25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ 4 HABERLER 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Ayaklarımızda Pranga Var...’ Söz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın. Başbakan, katıldığı iftar yemeğinde bunları söylüyor: ‘İnanın ayaklarımızda pranga var.... Türkiye’de parlamentonun da yürütmenin de üzerinde yargı gücü var. Seni engelliyor. Atama yapamıyorsun. Ben bir yürütme ve hükümet olarak istediğim müdürü istediğim yere atayamazsam, istediğim valiyi istediğim yere atayamazsam bu ülkede ben nasıl icrayı faaliyet yapacağım? (...) Hesabı veren ben ama gelip de bana zulmeden o. Bu böyle yürümez. Onun için bu anayasa değişikliğine evet diyoruz. Sıkıntı burada.’ (Milliyet- 28 Ağustos 2010) Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, ‘Pranga dediği hukuk devleti’ diyor. ‘Başbakan yapmak istediklerini fazla gizlemiyor. Bu bağlamda samimiyse çok kötü’ diye yorum yapıyor. Başbakan elbette samimi. 23 Nisan törenlerinde Başbakanlık koltuğuna oturan ‘Çocuk Başbakan’ a da ‘Bu koltuğa oturdun. Artık astığın astık, kestiğin kestik’ diye başbakanın yetkilerini açıklamıştı. Başbakan aslında demokrasiden yakınıyor. Kuvvetler ayrımı olan demokrasinin temel ilkesini istemiyor. Yasama, yürütme, yargı birbirinden ayrı olacak da birbirini denetleyecek de demokrasi olacak ya. Hayır. Böyle olmayacak. Yasama benden olacak. Tek partinin egemenliği. Yürütme, elbette, bende olacak. Yargı da her yaptığımı onaylayacak. Bunun da adı demokrasi olacak. İstenen bu. Başbakan son derece samimi. İstediklerini açıkça söylüyor. 12 Eylül’de yapılacak referandumda bu amaçları için ‘evet’ oyu istediğini de sözü dolandırmadan söylüyor. 12 Eylül referandumunda EVET oyu verecekler neye vereceğini bilsinler. HAYIR oyu verecekler de bu gidişe ‘HAYIR’ diyeceklerini hiç unutmasınlar. Sonradan, onaydı, yok bunaydı, bilmedimdi, anlamadımdı yok. Her şey açık. Her şey belli. Okumakta olduğum bir kitap var: Amerika’da Din ve Devlet. Orçun İmge’nin bu kitabı (Liberte yayını- 2010 Haziran) Amerika’nın kuruluşundan başlayan din ve devlet olgusunu inceliyor. Tarihsel kilise-devlet ilişkisinde üç pratik belirliyor: ‘Teokratik model: Batı Roma Kilisesi tarihinde gözlenmiş, dolayısıyla Katolikliğe ait bir modeldir ve ‘Tanrı- Kral’ anlayışının bir yansımasıdır. Bu modele göre, devlet yönetiminin usul ve esasları ilahi buyruklara uymalıdır. Bu dünya öteki dünyanın hazırlayıcısıdır ve bu hazırlık sürecinde Tanrı buyruğunu en iyi şekilde anlayan din adamları, devlet adamlarına yardımcı olmalıdır. Böyle bir yönetim biçiminde din adamları sınıfı devletin bütün organlarına, mekanizmasına ve yönetimine hâkimdir. Sistem içerisinde bu sınıf, bütün yönetime ağırlığını koyarak, yasama, yargılama ve yürütmeye yani hükümet işleri de dahil olmak üzere, topluma hükmetme konusunda, tüm hâkimiyeti tekellerine alırlar. Teokratik yönetimde dinle devlet, sosyal hayat ve ekonomik ilişkiler ayrıdır. Buna mukabil, din bütün bunlara hâkimdir ve yönetimi kendi mensuplarına vermiştir.’ Doğrusu, bu satırları okuyunca duraladım. Yoksa biz de ‘teokratik model’e doğru mu gidiyoruz? Ama bu satırlar Katolik diniyle ilgili bir konuyu ele alıyor. Bizimle bir ilgisi olamaz diye rahatlıyordum ki aradaki benzerlik ister istemez aklımı kurcalamaya başladı. Yasama, yürütme ve yargının aynı elde toplanması. Bütün yönetimin tek ele geçmesi. Yönetimin kendi mensuplarına verilmesi. Osmanlı hükümdarlarının yönetim sistemi de bu değil miydi? Eğer hükümdarın istediğinin dışına çıkan Şeyhülislam ya da Kadı olursa başlarına olmadık işler gelmez miydi? Belki de Türkiye için de böyle özlemler var. Osmanlı dönemine dönme isteği olabilir. Halifelik özlemleri olabilir. İslam Cumhuriyeti olma hedefleri olabilir. Yoksa bunca şiddet niye olsun? Belki de gerçek demokrasi böyledir de biz bilmiyor olabiliriz. Belki, Avrupa bizi içine almak için böyle bir değişim bekliyordur? Belki ‘ırmak kendi yatağına dönüyordur’. Belki, tarihimizle barışmanın sancılarıdır bütün bunlar. Aynı kitap, Avrupa ülkelerinde; ‘Farklı dinlere inanan insanların kanunlar önünde eşit muameleye tabi tutulması ve dinle vicdan hürriyetlerine hiçbir kısıtlama getirilmemesi ilkelerini tam anlamıyla benimsemişlerdir’ demektedir. Bellidir ki bu ülkelerde yasama, yürütme ve yargı birbirinden bütünüyle ayrıdır ve birbirini denetlemektedir. Açık bir gerçektir ki AKP’nin özlemi, tutumu, bütün hazırlıkları, bütün çabaları ‘Otokratik Sistem’e geçiş hedeflidir. Bu ‘otokratik sistem’ de koşulların elverdiği ölçüde ‘teokratik’ olacaktır. Bunu görmemek, görüp de görmezden gelmek sadece ve sadece bu gidişe hizmet etmektir. Bu durumu önemsememek, küçümsemek de aynı kapıya çıkar. Şu ya da bu bahanenin arkasına sığınarak bu gerçekten kaçmak da farklı değildir. Sonuçta, bu ülkenin yol ayrımında son seçenekler karşısındayız. Bilen bilmeyene, gören görmeyene anlatsın. Referandumda oyum: HAYIR. erdalatak@gmail.com GATA birincisi atõcõlõk rekortmeni kadõn Teğmen Altõntaş’a diplomasõnõ TBMM Başkanõ Şahin verdi Törende Berk’e alkışBARKIN ŞIK ANKARA - Gülhane Askeri Tõp Akademisi’ndeki (GATA) mezuni- yet töreninde dereceye girenlere diplomalarõ verilirken sõra Eğitim ve Doktrin Komutanõ Orgeneral Sal- dıray Berk’e gelince alkõş tufanõ koptu. Erzincan Cumhuriyet Baş- savcõsõ İlhan Cihaner ile birlikte “İrtica ile Mücadele Eylem Pla- nı’nı hayata soktukları” gerekçe- siyle yargõlanan Berk hakkõnda Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan da kendisine hakaret ettiği gerekçesiy- le dava açmõştõ. GATA’yõ bu yõl bir kõz öğrenci birincilikle tamamladõ. GATA 30. dönem mezunu 44 doktor teğmene diplomalarõ dün dü- zenlenen törenle verildi. Okulu bi- rincilikle bitiren Hava Teğmen Dam- la Altıntaş 1987 yõlõnda Trabzon’un Maçka ilçesinde Mustafa - Güner Altıntaş çiftinin üç çocuğundan ikincisi olarak dünyaya geldi. Teğ- men Damla Altõntaş, ilk ve orta eğitimini Trabzon’da tamamladõ, Yomra Fen Lisesi’nden mezun ol- masõndan sonra GATA’ya girdi. Teğmen Altõntaş, okulu birincilikle bitirirken adõnõ atõcõlõk sporu tarihi- ne de yazdõrdõ. Türk milli takõmõ ve ordu milli takõmõnda yer alan Altõn- taş, Avrupa Bölgesel Askeri Şam- piyona şampiyonluğu, Gençler Av- rupa Şampiyonasõ üçüncülüğü elde etti. Altõntaş, 7 kez de Türkiye rekoru kõrdõ. Bunun yanõ sõra yurtdõşõ ya- rõşmalarda 3 altõn, 1 gümüş, 2 bronz madalya aldõ. Altõntaş yurtiçinde de 30 altõn, 15 gümüş ve 10 bronz madalya kazandõ. Mezunlar adõna yaş kütüğüne dönem plaketini çakan Teğmen Altõntaş, diplomasõnõ TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şa- hin’den aldõ. Damla Teğmen “Ata- türk ilke ve inkılaplarına sıkı sı- kıya bağlı teğmenleriz” dedi. Dönem ikincisi Cihan Büyü- kavşar’õn diplomasõnõ Genelkur- may Başkanõ Orgeneral Işık Ko- şaner, üçüncü Hayati Yılmaz’õn diplomasõnõ Milli Savunma Baka- nõ Vecdi Gönül verdi. Sõra Eğitim ve Doktrin Komutanõ Orgeneral Saldõray Berk’e gelince mezun ai- leleri ile konuklarõn yer aldõğõ tri- bünler ve GATA öğretim üyeleri- nin bulunduğu tarafta alkõş tufanõ koptu. Orgeneral Berk mezunlara diplomalarõnõ verirken ve yerine dönerken dakikalarca alkõşlandõ. Şahin ile Gönül’e ise “alkışı kısa tutmaları” dikkat çekti. CHP ANIMSATTI ‘Başbakan, Öcalan’a af önerdi’ ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - CHP, Genel Başkanõ Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ge- nel af” önerisine “Türkiye aya- ğa kalkar” diye karşõ çõkan Başbakan Tayyip Erdoğan’a 2006 yõlõnda TBMM’ye hükü- metin sunduğu Terörle Mücade- le Yasasõ değişikliğiyle öngörü- len “Abdullah Öcalan’a af” düzenlemesini anõmsattõ. CHP lideri Kemal Kõlõçdaroğ- lu’nun Tunceli’de yaptõğõ “PKK’nin silah bırakması” ko- şuluyla, “toplumsal mutabakat- la doğudan batıya, kuzeyden güneye herkese genel affın önü açılsın” açõklamalarõnõ, AKP’nin meydanlarda kullanmaya başla- masõ üzerine CHP yönetimi, hü- kümetin “Öcalan’a af” girişim- lerini anõmsatarak yanõt verdi. CHP Genel Merkezi’nden ya- põlan yazõlõ açõklamada, “Başba- kan Erdoğan, gündemlerinde Öcalan’a affın olmadığını söy- lüyor. Başbakan Erdoğan’ın imzasıyla 18 Nisan 2006’da Öcalan’a fiilen af önerilmiş ve CHP’nin karşı çıkışı ile Terör- le Mücadele Yasası’nda yapıl- ması öngörülen değişiklik ya- pılamamıştı” denildi. Açõkla- mada, TMY’nin yapõlmasõ öngö- rülen değişiklikte öngörülen dü- zenleme de şöyle aktarõldõ: “Madde 7- 1’inci maddede be- lirtilen amaçlara yönelik suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler, örgüte üye olanlar TCK’nin 314. maddesine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenle- yen de örgütün yöneticisi ola- rak cezalandırılır. -TCK’nin 221. maddesi (etkin pişmanlık) hükmü, bu madde açısından da uygulanır. Kişi, etkin piş- manlık hükümlerinden ancak bir defa yararlanabilir.” Gülhane Askeri Tõp Akademisi’ndeki mezuniyet töreninde dereceye girenlere diplomalarõ verilirken sõra Eğitim ve Doktrin Komutanõ Orgeneral Saldõray Berk’e gelince alkõş tufanõ koptu. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN TUTUKLAMA RAPORU: İnsan hakları ihlal ediliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Barolar Birliği (TTB), Ceza Muhakemesi Yasasõ’nõn 250. madde- siyle yetkilendirilmiş ağõr ceza mahke- melerinin, özellikle son zamanlarda yo- ğunlaşan “tutuklama” konusundaki uy- gulamalarõyla “birçok ağır insan hak- kı ihlaline” yol açtõğõnõ bildirdi. TBB İn- san Haklarõ Merkezi’nin hazõrladõğõ “tutuklama raporu”nun sonuç bölü- münde şu tespit ve öneri- lere yer verildi: ? Tutuklama uygula- masõnda yaşanan büyük sorunlar uygulayõcõlardan kaynaklanmaktadõr. ? Özellikle CMY’nin 100. maddesinin 3. fõkra- sõnda düzenlenen “katalog suçlar” yönünden uygu- lamaya, tutuklamanõn “se- çimliği” değil, “zorunlu- luğu” anlayõşõ egemen- dir. Uygulamada bütün tu- tuklama kararlarõnda şüphe koşulu ile bir- likte risk koşulu da aranmasõnõn sağla- nabilmesi için, katalog suçlar düzenle- meden çõkarõlmalõ; öncelikle adli kontrol önlemlerinin uygulanmasõ yükümlülüğü getirilmeli; bunlarõn yeterli olmayacağõ- nõn düşünüldüğü durumlarda, tutuklama zorunluluğu gerektiren nedenlerin varlõ- ğõ ya da devam ettiğine ilişkin gerekçe- lerinin açõklanmasõ zorunlu kõlõnmalõdõr. ? Yine tutukluk kararõ içeren dosyanõn temyiz incelemesi evresinde, tutuklulu- ğun gözden geçirilmesine ilişkin CMY’nin 108. maddesinin 1. fõkrasõ düzenlemesinde var olan yasal boşluk gi- derilmelidir. Tutukluluğun devamõnda ya- sal düzenleme, “makullük” koşulu ye- rine azami süreler getirmiştir. Bunlardan ağõr cezalõk suçlardaki 5 yõllõk azami tu- tukluluk süresi AİHS’nin 5. maddesi düzenlemesindeki “ma- kul süreyi” aşmakta- dõr. Yasada, bu süreler dolmadan tutukluluk sü- resinin uzunluğunu de- ğerlendirebilmek için bir kriter bulunmamak- tadõr. Bu nedenle CMY’nin 102. madde- sine bir ek yapõlarak, tutukluluğun makul sü- reyi aşamayacağõ be- lirtilmelidir. ? CMY’nin 250. maddesiyle yetkilen- dirilmiş ağõr ceza mahkemeleri kurul- duklarõndan bu yana, özellikle son za- manlarda giderek yoğunlaşan “tutuk- lama” konusundaki uygulamalarõyla birçok ağõr insan hakkõ ihlaline yol aç- maktadõrlar. Özel yetkili mahkemelerin “tutuklama önlemine” böylesine ko- lay ve sõk başvurmalarõ, tüm Türki- ye’deki yargõlama makamlarõnõ kişi hak ve özgürlükleri açõsõndan “olumsuz örnek” olarak etkilemektedir. Yalnızca DGM’lerin ismi değiştirildi ? Kaldırılan devlet gü- venlik mahkemeleri ile ad değişikliğinden öte başka- ca yapısal farklılık göster- meyen, hatta güncel uygu- lamalarıyla onları da aşan “olağanüstü mahkeme” özelliğindeki CMK’nin 250. maddesi ile özel yetki- li mahkemelerin kaldırıl- ması zorunludur. ‘CHP’DE KAVGA ÇIKACAK’ ‘CHP yanlõş kapõyõ çaldõ’ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Başbakan Recep Tayyip Er- doğan, “genel af” önerisi getiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklenmeyi sürdürürken “Sayın Kı- lıçdaroğlu yanlış kapı çaldın. Tun- celi’de bunu söyleyerek ‘oralardan oy toplarõm’ diye rüşveti kelam et- tin. Kimse yutmaz bunu. Siz rüş- vet vermeye alışmışsınız” dedi. Erdoğan, 28 Şubat’ta tanklarõn yürüdüğü Sincan’da düzenlenen mi- tingde konuştu. Genel af tartõşma- larõna değinen Erdoğan, “Sayın Kı- lıçdaroğlu, Tunceli’de genel af dedi. Ama Kayseri’de ‘Ben öyle demek istemedim’ dedi. Yani 24 sa- atte ne oldu? Bir genel affa biz yö- neticilerin hakkı var mı? Her- hangi birimizin babası, kardeşi, evladı öldürülse devlet kalksa bu- nu bizim müsaademiz, iznimiz ol- madan affetse buna ‘evet’ der mi- siniz? İşte gerçek ‘hayõr’ budur. Sayın Kılıçdaroğlu yanlış kapı çaldın. Tunceli’de bunu söyleyerek ‘oralardan oy toplarõm’ diye rüşve- ti kelam ettin” dedi. Anayasa paketindeki HSYK ile il- gili düzenleme hakkõnda bilgiler veren Başbakan Erdoğan, “Birile- rinin arka bahçesi milletin ön bahçesi olacak” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “HSYK’nin deği- şimi birçok şeylerin önünü açıyor. Artık telefonla, ‘filancayõ filanca ye- re atayalõm mõ’ deme süreci bitiyor. Dedelerden talimat alarak ata- malar yapma dönemi bitiyor. Bun- ları rahatsız eden ne biliyor mu- sunmuz? Van’daki, Hakkâri’de- ki, Erzurum’daki, Edirne’deki, Sinop’taki, Hatay’daki hâkim, savcı oy kullanacak. Bunları çıl- dırtan bu. Diyorlar ki ‘bunlar ço- cuk, bunlar seçemez’. Niye, sen de oradan geldin.” MHP lideri Devlet Bahçeli’ye “Sen, Öcalan’ı idamdan kurta- ranların içindesin” diye seslenen Erdoğan, “Sözü veren sizsiniz. İm- zayı çaktınız, idamdan kurtardı- nız” diye konuştu. Fişlemeye son verdiklerini belirten Erdoğan, “Bu memurun eşi ba- şörtülü mü, başı açık mı? Evleri- ne kimler geliyor, kimler gidi- yor? Alkol alıyor mu, almıyor mu? Böyle bir yola tevessül eden- ler, hemen yargılanacaklar” dedi. Ankara’da yurttaşlara seslenen Başbakan Erdo- ğan, “Şunu unutmayın. Sandıktan çıkan her ‘ha- yır’ oyu, CHP üst yöneti- minin şahsi beklentilerine cevap verecektir” iddia- sında bulundu. Erdoğan, “13 Eylül’den itibaren CHP’nin üst yönetiminde başka bir kavga başlaya- cak. Onun için önem arz ediyor” dedi. Meclis’te ba- şörtülü öğrencilerin üni- versiteye gitmesindeki en- gelli kaldırmak için yasa çıkarıldığını, buna DSP’yi de yanına alarak CHP’nin engel çıkardığını söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear