22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÖRÜŞ ERENDİZ ATASÜ Aydınlanma ve Ezbercilik ya da Öküzün Altında Buzağı Aramak Yaşamın ve evrenin bilinmezlikleri karşısında kimisi metafiziğe ihtiyaç duyar, kimisi duymaz; bazılarıysa kararsızdır. Kişilik, yetiştiriliş ve başa gelen olaylar meselesidir, bu; tartışılacak yanı yoktur; anlaşılabilir insani hallerdir tümü. Ancak, metafiziği gereksinenlerin, hayatın apaçık olaylarının altını oymaya kalkışmaları son derece yersizdir. O nedenle, akıllı metafizikçiler kolayca mat edilebilecekleri alanlardan uzak dururlar. Örneğin Vatikan görevlileri arasından, Aydınlanma felsefesine, hatta Evrim Kuramı’na açıkça cephe alanlar pek çıkmaz; bu konuları sessizce geçiştirmeyi yeğlerler. Bu satırları niye yazıyorum? Edebiyatçı kimliğimle bir zamanki şiirine hayranlık duyduğum, yirminci yüzyıl Türk şiirinin en önemli adlarından birinin bir edebiyat dergisinin sorularına verdiği yanıtlar, aydın kimliğimle kendisine duymak istediğim saygının son kırıntılarını da süpürüp atarken, büyük üzüntüye kapıldım; Aydınlanmaya geç kalmış bir ülkenin gelgitlerinin seçkin zihinleri bile ne hale koyabildiğine tanık olmak içimi acıttı. Bu sözler, eksantrikleşmiş bir şairin tuhaflıkları diye bir kenara konabilirdi; eğer bu sayın kişi, dünyadan habersiz yetişmiş genç kuşakları yönlendirebilecek konumda bulunmasaydı. Demek, eğitim sistemimizdeki, hiç durmadan yakındığımız ezbercilik, yüzyıllarca sürmüş köklü hafızlık geleneğinden değil de Aydınlanmadan ötürü! Demek ki, insanlarımızın boynu eğikliği, gene yüzyıllar sürmüş bir siyasi hayat tarzıyla, yani kişinin hiçbir güvencesi olmaksızın, nüfusa bile kaydedilmeksizin padişahın kulu sayılmasıyla hiç ilintili değil de Aydınlanmanın sonucu! Öyleyse, Aydınlanmanın anavatanlarında ezberciliğe rastlanılmamasını, Aydınlanmacı fikirlerin başı çektiği, bütün Avrupa’yı sarsan ve yaşamı geri dönüşsüz değiştiren büyük siyasi olayları, yani Fransız Devrimi’ni ve 1848 başkaldırılarını nasıl açıklayacağız? Ne bilim, ne Aydınlanma, ne de herhangi başka bir düşünce akımı, ne de bir buluş ve elbette ne de metafizik, güç tutkusu ve kâr güdüsüyle çarpıtılmış iktidar odaklarının ellerinde kötüye kullanılmaya karşı bağışıktır. Hep yinelenen örnektir, atom enerjisiyle kanseri tedavi de edebilirsiniz, insanlığı yok da edebilirsiniz. Elektriğin gücüyle kentleri aydınlatabildiğiniz gibi insanlara işkence uygulayıp onları mahpushane köşelerinde öldürebilirsiniz de... Bilim, doğanın gözleme, deneye, mevcut bilgilere, sezgiye, hayal gücüne, akıl yürütmeye dayanılarak araştırılmasıdır; evrenin insan için elverişli hale getirilmesi uğruna verilen uğraşıdır. Bilimsel araştırmanın ve onun gündelik hayata dönük yüzü olan teknolojinin temel bir eksikliği yok mudur? Kanımca vardır. Ve ne ilginç çelişkidir ki, doğanın dengesinin bozulmasına yol açan bu eksikliğin kökenini, insanlığın büyük hayatı göz önünde bulundurulacak olursa çok yeni bir kurum olan bilimdense, bilimin içinden doğduğu skolastik kurumlarda ve düşünce yapısında buluruz: Tek tanrılı dinlerin eşrefi mahlukatı, yani varlıkların en şereflisi kabul edilen insanı her şeyden üstün tutan, hatta daha ileri giderek, evrendeki her şeyin Tanrı tarafından insan için, onun kullanabilmesi için yaratıldığını varsayan yaygın ön kabulüdür, bu köken. Güç tutkusu ve kâr hırsıyla birleşince insanlığı bugünkü çevre çıkmazına getirip bırakmıştır işte. Aydınlanmayı, felsefe tarihinde “Aydınlanmacı filozoflar” diye bilinen düşünürlerle sınırlamak kısır bir düşüncedir. Batı düşüncesinin bir erdemi varsa eğer, kendini eleştirebilmesidir; üretkenliğini bu eleştiriye borçludur. Aydınlanmanın üç büyük oğlunu, yani, Marx, Freud ve Darwin’i Aydınlanmadan ayrı düşünemezsiniz. İnsanın ve insan aklının sınırlılıklarını gösterdi bu üç büyük insan; Darwin sadece insanın değil, doğadaki her canlının değerli olduğunu öğretti bize; Marx, iktisadi ve toplumsal koşulların aklımızı kullanış biçimimizi etkilediğini; Freud, düşünsel yapımızın ve duygu dünyamızın bilincimizden bağımsız, yönlendirici bir bilinçaltısının bulunduğunu gösterdi. Üçü de aklın yoluyla aklın sınırlarını genişleterek insanı özgürleştirmeyi hedefledi. Siz hâlâ, manavdan elma alırken kanaat önderlerinizin, namı diğer tarikat şeyhlerinizin buyruklarına ihtiyaç duyuyorsanız; bu Aydınlanmanın değil, sizin sorununuzdur. Aydınlanmayı rahat bırakınız. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ 15. Kitap Fuarõ’na Armağan ‘Kartpostallarda İzmir’ TÜYAP’õn Türkiye Yayõn- cõlar Birliği’yle düzenlediği 15. İzmir Kitap Fuarõ’nõn onur ko- nuğu, İzmirli şair ve çevirmen Yüksel Pazarkaya.. Orhan Veli, Nâzım Hikmet ve Aziz Nesin’in kitaplarõnõ Almancaya çevirdiği için 2000 yõlõnda Dresden Teknik Üni- versitesi Sanat Ödülü’nü alan dil bilimcimiz, 50. sanat yõlõn- da kitapseverlerle birlikte ola- cak. 150’ye yakõn etkinliğin yapõ- lacağõ fuara 300 yayõnevi katõ- lõrken yeni kitaplar arasõnda “İzmir” ve “Ege” temalõlar çoğunlukta... “Kıdemli” katõ- lõmcõlardan Arkeoloji ve Sanat Yayınları’nõn kente armağanõ da Arkeolog Nezih Başgelen’in, 1898-1922 dönemini gözler önüne seren “Eski Kartpos- tallarıyla Şehir Güzeli İzmir” kitabõ... Yayõnevinin “Ege”ye yeni armağanlarõ ise Sara Pardo’nun “Efes: Arının Gizemi” ile Gengiz Gürbıyık’õn “Kara- burun Yarımadası Türk Mi- marisi…” Birincisi ünlü antik kentimizdeki serüveni çocukla- ra resimlerle aktarõrken ikinci- si kültürel mirasõ tanõtõyor... Yine fuar kapsamõnda TÜ- YAP Çocuk Kulübü’nce dü- zenlenecek “23 Nisan Şenli- ği”nde de Gökova Körfe- zi’ndeki Akyaka’yõ bezeyen Nali Çakırhan evlerinin “bo- yama kitabı” çocuklarla bulu- şacak. 1978’den günümüze Arkeoloji ve Sanat Yayõnlarõ, tarihsel ve doğal mirasõmõzõn belgelenmesi ve yaşatõlmasõ için 78’den bu yana kesintisiz çaba içinde İngilizce, Almanca ve Fransõzca rehber kitaplarõy- la Türkiye’nin tanõtõmõna ve kültür turizmine de hizmet ve- rirken yine kesintisiz yayõmla- nan “Arkeoloji ve Sanat Der- gisi” ise emektar bilim insan- larõmõzõn ve yabancõ uzmanla- rõn sayõsõz makaleleriyle, Ana- dolu’nun “uygarlık belleği”ni oluşturuyor… Bu birikimin, on binlerce fo- toğraf, çizim, harita gibi dokü- mandan oluşan arşivi de 86’dan beri araştõrmacõlarõn kullanõmõ- na açõk... ‘Allianoi’yi kurtaralım’ Tarihimizi belgelemekle ye- tinmeyip tehdit altõndaki mira- sõn kurtarõlmasõna yönelik görüş ve çalõşmalarõ da kitaplaştõran Arkeoloji ve Sanat Yayõnla- rõ’nõn bu seneki anlamlõ katkõ- sõ ise “Allianoi” kitaplarõ... Fuarõn kültürel etkinliklerin- den “Su ve Allianoi” sergisi, kazõlara katõlan arkeologlar, fo- toğrafçõlar ve gönüllüler tara- fõndan hazõrlandõ. “1998 yılın- dan bugüne Allianoi yolculu- ğunun öyküsü” olarak tanõm- lanan sergi, şifalõ sularõyla ün- lü 2000 yõllõk bir sağlõk kentinin, ilkel bir sulama barajõ için göz- den çõkarõlmasõnõ sorguluyor. Arkeoloji ve Sanat Yayõnlarõ sorgulamaya 3 kitapla katõlõ- yor: “Su Perisi’nin Gözyaşla- rı: Allianoi”nin yazarõ Candan Yaraş diyor ki; “Benim bu öyküm ‘bir varmõş bir yok- muş’ diye başlamalıydı; ama belki yok olmaz Allianoi, ‘yok- muş’ demezsek...” Vedat Çelgin’in yazdõğõ “İhanetin Darağacındaki Al- lianoi”nin tanõtõmõnda da şun- lar yazõyor: “Tarih ve doğa katliamını hep birlikte dur- duralım ki tarih bizi yargıla- masın..” Aynõ “direniş” için Başge- len’in kaleme aldõğõ kitap ise “Türkiye’de Arkeolojik Mi- rasın Korun(ama)ması ve Al- lianoi...” Yazarõn şu çağrõsõ fuardaki serginin de “özlem”ini oluştu- ruyor: “Allianoi’nin korun- ması hem yasal hem de tarih- sel sorumluluğumuzdur. Ulu- sal onurumuzu biraz düşü- nüyorsak, Bergama Sunağı’nı Almanya’dan geri isterken eşdeğerdeki Allianoi’yu (Paşa Ilõcasõ) çamura gömüp tah- rip etmemeliyiz.” 25 Nisan’a kadar sürecek 15. İzmir Fuarõ’nõ ziyaret edenler, sadece kitap dünyamõzla değil, yõllarõnõ kültür ve çevre mirasõ- mõzõn korunmasõna adayanlar- la da buluşmuş olacaklar... 18 NİSAN 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Bebeği betona gömmüşler. Ülkeyi de batağa gömüyorlar! Striptiz Avni Kurtuldu: “Ekonomik kriz ev kadınlarına internette yarım saati 75 liraya striptiz yaptırıyor. Durmak yok striptize devam!” Savarona Ahmet Önen: “Samsun’da demirleyecek bir Türk limanı yoksa Savarona’nın da bir yabancıya satılmasında artık sakınca yoktur! Kapama Hilmi Kayıhan: “Deniz Baykal, anayasa değişikliği ile CHP’nin hemen kapatılabileceğini düşünmeye başlamalı!” YağmurDeniz Diyarbakır’da anatomi dersleri DAĞ köylerinde yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımızın Türkçe bilmediğini sanıyorduk. Yanılmışız. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi sayesinde öğrendik ki meğer Güneydoğu Anadolu’nun merkezinde yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımız Kürtçe bilmiyormuş. Belediyenin reklam panolarına Kürtçenin Kurmanci ve Zazaca lehçelerinde “insan anatomisi”ni anlatan posterler asılmış. Posterler, göz, kaş, burun, çeneye Kürtçede ne dendiğini öğretiyor. İlginçtir, çeneye çene deniyormuş! Bir başka ilginçlik de, Irak’ın kuzeyindeki Kürtler, Arap abecesini kullanırken Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eksik olmasın Türkiye’de ayrımcılık yapmamak için olsa gerek Latin abecesini yeğlemiş! Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi burun ve çenenin Kürtçesi ile “insan anatomisi” eğitimine soyunadursun, bir hekim gözüyle Ceyhun Balcı’nın görüşünü öğrenelim: “Çok uzun yıllardır ama özellikle de son çeyrek yüzyılda ekilen ayrılıkçılık tohumları ortamın elverişliliğinden yararlanarak hızla yeşerdi. Yerel yönetimler özellikle kamu yararı ve kamu hizmeti ile ödevli olduklarına göre Kürtçe insan anatomisi öğretimi bu ödevin neresine denk düşüyor diye sormadan edebilir misiniz? Böylesi bir etkinlik yöre insanının işsizlik, eğitimsizlik, bilinçsizlik ve geri bırakılmışlık sorununa derman olacak mıdır?” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” FIKRA bu ya¸bir Alman, bir Fransız ve bir Türk oturmuş, kimin ülkesinin daha zengin olduğunu tartışıyormuş. Alman, “Biz o kadar zenginiz ve televizyon kanallarımız o kadar çok ki neredeyse kişi başına bir kanal düşüyor” demiş. Fransız “O da bir şey mi, bizim yabancı bir dostumuzu övünerek götürebileceğimiz o kadar çok restoranımız var ki, karar vermemiz bir hafta sürüyor” diye lafa girmiş. Bunun üzerine Türk, “Her birinde en az beşer restoran olan beş yıldızlı otellerimizin sayısı sadece Antalya’da 300’ü geçti; yatak çetelesini tutma işini de boş zamanlarında bizim cumhurbaşkanı yapıyor” demiş. Fıkra bu kadar. Fakat fıkra, pek komik değil galiba? Öykünün bir yerinde arıza var gibi. Böyle fıkra olmaz! Zaten bu bir fıkra değil, Çankaya’daki AKP’linin beyanıydı! Civanımın padişahı Fatih Sultan Recep’in din kardeşi Abdullah Gül, Umman gezintisinden dönerken uçakta gazetecilerde çok mühim açıklamalar yapmış. Türkiye’nin ne kadar geliştiğini anlatmış; “Demokratik standartlara, televizyon kanallarına, kitap sayısına, yabancı bir dostunuzu övünerek götürebileceğiniz restoran sayısına, beş yıldızlı otel sayısına bakın. Sadece Antalya’da 300’ün üzerinde beş yıldızlı otel var” demiş. Demokratik standartlar ortada; hızla tek parti diktatörlüğüne doğru sürükleniyoruz, hukukun üstünlüğü ayaklar altında eziliyor. Televizyon kanalları desen hepsi ruhsatsız, kaçak inşaat gibi; çoğu iktidarın güdümünde, halkı yalan haberlerle kandırıp niteliksiz programlarla uyutuyorlar. Kitap sayısı, Türkiye’de konuşulacak son istatistik olmalı; Japonya’da kişi başına 25 kitap düşerken Türkiye’de altı kişiye bir kitap düşüyor, üstelik kitap hâlâ suç unsuru sayılıyor, yasaklanıyor. Yabancı bir dostunuzu övünerek götürebileceğiniz restoran sayısı bir “Abdullah Gül kriteri” olmalı! Yaşamı Kayseri mantıcıları ve pastırmacıları arasında geçtiği için Çankaya’ya çıktıktan sonra yeni lezzetler mi keşfetti acaba? Yoksa üç-beş kent dışında Anadolu’da yabancı bir dostunuzu götürebileceğiniz içkili bir lokanta kalmadığı gerçeğini örtmeye mi çalışıyor? Ve beş yıldızlı otel sayısı kriteri. Çankaya’daki AKP’linin dünya turizminden haberi yok; beş yıldızlı otel sayısının çetelesini tutuyor. Yabancı turistlere yatak hazırlamayı bırak, senin kaç yurttaşın beş yıldızlı otelin kapısının önünden geçebiliyor onu söyle. Evet, fıkra komik değildi ama Gül’ünçtü! Gül’ünç KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Divan edebiya- tõnda güzeller ve yakõşõklõ gençler hakkõnda yazõlan kitaplara verilen ad. 2/ Büyük ve süslü çadõr... Hattatlarõn kâğõt cilalamakta kullandõklarõ bile- şim. 3/ Kaba ve kõ- rõcõ kimse... Küçük erkek kardeş. 4/ İşa- ret olarak yere di- kilen çubuk... Bir renk. 5/ Manda yavrusu... Kõsa ba- caklõ bir köpek cinsi. 6/ Umman’õn plaka imi... Ölen kimsenin vücudu. 7/ Bir meyve... Genellik- le ölçü aygõtlarõnda gös- terge çizelgesi. 8/ Atõl- gan, gözü pek... Faktör. 9/ 1082’de Keykâvus bin İskender’in yazdõğõ ünlü ahlak ve siyaset kitabõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ekin biçerken sõralanan işçi takõmõ... İzmir kentini oluş- turan ilçelerden biri. 2/ Geleneksel Japon şarkõlarõna ve- rilen ad... Kesilen ağacõn yerde kalan kütük dibi. 3/ Şe- keri çok bir yerelmasõ... Tanrõ. 4/ Rize ilinde bir şelale... Eski dilde yüz, çehre. 5/ Neodim elementinin simgesi... İskambilde bir kâğõt. 6/ Olumsuzluk belirten bir önek... Rusya’daki Hakas Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti. 7/ Fü- tüvvet şeyhi... Varõlmak istenen bir amaca doğru geçil- mesi gerekli dönemlerden her biri. 8/ Tarõm bitkilerine ve orman ağaçlarõna büyük zarar veren bir böcek... “Misket limonu” da denilen, acõ sulu küçük limon cinsi. 9/ Eski dilde taht... İngiltere’ye özgü bir cins bira. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M A N D O L A F E T A K A Ş A R S E N S E N R E T H E Y E L A N İ S A L T İ K O Z A R İ F P A L O D S İ N A O A S T İ R A J A K İ K Ş İ L İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9Çizerimiz Semih Poroy yıllık izninin bir bölümünü kullandığından çizgilerine ara vermiştir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear