25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2010 ÇARŞAMBA 4 HABERLER GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU 1 Mayıs Yıllar sonra işçi sınıfı çok önemli bir geleneksel mücadele mekânını, Taksim Meydanı’nı, TEKEL direnişinin yarattığı iklimin de katkısıyla geri alıyor. Hem de çok özel bir dönemde. 1 Mayıs bu yıl, birçok açıdan anlam yüklü. Restorasyon tükendi Otuz yıl önce başlayan “restorasyon”un iflası, 2007’de patlak veren mali krizle birlikte, pratikte ve ideolojik olarak tamamlandı. En temel varsayımları bizzat bu restorasyonun özneleri, sermayenin sözcüleri tarafından sorgulandı, medyada günah çıkarma seansları yaşandı, yaşanıyor. Bundan sonrası artık yalnızca çürümedir! Otuz yıl önce sermayenin, “Başka seçenek yok!” sloganıyla başlayan saldırısının ideolojik ifadesi neo-liberalizm, küreselleşmecilik oldu. Bu restorasyon döneminde, emekçi sınıfların çoğu kazanımları ellerinden alındı. Gelişmekte olan ülkelerin, klasik sömürgecilikten çıkarken geliştirdikleri “ulusal projeleri” tasfiye edildi, ekonomileri uluslararası sermayenin serbest kullanımına açıldı. Sonra, Afganistan ve Irak’ta sömürgecilik geri geldi. Böylece kapitalist sınıfın özgürlükleri tümüyle restore edildi, egemenliği pekişti. Bu dönemde, siyasal eşitliğin yerini, piyasa eşitliği aldı. Demokrasi, insanlığın eşitçe, özgür “konuşma”, irade beyan etme, özyönetim hakkı olmaktan çıkarak genel seçimlere, özgürlük de tüketim özgürlüğüne indirgendi. Bu dönemde insanlığın ortak yaşam kaynakları sermaye tarafında acımasızca mülksüzleştirildi. Kültürel yaşamımız ise bir taraftan, her türlü evrensel hakikat düşüncesini yadsıyan, haz odaklı, egoist postmodern öznelliklerle, bedenin hazlarını yadsıyan, intihar eğilimli (bedenini kurban ederek yeni bir yaşama geçmeyi arzulayan) teolojik öznellikler arasındaki çatışmaya sıkıştı. Bu dönemde sermayenin dinin içini boşaltarak metalaştırdığını, kolonize ederek kendi özgün baskı araçları, beden kontrol mekanizmaları arasına kattığını da gördük. Bu dönemin nasıl acımasız bir sınıf saldırısı, mülksüzleştirme süreci olduğu, neo-liberalizmin devletin içindeki demokratik kalıntıları tasfiye ettiği artık açıkça gözler önüne serilmiştir. Restorasyon döneminde faiz/rant üzerinden büyük birikimleri gerçekleştiren mali sermaye, mali kriz patlak verince, ABD başta olmak üzere birçok ülkede devlete el koydu, kendi “yönetim komitesine” çevirdi. Çalışanlar işlerini, evlerini, ömür boyu biriktirdikleri güvenlik akçelerini kaybederken hükümetler bankalara devasa kaynaklar aktardılar. Böylece sermaye kurtarılırken oluşan devasa kamu borçları, gelecek kuşakların gelirlerini daha şimdiden sermayeye transfer etmiş oluyordu. Saldırı hızlanacak, mücadele sertleşecek Şimdi dönemin en “gebe” olgusu devletlerin, sermayeyi kurtarırken üstlendikleri mali krizleridir. Devletler bu mali krizi aşabilmek için, emekçilerin gelirlerine ve haklarına yüklenecekler. Bu krize ilişkin, sermayenin projesinden farklı tüm diğer olasılıkları, restorasyon döneminde ağızlarına almadıkları “toplumsal çıkar” adına bastıracak, farklı seçeneklerin gündeme gelmesini engellemeye çalışacaklar. Emekçiler kriz süresinde yaşananları görmüş olmanın kızgınlığıyla yükün üzerlerine yıkılmasını kabul etmeyecekler; İspanya’dan Portekiz’e, Yunanistan’a, Kırgızistan’a, Çin’e kadar, hatta Fransa’da, İngiltere’de direnecekler, direnmeye başladılar. TEKEL işçileri, TARİŞ işçileri de bu yükselmekte olan dalganın bir parçası… Şimdi, bir başka toplumsal yaşamın kurulabileceğine, servet eşitsizliğinin toplumdan ayrı, onun üzerinde bir baskı aracı olarak yaşayan asalak bir devletin aşılabileceğine, tüm bunların bir gün gerçekleşeceğine ilişkin hiçbir güvence aramadan, inanma cesaretini gösteren öznelere büyük görevler düşüyor. Örneğin, restorasyon döneminin, bir önceki sermaye birikim modelinin, emekçi yaşamlarının ve öznelliklerinin tasfiye edilmesi sürecinde bizi sermayenin saldırısına ortak eden sahte “değişim” gevezeliği teşhir edilmelidir. İkincisi, gözünü sermayenin ufkunun ötesine dikmiş gerçek bir değişim düşüncesinin konuşulmasının koşullarını yaratmak için mücadele edilmelidir. Üçüncüsü, her emekçi sınıf eyleminin ülke içinde, hatta uluslararası düzeyde evrenselleşmesine, “direniş ırmaklarının” birleşerek güçlü nehirler oluşturmasına çabalamak son derece önemli olacaktır. Bu arada, bu öznelerin, artık geçmişin, Badiou’nun deyimiyle “o anlaşılmaz (obscure) felaketinin” yükünü üstlerinden atmalarına olanak sağlayacak hesaplaşmaları, soğukkanlılıkla, geleceğe ışık tutacak ama bu bahaneyle sınıf siyasetinden “vicdan” siyasetine, “sadaka toplumu” teslimiyetçiliğinin ılık çamurlarına kaçmalara olanak vermeden, bir an evvel gerçekleştirmeleri gerekiyor. Ama önce hep birlikte Taksim Meydanı’na, umutla, inançla ve cesaretle... Çünkü yeni başlangıçlar gereklidir, mümkündür! erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com HSYK’yle ilgili maddeye 336 kabul oyu verildi. CHP’li Gök, ‘Hâkim ve savcõlarõn tepesinde boza pişiriliyor’ dedi ‘Yandaş yargı geliyor’TÜREY KÖSE ANKARA - TBMM Genel Kurulu’nda dün anayasa deği- şikliği paketinin en tartõşmalõ maddelerinden biri olan HSYK’nin yapõsõyla ilgili mad- denin gizli oylamasõnda 336 ka- bul, 72 ret oyu kullanõldõ. Adalet Bakanõ Sadullah Ergin, “Tek- lifle, talepler içerisinde karşı- lanmayan bir tek husus vardır; bakan ile müsteşar kurulda bulunmasın” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda ön- ceki gün saat 11.00’den sabah 03.00’e dek süren görüşmeler sõrasõnda anayasa değişikliği öne- risinin üç maddesinin görüşmeleri tamamlandõ. HSYK’nin yapõsõy- la ilgili 23. madde de dün görü- şüldü. Bu maddenin oylamasõn- da 336 kabul oyu çõkarken 72 ret oyu kullanõldõ, 1 oy da boş çõktõ. Bu maddeyle HSYK’nin halen 7 olan üye sayõsõ 22’ye, 5 olan ye- dek üye sayõsõ ise 12’ye çõkarõlõ- yor. Böylece, paketin en tartõşmalõ üç maddesinin ilk tur görüşmeleri tamamlanmõş oldu. Parti kapat- mayla ilgili madde 337, Anaya- sa Mahkemesi’nin yapõsõyla ilgili madde ise 331 kabul oyu alõrken HSYK’nin yapõsõyla ilgili mad- dede 336 kabul oyuna ulaşõldõ. Görüşmeler sõrasõnda CHP’li İsa Gök, “söz konusu değişik- likle ilgili olarak Fransa’nın örnek verildiğini ancak bu ül- kenin Adalet Bakanı’nın kurul üyeliğini kaldırdığını” vurgu- ladõ. MHP Konya Milletvekili Faruk Bal da “HSYK’nin eleş- tirilecek tarafının olabileceğini ancak ‘yandaş yargõ’ ortaya çı- karacak bir değişikliğin de ka- bul edilemeyeceğini, bunun dikta yönetimini ortaya çıka- racağını” söyledi. Adalet Bakanõ Sadullah Er- gin, “teklif hakkında ‘bize so- rulmadõ, bize danõşõlmadõ’ gibi şi- kâyetlerin doğru olmadığını” söyledi. Yargõtay, Danõştay Baş- kanlõğõ ve HSYK üyelerinin gö- rüşlerini içeren dosyalarõ gösteren Ergin, şu görüşleri dile getirdi: “Teklifle, talepler içerisinde karşılanmayan bir tek husus vardır; bakan ile müsteşar ku- rulda bulunmasın... Ama son raporlarda bakan ile müsteşa- rın kurulda kalmasına dönük görüşler de var. HSYK’nin ha- zırladığı rapor var. Üyelerden Ali Suat Ertosun, ‘çoğunluğun görüşüne katõlmadõğõnõ, Adalet Bakanõ kurulda bulunmalõ ve ku- rulun başkanõ olmalõdõr’ demiş. Çünkü siyasetle yargı arasında bir irtibat kurmak, parlamen- to ile yargı arasında irtibat ku- racak bir siyasi makama ihtiyaç var. Parlamentoya karşı olan iş- lemlerden dolayı gidip hesap vermesi gereken bir muhatap lazım. Yargıtay Başkanımız, ‘Müsteşar çõksõn ama bakan ku- rulda kalabilir’ demiş.” 2008’de Fransa anayasasõnõn değiştiğini anõmsatan Ergin, “Fransa anayasasının yeni ver- siyonundaki modeline de var- sanız, biz Adalet Bakanlığı ola- rak bu formüle de hazırız” de- di. CHP’li İsa Gök, eski Van Başsavcõsõ Ferhat Sarıkaya mes- lekten ihraç edildiğinde HSYK’nin başkanõnõn Adalet Ba- kanõ Cemil Çiçek olduğunu vur- gularken “Dünyanın neresinde bir Adalet Bakanı Erzincan Başsavcısı’nı arar da ‘tutuklama yapma’ diye talimat vermeye kalkar? Dünyanın neresinde Adalet Bakanı, kurul toplantı- larını bloke eder ve ‘benim is- tediğim Yargõtay, Danõştay üye- leri olacak’ diye olay çıkarır” di- ye sordu. TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin’i işaret eden Gök, “Dün- yanın neresinde Adalet Bakanı, Deniz Feneri’nden dolayı ‘Bizim çocuklarõ salõverin’ diye Alman büyükelçisine ricada bulunur? Dünyanın neresinde bir Adalet Bakanı Müsteşarı, Beşiktaş Ad- liyesi’nin yan tarafında otelde, tutuklanacak insanlar için tu- tuklayacak sorgu hâkim ve sav- cılarıyla görüşme yapar? Ama bunlar Türkiye’de oluyor. Bu tasarıyla yargının bağımsızlığı değil, hâkim ve savcıların te- pesinde boza pişirilir” dedi. Bakanlõğõ döneminde Alman büyükelçisinin Antalya’da tutuk- lu bir Alman gencinin durumuy- la ilgili olarak görüştüğünü ifade eden Şahin, “Kendisine, ‘Sizde olduğu gibi biz de de yargõ ba- ğõmsõzdõr ve talimatla hareket et- mez’ dedim” açõklamasõnõ yaptõ. AKP’de ‘adam adama’ markaj ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP yönetimi, anayasa paketinde parti içindeki fi- releri önleyebilmek için milletvekilleri üze- rinde “adam adama markaj” yöntemini uy- guluyor. Parti grubunu 20’şer milletvekili ola- rak gruplara ayõran ve bu gruplarõ bir mil- letvekilinin sorumluluğuna veren AKP, böy- lece milletvekillerinin birbirlerini izlemesi- ni, oy kullanõp kullanmadõğõ, oylama sõrasõnda nerede olup olmadõğõnõ izliyor. AKP, pake- te destek veren bağõmsõz milletvekillerini de sõkõ markaja alõrken AKP’li milletvekilleri, oylama öncesi ve sonrasõnda bağõmsõz mil- letvekillerinin peşini bõrakmõyor. Anayasa paketinin ikinci turunda parti içindeki fire sayõsõnõn artacağõ korkusu yaşa- yan AKP yönetimi, vekilleri kontrol edebil- mek için farklõ bir yöntemi devreye soktu. Mil- liyet gazetesinin dünkü haberine göre 335 olan milletvekili sayõsõnõ, 20’şerlik gruplara ayõran AKP, her bir grubun sorumluluğunu o grup içinde bir milletvekiline verdi. Oylamalar sõ- rasõnda gruplardan sorumlu olan milletveki- li, kendi grubundaki milletvekillerinin nere- de olduğu, oylamaya katõlõp katõlmadõğõnõ iz- liyor. Böylece oylamalar sõrasõnda odasõnda, bahçede, kuliste ya da bir görüşme yapmak için dõşarõya çõkan vekil anõnda bulunup ge- nel kurul salonuna getirilmesi sağlanõyor. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Vekillere uygulanan markajı göste- ren fotoğraf dünkü Milliyet gazetesinden alınmıştır. ONLARIN DERDİ EKMEK İşsize yasa sorulmuyor IŞIK KANSU ANKARA - Sõhhiye’deki o bina, kendimi- zi bildik bileli oradadõr. Eskiden İş ve İşçi Bulma Kuru- mu yazardõ. Adõnõ küresel- leştirdiler, Türkiye İş Ku- rumu oldu. Kapõsõna da nal gibi bir plaket çaktõlar: “Bu bina Avrupa Birli- ği fonu kay- nakları ile onarılmıştır.” Bulunmaz nimet, el parasõyla onarõlmõş bi- nada işsize iş arõyoruz. Buluyor muyuz? Ora- sõ karõşõk: Bir bir saydõk, saat 13.25 ile 13.30 arasõnda 28 kişilerdi kuyrukta. Giderek artõ- yorlardõ. Yüzleri asõk mõydõ? Daha çok, dar- da kalmõşlõğõn limoni ekşiliği tutsak etmişti suratlarõ. Gazeteciyiz filan deyince, biri yak- laştõ yanõmõza. “Ağabey önemli bir soru- muz var, yazar mısınız?” dedi. Zaten yaz- maya geldiğimizi aktardõk, bekledik ki ne söyleyecek? “En büyük sorunumuz tuva- let” dedi. Öylece kalakaldõk. Devam etti: “Ağabey, sabahtan akşama buradayız, iş çıkar diye bekliyoruz. Binadaki tuvaleti kullandırmıyorlar, zor durumda kalıyo- ruz inan.” Anladõk ki, işsizliğe abone ol- muştu. Ellerini gösterdi, birkaç parmağõ yok “Başbakan ‘Özürlülere iş bulunacak’ de- di, o gün bugündür bekliyoruz.” Bir diğeri, ağõrbaşlõ bir boş vermişlikle ko- nuşuyor: “Özürlü kontenjanı için başvuru- yoruz, ama umudumuz yok.” Niye burada o zaman? “Başvurumuz bulunsun” diye... Kara gözlükleri ile işsizden çok, koruma görevlisi gibi olanõ giriyor araya. Adõ ne? Cafer’miş - Aslõnda Mehmet’miş de, gaze- tede çõkarsa ne olur ne olmaz Cafer olsun- muş-. Askerden geldi geleli iş bekliyormuş. Yani, ne kadardõr? Epeydir. Yõl, ay, gün, sa- at. Zamanõn bir anlamõ kalmamõş, öylesine geçip gidiyor, tõpatõp aynõ dünle bugün. Kuy- ruktan arkadaşõ -onlar, Türkiye İş Kurumu binasõnõn önündeki müzmin müdavimlerden- “Kurs var ya, kurs. Ona gir istersen” diye inceden dalgasõnõ geçiyor. Kurs dedikleri, meslek, beceri edinme kur- su. Bir süre devam edenlere kurs boyunca 300 lira lira veriyorlarmõş, iş yerine... “Eh, 300 lira işsizlikten iyidir” demeye getiriyoruz, dik dik bakõyorlar: “Ya gidiş ge- liş? 300 lira, yol parasına bile yetmez.” Söz arasõnda, “Anayasa değişikliği, refe- randum” filan demeye getiriyoruz... Gözler başka yerlere çevriliyor. Çõt çõkmõyor, çõt. Üstelesen ne... Çok belli, işsizlikten anasõ ağlayanlarõn yasasõ başka. Adalet Bakanõ Ergin, talepler içerisinde yalnõzca “HSYK’de bakan ve müsteşar yer almasõn” talebini karşõlayamadõklarõnõ belirtti. MHP’li Faruk Bal da “HSYK’nin eleştirilecek tarafõnõn olabileceğini ancak ‘yandaş yargõ’ ortaya çõkaracak bir değişikliğin de kabul edilemeyeceğini, bunun dikta yönetimini getireceğini” söyledi. Okay, “Bizzat benim ve arkadaşla- rımızın gözlemleri var. Bazı millet- vekillerinin özellikle yanında 2-3 kişi gidiyor. Kabine girmeden, oyu- nu zarfın içine koyuyor diğerleri gö- rüyor. Sonra kabine giriyor. Zim- metlenmiş gibi refakat ediyorlar” dedi. AKP Grup Başkanvekili Mus- tafa Elitaş ise, “Her zaman yaptığı- mız bir uygulamamız var. Her grup yönetim kurulu üyesinin ilgili olduğu arkadaşlar var. Grup yönetimindeki isimlerin her birine yaklaşık 19 ve- kil düşüyor. Sürekli iletişim halin- deler. CHP yanlış biliyor” dedi. AKP TBMM Grup Başkanlõğõ’ndan yapõlan açõklamada ise oylamalarda grup yöneticilerinin, milletvekillerine oy kullanmalar sõrasõnda refakat etti- ği iddiasõnõn, “asılsız, yalan” olduğu belirtilerek, “Baskı ve yönlendir- meyle milletvekillerine oy kullan- dırmayan CHP yöneticilerinin, oy kullanma işlemiyle ilgili ortaya atı- lan iftiralara aracılık etmesi son de- rece düşündürücüdür” denildi. Bağımsız vekillere sıkı takip AKP, destek alabilmek için bağõm- sõz milletvekillerine de sõkõ markaj uy- guluyor. Oylamaya katõlan ve pakete destek verdiği ileri sürülen bağõmsõz milletvekillerini, kuliste ve bahçede yalnõz bõrakmayan AKP’li milletve- killeri, oylama için salona girerken söz konusu milletvekillerinin yanõndan hiç ayrõlmõyor. TBMM’de önceki gün yapõlan görüşmeler sõrasõnda AKP’li milletvekillerinin, bağõmsõz milletve- killerini sürekli kontrol etmesi üzeri- ne CHP ve MHP yöneticileri tepki gös- tererek, “Milletvekillerine baskı ya- pılıyor, mevcutlu olarak getirili- yor, refakat ediliyor” demişlerdi. KAMU GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI YASASI CHP yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyor ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - CHP, de- mokratik açõlõm sürecinin ilk yasal düzenlemesi olan Kamu Güvenliği Müsteşarlõğõ kurulmasõna ilişkin yasayõ Anayasa Mahkemesi’ne götürmeye hazõrlanõyor. Yasanõn Anaya- sa Mahkeme- si’ne götürül- mesi için dünkü grup toplantõ- sõnda imza top- landõ. Terörle müca- deleye ilişkin politika ve stra- tejileri geliştir- mek ve bu ko- nuda ilgili kurum ve ku- ruluşlar arasõnda koordi- nasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlõğõ’na bağlõ Kamu Düzeni ve Güven- liği Müsteşarlõğõ kurulma- sõna ilişkin tasarõ genel kurulda kabul edilmişti. Yasaya göre; müsteşarlõ- ğõn, güvenlikle ilgili ope- rasyonel bir görevi olma- yacak. Özel uzmanlõk is- teyen konularda sözleş- meli personel ya da ya- bancõ uzman çalõştõrõlabi- lecek. Kanun kapsamõnda yürüttüğü ve gizlilik içeren işler için Müste- şarlõk bütçesine, örtülü ödenek konulacak. CHP Grup Başkanve- kili Hakkı Süha Okay, bu dü- zenlemeyle ilgili olarak “İktidar Abdülhamit dö- nemi uygula- masını yaşama geçirme- ye çalışıyor. Yabancı ça- lıştırma yetkisi alarak iç güvenliğimiz okyanus ötesine teslim edilmekte- dir. İstihbarata sanki Kurtlar Vadisi ayarı ya- pılmaktadır” demişti. CHP Kamu Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasına ilişkin yasayı yüksek mahke- meye götürmek için grubunda imza topladı. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Kuvayi Milliye’ye isim davası İstanbul Haber Servisi - Yeniden Kuvayi Milliye Hareketi Derneği hakkõnda, ismindeki “milliye” kelimesinin kaldõrõlmasõ için İçişleri Bakanlõğõ ve İstanbul Valiliği tarafõndan açõlan dava, taraf avukatlarõna dosya ile ilgili beyanlarõ- nõ hazõrlamalarõ için ertelendi. Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma öncesi adliye önünde toplanan dernek üyelerine CHP Fatih İlçe Başka- nõ Turan Durmuş’un da aralarõnda bulunduğu çok sayõda partili destek verdi. Üyeler adõna basõn açõklamasõ yapan dernek başkanõ Hakkõ Sevim, davanõn siyasi bir dava olduğunu ve iktidarõn yar- gõ yoluyla Atatürkçü düşünceye sahip dernekleri baskõ altõna almaya çalõştõğõnõ söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear