24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 ŞUBAT 2010/ SAY11249 PAZAR Ankesöriü telefondan gelen bir ses soruyor, merak ediyor. Kim olduğu ya da ne olduğu önemli değîl. Güneş Terkol'un "Akıntının Tersine Tırrnanmaya Çalışıyorlardı" sergisi ifadesiz karakterlenyle izleyiciyi kendi fıikâyesini yazmaya çağırtyor. Fotoğraf: VEDAT ARIK Atık kumaşlar anlatıyor DENİZ ÜLKÜTEKİN "Orada neler oluyor?" diye soruyor telefondaki adam. Güneş Terkol "Tam da buraya ait bir görüntü" diyor. Adamın telefonda kimle konuştuğu önemli değil. Birisi orada ne olduğunu merak ediyor. "Akıntının Tersine Tırmanmaya Çalışıyorlardı" Terkol'un ikinci kişisel sergisi. Galeri Non'un üç katlı binasında, her katta yaşamla ilgili farklı bir ruh halini sorguluyor. "Girişin altı daha çok rüyalarımız, uyku hali ve hatta ölümle ilgili. Orayı biraz toprak altına benzetiyorum. Giriş katı günlük yaşantımız, sosyal durumlarımız ve diyaloglanmızla bağlantılı, üst katta ise daha çok geleceğe yönelik düşünceler yer alıyor" diyor. Sergiyi mekâna göre hazırlamış ve bu kurgu elbette izleyicinin zihninde banndırdığı ritimi ortaya çıkanyor. Belki de ankesöriü teiefon bu ritimin ortaya çıkmasını sağlayan iletişim aracı. Güneş Terkol'un karakterlerindeki ifadesizlik ve bazen cinşiyetsizlik karşılaşılan dummlar hakkında kendi hikâyenizi yazma şansı veriyor. Yine de bu belirsizlik Terkol'un kendine ait hayal dünyasının galeri duvarlarına yansıması nedeniyle degil. "Bana teğet geçen işler de var" dese de izleyiciyi işin içine katmak adına bu bulanıklığı kullanıyor. Akıntıya karşı tırmanmaya çalışan kalabalıklar ve onları gözleyenler izleyicinin ilk dikkatini çekecek figürler. Girişin altında yani toprağın altındaki kalıntıysa anlamlandırılması zor bir organizmayı andırıyor. Ancak giriş katında toplanmış kalabalıkları harekete geçiren de belki bu belirsiz hareketlllik. Terkol için,önemli olan balkondan bakan ya da bir göste'rfde karakterlerinin bir araya gelmesi. öyle olunca rttrni bulmak da zor olmuyor. "Migrante" yazılı pankartla göçmen hakları için yürüyüş yapan kalabalık belki kelimeyi Arjantin'den ödünç almış ama İstanbul Terkol'un üretiminin temelini oluşturuyor. "Burada yaşıyorum, nefes alıyorum, dolayısıyla buradan besleniyorum" diyor. Karşılaştığı durumları harmanlıyor, bunu da resim gibi klasik yöntemlerle değil kumaş üzerine dikişlerle anlatıyor. Aslında uzun süre resimle ugraşmış ama sonunda istediği şeyi ortaya çıkaramadığını düşünerek kendini daha iyi ifade edebilecegi bir yöntem arayışına girmiş. "Resmin teknik ve statik durumundan sıkılmıştım. Aynı dönemde Osmanbey'deki tekstikcilerden atık kumaşlar toplamaya başladım. Orası benim için cennet gibiydi. Kumaşları bir şeyler planlayarak toplamıyordum, tamamen içgüdüseldi ama sonunda bir şeyler çıkacağını da biliyordum." Kumaş toplama işi sandığınız kadar basit değil. Terkol Osmanbey sokaklarında çöpçüler ve atık toplayıcılanyla büyük bir yarışa da giriyormuş. "önde kumaş toplayanların el arabası, arkada çöp kamyonu, ortada da ben sokak sokak geziyorduk" diyor. öncesinde Terkol'un dikişle pek de arası yokmuş, üniversitede halı dokumacılığı bölümünü seçmesi ve bir arkadaşından dikiş dikmeyi ögrenmesi kendisine yeni bir kapı açmış. "Elbette başlarda adapte olmam kolay olmadı. Fakat o hamlık da iyidi, uzun süre düşünmemi sağladı. Şimdi kendime ait bir komposizyonum ve hikâyem var" diyor. Elbette sonuna kadar kumaş üzerine yaptığı desen komposizyonlarıyla devam edecek değil. Şimdilerde daha çok videoya merak salmış. Hatta sergide de bir videosu yer alıyor. Videoda yer alan müzik sayesinde annesi Elmira Terkol da bateri çalma hayalini gerçekleştirme imkânı bulmuş. Terkol da müziğe uzak birisi değil. Zaman zaman Ha Za Vu Zu'yla birlikte sahnede klavye çalıyor. "Akıntının Tersine Tırmanmaya Çalışıyorlardı" sebebiyle anlattıklarımız Güneş Terkol'un yaşam öyküsünün kısacık bir parçası. Gerisi 3 Nisan'a kadar Galeri Non'un duvarlarında sizleri bekliyor. • • p P I M j PAZAR YAZILARI [•••'•»y'tJBrT ADNAN BİNYAZAR ^ , Parayatapanlar r— rigya Kralı Midas'ın akıllı blrl 1 olmadıgı söylenir. Bunun öyküsü de var... Midas'ın adamları bir gün sarayın gül bahçesinde yaşlı bir adam.gördüler. Zil zurna sarhoştu. Bir agacın altında sızıp kalmıştı. Sorunca, Dionysos'un ögretmeni bilge Silenos olduğunu ögrendiler onun. Dlonysos'a giderken yolunu şaşırmıştı. Silenos'u yıkayıp anndırdılar, her yanını güllerle donatıp Midas'a götürdüler. Midas, sarhoşlar sarhoşu Silenos'u karşısında görünce çok sevindi. Dionysos'un, iyi işler yapanı ödülsüz bırakmadığını duymuştu Midas. Silenos'un önüne düşüp, onu Dionysos'un bulundugu yere götürdü. Eski dostuna kavuşan Dionysos, Midas'a "Dile benden ne dilersen..." diye sordu. Büyük yerden "küçük" istemek gözü toklara özgüdür. Midas, Dlonysostan büyüğün de büyügünü istedi: "Dokundugum her şey altın olsun!" Ikiletmeden, "Olur," dedi, kıs kıs gülerek, Midas'ı büyüledi: Dokundugu her şey altın olacaktı! Silenos ise, önünde güz üretimi taze şarap; önce tadına bakıyor, sonra başına dikiyordu... Sevincinden deliye dönen Midas, eski dostları baş başa bırakıp, sarayına döndü. Saraylılar, krallarını hiç böyle sevecen görmemişlerdi. Hemen sofraya oturdu. Midas lokmayı ağzına yaklaştırınca bakışları taş keslldl, Ekmege uzandı, altın! Meyveye dokundu, altın! Tasta su, altın! Testide şarap, altın!.. Ertesi sabah Dionysos'a koştu. "Bahar olup doğayı yeşerten de sen, güz gelip sarartan da... Dün akşamdan beri bogazıma altın iğneler saplanıyor; büyünü boz da kurtar beni altından da, olanca servetimden de!.." diye yalvardı. Tanrı bu, verdiği derdin çaresini bilmez mi; "Git, Paktolos ırmagında yıkan..." dedi. Bunlar olurken, altın nedir bilmeyen Silenos, içkisıni yudumluyor, alaylı bakışlarla onlan izliyordu. Midas ırmaga koştu, tepeden tımaga yıkanıp arındı. Büyü bozulunca sarayına koşup aç kamını doyurdu... • * # Acaba, o sırada torbalar dolusu altının bir lokma ekmeğin yerini tutmadıgını düşünmüş müdür Midas?.. Adı yolsuzluga karışanlara, arazi kapatanlara, vurgunculara ibret olsun bu öykü! Bu tür adamların hangi tanrıya taptıklarını merak mı ediyorsunuz; öyleyse, yalaka takımından kurtulmak için canını daglara atan Atinalı Timon'un, toprağın altında altın bulunca neler söylediğinl Shakespeare'in ağzından dinleyelim... Aman bu ne? Altın! San, pırıl pınl. halis altın! Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök! Altının bu kadan karayı ak, çirkini güzel, Yanlışı doğnı, soysuzu soylu, yaşlıyı genç, Korkağı yiğit etmeye yeter de artarbile. Bu sarı köle dinleri yıkar da yapar da; Cehennemliğl cennetlik eder; Iğrenç cüzamlılan sevdirir insana; Hırsızları başköşelere oturtup Şanlar, şerefler, alkışlaıia senatörler arasına sokar. Yıpranmış dullara koca bulduran budur; Hastaneyi, çıbanlı hastalan tiksindiren kadına Gül kokulan sürer, nlsan güneşleri getirir bu! Hadi glt, adı batası çamur! Seni bütün insanlığın ortak orospusu senil Sen değil misin millet sürülerini birbirine düşüren? Benjamin Franklin'in şu özdeyişi de kulaklara küpe olsun: "Para her şeyi yapar diyen, para İçin her şeyi yapari" • blnyazar@gmall.com 'Farklı1 ve 'normar çocuklar bir arada FİGEN ATALAY B anş, 2.5 yaşında okulöncesi egitim almaya başla- dı. "Otistik" tanısı konulmuştu. Sürekli sallanıyor, ka- tı yiyecekler yiyemiyor, konuşmuyor ve hiç kimseyle gözteması kurmuyordu. Banş, egitim almaya başladıktan 28 gün sonra katı yemekleri yemeye başladı. Sonra sıra ka- şık ve kalem tutmaya geldi. Barış bir süre sonra göz teması kurmaya, aynı kurumda olan ikiz kardeşi Okan'ı "görmeye" başladı.,6 aydır bu kurumda egitim alan Barış, şarkılar söy- lüyor, ögretmenini çok seviyor ve okulda çok mutlu. Burası, gelişimi normal ve farklı olan çocukların bir ara- da, "kaynaştırma egitimi" gördükleri kurumlardan biri olan Küçük Çiçekler Anaokulu. Bu kurumda görev yapan psi- kolog Ezgi Deveci'nin ifadesiyle, "Küçük Çiçekler Anaokulu'nun kalbi, diger çocukları ile birlikte özel egitim gereksinimli olan biri otistik, digeri geçirdiği bir kaza sonucu bazı bilişsel ve fizlksel fonksiyonları zayıflayan iki minik yü- rekle birlikte çarpıyor." Psikolog Deveci'nin verdigi bilgilere göre, Küçük Çiçekler Anaokulu'nda yapılan kaynaştırma sayesinde özel egitim gereksinimli çocuklann, çevre ile uyumlarının kolSylaşarak, temel iletişim becerilerini kazanabilmeleri ve gelişimlerinin hızlanması söz konusu olabiliyor. Böylece hem farklı geli- şlm özellikleri gösteren çocuklar, hem de normal gelişim gösteren çocuklar bir arada olma şansını yakalayabiliyor ve birlikte aldıkları egitim sırasında yeni beceriler kazanabili- yorlar. Farklı gelişim özellikleri gösteren çocuklann, okulöncesi dönemde egitim almalan, hele de bu eğitimi gelişimi normal çocuklarla bir arada yapmalan mucizeler yaratıyor. Psikolog Ezgi Devecl, farklı gelişim gösteren çocukla- rın, bir arada olmanın sağladığı katkı ile performanslarını en üst seviyeye çıkarmaya çalıştıklarını söylüyor. Bu sayede hem yeteneklerini geliştirmeye çabalıyor hem de sosyal açıdan daha başarılı olabiliyorlar. Bu çocuklann kabul görmesi ile çocuktaki özgüven gelişiyor ve bağım- lılık duygusu azalmaya başlıyor. Çocuklar böylelikle okul düzenini tanıyabiliyor ve temel egitim için iyi bir altyapının oluşmasına katkı sagianıyor. HOŞGÖRÜ VE SORUMLULUK Psikolog Deveci, normal gelişim gösteren çocukların, farklı gelişim özellikleri gösteren çocuklarla bir arada ola- rak farklı özelliklere sahip olanı tanıma fırsatını buldukla- rını vurguluyor. Bu çocuklar, farklı olan çocuklarla iletişim kurarken, hem kendi iletişim kurma yetenek ve becerilerini hem de hoş- görü ve sorumluluk duygusu ile kişiliklerini olumlu yönde geliştirmeye başlıyorlar. Sonuç- olarak kaynaştırma egitimi herkese yarar sağlı- yor. Ancak, gelişimi normal olan çocukların, ailelerin ve ku- rumların bu birliktelik için hazırlanmaları gerekiyor. Uygun kaynaştırma egitiminin, çocuklann yaşına ve özel egitim ge- reksinimine göre uzmanlartarafından belirlenmesi de çok önemli. • ALKEVÖzelOkullarM.ve 2. sınıflarından 26 öğrencinin fotoğraflarından oluşan "Çocuk gözüyle yaşadığım kent" adlı sergi, Arkeo Pera Sanat Galerisi'nde açıldı. öğrenciler, yaşadıkları kenti fotoğraflamak için kenti bir hafta boyunca dolaştılar, tarihi mekânları, sokakları, müzeleri, çarşıları gezerken, kendi gözleriyle gördüklerini fotoğraf karelerinde dondurdular. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear