Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ŞULE KÖKTÜRK
Çocuklarõn hastalõğõ olarak bilinen Dikkat
Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
(DEHB) erişkinlikte de devam ederek
sürekli başarõsõzlõk, hayatta birçok alanda
organizasyonsuzluk nedeniyle kişinin
sorunlar yaşamasõna neden olabiliyor, bu kişi
60 yaşõnda bile olsa. Türkiye Psikiyatri Derneği
Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
Bilimsel Çalõşma Birimi Koordinatörü Doç. Dr.
Cengiz Tuğlu, genellikle erişkin hastalarõn başka bir
hastalõk nedeniyle tedaviye geldiğini ve DEHB teşhisi
konulup tedavisinin yapõlabildiğini belirtti. DEHB’nin
çocukluktan gelen bir süreç olduğunu belirten Tuğlu,
şikâyetlerin sürekliliğinin hastalõkta önemli belirtilerden biri
olduğunu söyledi. Başarõnõn odaklanmayõ gerektirdiğini ifade
eden Tuğlu, DEHB olan kişilerin zihinsel kapasitesi yerinde olduğu
halde, 10 yõlda okuduğu okulu bitirememek, sürekli iş değiştirmek
gibi sorunlar, evlilik sorunlarõ, kazalara yol açabilen araba kullanma gibi
sorunlar yaşadõğõnõ anlattõ. Tuğlu, psikoterapi ve ilaç terapisi ile tedavinin
yüzde 60-70 oranõnda başarõ sağlandõğõnõ vurguladõ.
CMYB
C M Y B
13 AĞUSTOS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA
SAĞLIK 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
İfade Özgürlüğüne
Karşı Bir Başbakan
Başbakan’ın, Rize’nin Güneysu ilçesinde,
uydudan yayın yapan yerel televizyon kanallarına
“bazı yargı mensupları” için söyledikleri,
bugünlerde 1680 yargıç ve savcının atama ya da
yer değiştirme işlemlerinin gerçekleştirmek için
yaz dönemi toplantısını yapmakta olan Yüksek
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSYK) talimat
verme niyetinin kanıtı olarak değerlendirilmelidir:
“..Şimdi ben YARSAV üyesi olan yargı
mensuplarına nasıl güveneceğim, nasıl
güvenebilirim? Çünkü açık, net kalkıp da yargı
iktidarı eleştiriyorsa, hakaretler ediyorsa ben
böyle bir yargı mensubuna nasıl
güvenebilirim?” sözlerinin sahibi olan hükümet
başkanı, kendisi ile temsil ettikleri kuruluş adına
tartışmaya giren; ya da eleştiri yönelten yargıç ya
da savcıyı suçlamakla yetinmeyerek Yargıçlar ve
Savcılar Birliği’ne üye olmak gibi bir yanlışı (!)
nasılsa işlemiş olanların tümüne karşı savaş
açıyor.
Onları ihsası rey, yani verecekleri kararlar için
oylarını, önceden açıklamış olan kimseler olarak
tanımlıyor.
‘Söyle YARSAV’a üye misin?’
Başbakan’ın bu bir tür uydular aracılığı ile
talimat olarak da değerlendirilebilecek olan
açıklamaları karşısında Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu’nun doğal başkanı olan Adalet
Bakanı ile müsteşarının katıldığı toplantılarda
atama ya da yer değiştirme sırası gelenlerin,
dosyalarında mesleklerindeki birikimi gösteren
değerlendirme belgelerinden önce, YARSAV
üyesi olup olmadıklarını dikkate almaları
gerekmez mi? Üstelik o Adalet Bakanı’nın, YAŞ
toplantılarında Başbakan’ın generallerin yüzlerine
karşı söylemek istemediklerini, özel mahkemeler
aracılığı ile yürürlüğe geçirtmek için gece yarısı
özel uçakla Ankara’ya çağrılan kişi olduğunu da
bilenler, iktidarın güç gösterisi için sıranın yargıya
geldiği değerlendirmesini yapmaları haksız
değildir. Kapısının açılmasını beklediğimiz Avrupa
Birliği, ifade özgürlüğünü bütün özgürlüklerin
anası olarak kabul ettiğini söylüyor.
Her isteyen dernek mi kurarmış?
İşine geldiği zaman AB ölçütlerini bir can yeleği
gibi değerlendiren Başbakan, işine gelmediği
konularda olayları maharetle çarpıtıyor.
Güneysu’da yerel televizyon kanalları aracılığıyla
verdiği son örnek de öyledir:
“Efendim Avrupa.. Avrupa Birliği’nin
söylediği tümünü kuşatan bir yargı birliğidir.
Herkesin istediği gibi orada bir birlik kurması
değildir. 1980 öncesinde polisin içinde Pol-
Der, Pol-Bir gibi oluşumlar oldu. Şimdi yargıda
böyle bir yere gidiyoruz” sözleri, 12 Eylül’de
‘evet’ler çoğunluk sağlarsa AKP’nin Osman Can
başkanlığındaki Demokrat Yargı Derneği gibi bir
kuruluşu, hâkim ve savcıların tümünün üye
olmaya zorlandığı bir tüzelkişilik haline getirmek
isteyeceğinin kanıtıdır.
Darbe anayasasına övgü
Onun adına dernek ya da birlik değil, olsa olsa
özel yasa ile kurulmuş “oda” denilebilir. Ve
faşizm, adım adım ama bu tür yarı resmi
meslek örgütlenmelerinin kamuoyunu
oluşturması sayesinde gelir. Başbakan, 1980
öncesinde kamu çalışanlarının farklı görüşlerle
kurduğu meslek örgütlerine polisteki Pol-Bir,
Pol-Der gibi dernekleri bir tehlike örneği gibi
gösterirken, o tür dernekleri yasaklayan darbe
anayasasını yapanları övdüğünü bile fark etmiyor.
Böylece, aslında 12 Eylül 2010 halkoylamasında
kazanan taraf olursa, yine o tür yasaklamaların
yürürlüğe gireceğini de söylemiş oluyor.
Bunlar birer çelişkidir. Ama Erdoğan’ın
bilinçaltında yatan özlemini de göstermektedir.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Ömür boyu rejim uygulamak zorunda olan hastalar muafiyet raporu için diyet bozacak
Çölyaklõlara kötü haber
AYŞE SAYIN
ANKARA - “Kronik ince
bağırsak alerjisi” olan genetik
kökenli çölyak hastalarõnõn,
askerlikten muafiyetleri için “askeri
hastane raporu” koşulunun
kaldõrõlmasõ taleplerine Milli
Savunma Bakanlõğõ’ndan (MSB) vize
çõkmadõ. TBMM İnsan Haklarõnõ
İnceleme Komisyonu Başkanõ Zafer
Üskül’ün kendilerine gelen şikâyet
dilekçelerini ilettiği bakanlõk, “TSK
Sağlık Yeteneği Yönetmeliği”ni
gerekçe göstererek talebi reddetti.
Askeri hastaneden “askerliğe
elverişli olmadığına” dair rapor
almak için diyetlerini bozup, normal
gõda ile beslenmeleri durumunda
özellikle bağõrsaklarõnda tahribat
oluştuğu gerekçesiyle hastalar, daha
önce sivil hastanelerden aldõklarõ
raporlarõnõn geçerli sayõlmasõnõ
istiyorlar. Komisyon Başkanõ Zafer
Üskül, çölyak hastalarõndan gelen
şikâyet dilekçelerini Milli Savunma
Bakanlõğõ ve Sağlõk Bakanlõğõ’na
ileterek, gerekli önlemlerin
alõnmasõnõ istedi.
‘Yönetmelik değişmeli’
Üskül’ün yazõsõna Sağlõk
Bakanlõğõ’na gelen yanõtta, talebin
“önemli görüldüğü” bilgisine yer
verilirken Milli Savunma Bakanõ
Vecdi Gönül imzasõyla gönderilen
yazõda, askerlikle yükümlü
yurttaşlarõn askerliğe elverişli olup
olmadõğõ konusundaki
değerlendirmelerin “TSK Sağlık
Yeteneği Yönetmeliği” hükümlerine
göre yapõldõğõ anõmsatõldõ.
Yönetmeliğe göre “sabitleşmiş
hastalık ve arızası” bulunan
yurttaşlara, “derhal kesin işlem”
yapõlabildiğine dikkat çeken Gönül,
“Ancak, yükümlüler hakkında
kesin işlemli karar verme yetkisi
sadece askeri hastanelerin sağlık
kurullarında bulunmaktadır”
yanõtõnõ verdi. Komisyon Başkanõ
Zafer Üskül ise yönetmeliğin
değiştirilmesini istedi.
Çölyak hastalarõnõn bakanlõğa
yaptõğõ askeri hastane raporu
zorunluluğunun kaldõrõlmasõna
yönelik başvuru kabul edilmedi.
Çölyak hastalarõ askeri
hastaneden rapor alabilmek için
sağlõklarõnõ bozmak uğruna
diyetlerine ara verecek.
İstanbul Haber Servisi - Tutuklu Aileleri
Yardõmlaşma ve Dayanõşma Derneği (TA-
YAD) üyeleri hükümlü tip 1 şeker hastasõ
Ufuk Keskin’in tedavisinin yeterli yapõl-
mamasõ nedeniyle, Bolu F Tipi hapishanesi
müdürü, müdür yardõmcõlarõ ve doktoru
hakkõnda suç duyurusunda bulundu.
Sultanahmet Adliyesi önünde toplanan
grup adõna basõn açõklamasõnõ okuyan TA-
YAD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Gü-
vel, Ufuk Keskin’in düzenli ve sürekli yemek
yemesi ve şekerini günde birkaç kez kontrol
ederek ilaçlarõnõ düzenlemesi gerektiğini be-
lirterek “Bolu F Tipi idaresi kendisine di-
yet vermiyor oysa Ufuk’un hastalığı hasta-
ne raporları ile tespit edilmiş ve kendisine
diyet düzenlenmişti” dedi. Keskin’in daha
önce kaldõğõ hapishanede, düzenli şeker ölçü-
mü yapõldõğõnõ ifade eden Güvel, “Şimdi ne-
den Bolu F Tipi hapishane idaresi Ufuk’a
5 yerine 3 tane kan şekeri çubuğu veri-
yor?” diye konuştu. Ufuk Keskin’in babasõ
Fahrettin Keskin de “Doktor, Ufuk’u bi-
linçli bir şekilde ölüme terk ediyor” dedi.
DR. COŞKUN ÖZDEMİR
Şu başlık ülkemizde hemen tüm hastalar için
ciddi ve çetin bir sorudur. Hastalığınız için
hangi doktora ya da merkeze başvuracaksınız?
Büyük olasılıkla doğru hekimi, doğru sağlık
kurumunu bulmak sizi hayli uğraştıracaktır.
Varlıklı insanlar ün yapmış bir hastaneye
başvurarak bu zorluğu aşmaya çalışırlar, o bile
güvenceli olmayabilir. Devlet hastanelerine
gidenler için durum daha karışıktır. Tanısı
büyük zorluklar çıkaran çok sayıda hastalık var.
Bunun için o konunun uzmanına ulaşabilmeniz
gerekecektir. Bu durumda tanı da tedavi de
büyük özellikler taşır. İlk başvurduğunuz kişi
böyle bir uzman olmayabilir. Serbest piyasa
ekonomisinde hekimin kendisine başvuran
hastaya ben bu konuda uzman değilim şuraya,
şu hekime gitmelisiniz demesi ve doğru ve
uzman kişiyi işaret etmesi zor olabilir. Bu
yüzden çok zaman kaybedildiği durumlar hiç
de ender değildir. Doğru hekime, doğru
merkeze ulaşıp en doğru incelemelerle sağlam
bir tanı almak ve en iyi tedaviye ulaşmak biraz
şans, biraz olanak işidir. Bir de son derece
yanıltıcı tıp ve sağlık haberleri var. Onlardan
korunmak oldukça zor. Bunu tüm vahim
örnekleri ile yaşıyoruz.
Ülkemizde ve birçok başka ülkede piyasada
bilim dışı, uydurma, çok sayıda tedavi önerisi
var. Bunların iyi niyetle yapıldığını söylemek
mümkün değil. Böyle büyük merkezler var.
Üfürükçüleri medyumları saymıyorum. Hekimler
eli ile verilen etkinliği hiçbir şekilde
ispatlanmamış yaygın bir şekilde propagandası
yapılan gazetelerin, TV’lerin sorumsuzca
yaygınlaştırdığı tedaviler söz konusu. TV’lerde
bunları saatlerce dinleyebilirsiniz. O TV’lere
yapılan uyarılar hiçbir etki ve caydırıcılık
yaratmıyor. Benim için bu bittecrübe sabit.
Bunların ciddi bir denetime tabi tutulması
gerekir. Ama ne RTÜK ne de tabip odaları bu
alanda etkin olamıyor. Yeni yönetimden ve
başkan Taner Gören’den umutluyum. Sağlık
Bakanlığı’nın hiç böyle bir güç taşıdığını
sanmıyorum. Bizim derneğimize kas hastaları
için akupunktur yararlı olabilir diye yaptığı
inanılmaz bildiri bunun kanıtıdır. Kronik
hastalıklar için sorun daha da problematik.
Hasta aileleri bu hastalarla büyük acılar
yaşıyorlar çocukları için çırpınıyorlar. Ancak
rasyonel bir davranışı öğrenemedikleri,
algılayamadıkları için çabalarını, zamanlarını en
doğru olan en iyi sonuç verecek doğrultuda
kullanamıyorlar ve sadece duygusallıkla
heyecanlı coşkulu eylemler gerçekleştiriyorlar.
2 ağustos günü kas hasta ve aileleri bazı
taşkınlığı yeğleyen öncülerin ardında böyle bir
eylem yaptılar. Onlar olmayan tedavileri talep
ediyorlar. Kök hücre tedavisi istiyorlar. Bu
tedavi çalışmaları dünyanın belli merkezlerinde
yıllardır çok hararetli bir şekilde süregeliyor.
Ama yazık ki bunların klinik uygulama
aşamasına varması hâlâ yıllar ötede. Bizde de
bu tedavi çalışmaları yapılsın istiyor, bunların
olmayışını ihmalkârlığa bağlıyorlar. Oysa bu
hastalıklarda tedavi çalışmaları büyük donatımı
ve çok iyi bir altyapının varlığını gerektiriyor ve
ancak dünyanın belli merkezlerinde
yapılabiliyor (Bakınız Bilim Teknoloji 6 Ağustos).
Hasta ve yakınlarının, devletten, hükümetten iyi
bir bakım hizmeti, tekerlekli sandalye eğitim ve
istihdam olanakları, sosyal güvenlik
kapsamında genetik incelemeler, uzman sağlık
personeli tarafından verilecek evde yoğun
bakım talep etmeleri doğrudur ve rasyoneldir.
Bıkıp usanmadan bu doğrultuda uğraş vermek
ve tedavi olanaklarını umutla beklemek
gerekiyor.
coskunoz@superonline.com
Hangi Doktor Hangi Tedavi?
Hamilelikte ödem ve
tansiyonu ciddiye alın
İstanbul Haber Servisi - Annenin
ve karnõndaki bebeğin ölümüne dahi
yol açabilen gebelik hastalõğõ
preeklampsi (gebelik zehirlenmesi),
yaz aylarõnda artan sõcaklõklarla
gebeleri daha da çok tehdit ediyor.
Kadõn hastalõklarõ ve doğum uzmanõ
Op. Dr. Sedat Karaosmanoğlu, en
önemli belirtilerinden biri ödem ve
yüksek tansiyon olan preeklampsi
riskinin yaz aylarõnda daha yüksek
olduğunu belirterek gebelere tuzu
azaltmalarõ, sõcaktan ve nemli
ortamlardan kaçõnmalarõ ve
ödemler arttõğõnda yatak
istirahati yapmalarõnõ
öneriyor.
Op. Dr. Sedat
Karaosmanoğlu,
Türkiye’de
gebeliklerin yüzde 5-
7’sinde preeklampsi
görüldüğünü söyledi. İlk gebeliklerde,
çoğul gebeliklerde, annenin ileri yaşta
olmasõ durumunda, kronik böbrek ve
damar hastalõğõ bulunmasõ halinde
preeklampsinin daha sõk karşõmõza
çõktõğõnõ anõmsatan Karaosmanoğlu,
“Annenin yüksek tansiyonu sebebi ile
beyinde gelişen damarsal olaylar
eklampsi dediğimiz kriz sonrası
koma haline, görme kaybına, böbrek
ve karaciğer yetmezliğine,
durdurulamayan kanamalara yol
açar, yine plasentanın yerinden
ayrılması çok ciddi bir hayati
tehdittir, hem anne hem de bebek
kaybedilebilir” Karaosmanoğlu,
şunlarõ söyledi:
“Karaciğerin sağ üst tarafında,
gerilme tarzında ağrı çok tipik
olarak bir eklampsi krizi
habercisidir, tahta sertliğinde karnı
da ciddiye alın.”
Otizme bir el daha uzandı
Otizm Vakfõ’nõn kurulabilmesi için
istenen teminatõ sağlamaya çalõşan
Ankara Otistik Bireyler Derneği,
Ankara’ya bir sosyal tesis inşa edecek.
SİBEL BAHÇETEPE
Türkiye’de her 150 çocuktan birinin
otizmli olduğu, bunun da ortalama 450 bine
yakõn otistik birey anlamõna geldiği
belirtiliyor. Otizm erkeklerde kadõnlara göre
dört kat daha fazla görülüyor. Ankara Otistik
Bireyler Derneği (ANOBDER) üyeleri, 1.5
yõl önce otizmli bireylerin ebeveynlerinin
ileriye dönük bir güvencesizlik içinde
olduğunu, bu nedenle her türlü sosyal,
kültürel, eğitim gibi olanaklarõ sunabilecek
bir vakfõn olmasõ gerektiğini belirterek
“Otizm Vakfı”nõ kurmak için harekete geçti.
ANOBDER Başkanõ Güzide Uzunömeroğlu
Tekeş, vakfõn kurulmasõ için son aşamaya
geldiğini, Vakõflar Genel Müdürlüğü’nün
istediği teminatõn tamamlanmasõnõn ardõndan
bu yõl eylül ayõ gibi vakfõn hayata
geçirileceğini söyledi. Tekeş, vakfõn
kurulmasõ ile birlikte Yenimahalle
Belediyesi’nin kendilerine gösterdiği
yaklaşõk 30 dönümlük araziye de sosyal bir
tesis inşa edeceklerini vurguladõ.
25 bin TL gerek
Ankara’da dört yõl önce, otizmli çocuğu
olan ebeveynler tarafõndan kurulan
ANOBDER’in bugün 150’ye yakõn üyesi
var. ANOBDER Başkanõ Güzide
Uzunömeroğlu Tekeş, vakõf olmak
istemelerini “İçinde her türlü sosyal tesisin
bulunduğu, iş atölyelerinin olduğu bir
vakıf kurmak istedik” diye açõkladõ.
Tekeş, vakfõn kurulma için son aşamada
olduğunu ancak Vakõflar Genel
Müdürlüğü’nün istediği teminatõ
tamamlamak için 25 bin TL’ye daha
ihtiyaçlarõnõn olduğunu ifade ederek “İnşa
edeceğimiz tesiste otizmlilere eğitim,
bakım, tedavi, rehabilitasyon, mesleki
beceriler gibi çok sayıda hizmet
sunacağız. Tesiste doktor, psikiyatr,
psikolog, özel eğitimci, yaşam koçları ve
spor hocaları da bulunacak” dedi.
Üniversitelilerle işbirliği ANOBDER’in Gönüllü Eğitim Dayanışma
Projesi’yle üniversite öğrencilerine yılda bir kez, sekiz ay eğitim veriliyor. Eğitim
sonunda öğrenciler evlere giderek otizmli çocuklarla zaman geçiriyor. Otistikler
Spor Eğitim Projesi’yle ise Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü ile yapılan
protokol gereği bu üniversitenin öğrencileri ve akademisyenleri işbirliğinde
proje gerçekleştiriliyor. Her yıl 45-50 öğrenciye eğitim veriliyor. Öğrenciler otistik
bireyin spor yapmasına yardımcı oluyor.
60 yaşındayken de
hiperaktif olabilirsiniz
Dik duramayanlar
için sesli ve
titreşimli korse
ANKARA (AA) - Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi Fiziksel
Tõp ve Rehabilitasyon Anabilim
Dalõ Başkanõ Doç. Dr. Hürriyet
Yõlmaz, dik duramayanlar için
üretilen sesli ve titreşimli korse
(backtone) veya sensörlü
uyarõcõlarõn, yanlõş duran kişiyi
duyusal uyararak hatõrlatõcõ bir etki
gösterdiğini belirtti. Yõlmaz,
yaptõğõ yazõlõ açõklamada, dik
durmanõn, vücut yapõsõna yük ve
stres yüklenmesine engel olarak
hastalõklardan koruduğunu ve
ağrõnõn hissedilmesinin önüne
geçtiğini söyledi. Yõlmaz, doğru
duruş için sõrt, bel, omuz, karõn ve
bacak kaslarõnõn egzersizle
güçlendirilmesi gerektiğini
vurgulayarak kaslarõn esnek ve
kuvvetli olmasõ için uygun
sporlarõn yüzme ve plates
olduğunu belirtti.
‘ŞekerhastasıKeskin
ölümeterkediliyor’
TAYAD üyeleri suç duyurusunda bulundu.
Fotoğraf:HAZALOCAK