Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
17 MAYIS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
M
eğer Salih Bozok, Kõlõç Ali’nin odasõ-
na gelmeden önce Latife Hanõm’õn
odasõna uğramõş. Orada bazõ gereksiz
ve münasebetsiz sözler söylemiş. Kõlõç Ali’ye söy-
lediğine göre tartõşma biraz ağõrca olmuş. Kõlõç
Ali, Salih Bozok’a yaptõğõnõn doğru olmadõğõnõ
söyledi. Gazi, Salih Bozok ile Kõlõç Ali’yi çağõrdõ.
Gazi’nin yanõna gittiler. Gazi, Salih Bozok’un
Latife Hanõm’a söylediklerini dinledikten sonra,
“Salih, bana anlattıklarını yaparken bir an dü-
şünmen gerekirdi ki, Latife halen benim adımı
taşımaktadır. Dolayısıyla iyi yapmadın” dedi.
Latife Hanõm hareket edeceği sõrada Ali Sa-
it Paşa’nõn eşi Naciye Hanõm’a veda etmek için
bir görüşme yapmak istemişti. Naciye Hanõm du-
rumdan haberdar değildi. Henüz uykuda ve
hazõrlanmamõş olduğu için de Latife Ha-
nõm’õn ziyaretini kabul edemedi. Gazi, bu-
nu haber alõnca, yeniden üzüldü. Atatürk,
Latife Hanõm’õ kapõya kadar indirdi ve
yolcu etti: “Bon voyage!” dedi.
Kõlõç Ali ile kimi arkadaşlarõnõ La-
tife Hanõm’õ uğurlamaya memur etti.
Kõlõç Ali, kaplõcaya giderken otomo-
bilde Latife Hanõm’õn yanõnda oturuyor-
du... Latife Hanõm o kadar üzgündü ki, bu-
nu bir türlü saklayamõyordu.
Sürekli ağlayan Latife Hanõm, Kõlõç Ali’den bu
işin iyi niyetle halledilmesi için Gazi nezdinde ça-
lõşmasõnõ, kendisine yardõm etmesini istiyordu.
Şifreli haberleşme
Kõlõç Ali ile Latife Hanõm aralarõnda şöyle bir şif-
re kararlaştõrdõlar. Latife Hanõm’la yolda refakat
eden Salih Bozok, Gazi’nin hiddet ve üzüntü duru-
munu öğrenmek için, “Hastanın durumu nasıl?”
diye telgrafla soracaklar, Kõlõç Ali de Gazi’nin du-
rumuna göre, aynõ şekilde yanõtlayacaktõ.
Kaplõcadan dönmelerini bekleyen Gazi, gerçek-
ten çok üzgün görünüyordu. Kõlõç Ali, yolculuk sõ-
rasõndaki Latife Hanõm’õn pişmanlõklarõnõ, üzün-
tülerini anlattõ ve bir sõrasõnõ getirip aralarõndaki
kararlaştõrdõklarõ şifreden de söz etti. Gazi, biraz dü-
şündükten sonra dedi ki:
“Salih çok fena yaptı. Bu dakikada adımı taşı-
makta olan bir kadına karşı böyle nezaketsiz dav-
ranmaya hiç de hakkı ve yetkisi yoktu.”
Anlaşõlõyordu ki Gazi, Latife Hanõm’a acõmõştõ,
üzgündü. Bu durumdan yararlanarak olayõ Latife
Hanõm’õn lehine çözümlemek olanağõ bulanabilir-
di. Kõlõç Ali. Özellikle Gazi’nin kin gütmek âdeti ol-
madõğõ için, işin daha kötü bir şekle girme olasõlõ-
ğõ olmadõğõ kanõsõndaydõ.
Latife Hanõm Erzincan’a varõr varmaz Salih Bo-
zok’a hastanõn nasõl olduğuna dair çektirdiği telgrafa
şu yanõtõ verdi: “Hastanın ateşi devam etmektedir.”
Son bir deneme
Mustafa Kemal 10 Ekim günü Erzurum’dan An-
kara’ya doğru hareket etti. Kõlõç Ali Suşehri’ne ulaş-
mõş olan Latife Hanõm’dan tekrar aldõğõ telgrafõ,
“Hastanın ateşi devam ediyor” diye yanõtlamak zo-
runda kaldõ..
Latife Hanõm’la aralarõndaki şifreli haberleş-
meden Gazi’yi sürekli haberdar ediyordu. Bu ha-
berleşmenin Gazi’nin hoşuna gittiğini ve sinirinin
hafifler gibi olduğunu hissediyordu. Yolda giderken
ara sõra takõlõyordu: “Hastanın ateşi nasıl? Devam
ediyor mu Kılıç?”
Erzincan’a vardõklarõnda, Kolordu Kumandanõ
Asım Paşa, Kõlõç Ali’ye Latife Hanõm’õn adõna ya-
zõp bõraktõğõ bir mektup verdi. Zarfõ açtõ. İçinde Ga-
zi’ye hitaben yazõlmõş mektup vardõ. Kapalõ olan
mektubu uygun ve neşeli bir anõnda Gazi’ye takdim
edip, alacağõ cevabõ Latife Hanõm’a telgrafla bil-
dirmek istiyordu..
Mektubu cebine koydu. Kumandanlõk karargâ-
hõndaki yatak odasõnda olan Gazi’nin yanõna gitti.
Atatürk böbreklerinden biraz sancõlanmõştõ. Rize Mil-
letvekili Rauf Bey, sõcak tutsun diye Gazi’ye bir yün
kuşak sarmakla meşguldü. Gazi de hafif hafif ken-
di kendine şarkõ söylüyordu. Gazi, Kõlõç Ali’yi gö-
rünce takõldõ: “Kılıç ne haber? Hastanın ateşi na-
sıl?”
Biraz neşeli görünüyordu. Durumu uygun buldu
Kõlõç Ali: “Paşacığım, Latife Hanımefendi, efen-
dimize takdim edilmek üzere bana bir mektup bı-
rakmışlar. İzin verirseniz takdim edeyim” dedi.
Atatürk “Bırak” dedi önce. Arkasõndan sordu:
“Nerede o mektup?”
Mektubu cebinden çõkardõ Kõlõç Ali. Başka bir emir
vermesini beklemeden zarfõ yõrttõ ve mektubu oku-
maya başladõ. Mektup gerçekten bir şaheserdi. Çok
güzel yazõlmõştõ. Aslõnda Latife Hanõm çok güzel ya-
zar, duygulara hitap etmesini bilirdi. Mektup şöy-
le bitiyordu: “Ben bütün kötü huylarımı Erzu-
rum’da felaket bölgesine gömdüm. Artık beni af-
fet! O mutlu yuvamıza, Çankaya’ya yine birlikte
neşe ile dönelim.”
Bu mektup Gazi’yi memnun etti. Bundan yarar-
lanarak Kılıç Ali de latife yapmak istedi: “Paşam,
şimdi telgraf çekeceğim. Hastanın ateşini kaç ola-
rak bildireyim?”
Şu yanõtõ verdi Atatürk: “Hasta iyidir, der ve Kay-
seri’de bizi beklemelerini ilave edersin!”
Kõlõç Ali, Gazi’nin elini öptü ve Kayseri’ye henüz
varmamõş olan Latife Hanõm’a şu acele telgrafõ he-
men çekti: “Hamdolsun hastanın ateşi düştü. Ta-
mamen iyidir. Kayseri’de bizi beklemenizi arzu bu-
yuruyorlar.”
Salih Bozok’un sonradan -Kõlõç’a anlattõğõna gö-
re, bütün ümitleri bitmiş ve son derece üzgün olan
Latife Hanõm bu telgrafa çok sevinmişti. Kõlõç Ali hak-
kõnda iltifat dolu sözler söyleyerek ertesi gün saba-
hõn erken saatlerinde Kayseri’den yola çõkmõştõ.
Fakat... Son
Latife Hanõm, Kayseri’ye 40-50 kilometre uzak-
lõkta bir handa Gazi ile buluştu. Gazi, aralarõnda
hiçbir şey olmamõş gibi kendisini büyük bir içten-
likle karşõladõ: “Bak, acele ettin, gittin. Fakat biz
sana yetiştik!” dedi eşine.
Bu buluşma sõrasõnda Latife Hanõm yine Kõlõç
Ali’ye iltifatlar etti. Ankara’ya döndüklerinde bü-
yük bir nezaket gösterdi. Kõlõç Ali’yi bir ay kadar
Çankaya Köşkü’nde konuk etti.
Erzurum olayõ unutulmuştu. Ama? Bir gece ya-
rõsõ Kõlõç Ali’nin telefonu çaldõ. Arayan Yaver Mu-
zaffer Bey’di: “Gazi sizi emrediyor.”
Hemen kalktõ, gitti. Yolda Salih Bozok’a rastla-
dõ. Gazi onu da çağõrmõştõ. Odaya girdiğinde Ga-
zi’nin yüzünün kõpkõrmõzõ olduğunu gördü. Kanepenin
üzerine elbisesiyle uzanmõştõ. Kõlõç Ali’yi ve Bozok’u
görünce şöyle bağõrdõ: “Bu evden kaçayım, yoksa
gaz döküp bu evi yakacağım!”
Atatürk’ü sinirlendiren olay şöyleydi:
Meğer Gazi, sofradan sonra bahçeye çõkmõş.
Köşk’ün kapõsõnda otururken, Latife Hanõm balko-
na çõkarak yakõşõksõz bir tavõrla niçin yatmadõğõnõ
sormuş. Çevredeki sofracõlar, muhafõzlar ve posta
erleri önünde Gazi’nin kişiliğiyle bağdaşmayacak
laubali sözler söylemiş.
Gazi, yana yakõla bunlarõ anlattõktan sonra de-
di ki: “Şimdi siz kalınız, ben şöyle bir kafamı din-
lendirmek için çıkayım. Biraz otomobil ile hava ala-
yım.”
Başyaver Rusuhi Bey’i yanõna aldõ, otomobili-
ne bindi ve “Yozgat’a doğru” diyerek Köşk’ten ay-
rõldõ.
“Yozgat’a doğru” diyen Gazi, o gece Marmara
Köşkü’ne gitmiş. Kendisini kim arar ve sorarsa
Köşk’te olmadõğõnõ söylemelerini emretmiş. Gece-
yi orada geçirirken Latife Hanõm’õn hemen İzmir’e
gönderilmesi emrini vermiş. Ve ertesi sabah ger-
çekten Yozgat’a doğru yola çõkmõş.
Kõlõç Ali, Latife Hanõm’õ yolcu etmek için istas-
yona gitti. İsmet Paşa da gelmişti. Latife Hanõm üz-
gün ve düşünceli görünüyordu. Ama Gazi’den hâ-
lâ ümidini kesmemişti.
Halbuki Latife Hanõm’õn Ankara’dan İzmir’e ha-
reketinden bir süre sonra boşanma ile ilgili resmi
işlem tamamlanacaktõ.
Bon voyage!
S Ü R E C E K
A
yrõlmalarõ değişik nedenlere bağla-
nõyor. Kimi yazõmlar abartõlõ. Ki-
milerinde gerçeklerin üzerinde faz-
la durulmuyor. Kimileri de evliliğin sona er-
mesini, Latife Hanõm’õn belki Mustafa Ke-
mal’i paylaşmayõ sindirememiş olmasõna,
belki de kõskanç, sinirli ve tepkili doğasõna
bağlõyor...
Kimi anlatõmlar ise Latife Hanõm’õn gide-
rek Çankaya’ya her açõdan egemen olduğu-
nu sindiremeyen “yakın çevrenin” Mustafa
Kemal’i Latife Hanõm aleyhine kõşkõrttõğõnõ
öne sürüyor.
Lakin yakõn çevre Mustafa Kemal’le Lati-
fe Hanõm arasõnda zaman zaman ya da sõk
sõk baş gösteren tartõşmalarõn tanõğõ idiler...
Ölünceye kadar yanõndan hiç ayrõlmayan
Kılıç Ali ile yaveri Salih Bozok; yayõmla-
dõklarõ anõlarõnda Latife Hanõm’õn değerli ki-
şiliğini övüyor ama Mustafa Kemal’le ara-
larõndaki olaylarõ, özellikle Kõlõç Ali anõla-
rõnda ayrõntõlarõyla anlatõyor..
Bu yazõmlarõ Mustafa Kemal’i Latife Ha-
nõm’dan ayõrmak diye yorumlamak... sürekli
yanõnda ve yakõnõnda olanlarõn... ayrõ düş-
meyi sindiremeyerek Atatürk’ü Latife Ha-
nõm’a karşõ kõşkõrtmakla suçlamak... çocuk-
luğundan beri başkalarõnõn iradesine bağlõ
olmayan Atatürk’e saygõsõzlõk olduğu kadar,
Atatürk’ü tanõmamak anlamõna gelir.
Bir örnek
Kitaplar (özellikle Kõlõç Ali anõlarõnda)
Mustafa Kemal’le Latife Hanõm arasõndaki
tartõşmalarõ aktarõyor.
Kõlõç Ali’nin anõlarõndaki bir dizi olayõn
sonuncusunu öyküleştirelim:
1924 yõlõ-
nõn sonbahar
aylarõndaydõ.
Gazi, Ana-
dolu’da uzun
bir seyahat
yapmaya ka-
rar vermişti.
İç Anado-
lu’da büyük
heyecan ya-
ratan bu gezisine Latife Hanõm da katõlõyor-
du. Gazi, bu gezide Latife Hanõm’õ yanõna al-
makla, Türk kadõnõnõn gelişme aşamasõnõ da
göstermek istiyordu. Ayrõca, Gazi’nin çevre-
sini bir sevgi çemberi şeklinde kuşatan halkõ-
mõza kadõnlarõmõzõn da katõlmasõ sağlanacak,
resmi kabullere ve toplantõlara herkesin eşiy-
le birlikte katõlmasõna imkân hazõrlanacaktõ.
Salih Bozok’un eşi Pakize ve Fuat Bul-
ca’nõn eşi Sabiha hanõmlar da Latife Ha-
nõm’õn davetlisi olarak geziye katõlõyorlardõ.
Atatürk, 11 Eylül 1924 günü Mudanya’dan
Hamidiye gemisine binerek İstanbul’a uğra-
madan Karadeniz’e hareket etti. Karadeniz
sahillerindeki belli başlõ şehirlere uğradõktan
sonra 15 Eylül 1924 günü Trabzon’a geldi.
Gazi’nin Trabzon’a çõktõğõ günün ertesi saba-
hõ Erzu-
rum ve
çevresin-
de büyük
tahribata
ve insan
kaybõna
sebep
olan şid-
detli bir
deprem
olduğunu haber aldõ, çok üzüldü. Hemen Er-
zurum’a, felaketzedelerin imdadõna koşmaya
karar verdi..
30 Eylül 1924 günü Erzurum’a varõldõ. Ga-
zi, Erzurum’da bütün felaket bölgelerini tek
tek gezdi. Acõlarõ dindirmek, yaralarõ sarmak
için etkili önlemler almak ve çareler bulmak-
la bizzat meşgul oldu. Komutanlara ve yerel
yöneticilere gerekli emir-
leri verdikten sonra 4
Ekim 1924 günü Sarõka-
mõş’a hareket etti.
Latife Hanõm her uğra-
nõlan yerde nedense pek
sinirli görünüyordu. Örne-
ğin Mustafa Kemal Paşa
Samsun’a çõktõğõnda hal-
kõn, özellikle kadõnlarõn
ve genç kõzlarõn Gazi’ye
atõlarak onu kucaklamalarõ, öpmeleri, sevgi
gösterilerinde bulunmalarõ, Latife Hanõm’õ
(yakõn çevresindeki kimilerine, örneğin Kõlõç
Ali’ye göre) biraz kõskandõrõyor ve öfkelendi-
riyordu. Bu yüzden daha o zaman orada Gazi
ile aralarõnda bir tartõşma çõkabilirdi. Gazi bu
nedenle Pakize ve Sabiha hanõmlarõ Sam-
sun’dan geri göndermeye karar vermişti.
Fakat Latife Hanõm özür dileyerek Ga-
zi’yi bu kararõndan vazgeçirdi ve gezinin
birlikte sürdürülmesini sağladõ. Buna kar-
şõn Erzurum’da asabiyeti yeniden başladõ
ve Sarõkamõş’ta adeta sağõna soluna çatar
bir durum aldõ. Ne kumandanlarõn, ne ve-
killerin eşlerine ve ne de kendilerini ziya-
rete gelen hanõmlara ilgi gösteriyordu. On-
larõ görünce sinirleniyordu.
MustafaKemalveLatifeHanõmarasõndayaşanantartõşmalara‘yakõnçevre’detanõktõ
Yerliyersizyorumlar
Atatürk böyle
söyledi mi?
Kılıç Ali, Latife Hanım’ın Atatürk gibi
dünya çapında bir şahsiyetin kendisi-
ni kolay kolay boşayamayacağını sandığını
yazıyor. Oysa Atatürk bir kez karar verdi mi,
kararından artık onu kimse vazgeçiremez,
kimse durduramazdı, diyor.
Ne var ki Kılıç Ali’nin naklettiği Atatürk’e
ait bir değerlendirme -bana- inandırıcı gel-
miyor.
Atatürk gibi devlet kurmuş, devrimler yap-
mış bir büyük önderin... Evlilik gibi, kadın
gibi konularda çok duyarlı bir insanın... üs-
telik boşanmanın üzerinden yıllarca geçtik-
ten sonra da olsa... iki yıl eşi olmuş bir insa-
nı harcayan “bir şeyler” söylemesi olanak-
sız görünüyor. Kılıç Ali’nin yazdığı anı şöy-
le:
Bir İstanbul seyahati sırasında, bir akşam,
Dolmabahçe Sarayı’nın balkonunda oturu-
yorduk. Tanınmış bir iki gazeteci, eşleriyle
birlikte, Gazi’nin konuğu olarak orada bulu-
nuyorlardı. Sofraya henüz oturulmamıştı.
Söz, evlilik konusuna geldi. Gazi, neşeli ve
samimi şekilde evlilikleriyle ilgili şunları an-
lattı:
“Evlilikte kadının arzularını yerine getir-
mek çok güç. Mesela siz kitap okumak is-
tersiniz; o, o sırada kitap okumanızı iste-
mez. Bizim evliliğimizde de bu çeşit anlaş-
mazlıklar çok olurdu. Asıl tuhafı, Latife Ha-
nım, benim kendisinden ayrılabileceğime
hiç ihtimal vermezmiş. Bir gün bu ihtimal-
den söz ederek bana, ‘Nasıl olur? Dünyaca
tanınan Mustafa Kemal, dünya önünde eşini
nasıl boşar?’ diyerek ayrılığın imkânsız ol-
duğunu anlatmak istemişti. Kendisine, ga-
yet basit, dedim. Öyle bir durum olsun iste-
mem. Fakat mecbur kalırsak, zile basarım,
Genel Sekreter Tevfik Bey’i çağırırım. Ana-
dolu Ajansı’na iki satır vererek, Gazi, Latife
Hanım’dan ayrılmıştır, derim ve iş olur biter!
Latife Hanım, bu cevap karşısında hayretler
içinde kalıp, ‘O kadar basit mi’ diye sordu.
Evet, o kadar basittir, dedim”.
Bozok’un
anılarına göre
Atatürk’ün yanından ayırmadığı, öldüğü
gün intihara kalkışan Salih Bozok ise
anılarında “Hülasa çok güzel başlayan bu
müşterek hayatın aynı samimiyetle idamesi-
ne imkân kalmadı” diye yazıyor. (Yaveri
Atatürk’ü Anlatıyor kitabından)
Ne ki Bozok; Latife Hanım’a gidip hatta
tartışma sınırını çok aşan, Atatürk’ün asla
onaylamadığı aşırı konuşmasında neler
söylediğinden hiç söz etmiyor
Latife Hanım’a Ankara’ya gönderme kara-
rını bildirdikten sonra “İsmet İnönü’ye tes-
lim edilmek üzere” şu mektubu yazmıştı:
Erzurum 9 Teşrinievvel 1340 (Ekim 1924)
Azizim İsmet,
Latife Hanım tekaddüm ederek Ankara’ya
geliyor. Beraber seyahate devamı münasip
görmedik. Çünkü iki senelik tecrübe bera-
ber yaşamak imkânı olmadığına kanaat ha-
sıl ettirdi. Kararından kendisini haberdar
ettim. Çok meyus ve mahzundur. Zatıâlini-
zin ve belki Fevzi Paşa Hazretleri’nin ihtilaf
için delaletinizi rica edecektir. Kararım kati-
dir. Yalnız gerek kendisinin ve gerekse ai-
lesinin şeref ve haysiyetini rencide etmek
istemiyordum. Kendisine ve ailesine hör-
metimi ve hakiki dostluğumu muhafaza
edeceğim. Suret-i infıkâki (ayrılış biçimini)
Ankara’da kararlaştırınız. Sükûnetle İzmir’e
gitmeye muvaffakatı temin lazımdır. Gözle-
rinizden öperim.
Gazi M. Kemal
O mektubu yırt
Salih Bozok gelişmeleri anlatırken Kılıç
Ali’yi doğruluyor.
“O gece Kayseri’de çok sevinçli bir gece
geçirildi. Atatürk, ertesi günü huzuruna gir-
diğim zaman İsmet İnönü’ye verilmek üzere
yazdığı mektubu ne yaptığımı sordular. Ya-
nımdadır dedim. ‘Onu yırt at’ buyurdular.
Gözleri önünde mektubu yırttım. Fakat ne
düşündüklerini bilmiyorum. Yırtılmış mek-
tubu tekrar alıp muhafaza etmekliğimi emir
buyurdular.”
Ayrõlõğõn
öncüsü
’‘
Atatürk
İnebolu
gezisinde.
S
arõkamõş’ta Ordu Kumandanõ Ali
Sait Paşa’nõn evinde Gazi’nin onu-
runa verilen resmi akşam yemeğin-
de, sofrada Erzurum Valisi, Sarõkamõş’taki
diğer kumandanlar, askeri ve mülki davetli-
ler vardõ. Latife Hanõm’la Ordu Kumanda-
nõ’nõn eşi Naciye Hanım da sofrada idiler.
Önce içildi, sonra da yemek yenmeye baş-
landõ. Gazi, kendisine uzatõlan tabaktan ma-
karna alõyordu.
Tam o sõrada Latife Hanõm, o sofrada ya-
kõşõk almayan ve durumuna uymayan bir
harekette bulundu. Gazi, bu hareketi fark et-
memiş gibi davrandõ. Ertesi gün hareket
edileceği için, yemeğini bitirip davetlilere
veda etti ve sofradan ayrõldõ. Latife Ha-
nõm’la birlikte yemek salonunun yanõ başõn-
daki özel dairesine geçti. İşte tam o sõrada
da kõzõlca kõyamet kopmaya başladõ.
Salih Bozok, Rize Milletvekili Rauf,
Başyaver Rusuhi, yaver Muzaffer ve Kõlõç
Ali salonda kalmõştõ. Özel dairede kõyamet
koptuğunu işitiyorlardõ. Aralarõnda geçen
ve kulaklarõna kadar gelen konuşmalardan,
Gazi ile Latife Hanõm ilişkisinin artõk dü-
zelmesine olanak olmadõğõnõ anlõyorlardõ.
Üzgün ama
kararlõ
G
azi, geceyi ayrõ bir odada geçirdi.
Ertesi günü, 8 Ekim 1924’te öğle-
den önce Erzurum’a dönülecekti.
Gazi çok sinirli, Latife Hanõm ise her za-
manki gibi yaptõğõndan pişman görünüyor-
du. Latife Hanõm herhalde bu kez de her za-
man olduğu gibi sorunun çözülebileceğin-
den emin gibiydi.
Otomobiller, Erzurum’dan hareket etmek
üzere evin önüne gelmişlerdi. Gazi, otomo-
biline binerken, Ordu Kumandanõ Ali Sait
Paşa’nõn eşine “Buyurunuz hanımefendi”
diyerek otomobilin sağ tarafõnõ gösterdi. Ali
Sait Paşa’nõn eşini yanõna oturttu. Başyaver
Rusuhi Bey’le Salih Bozok’u da öne aldõ.
Latife Hanõm’õ Genel Sekreter Tevfik
Bey’in otomobiline bõrakarak hareket etti.
Durumun vahim bir şekle girdiği anlaşõlõ-
yordu. Ama o gün kimileri bu vahametin
farkõnda değildi. Herkes Gazi’nin Ali Sait
Paşa’ya iltifat olsun diye eşini yanõna aldõ-
ğõnõ sanõyordu.
Oysa olayõn içyüzü hiç de öyle değildi.
Gazi artõk bu düzensiz ve üzücü hayata son
vermek kararõnõ almõş gibi görünüyordu.
Nitekim bu kararõ verdiği, Erzurum’a geldi-
ğimiz akşam, geceyi ayrõ odada yalnõz başõ-
na geçirmesinden belliydi.
Ertesi sabah çok erken saatte Salih Bozok
Kõlõç Ali’nin odasõna geldi. Gazi’nin sabaha
kadar uyumadõğõnõ, geç vakit kendisini ya-
nõna çağõrarak Latife Hanõm’dan ayrõlmaya
karar verdiğini, Latife Hanõm’õ bu amaçla
Ankara’ya göndermek ve kendisini de yanõ-
na vermek istediğini ve hükümete de “Lati-
fe Hanımefendi ile iftirâk (ayrılık) vuku
bulmuştur, icap eden kanuni muameleyi
hemen yapınız” şeklinde bir mektup yazdõ-
ğõnõ söyledi...