Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ
6 KÜLTÜR SÖYLEŞİLERİ
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Türkiye Bilimler
Akademisi
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA),
Avrupa’daki örneklerine kıyasla 300-400 yıl
gecikmeyle, 1993 yılında kurulabildi! O da, dün
doğum gününü bir karikatür sergisiyle
kutladığımız Prof. Dr. Erdal İnönü sayesinde!
Demirel’le koalisyon hükümeti kurmasaydı
İnönü, akademi kurulmasını halen tartışıyor
olabilirdik! Düşünün ki, dünyanın en eski
akademisi İtalya’da Accademia Nazionale dei
Lincei, 1603 yılında kuruldu! İngiltere’de Royal
Society de, varlığını 1663’ten beri sürdürüyor!
Salt bu saptama bile, Türkiye’de bilimin
tarihinin ne kadar geç başladığının kesin kanıtıdır!
300-400 yıllık gecikme, bilimsel bir saptamadır!
Ne kadar bilimsel ve teknolojik gelişme, o kadar
siyasi, kültürel ve ekonomik gelişme! Bu
denklemdeki yanlışlık bugüne kadar
gösterilememiştir!
Geçen cuma ve cumartesi günleri TÜBA’nın
yıllık Akademi Günü ve etkinlikleri vardı.
Marmara Üniversitesi’nin görkemli Reşat Kaynar
Konferans Salonu (103 yaşındaki Mektebi
Tıbbiyei Şahane... Haydarpaşa Lisesi, şimdi MÜ
Haydarpaşa Kampusu) bu etkinliklere ev sahipliği
yaptı. Marmara Üniversitesi’nden Filiz Onat açılış
konuşmasında anlamlı bir söz söyledi: “Bu bina
103 yıldır sizleri bekliyordu!” Akademi Başkanı
Yücel Kanpolat, Cumhuriyet’in 2023’teki 100.
kuruluşuna kadar baş etmek zorunda olduğumuz
önemli sorunların hepsini, ancak, bilim ve
teknoloji üreterek, bilimsel düşünce ile
çözebileceğimizi vurguladı ve TÜBA’nın
yürüttüğü projeleri anımsattı (TÜBA web sitesine
bakınız).
Akademi Günleri, yeni üyelerin takdimlerine,
konuşmalarına, Üstün Başarılı Genç Bilim
İnsanlarını Ödüllendirme Program (GEBİP)
Ödülü’nü kazananları tanıtma ile başlar, ikinci
gün ise Akademi Günü Konferansı ile biter. Bu yıl
ise, “2010 Yılı Üniversite Ders Kitapları Telif ve
Çeviri Eser Ödülleri” de programda yer aldı.
Yeni üyelerle birlikte TÜBA’nın üye sayısı 135
oldu. Bunların 34’ü şeref üyesi, 86’sı asli üye ve
15’i de asosiye üye (asli üye adayı). Üyelerin
dağılımı: 80’i fen ve mühendislik bilimlerinden,
24’ü sosyal bilimlerden ve 31’i de sağlık
bilimlerinden...
Kabul edilen yeni iki üye, Prof. Dr. Tayfun
Özçelik (Asli Üye; Bilkent Üniversitesi Moleküler
Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı) ve Prof. Dr.
Vural Bütün (Asosiye üye, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölüm
Başkanı).
Özçelik’in akademik başarısı: Araştırma
konuları, genetik hastalıklar, otoimmün hastalık
riskleri ve nadir kalıtsal hastalıklar üzerinde.
Ailesel pediatrik kanserlerin, DNA onarım sistemi
mutasyonları ile ilişkili olduğunu gösterdi;
insanlarda el-ayak (dört ayak) üzerinde yürüme
ile ilişkili ünertan sendromunun bazı genetik
mutasyonlardan kaynaklandığını gösterdi. 62’si
Science Citation Index’te, toplam 120 kadar
orijinal makalesi, kitap bölümü ve diğer yayını
var. Bu yayınlara yaklaşık 2600 adet atıf yapıldı.
25 adet lisansüstü tez yönetti ve çeşitli ödüller
aldı.
Vural Bütün’ün akademik başarısı: Hakemli
dergilerde 40 uluslararası bilimsel yayını ve
yurtdışında yayımlanan kitaplarda bir adet bölüm
yazarlığı var. Bu çalışmalarına 1550’den fazla atıf
yapılmış. Çeşitli bilim ödülleri sahibi.
TÜBA’nın başarılı genç bilim insanlarını
ödüllendirme programı, üç yıllık destekler veriyor.
11. Dönem TÜBA GEBİP ödüllerini alanların
listesi: İnanç Adagideli, Selçuk Aktürk, Aytekin
Akyol, Mehmet Sait Albayram, Mehmet Cihat
Alçiçek, Jens Allmer, Günay Yetik Anacak,
Erhan Artuç, Yusuf Baran, Demircan
Canadinç, Atilla Cihaner, Selin Aradağ
Çelebioğlu, Zeynep Ayşecan Boduroğlu
Gököz, Ertuğrul Kılıç, Serdar Kozat, Tarcan
Kumkale, Hamza Kurt, Tuba Çiğdem
Oğuzoğlu, Özhan Özatay, Emrah Özensoy,
Müfit Sezer, Çağdaş D. Son, Gözde Ünal,
Erkan Yılmaz.
Akademi, ayrıca “Doğa, Mühendislik, Sağlık ve
Sosyal Bilimler alanında toplam 11 esere Telif ve
Çeviri Eser Ödülü, yedi esere Kayda Değer
Eser Ödülü (Mansiyon)” verdi. Burada amaç:
“Türkçe dilinde uluslararası standartlarda
üniversite ders kitapları yazılmasını ya da yabancı
bir dilden her alanda en iyi örneklerin düzgün,
anlaşılır ve güzel Türkçe kullanılarak çevrilmesini
özendirmek...”
TÜBA’nın başlıca yasal görevi, devlete,
hükümetlere “bilimsel konularda görüş bildirmek,
bilimsel önceliklerin saptanması amacıyla
incelemeler ve danışmanlık yapmak”. Ancak,
siyasi iktidarların Akademi’ye bu görevini yerine
getirmede yeterince yardımcı olmadıkları
biliniyor. Akademi’nin toplumsal olarak tanındığı
da pek söylenemez. Bu Türkiye’nin ayıbıdır.
Orada, bilimlerinde çok yetkin insanlar Türkiye’ye
hizmet için toplanıyor, konuşuyor, kararlar alıyor
ve programlar uyguluyorlar! Kimin umurunda mı
diyelim?
ABD’yi ve Avrupa’yı bilim yükseltti, dünyada
lider yaptı. Türkiye’yi ise bilimsizlik batırıyor!
Akademi’nin yeni yayımladığı Bilim Raporu’ndan
sonra söz edeceğim
Şiirsel ve isyankâr
CELÂL ÜSTER
C
an Yücel, “Her Boydan” kitabõnõn so-
nunda Shakespeare için, “Şekspir’i tâ-
rife ne hacet / Ofelya ile Hamlet’e be-
reket” der. İdil Biret’i tarife de ne hacet, bugü-
ne dek dünyanõn en önemli konser salonlarõnda,
en saygõn şefleri ve en seçkin orkestralarõyla ver-
diği konserlere, klasik müzik piyasasõnõn önde ge-
len şirketleri için doldurduğu albümlere bereket…
Bu yõl bütün dünya, Romantik çağõn unutulmaz
bestecisi ve piyanisti Chopin’in 200. doğum yõl-
dönümünü kutluyor. Biret’in, ünlü Naxos firmasõ
için doldurduğu ve Chopin’in tüm piyano yapõt-
larõnõ içeren 15 CD’nin 1995’te Varşova’da
Chopin Büyük Ödülü’ne değer görüldüğünü bil-
meyen yok. Bir süredir IMC firmasõ, Chopin’in
bütün notalarõnõn yeni edisyonunu Biret’in CD ka-
yõtlarõ eşliğinde yayõmlõyor.
Dünya, İdil Biret’le de anõyor, anõmsõyor Cho-
pin’i 2010’da. Ocak ayõndan bu yana Biret’in New
Haven’da, Yale Üniversitesi’nde, Polonya’nõn çe-
şitli kentlerinde, Londra ve Potsdam’da verdiği
Chopin konser ve resitalleri birbirini izledi. Ey-
lül ve ekim aylarõnda da Glasgow, Stuttgart, Bor-
deaux, Berlin, Londra’da, Canterbury Festivali’nde
Chopin çalacak ünlü virtüöz.
2010’DAKİ EKSİKLİK
Ne ki, Biret, İstanbul’dan Adana’ya, İzmir’den
Ankara’ya, Ereğli’den Edirne’ye, gerçekleştirdiği
konser ve resitallerle Chopin yorumlarõndan ül-
kesini de yoksun bõrakmadõ. Yine geçen ocakta
Türkiye’de ilk kez yayõmlanan André Gide’in
“Chopin Üzerine Notlar” kitabõ, Biret’in önsözü
ve bir Chopin CD’si eşliğinde sunuldu okurlara.
Gel gör ki, Chopin’in dünyada ve Türkiye’de
Biret’le handiyse bütünleştiği şu 2010 yõlõnda,
Uluslararasõ İstanbul Müzik Festivali’nde ya da
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlik-
leri kapsamõnda ondan Chopin dinlemek, kuş-
kusuz, müzikseverleri daha da mutlu edecekti.
Biz, böylesi bir eksikliğin nedenlerini bir ya-
na bõrakarak Biret’le salt Chopin konuşma-
yõ yeğledik.
- Dünyanın önde gelen Chopin yorumcula-
rından birisiniz. Chopin çalmanın, yorumla-
manın “sır”ı nedir sizce?
- İltifatõnõza teşekkür ederim. Bunu tarif etmek
kolay değil. İlk önce çalõnacak esere tamamen
nüfuz etmek gerek: Form, gerilim noktalarõ,
önem taşõyan yerlerle köprü vazifesi gören geç-
işleri dikkatle ayõrmak şart. Sonra stil anlayõşõ ge-
lir. Romantik dönem olarak bilinen 19. yüzyõl-
da yazõlmõş diye her romantik bestecinin eseri
aynõ şekilde çalõnmamalõ. Örneğin Chopin ve
Liszt, birbirinden çok farklõ iki ses dünyasõna ait
olmalarõna karşõn sõklõkla benzer stile sahip bes-
teciler olarak beraber anõlõrlar. Liszt, uzun ya-
şamõ boyunca modern piyanonun gelişiminden
büyülenmiş,orkestra renklerinin zenginliğini
piyanoda taklit etmeye kalkõşarak orkestraya
meydan okumuştur. Diğer taraftan Chopin’in ya-
ratmõş olduğu piyano tõnõ anlayõşõ, insan sesi mo-
deline dayanõr. Ayrõca, bestecinin hayatõnõ, ya-
şadõğõ devri etraflõca bilmek çok önemlidir.
Notalarõ pedal yardõmõ olmadan birbirine bağlõ
(legato) çalmak ve icraya güzel şarkõ söyleme sa-
natõnõ (bel canto) hâkim kõlmak da önemli.
- Dünyada en beğendiğiniz Chopin yorum-
cusu kim? Neden?
- Ben süperlatiflerden çok çekinirim. Aklõma
ilk anda gelen isimler şunlar: Raoul von Koc-
zalsky, özellikle Celibidache idaresinde 1948’de
Berlin Radyo Orkestrasõ ile yaptõğõ Chopin 1. ve
2. piyano konçertolarõ kayõtlarõ için; Ignaz Fri-
edman, akõl durdurucu güzellikte mazurka ka-
yõtlarõndan dolayõ; hocam Alfred Cortot bütün
Chopin kayõtlarõ ve yayõmlanmadõğõ için bilin-
meyen mazurka kayõtlarõ nedeniyle; Arthur
Rubinstein, 1936 yõlõnda yaptõğõ noktürn kayõt-
larõ için; Paderewski, olağanüstü polonez op. 53
icrasõ (başrolde oynadõğõ bir filmde), mazurkalar
ve 3. scherzo icralarõndan dolayõ; Sergei Rach-
maninof, la bemol majör vals ve 2. piyano sonatõnõ
kendi renkleriyle yeniden yarattõğõ için (bunu an-
cak Rachmaninof büyüklüğünde bir piyanist ya-
pabilir); Leopold Godowsky, noktürn icralarõ ne-
deniyle; ayrõca, hocam Wilhelm Kempff, Dinu
Lipatti, Samson François, Lew Pouchinov, Ju-
lian von Karoly, Livia Rev çeşitli güzel icra-
larõndan dolayõ.
- Chopin’in tüm yapıtlarını piyanoda yo-
rumladınız. Ama Chopin’i bir de sözlerinizle
yorumlar mısınız?
- Şiirin mutlaklõğõna en yakõn olan bestecidir
Chopin.
- Dominique Xardel’in hazırladığı “Dünya
Sahnelerinde Bir Türk Piyanisti: İdil Biret” ad-
lı kitapta, Naxos için Chopin’in tüm yapıtla-
rını kaydederken, Chopin ve öğrencileriyle il-
gili pek çok kitap okuduğunuzu, Chopin ya-
pıtlarının eski ustalarca gerçekleştirilmiş ka-
yıtlarını dinlediğinizi söylüyorsunuz. Bütün
bunlar sizin yorumlarınıza nasıl esin kayna-
ğı oldu? Bütün bunları özümleyip kendi özgün
yorumunuzu nasıl oluşturdunuz?
- Çocukluğumda Chopin’in eserlerini sõk sõk du-
yar, fakat, genelde iç bayõltõcõ bulduğum icralar
nedeniyle hiç hoşlanmazdõm. Bu yanlõş yorum-
larõn yaptõğõ etki nedeniyle uzun yõllar Chopin’in
müziği bana yabancõ gelmişti. Paris Konserva-
tuvarõ’na girince başka bir ifade tarzõ ile karşõ-
laştõm; zarif, hiçbir duygusal yanõ olmayan, biraz
havai bir yaklaşõmdõ bu. Chopin marazi bir bes-
teci olmaktan çõkmõş ama bu defa da bir salon züp-
pesi müzisyen olmuştu. Her ne kadar bu yeni şah-
siyet bana daha oyalayõcõ görünse de, bu anlayõ-
şõ da benimseyememiştim. Fakat, Paris Konser-
vatuvarõ bitirme imtihanõnda Chopin’in 2. balad’õnõ
mecburen bu anlayõşa uygun şekilde çalarak
mezun oldum. Tam o günlerde Skryabin’in
eserlerini keşfettim, hayran
kaldõm ve bu eşsiz ses dünya-
sõnõ yaratan bestecinin esin
kaynağõnõn hangi besteciler ol-
duğunu merak ettim. İşte bunu
araştõrõrken özellikle Skryabin’in
ilk eserlerinde Chopin’in etkisi-
nin ne kadar önemli olduğunu an-
ladõm ve Chopin’i bu õşõk
altõnda tanõmaya karar ver-
dim, bestecinin henüz çalõşmadõğõm, fazla bil-
mediğim yapõtlarõyla ilgilendim. Chopin’in de-
hasõnõ da o zaman mazurkalarõnõ çalõşõrken an-
layabildim.
- Sanırım, Wilhelm Kempff ve Alfred Cor-
tot’yla da Chopin çalıştınız…
- Evet, aynõ yõllarda hocam Wilhelm Kempff
õsrarla Chopin’in eserlerini çalmamõ istiyordu.
Kendisiyle bütün bir gün 3. sonatõ çalõştõğõmõzõ
hatõrlõyorum. Bu çalõşma sonrasõ sonatõn yapõsõ,
ifade tarzõ yepyeni şekilde aydõnlandõ. Alfred Cor-
tot ile yaptõğõm iki yõl süren çalõşma sõrasõnda da
Chopin’in birçok eseri üzerinde durduk. En ufak
bir hata yapmama tahammülü yoktu. Eserlerin en
ufak ayrõntõsõna kadar iniyor, mükemmeli aramayõ
öğretiyordu. Cortot’nun piyanodan elde ettiği ka-
dife güzelliğindeki ses kalitesi çok çarpõcõ idi. Yal-
nõz parmak tekniğini ön planda tutan Paris’teki
konservatuvar çalõşmasõndan sonra bütün kol,
omuz, hatta vücut ağõrlõğõnõ kullandõran Cortot
dünyamõ değiştirdi.
KAYIT ÖNCESİ
ÇALIŞMALAR
- Siz, araştırmacı bir müzisyen-
siniz. Bildiğim kadarıyla, Cho-
pin’in tüm yapıtlarını plağa kay-
detmeden de kılı kırk yardınız…
- 1989’da Naxos firmasõnõn sa-
hibi Klaus Heymann Chopin’in
bütün eserlerini plağa kaydet-
memi teklif edince de tereddüt et-
meden kabul ettim. Ancak, bu
kayõtlara hazõrlanõrken çok de-
rinlemesine araştõrma yapmaya
gerek duydum. Eski dönem
piyanistlerinin yüzlerce kay-
dõnõ dinledim, Chopin’in dev-
rinden itibaren eserlerinin yo-
rumlarõ hakkõnda yazõlmõş
pek çok kitap okudum. Özel-
likle J.J. Eigeldinger’in “Öğ-
rencilerinin Gözünden Cho-
pin” kitabõ bana çok yardõm-
cõ oldu.
Bu çalõşmalardan, eski pi-
yanistlerin icralarõnõn Cho-
pin’in fikirlerine çok daha
yakõn olduğunu anladõm. Tü-
mü yuvarlak, güzel bir tõnõ ile
çalõyorlardõ ve piyanodan
hiçbir çirkin ses çõkmõyordu.
Notalarõ pedal yardõmõ ol-
madan birbirine bağlõ (legato)
çaldõklarõ icralarõna güzel şar-
kõ söyleme sanatõ (bel canto)
hâkimdi. Chopin’in istediği gi-
bi sol el tempoyu ayarlõyor,
sağ el de bütün serbestliğiyle şar-
kõ söylüyordu. Bu icralar uzun bir
çalõşmanõn olumsuz taraflarõnõ
törpülediği bir mükemmeliyet
sergiliyordu. Ben de işte bu veri-
lerden hareket ederek Chopin’in
eserlerini düşünüp çalõşarak ka-
yõtlarõ yaptõm.
- André Gide’in “Chopin Üzerine Notlar”
adlı kitabına yazdığınız önsözde, “Chopin, dün-
yada en fazla çalındığı halde en az anlaşılan
bestecidir” diyen Gide’e katıldığınızı söylü-
yorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
- Chopin’in eserlerindeki melodik yapõ (bura-
da İtalyan opera bestecisi Bellini ile bir akraba-
lõktan söz edilebilir) herkesi cezbedecek güzellikte
olduğundan kolay anlaşõlabilen bir müzik sanõ-
lõr. Tõpkõ çok nazik, güleryüzlü bir insan gibi. Böy-
le insanlara her istediğini kolaylõkla yaptõrabile-
ceğini düşünenler çõkar. Aslõnda, bu sevimli gö-
rünen kişilere yaklaşmak çok güçtür ve kimse on-
larõ gerçekten tanõdõğõnõ iddia edemez. Tatlõ
nağmeler yazan Chopin’in eserlerinde lirik me-
lodilerin yanõ sõra fantastik, isyankâr ve şiddet do-
lu bölümlere çok sõk rastlanõr. Gül destelerinin al-
tõnda savaş toplarõ gizlidir. Chopin’in çok yönlü
bir kişiliği olduğu biliniyor. Aktörlük yeteneği ve
gençliğinde tiyatroya ilgisi var; karikatür çiziyor
ve mektuplarõnda ince bir mizah duygusuna
rastlanõyor. Gide teşhisinde çok haklõdõr. Chopin
hiçbir zaman asaletini kaybetmez. Ancak, müzi-
ğinde hissedilen gerilim, bazõ yapõtlarõnda insa-
nõ tahammül sõnõrlarõnõn eşiğine getirir.
- Chopin’in George Sand’la olan fır-
tınalı ilişkisinden çok söz edilmiştir. Pe-
ki, siz, bu ilişkinin Chopin’in yaşamı ve
besteciliği üzerinde nasıl bir etkisi ol-
duğunu düşünüyorsunuz?
- George Sand ile Chopin arasõndaki
ilişki üzerine doğru-yanlõş pek çok şey ya-
zõlmõştõr. Elimizde inkâr edilmeyecek bir
gerçek vardõr. Bu da Chopin ile George
Sand’õn birlikte geçirdikleri dokuz yõl
içinde (1838-47), pek çoğu yaz aylarõnda
gittikleri Sand’in Nohant kasabasõndaki
malikânesinde olmak üzere, Chopin’in en
önemli ve anlamlõ yapõtlarõnõ bestelemiş ol-
duğudur (2. ve 3. sonatlar, 2., 3. ve 4. ba-
ladlar, 3. ve 4. scherzo’lar, barkarol ve ba-
zõ mazurka ve polonezler gibi). Chopin ha-
yatõnõn en mutlu günlerini Nohant’da ge-
çirmiş ve George Sand ile beraberliği bes-
tecinin en verimli bir dönemi olmuştur. Bu-
nun dõşõnda kalanlar herkesin bakõş açõsõ-
na ve yorumuna bağlõdõr.
“Şiirin mutlaklõğõna en yakõn bestecidir Chopin.
Tatlõ nağmeler yazan Chopin’in eserlerinde lirik
melodilerin yanõ sõra fantastik, isyankâr ve şiddet dolu
bölümlere çok sõk rastlanõr. Gül destelerinin altõnda
savaş toplarõ gizlidir”
“George
Sand ile Chopin
arasõndaki ilişki
üzerine çok şey
yazõlmõştõr.
Elimizde inkâr
edilmeyecek bir
gerçek vardõr.
Birlikte
geçirdikleri 9 yõlda
Chopin
en önemli ve
anlamlõ
yapõtlarõnõ
bestelemiştir.
Sand ile
beraberliği
bestecinin en
verimli dönemi
olmuştur.”
Dünyaca ünlü piyano
virtüözümüz İdil
Biret’in yorumuyla,
doğumunun 200.
yıldönümünde
Chopin
Altyazı’nın haziran sayısı çıktı
Kültür Servisi - Aylõk sinema dergisi
Altyazõ’nõn haziran sayõsõ çõktõ. Dergi bu ay,
sadece festivallerde gösterilip vizyona girmeyen
ya da hiçbir yerde gösterilmeyip doğrudan
DVD’si basõlan filmlere geniş bir yer ayõrõyor.
Gösterime girecek olan ama ne oranda sansüre
uğrayacağõ tartõşõlan Lars von Trier’in Deccal
(Antichrist) filmi Fõrat Yücel’in kaleminden
kapsamlõ bir yazõyla ele alõnõrken “Vizyon Ötesi”
sayfalarda ise İranlõ yönetmen Macid Macidi ile
sinemada alt sõnõflarõn ve emeğin temsilinden İran
Devrimi’ne, melodramdan toplumsal gerçekçiliğe
uzanan bir söyleşi de bulunuyor.
obursali@cumhuriyet.com.tr