25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 23 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Biçimleniş yakupkepenek06@hotmail.com Halkoylaması süreci, kaçınılmaz olarak, siyasetin yeniden biçimlenişini gündeme getiriyor. Genel seçime çok az bir süre kalmış olması, bu biçimlenişin önemini daha da arttırıyor. AKP iktidarının halkoylaması bağlamındaki açıklamaları, hak ve adalet kavramından ne kadar uzak olduğunu ve bunları hiçbir biçimde kavramadığını, her sabah yeniden kanıtlıyor. Son günlerdeki TÜSİAD ve kimi memur sendikalarına yönelik tehditleriyle AKP, iş dünyasında ve kamu bürokrasisinde kendi yandaşı olmayan bireyleri cezalandırma aşamasını tamamlamış, kurumsal yapıları baskı altına alma noktasına varmıştır. Ya bizdensin ya yoksun anlayışı artık örgütlere dayatılıyor. Bu tutum tek başına bir yıkım anlayışını; bütüncül bir yok edişi yansıtıyor. Daha dar alandaysa AKP’nin son günlerde sergilediği yaklaşım, yıllardır sürdürmekte olduğu, kendisini destekleyen sermayedar yaratma çabasının bir üst düzeye taşındığının dışavurumudur. Devlet-sermaye ilişkilerinde AKP yıllardır kendi yandaşı sermaye kesimlerini kolluyor ve güçlendiriyor. Son TÜSİAD saldırısıyla AKP, alacağı evet oyu karşılığında destekçilerinin dışında kalan sermaye kesimlerini de koruyup kollayacağı kanısını yaratmaya çalışıyor. Özünde AKP, değişik sermaye kesimleri arasında ayrımcılık yaparak sermaye birikim sürecini İslamcı, giderek cemaatçi bir düzleme çekiyor. Ancak bu uygulama, sermayenin tabana yayılması ve verimliliğinin artması gibi çağdaş kapitalizmin özelliklerini taşımıyor; tersine, AKP’ye çok yakın belli ellerde toplanmasına, tekelci bir özelliğe bürünmesine yol açıyor. AKP’nin sermaye kesimleri karşısındaki taraflı tutumu, kapitalizmin eşit koşullarda rekabet temeline dayalı ana mantığına tam anlamıyla ters düşüyor. Bu nedenle sermaye örgütlerinin AKP’nin gerçek niteliğini görmeleri, yalnız kendi gelecekleri için değil, toplum açısından da zorunludur. AKP, adalet ve ekonomideki bu açıklarını, son günlerde özellikle Kürt kartına oynayarak kapamaya uğraşıyor. Bu parti, başta seçim barajının düşürülmesi ve siyasi parti yapılarının demokratikleşmesi olmak üzere, hiç yanından geçmemesine karşın, demokratikleşmenin öncüsüymüş görüntüsünü yeniden vermek istiyor; bunun için de, yine halkoylamasında evet karşılığında o kesimin istemlerine açık olduğu kanısını yaymaya çalışıyor. Bugüne kadar açılım adı altında onca açıklama yapmasına karşılık hiçbir somut adım atmayan AKP, BDP sözcülerinden gelen somut istekleri yerine getireceğine söz verirse ne olacak!? Mayıs kurultayından güçlenerek çıkmayı başaran CHP, halkoylaması çalışmalarını AKP’nin yolsuzlukla yaralı karnına yoğunlaştırarak, yoksulluğu ve işsizliği sürekli gündemde tutarak, doğru yapıyor. Çünkü, rüşvetin ve yolsuzluğun kol gezdiği yerde hak ve hukuka yer olmaz. Bir de ekonomik boyut var: Yolsuzluklar nedeniyle mal ve hizmet üretiminin topluma maliyeti yüksektir. CHP, AKP iktidarının bu maliyet yüksekliğini, önce hayır oylarıyla, sonra da seçim sandığında sağlıklı bir yeniden yapılanmanın dayanağı yapacak birikime sahiptir. Toplumda hak ve adalet duygusunun eşitlikçi ve özgürlükçü niteliğiyle ve köklü bir biçimde yerleşmesi; yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla birlikte hızlı işlemesi ve etkinliği; adalet dağıtım sürecinin bugünkü yalnızca parası olan hakkını alır durumundan hızla kurtulması ve hakça hukuk uygulamasının tam anlamıyla işlerlik kazanması CHP’nin asıl ve birincil işi sayılmalıdır. CHP, seçim barajının yüzde yediye düşürülmesi önerisiyle başlattığı demokratikleşme öncülüğünü güçlendirerek ve geliştirerek sürdürmelidir. Cumhuriyetin değerlerine dayalı ve tüm toplum kesimlerini içeren bir yaklaşımla oluşturulacak demokratikleşme önerileriyle siyasetin önü açılabilir; kısırlıktan kurtulması sağlanabilir; AKP’nin korkutmaya ve sahte işbirliklerine dayalı evet dayatması kırılabilir. Böylelikle CHP, siyasetin gündemini izleyen değil, izlenen ve siyasete öncülük eden bir özellik gösterir. Geleneksel olarak CHP’nin asıl kimliği olan ilerici öncülük, güçlü bir biçimde işlerlik kazanır. Bu tür olumlu bir biçimleniş, yalnızca halkoylamasının hayır sonucu vermesine değil, bununla birlikte CHP’nin güçlü bir iktidar olmasına da taşınabilir. “Damlara, insan bedenlerine, asfalta düşen yumuşak ama kararlı yağmur damlalarının çıkardığı tıpırtıları dinlerken, hayatımda ilk kez, Lahor’un cesur yüreğinin sıkıştığına şahit oldum” diye yazıyordu, Zaahir Hüseyin, The Daily Times gazetesindeki köşesinde. Devam eden yağmurların, Pakistan’ın son yıllarda iyice kırılganlaşan toplumsal yapısını önüne katıp götürmeye başlayan sel felaketini daha da ağırlaştırması bekleniyordu… Taliban’ın, “Bu tufan Tanrı’nın, günahkârları (Pakistan’ın en yoksullarını, çaresizlerini-E.Y) cezalandıran gazabıdır” iddiaları tam bir müstehcenlik örneği. Ama felaket yalnızca yağmurların ürünü de değil. Yağmurlar, çürümüş bir toplumsal yapıyı önüne katmış sürüklüyor o kadar… Bu yapıyı çürüten etkenlere bakınca da karşımıza bildik suçlular çıkıyor: IMF, özelleştirmeler sayesinde hemen her sanayi dalında kartelleşen yerli/yabancı sermaye grupları, tüccarlaşmış, yozlaşmış bir ordu, feodal toprak sahipleri. Taliban’a gelince, o bu yapının çürüyen tahtaları üzerinde büyüyen zehirli mantarlardan yalnızca biri… Bir felaketin görüntüsü Temmuzun sonuna doğru Kuzeybatı Pakistan’ın dağlık bölgesinde hızlanan Muson yağmurları ülkede son 63 yılın en büyük sel felaketine yol açtı. Sel suları önce Kiber-Pahtunva ve Belucistan eyaletlerini etkiledi. Sonra sular hızla güneye doğru Pencap eyaletini de kaplayan yaklaşık 130.000 km2 alanı ve 20 milyon insanı etkisi altına alarak Umman Denizi’ne doğru yayılmaya başladı. En son verilere göre yaklaşık 1600 kişi yaşamını yitirdi, iki milyon kişi evsiz kaldı, yaklaşık 6 milyon kişi, kolera gibi salgın hastalıkların tehdidi altına girdi. Sel suları ülkenin en verimli tarım alanlarında 17 milyon dönüm toprağı kapladı, 200 bin baş hayvanı, depolanmış gıda stoklarını alıp götürdü. Sel sularından en çok pirinç, mısır, pamuk, şekerkamışı ve buğday ürünlerinin etkilendiği görülüyor. Taze gıda gereksiniminin yüzde 70’ini Pencap eyaletinden sağlayan Karaçi kentinde kıtlık baş göstermeye, tüm ülkede gıda fiyatları hızla artmaya başladı. Pakistan’ın ihracatının yüzde 60’ını gerçekleştiren tekstil sektörünü besleyen yerli pamuğun yüzde 20’si sellerde yok oldu. Sel suları, 500 bin tonluk buğday hasadını ve 300 bin dönüm hayvan yemi tarlasını yok etti. Pakistan dünyanın üçüncü büyük buğday ihracatçısı olduğundan, bu kayıplar, diğer mallarda getirecekleri ek talep, dünya piyasalarında gıda fiyatlarında gözlenen genel artış eğilimini daha da güçlendirecek. Pamuğunun yüzde 30-40’ını kaybettiği düşünülen Pakistan’da tekstil sektöründe şimdi yaygın iflaslar, işten çıkarmalar bekleniyor. Yedi elektrik santralı da sular altında kaldı (New York Times 16/08; The Asia Times, 12/08). Pakistan’ın böylece tahrip olan tarım alanlarının, seli izleyen toplumsal çöküntünün, yıkılan altyapının, santralların vb. tamir edilmesi yıllar sürecek; o da Pakistan bir siyasi birim olarak var olmaya devam ederse. Pakistan’ın ekonomik toplumsal bir siyasi yapı olarak varlığını koruma olasılığı, ABD’nin Afganistan savaşını Pakistan’a doğru genişletmesinin de etkisiyle, bu son felaketin öncesinde bile giderek zayıflıyordu. Pakistan’ın bu yeniden inşa sürecini gerçekleştirme olasılığının şimdi iyice zayıfladığını söyleyebiliriz. Çürüme ve çözülme Sel riski, her yıl tekrarlanan Muson yağmurlarının doğasında var. Küresel iklim değişikliği sürecinin bu olasılığı güçlendirdiğini kabul edelim, etmeyelim, hükümetlerin, sellerin ekonomik toplumsal tahribatını sınırlamaya yönelik tedbirleri almış olmaları gerekiyordu. Ne yazık ki Pakistan hükümeti, toplumsal yapısı, bu tedbirlerin alınması bir yana, var olan altyapının aşınmasını önlemek için, gerekli onarımları yapacak maddi olanaklardan, toplumsal ilişkilerden yoksun. Bu bağlamda iki etken söz konusu, biri uluslararası mali sermayenin, IMF’nin vesayeti altında gerçekleştirilen özelleştirme, kemer sıkma uygulamaları dalgası. İkincisi de kırsal alanlarda egemen feodal toprak ağalığı düzeni. IMF ile1997’den bu yana 9 (onuncusu geçen yıl başladı) dalga halinde gerçekleştirilen özelleştirme, kemer sıkma politikaları süreci boyunca, Pakistan’ın hemen tüm sanayi, mali yapısı, enerji sektörü, finansal yapısı özelleştirildi. Bu özelleştirme sürecinde, ekonominin hemen her alanında karteller oluşurken, gelirler ülkenin askeri, elitleri, sermaye grupları, iktidarda birbirileriyle adeta tahterevalli oynayan feodal aileleri tarafından talan edildi. Böylece devlet gelir kaynaklarını kaybederken, özelleştirme sonrasında vergi gelirlerinden beklenen kaynaklar da sağlanamadı. Kaynak açığı borçla karşılanmaya, her seferinde IMF’nin dayattığı tedbirler işsizliği, temel gıda fiyatlarını, yoksulluğu arttırmaya devam etti. Belki inanmak istemeyeceksiniz ama geçen yıl, Pakistan hükümeti Taliban’la en sert savaşları yaşarken, bir taraftan da son IMF programı gereği, halkın giderek artan kesimlerini kendine düşman ederek Taliban’ın kucağına itecek ekonomik tedbirler almaya devam ediyordu… Toprak ağalığı düzenine gelince, halkı soymasının, ezmesinin yanı sıra bu kesim, verimli tarım alanlarının yüzde 70-80’ini elinde tutuyor; yarıcılık, kiracılık, gündelikçilik yoluyla işletiyor. Sulama kanalları esas olarak bu feodallerin gereksinimlerine göre, hemen her zaman da topraklar kanalların başında yer alacak, akışı kontrol etmelerine olanak verecek biçimde inşa ediliyor. Sulama kanallarına konan bentler taşmayı önleyecek yönde değil, büyük toprak sahiplerinin suları istedikleri gibi yönlendirmesine öncelik verecek biçimde düzenleniyor. Taliban ve sınıf mücadelesi Pakistan’ın bir çürüme, çözülme sürecinde olduğunu gösteren başka göstergeler de var. Birincisi, ordu, ABD’nin de baskısıyla Taliban’la savaşırken, Taliban aynı zamanda, topraksız köylüleri, feodal toprak sahiplerine karşı kışkırtıyor, kızgınlıklarını örgütlüyor. İkincisi bu stratejinin bir parçası olarak Taliban, siyasal İslamın diğer örgütlenmeleri, sel bölgesindeki yardım etkinliklerini tekellerine almaya çalışıyorlar (Wall Street Journal, The New York Times, The Guardian). Bu bağlamda Taliban seküler ulusalcı düzen partilerinin temsilcilerinin bölgeye gelmelerini dahi engelliyor, gelmeye çalışanları öldürüyor (The Daily Times 20/08). Üçüncüsü, Pakistan halkı sel felaketinin şokunu yaşarken düzenin iki önemli partisi birbirine düşmüş durumda. Ülkenin en büyük kenti Karaçi’de, Paştun etnik grubuna dayalı Ulusal Halk Partisi ve 1947’de bölünmeyle gelenlerin Urdu dilini konuşanların soyundan gelenlerin, liberal eğilimli Birleşik Ulusal Partisi arasında çeşitli mafya gruplarını da kapsayan silahlı çatışmalar yaşanıyor (Foreign Policy, 18/08). Pakistan’ın toplumsal dokusu, iktidar ilişkileri çözülüyor, Taliban, sel felaketinin şokundan yararlanarak etkinliğini arttırıyor, tüm gözler giderek daha çok, tümüyle yozlaşmış bir kurum olmasına karşın orduya dönüyor… Pakistan: Neo-liberalizm, Feodalizm, ‘Taliban’ erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA Avrupa’yõ, Rus gazõna bağõmlõlõktan kurtarmak için AKP öncülüğünde geçen yõl imzalanan Nabucco tehlikede Nabucco planõ darbe yediBAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Türkiye’nin, İran’a yönelik enerji yatõrõmlarõ ve bankacõ- lõk faaliyetleri konusunda “uyarı- lar” yapmak üzere Türkiye’ye gelen ABD heyetine, “TPAO ticari açıdan cazip bulmadığı için Güney Pars Bölgesi’ne yatırım yapmaktan vaz- geçti. Şu anda böyle bir yatırım pla- nımız bulunmamaktadır” yönünde karşõlõk vermesi, Nabucco projesinin yaşama geçirilmesi olasõlõğõnõ iyiden iyiye zora soktu. Avrupa ülkelerini, Rus doğalgazõ- na bağõmlõlõktan kurtarmasõ için pro- jelendirilen ve Türkiye’nin öncülü- ğünde geçen yõl anlaşmasõ imzalanan Nabucco bu kez “İran’a yaptırım” engeline takõldõ. Avrupa ülkelerinin doğalgazda Rusya’ya olan bağõmlõ- lõklarõnõ ortadan kaldõrmak için gün- deme getirilen Nabucco hattõnõn hü- kümetler arasõ anlaşmasõ geçen yõl An- kara’da imzalanmõştõ. İmza töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “İran ga- zının da Nabucco Boru Hattı üze- rinden Avrupa’ya ihraç edilmesini arzu ediyoruz” derken Nabucco zir- vesi için Ankara’ya gelen ABD Yö- netimi’nin Avrasya Enerji Kaynakla- rõ Özel Temsilcisi Richard Mor- ningstar da “İran ile ilgili politika- mız çok açıktır. İran’ın katılması ge- reğine inanmıyoruz” görüşünü dile getirmişti. Washington’õn bu görüşü ortaya koymasõna karşõn, hattõ dol- duracak doğalgazda ciddi kuşkularõn olmasõ Ankara’yõ alternatif kaynaklar aramaya yöneltmiş, kõsa bir süre için- de Erdoğan’õn Tahran’a yaptõğõ ziya- ret sõrasõnda atõlan imzalarla İran do- ğalgazõnõn Türkiye üzerinden Avru- pa’ya taşõnmasõ, Güney Pars saha- sõndaki doğalgaz rezervlerinin Tür- kiye Petrolleri tarafõndan yönetil- mesi gündeme gelmişti. Bu ziyaret sõ- rasõnda Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanõ Taner Yıldız ile İran Petrol Ba- kanõ Seyyid Mesud Mirkazimi ta- rafõndan “Türkiye Cumhuriyeti Enerji Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti Petrol Bakanlığı ara- sında Anlayış Muhtırası” da im- zalanmõştõ. Bu anlaşmayla Güney Pars saha- sõndaki bazõ doğalgaz sahalarõnõn TPAO’nun yönetimine yatõrõm yapmak üzere tahsisi, Türkiye üze- rinden İran doğalgazõnõn Avrupa’ya taşõnmasõ, Türkmen doğalgazõnõn İran üzerinden Türkiye’ye taşõn- masõ ile ilgili mutabakat zaptõnõn sü- resinin uzatõlmasõ, Güney Pars sa- hasõndaki daha önce Türkiye’ye tahsis edilmiş olan sahalarõn daha zengin diğer sahalarla değiştirilme- sine yönelik ortak çalõşma grubunun kurulmasõyla bir adõm atõlmõştõ. Bu anlaşmayla İran, ABD’nin bü- tün muhalefetine karşõn Nabucco’ya fiilen dahil olmuştu. Bu aynõ zaman- da Rusya’nõn enerji tekelinin kõrõlmasõ anlamõna da gelmişti. Türkiye bu anlaşma ile transit ülke olmanõn yanõ sõra Güney Pars saha- sõndaki bazõ doğalgaz sahalarõnõn TPAO’ya tahsis edilmesini sağlamõş, bu sahalardan çõkardõğõ gazõn yarõsõ- nõ satma hakkõ elde etmişti. AKP, BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a yönelik aldõğõ yaptõrõm kara- rõnda “hayır” oyu kullanmõş olsa da Washington yönetiminin baskõsõna boyun eğmek zorunda kaldõ. Böy- lece, Avrupa’ya karşõ stratejik bir kart olarak kullanmayõ öngördüğü Nabucco porjesi de önemli bir dar- be yemiş oldu. Geçen hafta içinde Türkiye’ye gelen ABD heyetine Ankara’nõn “TPAO ticari açõdan cazip bulmadõğõ için Güney Pars Bölgesi’ne yatõrõm yapmaktan vazgeçti” yönünde karşõlõk vermesi, Nabucco projesinin yaşama geçirilmesi olasõlõğõnõ iyiden iyiye zora soktu. Memur ücretsiz check-up istiyor Devlet 4 yõlda 60 milyar lira ceza kesti, fatura başta İstanbul olmak üzere 10 ile kesildi ANKARA (AA) - Memur-Sen, hükümetten kamu çalõşanlarõ için maaş zammõ dõşõnda “ücretsiz sağ- lık taramasından” “elektronik ata- malara”, “ticaret yasağından” “di- siplin cezalarına” uzanan bir dizi ta- lepte bulundu. Konfederasyon, memur maaşlarõna gelecek yõl yapõlacak zammõn ya- nõnda, kamu çalõşanlarõnõn çeşitli so- runlarõnõn çözümü için geliştirdiği önerileri bir rapor halinde hükümete sundu. Memur-Sen’in, taleplerinden ba- zõlarõ şöyle: Kadõnlarõn kamu hizmetlerine ve çalõşma hayatõna katõlma konu- sunda yaşadõklarõ ayrõmcõ uy- gulamalara son verilmeli. Atama ve yer değiş- tirme işlemlerinde aile birliği ve sağlõğõ korun- malõ. Disiplin cezalarõnõn sicilden silinme süresi kõsaltõlmalõ. Ticaret ve kazanç getirici faaliyette bulunma disiplin suçu olmaktan çõkarõlmalõ. Sendikal eyleme katõ- lan kamu çalõşanlarõ hak- kõnda salt bu gerekçeye dayalõ disiplin soruştur- masõ açõlmamalõ. Hayati risk içeren görevleri yürüten kamu çalõşanlarõnõn yõllõk izin sü- resi arttõrõl- malõ. Ekonomi Servisi - Devletin ceza kesme sõrasõnda gösterdiği performans, tahsilatta yaşanmadõ. 2006 ve 2009 yõllarõ arasõnda ver- gi, yargõ, idari ve diğer para cezasõ olarak toplam 59.8 milyar TL’lik ceza kesen devlet, bu cezanõn yüzde 85’ini 10 kente fatura etti. Para cezalarõnda ilk sõrada İstan- bul yer alõrken son sõra Bay- burt’un oldu. Dört yõllõk dönem- de tahakkuk eden 59.8 milyar TL’lik cezanõn, sadece 15.8 mil- yar TL’si tahsil edilebildi. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasõ (İSMM- MO), ilkini 2009’da hazõrladõğõ ve para cezalarõnda rekor artõşõ ma- saya yatõran ‘Cezalandırılıyo- ruz’ raporunu güncelledi. ‘Türkiye’nin Cezalı Kentleri’ başlõklõ rapora göre, 4 yõllõk dö- nemde kesilen cezalarõn yüzde 34.8’i İstanbul’a yönelik gerçek- leşti. İstanbul’u 8.7 milyar TL’yle Ankara, 5.7 milyar TL’yle İzmir, 2.9 milyar TL’yle Antalya izledi. 2006-2009 döneminde en az pa- ra cezasõ kesilen il Bayburt olur- ken, bu kenti Tunceli ve Gümüş- hane izledi. İSMMMO’nun Maliye Bakan- lõğõ Muhasebat Genel Müdürlüğü ve Merkez Bankasõ verilerinden yaptõğõ hesaplama, hükümetin, özellikle kriz dönemi olarak anõ- labilecek, 2008 ve 2009 yõllarõnda gelirini arttõrmak için cezalara yük- lendiğini ortaya koydu. 2008’de başta vergi olmak üzere, trafik, yargõ, idari ve diğer para cezalarõ ol- mak üzere 14.9 milyar TL’lik ceza kesen devlet, 2009 yõlõnda bu rakamõ yüzde 23.5 oranõnda arttõrarak 18.5 milyar TL’ye yükseltti. İSMMMO Başkanõ Yahya Arıkan, “Türkiye’de işçi, işve- ren ve hatta vatandaşın krizin etkilerini azaltmaya çalıştığı 2009 yılında hükümet de ge- lirlerini arttırmak için cezaya yüklendi” dedi. İSMMMO’ya göre hükümet, özellikle kriz dönemi olarak anõlabilecek, 2008 ve 2009’da gelirini arttõrmak için cezalara ağõrlõk verdi. Spekülatörlerin yeni gözdesi ‘buğday’ KONYA (AA) - Tüm dünyada hububat fiyatlarõnda artõş gözlenirken Türkiye’de buğday fiyatõnõn şe- killendiği Konya’da Toprak Mahsulleri Ofi- si’nin (TMO) alõm rakamlarõ, bu yõla özgü ilginç bir durumu ortaya koydu. Geçen yõl Konya bölgesinde çiftçiden toplam 680 bin ton hububat alan TMO’nun bu yõlki alõm mik- tarõ, 293 bin tonda kaldõ. Geri kalan buğday ise spekülatör, tüccar, esnaf ve sanayici tarafõndan satõn alõnarak stoklandõ. Ziraat Mühendisleri Odasõ Konya Şube Başkanõ Öz- kan Taşpınar, bu yõl piyasa fiyatlarõnõn TMO’nun verdiği fiyatlarõn üzerinde seyrettiği- ni, dünya piyasalarõnda buğday fiyatõndaki artõ- şõn da etkisiyle üreticinin buğdayõnõ esnaf, tüc- car ve sanayicinin aldõğõnõ belirtti. Ekmeklik buğ- dayõn fiyatõnõn 80 kuruşa dayanabileceğini anlatan Taşpõnar, fõrõncõlarõn da bu ortamda ekmeğe zam sinyali verdiklerini dile getirdi. AKP cezalara yüklendi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear