunu” dile getiren Günay, bu davanın bireysel olduğunu belirterek, “Yeni Telif Yasası’nda bu tür telif hakları için de çeşitli düzenlemeler yer alacak. Üzerinde çalışıyoruz” dedi. Bir çocuk daha okusun diye TÜRK KALP VAKFI Çocuk Kardiyolojisi Türk Kalp Vakfı Kalitesi ve Titizliğiyle Hizmetinizde 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr 21.YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212 274 15 02 0212 213 74 02 Fax: 0212 275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası Osmanbey Şubesi 00158007287986476 C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear