25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 AĞUSTOS 2010 CUMARTESİ 6 HABERLER CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Atatürk’ün Yenilgisi Atatürk ve yenilgi sözcükleri birbirine yakışmıyor. Meslek yaşamı başarılarla dolu bir komutan. Ulus yaratmış bir devlet adamı. Bu saptamaları abartılı bulanlar olabilir. Fakat ne yapalım ki tarih böyle yazıyor. Üzerinde durmaya değmeyecek kadar düzeysiz sövgü ve saldırıların dışında, sadece bizim “resmi” tarihimizin değil, içerideki ve dışarıdaki her türlü değerlendirmenin buluştuğu ortak görüş bu. Kendisinin de yaşamının son dönemlerinde bir soruya verdiği yanıtındaki gibi, “mutlu”dur, çünkü “başarmış”tır. Yaşamdan ayrıldığı 1938’e kadar bu böyle... Türkiye Cumhuriyeti başka bir biçimde kurulabilir miydi? Bu gün kıyasıya tartışılmakta olan “Kürt Sorunu” Atatürk’ün sağlığında çözümlenebilir miydi? Yine bu gün açıkça dile getirilmekte olan “federasyon”, “konfederasyon” konularının o günlerde tartışılıp yaşama geçirilme şansı var mıydı? Bu gün bu koşullar var mıdır? Geçmiş bakımından “spekülatif”, bugüne ilişkin olarak ise yakıcı ve güncel bu sorular başka tartışmaların konusudur ve ister istemez tartışılmaktadır da... Fakat Atatürk’ün hedeflediği ulus devlet, onun sağlığında, 20. yüzyıl dünyasının en büyük başarılarından biri olarak insanlık tarihine yazılmıştır... Yenilgi ne zaman başlıyor? Benim kanımca bu, 1940’lı yıllardaki “Köy Enstitülü öğretmen mi, imam hatipli din eğitmeni mi” ikilemi ve çatışkısında, imam hatiplinin Köy Enstitülüyü yenilgiye uğratmasıyla gerçekleşmiş olan bir süreçtir. Atatürk’ün yenilgisi de böylece başlamaktadır. Demokrat Parti iktidarına doğru yürüyüşün önü böylece açılmış, bu partinin iktidar olmasıyla da karşı-Atatürkçülük ilk büyük “rövanş”ı almıştır.... Bütün bu olguların arka planlarındaki oluşumlar, sınıfsal-ekonomik ilişkiler, dış etkenler vb. kuşkusuz ki hep irdelenecektir. Demokrat Parti’nin iktidar olmasıyla çok partili sisteme, başka deyişle de “demokrasi”ye geçilmiş olması gerçeği de kuşkusuz ki bir çırpıda yadsınacak bir olgu değildir. Fakat bir başka ve bana kalırsa daha önemli bir gerçek de, irticanın, dinsel gericiliğin, şeriatçılık ve cemaatçiliğin, DP öncesindeki Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu partinin iktidar olduğu süreçlerdeki kadar güçlenip palazlanmamış olmasıdır. Günümüze geliyorum... AKP ve yöneticileri, bir neden olmaktan çok sonuçtur. Şimdi daha somut konuşmak istiyorum. Yüksek Askeri Şûra toplantısında aynı masanın çevresinde oturmakta olan asker ve sivil kişiler, sadece devlet yönetiminin iki ayrı unsurunu değil, birbirine taban tabana zıt iki dünya görüşünü temsil etmekteler... Tıpkı DP’nin iktidar olmasında demokrasinin başarısını görmek gibi günümüzdeki sivil-asker çatışkısını da sivillerin başarısı; “darbeci”liğe, “bürokrasi”ye , “askeri vesayete” vb. karşı demokrasinin kazanımı olarak görenler, yüzeysel ve biçimsel olarak kuşkusuz ki yanlış bir şey söylemiyor... Fakat yüzeysel ve biçimsel olarak... Aslında olup biten ise, Atatürk’ün yenilgisinin ikinci büyük evresinin yaşanması; onun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başarılarına karşı “gerici”liğin ikinci büyük rövanşı almakta oluşudur. Bu gericilik belki her zamankinden daha güçlü değil, fakat her zamankinden daha örgütlü ve kararlıdır... 20. yüzyıl devrimlerinden bir tek ayakta kalanın Atatürk’ün adıyla özdeşleşen Türkiye Cumhuriyeti devrimi olduğu söyleniyor, Sovyetler Birliği’nin bile çözülüp dağıldığı örnek olarak gösteriliyordu. Sovyetler Birliği’nin dağıldığı doğrudur. Fakat Rusya en az eskisi kadar güçlü ve ayaktadır. Çünkü bu Rusya’nın zihinsel temelini Çarlık ve Sovyetler Birliği dönemlerinin ürünü güçlü bir “inteligentsiya”, özellikle de Sovyet döneminde sıradan halka kadar inmiş bir “aydınlanma” düşüncesi oluşturuyor... Günümüz Türkiyesi’nde “aydın”ın da, “sıradan” yurttaşın da durumu ortada... Böyle bir ortamda, “camiler kışlamız, minareler süngümüz” anlayışından bir milim geri adım atmamış olan bir “sivil” iktidarın, Atatürkçülüğün son kalelerinden “kışla”ya karşı kararlı savaşımını izliyoruz... Atatürk’ün yenilgisinin üçüncü evresi ise daha tam ve gelişmiş bir demokrasi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin dağılması olacaktır. Benim bugün, kendimizden daha çok, çocuklarımız, onların çocukları için, çok büyük bir kaygı ve üzüntüyle gözlemlemekte olduğum budur... ataolb@cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 www.keyveni.com.tr CMYB C M Y B YAŞ krizini Cumhuriyet’e değerlendiren CHP lideri Kõlõçdaroğlu, hükümetin amacõna dikkat çekti: Orduyu dizayn etmek istiyorUTKU ÇAKIRÖZER ANKARA - CHP Genel Başkanõ Kemal Kılıçdaroğlu, YAŞ’ta yaşanan krizle ilgili olarak “Başbakan aynı YÖK gibi kendisine bağlı bir ordu istiyor. Bunun için yargıyı dahi kullanıyor. Yaşananlar AKP’nin kendi ordusunu dizayn etme arzu- sunun bir sonucu” dedi. Hükümet ile TSK üst yönetimi ara- sõnda Kara Kuvvetleri Komutanlõ- ğõ’na yapõlacak atama ve darbe planõ iddialarõna isimleri karõşan subaylarõn terfileri konusunda yaşanan krizi Cumhuriyet’e değerlendiren Kõlõçda- roğlu, “Ortada bir gerçek var: AKP iktidarı, devleti ele geçirmek istiyor. Bir tarafta tüm acımasızlığıyla terör devam ederken, AKP, tek parti devleti hedefini gerçekleştirmek için olağanüstü çaba içinde. Bu bağlamda ordu yeniden dizayn edil- mek isteniyor” dedi. Hükümetin YAŞ sürecinde yargõyõ da kullandõğõnõ belirten Kõlõçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Neredeyse bütün kuvvet komu- tanları hakkında ya da atama aşa- masındaki isimler hakkında yaka- lama, ifade verme, tutuklama ka- rarları alınıyor arka arkaya. Bu da ister istemez kuşku doğuruyor. Böy- le kararların hükümetin iradesi dı- şında gerçekleşeceğini sanmıyo- rum. Çünkü dikkat edilirse her olaydan sonra Başbakan, Adalet Bakanı’nı ivedilikle çağırıp görüş- meler yapıyor. Bu süreçte Adalet Bakanı’nın devrede olması yargı üzerindeki baskının tipik gösterge- si. Yargı ayağı kullanılarak ordu ye- niden dizayn edilmek isteniyor.” Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün YAŞ toplantõlarõ ile ilgili “Her şey normal” sözlerine de tepki gösteren Kõlõçdaroğlu, “Bunların neresi nor- mal? Bir ülkenin Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Ko- mutanı atanmamış. Başbakan ‘30 Ağustos’a kadar atarõz’ diyor. Daha önce örneği yok. Nerelere geldik? Tüm bunları normalmiş gibi sun- mak devlet ciddiyetiyle bağdaş- maz” dedi. Hükümetin “YAŞ kararlarında nihai yetki bende” yaklaşõmõnõ da de- ğerlendiren Kõlõçdaroğlu, “Yasalar yetkinin kimde olduğunu tanımlı- yor. Ama asıl önemli olan o yetkiyi kullanırken hukuk içinde kalmak- tır. Eğer gerçekten TSK’de birile- rinin bazı şeylerde sorumluluğu varsa, o sorumluluk açıkça ortaya konur, gereği neyse yapılır. Ama bu sorumluluk siyasallaşmış bir dava- dan kaynaklanıyorsa o zaman kuş- ku yaratır. Hele hele terfiler önce- si apar topar yıldırım hızıyla belli gi- rişimlerin ortaya çıkması zaten yönlendirildiğini gösteriyor. Bu yet- kiler bizde özgürlüğü kısıtlayıp, baskı