Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
28 NİSAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Neoliberalizmin Yeni
Tılsımı: Mali Kural
İktisat öğretisinin yakın geçmişini anımsarsak bir
dizi klişe ve sözcük oyunlarıyla dolu olduğunu
görürüz. Çok değil, 24 Ocak 1980 sonrası dönemi
anımsayalım: Serbestleştirme, özelleştirme ve
transformasyon kavramları 12 Eylül sonrası
“yapısal reformcularının” dilinden düşmüyordu. Bu
sözcük oyunları, o günlerde tek bir reçeteyle de
anılıyordu: Fiyatları doğru saptayın. Yani,
“piyasaya müdahale etmeyin”; “pazar fiyatları
serbestçe belirlendiğinde kaynakların kullanımı
optimal olacaktır”. Dönemin sloganı ise “Başka
alternatif yok” idi.
1990’lar yeni klişeler yarattı; finansal serbestlik,
esnekleştirme, kuralsızlaştırma (de-regülasyon)
vb... Finansal sermaye üzerine olan bütün
denetimlerin kaldırılması ve yeni finansal ürünlerin
piyasaya sunulması ile birlikte küresel ekonomi bir
anda kumarhane kapitalizmine dönüştürüldü. 1994
Meksika ve Türkiye, 1997 Asya, 1998 Brezilya,
2001 Türkiye ve Arjantin krizleri, bu dönemin
makro politikalarının doğrudan ürünü oldu.
2000’li yıllar ise enflasyon hedeflemesi ve
serbest yüzen kur rejimi saplantıları ile geçildi.
Büyük moderasyon diye anılan genişleme
konjonktürünün sunduğu sahte cennetlerin sonu
ise 2007’de patlak veren küresel kriz ile birlikte
yaşanan yeni bir hayal kırıklığı idi. Finansal
sistemde istikrar sağlamadan, fiyat düzeyinde
istikrar sağlamaya çalışmanın tek başına makro
ekonomik istikrarı sağlamaya yetmeyeceği
gerçeğini öğrenmenin bedeli, dünya çapında
yaşanan bir kriz ile ödenmekteydi.
Ancak ortodoks iktisat öğretisi, çocuk
masallarındaki “gümüş kurşun” arayışından
vazgeçmedi. Simyagerler dünyasının peşinde
olduğu sihirli sözcükler, tılsımlı kavramlar, egzotik
öyküler harmanlandı ve sonunda yeni reçete
ortaya dökülüverdi: Mali kural!
Mali kural, verili büyüme tahminleri altında,
maliye idaresinin kamu bütçesinde dengeyi (ya da
sürdürülebilir ve makul düzeyde kamu açığını)
sağlamak yükümlülüğü olarak özetlenebilir.
Kavram, Türk iktisat gündemine ilk olarak geçen
eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program (OVP)
ile girdi. OVP metni, “Orta Vadeli Program
döneminde (2010-2012) ekonomide rekabet
gücünü arttıracak, büyümeyi ve mali dengelerdeki
iyileşmeyi kalıcı hale getirecek kapsamlı bir yapısal
reform programı da uygulamaya konulacaktır”
ifadesinden hareketle, baş sıraya “Mali kural
uygulamasına geçilecektir” ilkesini koymaktaydı.
OVP metninde ayrıca cebirsel olarak mali kuralın
“kuramsal” tanımını da sunuluyordu.
Buna göre, diyelim ki bütçe açığının milli gelire
oranının hedefi a*, milli gelir büyüme hedefi de b*
olsun. Geçen yıl gerçekleşen bütçe açığının milli
gelire oranını da a-1 diye gösterelim. Diyelim ki
bazı “olumsuz” iç ve dış koşullar sonucunda milli
gelir büyüme hızı b* hızından, kamu açığı da a*
hedefinden sapmaktadır. Dolayısıyla, bütçe
açığının düzeyine “müdahale” etmek gerekecektir.
Bu müdahalenin bazı katsayıları olduğunu
varsayalım, k1 ve k2 gibi. Bu durumda kamunun
bütçe açığındaki uyarlama miktarı k1 (a-1 –
a*)+k2(b – b*) ifadesiyle tanımlanabilir.
Bu ifadenin aslında herhangi bir “kuramsal”
boyutunun olmadığını; doğrudan doğruya bir
özdeşlikten ibaret kaldığını görmek için iktisat
öğrencisi olmanın gerekmediği açıktır. Sembollerin
tanımı zaten a* ve b* ile varsayılan hedeflerden
sapmanın bir “uyarlama” gerektireceğini
söylemektedir. Bir özdeşlikten ibaret kalan bu
deyişin “kural” yanı nerededir? Bunun ötesinde,
“uyarlama” hangi araçlarla yürütülecektir?
Kuraldan sapma durumunda uygulanacak olan
“uyarlamanın” miktarı, ekonominin gelir dağılımı,
istihdam/işsizlik, ücret düzeyi, tasarruf, yatırım, dış
denge, faiz, döviz kuru ve parasal büyüklükleri gibi
geri kalan makro ekonomik göstergeleri ile nasıl
bir ilişkide olacaktır?
Bu sorulara yanıt aramayan bir “politika
kuralının” kuramsal tutarlılığından söz etmek
olanaksızdır.
OVP metni, “parametrelere ilişkin değerler,
kamu açığının tanım ve kapsamı, uygulama, izleme
ve raporlamaya ilişkin ayrıntılar, istisnai hükümler
ve diğer hususlar, mali kurala ilişkin altyapıyı
oluşturma sürecinde nihai hale getirilecektir”
dipnotuyla söz konusu soruları şimdilik “ileri” bir
tarihe bırakmıştır. Anlaşılan şimdilik önemli olan,
“beklentilerin idaresi” ve “piyasa oyuncularına”
şeffaflık ve güven aşılanması sorunundan ibarettir.
Buraya kadar vurguladıklarımızdan Türk maliye
sisteminde her şeyin yolunda olduğu; dolayısıyla,
herhangi bir politika değişikliğine gerek olmadığı
sonucu çıkartılmamalıdır. Tersine, Türkiye’nin,
? vergi yapısını mevcut adaletsiz konumundan
daha adaletli ve dengeli bir yapıya kavuşturacak
kapsamlı bir vergi reformuna;
? kamu harcamalarının daha yakından
izlenmesine olanak sağlayacak bir harcama
reformuna;
? ve bölgesel eşitsizliklerin azaltılmasına ve
bölgesel kalkınmaya öncelik edecek bir kamu
yatırım ve istihdam stratejisine şiddetle ihtiyacı
vardır.
Kamunun bütçe “uyarlamalarının”, “piyasa
oyuncularına güven sağlamak” için kullanılan
mistik kavramlara ve basit söz oyunlarına
indirgenemeyecek kadar ciddi bir politika aracı
olduğu unutulmamalıdır.
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
3 Mart’ta çadırları sök-
meye başladıklarında
içimdeki umut yerini hüz-
ne bırakmıştı. Hatta gazetedeki arka-
daşlarla da paylaşmıştım duygularımı.
“Ankara’nın Sakarya Caddesi’nde 78
gündür süren hak arama savaşı, mey-
danı boşaltırlarsa tamamen biter” de-
miştim. Oysa onlar 1 Nisan’da geri ge-
leceklerini düşünüyorlardı. Çoluk ço-
cuklarından aylardan beri ayrıydılar.
Biraz soluklanmak, güç toplamak isti-
yorlardı haklı olarak. Üstelik Türk-İş’in
kararı da bu yöndeydi...
Ben ise Ankara’daki çadırlara konuk
olduğumda, halkın onları sarıp sarma-
layan desteğine, sevgisine şahit oldu-
ğumda, “bizim için dayanın, yanınızda-
yız” sözlerini duyduğumda TEKEL işçi-
sinin bu eylemi “Türkiye için yeni bir
umut” diye düşünmüştüm. Bir hak
arama mücadelesinin çok ötesine ta-
şınmıştı. İşçileri kadrosuz ve güvence-
siz çalışmaya mahkûm eden 4-C yal-
nız TEKEL işçilerinin değil herkesin so-
runuydu. Eylemin çoğalarak sürdürül-
mesi gerekiyordu...
Nitekim 1 Nisan’da geri döndükle-
rinde alınmadılar Sakarya’ya. Daha
kentin girişinde durdurdular otobüsleri,
yeniden coplandılar, üzerlerine tazyikli
sular sıkıldı.
Peki ne oldu bu arada TEKEL işçisi-
ne?
Tek Gıda-İş Sendikası Başkanı
Mustafa Türkel ile son gelişmeleri ko-
nuştuğumuzda “Biz de hükümet de
herkes Anayasa Mahkemesi’nin kararı-
nı bekliyor. Bu arada eylem takvimini
de hazırladık” dedi.
Hatırlarsanız 1 Şubat’ta 4-C’yi imza-
lamadıkları için 8 bin 350
TEKEL işçisinin hizmet akit-
leri feshedilmişti. Bugün İş-
kur kayıtlarına göre devlet, 8 bin 104
TEKEL işçisine iş kaybı tazminatı ödü-
yor. Yani 8 bin 104 işçi 4-C’yi imzala-
madı. Mustafa Türkel bunları “Hükü-
metin bunca baskısına karşın aradan
geçen süre içinde sadece 86 işçi 4-
C’yi imzaladı. 160 kişi de Sosyal Hiz-
metler Kurumu’ndan gelenler” diye ta-
nımladı. Yani öksüz ve yetim oldukları
için devlet tarafından yetiştirilenler ve
devletin iş sağlama yükümlülüğü bulu-
nan kişiler.
Anlayacağınız TEKEL işçileri cephe-
sinde geri adım yok. 1 Mayıs’ta yeni-
den meydanlara inecekler. Bu arada
Türkel de “Ankara’dan asla vazgeçme-
dik. Bir gece ansızın geleceğiz” diyor.
Peki biz yeniden TEKEL işçisinin ya-
nında olmaya ne zaman başlayacağız?
Sahi TEKEL İşçisine Ne Oldu? Ve Başbakan tecavüz haberine kızdı...
Akfen
Holding,
GYO’nun halka
arzõ öncesinde
şirketteki yüzde
32’lik Goldman
Sachs payõnõ
geri alacak.
Ekonomi Servisi - Akfen Holding Yöne-
tim Kurulu Başkanõ Hamdi Akın, Akfen
Gayrimenkul Yatõrõm Ortaklõğõ’nõn (GYO)
halka arzõ öncesinde, şirkette bulunan Gold-
man Sachs payõnõ geri almak üzere görüş-
meler yaptõklarõnõ ve görüşmeleri bitirmek
üzere olduklarõnõ söyledi.
ABD sermaye piyasasõ kurulu (SEC), yatõ-
rõm bankasõ Goldman Sachs hakkõnda, tutsat
(mortgage) piyasasõndaki riskli işlemleriyle il-
gili ayrõntõlarõ sakladõğõ gerekçesiyle önceki haf-
ta soruşturma başlatmõştõ. Banka, müşterileri-
nin aleyhine işlemler yaparak kendi çõkarlarõ-
nõ korumakla suçlanõyor.
İş Yatõrõm’õn düzenlediği yatõrõmcõ konfe-
ransõnda, bir soru üzerine Akõn, “Akfen
GYO’nun halka arzından önce şirkette
bulunan yüzde 32 oranındaki Goldman
Sachs payını geri alacağız, bunu sermaye ar-
tırımı yoluyla da alabilirdik ancak biz be-
delini ödeyip satın alacağız. Anlaşmayı bi-
tirmek üzereyiz” dedi.
Halka arz süreci devam eden Akfen Hol-
ding için beklediklerinden daha yoğun ilgi
ile karşõlaştõklarõnõ ifade eden Akõn, halka ar-
zõn 5-6 Mayõs tarihleri arasõnda yapõlacağõ-
nõ belirtti.
G. Sachs’õ
e-postalar
ele verdi
Ette ithalat kararõna
AKP’den de itiraz varEski Tarõm Bakanõ Prof. Sami
Güçlü, et ithalatõna giderek
fiyatlarõ geriletme formülünün
hayvancõlõğa hiçbir fayda
getirmeyeceğini belirterek,
“Bütün emekler boşa gider” dedi.
MURAT KIŞLALI
ANKARA - AKP’nin önceki Tarõm
ve Köyişleri Bakanõ Prof. Dr. Sami Güç-
lü, hükümetin düğmeye bastõğõ et itha-
latõ ile ilgili olarak “İthalatı çok kul-
lanılır enstrüman haline getirmenin
bu kadar emek verdiğimiz hayvancı-
lığa faydalı olacağını düşünmüyo-
rum. Bu emekleri boşa çıkaracaktır.
Bu kadar kaynak ayırdığımız, geliş-
mesi için emek verdiğimiz alanda
kendimizi sıkıntıya sokmuş oluruz”
dedi. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme
Ana Bilim Dalõ öğretim üyesi Prof. Dr.
Mustafa Kaymakçı da, hükümetin
ABD ve AB’nin istekleri doğrultusun-
da uyguladõğõ tarõm politikalarõnõn Tür-
kiye’yi bu duruma soktuğunu söyledi.
Eski Tarõm ve Köyişleri Bakanõ Güç-
lü, etin ithalata açõlmasõnõ Cumhuriyet’e
şöyle değerlendirdi: “Hazırladığımız
hayvancılık geliştirme stratejisi ile
2003’ten bu yana tarımsal destekler-
de hayvancılığa ilişkin paylar çok
arttırıldı. Hayvan ıslahında çok yol
alındı. Ama fiyat mekanizması ayrı bir
konu. O kendi kuralları içinde yürü-
yor. İthalat çok dikkatli yapılmalıdır.
Aksi halde bu kadar emek boşa gi-
debilir. Türkiye’de hâlâ çok küçük öl-
çekli işletmeler var. Bunların uzun sü-
reli dayanmasına imkân yok. Mali-
yetleri karşılayamadıkları anda elden
çıkarmaları lazım. Fiyat artışlarını
kontrol edecek tedbirlere başvurula-
bilir. Ama ithalatı çok kullanılır ens-
trüman haline getirmenin bu kadar
emek verdiğimiz hayvancılığa fay-
dalı olacağını düşünmüyorum.”
Bugün fiyatlar düşüyor
Tarõm ve Köyişleri Bakanõ Mehdi
Eker, TBMM’deki görüşmeler sõrasõn-
da gazetecilerin sorularõ üzerine “Yarın
(bugün) et fiyatlarındaki düşüş etki-
sini hissettirecek. Büyük marketlerde
kıymanın kilo fiyatının 20 liranın al-
tına düşmesini bekliyoruz. Toptan et
kesim fiyatlarında da 1.5-2 lira düş-
me gerçekleşti” diye konuştu.
Ekonomi Servisi - ABD’li yatõrõm
bankasõ Goldman Sachs hakkõnda Se-
nato’da yapõlan görüşme öncesinde
açõklanan e-posta bilgileri bankanõn
Abaküs olarak bilinen teminatlandõ-
rõlmõş borç yükümlülüklerini (CDO)
nasõl meydana çõkardõğõnõ gösterdi.
Bu arada Banka, bir dolandõrõcõlõk da-
vasõyla daha ikinci bir darbe yedi. Bu
dava toplu davaya dönüşebilecek. Da-
vayõ hukuk bürosu ortağõ Darren Rob-
bins açtõ.
Goldman’õn son mali krizdeki rolü-
nü ele alan ABD Senatosu araştõrma alt
komitesi tarafõndan üyelere dağõtõlan
şirket çalõşanlarõ arasõndaki e-posta
trafiğine göre, bankanõn eski Amerika
kõtasõ satõş ve işlemlerden sorumlu
yöneticisi Thomas Montag’õn, şir-
ketin ipoteğe dayalõ bir türev yatõrõmõ
konusunda “b..tan bir iş” dediği ortaya
çõktõ. Buna göre, Montag, 22 Haziran
2007’de Goldman ipotek işlemleri bö-
lüm başkanõ Dainel Sparks’a gön-
derdiği mail’de “şu Timberwolf ne
b..tan bir iş” dedi.
Timberwolf, CDO türev enstrüma-
nõ olarak Mart 2007’de 1 milyar do-
larlõk değerle ihraç edilmiş, 2008’de
tasfiye olmuştu.
Elektrik tüketimi kriz öncesine dönüyor
Ekonomi Servisi - Enerji ve Tabii Kay-
naklar Bakanõ Taner Yıldız, global krizin et-
kisiyle düşen elektrik tüketim eğrisinde bu ay,
2008 yõlõ Nisan ayõ rakamlarõnõn yakalandõğõnõ
bildirdi.
Bakan Yõldõz, Gas&Power ile Enerji Petrol
Gaz dergileri tarafõndan Ankara Sheraton
Oteli’nde düzenlenen, “2010 Türkiye Ener-
ji Zirvesi”nin açõlõşõnda konuştu.
Sabancõ Holding CEO’su Ahmet Dör-
düncü de Türkiye’nin, dünya enerji piyasa-
sõndaki potansiyele ulaşmasõ için enerji viz-
yonunu, arz güvenliği, serbestleşme, iklim-
enerji entegrasyonu gibi unsurlardan oluşan bir
üçgen üzerinde inşa etmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin artan enerji talebinin ciddi bir ya-
tõrõm talebini de ortaya koyduğuna işaret
eden Dördüncü, şöyle konuştu: “Önümüzdeki
10 yılda Türkiye’nin elektrik talebinin yıl-
lık ortalama yüzde 7 seviyesinde artması-
nı bekliyoruz. Krizden yatırımlardan olum-
suz etkilendiği göz önünde bulunduruldu-
ğunda, Türkiye’nin arz güvenliği sorunu
öncelikli konular arasında yer alacaktır.”
Türkiye’yi bu duruma AKP getirdi
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü
Hayvan Yetiştirme Anabilim Dalõ öğretim üyesi Prof.
Dr. Mustafa Kaymakçı, “Türkiye’yi bu hale sokan
hükümet politikaları. AB ve ABD istekleri belirle-
yici” dedi. Kaymakçõ, ithalatõn sakõncalarõnõ sõraladõ:
Et ithalat lobisi rant sağlayacak
Lobi, önceden kurduğu şirketleri aracõlõğõyla büyük
kârlar elde edecek. Dõşa bağõmlõlõk kesinlikle artacak.
Türkiye’ye niteliksiz et girecek
Başta AB ve ABD’den deli dana ve buna benzer has-
talõk riskleri girecek.
Hayvancılık çok olumsuz etkilenecek
İç fiyatlarõ geçici olarak düşüreceği için insanlar ye-
tiştiricilikten uzaklaşacak.
Aracılar azaltılmalı
Tüketicinin verdiği fiyatõn ancak yüzde 40’õ üreticinin
eline geçiyor. Arada toptancõ kasaplar, celepler, ya-
bancõlarõn tekelindeki büyük marketler var.
Kooperatifleşme oranı düşük
Üreticiler, hayvanlarõnõ kendileri kesip pazara gön-
deremiyor, sanayici olamõyor. Sütte de durum böyle.
Küçükbaş hayvancılık desteklenmedi
Küçükbaş hayvan nüfusu, son 30 yõlda 35 milyon-
dan 23 milyona indi. Sõğõrcõ ABD ve AB stoklarõna pa-
zar bulmak için Türkiye’deki hayvancõlõğõ sõğõrcõlõk yö-
nünde değiştirmeye çalõştõ. Bu koyunculuğu vurdu.
Süt sektörü de hayvancılığı vurdu
2008’de 35 kuruşa inen süt fiyatlarõ daha sonra 80 ku-
ruşa kadar çõktõ. Fiyatlar istikrarsõz olunca hayvancõ-
lar kârlõ değil diye bir milyon anaç inek kesti. Açõk bü-
yüdü.
Hükümetin yanlış politikaları
Türkiye’nin gerçeklerine uygun ulusal tarõm politi-
kalarõ ve bu konularõn devreye sokulmasõ lazõm. Hü-
kümet, Türkiye’de ABD ve AB’nin istekleri doğrul-
tusunda tarõm politikalarõ uyguluyor.
DÜZELTME
Van Ticaret Borsası (VATBO) Başkanı Feridun
Irak, canlı hayvan ve et ithalatı kararı ile hay-
vancılık sektörünün artık “kısmen” değil, “tam dı-
şa bağımlı” hale geleceğini savunarak şunları söy-
ledi: “Doğru yerde doğru yatırım yapılır ve des-
teklenirse hayvancılık sektörü tekrar toparlanır ve
fiyatlar dengelenir. “Doğru yer çayır ve meraların
bol olduğu, eksi 20 ile artı 30 derece sıcaklık ara-
lığına sahip Doğu Anadolu’dur. Bu iş Ege’de, Ak-
deniz’de olmaz. VATBO olarak 9 bin 500 m2 bi-
rinci sınıf tarım alanına Van Organize Tarım İş-
letmeleri’ni kuruyoruz. Yatırımımız, 2 bin 500 da-
mızlık süt sığırı, günlük 100 tonluk süt işletmesi ve
biyogaz tesisinden oluşuyor. Hayvan başına 5 dö-
nüm arazi ayırdık. Bu gibi tesisler desteklenirse et
ihraç eden ülke haline geliriz.” (AA/VAN)
Ette dışa bağımlılığı kıralım
Goldman payõndan kurtulup halka açõlacak
ELÇİN POYRAZLAR
WASHINGTON - ABD Başkanõ
Barack Obama’nõn mali piyasalar
üzerinde denetim sağlayan mali reform
paketi Senato’daki Cumhuriyetçile-
rin engeline takõldõ. Demokrat Partili
senatörler mali reform paketinin genel
kurulda görüşülmesine yönelik yapõ-
lan oylamada gerekli olan 60 oyu el-
de edemedi. Tasarõnõn maddelerine yö-
nelik görüşmelere geçilmesi için ya-
põlan oylamada 41 hayõr, 57 evet oyu
kullanõldõ. Cumhuriyetçiler ve De-
mokratlarõn Obama’nõn sağlõk refor-
munun ardõndan en büyük önceliği olan
mali reform paketi üzerinde bu hafta
içinde müzakere etmesi bekleniyor.
Gelişmeyi düş kõrõklõğõ olarak ta-
nõmlayan Obama, mali sektör için ça-
lõşan lobicilerin paketi “sulandıraca-
ğı ya da öldüreceği” uyarõsõnda bu-
lundu. Amerikan halkõnõn bunu kaldõ-
ramayacağõnõ söyleyen Obama, “Tü-
ketici güvenliğinin olmaması ve
Wall Street’in hesap vermemesi yü-
zünden ekonomimiz neredeyse diz
çöktü ve milyonlarca Amerikalıyı ev-
siz ve işsiz bıraktı” dedi. Yeni bir kri-
zi önlemek için çalõştõklarõnõ ifade
eden Obama, Senato’dan işine geri
dönmesini istedi.
Belgeleri Senatör Carl Levin açıkladı.
Siirt’te yaşanan insanlık dışı teca-
vüz olayları hakkında Başbakan ve
ilgili bakanların ağız birliği etmişçesi-
ne olayı “bir yıl önce gerçekleşmiş
bir konunun basın tarafından bilerek
gündeme getirilmesi” şekline indir-
gemeleri bence olayın kendisi kadar
dehşet verici. 2 yıldır süregelen ve
kimsenin sesini çıkarmadığı olaylar
dizisi... Üstelik birinin yankıları sürer-
ken bir ikincisi, üstelik çok daha ca-
nicesi gündeme geliyor. Pervari’de 8
çocuğun iki bebeğe tecavüz edip
ölüme terk etmesi... Ne malum sıra-
da diğerlerinin de olmadığı? Bu olay-
lar üzerine ise Başbakan Erdoğan
ve Bakanı Nimet Çubukçu “eski
olayların neden üzerine gidiliyor, on-
lar hakkında yasal işlem sürüyor?”
diye kalkıp basını suçluyor. Tıpkı 23
Nisan’da koltuğunu bıraktığı küçük
öğrenciye “İster asar, ister kesersin,
sen Başbakansın” demesi gibi. Arka
plandaki zihniyet önemli.
Türkiye’nin giderek en önemli
sorunlarından biri haline gelen te-
cavüz, şiddet, aile içi taciz gibi
olayların üstünü açacaklarına, ne-
denlerini araştırmak için harekete
geçeceklerine, yazılan haberlere
yöneltiyorlar eleştiri oklarını.
Küçük yaştaki kız çocuklarına
tecavüz, aile içi tacizler toplumu-
muzda alabildiğine yaygındır. Üs-
telik eğilim genelde bu tür olayları
örtbas etmektir. Kapalı toplumla-
rın tipik özelliklerindendir. Kadını
eve kapatmanın doğal sonuçların-
dandır. AKP’nin kendi politikaları-
nın doğal bir sonucudur. Hal böy-
le iken elde kalan tek seçenek de
yapılan haberlere kızmaktır...
Cumhuriyetçiler
mali reform
paketini tökezletti
B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K
Rahmi Koç Aygaz’da
yönetime devam ediyor
Dünkü gazetemizde sehven “Mustafa Koç Aygaz yö-
netiminde” başlõğõyla yer alan haber, “Mustafa
Rahmi Koç, Aygaz yönetiminde” şeklinde olacak-
tõr. Haberin tam metni aşağõdadõr:
Aygaz AŞ Yönetim Kurulu Başkanlõğõna Mustafa
Rahmi Koç seçildi. Aygaz’õn Kamuyu Aydõnlatma
Platformu’ndan yapõlan açõklamada kararõn şir-
ketin Yönetim Kurulu’nun önceki gün gerçekleşti-
rilen toplantõsõnda alõndõğõ belirtildi.