Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2010 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
1 Mayıs
Yıllar sonra işçi sınıfı çok önemli bir geleneksel
mücadele mekânını, Taksim Meydanı’nı, TEKEL
direnişinin yarattığı iklimin de katkısıyla geri
alıyor. Hem de çok özel bir dönemde. 1 Mayıs
bu yıl, birçok açıdan anlam yüklü.
Restorasyon tükendi
Otuz yıl önce başlayan “restorasyon”un iflası,
2007’de patlak veren mali krizle birlikte, pratikte
ve ideolojik olarak tamamlandı. En temel
varsayımları bizzat bu restorasyonun özneleri,
sermayenin sözcüleri tarafından sorgulandı,
medyada günah çıkarma seansları yaşandı,
yaşanıyor. Bundan sonrası artık yalnızca
çürümedir!
Otuz yıl önce sermayenin, “Başka seçenek
yok!” sloganıyla başlayan saldırısının ideolojik
ifadesi neo-liberalizm, küreselleşmecilik oldu.
Bu restorasyon döneminde, emekçi sınıfların
çoğu kazanımları ellerinden alındı. Gelişmekte
olan ülkelerin, klasik sömürgecilikten çıkarken
geliştirdikleri “ulusal projeleri” tasfiye edildi,
ekonomileri uluslararası sermayenin serbest
kullanımına açıldı. Sonra, Afganistan ve Irak’ta
sömürgecilik geri geldi. Böylece kapitalist
sınıfın özgürlükleri tümüyle restore edildi,
egemenliği pekişti.
Bu dönemde, siyasal eşitliğin yerini, piyasa
eşitliği aldı. Demokrasi, insanlığın eşitçe, özgür
“konuşma”, irade beyan etme, özyönetim hakkı
olmaktan çıkarak genel seçimlere, özgürlük
de tüketim özgürlüğüne indirgendi. Bu
dönemde insanlığın ortak yaşam kaynakları
sermaye tarafında acımasızca
mülksüzleştirildi.
Kültürel yaşamımız ise bir taraftan, her türlü
evrensel hakikat düşüncesini yadsıyan, haz
odaklı, egoist postmodern öznelliklerle, bedenin
hazlarını yadsıyan, intihar eğilimli (bedenini
kurban ederek yeni bir yaşama geçmeyi
arzulayan) teolojik öznellikler arasındaki
çatışmaya sıkıştı. Bu dönemde sermayenin dinin
içini boşaltarak metalaştırdığını, kolonize ederek
kendi özgün baskı araçları, beden kontrol
mekanizmaları arasına kattığını da gördük.
Bu dönemin nasıl acımasız bir sınıf saldırısı,
mülksüzleştirme süreci olduğu, neo-liberalizmin
devletin içindeki demokratik kalıntıları tasfiye
ettiği artık açıkça gözler önüne serilmiştir.
Restorasyon döneminde faiz/rant üzerinden
büyük birikimleri gerçekleştiren mali sermaye,
mali kriz patlak verince, ABD başta olmak üzere
birçok ülkede devlete el koydu, kendi “yönetim
komitesine” çevirdi. Çalışanlar işlerini, evlerini,
ömür boyu biriktirdikleri güvenlik akçelerini
kaybederken hükümetler bankalara devasa
kaynaklar aktardılar. Böylece sermaye
kurtarılırken oluşan devasa kamu borçları,
gelecek kuşakların gelirlerini daha şimdiden
sermayeye transfer etmiş oluyordu.
Saldırı hızlanacak, mücadele sertleşecek
Şimdi dönemin en “gebe” olgusu devletlerin,
sermayeyi kurtarırken üstlendikleri mali
krizleridir. Devletler bu mali krizi aşabilmek için,
emekçilerin gelirlerine ve haklarına
yüklenecekler. Bu krize ilişkin, sermayenin
projesinden farklı tüm diğer olasılıkları,
restorasyon döneminde ağızlarına almadıkları
“toplumsal çıkar” adına bastıracak, farklı
seçeneklerin gündeme gelmesini engellemeye
çalışacaklar.
Emekçiler kriz süresinde yaşananları görmüş
olmanın kızgınlığıyla yükün üzerlerine yıkılmasını
kabul etmeyecekler; İspanya’dan Portekiz’e,
Yunanistan’a, Kırgızistan’a, Çin’e kadar, hatta
Fransa’da, İngiltere’de direnecekler, direnmeye
başladılar. TEKEL işçileri, TARİŞ işçileri de bu
yükselmekte olan dalganın bir parçası…
Şimdi, bir başka toplumsal yaşamın
kurulabileceğine, servet eşitsizliğinin
toplumdan ayrı, onun üzerinde bir baskı aracı
olarak yaşayan asalak bir devletin
aşılabileceğine, tüm bunların bir gün
gerçekleşeceğine ilişkin hiçbir güvence
aramadan, inanma cesaretini gösteren
öznelere büyük görevler düşüyor. Örneğin,
restorasyon döneminin, bir önceki sermaye
birikim modelinin, emekçi yaşamlarının ve
öznelliklerinin tasfiye edilmesi sürecinde bizi
sermayenin saldırısına ortak eden sahte
“değişim” gevezeliği teşhir edilmelidir. İkincisi,
gözünü sermayenin ufkunun ötesine dikmiş
gerçek bir değişim düşüncesinin
konuşulmasının koşullarını yaratmak için
mücadele edilmelidir. Üçüncüsü, her emekçi
sınıf eyleminin ülke içinde, hatta uluslararası
düzeyde evrenselleşmesine, “direniş
ırmaklarının” birleşerek güçlü nehirler
oluşturmasına çabalamak son derece önemli
olacaktır.
Bu arada, bu öznelerin, artık geçmişin,
Badiou’nun deyimiyle “o anlaşılmaz (obscure)
felaketinin” yükünü üstlerinden atmalarına
olanak sağlayacak hesaplaşmaları,
soğukkanlılıkla, geleceğe ışık tutacak ama bu
bahaneyle sınıf siyasetinden “vicdan”
siyasetine, “sadaka toplumu” teslimiyetçiliğinin
ılık çamurlarına kaçmalara olanak vermeden, bir
an evvel gerçekleştirmeleri gerekiyor.
Ama önce hep birlikte Taksim Meydanı’na,
umutla, inançla ve cesaretle... Çünkü yeni
başlangıçlar gereklidir, mümkündür!
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
HSYK’yle ilgili maddeye 336 kabul oyu verildi. CHP’li Gök, ‘Hâkim ve savcõlarõn tepesinde boza pişiriliyor’ dedi
‘Yandaş yargı geliyor’TÜREY KÖSE
ANKARA - TBMM Genel
Kurulu’nda dün anayasa deği-
şikliği paketinin en tartõşmalõ
maddelerinden biri olan
HSYK’nin yapõsõyla ilgili mad-
denin gizli oylamasõnda 336 ka-
bul, 72 ret oyu kullanõldõ. Adalet
Bakanõ Sadullah Ergin, “Tek-
lifle, talepler içerisinde karşı-
lanmayan bir tek husus vardır;
bakan ile müsteşar kurulda
bulunmasın” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda ön-
ceki gün saat 11.00’den sabah
03.00’e dek süren görüşmeler
sõrasõnda anayasa değişikliği öne-
risinin üç maddesinin görüşmeleri
tamamlandõ. HSYK’nin yapõsõy-
la ilgili 23. madde de dün görü-
şüldü. Bu maddenin oylamasõn-
da 336 kabul oyu çõkarken 72 ret
oyu kullanõldõ, 1 oy da boş çõktõ.
Bu maddeyle HSYK’nin halen 7
olan üye sayõsõ 22’ye, 5 olan ye-
dek üye sayõsõ ise 12’ye çõkarõlõ-
yor. Böylece, paketin en tartõşmalõ
üç maddesinin ilk tur görüşmeleri
tamamlanmõş oldu. Parti kapat-
mayla ilgili madde 337, Anaya-
sa Mahkemesi’nin yapõsõyla ilgili
madde ise 331 kabul oyu alõrken
HSYK’nin yapõsõyla ilgili mad-
dede 336 kabul oyuna ulaşõldõ.
Görüşmeler sõrasõnda CHP’li
İsa Gök, “söz konusu değişik-
likle ilgili olarak Fransa’nın
örnek verildiğini ancak bu ül-
kenin Adalet Bakanı’nın kurul
üyeliğini kaldırdığını” vurgu-
ladõ. MHP Konya Milletvekili
Faruk Bal da “HSYK’nin eleş-
tirilecek tarafının olabileceğini
ancak ‘yandaş yargõ’ ortaya çı-
karacak bir değişikliğin de ka-
bul edilemeyeceğini, bunun
dikta yönetimini ortaya çıka-
racağını” söyledi.
Adalet Bakanõ Sadullah Er-
gin, “teklif hakkında ‘bize so-
rulmadõ, bize danõşõlmadõ’ gibi şi-
kâyetlerin doğru olmadığını”
söyledi. Yargõtay, Danõştay Baş-
kanlõğõ ve HSYK üyelerinin gö-
rüşlerini içeren dosyalarõ gösteren
Ergin, şu görüşleri dile getirdi:
“Teklifle, talepler içerisinde
karşılanmayan bir tek husus
vardır; bakan ile müsteşar ku-
rulda bulunmasın... Ama son
raporlarda bakan ile müsteşa-
rın kurulda kalmasına dönük
görüşler de var. HSYK’nin ha-
zırladığı rapor var. Üyelerden
Ali Suat Ertosun, ‘çoğunluğun
görüşüne katõlmadõğõnõ, Adalet
Bakanõ kurulda bulunmalõ ve ku-
rulun başkanõ olmalõdõr’ demiş.
Çünkü siyasetle yargı arasında
bir irtibat kurmak, parlamen-
to ile yargı arasında irtibat ku-
racak bir siyasi makama ihtiyaç
var. Parlamentoya karşı olan iş-
lemlerden dolayı gidip hesap
vermesi gereken bir muhatap
lazım. Yargıtay Başkanımız,
‘Müsteşar çõksõn ama bakan ku-
rulda kalabilir’ demiş.”
2008’de Fransa anayasasõnõn
değiştiğini anõmsatan Ergin,
“Fransa anayasasının yeni ver-
siyonundaki modeline de var-
sanız, biz Adalet Bakanlığı ola-
rak bu formüle de hazırız” de-
di. CHP’li İsa Gök, eski Van
Başsavcõsõ Ferhat Sarıkaya mes-
lekten ihraç edildiğinde
HSYK’nin başkanõnõn Adalet Ba-
kanõ Cemil Çiçek olduğunu vur-
gularken “Dünyanın neresinde
bir Adalet Bakanı Erzincan
Başsavcısı’nı arar da ‘tutuklama
yapma’ diye talimat vermeye
kalkar? Dünyanın neresinde
Adalet Bakanı, kurul toplantı-
larını bloke eder ve ‘benim is-
tediğim Yargõtay, Danõştay üye-
leri olacak’ diye olay çıkarır” di-
ye sordu.
TBMM Başkanõ Mehmet Ali
Şahin’i işaret eden Gök, “Dün-
yanın neresinde Adalet Bakanı,
Deniz Feneri’nden dolayı ‘Bizim
çocuklarõ salõverin’ diye Alman
büyükelçisine ricada bulunur?
Dünyanın neresinde bir Adalet
Bakanı Müsteşarı, Beşiktaş Ad-
liyesi’nin yan tarafında otelde,
tutuklanacak insanlar için tu-
tuklayacak sorgu hâkim ve sav-
cılarıyla görüşme yapar? Ama
bunlar Türkiye’de oluyor. Bu
tasarıyla yargının bağımsızlığı
değil, hâkim ve savcıların te-
pesinde boza pişirilir” dedi.
Bakanlõğõ döneminde Alman
büyükelçisinin Antalya’da tutuk-
lu bir Alman gencinin durumuy-
la ilgili olarak görüştüğünü ifade
eden Şahin, “Kendisine, ‘Sizde
olduğu gibi biz de de yargõ ba-
ğõmsõzdõr ve talimatla hareket et-
mez’ dedim” açõklamasõnõ yaptõ.
AKP’de ‘adam adama’ markaj
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP
yönetimi, anayasa paketinde parti içindeki fi-
releri önleyebilmek için milletvekilleri üze-
rinde “adam adama markaj” yöntemini uy-
guluyor. Parti grubunu 20’şer milletvekili ola-
rak gruplara ayõran ve bu gruplarõ bir mil-
letvekilinin sorumluluğuna veren AKP, böy-
lece milletvekillerinin birbirlerini izlemesi-
ni, oy kullanõp kullanmadõğõ, oylama sõrasõnda
nerede olup olmadõğõnõ izliyor. AKP, pake-
te destek veren bağõmsõz milletvekillerini de
sõkõ markaja alõrken AKP’li milletvekilleri,
oylama öncesi ve sonrasõnda bağõmsõz mil-
letvekillerinin peşini bõrakmõyor.
Anayasa paketinin ikinci turunda parti
içindeki fire sayõsõnõn artacağõ korkusu yaşa-
yan AKP yönetimi, vekilleri kontrol edebil-
mek için farklõ bir yöntemi devreye soktu. Mil-
liyet gazetesinin dünkü haberine göre 335 olan
milletvekili sayõsõnõ, 20’şerlik gruplara ayõran
AKP, her bir grubun sorumluluğunu o grup
içinde bir milletvekiline verdi. Oylamalar sõ-
rasõnda gruplardan sorumlu olan milletveki-
li, kendi grubundaki milletvekillerinin nere-
de olduğu, oylamaya katõlõp katõlmadõğõnõ iz-
liyor. Böylece oylamalar sõrasõnda odasõnda,
bahçede, kuliste ya da bir görüşme yapmak
için dõşarõya çõkan vekil anõnda bulunup ge-
nel kurul salonuna getirilmesi sağlanõyor.
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha
Vekillere
uygulanan
markajı göste-
ren fotoğraf
dünkü Milliyet
gazetesinden
alınmıştır.
ONLARIN DERDİ EKMEK
İşsize yasa
sorulmuyor
IŞIK KANSU
ANKARA - Sõhhiye’deki o bina, kendimi-
zi bildik bileli oradadõr. Eskiden İş ve İşçi
Bulma Kuru-
mu yazardõ.
Adõnõ küresel-
leştirdiler,
Türkiye İş Ku-
rumu oldu.
Kapõsõna da
nal gibi bir
plaket çaktõlar:
“Bu bina
Avrupa Birli-
ği fonu kay-
nakları ile onarılmıştır.”
Bulunmaz nimet, el parasõyla onarõlmõş bi-
nada işsize iş arõyoruz. Buluyor muyuz? Ora-
sõ karõşõk: Bir bir saydõk, saat 13.25 ile 13.30
arasõnda 28 kişilerdi kuyrukta. Giderek artõ-
yorlardõ. Yüzleri asõk mõydõ? Daha çok, dar-
da kalmõşlõğõn limoni ekşiliği tutsak etmişti
suratlarõ. Gazeteciyiz filan deyince, biri yak-
laştõ yanõmõza. “Ağabey önemli bir soru-
muz var, yazar mısınız?” dedi. Zaten yaz-
maya geldiğimizi aktardõk, bekledik ki ne
söyleyecek? “En büyük sorunumuz tuva-
let” dedi. Öylece kalakaldõk. Devam etti:
“Ağabey, sabahtan akşama buradayız, iş
çıkar diye bekliyoruz. Binadaki tuvaleti
kullandırmıyorlar, zor durumda kalıyo-
ruz inan.” Anladõk ki, işsizliğe abone ol-
muştu. Ellerini gösterdi, birkaç parmağõ yok
“Başbakan ‘Özürlülere iş bulunacak’ de-
di, o gün bugündür bekliyoruz.”
Bir diğeri, ağõrbaşlõ bir boş vermişlikle ko-
nuşuyor: “Özürlü kontenjanı için başvuru-
yoruz, ama umudumuz yok.”
Niye burada o zaman?
“Başvurumuz bulunsun” diye...
Kara gözlükleri ile işsizden çok, koruma
görevlisi gibi olanõ giriyor araya. Adõ ne?
Cafer’miş - Aslõnda Mehmet’miş de, gaze-
tede çõkarsa ne olur ne olmaz Cafer olsun-
muş-. Askerden geldi geleli iş bekliyormuş.
Yani, ne kadardõr? Epeydir. Yõl, ay, gün, sa-
at. Zamanõn bir anlamõ kalmamõş, öylesine
geçip gidiyor, tõpatõp aynõ dünle bugün. Kuy-
ruktan arkadaşõ -onlar, Türkiye İş Kurumu
binasõnõn önündeki müzmin müdavimlerden-
“Kurs var ya, kurs. Ona gir istersen” diye
inceden dalgasõnõ geçiyor.
Kurs dedikleri, meslek, beceri edinme kur-
su. Bir süre devam edenlere kurs boyunca
300 lira lira veriyorlarmõş, iş yerine...
“Eh, 300 lira işsizlikten iyidir” demeye
getiriyoruz, dik dik bakõyorlar: “Ya gidiş ge-
liş? 300 lira, yol parasına bile yetmez.”
Söz arasõnda, “Anayasa değişikliği, refe-
randum” filan demeye getiriyoruz... Gözler
başka yerlere çevriliyor. Çõt çõkmõyor, çõt.
Üstelesen ne... Çok belli, işsizlikten anasõ
ağlayanlarõn yasasõ başka.
Adalet Bakanõ Ergin, talepler içerisinde yalnõzca
“HSYK’de bakan ve müsteşar yer almasõn” talebini
karşõlayamadõklarõnõ belirtti. MHP’li Faruk Bal da
“HSYK’nin eleştirilecek tarafõnõn olabileceğini ancak
‘yandaş yargõ’ ortaya çõkaracak bir değişikliğin de
kabul edilemeyeceğini, bunun dikta yönetimini
getireceğini” söyledi.
Okay, “Bizzat benim ve arkadaşla-
rımızın gözlemleri var. Bazı millet-
vekillerinin özellikle yanında 2-3
kişi gidiyor. Kabine girmeden, oyu-
nu zarfın içine koyuyor diğerleri gö-
rüyor. Sonra kabine giriyor. Zim-
metlenmiş gibi refakat ediyorlar”
dedi. AKP Grup Başkanvekili Mus-
tafa Elitaş ise, “Her zaman yaptığı-
mız bir uygulamamız var. Her grup
yönetim kurulu üyesinin ilgili olduğu
arkadaşlar var. Grup yönetimindeki
isimlerin her birine yaklaşık 19 ve-
kil düşüyor. Sürekli iletişim halin-
deler. CHP yanlış biliyor” dedi.
AKP TBMM Grup Başkanlõğõ’ndan
yapõlan açõklamada ise oylamalarda
grup yöneticilerinin, milletvekillerine
oy kullanmalar sõrasõnda refakat etti-
ği iddiasõnõn, “asılsız, yalan” olduğu
belirtilerek, “Baskı ve yönlendir-
meyle milletvekillerine oy kullan-
dırmayan CHP yöneticilerinin, oy
kullanma işlemiyle ilgili ortaya atı-
lan iftiralara aracılık etmesi son de-
rece düşündürücüdür” denildi.
Bağımsız vekillere sıkı takip
AKP, destek alabilmek için bağõm-
sõz milletvekillerine de sõkõ markaj uy-
guluyor. Oylamaya katõlan ve pakete
destek verdiği ileri sürülen bağõmsõz
milletvekillerini, kuliste ve bahçede
yalnõz bõrakmayan AKP’li milletve-
killeri, oylama için salona girerken söz
konusu milletvekillerinin yanõndan
hiç ayrõlmõyor. TBMM’de önceki gün
yapõlan görüşmeler sõrasõnda AKP’li
milletvekillerinin, bağõmsõz milletve-
killerini sürekli kontrol etmesi üzeri-
ne CHP ve MHP yöneticileri tepki gös-
tererek, “Milletvekillerine baskı ya-
pılıyor, mevcutlu olarak getirili-
yor, refakat ediliyor” demişlerdi.
KAMU GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI YASASI
CHP yasayı Anayasa
Mahkemesi’ne taşıyor
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - CHP, de-
mokratik açõlõm sürecinin
ilk yasal düzenlemesi
olan Kamu Güvenliği
Müsteşarlõğõ kurulmasõna
ilişkin yasayõ Anayasa
Mahkemesi’ne götürmeye
hazõrlanõyor.
Yasanõn Anaya-
sa Mahkeme-
si’ne götürül-
mesi için dünkü
grup toplantõ-
sõnda imza top-
landõ.
Terörle müca-
deleye ilişkin
politika ve stra-
tejileri geliştir-
mek ve bu ko-
nuda ilgili kurum ve ku-
ruluşlar arasõnda koordi-
nasyonu sağlamak üzere
İçişleri Bakanlõğõ’na bağlõ
Kamu Düzeni ve Güven-
liği Müsteşarlõğõ kurulma-
sõna ilişkin tasarõ genel
kurulda kabul edilmişti.
Yasaya göre; müsteşarlõ-
ğõn, güvenlikle ilgili ope-
rasyonel bir görevi olma-
yacak. Özel uzmanlõk is-
teyen konularda sözleş-
meli personel ya da ya-
bancõ uzman çalõştõrõlabi-
lecek. Kanun kapsamõnda
yürüttüğü ve
gizlilik içeren
işler için Müste-
şarlõk bütçesine,
örtülü ödenek
konulacak. CHP
Grup Başkanve-
kili Hakkı Süha
Okay, bu dü-
zenlemeyle ilgili
olarak “İktidar
Abdülhamit dö-
nemi uygula-
masını yaşama geçirme-
ye çalışıyor. Yabancı ça-
lıştırma yetkisi alarak iç
güvenliğimiz okyanus
ötesine teslim edilmekte-
dir. İstihbarata sanki
Kurtlar Vadisi ayarı ya-
pılmaktadır” demişti.
CHP Kamu
Güvenliği
Müsteşarlığı
kurulmasına
ilişkin yasayı
yüksek mahke-
meye götürmek
için grubunda
imza topladı.
Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ
Kuvayi Milliye’ye isim davası
İstanbul Haber Servisi - Yeniden Kuvayi
Milliye Hareketi Derneği hakkõnda, ismindeki
“milliye” kelimesinin kaldõrõlmasõ için İçişleri
Bakanlõğõ ve İstanbul Valiliği tarafõndan açõlan
dava, taraf avukatlarõna dosya ile ilgili beyanlarõ-
nõ hazõrlamalarõ için ertelendi. Fatih 1. Sulh Ceza
Mahkemesi’ndeki duruşma öncesi adliye önünde
toplanan dernek üyelerine CHP Fatih İlçe Başka-
nõ Turan Durmuş’un da aralarõnda bulunduğu çok
sayõda partili destek verdi. Üyeler adõna basõn
açõklamasõ yapan dernek başkanõ Hakkõ Sevim,
davanõn siyasi bir dava olduğunu ve iktidarõn yar-
gõ yoluyla Atatürkçü düşünceye sahip dernekleri
baskõ altõna almaya çalõştõğõnõ söyledi.