22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 22 HAZİRAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Sorunu Çözmenin Yöntemleri İktidarının 7. yılında, Başbakan’ı elleri tetikte, sınırın sıfır noktasında vatanlarını koruyan askerlerimizle görmek beni mutlu etti. Eski yarayı kaşımak için söylemiyorum. Gediktepe’deki mevzide iki eli de gözetleme görevi yapan Mehmetçiklerin omuzlarında olan Erdoğan, sanki “Evlatlarım, askerlik yan gelip yatmak değilmiş. Hele bu toprakları kanla sulamış olan şehitlerimizi kelle olarak algılamak günahların en büyüğüymüş” der gibiydi. Dünkü Çankaya zirvesine de, terörü altetmek için kendisini tazelemiş, ne yapacağını bilen bir lider olarak katılmış olmasını umarım. Gül de Erdoğan da özellikle Başbakanlık görevini devraldıkları Ecevit Hükümeti’nin kendilerine, terör sorununu sıfır olarak teslim ettiğini hatırlarından çıkartmamalıdırlar. Öcalan’ı başkaldırdığı otoritenin adalet mekanizmasına teslim etmiş olan ABD ve İsrail haberalma örgütlerinin, ülkeleri ile Türkiye arasında köprülerin altından hangi sular geçtiği için bize sırt çevirmekle kalmadıklarını; Başbakan’ın taşeron suçlamasının altında Telaviv’in olup olmadığını soranlara açık bir yanıt verilmesinin beklendiğini bilmelidirler. Saldırıları yapan örgütü, taşeron olarak kullanan, ağır silahlarla donatmakla kalmayarak sınır çizgimizin sadece dört-beş kilometre ötesine kadar üslerini sokmasına ses çıkartmayan bir devlet var mıdır? Varsa kimdir? Kim kullanıyor taşeronu? Önceki gün, Tahran’da idam edilen Allahın Askerleri Örgütü’nün lideri Rigi’nin arkasında olduğu ileri sürülen ABD midir? Ya da bizim bazı yorumcularımızın işaret parmaklarının ucundaki İsrail mi? Kuzey Irak’ta kendi devletini oluşturmak için sadece Washington’un değil; AB ülkelerinin de desteğini almış olan Barzani, gerçekten Dışişleri Bakanımızın kendisine seslendiği gibi “Kak” yani amcamız mıdır? Irak’ın kürt kökenli Dışişleri Bakanı Hoşyer Zebari son saldırılar nedeni ile AFP ajansına, hem PKK’nin saldırılarına göz yummadıklarını söylüyor; hem de uçaklarımızın hemen sınırlarımızın ötesinde terör örgütünce oluşturulmuş üslerine yönelen hava saldırılarından hoşnut olmadıklarını ileri sürüyor. Onunla kalsa ya Irak Dışişleri Bakanı? Türkiye’ye “teröristleri şiddetten uzaklaştırmayı amaçlayan politikaya geri dönmesini de” öğütlüyor. Zebari’nin öğüdünün altında “PKK ile masaya oturun ve isteklerini kabul edin” çağrısı yok mu? Irak’a düşen Irak, kuzey sınırının en az dört yerinde bulunan PKK üslerini boşaltmalı, oralara silah ve cephane götürülmesini engellemelidir? Bunu yapamıyorsa, Türkiye’nin BM Sözleşmesi’nin 51’inci maddesinden yararlanarak sınır ötesi harekât yapması ve Silahlı Kuvvetleri’ni terör örgütünün üslendiği yerleri temizlemekle görevlendirmesi hakkının doğacağını dünkü Çankaya zirvesi gündemine alarak MGK’nin perşembe günkü toplantısına getirmesi gerekecektir. BM Sözleşmesi Madde 51 ne diyor? 1995’ten sonra yapılan sıcak takiplerde ve sınır harekâtı girişimlerinde 51. maddeden yararlandığımızı dostum Uluç Gürkan, dün bana anımsattı. O tarihte parlamenter olmanın yanı sıra AGİK’te ülkesini temsil eden Gürkan, konunun Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü toplantılarında kendi önerisi ile görüşüldüğünü ve anlayışla karşılandığını da söyledi. Ne var ki bu kez Türkiye tarafından böyle bir hak kullanılacak olursa, askerlerimiz tam temizlik için Irak güvenlik güçlerinin de görünür desteğini alıncaya kadar bölgedeki konuşlanmasını sürdürmelidir. Onun yanı sıra Türkiye’nin bazı politikacılarımızın da önerdiği gibi Güneydoğu’da olağanüstü hal ilan edilmesini düşünmesi bile yanlış olur. Bölgede demokratik hakların yürürlüğe sokulması, orada ekonomik önlemlere önem verilmesi, feodalitenin kaldırılmasına yönelik hızlı ve somut adımlar atılması, o arada seçim barajının indirilmesi; ilk seçimler için uygulanmasını sağlayacak anayasal çözümlere başvurulması da ihmal edilmemelidir. İmralı’daki hükümlü için tecrit önlemleri kullanılmıyor. Komşu hücrelerin sakinleri ile görüşmelerine izin veriliyor. Bu kural devam ederken, bir hükümlünün muntazaman avukatları ile görüşmesinin yararı nedir? Hele o savunmanlar her görüşme sonrasında, Öcalan bize dedi ki türünden mesajlardan söz ederek eşkiyayı yeni suçlar işlemek için hazırlıyorlarsa? Adalet Bakanlığı bu soruya inandırıcı bir yanıt vermelidir? ‘Pencere’mize Kara Perde Okurları, eski yazıları ile avunmak zorunda kalmış, İlhan’ın “Pencere”sine dönüşünü bekliyorlardı. Yakınları; bizler İlhan’sız yaşamaya ve Cumhuriyet’i yaşatmaya çalışıyorduk. Bir buçuk ay önceki son görüşmemizde sevgili İlhan, hastanedeki yatağına adeta yapışmış, yaşama umudunu yitirmiş gibiydi. Elini uzatmış, elini olabildiğince sıkmaya çalışıyor, her zamanki nazik, sevecen hali ile yaşamaktan adeta umudunu kesmiş olduğunu söylemek için “Ben bittim Orhan” diyor ve ekliyordu: “Kendine iyi bak!” Gözlerimdeki buğuyu görmemesi için, yüzümü, Alev Coşkun’a çevirdim. Alev, işaretimi anladı ve “İlhan ağabey, Orhan ağabey gidecek” dedi. İlhan, bence o meşum Mart 2008 baskınında yaşama gücünü yitirmişti. Emaneti yaratmak için kenetlenmek, okuru, yazarı, çalışanı ile bütün Cumhuriyetçiler için bir borç olarak algılanmalıdır. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net İlhan Cihaner, cezaevindeki tek kişilik hücrede geçirdiği dört ay ve sonrasõnda yaşadõklarõnõ anlattõ Gandi modeliyle direndi İLHAN TAŞCI ANKARA - Türkiye onu baş- savcõlõk makamõ basõlõp adliyeden çõkarõlõrken polisin esas duruşla uğurladõğõ Erzincan Cumhuriyet Başsavcõsõ olarak tanõdõ. Ardõndan ise Yargõtay’õn pek çok kez iste- mesine ve girişimde bulunmasõna karşõn dava dosyasõnõn o il senin bu kent benim “kaçırılmasını” şaş- kõnlõkla izledi. Dört ay cezaevinde tutuklu kalan Erzincan Başsavcõsõ İlhan Ciha- ner’i “İnsan ve Cumhuriyet sev- dalısı” nitelemesi anlatõr. Biz ceza- evindeki zor günlerini anlatmasõnõ is- temiştik o bize cezaevinde çalõşan- larõn sorunlarõnõ anlatmayõ yeğledi. Biz karşõlaştõğõ hukuksuzluk ve hak- sõzlõklarõn izini sürdük, o bize ada- let duygusunun rencide olduğu top- lumlarõn yaşayacağõ felaketleri an- lattõ. Yaşadõğõ tüm tatsõzlõklara kar- şõn alçakgönüllülüğünü koruyan Ci- haner “ben” yerine “biz” diyebilen bir insan. Yaşadõklarõnõn kişiselleş- tirilmesi durumunda “büyük resmin gözden” kaçacağõ kaygõsõnda. Ci- haner’e göre büyük resim adalet duygusunun yerle yeksan olmasõ... Makamõnõn basõlõp gözaltõna alõn- dõğõ 16 Şubat 2010 tarihine gelinceye kadar sistemli biçimde aleyhine ya- yõnlar yapõldõğõnõ anõmsatan Cihaner, tutuklanacağõnõn aklõndan geçip geç- mediğini sorduğumuzda, başlõyor anlatmaya: “Ciddi suç iddiaları vardı ama soruşturma bile yapıl- madı. Adalet Bakanlığı’nın da sü- rece seyirci kalması, açıkçası bu noktaya (tutuklama) gelineceğini hissettirdi. Süreç içerisinde alter- natiflerin tamamı aklımızın köşe- sinde vardı. Normali olduğu için de değil, her şey zıvanadan çıktı- ğı için. Özel yargılama usulü göz ardı edildi. Zihin cimnastiği de ol- sa soruşturma aşamasında olası bir gözaltı yaşasam bile birinci sı- nıf olmam nedeniyle kovuşturma aşamasının Yargıtay’da yapıla- cağı konusunda hiç kuşkum yok- tu. Hatta bunu sadece ben dü- şünmedim. Zaman gazetesinde, Adalet Bakanlığı’nın 16 Şubat ta- rihli sabaha karşı yaptığı açıkla- mada bile yargılamamın Yargı- tay’da yapılacağı yazıyordu. Ama cep kitabı hukukçular gibi birile- ri çıkıp kanundan sayfa açıp yo- rumlar yaparak durumumu de- ğerlendirdi. Mademki her şey bu kadar basitti bunca hukukçu ne diye yıllarca hukuk fakültelerin- de dirsek çürüttü?” ‘Vurup kafayı yattım’ Erzincan Adliyesi’ndeki Başsav- cõlõk makamõnõn “basılıp” gözaltõ- na alõnmasõnõn ardõndan Erzurum’a gidişi ve cezavindeki ilk gününü sor- duğumuzda bilinmez bir geceyi an- latmasõnõ beklemiştik. O ise kõrõk dö- kük ve o güne çok da önem atfet- meyen cümlelerle “Dramazite edi- lecek şeyler değil. Gözaltı ve tu- tukluluk süreci harala gürele bir süreçti. Hiçbir şey de hissetmedim. Vurup kafayı yattım!” Şaşkõnlõ- ğõmõz karşõsõnda “Abartılı gelebi- lir ama yerimi bile çok yadırga- dığımı söylemem” bile deyiverdi olanca sakinliğiyle. BALYOZ’DA TAHLİYE Gerekçede AİHM vurgusu İstanbul Haber Servisi - Balyoz soruşturmasõnda 14 as- kerin tahliyesine karar veren yargõç, “Mevcut deliller doğ- rultusunda, şüphelilerin katıl- dıkları ya da görevlendiril- dikleri Balyoz seminer pla- nında, yapılması planlanan eylemlerin icra hareketlerinin gerçekleştirildiğine ilişkin so- mut olgular bulunmamakta- dır” dedi. Balyoz Güvenlik Harekât Planõ soruşturmasõ kapsamõnda tutuklu bulunan emekli Orgene- ral eski 1. Ordu Komutanõ Çe- tin Doğan, Genelkurmay Baş- kanlõğõ Stratijik Araştõrmalar ve Etüt Merkezi Başkanõ emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri, eski Özel Kuvvetler Komutanõ emekli Korgeneral Engin Alan’õn da aralarõnda bulundu- ğu 14 subayõn tahliye gerekçesi açõklandõ. İstanbul 9. Ağõr Ceza Mahkemesi hâkimi Yılmaz Alp, tahliye kararõnda, dosyada, mevcut delillere göre CMK’nin 100/2. maddesinde belirtilen tu- tuklama nedenlerinin olmadõğõ- nõ belirtti. Şüphelilerin soruş- turma aşamasõndaki davranõşla- rõ, sosyal statü ve konumlarõna göre kaçma olasõlõklarõnõn ol- madõğõnõ kaydeden Alp, “Delil- lerin toplanmış olması nede- niyle, yok edilmeleri, gizlen- meleri, değiştirilmeleri ve ta- nık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması ko- nularında kuvvetli şüphe bu- lunmamaktadır” dedi. Eylem aşamasõ dikkate alõndõğõnda şüpheliler lehine suç vasfõnõn değişme olasõlõğõnõn da bulun- duğunu belirterek, şüpheliler hakkõnda TCK’nin 316. madde- sinin uygulanmasõ söz konusu olabileceğini ifade etti. Aynı suça farklı muamele Anayasanõn 2. maddesinde tarif edilen hukuk devletinin ül- kedeki herkese hukukun eşit olarak uygulanmasõ anlamõnõ taşõdõğõnõ belirten Alp, bu husu- nun anayasanõn 10. maddesinde ‘kanun önünde eşitlik’ başlõğõ altõnda düzenlendiğine dikkat çekti. Aynõ dosya kapsamõndaki soruşturma aşamalarõ göz önü- ne alõndõğõnda aynõ suç isnadõy- la soruşturulan bazõ şüphelilerin gözaltõ sonrasõnda tutuklandõk- larõna dikkat çeken Alp, bazõla- rõnõn ise gözaltõna alõnmadan sorgu talebiyle nöbetçi hâkimli- ğe sevk dahi edilmeden serbest bõrakõldõklarõnõ belirtti. AİHM kararı örnek Avrupa İnsan Haklarõ Mah- kemesi’nin (AİHM) 1996 yõlõn- daki Ilijkov- Bulgaristan dava- sõnda verdiği karardan örnek veren yargõç Alp, kararda tu- tuklamanõn son derece sõnõrlõ koşullarda uygulanabileceğinin belirtildiğini kaydetti. CMK’nin 100/1-son cümle ve 109. maddeleri birlikte değer- lendirildiğinde ve anayasanõn 13. maddesinde gösterilen ölçü- lülük ilkesi dikkate alõndõğõnda şüpheliler hakkõnda yurtdõşõna çõkõş yasağõnõn konularak adli kontrol altõna alõnabileceklerini kaydetti. Adli kontrol uygulan- masõnõn Avrupa İnsan Haklarõ Sözleşmesi ve AİHM kararlarõ ile CMK’nin 100. ve 109. mad- delerinin amaç ve içeriklerine uygun olacağõ kanaatine varõl- dõğõnõ belirtti. Şüphelilerin tu- tuksuz yargõlanmalarõnõn yargõ- lamanõn amacõna ulaşmasõna engel olmayacağõnõ ifade eden Alp, tutuklamanõn tedbir olma niteliğine vurgu yaparak, şüp- helilerin tutuklulukta geçirdik- leri süreleri de dikkate aldõ. Alp, tahliye kararõ verdiği 14 şüpheli için yurtdõşõna çõkõş ya- sağõ koydu. ‘200 kez üzerimi aradılar’ “Orada yaşadıklarını” ya- ni cezaevi günlerini anlat- maktan hep kaçõndõ. Israrlõ sorularõmõz üzerine bir şey deyiverdi ki her şeyi anlatõr ni- telikteydi: “Hani sanılmasın ki cumhuriyet başsavcısının cezaevinde eli sıcak sudan soğuk suya girmedi...” Cihaner bir şey daha söyle- di: “Cezaevinde iki yüz kez elle üzerimi aradılar...” Ha- ni varõn gerisini siz düşünün, der gibiydi... Ama Cihaner kişisel olarak yaşadõklarõnõn tartõşõlmasõnõ ve konuşulma- sõndan hoşlanmõyor hatta mah- cubiyet duyuyor... Çoğu kim- senin yaşananlarõn “maga- zinsel” kõsmõyla ilgili olma- sõndan da rahatsõzlõk duydu- ğunu anlatõyor. Cihaner’e, cezaevinde kal- dõğõ süre içersinde Türkiye’nin değişik yerlerinden çok sayõ- da mektuplar da ulaşmõştõ. Mektuplarõn hangi içerikte ol- duğunu sorduğumuzda Ciha- ner, “Olumsuz nitelik ve içe- rikte tek bir mektup dahi al- madım. Ama özgül ağırlık- ları çok fazla olan mektup- lardı gelenler. Meslektaşla- rım dışında çeşitli cezaevle- rindeki tutuklu ve hüküm- lülerden mektuplar geldi. Kimi benim için dua ettiği- ni söyleyen insanlardan gel- di. Bazı mektuplarda ise tu- tukluluk ve yaşadıkları sü- recin nedeni olarak telefon dinlemeleri ile gizli tanıklık müessessini gören düşünce- leri taşıyordu. Genel olarak insanların rahatsızlığı bu iki noktada yoğunlaşmış görü- nüyordu” açõklamasõnõ yaptõ. Cezaevinde kaldõğõ süre içerisinde “yoğun bir ziyaretçi” akõnõ yaşama- dõğõnõ anlatan İlhan Cihaner, “Öyle ce- zaevinde her gün ziyaretçisi gelen bir durumda değildim” dedi. Kendisiy- le görüşmek isteyen hâkim ve savcõ meslektaşlarõna izin verilmemesinin kendisini üzdüğünün altõnõ çizen Ci- haner, meslektaşlarõnõn neden kendi- siyle görüştürülmediği sorumuza, “Onun nedenini izni vermeyenlere sormalı” demekle yetindi. ‘Ağır Ceza mahkemesi Başkanı’na bile izin verilmedi’ Yargõ camiasõndan kimlerin kendi- siyle görüştüğüne ilişkin ise yaşadõk- larõnõ şöyle anlattõ: “Bir tek Demokrat Yargı Derne- ği Eşbaşkanı Osman Can ile görüş- meme izin verildi. Onun dışında kimseye izin verilmedi. Milletve- killeri geldi. Ancak onlar da Adalet Bakanlığı’nın özel izni ve ayrıca TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi sıfatıyla geldiler. Geniş ziya- retçi kitlem olmadı. Birlikte görev yaptığımız Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ile bile görüşmeme izin ve- rilmedi...” Cezaevinde kendisinin meslektaş- larõyla görüştürülmemesine üzüldü- ğü kadar meslektaşlarõnõn “masraf yaparak” başkaca kentlerden Ciha- ner’in tutuklu bulunduğu Erzurum’a gelmelerinden de rahatsõzlõk duymuş. Cihaner, “İnsanlar ceplerinden masraf yaparak geldiler. Bir hâkim ya da savcıya ‘Yok görüşemezsiniz’ denince, o kişilerin rencide oluşu- nu düşününüz. Elbette onlar dü- şünmeden yapmışlardır ama bir de olayın maddi boyutu var, yazıktır. Zaten bunlar öyle açık görüşler fa- lan da değil. Abartılacak görüş- meler değil. Çünkü kapalı görüş- meler ve tamamının ses kaydı ya- pılıyor zaten” diye konuştu. Pasif direniş yaptı Cihaner cezaevi süresine ilişkin ko- nuşurken “Eşim dışında ailemden kimseyle görüşmedim” tümcesi dikkatimizi çekti. Nedenini sordu- ğumuzda Cihaner hayli ilginç bir kar- şõlõk verdi: “Tutukluluğumu ve sü- reci meşrulaştırmayacak nitelikte bir durumdu, bunu istemedim. Çünkü ailemle görüşebilmem için dilekçe vermem gerekirdi. Dilek- çe de vermedim. ” “Pasif bir dire- niş miydi” sorusu üzerine Cihaner, “Kale almadığımızı görsünler di- ye o yola başvurmadım. Onun için de ailemi istemedim” dedi. Cihaner’in uyguladõğõ yöntem aslõnda Mahatma Gandi’nin baskõcõ yö- netimlere karşõ başlattõğõ pasif dire- nişin farklõ bir uygulamasõydõ.... ‘Ziyaretizniverilmemesineüzüldüm’ Cezaevinden çõktõktan sonra Ankara sokaklarõnda karşõlaştõğõ ilgiyi şaşkõnlõkla anlatõyor... Birazcõk da mahcup bir ifa- deyle, “Aslında çok da tercih edeceğim bir yaşama biçimi değil” diyor. Türki- ye’nin neredeyse hemen her yerinden ge- len destek mesajlarõ ve ilginin nedenini ise Cihaner kendi penceresinden şöyle değerlendirdi: “Toplumun pek çok kesimden yo- ğun biçimde ve- rilen desteğin be- nim kişiliğimle alakalı olduğu- nu düşünmüyo- rum. Destek, yapılan hukuk- suzluğun ne ka- dar büyük ve ne kadar kaygı ve- rici olduğunu gösteriyor. Be- nimle ilgili değil hukuksuzluğun büyüklüğünü gös- teriyor. İnsanlar adalet duygularının rencide olması nede- niyle destek verdiler. Resmi görüş olarak aleyhime değerlen- dirme yapan kimseler bile samimi ortam- larda ‘Haklõ olduğunuzu, size karşõ hukuk- suzluk yapõldõğõnõ biliyoruz ama...’ diyebil- diler. İster ona mahalle baskısı deyin, is- terseniz ‘çekinmeleri nedeniyle’ deyin. Ne- ye sayarsanız sayın. Ama hukuksuzluğu fark ettiklerini hep söylediler.” Cihaner, yaşadõklarõnõn hiçbir zaman kişi- sel mağduriyet olarak anlatmõyor ve böyle de- ğerlendirilmesini de istemiyor. Nedenini Ci- haner’in kendisinden dinleyelim: “12 Mart sonrasında 60 yargıç bir günde emekliye sevk edilmişse, 12 Eylül sonrası insanlar yazdıkları için örneğin Turgut Kazan ceza- evlerinde yatırılmışsa hatta ve hatta Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz katledilmişse onların mağduriyetlerinin yanında benim kişisel mağduriyetimden söz etmem hoş de- ğil. Kalkıp da cezaevinde yattım diyemem, bedel ödedim diyemem, bunlar yaşanmış- ken. Zaten kendimi de hiçbir zaman tutuklu gibi hissetmedim. Tarih öyle bir rol biçti. Gençlerin, çocuk yaştakilerin (Erdal Eren) yaşı büyütülerek asıldığı, başbakanların asıldığı bir ülkede benim cezaevinde yat- mamı çok da büyütmemeli. ” ‘En mağduru infaz memurları’ Cezaevinde “özel-kasıtlı kötü bir mua- mele” ile karşõlaşõp karşõlaşmadõğõnõ sordu- ğumuzda, olanca sakinliğiyle bize uzun uzun cezaevinde çalõşanlarõn sosyal ve ekonomik sõ- kõntõlarõnõ anlattõ. Anlatmak istediğini anlat- ma kararlõlõğõyla Cihaner, onlara ilişkin şun- larõ söyledi: “Cezaevinin en mağduru infaz koruma memurları. Sordum birisine 15 yıl- lık infaz memuruymuş, 1600 lira alıyormuş o da 6 çocuğu var diye! Uluslararası Ça- lışma Örgütü’nün (ILO) belirlediği koşul- ların iki katı mesai yapıyorlar. Güneş gör- meden yaşıyorlar. Yaşamsal tehlike altın- dalar. Bu koşuldaki insanlar ne yapacak, kendilerine emredileni yaparlar. ‘Düşürdüm bunu’ demezler. Gardiyan dediğin yargı- nın en çilekeş emekçileridir.” Cihaner, süreç içerisinde kendi- sini “en çok üzen ve rahatsız eden olayın” NTV Haber Koordinatörü Mustafa Hoş’un “görevine son verilmesi” ol- duğunu belirterek “ ‘Adliye kuşatma altında’ yazdığı için bir arkadaşın işine son ve- rilmesi beni rahatsız etti. Bu kabul edilebilir bir şey de değil” dedi. Cihaner’in belki de göğsünü gere gere övündüğü konu “hiçbir zaman hukukun dışına çıkmamak”. Onun içindir ki hep adalet duygusuna ve onun yokluğunda yaşanacaklara vurgu yapıyor. CİHANER’İN EN ÜZÜLDÜĞÜ AN ‘Bedel ödedim diyemem’ Cezaevindeki günle- rini hep okuyarak geçirdi- ğini anlatan Cihaner, ceza- evinde günlük tutmadığını da söyledi. Cihaner, okuması için ge- tirilen kitapların 15 gün gecikmeli gelmesinin nedenini araştırırken karşılaştığı ilginç olayı da şöyle an- lattı: “Kitaplar gecikmeli verilince bu gecikmenin nedenini sordum. Meğerse bana gelen kitapların sa- kıncalı-yasak yayınlar olup ol- madığını polise soruyorlar- mış. Gecikmenin kay- nağı da buymuş!” İLGİNÇ OLAY YARIN: İNANÇ SÖMÜRÜCÜLERİ PARALARI NE YAPTILAR? Ankara Ceza İnfaz Kurumu’ndan salıverilen İlhan Cihaner’i eşi, ailesi, yakınları ve çok sayıda yurttaş karşılamıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear