23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
SON ARAŞTIRMAL^P1 CQ + MENOPOZ YAŞINI AÇIKLAYAN KAN TESTİ lranlı bilim kadını Fahimeh Ramezani Tehrani, kandaki Anrimüller-Hormonu (AMH) yoğunluğuna göre menopozun tam olarak ne zaman başlayacağının tespit edile- bileceğini buldu. AMH yoğunluğunun kro- nolojik yaştan çok menopozun başlangıcmı he- lirlediğini saptadık diyor Ramezani Tehrani. Bilim kadını ekibiyle \ birlikte 1998 yılındayaş- ları 20 ila 49 arasmda de- ğişen 266 kadınla başlat- tığı araştırma sayesinde, AMH yoğunluğuyla me- nopozun başlangıcmı be- lirleyebilecek istatiscikscl bir model geliştirmiş. Buna göre yirmi yaşında- ki bir kadının AMH kon- santrasyonu 4,1 ng/ml (nanogram/mililitre) vc- ya daha düşükse, 45 yaş öncesi erken menopoz söz konusu. Ortalama 52 yaşında menopoza gi- recek olan kadınlarda ise 4,5ng-ml veya da- ha yüksek AMH seviyesi kaydedilmiş. Yeni kan testinin çiftlere aile planlamasında yar- dımcı olması bekleniyor. BİR KARIŞ TOPRAK İÇÎN KOMŞULARINI ÖLDÜRÜYORLAR Uganda'da on yıl boyu insansı maymun- lan inceleyen Michigan Üniversitesi bilim in- sanları, şempanzelerin daha büyük yaşam alanı için hemcinslerini öldürdüklerini gördü. Şempanzeler komşularını bile öldürüyor arna birbirlerini niçin öldürdüklerini hilmiyor- duk, diyor John Mitani, Current Biology dergisindeki yazıda. Mitani ve çalışma arka- daşı David Watts (Yale Üniversitesi), Kibalee Ulusal Parkı'ndaki bir şempanze grubunu uzun bir süredir izliyordu. Grup on yıl içinde diğer gruptan 21 şempanzeyi öldürmüş. Bunlardan 13 tanesi yakın komşu bölgesinde yaşıyordu, diyor araştırmacılar. Erkek şem- panzeler genelde komşu bölgedeki gruplara sal- dırıyor. i Mitani'yc göre şempanzeler önce sessizce süriinetek komşu bölgeye sızıyorlar ve eğer ken- di gruplan sayıca üstünse, komşu gruba sal- dırıyorlar. Saldırgan maymunlar daha sonra, ölen maymunların yaşam alanlanna sahiple- niyorlar. Bu yüzdcn şiddet ve yaşam alanını ge- nişletme arasında doğrudan bir ilişki söz ko- nusu olduğunu düşünüyoruz diyor bilim in- sanları. DİJİTAL KAMERAYLA KANSERTANISI Amerikalı bilim insanları kanser tanısı için yeni bir sis- tem geliştirdi. Yeni yöntem, ekranında kan- ser hücrelerini görünür kılan bildik dijital kameraya daya- nıyor. Gelişme tıbbi imkânların kısıtlı oldu- ğu üçüncü diinya ülkeleri için de umut oldu. Rice Universitesi'nde geliştirilen yöntemle uz- man olmayanlar bile hastanm dokusunda kanserli hücreler saptayabilecekler. Sistem şu: Aynalı refleks kamera (dijital), ilave bir LED ışık kaynağı, özel bir objcktif merceği, optik bağlantı ve flüoresanslı boyar maddeyle, mobil bir flüoresan mikroskobuna dönüştürülmekte. Bu şekilde ışıldayan hücre çekirdekleri ve kanser hücrelerinin şekil de- ğiştirmiş çekirdekleri de kamcranın ekranın- da izlenebiliyor. Bu ilke aslında yıllardan bu yana biyopsilerden biliniyor, yeni olan aletin taşınabilirliği ve ağız gibi zor ulaşılır bölgelerde de uygulanabiliyor olması. Yeni yöntem sayesinde hastadan doku alınması gerekmiyor. Üstelik dijital kamcra- lı erken kanser tanı sistetni ucuz ve dünyanın her yerinde uygulanabilir. Dahası acıları ve bekleme sürelerini de ortadan kaldırıyor. Ancak özel patoloji eğitimi almayan doktor- ların da sağlıklı ve hasta hücreleri birbirinden ayırt edebilmeleri için gerekli yazılım prog- ramının geliştirilmesi gerekiyor. RÜZGÂR SAATTE10 BİN KİLOMETRE HIZLA ESİYOR HD209458b olarak isimlendirilen geze- geninin atmosferinde saatte 10.000 kilomet- re hızlı esen fırtınalar meydana geliyor. Bilim insanları son derece hassas ölçümlerle kar- bonmonoksit gazının kızgın gün yüzünden se- rin gece yüzüne estiğini saptadı. Bu gözlemlcr gezegenin yörüngesi üze- rindeki hızının da öl^-ülmesine izin verınek- te. Bu sonuca göreyse gezegenin kütlesi he- saplanabiliyor. Astronom Ignas Snellen ve eki- bi tarafından gözlemlenen gezegen sistemi, dünyamızın 150 ışjik yılı uzaklığındaki Pegasus takımyıldızında yer alıyor. Giineş sistemimi- zin dışında yer alan HD209458b gezegenin kütlesi Jüpiter'in yüzde altmışı kadar. Cjüneş benzeri yıldızına olan mesafesi, dünya ve gü- ne^ ara- sındaki mesafe- nin sade- ce yirmi- de biri k a d a r . Bu yakın mesafe nedeniy- le geze- g e n i n , yıldızına bakan tarafmdaki sıcaklık yaklaşık olarak 1000 derece. Gezegenin hep aynı yü- zü yıldızına dönük olduğu için bu taraf <,\)k sı- cakken, diğer yüz çok daha soğuk diyor as- tronomlar. 2ÎVIİLYARYILLIKÇOK HÜCRELÎ ORGANİZ- MA FOSİLLERÎ Bakteri gibi tek hücreli canlılar diinya- mızda 2 milyar yıl önce yaşamaya başlamışlardı. Çok hücreli canlıların ise daha sonra ortaya çıktığı sanılıyordu. Fakat Poitiers Üniversitesi'ne bağlı Hydrasa lalioratuvarın- da (Fransa) Abderrezak el Abani ilc çalışan bilim insanları, Batı Afrika'daki Gabun cya- letinde 2,1 milyar yıllık çok hücreli canlıları ait fosiller buldu. Bakteri ve diğer tek hücre- li organizmalar varlıklarını yaklaşık olarak 2,5 milyardır sürdürüyorlar. Hayvanlı ve bitkili görünebilir yaşam ise 540 milyon yıl önce Kambriyen patlamasıy- la başlamıştı. Ancak bilindiği gibi birkaç hücreden oluşan organizmalar Prekambriyen zamanında da oluşmuştu. Biyologlar bu ge- Araştırma lişmenin bir buçuk milyar yıl içinde birkaç kez yaşandığını ancak evrimsel olarak kalıcı ol- madığmı düşünüyor. Bu gelişmenin tam ola- rak ne şekilde yaşandığı pek bilinmiyor, ni- tekim bu zamana ait fosiller (,xık enderdir. Bu ncdcnle El Abani'nin Gabun'un gü- neydoğusundaki siyah arduvazda buldukları, bilim dünyasında hcyccan y;u-attı. Francevillc kenti yakınlarındaki buluntu yerinde şimdi- den iyi korunagelmiş 250 kalıntı bulundu. İlk bakışta kenarları çentikli kulağı an- dıran bu on iki santim büyüklüğündcki fosil- lerin iç kısmı yüksek çözünürlüklü mikroto- mografi ile incelenincc yarım daire şeklinde folyomsu oluşumlar görülmüş. Diğer analiz- lerden fosil dokudaki karbonun biyolojik sü- reçlerle oluştuğu anlaşılmış. Organizmanın ye- rini alan pirit minerali oksijenden çıık sül- fatlarla beslenen bakterilerce üretilmiş. Organizmaların ise sığ denizlerde serbest ok- sijenle yaşamış olduklan sanılıyor ki bu da çok hücreli yaşamın gclişimi için gerekli koşulu açıklıyor, yani oksijen. Bilim insanları bu yüzden yaklaşık olarak 2,4 milyar önce yaşanmış olanı "Great Oxidation Event" olarak isimlendiriyor. Bilim insanları fosillerin yarım daire bi- çimindeki yapısını koordineli büyümeye bir ka- nıt olarak görüyor. Bu da karmaşıklığıyla birlikte çok hücreli organizmalardan oluşan bir koloniye işaret ediyor. Doğalarını ve akraba- lıklannı kesin olarak belirleyemesek de bir bu- çuk milyar sonra hızlı bir şekilde yayılan çok hücreli yaşamın temsilcileri olarak kabul edi- yoruz diyor bilim insanlan Nature dergisindeki yazıda. •- -' Nilgün Özbaşaran Dede KÖRLÜK TEDAVtSİNDE YENÎ BÎR UMUT İsviçrcli bilim insanları kör farelere görme yetisini geri ka- zandıran bir gen tcrapisi geliştirdiler. Yöntem insandan alınan ağ- tabakası hücre kültürlerinde de işliyor. Gelişme bu yüzden insanda görülen ağta- bakası dejenerasyonunun tedavisi için umut oldu. Friedrich Miescher Enstitüsü'nde (FMI), Botond Roska ile çalışan bilim in- sanları, retinitis pigmentosa nedeniyle gö- remeyen fareleri tedavi etmiş. Kalıcı körlüğe nedcn olan bu kalıtsal hastalık grubu yaklaşık olarak iki milyon in- sanda görülmckte. Hastalığın ilk aşamasında ağtabakada zayıf ışıkta görmeyi sağlayan fo- toreseptörler olan çubuklar ölüyor, daha sonra ise gün ışığında görmeyi ve renkli gör- meyi sağlayan fotoreseptörler (görme konileri) işlevini yitiriyor. Görme konileri, çubuklann aksinc körlükten sonra da hayatta ka- lıyorlar. lşığa tepki göstermeseler de ağtabakasındaki sinir hüc- relerini birbirine bağlamak gibi belli başlı özelliklerini koruyor- lar. İşte son araştırmada bilim insanları bu konileri yeniden et- kinleştirmeye başardı. Bu amaçta tek hücreli bir canlıdan alı- nan bir gen aşılanmış konilere. Koniler bu genle ışığa duyarlı protein üretiyorlar. Sonuçta ağtabakasındaki diğer sinir hücreleriyle doğ- ru bağlantılar kurup, görme işlemini yerine getirebilir hale gelmişler. Yönteınin insana ait hücrelerde işleyip. iş|emediğini öğrenmek isteyen araştırmacıfâfr, ışığa duyarsız ağtaba- kasına ait hücre kültürlerine söz konusu proteini ürettirmeye başarmış. Bu şekilde te- davi cdilcn hücreler ışığa reaksiyon göster- meye başlamışlar. Bu yüzden yöntemin reti- nitis pigmentosa hastalarının tedavisinde işe yarayabileceği tah- ırtin edilmckte. Fransız bilim insanları hangi hastalann bu tür te- rapilerden yararlanabileceğini araştırmaya başlamışlar bile.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear