Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 30 MART 2010 SALI
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Gerçek Savcı Kim?
Ne demişti daha işin başında?..
“Ben Ergenekon’un savcısıyım...”
Ardından Atatürk’e, devrimlerine bağlı ne
kadar aydın varsa, birer birer toplatılıp Silivri
zindanına soktular. Profesör mü istersin,
dekan, rektör mü, yazar, gazeteci mi, işadamı
mı, hekim mi, avukat mı? Aklınıza ne geliyorsa
hepsi “şüpheli” sayılıp içeri atıldı. Aylar geçti,
yıllar geldi geçmekte, bilim, sanat, basın,
ekonomi, hukuk adamları çaresizlik içinde
bekliyorlar, bekliyorlar...
Neyi beklediklerini bile bilmiyorlar!
Geçen yazımda “Siz hiç kapatılıp kaldınız
mı?” diye sormuştum. Bir gün bile aydınlıktan
uzak kalmak acı vericidir. Hele bu, bir
başkasının isteğiyle, emriyle olmuşsa,
büsbütün onur kırıcıdır.
Günler geçer beklersin. Sonra vazgeçersin
direnmekten, kapalı kalmaktan hemen
kurtulmak isteğinin ağırlığına da dayanamaz
olursun. Yetkili makam senden ne istiyorsa
vermeye hazırsındır. Dostlarına karşı gizli
tanıklık yapmaya bile!.. Mektuplar yazıp işte
dediğinizi yaptım beni özgür edin, dersin...
Bilerek, bağışlanmaz bir onursuzluk çukuruna
düştüğüne aldırmadan...
Böyleleri yavaş yavaş çoğalacak mı? Yargı
görevini zamanında yapmazsa, duruşmalar
aylar, yıllar sürerse, içeri tıkılmış, insanlar ya
hastalanır, ya çıldırır, zamanla bu tür gizli
tanıklıklarla canını kurtarmaya bakar!..
Kaçınılmaz bir şeydir; süresiz kapatılmalar,
haksız uygulamalar insanı değiştirir,
çirkinleştirir. Önemli olan adaletin geç
kalmamasıdır.
Gizli tanıklık denen şey, yasalardan
çıkartılmalıdır. Hukuk devleti derken, gerçek
hukuk ayaklar altına alınmamalıdır.
PENCERE
Salgın Mikrop...
Görgü ve incelik, insan ilişkilerini
güzelleştirmek içindir; ancak kimi zaman
tuhaflıklara yol açabilir. Sözgelimi “çiş” yerine
“idrar” ya da “bok” yerine “insan pisliği”
demek kibarlık sayılıyor.
Mardin’in Cizre ilçesinin Yeşilyurt köyüne
baskın yapan güvenlik görevlileri köy halkının
canına okuyorlar; erkekleri yere yüzükoyun
yatırıp çiğniyorlar, dövüyorlar; başta muhtar
olmak üzere köylülere “bok” yediriyorlar. Ne
var ki köylüler yine incelik göstermişler;
savcılığa yazdıkları şikâyet dilekçesinde
görgüyü elden bırakmıyorlar...
Diyorlar ki:
“Çevreden insan pisliği toplatılarak, yaşlı
genç demeden tek tek ağızlara verilmiştir.”
Canavarlık kimi zaman insanın damarlarında
akan kana karışıyor, beyninde sarmallaşıyor,
gözlerini kör ediyor. Yalnız Türkiye’de yaşanan
bir olgu değil bu; zaman zaman yeryüzünün
orasında burasında inanılmaz canavarlıklara
rastlıyoruz; ülkelerin ileri ya da geri olması bir
anlam taşımıyor; tarihin derinliklerinde ya da
çağımızın güncelliğinde barbarlık birdenbire
salgınlaşıyor.
Yahudileri gaz odalarında çoluk çocuk
demeden öldüren, kitlesel kırımları gözünü
kırpmadan yapabilen Naziler geri mi idiler?
Hepsi okumuş yazmış kişilerdi, içlerinde sanat
ve kültür eleğinden geçmiş olanlar da vardı;
Goethe’nin, Schiller’in, Nietzche’nin, Kant’ın,
Beethoven’in torunlarıydı soykırımcılar...
Peki, şimdi Filistinlilere olmadık zulmü reva
gören; çoluk çocuk, yaşlı genç demeden bir
halkı kafese kapatmak isteyen İsrailli kim?
Yahudilerin sanatta, bilimde, felsefede
uygarlığa katkılarını kim yadsıyabilir? Musa’nın
torunları arasında güzelim insanlar sayılmakla
bitmez.
Hangi soydan, hangi halktan, hangi ulustan
olurlarsa olsunlar, insanlar kimi zaman
canavarlaşabiliyorlar. Bu tehlikeden korunmak
gerekiyor.
Biz şimdi böyle bir tehlike karşısındayız;
içimizden canavarlar türüyor; eğer önlem
alınmazsa, kendimizi sakınamayacağımız bir
hastalığa tutulabiliriz. Yıllardan beri Türkiye’de
işkenceler, zulümler, vahşet ve barbarlığa
yönelik tohumlar uç veriyor; kardeşin kardeşe
bakışları düşmanlaşıyor, kin ve intikamla
bileniyor. Sanki görünmez bir el, Anadolu’da
yaşayan insanları birbirine düşürmek için
yatırım yapıyor.
Bu ülkenin güvenlik kuvvetlerinden kimileri,
nasıl olur da köy basar, zulüm yapar, yaşlı
genç demeden insanları çiğner ve bok yedirir
köylülere...
Ne hasta ruhtur bu?
Hastalık, kim ne derse desin, salgınlaşıyor,
yayılıyor, mikroplar her yana saçılıyor.
Hastalığın üstüne yürümek gerekiyor;
sonradan çok geç kalmış olabiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti bölünmez bir bütündür;
ama bu, ülkemizde her mezhepten, her
dinden, her soydan insan yaşamıyor demek
değildir. Hıristiyanı, Müslümanı, Alevisi,
Sünnisi, Süryanisi bizdendir; Rumu, Ermenisi,
Yahudisi, Çerkezi, Kürtü bizdendir; soyunu
sopunu, dilini dinini özümsemek hakkına
anayasayla sahiptir.
Adam diyor ki:
— Ben Kürtüm...
Böyle konuşanın üstüne “vatan haini” diye
yürümek vatanseverlik değil, bölücülüktür.
Birlikte yaşadığımız Kürtlerin insanlık haklarını
savunanları düşman saymak, çok tehlikeli
çelişkilerin çukurunu kazmakla eşanlamlıdır.
Emperyalizm, Anadolu halkının çelişkileri
üzerine bir iç kavgayı sırası geldiğinde
tezgâhlamak istiyor. Yoksul halklar üzerine
oyun hep böyle oynanır; sonra insanların
gözlerini kan bürüdü mü, önüne geçilemez bir
kanlı senaryo sahnelenir.
Yurtseverliğin çağdaş anlamı, insan
haklarında çerçeveleniyor; eğer bu çerçeveyi
kırıp dökecek şovenliği milliyetçilikle
karıştırırsak sonunda hepimiz pişman oluruz.
26 ocak 1989 tarihli yazısı
İ
ktidar partisinin ha-
zõrladõğõ “Anayasa
Değişikliği Kanun
Teklifi Taslağı”, ka-
muoyuna açõklanmõş
bulunmaktadõr. 23 mad-
delik taslakta anayasanõn
20 maddesinde değişiklik
yapõlmasõ, geçici 15. mad-
denin yürürlükten kaldõ-
rõlmasõ, anayasaya 3 yeni
geçici madde eklenmesi,
kanunun yayõmõ tarihinde
yürürlüğe girmesi ve hal-
koyuna sunulmasõ duru-
munda tümüyle oylanma-
sõ öngörülmektedir. Ne
genel, ne madde gerekçe-
leri bulunmayan, dolayõ-
sõyla yasa tekniğine uygun
olmayan, uzun, ayrõntõlõ
maddeleriyle yönetmelik-
leri aratmayan, dili itiba-
rõyla yürürlükteki anayasa
metninin çok gerisinde ka-
lan taslak, hükümleri ara-
sõndaki çelişki ve tutar-
sõzlõklarla da dikkati çek-
mektedir.
Taslakta anayasanõn çe-
şitli madde veya fõkrala-
rõnda değişiklik yapõlarak
kadõn-erkek eşitliğinin sağ-
lanmasõ için pozitif ay-
rõmcõlõk, kişisel verilerin
korunmasõ, memur ve ka-
mu görevlileri için toplu-
sözleşme hakkõ, siyasi par-
tilerin mali denetiminin
Sayõştay tarafõndan yapõl-
masõ, söz ve eylemleriyle
bir siyasi partinin kapatõl-
masõna sebep olma nede-
niyle 5 yõllõk partili siyaset
yasağõnõn 3 yõla indiril-
mesi, aynõ nedenle millet-
vekilliğinin düşmesine iliş-
kin hükmün kaldõrõlmasõ,
bilgi edinme hakkõ, Kamu
Denetçiliği Kurumu, bi-
reysel başvuru ile “ana-
yasa şikâyeti” gibi bazõ
konularda olumlu hüküm-
ler bulunmakla birlikte;
bunlarõn çoğu, eksik ve
yetersiz düzenlemelerle
ele alõnmõştõr.
Ancak asõl sakõncalõ ve-
ya hatalõ düzenlemeler,
yargõ erkini sõnõrlayõcõ,
yargõ bağõmsõzlõğõna aykõrõ
ya da genel olarak yargõ
ile ilgili isabetsiz hüküm-
lerdedir. Bu konuda tas-
laktaki sõra ile şu örnekler
verilebilir:
Siyasi Partilerin
Kapatılması
1) Anayasanõn 69. mad-
desine eklenen bir hü-
kümle siyasi partilerin ka-
patõlmasõ için dava açõla-
bilmesi, Yargõtay Cum-
huriyet Başsavcõsõ’nõn is-
temi üzerine TBMM Baş-
kanõ’nõn başkanlõğõnda
Meclis’te grubu bulunan
her siyasi partinin 5 üye ile
temsil edildiği bir komis-
yonunun üçte iki çoğunluk
ve gizlioyla vereceği izin
koşuluna bağlanmõştõr
(m.6).
Demokratik rejimin
vazgeçilmez unsuru olan
siyasi partilerin kapatõl-
masõnõ zorlaştõran ya da
kapatma yerine devlet yar-
dõmõndan yoksun bõrak-
ma yaptõrõmõnõ getiren hü-
kümler, 2001 yõlõnda ya-
põlan anayasa değişiklikleri
arasõnda yer almõştõ. Ya-
põlacak yeni bir düzenle-
mede siyasi partilerin ka-
patõlmasõ, Venedik kriter-
leri doğrultusunda şiddet
unsuru ile birlikte değer-
lendirilmelidir. Kapatma
davasõnõn açõlmasõnõ yal-
nõz yasama organõ içinde
grubu bulunan partilerin
temsilcilerinden oluşturu-
lacak böyle bir komis-
yondan izin alõnmasõ ko-
şuluna bağlamak, grubu
bulunmayan partiler aley-
hine bir dengesizlik yara-
tacağõ gibi; komisyonda
temsil edilen partiler yö-
nünden kimsenin kendi
davasõnda hâkimlik yapa-
mayacağõ kuralõna da ters
düşecektir. Ayrõca yargõ-
nõn görev alanõndaki bir iş-
te yasama organõnõn izni-
ni aramak, kuvvetler ayrõ-
lõğõ ilkesine aykõrõdõr. Mec-
lis Başkanõ’nõn böyle bir
komisyona başkanlõk et-
mesi ise onun tarafsõz ko-
numu ile bağdaşmaz.
Eğer bu konuda bir ön
inceleme yapõlmasõnda ya-
rar görülüyorsa; bu, Siya-
si Partiler Kanunu’nun 99.
maddesinde düzenlenen
ve Yargõtay ceza dairele-
ri başkanlarõndan oluşan
Siyasi Partilerle İlgili Ya-
saklarõ İnceleme Kuru-
lu’nca yapõlabilir; dava
açõlmasõ, bu kurulun izni-
ne bağlanabilir.
Anayasa Mahkemesi
2) Anayasanõn 146-149.
maddelerinde değişiklik
yapõlarak Anayasa Mah-
kemesi yeniden yapõlan-
dõrõlmakta, bu arada üye
sayõsõ 19’a çõkarõlmaktadõr.
Üyelerin seçimi, 3’ü
TBMM, 16’sõ Cumhur-
başkanõ tarafõndan farklõ
kategorilerden olmak üze-
re iki organ arasõnda pay-
laştõrõlmõştõr: TBMM, 2
üyeyi Sayõştay Genel Ku-
rulu’nun kendi başkan ve
üyeleri arasõndan her boş
yer için göstereceği 3’er
aday içinden, 1 üyeyi ba-
ro başkanlarõnõn avukatlar
arasõndan gösterecekleri
3’er aday içinden seçe-
cektir. Cumhurbaşkanõ ise,
3 üyeyi Yargõtay, 2 üyeyi
Danõştay, 1 üyeyi Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi
genel kurullarõnca kendi
başkan ve üyeleri arasõn-
dan her boş yer için gös-
terilecek 3’er aday içinden,
3 üyeyi Yüksek Öğretim
Kurulu’nca yükseköğre-
tim kurumlarõ öğretim
üyeleri arasõndan gösteri-
lecek 3’er aday içinden; 5
üyeyi üst kademe yöneti-
cileri, serbest avukatlar
veya Anayasa Mahkeme-
si raportörleri arasõndan, 2
üyeyi “yükseköğrenim
görmüş Türkiye Cum-
huriyet vatandaşları”
arasõndan seçecektir.
Taslakta aday göstere-
cek kurumlar sõralanõrken
Türkiye Barolar Birli-
ği’nden değil, baro baş-
kanlarõndan söz edilmesi;
Askeri Yargõtay’a yer ve-
rilmeyişi, cumhurbaşka-
nõnõn 16 üyenin 7’sini doğ-
rudan seçmesi dikkat çe-
kicidir. “Türkiye Cum-
huriyeti vatandaşları”
arasõndan seçilecek iki üye
bakõmõndan -“yükseköğ-
renim görmüş” olmak
dõşõnda- herhangi bir özel-
lik aranmayõşõ düşündü-
rücüdür. Kanun ve kanun
hükmünde kararnameler-
le TBMM İçtüzüğü’nün
anayasaya uygunluğunu
denetleyen, siyasi partile-
rin kapatõlmasõ davalarõna
bakan, Yüce Divan sõfa-
tõyla ceza yargõlamasõ ya-
pan Anayasa Mahkeme-
si’nde bu üyeler jüri üye-
si olarak mõ görev yapa-
caklardõr? Hiç değilse ba-
şarõlõ çalõşmalarõyla tanõn-
mõş hukukçu olmak gibi
bir koşul getirilebilirdi.
Anayasa Mahkeme-
si’nde artõk yedek üyeliğe
yer verilmemekte, kanu-
nun yürürlüğe girdiği ta-
rihte mevcut yedek üyele-
rin asõl üye sõfatõnõ kaza-
nacağõ hükme bağlan-
maktadõr (Taslak m. 15’le
değişik m. 146, m. 22 ile
eklenen geç. m. 19/I) Bun-
dan böyle Anayasa Mah-
kemesi’nin yedek üyelerin
katõlõmõyla üye tamsayõsõ
ile toplanmasõna gerek kal-
mayacak, daireler daire
başkanõnõn başkanlõğõnda
4 üyenin, Genel Kurul
Mahkeme Başkanõ’nõn
başkanlõğõnda 14 üyenin
katõlõmõ ile toplanabile-
cek; kararlar salt çoğun-
lukla alõnacaktõr. Böylece
üye sayõsõnõn 19’a yük-
seltilmesiyle sağlanan en
önemli yarar, belirtilen ye-
ter sayõlarla toplanma ola-
nağõnõn getirilmesidir. Üye
sayõsõnõn 19’a yükseltil-
mesi, optimum büyüklük
bakõmdan tartõşmaya açõk;
üyelerin görev sürelerinin
12 yõlla sõnõrlanmasõ olum-
lu; üye tam sayõsõyla top-
lanma ilkesinden vazge-
çilmesi isabetsizdir.
Taslakta Anayasa Mah-
kemesi’nin üç daire ve ge-
nel kurul halinde çalõşma-
sõ; “Siyasi partilere ilişkin
dava ve başvurulara, ip-
tal ve itiraz davaları ile
Yüce Divan sıfatıyla yü-
rütülecek yargılamalara
genel kurulca” bakõlma-
sõ (m. 18’le değişik m.
149/I c. 1, II), “Yüce Di-
van kararlarına karşı ye-
niden inceleme başvuru-
su” yapõlabilmesi öngö-
rülmüştür (m. 17 ile deği-
şik m. 148/VI). (Yeni bir
terim olarak “itiraz dava-
ları” ile diğer mahkeme-
lerde öne sürülen anaya-
saya aykõrõlõk iddialarõnõn
Anayasa Mahkemesi’ne
gelmesinin kastedildiği an-
laşõlmaktadõr.) Böylece
Anayasa Mahkemesi’nin
bakacağõ bütün dava ve
başvurular -bir istisna dõ-
şõnda- Genel Kurul’a ve-
rilmekte; dairelerin görev
alanõnda sadece “anayasa
şikâyeti” başvurularõ kal-
maktadõr. Bu durumda üç
daire kurulmasõnõ fazla an-
lamlõ bulmak olanaksõz-
dõr. Aslõnda dairelerden
birinin Yüce Divan sõfa-
tõyla vereceği kararlara
karşõ Genel Kurul nezdin-
de temyiz yolu açõlabilirdi.
HSYK’nin Yeniden
Yapılandırılması
3) Anayasanõn 159.
maddesi değiştirilerek, Hâ-
kimler ve Savcõlar Yüksek
Kurulu’nun asõl üye sayõ-
sõ 21, yedek üye sayõsõ
10’a çõkarõlmaktadõr. Ada-
let bakanõnõn başkan, ba-
kanlõk müsteşarõnõn tabii
üye olarak kaldõğõ kurul
üyelerinin seçiminde kar-
ma bir sistem öngörül-
müştür: 4 asõl üye, yüksek
öğretim kurumlarõnõn hu-
kuk, iktisat ve siyasal bi-
limler dallarõnda görev ya-
pan öğretim üyeleri, üst
kademe yöneticileri ve
avukatlar arasõndan cum-
hurbaşkanõnca, 1 asõl ve 1
yedek üye Anayasa Mah-
kemesi raportörleri ara-
sõndan Anayasa Mahke-
mesi’nce, 3 asõl ve 2 yedek
üye Yargõtay üyeleri ara-
sõndan Yargõtay Genel Ku-
rulu’nca, 1 asõl ve 1 yedek
üye Danõştay üyeleri ara-
sõndan Danõştay Genel Ku-
rulu’nca, 7 asõl ve 4 yedek
üye birinci sõnõf adli yargõ
hâkim ve savcõlarõ arasõn-
dan, 3 asõl ve 2 yedek üye
birinci sõnõf idari yargõ hâ-
kim ve savcõlarõ arasõn-
dan seçilecektir. Birinci
sõnõf adli ve idari yargõ
hâkim ve savcõlarõ arasõn-
dan seçilecek üyeler bakõ-
mõndan ayrõca “birinci sı-
nıfa ayrılmayı gerekti-
ren nitelikleri yitirme-
miş” olmak koşulu aran-
maktadõr (Taslak m. 20
ile değişik m. 159/III).
Hâkim ve savcõlarla il-
gili tüm özlük işlerini yü-
rütecek; bu arada mesleğe
kabul, atama, nakil, yük-
selme ve birinci sõnõfa
ayõrma işlemlerini yapa-
cak; meslekten uzaklaş-
tõrmaya giden disiplin yap-
tõrõmlarõnõ uygulayacak bir
kurulda, çeşitlilik adõna
yargõ dõşõndan insanlarõn
yer almasõ uygun değildir.
Kurulun asõl üye sayõsõnõn
21’e, yedek üye sayõsõnõn
10’a çõkarõlmasõ ve 3 dai-
reye ayrõlmasõ, optimum
büyüklük ve verimli ça-
lõşma bakõmõndan gerek-
sizdir. Kurulun asõl üye sa-
yõsõnõn 11’e, en çok 15’e
çõkarõlmasõ yeterli, adli ve
idari yargõ olarak 2 altku-
rul ve genel kurul halinde
çalõşmasõ uygundur.
Taslak, kurulun başõnda
adalet bakanõnõn konumu-
nu bugünkü duruma göre
daha da güçlendiren hü-
kümler getirmektedir. Ni-
tekim kurulun yönetim ve
temsili, kurul başkanõna
aittir. Gerçi kurul başkanõ,
dairelerin çalõşmalarõna
katõlamayacak; kurul, ken-
di üyeleri arasõndan daire
başkanlarõnõ seçecektir.
Yürürlükteki anayasaya
göre kurul, seçimle gelen
asõl üyeleri arasõndan bir
başkanvekili seçtiği halde;
taslakta başkanõn (adalet
bakanõnõn) yetkilerinden
bir bölümünü başkanvekili
olarak belirlediği daire
başkanõna devredebilece-
ği öngörülmektedir. Yargõ
bağõmsõzlõğõnõn kurumsal
simgesi olan kurulun elin-
den başkan vekilini seçme
yetkisinin alõnmasõ, yargõ
bağõmsõzlõğõyla bağdaş-
maz.
Kurulun -taslakta oldu-
ğu gibi- yalnõz “meslekten
çıkarma cezasına ilişkin
kararlarına karşı” de-
ğil, tüm disiplin cezalarõ-
na karşõ yargõ yolunun
açõlmasõ daha doğru ola-
caktõr.
Anayasa Değişikliği Taslağõ
Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK
Acele ile hazõrlandõğõ anlaşõlan, yargõ bağõmsõzlõğõnõ zedeleyecek hükümleriyle temelde hukuk
devleti ilkesine aykõrõ, üstelik kendi aralarõnda çelişkili ve tutarsõz hükümler içeren böyle bir
taslaktan vazgeçilmeli; bir toplumsal sözleşme niteliği taşõyan anayasada yapõlacak değişikliklerde
de öncelikle TBMM’de temsil edilen partiler arasõnda geniş bir mutabakat zemini aranmalõdõr.
İktidar partisinin bunu yapmak yerine Meclis’te bulamayacağõ desteği halkoylamasõnda aramasõ,
ülkede yeni bir kutuplaşmaya yol açabileceği gibi kendisi bakõmõndan da hayal kõrõcõ olabilir.