25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ATLETİZM sporların anası. Sürat koşuları ise görüntü olarak insanların salise farklarıyla yarıştıkları en çetin atletizm türlerinden biridir. Engelli sürat koşularına gelince, herkes kabul eder ki, ister yüz ister dört yüz metre olsun, bütün engelli koşular, müthiş fizik güç yanında, atlamaların sıklığını hesaba almakla ilgili olarak olağanüstü zihin çabası da ister. Bütün bunları düşününce, Nevin Yanıt’ın Avrupa Şampiyonası’nda 12.63’le birinci olmasının sportif anlamı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ama Türkiye açısından bakınca olayın bambaşka birkaç anlamı daha var: Biri, birinciliğin güreş ve halter gibi alanlardan birinde değil de, atletizm alanında oluşu. Ruhi Sarıalp’in üç adım uzun atlamadaki Olimpiyat üçüncülüğüyle başlayan uluslararası atletizm başarıları, Süreyya’dan sonra bir Türk kızının daha yıldızlaşmasıyla sürdürülmüş oluyor. Olayın konjonktürle ilgili olan bir yanı ise, karamsarlığın topluma egemen olduğu bir dönemde böyle bir haberle birlikte esmeye başlayan iyimserlik sayesinde ortaya çıkıyor. En olmayacak konularda saçmalamaya başlamış bir toplumda böyle bir başarının sosyal psikoloji üzerindeki etkisi yadsınamaz. Hâlâ bir umut ışığı var demektir bu. “Kendi ordusuyla kavgalı duruma düşen, kendi gençliğini doğru dürüst eğitemeyen, kendi kadınlarını tekrar geriliğe mahkûm eden, dünyadaki gidişin tersine siyasal çıkmazlarda bocalayan bir toplum değilmişiz meğer” diye yeniden düşünmeye başlayanlar oldu Mersinli kızımızın bu başarısından sonra. Ne tuhaf, tek bir kişi koskoca bir toplumun psikolojisini böylesine derinden etkileyebiliyor. Nevin Yanıt bu açıdan da kutlanmayı hak etmiştir. Elbet, bütün bireysel başarılarda olduğu gibi bunda da madalyanın gururunu paylaşabilecek bir yığın insan vardır: Ailesi, bütün öğretmenleri, kulübü, antrenörleri, atletizm federasyonu ve daha birçok kişi ve kurum. Ama Mustafa Kemal’i ve onun devrimini unutabilir misiniz? Cumhuriyet olmasaydı, Nevin Yanıt’lar olabilir miydi? Böyle düşünmemek mümkün mü? O halde nedir bu Cumhuriyet karşıtlığı, laiklik düşmanlığı, bu günlere gelişe katkısı yadsınamaz bir büyük devrimi hırpalama yobazlığı? Sonuç ve derece açıklandıktan sonra atlet kızımızın sevincini, neredeyse kendinden geçişini, ona bu coşkuyu tattıran ulusunu kucaklarcasına bayrağa sarılışını izlediniz mi televizyon çekimlerinde? Onunla birlikte sevinmek, Cumhuriyeti kuranları, uğruna can verenleri ve vermekte olanları düşünmek çok mu kötü bir duygudur? Sağlıklı yaşamak, insanın içini kemiren zehirlerden hiç değilse böyle vesilelerle arınmayı gerektirmez mi? PENCERE Namus Ne Oldu? Namus işsiz kalmıştı. Karnı zil çalıyordu. Ne yapacaktı? Açlıktan kıkırdıyacak mıydı? Dilenmeye de yüzü yoktu. Namus dilenir mi? Sabah karga kahvaltısını etmeden yine yollara düşmüştü. Bir gazete alacak parası yoktu. Köşebaşındaki çöp tenekesinde yırtık bir gazete gözüne ilişti. Hemen alıp küçük ilanları incelemeye başladı. Bir şirket muhasebeci arıyordu, bir başkası pazarlama uzmanı, bir üçüncüsü yönetici, bir dördüncü şirketin veznedara gereksinmesi vardı. O arada büyükçe bir ilan daha gözüne ilişti: - İş tecrübesi olan güvenilir bir eleman aranıyor; dolgun ücret verilecektir. Geçmişteki acı deneylerinden ders almamıştı namus; bir kez daha şansını denemeye yöneldi. Gazetedeki adrese başvurdu. Burası on katlı kocaman bir yapıydı. İlgili serviste çalışan güzel bayan Namus’a bir kâğıt verdi: - Bunu doldurup getirin. Namus kâğıdı aldı; özenle inceledi; soruların yanıtlarını yazmaya başladı: Adı: Namus Soyadı: Ahlâk Babasının adı: Doğruluk Anasının adı: Erdem Doğum yeri? Yaşı? Öğretimi? Diplomaları? Çalıştığı yerler? Sağlık durumu? Geçirdiği hastalıklar? Geçmişinde nesi var nesi yoksa, hepsini yazdı Namus; sonra kâğıdı görevlilere verdi. Görevliler yazılanları okudular; aralarında fıs-fıs konuştular. Namus’u lüks döşeli bir odaya soktular. Odadaki meşe ağacından masanın ardında göbekli, gözlüklü bir adam oturuyordu. Namus’u tepeden aşağı süzdü: - Çok ilginç bir kişiliğiniz var, dedi, merakımı çektiniz, sizi bir kez görmek istedim. Çünkü hayatımda sizin gibisini görmemiştim. Ne yazık ki size iş veremiyeceğim. Namus boynunu büktü: - Neden? - Bizim namusa ihtiyacımız yok. - Nasıl olur? - Çünkü bizim namus servisimiz var. - Olamaz. Kalantor herif güldü, zile bastı, gelen görevliye emir verdi: - Götürün bu bayı, dedi, namus servisimizi gösterin, gezdirin, anlatın. Asansöre bindiler. Sekizinci kata çıktılar. Uzun bir koridoru geçtiler. Bir kapının önünde durdular. Kapının yanında bir pirinç levha parlıyordu: “Namus Servisi” İçeri girdiler. Köşedeki koltukta bacak bacak üstüne atmış birisi oturuyordu, Namus’a yol gösteren görevli durumu açıkladı: - İşte, dedi, şirketimizin Namus Servisi Müdürü... Koltuktaki adam sırıttı: - Evet benim; bir isteğiniz mi var? Namus sordu: - Siz ne iş yaparsınız burada? - Ben bu şirketin namusuyum. Aybaşında paramı alırım otururum. Yalnız şirketin ülkeye ve halka attığı kazıklardan canı burnuna gelen bir yurttaş “Yahu sizde hiç namus yok mu?” diye bağırınca ona görünürüm. Şirkete ilişkin yolsuzluk ve kaçakçılık iddialarını kovuşturanlarla ilgilenip gereğini yaparım. Bu çalışma düzeni şirketin de işine geliyor. Çünkü maliyet ve rantabilite hesapları yapılmıştır. Şirket namuslu çalışacağına bir Namus Servisi kurmak daha ucuza geliyor. Namus şaşırmıştı; izin istedi, vurdu kendini sokaklara... O gün bugün işsiz dolaşıyor; kim bilir, şimdiye dek belki de açlıktan ölmüştür. (12 Ağustos 1981 tarihli yazısı) A KP’nin zorla- malarõ ile 12 Eylül günü gerçekleştiri- lecek anayasa değişikli- ği halkoylamasõ önce- sinde seçmenin kafasõnõ karõştõrmak için çeşitli oyunlar tezgâhlanõyor. Kimi insanlar vardõr ki, çağdaşlõk, demokratlõk onlara yakõşmaz. Ağla- salar da, kükreseler de kimseyi aldatamazlar. Asõl şaşõrtõcõ olanlar, yõl- larca kendilerini de- mokrasiyi savunanlar arasõnda gösterdikten sonra AKP’nin girişim- lerini ciddiye almõş gö- rünenlerin davranõşlarõ- dõr. Bu işin en aldatõcõ yöntemi, “Anayasa de- ğişiklik paketi”nin “olumlu” veya “olum- suz” yönlerinin tartõş- maya açõlmasõdõr. Böy- le bir karşõlaştõrmaya destek vermek, kurulan tuzaklarõn gönüllü sa- vunuculuğunu üstlene- rek Adalet ve Kalkõnma Partisi’nin çõğõrtkanlõ- ğõnõ yapmak anlamõn- dadõr. Dertleri demokra- tikleşme değil AKP’nin Türkiye’yi demokratikleştirmek gi- bi bir derdi bulunmuyor. AKP, her yönden ülke- yi ele geçirmek istiyor. Bunu da büyük ölçüde başardõ. Yasama ve yü- rütme erkleri tümüyle AKP’nin denetiminde- dir. Şimdi sõra yargõyõ ele geçirmeye gelmiştir. 12 Eylül günü yapõlacak halkoylamasõnõn tek amacõ budur. AKP ege- menliğinin ne anlama geldiğini görmek için, çok uzaklara gitmeye gerek yok. Bugüne ka- dar yaptõklarõnõ değer- lendirmek yeterlidir. YÖK, RTÜK, TÜBİ- TAK, TRT gibi kurum- larõn yapõlanmalarõ ve sekiz yõllõk uygulamalarõ ortadadõr. Üniversitele- re rektör atanmalarõnda izlenen yöntemler, öğ- retim elemanlarõnõn se- çimlerinin gözetilmedi- ğini ortaya koymuştur. Tüm bu kuruluşlarda ço- ğulculuk, düşünce çe- şitliliği, düşünce özgür- lüğü ortadan kalkmõş- tõr. Tek tip düşünen ya da bir yerlere atanmak için öyle görünen in- sanlar göreve getiril- miştir. Kamu hizmeti personeli büyük ölçüde AKP’lileştirilmiştir. AKP’nin nasõl bir de- mokrasi ve hukuk iste- diğini görmek için, Ana- yasa Mahkemesi’nin 30 Temmuz 2008 günü bu parti ile ilgili verdiği kararõ bir kez daha anõm- samakta yarar bulunu- yor. Anayasa Mahke- mesi; “... Anayasanın 24. maddesindeki açık hüküm gereği, siyasi partilerin bu taleplere yönelik politika üre- tirken dini ve dince kutsal sayılan değerle- ri ve dinsel duyguları siyasal mücadele aracı halinde görerek, top- lumda dinsel talep ek- seninde ayrışmalara yol açması, laiklik il- keleriyle bağdaşamaz. Toplumsal sorunların ve ülkenin aşması ge- reken birçok engelin yoğunluğu ve karma- şıklığı dikkate alındı- ğında, dinselliğin sırf siyasal mücadelede üs- tünlük sağlaması ne- deniyle siyasal alanda gerektiğinden daha fazla yer alması, top- lum ile toplumsallık ekseninde yürütülme- si gereken siyaset ara- sındaki sağlıklı temsil ilişkisini zedeleyebilir. Bu ilişkinin zedelen- mesi, siyaset ile top- lum arasında yabancı- laşmaya ve siyasal dü- zenin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açabilir. Bu sakınca, söz konusu eylemlerin devletin iktidarını kul- lanan bir parti tara- fından işlenmesi duru- munda daha da artar.” Hani, “Biz yüzde 47 oy aldık, anayasayı kendimize göre değiş- tiririz, istediğimiz ya- sayı yaparız” diyorlar ya; Anayasa Mahkeme- si, kararõnda bu konuya da açõklõk getiriyor, “Hele büyük bir ekse- riyetle iktidara gelen bir partinin bu işleri yapması ve devletin ge- leneksel laiklik temeli- ni ortadan kaldıracak eylemler içerisine gir- mesi daha da önemli ve daha da tehlikeli so- nuçlar getirir” diyor. Anayasa Mahkeme- si’nin kararõnõn gerek- çelerinde yer alan “Da- valı partinin, (yani AKP’nin) anayasanın 68. maddesinin 4. fık- rasında belirtilen de- mokratik ve laik cum- huriyet ilkesine aykırı bazı eylemleri belir- lenmiştir... Bu sorun- lar toplumda ayrışma ve gerginliklere yol açacak düzeyde siya- setin temel sorunu ha- line dönüştürülmüş, toplumun dinsel ko- nulardaki duyarlılık- ları siyasal çıkar ama- cıyla amaçsallaştırıl- mış, toplumun temel ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarının siyasetin gündeminde yer alması güçleşmiş- tir… Dinin ve dinsel duyguların istismarı temelinde laikliğe ay- kırı görülen davalı par- ti eylemlerinin toplu- mu devlete ve siyasete yabancılaştırması yo- luyla demokratik işle- yişi engelleyebileceği ve anayasal düzenin meşruiyetinin sorgu- lanmasına yol açabi- leceği inkâr edilemez” tümceleri, günümüzde yürürlükte olan anayasa doğrultusunda kesinlik taşõyan yargõsal değer- lendirmelerdir. AKP’nin nasõl bir parti olduğu, ne- leri amaçladõğõ Anayasa Mahkemesi’nin kapat- ma davasõ sonucunda verdiği kararla kesinlik kazanmõştõr. İşte şimdi anayasa sorgulanõyor. Böyle bir partinin ken- disini değiştirip hukuka uyarlamaya niyeti ol- madõğõ için, anayasayõ değiştirmek istediği or- tada değil mi? Engeller temizleniyor Yargõnõn işlevlerini yerine getirmesi, dava konusu yapõlan olaylar karşõsõnda verdiği ka- rarlarla gerçekleşiyor. Örneğin Anayasa Mah- kemesi, önüne getirilen bir yasayõ veya anayasa maddesini iptal ediyor. Danõştay, hukuka aykõ- rõ gördüğü bir ihaleyi, imar planõnõ veya tele- fonlarõn dinlenmesini öngören bir düzenleyici işlemi iptal edebiliyor. Ceza mahkemesi, çok abartõlõ sunumlarla açõ- lan bazõ davalarõn tu- tuklu sanõklarõnõn salõ- verilmelerine karar ve- rebiliyor. Bu gibi du- rumlarda iktidar çevre- lerinden hemen yoğun tepkiler geliyor. Yargõ- nõn yasama ve yürütme ile uyum içinde çalõş- masõ gerektiğini söylü- yorlar. Demokrasilerde, hukuk devletinde böyle şey olmaz. Çoğulcu de- mokrasilerde yargõ, ya- sama ve yürütmeyi de- netler. Böylece demo- kratik denge sağlanõr. AKP, denetim istemi- yor. Kendi gruplarõnõn çõkardõğõ yasalarõn iptal edilmesini, hükümetin uygulamalarõnõn Danõş- tay’ca hukuka aykõrõ bu- lunmasõnõ, kendilerine karşõ bir saldõrõ ve itaat- sizlik olarak algõlõyor. Hemen herkes bilmek- tedir ki, yargõ, yasa- mayla ve yürütmeyle iş- birliği içinde olamaz. AKP insanlarõ yanlõşla- ra inanmaya zorluyor. Yargõ, yasamanõn da yü- rütmenin de üzerindedir. Bu, sadece Türkiye’de değil, erkler ayrõlõğõ il- kesinin uygulandõğõ her ülkede böyledir. Gündemdeki halkoy- lamasõnõn tek amacõ, Hâ- kimler ve Savcõlar Yük- sek Kurulu üyelerinin seçiminde, Anayasa Mahkemesi yargõçlarõ- nõn atanmasõnda siyasal iktidarõn yetkilerini art- tõrarak AKP’nin yargõyõ ele geçirmesini sağla- maktõr. Ancak iktidar, salt bu iki madde ile halkõn önüne çõkma yü- rekliliğini göstereme- miş, seçmenin kafasõnõ karõştõrmak için yararlõ sayõlabilecek bazõ mad- deleri de pakete katarak, demokrasiye karşõ giri- şimini gölgeleme yolu- na gitmiştir. Bu oyuna düşmemek gerekiyor. Hukuk devletini ko- rumak için AKP’nin anayasa paketine “Ha- yır” demek zorundayõz. AKP’nin Anayasa Paketine ‘Hayõr’ Demek Zorundayõz Güney DİNÇ AKP’nin Türkiye’yi demokratikleştirmek gibi bir derdi bulunmuyor. AKP, her yönden ülkeyi ele geçirmek istiyor. Bunu da büyük ölçüde başardõ. Yasama ve yürütme erkleri tümüyle AKP’nin denetimindedir. Şimdi sõra yargõyõ ele geçirmeye gelmiştir. 12 Eylül günü yapõlacak halkoylamasõnõn tek amacõ budur. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Madalya Terapisi mumtazsoysal@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear