22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 25 EYLÜL 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Yazı masamın başına geçip bilgisayarımı açtım. Canım yazı yazmak istemiyordu. İçimde karmakarışık bir duygu yoğunluğu vardı... Çarşamba günü Umur Talu’nun, Bekir Coşkun’un “bertaraf edildiğini”anlatan yazısının başlığını anımsadım birden: “İçim Acıdı!” Benim de canım yanıyor, yüreğim kanıyordu. Emin Çölaşan atıldığında da “canım acımıştı” benim, Mine Kırıkkanat, Haluk Şahin, Funda Özkan ve Mehmet Ali Kışlalı da... Mine Kırıkkanat, on gün önce gazeteye uğramış, uzun uzun sohbet etmiştik... Bekir’le İbrahim Yıldız ve ben, Haluk Şahin’le Orhan Erinç konuşmuştu. Gazeteciler karanlık suların içinde aydınlığı aramaya çıktıklarında başlarına neler gelir çok iyi biliyordum. Karanlık sular ve ölü kentler.. Kazaya uğramış yıldızları ararım gökyüzüne bakarken. Sabahları martı çığlıklarıyla uyanırım. Gazetecilik böyle bir meslek... 12 Eylül faşizmini bire bir yaşadım... Ne hukuk vardı ne demokrasi... Gazeteler kapanırdı bir buyrukla. Gazeteciler tutuklanır, aydınlar, sendikacılar, üniversite öğrencileri, işçiler gözaltına alınırdı. Ya şimdi? Gazeteler kapanmıyor ama patronlara yüklü vergi cezaları geliyor... Yaşamını gazeteciliğe adamış meslektaşlarımız işten atılıyor, kimileri Silivri’de yatıyor... Demokrasi ve hukuk bu demek! Umur Talu’nun deyişiyle, bir yandan demokrasi, hoşgörü diyeceğiz, öte yandan muhalif gazetecilerin çanına ot tıkayacağız, patronlara baskı yapıp işine son vereceğiz. Bir gazeteci iktidar yandaşlığı yapmaz! Bekir Coşkun’u yıllardır tanırım... Hiçbir siyasal iktidarın yağdanlığını yapmadı. Zamanı geldi Demirel’i, Ecevit’i, Özal’ı eleştirdi; zamanı geldi İnönü’yü, Baykal’ı, Çiller’i, Türkeş’i, Erbakan’ı, Yılmaz’ı. O bir gazeteciydi, yağdanlık değil! Hiçbir siyasal iktidar kalemini satın alamadı, hiçbir patron ona iş takipçiliği yaptıramadı. Ne askeri darbeleri savundu, ne sivil faşizmi, ne muhtıraları. Bekir tıpkı Türkan Saylan ve benim gibi “Ne şeriat ne darbe” diyenlerdendi. Sapına kadar laik, demokrat ve özgürlükçüydü Bekir... Şimdi onu “darbeci” diye yaftalamaya çalışanlar, şöyle bir aynaya baksınlar. Bildiği yolda yürüdü, laik demokratik cumhuriyeti savundu... Hep ama hep ezilenden yana oldu, ezenden yana değil! Bekir, emeğin örgütlü gücünü savundu, Mustafa Kemal’in “tam bağımsızlık” ilkesinden, demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden yana tavır koydu, din bezirgânlarının, tarikat şeyhlerinin maskesini düşürdü. AKP iktidarı muhalif gazetecilerden, yazarlardan, aydınlardan öç almak için her yolu geçerli kılıyor. Yaşadıklarımızı Umur, çok güzel anlatmıştı yazısında... Gerçekten olup bitenlere, gazeteci yazarların yazılarının “sansür” edilmesine, yöneticilerin “bunu yazma bir başka konuyu yaz” ricasına tepkim şu benim: “İster sağcı, ister solcu, ister orta yolcu, ister tarikatçı, ne olursak olalım, bu gidişe karşı çıkmazsak, bizler bir ormanın içinde ağaçlarız, orman yanmaya başladı ve bir gün hepimiz birden yanarız. Çünkü iktidarlar gelip geçicidir. Bugün Bekir, yarın bir başka iktidarda başkası...” Demokrasi bir yaşam biçimidir, AKP iktidarının oyuncağı değil! Düşüncelerimiz aynı olmayabilir... Dedim ya biz gazeteciler aynı ormanda birer ağacız. Mine Kırıkkanat’ın, Haluk Şahin’in ve öteki meslektaşlarımızın yazdıkları yazılar yüzünden işlerinden iktidar baskısıyla atılmalarına öfkeleniyorum. Gazetecilerin düşüncelerine katılmak zorunda değilsiniz. Darbe dönemlerinde yaşananların daha fazlasını yaşıyoruz bugün. 28 Şubat’ta “Şu şu kişileri gazeteden çıkarın” diyenlere “Hayır çıkarmayız” diyen İlhan Selçuk, Orhan Erinç ve bendim... O dönemde meslektaşlarımız kovuldu... Cumhuriyet’ten tek kişinin işine son vermedik, asker buyruğuna “hayır”dedik. Umur Talu, Bekir Coşkun’la “sütun kavgası” yaptı ama şimdi “içim yanıyor” diyor. Çünkü Umur bu mesleğe muhabirlikten başladı, yazıişlerinde çalıştı, genel yayın yönetmenliği yaptı. Bizler bu köşelere “paraşütle” inmedik; Umur gibi, Emin gibi, Bekir gibi, Mine gibi, uzun bir yolculuktan sonra geldik. Kimimiz işkenceden geçti, kimimiz hapis yattı. Kalemlerimizi, insanlık onurumuzu hep koruduk... Hem askeri hem de sivil vesayete karşı çıktık. Ne diyor Umur Talu: “Ayrı yazıların insanı olsak bile, aynı dünyanın gazetecileriyiz.” Bir siyasal iktidar öç alma duygusuyla ne demokrasimizi geliştirebilir ne de temel hak ve özgürlükleri. Gazeteci gerçekleri ve doğruları okura aktarmak zorundadır. Düşüncelerine, eleştirilerine karşı çıksanız bile, oturup ders çıkarmanız gerekir... Susmayın! Sustukça sıra size de gelecek! POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Vicdan Yarası... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Hâkim ve savcõlar, HSYK için ‘gizli liste’ hazõrladõğõ iddia edilen Adalet Bakanlõğõ’na tepki gösterdi ‘Gizli liste’ rahatsızlığıALİCAN ULUDAĞ ANKARA - Adalet Bakanlõğõ’nõn HSYK üyelikleri için “gizli liste” ha- zõrladõğõ iddiasõ, bazõ hâkim ve savcõlar arasõnda rahatsõzlõk yarattõ. Bakanlõ- ğa “HSYK üyeliği seçimlerine mü- dahil olmayın” çağrõsõnõ yapan hâkim ve savcõlar, “Bakanlık yargıyı ele ge- çirmekte neden bu kadar istekli aca- ba? Neden bizi bize bırakmazlar? Neden ağır abi rolüne soyunurlar hep” sorularõnõ yöneltti. Bir hâkim de bakanlõğõn kendilerine laptop dağõt- tõğõnõ kaydetti. Yargõ kulislerinde, bakanlõğõn ara- larõnda Personel Genel Müdürü ile Müsteşar Yardõmcõsõ’nõn da bulun- duğu 11 ismi HSYK adaylõğõ için des- teklediği konuşuluyor. Bu durum, adalet.org sitesine de yansõdõ. Bura- daki eleştirilerden bazõlarõ şöyle: ? Lütfen HSYK üyeliği seçimleri- ne müdahil olmayõn. Hiçbir büro- kratõnõzõn da aday olmayacağõnõ açõk- layõn. Siz bunu yaparsanõz diğer der- nek ve gruplarõn da aynõ şekilde dav- ranacağõndan şüphem yok. Yeni sis- temi başlamadan bitirmek istemiyor- sanõz bunu yapõn. Hâkim ve savcõla- rõ bölmeye kimsenin hakkõ yok. ? Anayasa değişikliği ne için ya- põldõ? “Hayır diyenler aday olma- sın” baskõlarõ ne diye var? Elbette mü- dahil olunacak, elbette bölmeye uğ- raşõlacak. Anlatmaya çalõştõğõmõz bu günler değil miydi? Biz uyanalõm ve bu oyuna gelmeyelim. Oylarõmõzla bu oyunu bozalõm. ? “Bir kez (bile), yargıya karış- mamak gerektiğini biliyorlardır” di- ye umabilmeyi çok isterdim. Bu çağ- rõyõ umursamayacaklarõ belli. Çünkü kaç aydõr bu çalõşmanõn içinde ve iz- lerini gittikleri her kentte bõraktõlar. Di- lerim bu çağrõlardan sonuç alõrõz. ? Bakanlõk yargõyõ ele geçirmekte neden bu kadar istekli acaba? Neden bizi bize bõrakmazlar? Bu onurumu- za bir saldõrõ değil midir? Neden yek vücut olmayõz ki bakanlõğa karşõ? Vic- danlarõ onlarõ nasõl rahatsõz etmeye- cek? Bu arada kömür ve erzak file- leri bitmiş, bize laptop dağõttõlar. Öte yandan Yüksek Seçim Kuru- lu’nun (YSK), Resmi Gazete’de ya- yõmlanan genelgede adaylarõn pro- paganda yapmalarõnõ yasaklarken, sadece adaylarõn özgeçmişleri, bu iş için tahsis edilmiş bir internet sitesinde yayõmlanacak. ‘Suçu ve suçluyu övme’ gerekçesiyle 2 yõla kadar hapis istemiyle hakkõndadavaaçõlanTürkhalkmüziğisanatçõsõPõnarSağ’dantepki ‘AKP samimi değil’ SİBEL BAHÇETEPE Türk halk müziği sa- natçõsõ Pınar Sağ hak- kõnda, geçen yõl Tun- celi’nin Nazimiye il- çesinde “Düzgün Ba- ba Festivali”ndeki konseri sõrasõnda yap- tõğõ bir konuşmasõnda “Artık dağlarımızda çatışmalar olmasın, ba- rış gelsin, kimse ölme- sin. Mercan Dağları’nda 17 genç silahsız öldürül- dü. Artık bu savaş son bul- sun, biz kendi memleketimiz- de özgürce gezebilelim, bu topraklara barış gelsin” dediği için “suçu ve suçluyu övme” gerekçesiyle 2 yõ- la kadar hapis cezasõ istemiyle da- va açõldõ. Sağ, her zaman barõş, kardeşlik ve özgürlüğün yanõn- da olduğunu, her sanatçõda da bu duyarlõlõğõn olmasõ gerektiğini belirterek, AKP iktidarõnõn açõlõm politikalarõnõ eleştir- di. Sağ, “AKP hükümeti sanatçı açılımları ya- parken, bizi söylemleri- miz nedeniyle yargılıyor samimi değiller. Ben on- ların açılımlarını destekle- miyorum, onlar da benim söylemlerimi desteklemi- yor” dedi. Sağ, ilk duruş- manõn geçen hafta Nazi- miye Asliye Ceza Mahkeme- si’nde görüldüğünü, davanõn 15 Ekim’e ertelendiğini anõm- satarak, sanatçõlarõn bulundu- ğu coğrafi bölgede halkõn sõ- kõntõlarõ ve sorunlarõnõn ya- nõnda yer almasõ gerektiğini söyledi. Põnar Sağ, “Burada şu karıştırıldı, barışı savu- nurken tek yanlı bir barıştan bahsetmiyoruz. Dünyadaki bütün değerler üzerindeki barıştan bahsediyoruz, ne- rede olursa olsun, kanın dö- küldüğü ne olursa olsun ona karşıyız” dedi. Sağ, 29 Mart seçimleri öncesinde yine Tun- celi’de bağõmsõz belediye baş- kan adayõ Murat Kur’un seçim mitinginde verdiği konserde, TKP/ML’nin kurucusu İbrahim Kay- pakkaya’yõ övdüğü iddiasõyla hakkõnda 5 yõl ha- pis cezasõ davasõ açõldõğõnõ belirtti. Yasal olarak suç- luluğu kanõtlanmamõş birileri hakkõnda konuştuğu için davalar açõlmasõna bir anlam veremediğini di- le getiren Sağ, hiçbir zaman suçlu ve suçluyu öv- me amacõnõn olmadõğõnõ ifade etti. Başbakan Erdoğan’õn 12 Eylül’de idam edilen gençlerin mektuplarõnõ okumasõ ve ağlamasõnõ ve AKP hükümetinin açõlõm politikalarõnõ eleştiren Sağ, şöyle devam etti: “Bu ülkede sanatçı diye adlandırılıyorsak, dü- şüncelerden dolayı bu tür cezalar almamız bi- zim ciddi ayrılmış net çizgilerimizin olduğunu gösteriyor. Bana açılımlar çok sahte geliyor, açı- lımlar beni açmıyor. Madem yüzyıllarca kız alıp verdik, aynı halaya durduk, bizim savaş ya da kan dökme gibi bir derdimiz olamaz.” G A Z E T E C İ L E R E Ö Z G Ü R L Ü K P L A T F O R M U ‘Basına yönelik ağır baskı var’ İstanbul Haber Servisi - Gazete- cilere Özgürlük Platformu, AKP ik- tidarõyla birlikte Türkiye’de basõna yönelik ağõr bir baskõ ortamõ yaratõl- dõğõnõ ve Ergenekon soruşturmasõ kapsamõnda birçok gaze- tecinin adil yargõlanma hakkõndan mahrum oldu- ğuna dikkat çekti. Medya dünyamõzõn içinde bulun- duğu gerçekleri değerlendi- ren ve 17 meslek kurulu- şunu bünyesinde toplayan ‘Gazetecilere Özgürlük Platformu’ dün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde (TGC) Orhan Erinç baş- kanlõğõnda toplandõ. Toplantõnõn ardõndan ya- yõmlanan deklarasyonda şu görüşlere yer verildi: “De- mokrasinin temel kurumu olan iletişim (basın, ifade) özgürlüğü, yaşanan son olaylarla, eskisinden daha ağır bir baskı dönemine girmiştir. Gerçek sebebini bilemeden ve adil yargı- lanma hakları ihlal edilerek uzun süre hapiste tutulan arkadaşları- mıza ek olarak şimdi medya or- ganlarını da tutuklayan bir dönem yaşanmaktadır. Bu son dönemin özelliği 26 Şubat 2010 tarihinde, ‘Köşe yazarlarõ her istediğini yaza- maz. Parasõnõ sen veriyorsun yazarõ- na sahip çõk, yazdõrma gönder’ diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın söz- lerinin uygulamaya konulmuş ol- masıdır. Nitekim bunun son somut örneği Habertürk ga- zetesi sütun yazarı Be- kir Coşkun’un gazete- siyle iş ilişkisinin kesil- mesidir. Kanıtı da Coş- kun’un işverenin ve gaze- te yönetiminin kendisin- den memnun olmasına rağmen ağır baskıya da- yanamayarak iş ilişki- sini sona erdirdiklerini ifade eden sözleridir. Be- kir Coşkun olayı sadece bu etkili kalemi değil, tüm ga- zetecileri ilgilendirmekte- dir. Çünkü bu örnekle tüm gazetecilere, sansürlerin en sinsi ve en kötüsü olan ‘otosansür’ dönemine girdi- ğimiz tebliğ edilmiş olmaktadır. Si- yasi iktidarı rahatsız eden kalem- lerin ve yayınların ‘bertaraf’ edil- mesine başlandığını gösteren bu ve benzeri örnekler, halen 175 ülke arasında ‘basõn özgürlüğü’ bakı- mından 122’nci sırada olan ülke- mizi, Kuzey Kore, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerin hizasına indirecek kadar vahimdir.” ‘Yõpratõlõyorum...’ Yaklaşõk 1 ay sonra yeni “Ma- vi Bir Düş” adlõ yeni albümünün çõkacağõnõ da anõmsatan Põnar Sağ, albümde soyadõnõ kullanma- yacağõnõ, bu nedenle bazõ çevre- lerce eleştirildiğini belirterek “Da- ha protest bir çalõşma yaptõğõm için kendi ismimle çõkma gibi bir risk aldõm. Amacõm üretimimle yaptõğõm mücadelede iyisiyle, kö- tüsüyle bedelini tek başõma öde- yebileceğim bir yola girmek, Sağ ailesinin soyadõna zarar verme- mekti. Kasedin tüm gelirini TA- YAD’lõ ailelere bõrakacağõm.” COŞAR: KABUL EDİLEMEZ Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Av. Vedat Ahsen Coşar, Adana Barosu’nun 2010-2011 staj eğitim dönemi açılışında yaptığı konuşmada, “Gizlice hazırlanan Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu listesi kabul edilemez” dedi. Coşar, genç stajyerlere, “Avukatlık Hukuku ve Meslek Ku- ralları” konulu brifing verdi. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Coşar, HSYK seçiminin bütün yetkili kurumların ortak görüşü doğrultusunda gerçekleşmesi gerektiğini belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear