Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 2010 PAZAR
14 PAZAR KONUĞU
EskiWashingtonBüyükelçisiFarukLoğoğluABD’yleilişkilerdegirilenyenidönemideğerlendirdi:
Atlantikötesirahatsõzlõklarciddiboyutta
Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’ni uzun
yõllar yürüten emekli diplomat Faruk
Loğoğlu’yla iki ülke arasõnda esen soğuk
rüzgârlarõ konuşuyoruz. Bir ilk olmasa da
Ankara’daki ABD Büyükelçiliği makamõ hâlâ
boş. Washington’dan son yapõlan atama ABD
Senatosu’nca kõrmõzõ kart gördü. Bu gelişmelere
ilişkin Loğoğlu şu önemli değerlendirmeyi
yapõyor: “Washington’da bugün Türkiye
bağlamında kapsamlı bir rahatsızlık var.”
- ABD yönetimi tarafından Ankara’ya
büyükelçi olarak atanmak istenen Frank
Ricciardone’yi ABD Senatosu veto etti. Atamaya
esas karşı çıkan da Kansas Senatörü Sam
Brownback oldu. Brownback üstelik Başkan
Obama’ya Ricciardone’nin güvenilmez bir
diplomat olduğunu anlatan bir mektup yazdı.
Bildiğim kadarıyla ilk kez bir ABD’nin Ankara
büyükelçi adayı böyle bir vetoyla karşılaştı.
Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
F.L. - Frank Ricciardone’nin ABD’nin yeni
Ankara Büyükelçisi olarak adaylõğõnõn Senato
onay sürecinde bir engele takõlmasõ Türk-
Amerikan ilişkilerinde son dönemde yaşanmakta
olan sõkõntõlarõn bir parçasõ ve sonucudur.
Aslõnda bu adaylõk Senato Dõş İlişkiler Komitesi
tarafõndan onaylanarak önemli bir aşamayõ geride
bõrakmõştõr. Ancak (Cumhuriyetçi Parti’den
muhafazakâr) Senatör Sam Brownback,
Riccirdione’nin adaylõğõnõn nihai onay yeri olan
Senato genel kuruluna inmesini engelleme
hakkõnõ kullanarak, onay sürecini geçici olarak
durdurmuştur. Senato bugünlerde yeniden
toplandõğõnda konu tekrar gündeme
gelebilecektir. Brownback 16 Ağustos tarihinde
Dõşişleri Bakanõ Hillary Clinton’a gönderdiği bir
mektupla itiraz gerekçesini bildirmiştir. Senatörün
itirazõnõn odağõnõn Riccirdione’nin, deneyimli bir
diplomat olmasõna rağmen, daha önce görev
yaptõğõ ülkelerde, özellikle Irak ve Mõsõr’da,
demokrasinin güçlenmesi hedefine ilgisiz kaldõğõ,
muhalefet gruplarõna destek vermediği hususu
olduğu kaydedilmektedir. Senatör, bu bağlamda
Türkiye’de mevcut siyasi durumun duyarlõ
olduğunu, iktidardaki Adalet ve Kalkõnma
Partisi’nin rejimin laik kökenlerinden
uzaklaşmakta olduğu izlenimini verdiğini, laik
muhalefetin göz ardõ edilmemesi gerektiğini,
önümüzdeki yõl ülkede hayati önem taşõyan
seçimlerde laik kesimin kendilerini gösterme
şansõna sahip olacaklarõnõ kaydetmiştir. Senatör
devamla, bu şartlarda ABD’nin “güçlü ikili
ilişkiler uğruna” hele ülkede muhalefet
partilerinin etkisiz hale getirilmeleri ihtimali
varken, Türkiye’deki iktidar partisine fiilen destek
anlamõna gelecek adõmlardan kaçõnmasõ
gerektiğini belirtmiştir. Senatör ayrõca
“Türkiye’nin İran’a yakınlaşması ve İsrail’den
uzaklaşmasının” ABD için sonuçlarõnõn henüz
yeterince değerlendirilmediğine de değinerek,
Türkiye bağlamõnda kapsamlõ bir rahatsõzlõk
olduğunu ihsas etmiştir.
Bu durumda Obama yönetimi, Senatör
Brownback’i ikna etmeye ve Riccirdione’nin
adaylõğõnõn Senato genel kuruluna götürülerek
onaylanmasõnõ sağlamaya çalõşacaktõr.
Senato’nun yönetim tarafõndan gösterilen
büyükelçi adaylarõnõn reddedilmesi sõk rastlanan
bir olay değildir. Galip ihtimal, Brownback’in
itirazõnõ kaldõrmaya razõ edilmesidir. Ancak sonuç
ne olursa olsun, bu gelişme Türk-Amerikan
ilişkileri bağlamõnda ABD Kongresi’nde hem
yoğun bir ilgi, hem ciddi kaygõlar olduğuna işaret
etmektedir. Amerikalõ senatörün laiklik vurgusu
ise Türkiye’de içerdeki ana eksen kaymasõnõn
artõk Washington’da dahi algõlanabilir hale
geldiğini göstermektedir.
ABD, İsrail’i Türkiye için feda etmez
- Türkiye’nin İran’la zenginleştirilmiş
uranyum takası anlaşması yapması, BM
Güvenlik Konseyi’nde İran’a nükleer gücü
nedeniyle yaptırımlar uygulanmasını öngören
karara hayır oyu vermesi ve İsrail’le ilişkileri
düzeltmemekteki ısrarının Ankara-Washington
ilişkilerini iyice germesini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
F.L. - Başkan Obama için Afganistan
meselesinin yanõ sõra İran konusu en öncelikli dõş
politika sorunudur. Arap-İsrail ihtilafõnõn çözümü
ise Obama için, iç siyaset saikleriyle de, ağõrlõklõ
dõş politika hedefleri arasõndadõr. Yine
Washington açõsõndan bir yanda İran meselesi ile
diğer yanda bir ulusal çõkar olarak tanõmladõğõ
“İsrail’in güvenliği” de birbirine bağlõ iki
konudur. Bu nedenlerle, Türkiye’nin son
dönemlerde İran ve İsrail’e yönelik politikalarõ
Washington’da derin hayal kõrõklõğõna ve ciddi
kaygõlara yol açmõş bulunmaktadõr. Türk dõş
politikasõnda eksen kaymasõ tartõşmalarõnõn
yoğunlaştõğõ şu günlerde yaşanan bu gelişmeler
ABD yönetimi ve Kongresi’nin Türkiye’yle ikili
ilişkilerin durumunu sorgular hale getirmiştir.
Türkiye ile ABD arasõndaki ilişkileri öteden
beri en çok ve yakõndan etkileyen unsurlardan
biri Türkiye-İsrail ilişkilerinin durumu olmuştur.
Türkiye-İsrail bağlarõ ne kadar güçlü olmuşsa,
ABD Türkiye’ye yaklaşõmõnda daha olumlu ve
rahat davranabilmiş, Ankara-Tel Aviv arasõnda
gerginlikler olduğunda ise, öncelikle ABD
Kongresi, hatta yönetim katõnda Türkiye’yle
ilgili sõkõntõlar yaşanmõştõr.
Gerek ABD yönetimi ve Kongresi’nde, gerek
İsrail devleti üzerinde ciddi ve sürekli etkiye
sahip olan Yahudi lobisi artõk Türkiye’nin
yanõnda değildir. Türkiye-ABD-İsrail ilişkileri
sacayağõnda Türk-İsrail ayağõnõn kõrõlmõş olmasõ,
Türk-Amerikan bağlantõsõnõ da zayõflatmõştõr.
Ancak hiçbir ABD yönetimi, Türkiye gibi
üçüncü bir başka ülke uğruna İsrail’i feda
etmeyeceğine göre, Türk-Amerikan
ilişkilerindeki mevcut gerginliğin yakõn bir
gelecekte giderilmesi ihtimali oldukça düşüktür.
Zira AKP iktidarõ da İran ve İsrail konularõndaki
bilinen yaklaşõmlarõnõ sürdürmekte kararlõ
gözükmektedir. Kimin doğru, kimin yanlõş
olduğundan bağõmsõz olarak, bunun anlamõ hem
Türkiye, hem ABD için önem ve öncelik taşõyan
İran ve İsrail konularõnda Ankara ve
Washington’õn farklõ çizgi ve beklentilerini
sürdürecekleri ve netice olarak ikili
ilişkilerindeki bu önemli gerginlik kaynağõnõn
devam edeceğidir.
Mullen’in Koşaner’i ziyaretinin anlamı
- Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun
Sinirlioğlu başkanlığındaki bir heyet
Washington’la ilişkileri yumuşatmak için
ABD’ye gitti. Ancak esas olarak ABD basınında
çıkan haberlere göre eli boş döndü. Bundan
sonda Ankara-Washington ilişkileri nasıl bir
dönemece girer?
F.L. - Müsteşar Sinirlioğlu’nun ABD
ziyaretinden “eli boş döndü” değerlendirmesi
yerinde değildir. Türk-Amerikan ilişkilerini
düzgün bir zemine oturtmak öncelikle karşõlõklõ
olarak siyasilerin görevidir. Teknik seviyedeki
temas ve danõşmalar, daha çok, siyasi liderlere
Türk-Amerikan ilişkileri bağlamõnda sunulan
görüş ve önerilerin sağlõklõ ve yapõcõ olmasõnõ
sağlama amacõna yöneliktir. Bu itibarla,
Büyükelçi Sinirlioğlu ve heyetimizin, ülkemizin
görüş ve beklentilerini ehliyetli biçimde
aktardõklarõndan emin olabiliriz. Bununla
beraber, Kongre kanadõyla bir görüşme
yapõlamamõş olmasõ ise iki taraf için de önemli
bir eksikliktir.
Ancak Ankara-Washington ilişkilerinin bundan
sonraki seyrini etkileyecek hususlar, hangi
seviyede hangi ziyaretlerin gerçekleştirildiği
değildir. Washington, Türkiye’ye daha gerçekçi
bir gözle bakmakta ve ilişkilerin daha da kötüye
gitmesini istememektedir. ABD Genelkurmay
Başkanõ Mullen’in yeni Genelkurmay Başkanõ
Orgeneral Koşaner’i ziyaretini Amerikalõlarõn
arayõ yumuşatma arzusunun bir parçasõ olarak
görmek gerekir. Ancak ilişkilerin seyrini
taraflarõn İran, Irak, Afganistan, İsrail, Ortadoğu
barõş süreci, Ermeni soykõrõm iddialarõ ve PKK
gibi ortak gündemlerindeki noktalara ilişkin
tutumlarõ olacaktõr. Bu açõdan baktõğõmõzda ise,
önümüzdeki dönemde iki ülkeyi tehlikelerle dolu
bir güzergâhõn beklediğini, ciddi bir yol kazasõna
uğramamak için taraflarõn çok dikkatli
davranmalarõnõ gerektirecek bir dönemin
eşiğinde olduğunu söyleyebiliriz. AKP
iktidarõnõn İslami değer ve kavramlara dayalõ
dünya bakõş açõsõnõn gereği olarak izlediği dõş
politika Türkiye’yi Batõlõ dost ve
müttefiklerinden uzaklaştõrmakta ve Türkiye’yi
giderek İslam ve Arap dünyasõnõn bir parçasõ
haline getirmektedir. Bu gidişat karşõsõnda
“stratejik ortaklık” veya Başkan Obama’nõn
“model ortaklık” olarak tanõmladõğõ Türkiye’yle
ilişkiler ABD için artõk aynõ anlamõ
taşõmamaktadõr. Bu kavramlar tarih olmuştur.
Şimdi ise Türk-Amerikan ilişkileri belirsizliklerle
dolu bir döneme girmektedir.
- Ankara’nın İsrail’le ilişkileri iyice bozması
ABD’deki Yahudi kuruluşlarının da tepkileriyle
karşılaşıyor. Son olarak American Jewish
Committee (AJC) İcra Direktörü David
Harris’in, “Türkiye’nin yön değiştirmesi bizi
üzüyor. Türkiye’nin doğal dost ve ortakları
İran, Suriye, Hamas ve Hizbullah mı?”
sözlerini nasıl karşıladınız?
F.L. - Türkiye-İsrail ilişkilerinde son dönemde
yaşanan ciddi gerginliklerin önemli bir sonucu da
ABD’deki güçlü Yahudi lobisinin Türkiye’den
uzaklaşmasõ olmuştur. Bu aşamada Yahudi lobisi
Türkiye aleyhine aktif faaliyet göstermekten
ziyade Türk-Amerikan ilişkilerine ve ABD
Kongresi’nde önem taşõyan Ermeni tasarõlarõ gibi
konularda Türkiye’ye yardõmcõ olmaktan imtina
etmekle yetinmektedir. Bu pasif tutum bile
Türkiye’nin çõkarlarõna ciddi ölçülerde olumsuz
etki yapmaktadõr. Temsilciler Meclisi Dõş
İlişkiler Komitesi’nde tek bir oyla kaybettiğimiz
Ermeni tasarõsõ oylamasõnõ, eğer Yahudi lobisinin
desteği olsaydõ, kazanabilirdik.
Türkiye’nin İran, Hamas ve Hizbullah
konularõndaki tutumu ve İsrail’le ikili ilişkilerinin
kopma noktasõna gelmesi Amerikan Yahudileri
arasõnda şaşkõnlõk, hayal kõrõklõğõ ve derin
kaygõlara yol açmõştõr. Ancak Yahudi lobisi
Türkiye’yi henüz gözden çõkarmak
istemediğinden ve Türkiye’yi kõşkõrtmamak için
rahatsõzlõklarõnõ ölçülü bir biçimde ifade etmeye
özen göstermektedir.
Önde gelen Yahudi kuruluşu AJC’nin
yetkilisinin bu gözlemi Yahudi örgütlerine
mahsus bir tepki değildir. ABD yönetimi içinde
ve Kongre’de de bu kanõda olanlar olduğu gibi,
Avrupa’da ve ülkemizde de bu görüşü
benimseyenler vardõr. Çünkü Türkiye artõk bir
Avrupa-Atlantik camiasõnõn bir üyesi değilmiş
de, Ortadoğu’nun bir Müslüman ülkesiymiş gibi
hareket ettiği izlenimi yaratmakta ve bu izlenimi,
dõş politika karar ve uygulamalarõyla bertaraf
etmek yerine, giderek güçlendirmektedir. Din
ideolojisine dayalõ ve ülkenin içindeki değişimin
dõşarõya uzantõsõndan ibaret olan bu dõş
politikanõn Türkiye’nin küresel konum ve
çõkarlarõna uzun vadede ciddi zararlar vermesi
kaçõnõlmazdõr.
Türkiye bölgenin kilit ülkesi olarak Arap-İsrail
ihtilafõnõn çözümünde çok önemli roller
oynayabilecek ve katkõlar yapabilecek birikim,
derinlik ve yeteneğe sahiptir. Ancak Türkiye-
İsrail ilişkilerinin bozulmasõ ve karşõlõklõ güven
ortamõnõn yok olmasõ nedeniyle Türkiye maalesef
kendi davranõşlarõ neticesinde kendini Ortadoğu
barõş süreci denkleminin dõşõna itmiştir. Nitekim
Filistin ve İsrail arasõnda bugünlerde başlayan
doğrudan görüşmeler vesilesiyle Mõsõr ve Ürdün
Washington’a davet edilirken, asõl orada olmasõ
gereken Türkiye bu şansõ yitirmiştir. Bu itibarla,
Ortadoğu bölgesinin istikrar ve refahõ için
Türkiye-İsrail ilişkilerinin karşõlõklõ güven
esasõna dayalõ bir zemine yeniden oturtulmasõ
için taraflarõn gereken adõmlarõ atmalarõ acil bir
ihtiyaçtõr.
BölgemizaçõsõndanenönemlinoktaIrak’tanekadarAmerikansilahõkalacağõdõr
- Muharip ABD askerleri
çekilirken Irak’taki ağır Amerikan
silahları sizce ne olacak? Bu
silahlar Irak’tan çıkarılır mı?
Çıkarılırsa İncirlik Üssü
üzerinden mi geri çekilir?
F.L. - Irak’taki ağõr Amerikan
silahlarõ güneyden çekilmektedir.
Bu bağlamda Türkiye’ye ihtiyaç
duyulacağõnõ sanmõyorum.
Bununla beraber Irak’tan çekilme
operasyonu çerçevesinde Ankara
ile Washington arasõnda
görüşmeler yapõlmakta olduğu da
Dõşişleri Bakanõ Prof. Davutoğlu
tarafõndan açõklanmõştõr. ABD’nin
İncirlik’ten yararlanmak istediği,
Türkiye’nin de, silahsõz araç ve
gereçlerle sõnõrlõ olmasõ kaydõyla,
buna ilke olarak olumlu baktõğõ
anlaşõlmaktadõr. Ancak ABD’nin
İncirlik üzerinden tam olarak neleri
nereye tahliye edeceği henüz
kamuoyu tarafõndan
bilinmemektedir.
Bu bağlamda, önemli olan ağõr
silahlarõn çekilmesi değil, Irak’ta
ne kadar “ağır” olmayan silahõn
kalacağõdõr. Bu husus Irak’taki
olasõ iç çatõşmalar bakõmõndan
olduğu kadar, PKK dahil, Irak’ta
faaliyet gösteren terörist örgütlerin
yetenekleri için de, dolayõsõyla
Irak’õn ve bölgenin istikrarõ
açõsõndan büyük önem
taşõmaktadõr. Bu nedenle, ABD’nin
Irak’tan çekilme çerçevesindeki
muhtemel taleplerini
değerlendirirken, Türkiye’nin
konuyu öncelikle kendi çõkarlarõ ve
komşu Irak üzerindeki etkileri
bakõmõndan ele almasõ doğru
olacaktõr. Türkiye, sõrf ABD
memnun olsun düşüncesiyle
hareket ederse, bu eksik, hatta
hatalõ bir davranõş olacaktõr.
AnkaraOrtadoğu’dabütün
taraflaraeşitdavranmalõ
- ABD kuvvetlerinin
Irak’tan çekilmesi bölgede
ilgiyle izleniyor. ABD’nin
Irak’ta muharip olmayan
sadece 50 bin asker
bırakacağı haberleri var. Bu
durumda Irak’ta bütün
taraflar birbirlerine girerler
mi?
F.L. - Ne yazõk ki
Amerikan muharip güçlerinin
çekilmesiyle birlikte Irak’ta
farklõ etnik gruplar, mezhepler
ve aşiretler temelindeki
şiddetin artmasõ güçlü bir
ihtimaldir. Mart ayõnda
yapõlan seçimlerden bu yana
hâlâ bir hükümet kurulamamõş
olmasõ Irak’ta taraflarõn
uzlaşmaya henüz hazõr
olmadõklarõnõ da
göstermektedir. Birikmiş
hesaplar vardõr. Dolayõsõyla
durum iyimser olmayõ
zorlaştõrmaktadõr. Ancak iniş
çõkõşlar göstermekle birlikte
Amerikan işgali döneminde
şiddet kronik hale gelmişti.
Hemen her gün Iraklõlar
şiddet olaylarõna maruz
kalõyorlardõ. Dolayõsõyla,
Amerikan askerlerinin
ayrõlmasõyla şiddet bir
patlama gösterse bile bunun
bir iç savaşa dönüşmesine
Irak halkõ ve seçilmiş
temsilcileri herhalde izin
vermeyecektir. Irak’ta iç
barõşõn tesisi bütün gruplarõn
yararõnadõr.
Bu noktada Türkiye, Arap-
İsrail ihtilafõ bakõmõndan
kaybettiği bölgesel etkinliğini
Irak’ta yeniden yakalama
şansõna sahiptir. Türkiye’nin
Irak’taki bütün taraflarla
yakõn ve içerikli ilişkileri
vardõr. Türkiye’nin Irak’a
bakõş açõsõ Irak’õn
bağõmsõzlõğõ, egemenliği ve
toprak bütünlüğüyle uyumlu
ve tutarlõdõr. Ankara’nõn bu
görevi üstlenmesi ve Irak’ta
başta yeni bir hükümetin
kurulmasõ olmak üzere, genel
bir uzlaşõ sağlanmasõna
yardõmcõ olmak için devreye
girmesi gereklidir. AKP
iktidarõ bölgesel güç olarak
kendisine biçtiği rolü
gerçekten ciddiye alõyorsa,
komşu Irak’õn sorunlarõna
sahip çõkmalõ ve bütün
taraflara eşit davranarak
yardõmcõ olmalõdõr. Böyle
yapmak, Türkiye’nin
çõkarlarõnõn da gereğidir. Zira
Irak’ta gidişatõn kötüye
dönüşmesinden en büyük
zararõ Türkiye görecektir.
P
O
R
T
R
E
FARUK LOĞOĞLU
Ankara, 1941 doğumlu. Ortaöğrenimini Tarsus Amerikan
Koleji’nde yaptõktan sonra ABD’de Brandeis
Üniversitesi’nden mezun oldu. Princeton
Üniversitesi’nden siyasi ilimler alanõnda doktorasõnõ aldõ.
Dõşişleri Bakanlõğõ’na katõlmadan önce ABD’de
Middlebury College’de bir yõl öğretim üyeliği yaptõ.
Dõşişleri Bakanlõğõ’na 1971’de girdi. 1993’te Danimarka,
1996-98 arasõ Azerbaycan Büyükelçiliği yaptõ. 2000-2001
arasõ Dõşişleri Bakanlõğõ Müsteşarlõğõ görevini yürüttü.
2001-2006 arasõ Washington Büyükelçisi oldu. 2006’da
emekliye ayrõldõ. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nda
başkanvekilliği görevini yürütüyor. İngilizce yayõmlanmõş
“İsmet İnönü ve Çağdaş Türkiye’nin Oluşumu” adlõ bir
çalõşmasõ ve çok sayõda makalesi bulunuyor.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Sizce ABD’nin İran’la ilgili
bundan sonraki hamlesi ne olur?
F.L. - ABD’nin İran’a askeri bir
saldõrõda bulunmasõ ihtimali zayõftõr.
Bunun maliyeti herkes için çok büyük
ve kalõcõ olur. Irak’tan çekilirken,
Afganistan’dan çekilmeyi tasarlarken,
çok daha çetrefil bir İran cephesi açmak,
hele mevcut olumsuz ekonomik
ortamda, İran’a saldõrõ Obama
yönetiminin tercih edeceği bir seçenek
olmayacaktõr. Öte yandan, ABD, kendi
yapmayacağõ bir askeri operasyonun
İsrail tarafõndan yapõlmasõnõ da teşvik
etmeyecektir. Buna karşõlõk İsrail’in bu
yola başvurmasõ, İran’õn tutum ve
davranõşlarõ ile nükleer programõnõn
seyrinin İsrail tarafõndan algõlanmasõna
bağlõdõr. İsrail ulusal varlõğõnõn İran
tarafõndan tehdit edildiğini düşünmekte
ve İran’õn nükleer bir güç haline
gelmesinin İsrail’in bekasõnõ doğrudan
tehlikeye düşürecek bir gelişme olarak
görmektedir. Bu nedenle, İran
konusunda ABD’nin ne yapacağõ kadar,
İsrail’in nelere kalkõşabileceğini de
hesaba katmak gerekir.
ABD’nin bundan sonra bir yandan
mevcut ikili ve BM yaptõrõmlarõnõn
uygulanmasõnõ gözetirken, aynõ anda
İran üzerindeki uluslararasõ baskõnõn
artmasõ için gayret göstermesi
beklenmelidir. Haliyle ABD,
gelişmelere göre, yeni BM yaptõrõmlarõ
belirlenmesini de isteyebilecektir.
Ancak İran nükleer silah edinme
sevdasõndan vazgeçmeyeceğine,
yaptõrõmlar da İran’õ bu yolundan
caydõramayacağõna göre, konu
uluslararasõ gündemdeki öncelikli
konumunu koruyacak ve zaten
istikrarsõz olan Ortadoğu bölgesi yeni ve
beklenmedik çalkantõlara sahne
olabilecektir. Türkiye çok dikkatli
olmasõ ve iyi düşünerek konuşmasõ ve
davranmasõ gereken bir döneme
girmektedir. Bu ayki BM Güvenlik
Konseyi Başkanlõğõmõzõ Ortadoğu
bölgesinin barõş ve istikrarõ bakõmõndan
Türkiye’nin, gösterişli ve sokağa
yönelik hareketler yerine, ölçülü ve
içerikli adõmlarla iyi değerlendirmesi
ülkemiz bakõmõndan önemli bir fõrsat
oluşturmaktadõr.
Senatör Sam Brownback’in Başkan
Obama’ya yazdõğõ mektupta laiklik vurgusu
yapmasõ Türkiye’deki ana eksen kaymasõnõn
artõk Washington’da dahi algõlanabilir hale
geldiğini göstermektedir.
İzlenen dõş politika nedeniyle Türkiye’yle
ilişkiler artõk “stratejik ortaklõk” “model
ortaklõk” anlamõnõ taşõmõyor. Bu kavramlar
tarih olmuştur. Şimdi Türk-ABD ilişkileri
belirsizliklerle dolu bir döneme girmektedir.
Türkiye, İran konusunda dikkatli olmalıdır