24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 22 ŞUBAT 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ‘Hindistan’õn Yüce Ruhu’: Mahatma Gandhi Hint edebiyatõnõn büyük ustasõ, Nobel ödüllü şair Tagore, Hindistan’õ İngiliz sömürgesi olmaktan kurtaran Gandhi’ye “Mahatma (Yüce Ruh)” adõnõ vermiştir. Silahsõz bir savaşçõ olan Gandhi, birçok lideri de etkilemiş- tir. Etkilediği liderler arasõnda Martin Luther King ile Nel- son Mandela da vardõr. 1919’da Gandhi önderliğinde Hindistan’da “sessiz direnme” ve protesto eylemleri başarõyla sonuçlanmõş ve 1935’te ilk ana- yasa kabul edilmiş, parlamenter düzen kurulmuştur. 1947’de Hindistan tam bağõmsõzlõğõnõ kazanarak, dünya devletleri ara- sõna katõlõr. 1950’de Hindistan Birliği olan devletin ismi Hin- distan Cumhuriyeti olarak değiştirilir. 1 milyar 250 bin müfusa sahip Hindistan, Çin Halk Cum- huriyeti’nden sonra dünyanõn en kalabalõk 2. ülkesidir. Gandhi ilk olarak Güney Afrika’da, “Hint topluluğunun va- tandaşlık hakları için barışçı başkaldırı uygulamış. Sonra Hindistan’a dönüp yoksul çiftçi ve emekçileri baskıcı ver- gilendirme politikasına ve yaygın ayrımcılığa karşı protesto etmeleri için” örgütlemiştir. Gandhi, 1930 yõlõnda yaptõğõ 400 kilometrelik “Tuz Yürüyüşü” ile ülkesinin Britanya’ya kar- şõ başkaldõrmasõna öncülük etmiştir. Bu yürüyüşte Gandhi’ye binlerce Hintli eşlik etmiş ve Britanyalõlar buna karşõlõk vere- rek 60 binin üzerinde kişiyi tutuklamõştõr. Gandhi, eylemleri yüzünden hem Güney Afrika hem de Hin- distan’da birçok kez hapsedilmiştir... Ganhdi her eyleminde “silahsız bir savaşçı olarak” gerçe- ği savunarak görüşlerini uygulamõştõr. “İşbirliği yapmama” ve “barışçıl karşı koyma”, Gandhi’nin haksõzlõğa karşõ “silahlarıydı”. “Ayakları baş yapan” küreselleşmenin “başları da ayak yapmak” istemesi kaçõnõlmazdõr. (* ) (…) Hindistan’õn bağõmsõzlõk lideri Mahatma Gand- hi’nin fotoğrafõnõ, dünyaca ünlü bir dolmakalem markasõ ya- nõnda görünce şaşõrdõm. (…) Hint liderin eliyle dokuduğu pamuklu kumaşlarõ hatõrlatmak amacõyla; dolmakalemlerin satõhlarõ kreme bakan beyaz lake- den yapõlmõş. Gümüş uçlarõna, elişi-altõn kabartma Gandhi mo- tifleri işlenmiş... (…) Küreselleşmenin muazzam tezatlarõnõ, hiçbir şey bu “Gand- hi kaleminden” iyi özetleyemez. (…) Gandhi’nin kimliğini, kişiliğini bir yandan dört dörtlük bir özle tanõtõrken, bir yandan ilkelerini ayaklar altõna alõyor. Kendisini örnek alanlara sade yaşam yolunu gösteren Gand- hicilik; şaşaa, gösteriş, tantanayla taban tabana zõt düşen bir dün- ya görüşü. Hayatõnõ Hint fakiri gibi beyaz bir kumaş parçasõ içinde ge- çiren; Buckingham Sarayõ’na bile böyle giden; sarõndõğõ peş- tamallarõ, kişisel simgeye dönüştürdüğü bir çõkrõkla -emeği yü- celtmek adõna- bizzat dokuyan Gandhi; tüketim, yabancõ ser- maye ve kapitalizmin antitezidir. “Yaşamım mesajımdır!” derken, bir gün bir dolmakalemin fiyakalõ reklam logosuna dönüşmeyi değil; kendi kendine ye- terlilik davasõnõ sahiplendiğini düşünüyor... Ama 21. yüzyõlõn küresel kapitalizmi, çağa uymayan bu ay- kõrõ mesajõ, allõ pullu bir ürün logosuna dönüştürüp; içeriğini boşaltõyor ve etkisiz hale getiriyor. Bundan âlâ çelişki olur mu? Gandhi şiddete ve silaha karşõ olan felsefesini ve hayat gö- rüşünü şöyle açõklar: “Umutsuzluğa düştüğümde tarih boyunca doğruluk ve sevginin her zaman kazandığını hatırlarım. Tiranlar ve ka- tiller olmuştur, hatta bir süre yenilmez sanılmışlardır an- cak sonunda her zaman kaybederler.” “Çılgınca tahribatı totaliterlik nedeniyle ya da özgürlük ve demokrasi adı altında yapmak, ölüler, yetimler ve ev- sizler için ne değiştirir?” “Göze göz ilkesi tüm dünyayı kör eder.” “Uğrunda ölmeyi göze alacağım birçok dava var ama uğ- runda öldüreceğim hiçbir dava yoktur.” (*) Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi Nilgün Cerrahoğlu- “Hindistan Rüyası” 13 - 24 Ocak 2010 İstihdam-dam-dam İş yaratan büyümeymiş... Son 30 yıldır boynumuza takılan davul bu. Vurdukça aynı sesi çıkarıyor: “İş-adam-dam-damları, yara- tır-tır iş / istih-dam-damdır-iş; yaratır-tır adam-dam-damları- iş...” İnanın, başka derdi, tasası yoktur, işadamlarının. Tek amaçları istihdam yaratmaktır. Kâr etmek filan, üzerinde durulmayacak kadar tali meseleleridir. Onun için esnek çalışma derler, gelir vergisi indirimi derler, sigorta desteği derler, ucuz kredi derler, “IMF size, siz de bize” derler. Derler oğlu derler. İşsizlere iş bulalım diye canlarını dişlerine takmışlardır bir kere. Hiç kimse vazgeçiremez onları bu kutsal tutkudan. O yüzden üstüne vazifedir Ümit Boyner’in; imam okullarının meslek okulundan sayılmaması, Türk havaalanı ile limanlarının Kıbrıslı Rumlara açılması, AKP demokratikleşmesi ve de Silivri’deki dava... Allah razı olsun Ümit Boyner’den ki, işçilere iş buluyor... Allah tuttuğunu altın etsin, Allah oturduğu TÜSİAD makamını cennet eylesin. Amin! Kolaylık Eski bir fıkranın gün- cellenmiş hali dillerde... Berber, padişaha sor- muş: - Devletlûm, tarikatlar soruşturulabilir mi? Padişah duymazdan gelmiş. Berber, bir daha sormuş: - Efendi hazretleri, savcılar tarikat vakfında arama yaptırabilir mi? Padişah yüzünü bu- ruşturmuş, ama yine karşılık vermemiş. Ber- ber, “Tarikat-siyaset-ti- caret filan” diyecek ol- muş, padişah küplere binmiş bu kez: - Sana ne ulan bunlar- dan. Artistlik yapma da kes şu saçı. Berber, “Aman efendi- miz, hiddet buyurmayı- nız” demiş, “Bu konular açılınca, saçlarınız diken diken oluyor, ben de ko- layca kesiyorum.” Reform Tasarladıkları yargı reformu böyle bir şey olmalı... Bir savcı, tarikatları soruşturduğu için tutuklattığı meslektaşına sorabiliyor, bundan böyle de hep sorabilecek: “Niye polisle değil de jandarma ile çalıştın?” Sanki jandarma düşman ordusu... Karar karardır Danıştay, karar üzerine karar verme- sine karşın YÖK Başkanı, imam okul- larını hâlâ kayırmaya çalışıyor. “Oysa” diyor emekli Anayasa Mahkemesi Başkan- vekili Güven Dinçer, “Danıştay kararları herkes için bağlayıcıdır. Yargı organları dahil olmak üzere bu kararların uygulanması yönün- de kimsenin yorum yapma yetkisi yok- tur. Zira kararların hemen uygulanması zorunludur.” Dinçer, şu vurguyu yapmaya da özellikle gereksinim duyuyor: “Danıştay’ın YÖK’ün kararına kar- şı verdiği yürütmenin durdurulması kararın- da hiçbir belirsizlik yoktur. Belirsizlik savları kararın uygu- lanmasını savsakla- mak için bir bahane- dir. Zira, katsayı sis- teminin değiştirilme- sine ilişkin kararlar artık ortada yoktur. Eski katsayı sistemi varlığını devam ettir- mektedir ve uygulan- maya da devam ede- cektir.” Söylenenlerin anla- mı açık: YÖK, artık otursun oturduğu yerde. TEKEL işçilerinin direnişi, işçi ile memuru hak savaşımında birleştirdi. AKP iktidarı, memurluk statüsünün kaldırılması; kamu istihdamında söz- leşmelilik esasına geçilmesi için bir çalıştay düzenleyip “memura grev- toplusözleşme hakkı verelim; bu arada memurluğu kaldıralım” düşüncesinin peşindeydi. Buna göre, memurlara sözde grev-toplusözleşme hakkı ver- me açılımının koşulu 4-A yerine 4-B getirilmesiydi. Yani memurluğun kaldı- rılması, yerine sözleşmeliliğin getiril- mesiydi. İşte bu yüzden işçiler ile me- murlar birleşti, bu dayatmaya “Hayır” diyorlar. Kamu-Sen ve KESK’in iktidarın oyu- nuna karşı geliştirdikleri iki ayrı gerek- çe de haklı ve yerinde: “1- Memurluk ve iş güvencesi, grev ve toplusözleşme hakkıyla çe- lişmez: Ne memurlara tanınacak sen- dikal hakların toplusözleşme ve grev hakkından soyutlanması ne de sendi- kal hakları kullananların iş güvencesin- den mahrum bırakılmaları söz konusu olabilir. Grev hakkı ile iş güvencesinin bir arada olamayacağı düşüncesi, için- de, grev yapan çalışanların işten çıka- rılabilmelerinin sağlanmasına yönelik bir tehdidi barındırmaktadır. Grev, çalı- şanların haklarının korunması ve ilerle- tilmesi amacıyla başvurduğu bir araç iken; grev yapan çalışanın bu nedenle işten çıkarılması kanunlara aykırıdır. Dolayısı ile grev hakkı ve iş güvencesi arasında bir çelişki yoktur. Kanun ko- yucu grev yapan çalışanın iş güvence- sini sağlamıştır. Kanunlarımıza göre memurluk bir meslek olarak kabul edil- miştir. Memurluk güvencesi ise kamu adına hizmet üretenlere, kamu hizme- tinin bir gereği olarak sağlanmış bir haktır. Memur tanımı, iş güvencesini de içinde barındıran bir kavramdır. İş güvencesini yok etmek, memuru yok etmek demektir. 2- Memurlar grev ve toplusözleş- me hakkına hukuken sahiptir; bu hakların kullanılması fiilen önlen- mektedir: Anayasa gereği yasal ge- çerliği olan ilgili ILO sözleşmeleri ile BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Hak- lar Sözleşmesi, bu hakların hukuksal temelidir. Yerel yönetimlerde toplusöz- leşme uygulaması mevcuttur. Memur- lar yıllardır grevlere katılıp grev hakkını fiilen kullanmaktadır. Toplusözleşme ve grev hakkı ile bu hakların fiili kullanı- mı, hem Danıştay, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla tescil edilmiştir.” TEKEL direnişinin işlevi göründü- ğünden de büyük. O yüzden, Türk-İş içinde birbirini kollayan, ayak oyunları yüzünden TE- KEL işçilerine zaman zaman destek, zaman zaman da köstek olmaya eği- limli kimi sendikacıların küçük, küçü- cük hesaplarını aşıp geçiyor. İşçi-memur el ele PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 20. Yüzyıl Küreselcilerinden Kulaklara Küpe Küresel Sözler “İngiliz ulusuna karşı beslediğim sevgi ve hayranlık duygularımı babam Sultan Abdülmecit’ten miras aldım. Ümidimi Allah’tan sonra İngiltere’ye bağladım.” (Vahdettin, Osmanlı Padişahı) “Padişah ve benim yegâne ümidimiz, Allah’tan sonra İngiltere’dir.” (Damat Ferit Paşa, Sadrazam) “Ankara, Sevr Antlaşması’nı kabul etmelidir.” (Tevfik Paşa, Sadrazam, 04.11.1920) “İngiltere’ye direnip durmak gereksiz ve tehlikelidir.” (Salih Paşa, Sadrazam, 20.08.1921) “Kendim, kabinedeki arkadaşlarım, Sultan ve geniş bir halk kitlesi adına katiyet ve ciddiyetle temin ederim ki, umumun arzusu İngiltere tarafından idare edilmektir.” (Mustafa Şerif Paşa, Hariciye Nazırı, 16.12.1918) “General Paraskevopulos’un ordusu, şimdi sürat ve şiddetle harekâta devam eyleyecek olursa, birkaç haftada Ankara önlerinde bulunacaktır. Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz!” (Ali Rüştü, Adliye Nazırı, 12.07.1920) “Anadolu direnişi bir blöftür. Avrupa medeniyeti Anadolu’yu bu zararlı haşereden temizleyecektir. Hüküm galibindir. Medeniyeti temsil eden İngiltere gibi bir devlete itiraz etmek küstahlıktır.” (Rıza Tevfik, ‘Feylezof’, 1920) “İngiliz mandası istediğinizi bütün İtilaf temsilcilerine, hükümete ve gazetelere bildiriniz.” (Sait Molla, Yazar, Adliye Nezareti Müsteşarı ve İngiliz Muhipleri Derneği Başkanı, 23.05.1919, Belediyelere Genelge) “Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki biz başarabilelim?” (06.02.1921) “Bu ükedeki yabancı askerler, Teşkilat-ı Milliye’den bin kere daha iyidir.” (11.11.1920) (Ali Kemal, Yazar ve Nazır) “Anadolu’da bir patırtı, bir gürültü, kongreler, beyannameler falan, sanki bir şey yapabilecekler. Blöf yapmanın sırası mı? Hangi teşkilatın, hangi kuvvetin var? Bu ne hayal! Kuzum Mustafa, sen deli misin?” (Refik Halit Karay, Yazar, 1919) “Türkler kendi güçleri ile adam olamaz. İngilizler elimizden tutup bizi kurtaracak.” (21.05.1919) “İstiklâl diye bağıranlar kötü niyetlidir.” (31.08.1919) “Tek çarenin galiplerle uyuşmak ve anlaşmak olacağı bu kafasızlarca ne zaman anlaşılacak?” (23.03.1920) “Yunanistan kısa zamanda Mustafa Kemal kuvvetleri denen çapulcuları tamamen tepeleyecektir.” (08.09.1920) (Ref’i Cevat Ulunay, Yazar-Gazeteci) “Ayaklanma için sebep yoktur. Fransızlar bizim iyiliğimizi istiyorlar.” (Abdurrahman Bey, Adana Valisi, 05.11.1920) “Padişahın izni olmadan, yabancı askerlere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca öldürmek İslamın gereği ve görevidir.” (Dürrizade Abdullah, Şeyhülislam, 1920. Fetva) Olağanüstü günler yaşadığımız, sınırsız demagojik saldırılarla boğuştuğumuz bugünlerde, geçen yüzyılda kalmış, fakat uzantıları günümüze kadar gelmiş küreselci devlet adamlarının, politikacıların, yazarların, gazetecilerin, din adamlarının ulusal bağımsızlığa ilişkin görüşlerini anımsamakta yarar var düşüncesiyle kaleme aldım bu yazıyı. Tanrı bizi bunlar gibilerden korusun! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Amasya kentinin kuze- yinde, Pontus krallarõnõn ka- ya mezarlarõy- la ünlü dağ. 2/ Soyundan ge- linen kimse... Çingene. 3/ Küba kökenli bir dans ve müzik... Bü- yük erkek kardeş. 4/ “Gönlüme teselli kendimde buldum/ --- ile teskin ettim özümü” (Âşõk Vey- sel). 5/ Bireyler ara- sõnda ortak simgeler sistemiyle gerçek- leştirilen anlam ve bilgi alõşverişi. 6/ Matem... Mayda- nozgillerden, özel bir kokusu olan otsu bitki. 7/ Hayvanlara vurulan damga... “ --- yanõmda yâ- rem var / Sol yana dönder beni” (Türkü)... Ke- nar süsü. 8/ Eskrimde kullanõlan üç silahtan bi- ri... Yürümek için yapõlan ayak atõşlarõnõn her bi- ri. 9/ İtici neden, güdü... Teklif. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antakya kenti yakõnõnda, şelaleleriyle ünlü me- sire. 2/ İskambilde koz... Tanrõ bağõşlamasõndan yoksunluk. 3/ Ünlü bir Mõsõr firavunu... Çemberin çevresinin çapõna oranõnõ gösteren sayõ. 4/ Kur- şun borularõn ağzõnõ açmakta kullanõlan ucu sivri takoz... Tavlada “üç” sayõsõ. 5/ Kaliteli bir kahve cinsi, 6/ Japon lirik dramõ... Kabuğundan siyah boya yapõlan yabanõl bir ağaç. 7/ Beyaz mer- merde bulunan sert kõsõm... Adõn durum ekle- rinden biri. 8/ Şöhret... Afrika’da bir ülke. 9/ Edir- ne’nin bir ilçesi... Bir takvim türü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 F L E B O L O J İ L A L A A T E H U L E M A O T A M A R J O T L A İ K E S N A A N O R T A K E Ş A L U D E A L E M A N A K P E T R O G A L E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear