25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 30 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yeni Genelkurmay Başkanı’na ‘Açık Mektup’ Bu başlığa geçen haftanın ekonomik gelişmelerini gözden geçirirken rastladım. Yazar mali piyasalardan söz ediyor, “Yaz döneminin düşük işlem düşük volatilite dönemi sona eriyor, hareketli bir döneme giriyoruz” diyordu. Sonra da, “ama işaretler hiç de iç açıcı değil” diyerek devam ediyordu. Sanırım geçen haftanın iklimini en iyi bu saptamalar ifade ediyor. Bir de, Wall Street Journal’da rastladığım “İsveç, ABD ekonomisinden kaygı duyuyorsa biz de duymalıyız başlıklı” yorum. ABD dünyanın en büyük ekonomisi. Halen yüzde 4 büyüme hızıyla göreli olarak rahat bir konumda olması gereken İsveç’te Merkez Bankası, son raporunda ABD’deki ekonomik gelişmelerin, dünya ekonomisindeki toparlanma açısından kaygı verici olduğunu saptıyormuş. Geçen hafta açıklanan veriler İsveç Merkez Bankası’nın kaygılarını daha da arttırmıştır. ‘Bu toparlanma filan değil?’ Hafta sonunda, ABD Merkez Bankası’nın, önde gelen ekonomistlerin “durum değerlendirmesi yaptıkları” Jackson Hole toplantısı yapıldı. Toplantıdan önceki günlerde, ABD ekonomisinin birinci üç aylık dönemde yüzde 3.4 büyüdükten sonra ikinci üç aylık dönemde yüzde 2.4 beklenirken, gerçekleşen yüzde1.6 büyümenin, ev satışlarında temmuz ayında yüzde 27’lik, ev fiyatlarında yüzde 12’lik çöküşün (başka ne denebilir ki), Dow Jones indeksinin üç kez 10.000’in altını görmesinin, dış ticaret açığındaki artışın anlamı tartışılıyor. Medyada “iki dipli resesyon”, “deflasyon”, “Japonya mı olduk” soruları soruluyorken, Prof. Krugman, New York Times’daki köşesinde, cuma günü Jackson Hole toplantısında, “ekonomi yavaş da olsa toparlanmaya devam edecek diyecekler”, “Bu, hiçbir anlamda bir ekonomik toparlanma değil” diye yazıyordu. Cumartesi günü gördüm ki Bernanke, Krugman’ı yanıltmış; “Ekonomi yavaş da olsa toparlanmaya devam edecek” demek yerine, kendi jargonuyla aslında “resesyonun devam ettiğini açıklamış”. Bernanke şöyle demiş: “Büyümede 2011 yılında bir artış olabilmesi için gerekli önkoşullar yerinde duruyor gibi görünüyor.”(abç) Bu önkoşullar yerinde duruyor gibi görünüyor olabilir, ama (a) bu önkoşulların, bir büyüme etkisi yaratacağı anlamına gelmez; (b) “görünmek”le “olmak” aynı şey değildir, hatta görüntü gerçeği yanlış yansıtıyor olabilir... “Ne yapsın adam?” diyeceksiniz haklı olarak; “ne yani tam Dow 10.000’in altını gördüğü noktada, toparlanma filan yok mu deseydi?”. Geçen sefer de, Bernanke herkesi, resesyon derinleşirken, en az bir yıl, “resesyon yok” diye oyalayamadı mı? Zaten resesyon tarihlerini resmen saptayan NBER’in açıklamaları, bir yıl, 8 ay geriden gelmez mi? Cumartesi günü, Bloomberg’in aktardığına göre, Prof. Martin Felstein (NBER’in eski başkanı, Harward Ekonomi Bölümü), ABD ekonomisinin zayıf, kırılgan olduğunu ve yeniden resesyona düşme olasılığının güçlü olduğunu düşünüyormuş. Cuma günü Market Watch’a konuşan Prof. Shiller (Yale Üniversitesi) NBER’in, 2007’de başlayan resesyonun henüz sonunun geldiğini resmen açıklamadığını anımsatıyordu. “Yedi sekiz ay sonra, NBER belki de bu günlere bakarak, ikinci resesyonun başladığını söyleyebilirdi”... Piyasalardaki kimi analistler de zaten, “ekonomik toparlanma var ama yokmuş gibi yaşanıyor” (Market Watch, 25/08) diyorlar. Çünkü işsizlik artmaya devam ediyor, kredi piyasaları açılmadı. Önceki hafta Wall Street Journal’da Brett Arends, “Bir çöküntü (crash) mü geliyor? Tedbirli olmak için 10 gerekçe” başlıklı yazısını bence çok parlak bir soruyla, şöyle bitiriyordu: “Eğer işini kaybetmiş, iki çocuklu, evi ipotekli, arabası taksitli bir inşaat ustası, mahallesindeki benzin istasyonunda haftada üç gece vardiyası yapıyorsa, Noel geldiğinde çocuklarına kaç iPad alabilir?” Krugman’a göre, işsizliğin bugünkü düzeyde kalabilmesi için ekonominin en az yüzde 2.5 büyümesi gerekiyor. Öyleyse işsizlik, talep yetersizliği artmaya devam edecek... ‘Sıkıntılı ve uğursuz bir şeyler...’ Dünya bono piyasalarının en büyük oyuncusu, PIMCO’nun CEO’su Muhammed El-Arian da, “Neden yeni bir mali uyarıcı işe yaramayacak” başlıklı yorumunda, toparlanmanın hız kestiğinden, hükümetlerin, işsizliği azaltacak, yeni iş olanakları yaratacak yapısal çözümlere (eğitim, sağlık, altyapı vb...) yönelmek yerine, topu birbirlerine atmaya çalıştıklarından yakınıyordu. Erian, sonra “ekonomideki bu yumuşaklığın” çok daha “sıkıntılı ve uğursuz bir şeylere evrimleşmesinden korkuyorum” diyordu (Washington Post 27/08). Dünyanın en büyük ekonomisinde, işsizlik artmaya devam ederken, “Dış ticaret açığı büyümeyi boğuyor, işsizliği arttırıyor” korosu güçleniyor. Avrupa Birliği’nde Almanya dışında, bir canlılık görülmüyor. Frankfurter Allgemeine, Avro bölgesinde özel sektör kredilerinin gerilemeye devam ettiğini, diğer bir deyişle kredi piyasalarının açılmamakta ısrar ettiğini bildiriyor (26/08). “En korkutucu ekonomi Yunanistan değil Japonya yorumları” (Newsweek, 25/08) sıklaşıyor. Financial Times’ın eski tüfeklerinden Samuel Brittan da çarşamba günü “merkantilist politikaların (devlet gücünü kullanarak uluslararası ticarette, rakip ülkeler karşısında avantaj elde etmeye çalışmak) gündeme gelmeye başladığını gösteren belirtilerin yadsınamayacak kadar arttığını” savunuyordu. Yeniden mali piyasalara dönersek, Prof. Charles Nenner de uzun dönemli döngüler ve dalgalar -cyces & waves- üzerindeki, çalışmaları ve öngörüleriyle, büyük saygınlık kazanmış bir araştırmacı. Cuma günü Bloomberg TV’de, deflasyonun çoktan başladığını, bir Japonya senaryosunun (durgunluk-deflasyon) küresel çapta yaşanmasını engelleyecek hiçbir neden göremediğini söylüyordu. Şu günlerde finans medyasında, pek bir ilgi odağı olan Nenner aslında teknik analist değil, tarihsel ve yapısal gelişmelerle, uzun dönemli trendlerle ilgileniyor. Nenner, çarşamba günü de CNBC’de iki yıl içinde Dow Jones’un dalgalanarak 5000 düzeyine kadar ineceğini ileri sürüyordu. Nenner, 2020 yılına kadar bir toparlanma görmüyor. Savaş devreleriyle de ilgilenen Nenner, 2012-13 döneminde büyük çaplı bir savaş bekliyor... Cuma günü CNBC’de çok ilginç bir araştırma tartışılıyordu. Bankalar alacakları üzerinden yaptıkları menkulleştirmeleri (CDO) yine kendileri satın alıyorlarmış. Ben işin teknik yanından pek anlamam, ama tartışmaya katılanların yorumlarından, bu işlemin piyasaları ve bankaları olduklarından daha canlı gösterdiğini, “kendi kendinle işlem yapmanın yasal olarak da suç sayılabileceğini” kavrayabildim. Bunlardan da, mali piyasaların eski “oyunlara” devam ettikleri ve dolaplarda hâlâ keşfedilmemiş çok sayıda cesedin saklanmakta olduğu soncuna ulaştım. Sürprizlere hazır olmakta yarar var. ‘Yaz Rehaveti Bitiyor, Hareketli Döneme Giriyoruz…’ erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA yakupkepenek06@hotmail.com Sayın Orgeneral Işık Koşaner, Bu yazıyla amacım TSK’nin, tarihsel olarak Cumhuriyetin düşünsel değerlerinin ve çağdaşlaşmayı savunan kurumsal yapısının ve saygınlığının korunması ve güçlenmesidir. Bu noktada, bilinen kimi nesnel gerçeklerin yinelenmesi gerekiyor. Bu toplum, başında bulunduğunuz o büyük kuruma, en zor ekonomik koşullarda bile ve çoğu kez hemen hiç tartışmadan ve sorgulamadan devlet bütçesinin en büyük payını ayırdı. Siyasal ve ekonomik çalkantıların yoğun olduğu ve TSK’nin kimi kez doğrudan doğruya ülke içi konulara yerli yersiz karışmasına karşın, toplum, çok büyük bir çoğunluğuyla TSK’yi suçlamadı; ve TSK’yi yakın yıllara kadar açık ara “en çok güven duyduğu” kurum olarak seçti. Ancak bu toplumsal güvenin, son yıllarda hızla ve aşırı oranda aşınmakta olduğu da sanırım yadsınamaz. Asıl ağır yaralayıcı olumsuzluk, AKP hükümetinin yasal boşluklardan ve TSK içindeki kimi olumsuzluklardan da yararlanarak üst komuta kademelerine kendi anlayışını şırınga etme girişimiyle yaşanıyor. İçinde bulunulan iç ve dış koşulların aşırı zorluğu, sizin TSK yönetimini yeniden yapılandırarak güvenilir kılmaya yönelik tarihsel sorumluluğunuzun anlam ve önemini daha da arttırıyor. Bildiğiniz gibi, ülkenin savunma sırları, en ileri teknolojinin ürünü olan güçlü silahlar, savunma hazırlık belge ve planları TSK’nin elindedir. Ancak önemli bir kurumsal açık var: Birkaç yıl öncesinden başlayan ve giderek yoğunlaşan bir biçimde çok sayıda TSK kaynaklı belge kamuoyuna yansıtıldı/yansıtılıyor. Kimileri kamuoyunun aydınlanmasına yardımcı olmuş olsa da belgelerin dışarı sızması ve hele hele de sızma biçimi, en azından yadırgatıcıdır. “Siz bu ülkenin savunmasıyla ilgili sırları da böyle mi saklıyorsunuz” sorusu, haklı olarak yöneltilir! Bu nedenle, siz siz olun, öncelikle belge güvenliğinizi sağlayın! Bu istek, TSK kapalı kutu olsun, hesap vermesin anlamına gelmemeli. Demokratik bir hukuk devletinde silahlı kuvvetler, saydam çalışır; diğer kurumlar gibi, her zaman, bağlı oldukları hükümete ve kamuoyuna bilgi verir; başta bütçe kullanımları olmak üzere, yaptıkları işler konusunda halkı aydınlatır. Ancak TSK’nin şu sırada içinde bulunduğu kurumsal sarsıntı, saydam yönetim kavramının çok ötesinde ve çok daha derindir. TSK, temel sorunlarını kendi kurumsal yapısı içinde çözüme kavuşturacak süreçleri yine kendisi oluşturmalıdır. Buna koşut olarak, TSK ile ilgili kamuoyunun aydınlatılması gereken çok önemli noktalar var. Kurumun, tamamıyla nesnel ölçü ve ölçütler kullanarak, hukukun temel ilkelerine bağlı kalarak ve etkin bir kurumsal yapının oluşturulması amacıyla, önce, kendi evini yine kendisinin düzene sokması, yaralarını hızla sarması gereklidir. Bunun için TSK, öncelikle, mensuplarının sıkıyönetim uygulamaları sırasında, askeri darbe dönemlerinde ya da olağan yıllarda: 1. Karıştıkları ya da işledikleri faili meçhul cinayet olup olmadığını, varsa, bunlarla ilgili bir işlem yapılıp yapılmadığını; 2. Askeri hapishanelerde “yapılmışsa” işkence olaylarına karışanların ayıklanıp ayıklanmadığını; 3. Askeri hapishanelere konan sivil siyasi katillerin kaçırılmasına yardım eden askeri sorumlular varsa, haklarında neler yapıldığını; 4. Sıkıyönetimlerin hangi etkenlerle ve nasıl, başta üniversiteler olmak üzere, kamuda çalışan on binlerce kişinin, hiçbir neden ve gerekçe göstermeden işine son verdiklerini, 5. Varsa, kaçakçılık gibi yasadışı eylemlere karışma olaylarını, araştırmalı, soruşturmalı ve tüm belgeleriyle kamuoyuna açıklamalıdır. Böyle bir açıklama, TSK’yi yıllardır taşımakta olduğu çok ağır iç yüklerden kurtaracaktır. Size, yoğun ve sorumluluğu çok ağır görevinizde kolaylıklar ve başarılar diler, saygılar sunarım. Singapur büyümenin şampiyonu ANKARA (AA) - Singapur, kendine özgü devlet kapitalizmi modeliyle bu yõl yüzde 13-15 oranõn- da büyüme öngörüsüyle dünyanõn büyüme şam- piyonu olmayõ hedefliyor. Kõsa bir sürede yoksulluktan sõyrõlõp, dünyanõn en zengin ülkelerinden biri olmayõ başaran Sin- gapur’da devlet kontrolündeki ulusal varlõk fon- larõ ve şirketler aracõlõğõyla ekonominin yarõdan fazlasõnõn hükümetin elinde olduğu ifade edili- yor. Geçen yõl krizin etkisiyle yüzde 1.3 oranõnda daralan ülke ekonomisi, yõlõn ilk çeyreğinde yüz- de 16.9 ile en fazla büyüme sağlayan ülke oldu. İkinci elde fiyatlar düşmüyor İSTANBUL (AA) - Sõfõr kilometre otomobillerde yaşanan arz sõkõntõsõ, ikinci el araçlarõn fiyatlarõ- nõn yüksek seyretmesine neden oluyor. Otomobil firmalarõnõn 2010 yõlõ otomobil satõş- larõnõn düşük geçeceğini öngörerek, yeni yõla stok- suz girmeleri nedeniyle oluşan talebi karşõlamakta zorlanmalarõ ikinci el otomobil fiyatlarõnõ yükseltti. Bazõ marka ve modellerde 2-3 ay sõra beklemek istemeyen müşterilerin, aynõ marka ve modelin ikinci ellerine yönelmeleri nedeniyle ikinci el oto- mobillerde fiyatlar neredeyse sõfõr kilometre oto- mobil fiyatlarõna yakõn seyrediyor. Hükümetle Memur-Sen arasõnda varõlan mutabakata göre ocaktan itibaren bir memurun ücreti günlük 4 TL 40 kuruş artacak Memura sefalet zammõ Ekonomi Sevrisi - Hükümetle memur konfederasyonlarõ arasõnda 15 Ağus- tos’ta başlayan toplu görüşmeler ta- mamlandõ. Memur-Sen, hükümetin iki kez revize ettiği zam teklifini kabul etti. Kamu-Sen, taban aylõğa 30 TL zam ya- põlmasõ önerisi kabul edilmediği için toplantõyõ terk etti. Toplantõ mutabakatõna göre 2010’da memura yüzde 4+4 zam, 80 TL ek öde- me, eş için 20+20 aile yardõmõ ödeneği ve sendika üyesi memurlara 3 ayda bir 45 TL zam verilmesi ve enflasyon farkõ ödenmesi konularõnda mutabakat sağlandõ. ‘Fevkalade bir zam’ Devlet memurlarõ, günümüzde aile ve 2 çocuk yardõmõ dahil asgari 1298 lira ma- aş alõyor. Genel müdürün eline ayda 4 bin 416 lira, müsteşarlarõn eline ise 4 bin 834 lira geçiyor. Maaş skalasõnda en düşük ve en yüksek devlet memuru arasõnda 3.7 katlõk bir maaş farkõ bulunuyor. Devlet Bakanõ Hayati Yazıcı, “Bu sene yaptı- ğımız zamla 1300 TL olan en düşük memur maaşı, 2011 yılı temmuz ayı iti- barıyla aile yardımıyla birlikte 1534 TL olacak. Aradaki fark net 234 TL ve oransal karşılığı yüzde 18. Bu zam fev- kalade bir zam” diye konuştu. Yazõcõ, disiplin cezalarõnõn tamamõna karşõ yar- gõ yolunun açõlmasõ, memurlara aylõk re- fakat izni verilmesi, aile yardõmõnda ço- cuk sayõsõ sõnõrlandõrmasõnõn kaldõrõl- masõ, emeklilere yapõlan ödemenin 500 liradan 750 liraya çõkarõlmasõ gibi anayasa değişiklik paketi ve 657 sayõlõ Devlet Me- murlarõ Kanunu’nda yapõlmasõ planlanan değişiklik kapsamõnda bulunan düzen- lemelere “gerçekleştirilmekte olan hu- suslar” başlõğõ altõnda ortaya çõkan tu- tanağõn ekinde yer verildiğini ifade etti. 2010’da memura yüzde 4+4 zam, 80 TL ek ödeme, eş için 20+20 aile yardõmõ ödeneği ve sendika üyesi memurlara 3 ayda bir 45 TL zam verilmesi konularõnda mutabakat sağlandõ. 2011’de 4+4 zam Kamu-Sen, taban aylõğa 30 TL zam yapõlmasõ önerisi kabul edilmediği için toplantõyõ terk etti. KESK ise kamu emekçilerinin sefaletinin sürmesinde mutabakata varõldõğõnõ açõkladõ. Toplantıyı terk etti Devlette 2 milyon 330 bin kadroya karşõlõk 1 milyon 769 bin memur görev yapõyor. En düşük memur maaşõ ile en yüksek maaş arasõnda da 3.7 katlõk bir fark bulunuyor. 3.7 katlık fark Enidealgörüşmeyiyaptık Memur-Sen’in Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu mutabakatla en düşük memur maaşında yüzde 18’lik artış olacağını ifade ederek “Yapılabilecek en ideal toplu görüşmeyi yaptık” dedi. Hükümet ile toplu görüşmeler başlamadan önce başta KESK olmak üzere memur konfederasyonları, memur maaşlarına 300 lira seyyanen zam yapılmasını ve en düşük memur maaşının 1650 liraya çekilmesini talep etmişti. Kamu emekçilerinin brüt ücret tutarında 2 ikramiye verilsin, sağlıktaki katkı ve katılım payı uygulaması kaldırılsın, ek ödemeler emekliliğe de yansıtılsın, sözleşmeli ve geçici personel istihdamına son verilsin önerileri de AKP hükümeti tarafından kabul edilmedi. HÜKÜMET KAMU ÇALIŞANINI SEVMİYOR Taban aylõğõna zam yapõlmasõnõ öneren ve önerisi kabul edilmediği için toplantõyõ terk eden Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanõ Bircan Akyıldız şu değerlendirmeyi yaptõ: “Siyasi irade bize göre kaybetmiştir. Çünkü kamu çalışanla- rı, kendi gayretini görmeyen, samimiyetini görmeyen, kısaca ka- mu çalışanlarını sevmeyen bir görüntüyle karşı karşı- yadır. Toplu görüşme sürecinin takviminin daraltıl- masını, gündeminin, tartışma ve pazarlık sürecinin kısa süreye sıkıştırılmasını protesto ediyoruz. Bir konfederasyonla birlikte toplu görüşme sürecinden önce kapalı kapılar ardında pazarlığın yapılıp ne- ticelendirilmeye çalışılmasını asla kabul etmeyiz. Da- nışıklı dövüşün şike şeklindeki uygulamalarını gör- dük. Biz siyasi iradeye yeterince samimi davrandık ama karşılık göremedik. Kamu çalışanlarını bu denli küçümseyen, bu denli aşağılayan bir anlayışı kabul etme- miz mümkün değildir.” ÖĞRENCİYE VERİLEN HARÇLIKTAN DA KÖTÜ KESK Genel Başkanõ Sami Evren, toplu görüşmelerde ortaya çõ- kan uzlaşma tablosunun düşündürücü olduğunu vurgulayarak şu de- ğerlendirmeyi yaptõ: “Sabahlara kadar süren ricalaşma sonunda anlaşmayla so- nuçlanmış. Görüşmelerin sürdüğü bir aşamada Memur-Sen Genel Başkanı’nın Başbakan’la özel bir görüşme yapması zaten hukuksuz olan görüşmelere bir de şaibe düşürm- üştür. Kamu emekçilerinin sefaletinin sürmesinde mu- tabakata varılmıştır. Buna göre ocak ayından itibaren bir kamu emekçisinin ücreti günlük 4 TL 40 kuruş ci- varında artacaktır. Yani kamu emekçilerine bir ilköğretim okulu öğrencisine verilecek harçlık kadar bile bir zam yapılmamıştır. Biz enflasyon beklentisi üze- rinden yapılacak zamlara karşıyız. En düşük üc- ret alan kamu emekçisinin ücreti ocakta 1387 TL olacaktır. Bu ücret yoksulluk sınırının 1270 TL gerisindedir. Yapılan ikinci yarı zammıyla birlikte 1500 TL olacak ortalama kamu emekçisi ücre- ti yoksulluk sınırının 1157 TL gerisindedir.” KOBİ’ler vergi desteği istiyor ADANA (AA) - Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanõ Nurettin Özgenç, esnaf ve sanatkârlarõn vergi ve prim olmak üzere toplam borç miktarõnõn 100 milyar liraya yakõn olduğunu ifade ederek “Yani her 3 esnaftan 2’sinin prim ve vergi borcu bulunuyor. Türkiye yaklaşımı ile genel bir borç yapılandırmasına gidilerek soruna köklü çözüm bulunabilir” dedi. Özgenç, KOBİ’lerin en önemli sorunlarõnõn başõnda yõllardõr ödeyemediği vergi ve prim borçlarõ geldiğini söyleyerek şunlarõ kaydetti:“Birikmiş vergi ve prim borçları nedeniyle esnaf kredi alamaz durumda. Esnaf hiç bu kadar zor duruma düşmemişti. Dükkânlarını kapatmaya çalışıyorlar. Fakat vergi ve SGK borçları yüzünden kapatamıyorlar. Faizler esnaf ve KOBİ’leri bitirmiş durumda. Esnaf fabrikalar kurup teşvikler alamayacağına göre, bu kesimin moral ve motivasyonunun artması için bir an önce destek verilmesi gerekir.” Yurttaş karnını ekmekle doyuruyor Ekonomi Sevrisi - Türkiye Ziraatçõlar Derneği (TZD) Genel Başkanõ İbrahim Yetkin, çiftçinin TMO’ya 50 kuruşa verdiği buğdayõn un tüccarõnõn elinde olduğunu belirterek, ramazan ayõnõn ardõndan ekmek ve simit fiyatlarõna zam yapõlacağõnõ söyledi. Türkiye’de her yõl 12 milyon ton civarõnda ekmek üretildiğini belirten Yetkin, yoksul bölgelerde ekmek tüketiminin arttõğõnõ, insanlarõn karnõnõ ekmek ile doyuracak noktaya geldiğini söyledi. Yetkin, küçük fõrõnlarõn artan girdilerden büyük fõrõnlara göre daha fazla etkilendiğini belirterek, fõrõnlara verilen elektrik, doğalgaz ve mazot fiyatlarõnda sübvansiyona gidilmesini önerdi. Devlet Bakanı Hayati Yazıcı (Sağda), 9. dönem toplu görüşmelerin ardından Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu ile Başbakanlık Merkez Bina’da açıklama yaptı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear