23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 2010 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Aydınların Çizgisi... Yakın geçmişimizde bir grup aydının rolü büyüktür. Birbirinin ardından öldürülen bu aydınları, -1 Şubat 1979’da katledilen- Abdi İpekçi ile başlatabiliriz. Onun arkasından, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Kurucu Genel Başkanı Muammer Aksoy gelir. Karanlık güçlerin eli kanlı tetikçilerince öldürülen aydınların listesinde Bahriye Üçok’u, Turan Dursun’u, Musa Anter’i, Bedrettin Cömert’i, Doğan Öz’ü, Çetin Emeç’i ve Ahmet Taner Kışlalı’yı anmalı. 17 yıl önce 24 Ocak’ta öldürülen Uğur Mumcu da o listededir. Son günlerde aydınlardan ve halktan gelen ilginin, Uğur’un gönüllerdeki yerinin nasıl köklü olduğunu ve gittikçe büyüdüğünü de gösteriyor. Hakkıdır da... Uğur Mumcu’nun antiemperyalist çizgisini, Kuvayı Milliyeci ruhunu vurgulamalı. Listesini daha da uzatabileceğimiz bu aydınlar, daha aydınlık ve insana daha layık bir Türkiye’nin davasındaydılar. Uğur Mumcu da, çağdaş yurtseverliği antikapitalizmden, giderek sosyalizmden ayrı düşünmeyen bir devrimciydi. O da, ötekiler de, Türkiye’ye böyle köklü bir açıdan baktıkları için, öldürüldüler... Bu aydınlara bileylenen hınç, 27 Mayıs Devrimi’nin arkasından, daha çok da 12 Eylül’e doğru, Türkçü-İslamcı bir çizgi üstünde toplanıyordu. O çizgide yer alan hemen bütün ideolojik renkler, çok geçmeden belli oldu. Turgut Özal ideolojisi, 12 Eylül’ün hemen arkasından, iktidarını kurdu; ve bugün de hayranları çoktur. Refah Partisi’nin ardından yeni bir parti hüviyeti içinde istediğini yapan AKP’çiler, kapitalizmin yürüyüşünde yaşanan büyük bunalıma bakıp işlerin kolay olmayacağını görüyor iseler de, sorumsuz bir yürüyüş içindeler. Bunun sonu, demokrasiye varmaz görünüyor. Orduya düşman bir bakış ne getirir? Ya da böyle bir düşmanlığı şiar edinmiş çevrelerle alışveriş bir çıkmaza götürmez mi? İşçi sınıfına düşmanlık da demokraside var mı? Öte yandan, Türk dış politikası, baştan beri dostluk içinde kuruldu ve sürdürüldü. Dış politikamızda “Türk-Arap muhabbeti”ni başa almak neden? Olan bitene bakıp, Türkiye’nin, Yahudilik düşmanlığına itildiği bir politikanın içine düştüğü, böyle bir eğilim içine batmakta olduğunu söyleyen yazıların yayımlandığını görüyoruz Batı dünyasında. Bundan daha kirleten bir politika yoktur... Prof. Erol Manisalı’nın birkaç gün önce gazetemizde (25 Ocak) yayımlanan “Kutuplaşma ve Kavga mı? Uzlaşma ve Bütünleşme mi?” adlı yazısında şöyle diyordu: “Siyaset, iktisat, kültür ve güvenlik faktörleri arasında bir bütünleşme vardır. Kültür politikası, ülkenin siyasetini olumlu etkileyecek şekilde yürütülür. Bu dört faktör birbirleri üzerinde ayrıştırıcı değil, bütünleştirici bir etki yapar.” Ve ekliyordu: “Türkiye’de herkes bu gerçekleri görmek zorundadır. Kutuplaşma ve ayrışmaların kimseye bir yararı olmayacaktır, en azından ülke içinde çatışan ve kutuplaşan yerli taraflar açısından...” TEKEL işçilerinin eylemine bir de bu açıdan bakmak gerekmiyor mu? “Taraf gazetesinin tarafı, asker karşıtı, bence haksız sert tutumuyla, net olarak bellidir” diye başlayan Rahmi Turan’ın 24 Ocak 2010 günlü Hürriyet’teki şu yargısına varmamak da mümkün mü? “Tüm bunlar akıl alacak olaylar mı? Deli bile (eğer zırdeli değilse) ibadet ettiği mübarek camiyi bombalamaz, kendi uçağını vurup düşürmez, kendi insanlarını öldürmez. İddiaların, askeri karalamak isteyen birtakım ruh hastalarının senaryosu olması daha kuvvetli ihtimal!” TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com Türk Hizbullahı 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’da yapılan operasyonun ardından çöküntüye uğrayınca radikal dinciliğin de yeraltına çekileceği sanıldı. Sessizlik yalnızca üç yıl sürdü ve ortaya çıkan yeni güç, Hizbullah’a bile rahmet okutacak nitelikteydi! Nurcu Hizbullahçılığın yerini Arap Selefiliği’nin El Kaidesi almıştı!.. Peki, Türkiye’de Kürtleşen Bin Ladincilik nihai hedefi uğruna neler yapıyor?.. İslamın en bağnaz kurallarını içeren Selefiliği fikri düzeyde yaymaya çalışan küçük gruplar Türkiye’de şiddete yönelmediği için, onun devamı olan Suudi rejiminin resmi mezhebi Vehhabiliğin uzantıları terör örgütü sayılmıyordu! Bu yüzden güvenlik güçleri 2003 yılına kadar bu tür yapılanmaların üzerine gitmiyor, yakalanan gruplar ise “terör örgütü olmadığı iddiasıyla” savcılıklarca serbest bırakılıyordu. Ancak 2000 yılı öncesinde Selefi örgütlenmeleri nedeniyle gözaltına alınan bazı dincilerin İstanbul’da, 15- 20 Kasım 2003’teki 4 intihar saldırısında 60’tan fazla kişinin öldürüldüğü eylemlere katıldığı anlaşılınca gafletin boyutları da ortaya çıkmıştı... Çünkü zanlıların El Kaideci olduğu ancak bombalı saldırıların ardından saptanabilmişti!.. Şaşırtıcı bir şey daha vardı... El Kaide İstanbul’u kan gölüne çevirirken ramazan ayıydı ve iktidarda Milli Görüşçülerin uzantısı AKP vardı! İşte o dönemde Türk güvenlik güçleri, katliam için aylar boyunca hazırlık yapan, rahat iletişim için cep telefonu bayileri açan, bomba üretimi için deterjan şirketi kuran, camileri eylem üssü olarak kullanan grupları ne ilginçtir ki fark edememişti!.. Eylem kardeşliği!.. El Kaide’nin İstanbul saldırılarında 600’den fazla insan da yaralanmıştı. Güvenlik güçleri beş gün arayla yapılan ikiz saldırıların ardından Usame bin Ladin yanlısı 300 kişiyi sorgudan geçirdi. Ancak ABD’deki 11 Eylül saldırıları kadar organize olan bu eylemlerin son değil, El Kaide açısından bir başlangıç olduğu ileriki tarihlerde ortaya çıkacaktı! Örgüt, daha sonraları Kartal’daki Mason locasını basmış, İstanbul’daki NATO toplantısı için eylem hazırlığı yapmış, bu da yetmemiş ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’na saldırarak üç polisi şehit etmiş, Gaziantep’te ise güvenlik güçleriyle 15 saat boyunca çatışabilmişti! Tüm bunlar şu gerçeği ortaya koyuyordu: El Kaide Türkiye’de eylem yaptıkça büyüyor ve yeni hücreler oluşturuyordu!.. Örgütün bu denli büyümesinin en büyük nedeni şüphesiz El Kaide’nin dünya genelinde radikal dinciler için bir çekim merkezi olmasıydı! Türkiye’de de altyapı uygundu ve 17 Ocak 2000’den itibaren çöküşe geçen Türk Hizbullahı’nın dağınık da olsa büyük bir eylem potansiyeli vardı! Nitekim iki örgüt arasındaki işbirliği de 15-20 Kasım saldırılarını yapanların Bingöl Hizbullahı’yla ilişkisinin saptanmasıyla ortaya çıkmıştı!.. AKP iktidarı dinci bir örgütün 2003’teki saldırılarının şaşkınlığını yaşamıştı. Ülkeyi muhafazakâr, üstelik sonraları “laiklik karşıtlarının odağı” ilan edilecek bir parti yönetiyordu ama İstanbul’u kan gölüne çevirenler de dincilerdi!.. İktidar bu acının ve belki de gafletin yinelenmemesi için son dönemde ipi sıkı tutmaya çalıştı! El Kaide’ye yönelik olarak son 6 yılda 50’den fazla operasyon yapıldı. 30 kadar hücre çökertildi ve 500’den fazla örgüt üyesi de deşifre edildi. Aslında El Kaide’nin kıskaca alınmasının ardında başka beklentiler de vardı. Özellikle ABD Başkonsolosluğu’nu basan militanların “Ergenekon’la ilişki”leri olduğu saçmalığı gerici basın tarafından sıklıkla gündeme getirilince, iktidar örgüte yönelik operasyonları bu kuşkular üzerinde de şekillendirdi! Acaba bir ilişki saptanabilir ve bu şekilde “Dinciler adam öldürmez” şeklindeki savunmanın temelleri de güçlendirilebilir miydi?.. İlginç ve çarpık ilişkiler!.. Ancak son bir hafta içinde 22 kentte yapılan ve 160 kişinin gözaltına alındığı operasyonlarda, ortaya hükümet ve destekçilerini şaşırtan ve belki de hayal kırıklığına uğratan sonuçlar da çıktı! Operasyonda, AKP iktidarının bürokratları ve hükümete canla başla destek veren Vakit gazetesinin El Kaide ile yakınlığı da deşifre oldu! Van’da gözaltına alınanlar arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğretim görevlisi M. E. Y. de vardı! Örgütün Urfa sorumlusu olduğu iddiasıyla il sağlık müdürü yardımcısı Reşit Büyükfırat gözaltına alındı! Üstelik Urfa’daki imam ve öğretmenlerden destek aldığı öne sürülen Büyükfırat’ın ağabeyi de ne ilginçtir ki, Adana Milli Eğitim müdürüydü!.. Laiklik ve Atatürk düşmanlığıyla ünlü, Cumhuriyet aydınlarını hedef göstermekle görevli Vakit denilen psikolojik harb unsuruna gelince... Türk Hizbullahı’nın kanlı eylemlerini yıllar boyu görmezlikten gelen, üstelik Tarsus’taki öğretmen cinayetlerini “namus meselesi” kılıfı giydirerek örtbas etmeye çalışan Vakit’in “eski” (!) yazarı Mustafa Kaplan’ın Türkiye’deki El Kaide hücresinin “fikir babası” olduğunun ortaya çıkması kimseyi şaşırtmadı!.. Kaplan’ın oğlunun 10 Ocak’ta Güngören’de uyuşturucu maddeyle yakalanması ise gizemli ilişkilerin farklı bir boyutuydu!.. Peki, Türk El Kaidesi örgütlenmek ve büyümek için neler yapıyordu?.. Güvenlik yetkilileri bu soruya operasyonların ardından şu yanıtları vermişti: El Kaide Turka, haberleşmek için Twitter ve Facebook’un da aralarında bulunduğu sosyal iletişim sitelerini kullanıyor! Cami ve Kuran kurslarına gitmeyen militanlar “medrese” adını verdikleri ibadet ve eğitim merkezlerinde Selefiliği yaymayı amaçlıyor. Geçmişte kuyumcu soygunu gerçekleştiren örgüt, mali sıkıntıları aşmak için banka ve para nakil araçlarını soymaya ve eylemlerde kullanılmak üzere silah sayısını arttırmaya çalışıyor!.. İstanbul’da liderliğini emekli imam Mehmet Doğan’ın, Kocaeli’de Yasin Dinçay’ın, Gaziantep’te ise Vedat Atlı’nın yaptığı üç yeni El Kaide grubu bir yandan polis merkezlerine saldırmayı planlarken diğer yandan Afganistan’daki kamplara militan sevk ediyor. Son operasyonda “randevu- evlerine kadın temin ettikleri tespit edilen 2 kişi ile 2 eşcinsel”in yakalanması örgüt içindeki çarpık yapılanmayı da dışavuruyor! 22 kentteki son operasyonlar şu gerçeği de gösteriyor: Suudi Arap’ı Bin Ladin’in örgütü Türkiye’de artık Kürt kökenliler arasında yapılanıyor ve Kürt örgütü Hizbullah’ın tahtına oturmaya çalışıyor!.. El Kaide nihai hedefine giderken her türlü yöntemi de mubah sayıyor!.. Kürtleşen Ladincilik ve El Kaide’nin Mubah Yolları!.. İddianamenin bir örneği incelenmek üzere askeri savcõlõğa gönderilirken Levent Bektaş suçlamalarõ reddetti Askerisavcõlõkinceleyecekİstanbul Haber Servisi - Erge- nekon soruşturmasõ kapsamõnda Poyrazköy’de ele geçirilen mü- himmata ilişkin hazõrlanan iddia- name ve ek klasörleri, Ankara’da- ki “askeri savcılık” tarafõndan in- celenecek. Askeri savcõlõk, Poyrazköy’deki kazõlarõn ardõndan 2’si emekli, 17 denizci asker hakkõnda açõlan da- vanõn iddianamesini, İstanbul 12. Ağõr Ceza Mahkemesi’nden istedi. Mahkemeye dün faks gönderen as- keri savcõlõk, iddianame ile iddia- namenin 24 klasörden oluşan ekle- rini, yürütülen bir soruşturma kap- samõnda incelenmek üzere talep etti. Mahkeme, bu talep üzerine iddianamenin bir örneğini gönder- di. Ek klasörlerin ise önümüzdeki günlerde gönderileceği belirtildi. ‘Hukuka aykırı elde edildi’ İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõ- ğõ’nca hazõrlanan 300 sayfalõk id- dianamede geniş yer tutan, Agos ga- zetesi ve gayrimüslim vatandaşlarõ hedef alan “Kafes Eylem Pla- nı”nõn, emekli deniz binbaşõ Levent Bektaş’õn işyerinde yapõlan ara- mada ele geçirilen 3 No’lu DVD’de gizlenmiş halde bulunduğu ve nor- mal bilgisayar programlarõ ile gö- rülmesinin imkânsõz olduğu ileri sü- rüldü. Sanõk Levent Bektaş ise id- dianamede yer alan emniyet ve savcõlõk ifadelerinde, işyerinde bu- lunan CD ve DVD ile bilgisayarla- rõn imajlarõnõn hemen orada kendi- sine verilmediğini kaydetti. Bektaş, bu nedenle işyerinde ele geçen 3 No’lu DVD’de yer alan belgelere ilişkin sorulan sorulara “delillerin hukuka aykırı olarak elde edildi- ği” düşüncesiyle cevap vermek is- temediğini belirtti. Bektaş, belge- lerin altõndaki imzasõyla ilgili bilir- kişi incelemesine ilişkin ekspertiz ra- poruna ilişkin de aynõ gerekçeyle yorum yapmadõ. Görev döneminde ve emekli ol- duktan sonra “Kafes Eylem Pla- nı”nõ duymadõğõnõ, suçsuz oldu- ğunu ifade eden Bektaş, ikinci da- vanõn sanõklarõndan Levent Gök- taş’õ Güneydoğu’da kahramanlõk yapmõş başarõlõ bir komutan olarak tanõdõğõnõ ve görüştüklerini anlattõ. Göktaş’õn Ergenekon bağlantõsõnõ bilmediğini söyleyen Bektaş, İstek Vakfõ’nõn arazisinde bulunan mü- himmatla hiçbir bilgi ve ilgisinin bu- lunmadõğõnõ ifade etti. Keçilik mev- kisinin askeri eğitim alanõ olarak kullanõldõğõnõ, girişin asker kontro- lünde olduğunu söyleyen Bektaş, “Suçla ilgim yok. Mühimmatın bulunduğunu televizyondan ha- berleri dinlerken öğrendim. SAT’ta hâlâ görevli olanlarla ola- yın aslını öğrenmek için konuş- tum. Kaçabilecek durumda idim ama ilgim olmadığı için kaçma- dım” dedi. Bektaş, 2007 yõlõnda kendi isteği ile TSK’den ayrõldõğõ- nõ, Flash Nakil Vasõtalarõ Şirketi’nin hissedarõ ve genel müdürü olarak ça- lõşmaya başladõğõnõ, “Sarıkız”, “Ayışığı”, “Yakamoz” ve “Eldi- ven” kod adlõ darbe planlarõ hak- kõnda herhangi bir bilgisinin ol- madõğõnõ da ifade etti. İstanbul 12. Ağõr Ceza Mahkemesi’ne dün faks gönderen askeri savcõlõk, iddianame ile 24 klasörden oluşan eklerini, yürütülen bir soruşturma kapsamõnda incelenmek üzere talep etti. Mahkeme, bu talep üzerine iddianamenin bir örneğini gönderdi. İstanbul Haber Servisi - “Balyoz Darbe Planı”na ilişkin iddialar kapsamõnda “tutukla- nacak gazeteciler” listesinde yer aldõğõ ileri sürülen gazeteciler, Beşiktaş’taki Ağõr Ceza Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulundular. Gazeteciler adõna açõklama yapan Nazlı Ilıcak, “Balyoz Harekât Planı’nı hazırlayanlar TCK’nin 309, 311 ve 312. maddelerini ihlal etmişlerdir. TBMM’yi, hükümeti ortadan kaldırmaya veya engellemeye teşebbüs suçu- nu işlemişler, bu arada 37 gazetecinin de tu- tuklanacağını belirtmişlerdir. Darbe suçun- dan etkilenecek gazeteciler olarak biz suç duyurusunu yapıyoruz” dedi. Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen basõn toplantõsõnda konuşan Nazlõ Ilõcak, Türkiye’nin uzun yõllardan beri askeri darbelere maruz kalan bir ülke olduğunu belir- terek “27 Mayıs 1960’ta başlayan süreç, 50 sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ sona er- medi. 21’inci asra adım attığımız yıllarda da askerin yoğun bir şekilde siyasete müdaha- lesinden kurtulamadığımız peş peşe ortaya çıkan belgelerden anlaşılıyor” diye konuştu. Taraf gazetesinin 20 Ocak 2010 tarihinden iti- baren konuyla ilgili haberler yayõmlanmaya başladõğõnõ belirten Ilõcak, “Harp oyunu” ha- zõrlõklarõnõn ardõna gizlenen ayrõntõlõ bir darbe planõnõn söz konusu olduğunun görüldüğünü savunarak Harp oyununda bir iktidarõn devril- mesi, yeni bir hükümetin kurulmasõ, çeşitli bü- rokratlarõn görevden alõnmasõnõn yeri olmaya- cağõnõ ifade etti. Parlamentonun darbe eğilimlerinin önünü kesecek ve darbecilerin etkin bir şekilde yargõ- lanmasõnõ sağlayacak adõmlar atabileceğini be- lirten Ilõcak, özetle şunlarõ söyledi: “Her mü- dahale bir fiili durumdur. Yasal bir temeli yoktur. Meclis’e bir çağrıda bulunmak isti- yoruz. Meclis’in bir araştırma komisyonu kurup gelişmelere vakit geçirmeden el koy- masının doğru olacağını düşünmekteyiz.” Basõn toplantõsõna Mehmet Altan, Abdur- rahman Dilipak, Cengiz Çandar, Ekrem Dumanlı, Hasan Celal Güzel, Ali Bayramoğ- lu, Sadık Albayrak, Etyen Mahçupyan’õn da aralarõnda bulunduğu 26 gazeteci katõldõ. Gazetecilerden suç duyurusu Emeklilerden protesto Türkiye Devrimci İşçi Sendikala- rı Konfederasyonu’na (DİSK) bağ- lı Emekli-Sen, emeklilere yapılan zam oranlarını Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda protesto etti. Grup adına yapılan açıklamada, “Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan’ın, yüzde 75’i açlık sınırı altında maaş alan emeklilere verilen zammı açıklarken ‘emeklileri ezdirmedik’ demesi, Başbakan’ın ülke gerçekle- rini bilmediğini ya da çarpıttığını ortaya koyuyor” denildi. “Sadaka değil, onurlu ve insanca bir yaşam istiyoruz” yazılı pankart açan emekliler, “Savaşa değil, eğitime bütçe” dövizleri taşıyarak “Emek- li-Sen kapatılamaz”, “İşçilerin bir- liği sermayeyi yenecek” sloganları attı. (EMRE CİHAN TURGUT) ‘BALYOZ DARBE PLANI’ KOVANLAR KORUCULARIN DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Batman’õn Sason ilçe- sinde uzman çavuş Serkan İpek’in şehit olduğu, bir uzman çavuşun da yaralandõğõ olayla il- gili savcõlõk tarafõndan başlatõlan soruşturmada kriminal rapor ta- mamlandõ. Rapora göre olay ye- rinden toplanan kovanlarõn koru- cularõn silahlarõna ait olduğu be- lirlendi. Raporda, mermi çekir- dekleri bulunamadõğõ için kurşu- nun hangi silahtan atõldõğõnõn saptanamadõğõna dikkat çekildi. KOVUŞTURMA YOK ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Ankara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ, Sincan 1. Ağõr Ceza Mahkemesi’nin, Telekomüni- kasyon İletişim Başkanlõğõ’nda (TİB) yapõlan ikinci inceleme sõ- rasõnda engellemede bulunuldu- ğu iddiasõyla yaptõğõ suç duyuru- su üzerine yürüttüğü soruştur- mayõ tamamladõ. Başsavcõlõk, TİB Başkanõ Fethi Şimşek, Tek- nik Daire Başkanõ ve MİT tem- silcisi hakkõnda kovuşturmaya yer olmadõğõna karar verdi. AİHM’nin 2009 yılı karnesi STRASBOURG (AA) - Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’ne (AİHM) 2009 yõlõn- da 10 bin 146 başvuruyla en fazla şikâyet Rusya’dan geldi. Rusya’yõ 5 bin 260 başvu- ru ile Romanya, 4 bin 986 başvuru ile Po- lonya, 4 bin 693 başvuru ile Ukrayna, 4 bin 474 başvuru ile Türkiye izliyor. AİHM’ye 2008 yõlõnda Türkiye’den 3 bin 706 başvuru gelmişti. AİHM’nin 1959 ile 2009 yõllarõ arasõnda verdiği toplam mahkûmiyet karar- larõnda da Türkiye ilk sõrada bulunurken İtalya 2, Rusya 3. sõraya yerleşti. Tersanede patlama: 2 yaralı İstanbul Haber Servisi - Tuzla’daki Se- def Tersanesi’nde Kuveyt bandõralõ bir ge- minin kazan dairesinde kaynak yapõlõrken gaz sõkõşmasõ sonucu patlama meydana gel- di. Patlamada Mehmet Emin Odacõ’nõn (46) yüzü ve ellerinde hafif yanõklar oluştu. O sõ- rada kazan dairesinin üst katõnda elektrik kablolarõnõ toplayan Orhan Kutluca (30) ise patlamanõn etkisiyle sol kolundan yaralandõ. Kartal Eğitim ve Araştõrma Hastanesi’ne kaldõrõlarak tedaviye alõnan işçilerin hayati tehlikesinin bulunmadõğõ bildirildi. Silah zoruyla tecavüz ÇORUM (Cumhuriyet) - Evli ve 2 ço- cuk babasõ Serkan C. (26), Mahire K. (16) adlõ genç kõzõ tekstil atölyesinden iş çõkõşõ si- lah zoru ile bir araca bindirerek kaçõrdõ ve tecavüz etti. Serkan C, Mahire K’yi daha sonra Çorum’un Osmancõk ilçesine götürdü. Aile kõzlarõnõn eve gelmemesi üzerine poli- se suç duyurusunda bulunurken polis Mahire K. ve Serkan C’yi Osmancõk’ta yakaladõ. Mahire K. ifadesinde Serkan C’nin kendisini silah zoru ile kaçõrdõğõnõ ve tecavüz ettiğini belirtti. Serkan C, tutuklanõrken Mahire K. ise ailesine teslim edildi. 18 can gitti, tek şikâyetçi yok KONYA (Cumhuriyet) - Konya’da Sü- leymancõlara ait olduğu belirtilen kaçak yur- dun çökmesiyle 18 kişinin öldüğü olayõn 2. duruşmasõ Konya 2. Ağõr Ceza Mahkeme- si’nde yapõldõ. Olayda çocuklarõnõ kaybeden Hasan Yazõcõ, Hasan Doğru, Hasan Toz, Ali Baki Tuyan ve İbrahim Semerci de şüpheliler- den şikâyetçi olmadõklarõnõ bildirdi. Mahkeme heyeti, bazõ müştekilerin talimatla ifadelerinin alõnmasõna ve dinlenmeyen sanõklarõn dinlen- mesine karar vererek duruşmayõ erteledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear