23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 OCAK2010/SAYI 1241 PAZARYAZILARI Izne çıkan ölüler ADNAN BİNYAZAR R utkay Aziz, yönetmen Zeki ökten'in tabutu başında "Biz, yaşamda izne çıkmış ölüleriz," diyor. Hüzünlendirici, yürek sarsıcı bir söz... Dün söyleştiği dostunun ertesi gün yokluğunu yaşayan, dengesi bozuk ölüm-dirim sarkacı gibi nerde duracağını bilmez, bir o yana bir bu yana gider gelir. Sarkacın ölüm ucunda söylenen bu söz içime işledi, dirim ucunda da ben katılıp kaldım. Derinlere dalarak, Dede Korkut'un, eski yiğitlerin yaşadığı erdemli olayları anlattıktan sonra vardığı şu ağıtsı soruyu gün boyu dilimden düşürmedim: "Hani, dediğim o bey erenler?.." Rutkay Aziz'in sözü beni "ölûmün Gölgesi Yok" adlı romanımı yazdığım günlere götürdü. Böyle bir ada ulaşıncaya değin belleğimden ne sarsıcı sözler gelip geçmişti... Sonunda, romanın adını oluşturan sözcükleri Shakespeare'in Macbeth'\nde bulmuştum: "Hayat dediğin ne ki: Yürüyen bir gölge, zavallı bir kukla sahnede. Bir saat boy gösterip gidecek..." ölümde; mantığın yerini duygu alır; mantık, "ölünün gölgesi" kavramını kabul ediyordu da, "ölümün gölgesi"ne gelince duraksıyordu. "ölü", somuttur, "ölüm" soyut. Somutun boyutu vardır; soyut boyutsuzluktur. Boyutu olmayanın gölgesi olur muydu? Olurdu; eğer ona "yokluk" eklenirse... Ardından sorular: "Zavallı kukla"nın sahneden çekilmesi hayatın bitişi midir başlangıcı mı? Yılın son günlerinde yönetmen Zeki ökten'le oyuncu Ali Taygun sahneden çekildi. Ikisi de, yaşam denen perdenin arkasında rolünün başlamasını bekleyip, "zavallı kukla"lığını gösterdikten sonra yıldız gibi kayan oyuncular gibi, "ölüm izni"ne çıktı... "Yaşamda izne çıkan ölü" imgesinde gölgesizliği ararken, soyutluğun, yaratıcılığın önünü açtığını düşündüm. Soyut imgeler yaratmamış olsaydı, "Gözlerim örtük fakatyüzümle görüyorum" diye bir dize düşürebilir miydi ozan Dağlarca?.. Soyutluğun derinliklerine inmek isteyen, Hamletten Othellöya, Romeo ve Juliefe, Atinalı Timon'a, Fırtına'ya, Kral Leafe, Macbeth'e Shakespeare okuyup, sözün uç yollarına düşmeli; yoksa, ne yapsa, yaşamın soyutlamalarla "anlam" bulduğunun sırrına eremez! Oyuncular, Shakespeare'in çocuklarıdır; çünkü onları Hamlefte en iyi, Shakespeare tanımlamıştır: "Çağımızın özeti, kısacık tarihidir onlar." Gençlik yıllarımda, ruhsal roller alan oyuncuların, bir süre sonra akıl hastanesine düştükleri anlatılırdı. O hazin öyküleri dinlerken, sahnede bir zamanlar kralları, kraliçeleri canlandıran oyuncuların hastane köşelerindeki hallerini düşünür ağlardım. Sanatçılar, izne çıkmış ölüler midir, ölümde dirimi yaşayanlar mıdır? Onlar, içlerinin ruh uçuşmalarıyla bir tükenişi yaşarken, yaşadığı dönemin dirilerini ölümün elinden kurtanr. Zamanlarının nice kişisinin, Raffaello, Beethoven, Dostoyevski gibi dehaların yaratıcılıklarında var oldukları bunu gösterir. Yaşamı yorumlayıp kendi yolunu bulacak güçteyse, ölümde dirimi, dirimde ölümü görür sanatçı. Zeki ökten'in Rutkay Aziz'e giderayak duyumsattığı budur: Yaşamda ölüm iznine çıkmak... Bir de yaşadıklarını sanan diri ölüleri düşünün; acaba, o diriler mezarlığı kuklalarından hangisi, ölümde dirimi yaşayacak, ardından böyle sözler ettirecek denli erdem sahibidir?.. • blnyazarOgmail.com oyuncu olacağım Türkü Turan, çocukluğundan beri oyuncu olmak istiyordu. Hayallerini gerçekleştirmek için sağlam bir adun attı, Reha Erdem'in Kosmosfilmindeoynuyor. Henüz oyuncuyum demiyor Turan ancak kararlı; iyi bir oyuncu olacak ve ölene kadar oynayacak... RÖPORTAJ: ESRA AÇIKGÖZ / FOTOĞRAF: VEDAT ARIK T ürkü Turan, 24 yaşında. S'nek ve Dream TV'de sunucııluk yapmış, reklamlarda oynamış, şimdi de Reha Erdem'in Koşmos filmindeki ana karakterlerden biri. Neptün, konuşmak yerine cıvıltılarla derdini, aşkını anlatan mistik bir karakter. Henüz kendine oyuncu demiyor Turan, ancak çocukluk hayalini gerçekleştimıek için sıkı adımlarla ilerlemekte kararlı; ölene kadar oynayacak. llk fılmiyle Antalya Film Festivali'nde boy gösterdiği düşünülürse, onu daha çok göreceğiz. Öyleyse onu biraz tanıyahm... - Sizi tanıyarak başlasak... - Çok zor bir soru, ne söylesem, nasıl anlatsam ki... Bodrum'da doğdum, babamın sahibi olduğu Veli Bar'da büyüdüm. Oyunculuğa da orada merak sardım. Bara gelen yönetmenleri, oyunculan gördükçe, farklılıklannı anladıkça onlar gibi olmak istenıeye başladım. Aslında sinema yönetmeni olmak istiyordum. - Neydi onlarda gördüğünüz? - Bu işle uğraşan insanların dalıa gözlemci, daha kültürlü olduğunu, yaprıklanndan mutlu olduklannı gördüm. Farkh enerjileri, bakış açılan var. - Kamera önüne ilk ne zaman geçtiniz? - Sekiz sene önce Beyaz'ın oynadığı Fanta reklam serisinde yer aldım. Taksim'de yürürken, reklamın castını belirleyen kız beni durdurup teklif etti. - Sonra? «* - Dizilerde oynayan Çağkan Çulha benim çok yakın bir arkadaşım. Duygu Başara Ajansı'na kayıtlı. Belki bana da yardım edebilirler diye oraya gittim. O gün bugündür onlarlayım. Bütün işlerimi onlar buldular. PANÖC HALÎNDE BEKLEYÎŞ - Şimdiye kadar nerelerde oynadınız? - S'nek TV'de ve Dream TV'de kültür- sanat programlan hazırlayıp, sundunı. Çanakkale Seramik, Molped, Coca Cola, Mavi Jeans'ın lstanbul reklamlannda ve Annem dizisinde oynadım ve tabiı Kosmos. - Peki Reha Erdem'le çalışmanız nasıl gerçekleşti? - Ajansıma teklif geldi. Görüşmelere gittim geldim, gittim gcldim. Yapabilir miyim, yapamaz mıyım, diye baktılar. Sonunda anlaşttk, Reha Ağabeyle tanıştım. O dönemi çok hanrlamıyorum aslında, öyle panik halindeydim ki... Olunca çok mutlu oldum. - Deneme çekimleri nasıl geçti? - Daha çok benim hangi açıdan nasıl gözüktügümc baktı. Şu hisle, böyle bak dedi. Rol de daha çok bakışlar üzerine kurulu zaten. Senaryoyu bir kerc oku, Kars'a çalışmadan gel, dedi. Öyle yaptım. - öraek alabileceğiniz bir modele dayanmıyor rolûnüz, konuşmanın olmadığı, kuş cıvıltılan çıkaran mistik bir karakter Neptün. Role nasıl hazırlanduuz? - Her şeyi kameranın önünde, birlikte çıkardık, icat ettik. Zaten benim için şu an bütün roller zor. Daha yeniyim, hatta şu anda oyuncu bile değilim. Ancak Reha Erdem, laf arasında bile ne yapman gerektiğini bir şekilde söylüyor, çok iyi anlatıyor kendini, ne istcdiğini. Sen de bir şeyler icat eder, düşündüğünü gösterirsen birlikte güzel bir şey çıkarabiliyorsunuz. O yüzden kolay oldu benim için onunla çalışmak. - Kaygılandığınız, umutsuzluğa kapıldığınız oldu mu? - İyi oynayabilecek miyim, rol için yeterli miyim, acaba iyi oyuncu muyum diye sürekli kendimi sorguladım. - Ekranda gördüğünüzden memnun kalduuzmı? - Kendimi izleyince biraz utanıyorum. Dizide de böyleydi, keşke şurasını şöyle yapsaydım, şu kötü olmuş, diyorum sürekli. Yine de kendimi en çok beğendiğim rolüm, Kosmos'taki. Çünkü kendimi Reha Erdem'in gözünden gördüm. Beni başka bir gözle oraya yansıttı. Neptün diye bir kız var orada ve öyle bir atmosfer yaratmış ki, izlerken o benim diye düşünemedim bile. - Film size ne kattı? - Her şeyden önce, bir sinema deneyimi kartı. Kars gibi inanılmaz güzel bir p şehirde bir 'buçuk ay Gûneş Hızlılar henüz üç yıldır arp çalıyor ama başanlan imrendiriyor... Genç bir arp ustası DENİZ ÜLKÜTEKİN G üneş Hızlılar, lstanbul Devlet Konservatuvan'nm piyano bölümüne girmek istiyordu. Ancak sınavda piyano bölümüne uygun görülmemiştı. 11 yaşındaydı, elbette hayal kınkhğı yaşadı, neyse ki karşısına Arp hocası Ümit Tunak çıktı da buraya kadar kötü gidcn hikâyeyi tersine çevirdi. Güneş Hızlılar şimdi 15 yaşında ama Italya'da ünlü Fransız arpist Marccl Tournier anısına düzenlenen yanşmada 20 yaş sınırı kategorisinde birinci olarak önemli bir başan elde etti. Yanşmanın zorunlu repertuvarı Haendel'in tema ve varyasyonlan, Hasselmans'ın La Source'u ve Tournier'nin Au Maten'inden oluşuyordu. Şöyle söyleyelim; bu repertuvan çalabilmek için hem yetenek hem de sekiz yıllık bir çalışma süresi gcrekli. Oysa Güneş bu işi üç yılda uluslararası bir yanşmada birincilik kazanacak şekilde kotarmayı başarmış. "Zaten daha ilk yıl müfredatın dışına çıktık" diyerek söze başlıyor lstanbul Devlet Konservatuvan öğretim Görevlisi Ümit Tunak. Güneş'i arp çalmaya ikna etmek için bir hayli uğraşmış. "Arpı niye düşünmcdiğini sordum, hemen odama çağırdım. Sonra biraz arp çaldım etkilensüı diye, ortada kaldı, sonradan kabul etti ve çahşmaya başladık." Güneş, verdiği karadan dolayı şimdi çok mutlu. Başta kendisinin de arp çalmayı hiç düşünmcdiğini kabul ediyor. Çevrcsi dc şaşımuş karanna. "Söylediğimde hcrkes arpın ne olduğunu biliyordu da, yakından görmüş kimse yoktu" diyor. Dahası arp çantaya koyup elde taşınabilecek bir alet değil. Akordunun bozulmasıysa başlı başına bir kâbııs, çünkü bütün tellerin akordunu baştan yapmayı gerektiriyor. Bu yüzden arp çalmadığı zamanlarda bile Güneş oda sıcaklığı gibi konulara kafa yoruyor. Uzun süre sadecc yanşmadaki repertuvan çalışmış, "Pek tereddüt yaşamadım ama nasıl hazırlanacağımı düşündüm bir süre" diyor. Hocası da o güne kadar parmaklanna yüklenmemek için şarkılan parça parça öğretiyonnuş, ama yanşmaya katılmalan kesinleşince tüm öğrendiklerini birleştirmek zorunda kalmış. Her şey iyi hoş da kazanılan ödüller birçok sanat dalında olduğu gibi Türkiye'de ideal bir kariycri beraberinde getirmiyor. Ümit Tunak da arp kariycri için Güneş'in mutlaka yurtdışı bağlanrısı olması gerektiğini söylüyor. Yine de şartlann kendi zamanına göre çok daha iyi olduğunu saklamıyor: "Birincilikten sonra artık bütün yarışmalardan davet ahyoruz. Şimdi Türkiye'de de her orkestrada en az iki arpist geçirdim. Reha Erdem yönetmen olmasının dışında konuşulabilecek, her şeyi paylaşabilecek iyi bir arkadaş. Onu kazandım. Sette bir sürü arkadaş edindim. Filmden önce güvenim eksikti, Reha Ağabey ilc onu tamir ettik. Oyunculuk açısından bir şeyler yapıp yapamayacağımdan çok emin değildim. Artık çalışırsam, eğitim alırsam, bu işin üzerine gidersem yapabileceğimi biliyorum. Reha Erdem gibi bir yönetmenle rahat çalıştığım için de mutluyum. İyi yönetmenleri çok yukarıda görüyordum, anlaşabilmek zor sanıyordum, değilmiş. UMARIM ÎYÎ OLURUM - Oyunculukta varmak istediğiniz bir yer varmı? - Aslında oyunculukta varmak diye bir şey yok bence. Her gün daha iyi olmak zorundasın. Oynamak istedığim pek çok yönetmen var tabii. Umarım, bir gün onlarla çalışabilecek kadar iyi olurum. - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde sosyoloji eğrtimi aldınız. - lnsanlan çok merak ediyorum, incelemeyi, anlamaya çalışmayı seviyorum. - Çocukluktan beri sinemaya ilgi duyduğunuz halde, neden sinema ya da ' konservatuvar eğitimi - Hiç düşünmemiştim, ancak şu anda düşünüyorum. Yine de, bence iyi bir oyuncu olmak için de psikoloji, sosyoloji bilmek, insanlan tanımak gerekiyor. Sosyoloji okumak insanı doyuruyor. Benim için, dolu biri olmak her şeyden önemli. - Oyunculuk için iyi bir adım attmız, ancak popüler kültür insanlan çabuk tüketiyor. Böyle bir korkunuz var mı? Ya başka rol teklifi gelmezse? - Yok, sadece iyi oyuncu olamazsam diye korkum var. Beceremezsem üzülürüm. - Peki Kosmos'la yüksek bir yerden giriş yaptmız, bundan sonraki projeler için bir çıtamz var mı? Bu kadar güzel ve önemli bir iş yaptıktan sonra yapacaklanma daha da dikkat etmek zorundayım. Yine de proje iyi olursa, bir yönetmenin ilk fılmi, çok bağımsız bir yapım ya da parasız da olsa bana güzel bir enerji verirlerse oynanm. Ölene kadar oyunculuk yapacağım. - Şu an bir proje var mı? Bir sinema fılmi, iki de dizi için görüşüyorum. Ancak henüz çok kesin bir şey yok. • var. Benim zamanımda müfrcdat bile o kadar sınırhydı ki, tek bir arp vardı, onunda 'si' pedalı bozuktu. Hep sibemol şarkılar çalardık. Akort yapmak için balıkçılardan misina fılan alırdık. 'Avrupa misinalar daha mı iyi ses veriyor' diye dencrdik. Bir gün konservatuvara gittim 'şu si pedalını bir deneyeyim' dedinı. Tabiı kırılacak diye korkuyorm. Derken çalıştı. Bir sevindim, 'si' notasına inmiş olduk böylece." •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear