Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
13 AĞUSTOS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 5
ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART
musakart yahoo.com
Siyasilerin mitinglerde sergilediği polemik dili eleştiri konusu oluyor.
Öğleden sonra gazetedeki
odamda oturmuş sohbet
ediyorduk...
Elbet Türkiye’nin “halleri”ni değil
anılarımızı anlatıyor, Gökova
Akyaka’daki Oktay Akbal’ın bir an
önce sağlığına kavuşup hepimizin
özlediği o güzelim yazılarına
yeniden başlamasını istiyorduk...
Orhan Erinç, Ertin Akgüç ve
Akın Atalay vardı odamda... Bir
baktım Erdal Atabek de geldi...
O saatlerde televizyonlar altyazı
geçiyor, Mustafa Balbay’ın
mahkemede yaptığı
konuşmasından ötürü, savcının
suç duyurusunda bulunduğunu,
Tuncay Özkan’ın ise açlık grevine
başlayacağı haberini veriyordu.
Erdal Ağabey’in, kara mizah
yönü son derece öndedir, olayları
öyle anlatır ki dinlerken hem
hüzünlenir, hem de gülümsersiniz...
Nedense birden 12 Eylül
günlerine gittik, benim gözaltına
alınıp tutuklanmamdan Barış
Davası sanıklarına doğru bir
yolculuğa çıktık.
Bizim gazetede 12 Mart ve 12
Eylül’de çok sayıda yazar
işkenceden geçmiş, hapis
yatmıştır.
Pek çok çalışan da...
Balbay da 12 Eylül’de benden
sonra gözaltına alındı... O zaman
20’li yaşlardaydı...
Erdal Ağabey öyle anılar anlattı
ki, Ertin Akgüç dayanamadı sordu:
“Hikmet ve siz neden hapislik
günlerinizi yazmıyorsunuz?..”
Ben yanıt verdim:
“İçimden gelmiyor!”
Sabahın ilk ışığı bahçedeki
ağaçların ve çiçeklerin üzerine
vururken uyanmıştım dün sabah...
Nedense bugünlerde Pablo
Neruda’nın şiirlerini bilmem kaçıncı
kez okumaya başladım:
“Bu koyu renk gülü def etmenin,
yıldızları söndürmenin,/külü toprağa
gömmenin saatidir sevgilim:/ve
ışığın ölümden sonra dirilişi içinde,
uyananlarla birlikte uyanmanın/ya
da öteki kıyısı olmayan denizin öteki
kıyısına düş içinde ulaşmanın
saatidir.”
Balbay, 526 gündür, Özkan tam
iki yıldır Silivri’de yatıyorlar.
Onların çığlıkları, hüzünleri,
içinde bulundukları durumu en iyi
bedenleri zindanlarda çürüyenler
bilir.
İster sağcı, ister solcu, ister
dinci, ister dinsiz olsun,
meslektaşlarımızın Silivri’de yatan
tüm gazetecileri “insani
duygular”la savunmaları, onların
tutuksuz yargılanmaları için
mücadele etmeleri gerekmez mi?
Bakın Balyoz’dan bir kişi bile
tutuklu değil... Ergenekon’dan
tutuklu bir orgeneral yok...
Peki bu darbeyi Mustafa ve
Tuncay, ellerindeki kalemleriyle 21
yaşındaki teğmenlerle mi
yapacaktı, Tanrı aşkına söyleyin
ey yargıçlar?
Ben burada Silivri’deki
yargıçların, savcıların yüreklerini
dinlemelerini, insani duygularını
göstermelerini istiyorum sadece.
Balbay ve Özkan, 2003 yılında
düşünülmüş ama yapılmamış bir
darbe savının sanıkları olamazlar.
12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü yaşayan
bir insan olarak ben de onlar gibi
isyan ediyorum:
“Yeter artık!”
Ankaralı gazeteciler yaşadıkları
ve tanıklık ettikleri olayları ileride
yazmak için not tutabilirler. Bunu
hepimiz yapıyoruz. Cumhuriyet’te
yaşadığım olayların tümünü ben de
günlüğüme yazıyorum.
Balbay, duruşma sırasında haklı
olarak isyan etti:
“Kuvvet komutanları eksik
teşebbüste bulunmuş da Balbay
tam teşebbüste mi bulunmuş?
Bunu vicdanınıza sorun.”
Ben Balbay tutuklandığı günden
beri ne yazıyordum:
“Darbeci paşalar ya kafede ya
da GATA’da!”
Kimi aklıevvel, özde değil sözde
Atatürkçüler mail atıyorlardı bana:
“Paşalarımızdan sen ne
istiyorsun, ordumuza neden
saldırıyorsun!”
Ne Balbay, ne de Özkan darbeci;
ikisi de sapına kadar demokrasinin
ve özgürlüklerin savunucusudur.
O nedenle Tuncay, masayı
yumruklarken haykırıyor:
“Suçum ne söyleyin!”
28 Şubat’ı yapanlar, e-muhtıra
verenler, 2003 yılında “darbe düşü
kuran” orgeneraller Bodrum’da
kendilerini mavi sulara bırakmışlar,
yazın keyfini çıkarıyorlar.
Balbay, Özkan ve öteki
gazeteciler içeride.
Gazetecinin kalemi ne zamandan
beri silah yerine konuluyor?
Arkasında silahlı gücü yok,
hükümetle “al gülüm ver gülüm”
pazarlığı yapıp “kozmik odanın”
kapılarını ardına kadar açacak
durumları hiç yok.
Bu ülkede 2003 yılında “cunta”
kuranlar, “darbe yapmak” için
taban arayanlar özgür kalacak,
Balbay ve Özkan içeride yatacak...
Ehh, teğmenler, üsteğmenler var
ya içeride yatan, salıverilen...
Balbay ve Özkan yapılmayan
darbeyi onlarla yapacaklardı(!)...
Tüm Cumhuriyet çalışanları
adına ikinizin de gözlerinden
öperim...
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Yeter Artık...
hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69
EMEKLİ TUĞGENERAL ERSÖZ:
Başbakan Yardõmcõsõ Arõnç, ‘Özkan ve Balbay’õn feryatlarõna kulak verilmeli’ dedi
‘Haklõbiritiraz’ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Başbakan Yardõmcõsõ
Bülent Arınç, Ergenekon davasõ
kapsamõnda tutuklu olarak yar-
gõlanan gazetemiz yazara Mus-
tafa Balbay ve Tuncay Öz-
kan’õn “Darbe yapma emrini
biz mi verdik, neden hâlâ içer-
deyiz” şeklindeki isyanlarõna
destek verdi.
Arõnç, NTV yayõnõnda gün-
deme ilişkin gelişmeleri değer-
lendirirken Ergenekon davasõnõn
son duruşmasõnda Mustafa Bal-
bay ve Tuncay Özkan’õn çõkõş-
larõnõ “haklı bir itiraz” olarak
gördüğünü belirtti. Arõnç, söz-
lerini şöyle sürdürdü: “Çok sa-
nıklı davalarda sorguların ya-
pılması gecikmeye yol açabi-
lir, her duruşmada tahliye
kararı verilebilir. Tuncay Öz-
kan, Mustafa Balbay ve di-
ğerlerinin şimdi ileriye sür-
dükleri savlar bence dinlenil-
meli. Çünkü diyorlar ki, ‘böy-
le bir olayõ aslõnda meydana
getirmeyi düşünen ve planlayan
kişiler serbest bõrakõlõyorlar, on-
larõn silahõ, topu, tüfeği var, bi-
zim yok da onun için mi hâlâ
içeride kalmaya devam ediyo-
ruz?’ Bence bu feryada kulak
vermek lazım. Bu feryada ku-
lak verecek olan; bir, yargının
kendisidir, ikincisi, yargıyı
yanlı, taraflı kararlar verme-
ye yönlendiren bir güçtür.
Şimdi emsal göstererek ‘onlar
çõkarõlõyorlar, tahliye ediliyor-
lar...’ Bir asli fail vardır, ola-
yı bizzat planlayan, işleyen
ve onların ortakları, azmetti-
renler vardır, bir de 7., 8. de-
recede bu işe çanak tutanlar
veya bu işte birlikte olanlar,
yani yardım ve yataklık, pro-
paganda yapmak, onu teşvik
etmek, suçu övmek vesaire...
Eğer bu konuda suçlananlar
varsa, en sonundaki insanın en
birinciye bakarak ‘benim du-
rumum onlardan daha kötü de-
ğil ki biz hâlâ içerdeyiz’ deme-
sini ben haklı bir itiraz olarak
görüyorum.”
Kılıçdaroğlu’na
yapılan el işareti
Arõnç, CHP lideri Kõlõçda-
roğlu’nun üslubunu eleştirirken
“Ben o kadar dolmuştum ki,
elimle de bir işaret yaparak
onu eleştirmek istedim. Dün-
yayı başıma yıktı” dedi. Arõnç,
“Sonra pişman oldunuz mu?”
sorusuna, “Canım söylenecek
şey değil bunlar. Ama size o
kadar hakaret edildiğinde,
‘Yeter artõk be, sen de biraz ken-
dine bak’ demiş olmak, bizim
için affedilir bir şey olmaya-
bilir. Ama ben bu nezaketsiz-
liği yapmakla eğer suçlanı-
yorsam, onun bize söyledikle-
rini tartmak mümkün değil.
Ne sahtekârlığımız, ne kal-
pazanlığımız, ne yiye yiye doy-
madığımız, ne hırsızlığımız
kaldı. Vatan satıcılığı, bölü-
cülük vesaire. Bunlar geçmiş-
te söylendiği zaman cinayet çı-
karan sözlerdi ” dedi.
Arõnç, “havuzlu villa” tar-
tõşmasõna değinirken de “Sayın
Başbakan’ın da varsa eğer, gi-
dip görmedim doğrusu, ama
fotoğraflar çekiliyor, 10-15
tane evin olduğu bir yerde
ortada da bir havuz olması,
üstünün de kapalı olması, ki-
me ne zararı var? Senin de
varmış bak, üstelik 7 tane de
evin varmış” diye konuştu.
Arõnç referandumda “evet” oy-
larõyla “hayır” oylarõ arasõnda-
ki farkõn ne kadar olacağõna
ilişkin tahminin sorulmasõ üze-
rine, “Anlamlı bir açıklık ol-
ması lazım. Bence bu 10 pu-
andan aşağı olmamalı” dedi.
‘Aşk gemisi gibi’
Arõnç, özel hayat üzerinden si-
yaset yapõlmamasõ gerektiğini,
ancak siyasetçilerin de özel ha-
yatlarõna biraz dikkat etmesi
gerektiğini belirterek “Bir genel
başkanı götüren, hatta ayak-
ta duramaz hale getiren bir
kaset, bir başkası hakkında
olunca, ‘Ya siyasetçi sen de
kendine bir çekidüzen ver kar-
deşim. Aşk gemisi gibi bu ne
böyle her gün video kaydõ ya-
yõnlanõyor. Sizin aileniz yok
mu, aile hayatõnõz yok mu’ de-
mezler mi?” diye konuştu.
Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arõnç, “Mustafa Balbay, Tuncay
Özkan ve diğer tutuklularõn, ‘Komutanlara darbe yapmalarõ emrini
biz mi verdik, neden hâlâ içerdeyiz’ feryatlarõna kulak vermeliyiz”
dedi. Tutuklu gazetecilerin son duruşmadaki tepkilerini haklõ bir
itiraz olarak değerlendiren Arõnç, “Bu feryada kulak verecek olan;
bir, yargõnõn kendisidir, ikincisi, yargõyõ yanlõ, taraflõ kararlar
vermeye yönlendiren bir güçtür” diye konuştu.
Belgeler
emniyette
yaratılmış
RTE marka oluyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Baş-
bakan Recep Tayyip Erdoğan, adõnõn kõ-
saltmasõ RTE’nin markasõnõn patentini al-
mak üzere Türk Patent Enstitüsü’ne başvu-
ruda bulundu. RTE kõsaltmasõnõ, ilk olarak ve
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yõlõndan be-
ri gazetemiz yazarõ Cüneyt Arcayü-
rek kullanõyor. Arcayürek, “Hiç kim-
se şimdiye kadar RTE diyemedi,
korktu. Yakın çevresi, RTE olarak
kullanmamı hakaret, küçümseme,
davalık bir konu gibi gösterme-
ye çalıştı. Ama ben şaşmadım,
yazmaya devam ettim. Aca-
ba bundan sonra böyle bir
marka olduğuna göre RTE,
bunu kullanmamı sakıncalı
bulacak mı, dava açacak mı
merak ediyorum” dedi.
Başbakan Erdoğan, RTE marka-
sõnõn patentini almak üzere Türk Patent
Enstitüsü’ne (TPE) başvuruda bulundu.
Başvuruyu 2010/36101 numarasõyla iş-
leme koyan TPE, 1 Haziran 2010 tarihi iti-
barõyla RTE markasõnõ Başbakan için ko-
ruma altõna aldõ. Üzerinde RTE harfleri
olan mavi fonlu bir şekil de marka baş-
vurusunda yer aldõ. TPE, başvuruda bir
eksiklik saptamamasõ durumunda markayõ
5 - 6 ay içinde Resmi Marka Bülteni’nde
ilan edip tescil edecek. Başvuruda adres olarak
İstanbul’daki evini gösteren Erdoğan, marka tes-
cil alanõnõ da geniş tuttu. Başvuruya göre
RTE markasõ öncelikle basõlõ evrak, yayõn, tak-
vim, poster, fotoğraf gibi alanlarda kullanõla-
bilecek. Markanõn halkla ilişkiler ile ilgili
hizmetlerde, radyo - televizyon yayõn hizmet-
lerinde ve eğitim - öğretim hizmetleri alanõn-
da da kullanõlmasõ amaçlanõyor. Başbakan
Erdoğan, internet alanõnda da bir tescil baş-
vurusu yaptõ. Erdoğan, www.rte.com.tr inter-
net adresini tescil ettirmek için de bu ay baş-
vuruda bulundu.
Arcayürek: Yakın çevresi
hakaret olarak algıladı
Başbakan Erdoğan için “RTE” kõsaltmasõ-
nõ ilk olarak gazetemiz yazarõ Cüneyt Arcayürek
yazõlarõnda kullandõ. Arcayürek, “2002 yılın-
dan beri ben yazıyorum. Daha sonra İlhan
Selçuk ve Turhan Selçuk kullandı. Hiç
kimse RTE diyemedi, korktu. Yakın çevresi
de RTE’yi kullanmamı hakaret, küçümse-
me olarak değerlendirip davalık bir konu gi-
bi göstermeye çalışıyordu. Ama ben yazmaya
devam ettim. Şimdi bakıyorum, Başbakan,
RTE’yi marka olarak tescil ettiriyor. Aca-
ba bundan böyle, marka olduğuna göre
RTE’yi kullanmamı sakıncalı bulacak mı,
dava açacak mı merak ediyorum” dedi.
TÜSİAD’DAN YAŞ TOPLANTISI DEĞERLENDİRMESİ
‘Güçler çekişmesi krizi
yeni bir ivme kazandı’
YARSAV YÖNETİMİ DEMİREL’İ ZİYARET ETTİ
‘Ülkeyi ele geçirme süreci’
İstanbul Haber Servisi - Türk Sa-
nayicileri ve İşadamlarõ Derneği (TÜ-
SİAD) Yönetim Kurulu, “YAŞ’ta si-
yasi otoritenin zaten kendi tasarru-
funda bulunan tercihlerini, adalet
mekanizması üzerinden dayattığı
görüntüsü ülkemizde giderek belir-
ginleşen güçler çekişmesi krizine ye-
ni bir ivme kazandırmıştır” değer-
lendirmesinde bulundu.
TÜSİAD Yönetim Kurulu, ülke gün-
deminde yer alan demokratikleşmeyle
ilgili tartõşmalar hakkõnda yazõlõ bir açõk-
lama yaptõ. Açõklamada, şu görüşlere
yer verildi: “YAŞ sırasındaki atama
ve terfi kararlarında sivil otoritenin
yetkilerinin ne olduğu konusunda
hiçbir tereddüt yoktur. Ancak şûra
sırasında ve sonrasında yaşanan gö-
rüş ayrılığının bir krize dönüşmeden
halledilebilmesini temenni ederdik.
Yargı erkinin bu süreç sırasındaki
gelgitlerden ciddi hasar gördüğüne
inanıyoruz. Şûra boyunca yargı ka-
rarları üzerinden süren tartışmalar
ve söz konusu kararların zamanla-
ması, aslen sivilleşme tartışılmalıy-
ken, ‘yargõ bağõmsõzlõğõ’ ve ‘tarafsõz-
lõğõ’ konularındaki kaygıları derin-
leştirmiştir. YAŞ’ta siyasi otoritenin
zaten kendi tasarrufunda bulunan
tercihlerini, adalet mekanizması üze-
rinden dayattığı görüntüsü ülke-
mizde giderek belirginleşen güçler çe-
kişmesi krizine yeni bir ivme ka-
zandırmıştır. Sonuçta sivil-asker iliş-
kilerinde önemli bir eşik geçilmiş; an-
cak demokrasinin sağlıklı işlemesinin
şartı olan güçler ayrılığı ilkesi zarar
görmüştür.”
HATİCE TUNCER
İkinci Ergenekon dava-
sõnda tutuklu sanõk eski
Jandarma İstihbarat Dai-
resi Başkanõ emekli Tuğ-
general Levent Ersöz,
2004 Haziran ayõnda ken-
disine darbe planõ iddia-
sõyla getirilen belgeleri,
davanõn tutuksuz sanõğõ
eski Jandarma Genel Ko-
mutanõ emekli Orgeneral
Şener Eruygur’a verdi-
ğini anlattõ. Eruygur’dan
sonraki komutan Fevzi
Türkeli’ne de aynõ bel-
geleri gösterdiğini ifade
eden Ersöz, “Jandarma
Genel Komutanlığı ka-
rargâhında böyle plan-
lar hazırlanmamıştır.
Darbenin ‘d’si yoktur.
Darbecilik namussuz-
luktur. Darbecilik ve te-
röristlik suçlamasını ka-
bul etmiyorum” dedi.
İstanbul 13. Ağõr Ceza
Mahkemesi tarafõndan Si-
livri Cezaevi bitişiğindeki
duruşma salonunda görü-
len davanõn 72. duruşma-
sõnda Cerrahpaşa Tõp Fa-
kültesi Hastanesi’nde te-
davi görmekte olan Er-
söz’ün çapraz sorgusu vi-
deo konferans sistemi ile
yapõldõ. Öğleden önceki
oturumda fenalaşan Er-
söz’e bir süre oksijen mas-
kesi takõldõ ve duruşmaya
10 dakika ara verildi. Er-
söz, Savcõ Mehmet Ali
Pekgüzel’in sorularõ üze-
rine 2004’te kendisine
darbe planõ iddiasõyla ge-
tirilen belgelerin ABD el-
çiliğinden temin edildiği-
ni söyledi. Ersöz, Faruk
Demir’in getirdiği belge-
leri üstlerine verdiğini be-
lirtti. Emekli Orgeneral
Şener Eruygur ile ilgili
aramalarda Atatürkçü Dü-
şünce Derneği’nde bulu-
nan “rt”, “aksusoy” adlõ
powerpoint belgeler ko-
nusundaki sorular üzerine
Ersöz, “Bunlar polis kay-
naklı belgeler. Emni-
yet’te malum grup tara-
fından yaratılmış ve yer-
leştirilmiş” diye konuştu.
Ersöz’ün çapraz sorgu-
su sõrasõnda 10 Ağustos ta-
rihli duruşmadaki tutumu
ve sözleri nedeniyle 5 otu-
rumdan men cezasõ alan
Tuncay Özkan, kendi-
siyle ilgili suçlamalar da
olmasõ nedeniyle salona
alõndõ. Özkan 16 Aralõk
2003 tarihinde Ersöz’le
görüşmediğini belirterek
“Savcı sorgumdan sonra
üzerinde çalışma yap-
mış. Sizi kandırmaya ça-
lıyorlar. Gizli kapaklı
tuzaklar kuruluyor” di-
ye konuştu.
Balbay’la görüşme
Savcõ Nihat Taşkõn’õn
gazetemiz yazarõ Mustafa
Balbay ile yaptõğõ görüş-
melerle ilgili sorularõ üze-
rine Ersöz “Balbay’ın
günlüklerine göre görüş-
me 8 Eylül 2004 tarihli-
dir. İddianamede 15 Ey-
lül olarak geçiyor. Bir
belge yaratılmış, üzerin-
de oynanmış. 7 ayrı bel-
ge çıkarılmış. Çalınmış-
tır. Balbay ile görüşme-
mizin çözümleri var.
Bunlar işbirlikçi ajanlar
tarafından çalınmıştır,
çoğaltılarak bu hale ge-
tirilmiştir. Orijinalleri
bulun” diye konuştu. Er-
söz, Balbay’la iki kez gö-
rüştüğünü, temel konunun
askeri birliklerde Cum-
huriyet gazetesinin satõl-
masõ ve “genç subaylar
rahatsız” haberi olduğunu
kaydederek şu açõklama-
larda bulundu: “Sadece
genç subaylar değil,
TSK’de o dönemde cid-
di bir rahatsızlık var-
mış. Dönemin genelkur-
may başkanı da söyledi.”
Balbay söz alarak Ersöz
ile görüşmesinde gazete-
ci kimliğinin dõşõna çõk-
madõğõnõ söyledi. Balbay,
Ersöz’ün Milliyet yazarõ
Fikret Bila’ya iletmesini
istediği “Yazılarının ba-
zı çevreleri rahatsız etti-
ği ve kendisine baskı ya-
pılabileceği” şeklindeki
mesajõ Bila ile paylaşma-
ya gerek görmediğini vur-
guladõ. Ersöz de “Rek-
lam olsun diye söylemi-
yorum... Komutanın,
Cumhuriyet ile ilgili ola-
rak ‘Basõn ahlak kuralla-
rõna uyan tek gazetedir’
diye bir sözü var” diye
konuştu. Balbay bu sözler
üzerine “Biz onun ceza-
sını çekiyoruz” dedi.
Erdoğan, gazetemiz yazarõ Arcayürek’in 2002 yõlõndan beri yazõlarõnda
kullandõğõ kõsaltmanõn patentini almak için başvuruda bulundu
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Dokuzuncu Cumhurbaşkanõ Sü-
leyman Demirel, “Seçilmiş ikti-
darın devletin kurumlarıyla iliş-
kileri zedelenmiştir. Siyasi ikti-
dar ülke yönetiminde kurumlar-
dan rahatsızdır. Öyleyse ‘kendi
yönetimime geçirmeli’... Bu yönet-
me değil ele geçirmedir. Sonrası
demokrasi değildir” dedi.
Demirel, Güniz Sokak’taki evinde,
YARSAV yönetim kurulu üyelerini ka-
bul etti. Anayasa değişikliği tartõşma-
larõna değinen Demirel, “Referan-
dumda yapılacak konu, bir siyasi he-
saplaşmaya, geçmişle hesaplaşmaya
dönüştü” diye konuştu. Demirel, kim-
senin YARSAV’õn mücadelesinden
dolayõ alõnganlõk göstermesine gerek ol-
madõğõnõ söyledi. “Korkulacak olan
konuşan değil susan Türkiye’dir” di-
yen Demirel, bugün konuşan Türkiye
ile korkan Türkiye’nin iç içe girdiğini
savundu. Demirel, “Anayasa’nın 24
maddesi değiştirilince darbe olmaz
diye bir şey yoktur” dedi.