aracına dönüşmüştür” görü- şünü dile getirdi. Türkiye’de yargõnõn da ordunun da siyasallaşmasõnõn ağõr bedelleri olduğunu anõmsatan Kõlõç- daroğlu, “Zaten üniversiteleri sus- turmuşlardı. Şimdi de referan- dumla tek parti iktidarının yargı ayağı sağlamlaştırılıyor. Yargı hü- kümete tam bağımlı hale getiriliyor. Son yaşanan süreçte de ordu tam bağımlı hale getiriliyor. Sivil toplum da medya da susturuldu. YÖK’ü nasıl ele geçirerek kendilerine bağ- lı, ses çıkarmayan, eleştirmeyen bir kurum haline getirdilerse orduyu da öyle yapmak istiyorlar. Hükümetin her dediğini kabul eden, bağımsız karar alamayan bir TSK peşinde- ler” diye konuştu. AKP’nin gerçek gündemi gizle- mek için yapay gündemler ve krizler yarattõğõnõ kaydeden Kõlõçdaroğlu, “AKP sadece krizlerden besleniyor. Şimdi yaptıkları da bu. Yapay gün- dem yaratıp açlığı, yoksulluğu unut- turmak ve gündemi değiştirmek istiyorlar. Herkes gerçek derdini unutup başka tarafa bakıyor. Bunu bilinçli yapıyorlar” dedi. Baykal’a haksızlık yapılıyor Ergenekon Savcõsõ Zekeriya Öz’ün Deniz Baykal hakkõnda başlattõğõ in- celeme konusunda da Kõlõçdaroğlu, “Sayın Baykal’a haksızlık yapılıyor. Yetkisi olmayan bir savcı niye uğ- raşıyor kendisiyle? Davanın savcı- sı olduğunu söyleyen bir başbakan olunca böyle oluyor. Hükümetin güdümünde devam eden bir dava. Toplum sindirilmek, devletin belli kurumları dizayn edilmek ve AKP’ye bağlı kılınmak isteniyor. Bu dava Türkiye’yi adım adım faşizme götürüyor” dedi. Bahçeli: Bitir şu Ergenekon’u CEMİL CİĞERİM SAMSUN - MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli, “Bitir şu Ergenekon dediğin davayı, bitir Balyoz dediğin davayı, bitir bilmem ne dediğiniz davayı. Televizyonlarda Silahlı Kuvvetler’e saldırdığınız kadar on- larla ilgili davayı inceleyip mahke- meye getirseydiniz zaten davanın yarısı bitmişti. Ama şimdi kalkmış- lar, YAŞ kararları adı altında yargı yoluyla Silahlı Kuvvetleri akılların- ca kuşatmaya çalışıyorlar” diye ko- nuştu. “Faili meçhuller devlet politi- kasıydı” diyen emekli Koramiral Atilla Kıyat’a da sert çõkan Bahçeli, Kõyat’a “Haddini bil” dedi. Samsun’un İlkadõm ilçesinin MHP’li Belediye Başkanõ Necaatin Demirtaş’õ makamõnda ziyaret eden MHP Genel Başkanõ Bahçeli, ilçe hakkõnda brifing aldõktan sonra bele- diye önünde toplanan yurttaşlara hitap etti. TSK’nin darbe iddialarõyla meş- gul edilip öbür taraftan terörle müca- delenin zafiyete uğratõlmaya çalõşõldõ- ğõnõ ifade eden Bahçeli, sonuçlanma- yan davalarõ eleştirdi. Bahçeli, “Baş- lamışsan sonucunu al. Bitir şu Er- genekon dediğin davayı, bitir Bal- yoz dediğin davayı, bitir bilmem ne dediğiniz davayı. Gece gündüz ne yapıyorsunuz? Televizyonlarda Si- lahlı Kuvvetler’e saldırdığınız ka- dar onlarla ilgili davayı inceleyip mahkemeye getirseydiniz zaten da- vanın yarısı bitmişti. Ama şimdi kalkmışlar YAŞ kararları adı altın- da yargı yoluyla Silahlı Kuvvetleri akıllarınca kuşatmaya çalışıyorlar” diye konuştu. DSP LİDERİ, ERDOĞAN’IN SUÇ İŞLEDİĞİNİ SÖYLEDİ Türker: Savcıları göreve çağırıyorum FARUK KIRTAY YALOVA - DSP Genel Başkanõ Ma- sum Türker, “Buradan basın aracılı- ğı ile tüm savcılara ihbarda bulunu- yorum. Başbakan referandum pro- pagandasında dengeyi bozuyor. Tö- renleri de mitingle birleştirerek dev- letin milli eğitim müdürlerini, okul müdürlerini izinli sayıyorlar ve miting alanına tahsis edilen araçla götürü- yorlar. Alenen Başbakan devlet eliy- le ‘evet’ propagandası yapıyor” dedi. DSP Genel Başkanõ Türker, referan- dum kampanyasõ çerçevesinde Yalo- va’da esnaf ziyareti yaparak Atacan Çay Bahçesi’nde basõn toplantõsõ dü- zenledi. CHP’nin eski Genel Başkanõ De- niz Baykal’õn Ergenekon soruşturmasõ kapsamõnda “adil yargılamayı etkile- meye teşebbüs” iddiasõyla hakkõnda inceleme başlatõldõğõnõ anõmsatan Türker, “Sıra bana da gelebilir. Bizim il il do- laşıp AKP’yi ve Erdoğan’ı eleştirile- rimizden memnun olmayanlar bir gün benim hakkımda da komplo ku- rabilirler” diye konuştu. Erdoğan’õn devlet gücünü kullanarak mitinglerinde “evet” çağrõsõ yaptõğõnõ vurgulayan Tür- ker, şunlarõ söyledi: “Aydın’da ‘evet’ mitingine katılıyor. Burada devlete ait toplu açılışlar da yapıyor. Bu törenleri de mitingle birleştirerek devletin mil- li eğitim müdürlerini, okul müdürle- rini izinli sayıyorlar ve miting alanı- na tahsis edilen araçla götürüyorlar. Alenen Başbakan devlet eliyle ‘evet’ propagandası yapıyor. Bu konuya hem YSK hem savcılıklar tarafından el konulması gerekiyor. Maalesef şu anda yargının en torpilli adamı Baş- bakan’dır. Hiç ona dokunulmuyor.” ‘Işõkdikdurdu,onurunukorudu’ CHP lideri Kõlõçdaroğlu, hükümetin Kara Kuvvetle- ri Komutanlõğõ’na getirmek istediği Jandarma Genel Ko- mutanõ Orgeneral Atilla Işõk’õn erken emeklilik kararõ ko- nusunda ise “Dik durdu. Koltuğu değil onurunu ko- rudu” dedi. Hükümetin YAŞ’taki terfi ve atamalar ko- nusundaki tutumunun ‘samimiyetsiz’ olduğunu kayde- den Kõlõçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Samimi olsalar muhtıra veren eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a madalya ve zırhlı araba verirler miydi? O günlerde bu ordunun bir Genelkurmay Baş- kanı yok muydu? Neden Hilmi Özkök ile ilgili hiçbir şey yapılmıyor? Özkök’ün de çıkıp konuşması lazım.” ‘Hediye’ sorusuna yanıt alamadı ANKARA (ANKA) - CHP Grup Başkan- vekili Kemal Anadol, yaklaşõk 7 ay önce gündeme taşõdõğõ, Suudi Arabistan Kra- lõ’nõn, Türkiye ziyareti sõrasõnda Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’a ve- rilen hediyenin maliyetiyle ilgili önergesine ayrõntõlõ yanõt vermeyen Dõşişleri Bakanõ Ahmet Davutoğlu’nu başka bir soru önerge- siyle TBMMgündemine taşõdõ. Kemal Ana- dol, Davutoğlu’na bu kez, “Hediyelerin açõklanmamasõnda Başbakan’õn tarafõnõza bir baskõsõ olmuş mudur” diye sordu. İHD HEYET RAPORU ‘Vali açığa alınsın’ AKIN BODUR MEHMET ALİ SOLAK HATAY - Hatay’õn Dörtyol ilçesinde meydana gelen olay- larla ilgili soruşturma sürerken bölgede incelemelerini tamam- layan İHD heyeti, olaylarõn bu noktaya gelmesine neden olan kamu görevlileri hakkõnda ince- leme başlatõlmasõnõ, Hatay Vali- si M. Celalettin Lekesiz’in de açõğa alõnmasõnõ istedi. Dörtyol’da 4 polisin şehit ol- masõyla ilgili soruşturma sürer- ken bir PKK üyesi teslim oldu. Saldõrõnõn ardõndan gözaltõna alõnan 14 kişinin tutuklandõğõ belirtildi. MHP heyeti de dün il- çede çeşitli görüşmelerde bulun- du, Vali Lekesiz’i ziyaret etti. ERDOĞAN’DAN YANIT ‘Karikatür muhalefet’ ERDEM GÜL ESKİŞEHİR - Başbakan Tay- yip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Leman ve Pen- guen dergileri ile ilgili polemiği- ne “Muhalefet yapmayı kari- katür dergilerine ısmarlıyor. Karikatür dergilerinden medet uman muhalefet, karikatür mu- halefettir” karşõlõğõnõ verdi Erdoğan, Eskişehir’de Odun- pazarõ meydanõnda halka seslene- rek 12 Eylül’deki referandumda ‘evet’ oyu istedi. “Bu CHP’ye şu- nu söyleyeyim. Dersim’i, Tun- celi’yi, uçaklar bombalarken bu ülkenin başında kim vardı onu söyleyin” diyen Başbakan Er- doğan, CHP’yi Ergenekon’un avu- katlõğõnõ yapmakla da suçladõ.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear