23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Tüm dünya ülkelerinin nesnel ve öznel koşulları vardır... O ülkeler kendi tarihleri ve kültürleriyle gelişimini sağlar... Neden yazıyorum bunları? Türkiye’de son günlerde yaşanan olayları, başka yöne çekmeye çalışan kimi aklıevveller var. Gelişmemiş toplumlarda halklar birbirleriyle çatıştırılır ve kırdırılır.... Biz bunun örneğini 12 Eylül öncesi gördük... Çatışmalarda ölen, pusu kurulan devrimci çocuklar ve onları öldüren faşistler... Hepsi yoksul aile çocuklarıydı. Bir dönem devrim için yola çıkan 68 kuşağının bugünkü haline bir bakın isterseniz... Çoğu rüzgâr gülü olmuş... Dinci politikaları “demokrasi ve özgürlük” olarak benimsemiş, devletin ve tarikatçıların televizyonlarından malı götürmeye başlamışlar. Hepsinin yaşam biçimi değişmiş, büyük sermaye patronlarına teslim olup, AKP iktidarının borazancılığına soyunmuşlar. Sıkıştıklarında 1923 devrimini aşağılayarak başlayıp, Demokrat Parti’nin baskıcı, faşist yönetimini unutup, sapla samanı karıştırıyorlar, Güneydoğu’da Şeyh Sait isyanını savunuyorlar. Kimdir bu Şeyh Sait? 1925- 26 Ağrı isyanlarının amacı neydi? Şeyhlik düzeninin sürmesini istediği için din devleti kurmaktı... Yakın tarihi, o ülkenin öznel, nesnel koşullarını bilmeyen, tarihinden ve kültüründen haberdar olmayanlar, yaşadıkları toprakların gelişim sürecini bilemezler. Önce bir ülkenin gelişim sürecini bileceksiniz... O zaman geleceğin ne olduğunu kavrar, mutlu olmanın ne olduğunu anlarsınız... Geleceğin mutlu toplumu, benliğindeki derebeyini silmiş erkekle, iç evrenindeki (ruhunda) köleliği yok etmiş kadından oluşacak. Belki de o zaman insanlar gerçek aşkı yaşayacaklar, geçmişin Romeo’yla Juliet’i bir başka biçimde sahneye konulacaktır. İlhan Selçuk’un arşivime aldığım bir yazısı geçti elime dün sabah ve okumaya başladım... İlhan Ağabey’in yazısının girişi şöyleydi: “Geçmiş zamanlarda çok uzun süre ‘kadın’ ile ‘günah’ özdeşleşti. Önyargı Havva’dan mı başlıyordu? Kutsal kitap kadınlar için iyi şeyler söylemiyordu. İnsanlık düşe kalka ortaçağa ulaştığında cadı avı başladı. Cadı kimdi? Kadın!” 15. yüzyılda büyücülük suçları kadınlar için geçerliydi. Sekizinci Papa Innocent, 1484’te yazılı bir buyrukla engizisyon mahkemelerini kurdu, büyücülük suçlarına bakmakla iki yargıç görevlendirdi. Bugüne bakarsan Özel Yetkili Yargı! Papa için bir de hukuk kitabı yazıldı iki yargıç tarafından... Amaç, Papa’ya yalakalık yapmaktı... Büyücülük yapan, âşık olan, erkeklerle ilişki kuran tüm kadınlar engizisyon mahkemelerinde yargılandı... Başı ise Almanya ve İngiltere gibi ülkeler çekti... Eldeki verilere göre 1450- 1550 yılları arasında sadece Almanya’da 100 bin kadın “cadı” olduğu gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırıldı. Cadı avı 18. yüzyılın ikinci yarısına değin sürdü. Ben Almanya’da Bonn yakınlarındaki bir kasabada bulunan “işkence müzesi”ni yıllar önce arkadaşım Mete Atay’la gezdim ve kadınlara nasıl işkence yapıldığını gördüm... Müzik eşliğinde işkenceden geçen maket kadınların çığlıklarına dayanamayıp dışarı çıktım... Bertrand Russell, “Din ve Bilim” kitabında yanıt verir. Çoğu erkek cadı avını, kadınların işkenceden geçirilip öldürülmesini savunuyor, kimileri ise karşı çıkıyordu. Karşı çıkan erkekler neyle suçlanıyordu? “Sen ruhunu şeytana satmışsın!” Çağlar, süreçler, dönemler... Yaşam, aşk, özgürlük, işkence, ölüm... Hepsi iç içe yaşar... Mustafa Kemal Atatürk, 1789 Fransız Devrimi’nden esinlenip, bağımsızlık savaşımızdan sonra “Aydınlanma Devrimi”ni başlatmıştır. Peki durduk yere mi yazdım ben bu yazıyı? Hayır! Bir ülkede hâlâ işkenceler sürüyorsa, hukuk dışı uygulamalar yapılıyorsa temel hak ve özgürlüklerden söz edilemez. Güneydoğu’da feodal düzen sürüyorsa, töre adı verilen vahşet, şeyhlerin buyruğu, aile meclisinin kararıyla 15 yaşındaki kız çocuklarının canını alıyorsa bundan hepimiz sorumluyuz... Her ülke kendi tarihini, kültürünü, geçirdiği evreleri, nesnel ve öznel koşulları bilmeli. Eğer çağdaşlaşmaktan söz ediyorsak bunun yolu Aydınlanma Devrimi’ni özümsemekten geçer... CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada başladı. Eşim ve çocuklar gelecek. Onları karşımda dipdiri gördüğüm an, her şeye bedel. Ama daha çok var, görüş 15.30’da... Saat 11.15’te demir kapı şangırdadı. Gardiyan bağırdı: “Savcılık izniyle ziyaret var...” - Kim? “Orhan Erinç, İbrahim Yıldız, Şükran Soner...” Ailemle görüşe hazırlanırken, ikinci ailemin, Cumhuriyet’in ziyareti! İbrahim’e takıldım: - Sizi bir yerden tanıyorum! Bastı kahkahayı: “Tamam, o işte...” Hal hatırla birlikte konu doğal olarak gazetemize geldi, yaşımıza dokundurduk: “İlhan Abi bize genç kuşak diyordu ama, biz de 50 olduk...” Orhan Abi’ye ilk aldığı sorumluluktan dolayı sevincimi dile getirdim. Her zamanki sakinliğiyle “Yapmaya çalışacağız” dedi. Orhan Abi, sözlük kullanmayı, sözcüklerin anlamı üzerinde derinleşmeyi sever. “Erinç”in sözlük anlamı aynen şöyle: “Hiçbir eksiği, üzüntüsü, acısı olmama durumu. Dirlik, rahat, huzur...” Cumhuriyet için bundan güzel hedef, dilek olur mu? Şükran Abla’yı da yeni sorumluluğu için kutladım. Zaten aldığı görev ne olursa olsun o, Cumhuriyet’i terk edecek “son er” olur. Şükran Abla’yı fazla özlemiyorum, yeterli sıklıkla görüşüyorum. Bu güzel Cumhuriyet ailesi görüşünün ardından öğleden sonraki aile görüşü de güzel geçti. Bir önceki çarşamba da aylık açık görüşlerin en kalabalık olanıydı. Danıştay, açık görüşe eş, anne baba ve çocukların yanı sıra kayınvalide, kayınpeder ve kardeşleri de dahil etti. Annemin adı Melek, kayınvalidemin adı da Melek. Güzel bir buluşma oldu. İki melek arasında elek oldum, tatlı tatlı gidip geldim. Kızım, karımla baş başa görüşme süremizi şöyle belirledi: “Bana 4 tane matematik problemi yaz. Onları çözünceye kadar konuşun. Sonra benimle ilgilenin.” 75 dakikalık açık görüş bu kadar iyi bölümlenebilirdi. Oğlum yolda uyumamış. Bir kek, bir meyve suyu, sonra aslan uykusu. Masanın üstüne yatırdık. Kuru temizleme için getirdiğim 2 yazlık takımdan yatak yaptık. Biraz terliydi, hayıflandım ama, karım “olsun” dedi, “O bize parfüm gibi geliyor. Buradan sana ait alıp götürebildiğimiz tek şey o.” Rıfat Ilgaz, “Parmaklığın Ötesinden” şiirinde diyor ya: “Kapılar demir süngülü, çifte kilitli, / Kapalı, hürriyete giden yollar; / İçerdeki içerde mahzun / Dışardaki dışarda...” Ama bütün o kilitleri açan, demir kapıları eriten bir şey var: Umut... Onu yitirmediğim sürece bütün acılar eninde sonunda bala dönüşür. GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada verdi... Darbe suçlamaları bumerang sanki. Döndü dolaştı, darbelerden siyasal hesaplarına göre görev çıkaran AKP iktidarını vuruyor. CHP’yi darbeleri savunmakla suçlayan RTE; darbeyi örtbas etmek ya da yargıya götürmemekle suçlanıyor. Ana muhalefet 27 Nisan e-muhtırasını yazarı eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve tabii hükümet hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Türkiye’de çok şey, çok insan, çok siyasetçi sürekli ve de hızlı biçimde değişlim gösteriyor. 27 Nisan e-muhtırası açıklandığı günlerde zamanın Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın kimi koşullar, örneğin Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinin darbeye neden olacağını duyurduğunu öne sürenlere karşı çıkanlar... ...değişen zaman içinde bugün tam tersi görüş bildirmekte beis görmüyorlar. E-muhtıranın yayımlanmasından altı gün sonra... beklenmedik bir görüşme gündemi sarstı. E-muhtıranın yazarı eski Genelkurmay Başkanı ile muhtıranın hedefi Başbakan’ın Dolmabahçe’de saatlerce baş başa verip mezara götüreceklerini ilan ettikleri... çok gizli “devlet sorunlarını” görüştükleri açıklandı. Hemen her çevrede bu görüşme şaşkınlık yarattı. Üstelik görüşmenin içeriğiyle ilgili bilgilerin gizlenmesi, şaşkınlığı hayrete dönüştürdü. Doğal olarak darbe muhtırası veren askerle muhtıraya hedef olan AKP iktidarı arasında pazarlıkların yapıldığını öne süren söylentiler yayıldı. Bu gelişmeye son bir halka daha eklendi. Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a, emekliliğinde lüks bir araba armağan edildi. Oysa Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekliye ayrılan hiçbir orgenerale bu ayrıcalık uygulanmadı. Büyükanıt’a bu özen ve özelliğin -örneğin Güncel’de- nedenini soran ve irdeleyen yazılara o zaman önemli partisel görev yapanların katıldığını içeren hiçbir açıklama yok elimizde. Tabii olayları irdelerken Türk siyasetine damgasını vuran ünlü yorumsal sözü unutmamak gerek: Dün dündür, bugün ise bugün!.. Son gelişmeler bu sözün değerini bir kez daha kanıtlıyor. Darbelerin hesabı CHP’ye soran RTE’ye şimdi CHP; darbeyi neden himaye ettiğini soruyor. AKP adına Hüseyin Çelik, Kılıçdaroğlu’nun “kozmik” Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili yorumsal da olsa dikkat çeken saptamalarını ehli kuburdakilerin -ölülerin- bile güleceğini söyleyerek yanıtlamaya çalışıyor. Ehli kuburdakiler darbe karşıtı AKP’nin darbe savunuculuğuna soyunmasına acaba gülmüyorlar mı? Mademki darbe karşıtısın: Mademki Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi 27 Nisan e- muhtırasının son genel seçimlerde yüzde 47 oy almasını sağlayan bir işbirliği olmadığına inanıyor ve savunuyorsun... ...o zaman savcılığa CHP’den önce e- muhtırayla ilgili suç duyurusunda bulunma görevini neden yerine getirmedin, şimdi neden öncelik almıyorsun... diye sormazlar mı insana? Aynı mantık 35. maddeyle de ilgili. CHP, darbe karşıtı AKP’nin darbelere gerekçe olan 35. maddeyi değiştiren yasayı Meclis’e vermesini önerdi. AKP’den ses çıkmayınca; 35. maddede değişiklik içeren yasa önerisini Meclis’e verdi. Darbelere... darbe gerekçelerine karşıtlık söz konusu olunca mangalda kül bırakmayan AKP... şimdi yok şöyle olmalıydı, yok böyle yazılmalıydı gibi gereksiz mazeretler ileri sürerek kıvırmaya başladı. Nalıncı keseri artık AKP’ye çalışmıyor. ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 31 TEMMUZ 2010 CUMARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Temmuz Oslo Y 22 Helsinki Y 27 Stockholm Y 23 Londra Y 22 AmsterdamY 20 Brüksel Y 24 Paris Y 26 Bonn B 26 Münih B 30 Berlin B 26 Budapeşte Y 27 Madrid B 35 Viyana PB 25 Belgrad Y 26 Sofya Y 26 Roma Y 25 Atina B 29 Zürih B 24 Moskova B 30 Aşkabat A 33 Taşkent A 31 Bakû A 34 Bişkek A 30 Tiflis A 35 Kahire A 35 Şam A 41 İstanbul A 35 Edirne A 35 Kocaeli A 36 Çanakkale A 34 İzmir A 36 Manisa A 40 Denizli A 40 Zonguldak A 31 Sinop A 30 Samsun PB 32 Trabzon Y 31 Giresun Y 32 Ankara A 39 Eskişehir A 38 Konya A 39 Sıvas A 40 Antalya A 37 Adana A 36 Mersin A 35 Diyarbakır A 44 Şanlıurfa A 45 Mardin A 40 Siirt A 42 Hakkâri A 35 Van A 30 Kars A 30 Ülkemizin kuzey kesimleri parçalı bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı; Ülke genelinde mevsim normallerinin 5 ila 7 derece üzerinden seyredecek. POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA 21. Yüzyılda Cadı Avı... hikmet.cetinkaya@ cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 FIRAT KOZOK ANKARA - TRT’nin referan- dum sürecindeki yayõnlarõ nede- niyle Ankara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ’na suç duyurusunda bu- lunan CHP, bu kez de kurumun reklam ihalesi için yargõya gitti. TRT yönetiminin reklam ortam- larõ satõş ihalesindeki sözleşme be- delini ve ödeme takvimini ihale sonrasõnda ek protokolle değiş- tirdiğini belirten CHP, Genel Mü- dür İbrahim Şahin ile birlikte 3 üst düzey yönetici hakkõnda “ka- muyu zarara uğratmaktan” da- va açõlmasõnõ istedi. CHP Grup Başkanvekili Mu- harrem İnce, avukatõ aracõlõ- ğõyla yaptõğõ başvuruda, kuru- mun, Mart 2009’da “Reklam ortamları satış ihalesi” açtõğõnõ, ihaleyi 3 yõllõğõna tek teklif veren Veritas Medya Şirketi’nin ka- zandõğõnõ anõmsattõ. Şirketle 5 Ha- ziran 2009’da imzalanan sözleş- mede, şirketin TRT’ye her yõl için 60 milyon TL ödeme yapmasõnõn öngörüldüğüne işaret eden İnce, buna karşõn şirketin 16 Temmuz 2009’da statü tadiline giderek Akdeniz Medya Satõş ve Pazar- lama Evi Sanayi ve Ticaret A.Ş. unvanõnõ aldõğõnõ kaydetti. Şir- ketin bu tarihten sonra taahhüt et- tiği rakamlarõ TRT’ye ödeyeme- diğini belirten İnce, şirketle 29 Aralõk 2009’da imzalanan ek protokolle ödeme planõnõn de- ğiştirildiğini, birinci yõl için en az 60 milyon TL olan ödeme şartõ- nõn 40 milyon TL’ye çekildiğini, ikinci ve üçüncü yõl için 70 mil- yon TL’ye çõkarõldõğõnõ ifade et- CHP’li İnce, bu kez de reklam ihalesi için suç duyurusunda bulundu CHP, TRT’nin peşini bırakmıyor ti. Yapõlan değişikliklere TRT’nin reyting sisteminden çõkmasõnõn gerekçe gösterildiğini anlatan İn- ce, bu gerekçenin şirketle imza- lanan ana sözleşmede yer alma- dõğõna işaret etti. Kurumun reyting sisteminden çekildiğine ilişkin ilk resmi açõk- lamanõn 13 Ocak 2010’da ya- põldõğõnõ, oysa ek protokolün imza tarihinin 20 Aralõk 2009 ol- duğuna dikkat çeken İnce, “TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ve diğer şüpheliler, Akdeniz Medya ile TRT arasında im- zalanan TRT reklam ortamları satış sözleşmesini kamuyu za- rara uğratacak şekilde ana sözleşme hükümlerine aykırı bir şekilde değiştirmişlerdir” görüşünü savundu. Ödeme yapmadı Akdeniz Medya şirketinin hem ana sözleşmede hem de ek proto- kolde taahhüt ettiği ödemeleri ku- ruma yapmadõğõna işaret eden İn- ce, bu yolla firmaya çõkar sağlan- dõğõnõ vurguladõ. TRT’nin çõktõğõ ihaleyi alan Veritas şirketinin his- se yapõsõ, dağõlõmõ ve hissedarla- rõ arasõnda da şüpheli bir değişim olduğuna dikkat çeken İnce, “İha- le öncesinde 50 bin TL sermayeli Veritas şirketinin sahibi Kaan Bülbüloğlu iken ihale sürecin- deki değişikliklerle Kaan Bül- büloğlu şirketin en küçük orta- ğı durumuna gelmiştir” dedi. İn- ce, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Genel Müdür Yardõmcõsõ Zeynel Koç, Satõn Alma Dairesi Başkanõ Selami Karanfil ve Rek- lam Dairesi Başkanõ Ömer Altan Bahadır hakkõnda “kamuyu za- rara uğrattıkları gerekçesiyle” kamu davasõ açõlmasõnõ talep etti. SİİRT (Cumhuriyet) - Siirt’in Pervari ilçe- sinde mayõn patlamasõ sonucu 3 asker hafif şe- kilde yaralandõ. Siirt’in Pervari ilçesine bağlõ Okçular köyün- de yol kontrolü yapan askerlerin geçtiği sõrada te- rör örgütü PKK üyelerince daha önceden yola dö- şenen uzaktan kumandalõ mayõn patlatõldõ. Patlamada 3 asker ha- fif şekilde yaralandõ. Yaralõ as- kerler Siirt Asker Hastanesi’ne kaldõrõlarak tedavi altõna alõndõ. Vali Musa Çolak, yaralõ asker- lerin durumunun çok iyi oldu- ğunu belirterek “Yaraları zaten çok hafif. Daha çok çizik ola- rak adlandırılabilecek yara- lardır. Tedavileri yapıldı” de- di. Saldõrõnõn ardõndan bölgede operasyon başlatõldõ. Mayın tuzağı 3 asker yaralı AVUKATLARIYLA MESAJ GÖNDERDİ Öcalan: Beni oyaladõlar Haber Merkezi - İm- ralõ’da hükümlü olarak bulunan terör örgütü li- deri Abdullah Öcalan, avukatlarõ aracõlõğõyla gönderdiği mesajda “Devlete sesleniyorum, sorunu çözeceksen çöz. İmha edeceksen et. PKK’ye sesleniyorum. Yapacaksan yap, tes- lim olacaksan ol” dedi. Öcalan, seçim var deni- lerek kendisi yedi sekiz yõldõr oyaladõklarõnõ ile- ri sürdü. Avukatlarõyla görü- şen Öcalan, Hatay’õn Dörtyol ilçesinde geçen hafta 4 polisin şehit edil- mesine üzüldüğünü ile- ri sürdü. “Bu toplum daha ne kadar kaldı- racak bu yaşananları. Ben bu yaşananlardan üzüntü duyuyorum, sadece PKK’liler için değil ölen polisler-as- kerler için de üzülü- yorum. Ama yetmi- yor” mesajõ veren Öca- lan, yaşananlardan memnun olmadõğõnõ, so- runun çözümü için “ge- ce gündüz düşündü- ğünü hatta bir saat bi- le uyumadığını” ileri sürdü. “Bu gelişmeler- den rahatsızım ve bun- ları aşmaya çalışıyo- rum” diyen Öcalan’õn mesajlarõ şöyle: “Devlet de PKK de bildiğini okuyor. İşte görüyor- sunuz, iki taraf da be- ni dinlemiyor, aldık- ları kararları uygulu- yorlar. Ben devlet ile PKK arasında boğul- mayıp, bunları aşmaya çalışıyorum. Devlete sesleniyorum, bu so- runu çözeceksen çöz, imha edeceksen et! PKK’ye de sesleniyo- rum, devrim yapacak- san yap teslim olacak- san da ol! Artık bu işi uzatmanın manası yok, artık toplum bu çözümsüzlüğü, oyala- mayı kaldırmıyor.” İstanbul Haber Servisi - CHP İstanbul İl Başkanõ Ber- han Şimşek, İstanbul Büyük- şehir Belediyesi’nin (İBB) İs- tanbul’da 1500 noktada çiçek satõşõ yapmak üzere hazõrladõğõ “Çiçek Büfeleri” projesinin tüm yetkisinin ihalesiz olarak Başbakan Recep Tayyip Er- doğan’õn Milli Görüş yõllarõn- dan arkadaşlarõ olan işadamõ Bekir Uğur ve Uğur’un dünü- rü Kemal Okul’a devredildiği- ni söyledi. CHP’li Şimşek, dün partisinin Şişhane’deki İstanbul İl Baş- kanlõğõ’nda Interflora Çiçekçi- leri Derneği Başkanõ Recep Gedik ve İstanbul Çiçekçiler Esnaf Odasõ Başkanõ Yunis Erdoğan ile birlikte ortak basõn toplantõsõ düzenledi. Şimşek, İstanbul’daki seyyar çiçek satõş noktalarõnõn düzenlenmesi için 2007 yõlõnda İBB Meclisi’nin ortak karar aldõğõnõ, bu karar da- yanak gösterilerek İstanbul’da rantõn yüksek olduğu yol ke- narlarõna, alõşveriş merkezi ön- lerine ve otel yakõnlarõna 1500 tane “Çiçek Büfesi” yapõldõğõ- nõ anõmsattõ. Projeyi İBB’nin iş- tiraklerinden Kültür AŞ’nin yü- rütmesine karşõn tüm yetkinin Başbakan Erdoğan’õn Milli Gö- rüş yõllarõndan arkadaşõ olan Bekir Uğur ve Kemal Okul’a verilmesini eleştiren Şim- şek,“Servetini oğlunun sünnet düğününden kazanan Recep Bey, Uğur ve Okul’un çocuk- larının da nikâh şahitliğini yapmıştı. Bu iki kişiye özel ya- pılan uygulama, İstanbul’da- ki 6 bin çiçekçi, 25 bin işçi ve onların sayıları 100 bini aşan ailelerinin ekmeğine göz dik- mektir. Recep Bey, bu ülkede parti devlet sistemini yürüt- mektedir. Aynı Osmanlı pa- dişahları gibi ‘şu dağ senin, bu ova senin’ diye istediğine isti- diği her şeyi dağıtmaktadır” dedi. İstanbul İl Başkanõ Şimşek: Recep Bey düşünceleri, işadamlarõnõ, aydõnlarõ, yazarlarõ hapsetti, şimdi de çiçekleri hapsediyor ‘Şimdi de çiçekleri hapsediyor’ Fotoğraf:DENİZTATARERTEMUR CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, İBB’nin “Çiçek Büfeleri” projesinin ihalesiz olarak Başbakan Erdoğan’ın Milli Görüş yıllarından arkadaşı olan Bekir Uğur ve Uğur’un dünürü Kemal Okul’a devredildiğini söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear