23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Aliağa’dan... Bu yazıyı Aliağa’da beni İzmir’e, havalimanına götürecek aracı beklerken yazıyorum. Bir yaz otelinin giriş katındaki genişçe salonundayım. Benden ve bir danışma görevlisinden başka kimse yok görünen. Çevre yemyeşil. Çam ağaçlarıyla onların arasına sıkışmış koca gövdeli bir palmiyenin arkasında deniz var; el sokacak kadar yakın, fakat görünmüyor. Bir yandan yazarken bir yandan da çayımı içiyorum. Saat 9.30. Oldukça geç yattım dün gece. Aliağalı dostlarla bir balık lokantasında yemek yiyip rakı içtik, söyleştik. Yorgun geçen bir günün akşamıydı, fakat dost sıcaklığı insanın yorgunluğunu alıveriyor üzerinden. Sevgili okurlar, siz bu yazıyı yarın okuyacaksınız. Yarın 24 Ocak, acılı günlerimizden biri. Sevgili Uğur Mumcu’yu 17 yıl önce 24 Ocak günü yitirmiştik. Aliağa’ya geliş nedenim de bu yıldönümüydü. Aliağa Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği ortaklaşa bir anma toplantısı düzenlemişler, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı’yı, arkadaşımız Işık Kansu’yu ve beni konuşmacı olarak çağırmışlar. Halk Eğitim Merkezi’nin geniş salonunda oldukça kalabalık bir izleyici topluluğu önünde Uğur Mumcu’yu çeşitli yönlerinden anlattık, birbirimizi bütünleyen konuşmalar yaptık. Uğur Mumcu’nun antiemperyalist çizgisini, kuvayı milliyeci ruhunu vurguladık. Ben özellikle antiemperyalist savaşımın antikapitalist savaşımdan ayrı düşünülemeyeceğinin üzerinde durdum. 21. yüzyılın küresel emperyalizminin küresel kapitalizmden kaynaklanan bir olgu olduğunu, küresel kapitalizm yenilmeden emperyalizmin de yenilemeyeceğini açıklamaya çalıştım. Uğur Mumcu da çağdaş yurtseverliği antikapitalizmden, dolayısıyla sosyalizmden ayrı düşünmeyen bir devrimciydi. Uğur Mumcu’yu anarken karanlık güçlerin eli kanlı tetikçileri tarafından yaşamlarına son verilen Bahriye Üçok’u, Abdi İpekçi’yi, Musa Anter’i, Turan Dursun’u, Bedrettin Cömert’i, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Doğan Öz’ü, Çetin Emeç’i ve tüm yitirdiklerimizi de andık. Onlar daha güzel, daha aydınlık, insana daha layık bir Türkiye’nin savunucularıydılar. Böyle bir Türkiye’ye giden yolu açma savaşımı verdikleri için öldürüldüler. Çoğunun katili yakalanmadı. 17.547 faili meçhul cinayetin katilleri gibi onların katilleri de, o katillerin iplerini ellerinde tutanlar da cezasız kaldılar. Aliağa’dan İstanbul’a, Türkiye’ye ilişkin umutlarım canlanarak döneceğim. Doğal ki, bir de dönsem bile evime kavuşabilecek miyim, sorusu var kafamda. Televizyonlar İstanbul’a karın bastırdığını, yolların kapandığını bildiriyorlar. Neyse, pek de dert etmiyorum. En kapalı yollarda bile “menzile varabilmek” için bir kapı bulunur mutlaka. Bakacağız. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Mumcu ve ‘İnönü Evi’... Bugün Uğur Mumcu’yu anõ- yoruz.. Hemen tüm etkinlikler- de denecek ki “ne kadar hak- lı çıktı”… Onun sadece siyaseti değil, “cumhuriyet kültü- rü”müzdeki yozlaşmayõ sor- gularken de “haklı çıktı”ğõ; hele şu “irticacı”larõn öncelik- le “cumhuriyete duyarsızlık- lar”dan yararlandõklarõ anõm- sanacak mõdõr? O kadar ki 12 Eylül’cülerin sözde “Atatürk- çü”lüğü eleştirilirken bile, ay- nõ faşizmin yağma yasalarõndan “Atatürk rozeti”yle yararla- nanlara tek söz söylen(e)mi- yor. Nadir Nadi ünlü kitabõnda acaba neden “Ben Atatürkçü değilim” dedi? Yanõtõnõ, Sevgili Sami Karaören, kitabõn tanõtõm yazõsõnda şöyle özetlemişti: “Nadir Nadi, aydın olması gereken kişilerin de bu çı- karcıların yanında yer aldık- larını görünce 65’lerde ‘Ben Atatürkçü değilim’ demekten kendini alamamıştı. Bu sözleri acı bir haykırıştır.” (Çağdaş Yayõnlar-1996) Uğur Mumcu da aynõ uyarõ- lardan çekinmez, gericiliğin ek- meğine yağ süren sözüm ona “çağdaş”larõ eleştirmekten de asla gocunmazdõ.. Tõpkõ Çan- kaya’daki “Pembe Köşk”ün bahçesine 70’lerdeki “rant apartmanları”nõ dikenlere yaz- dõğõ gibi.. “İsmet Paşa’nın Pembe Köşkü’ne mirasçıların apartmanlar kondurmalarına çok öfkeleniyoruz; ama ‘İptal edin İnönü’nün vasiyetini, sok- mayõn damadõ Köşk’e’ diyebi- liyor muyuz?” (Cumhuriyet- “Uyan Gazi Kemal”- 25 Nisan 1981) Pembe Köşk’e imar darbesi, Anõtlar Kurulu’nun “koruma” kararõna rağmen, Sedat Hakkı Eldem, Feridun Akozan gibi ünlü hocalarõn “imara açılabi- lir” raporuna dayanõlarak, Ba- yõndõrlõk Bakanlõğõ’nõn şu ya- zõsõyla indirilmişti: “Planlama açısından sakınca yoktur”! (7 Ekim 1976) “Sakıncalı Piyade”miz de İnönü’nün 48 yõl yaşadõğõ bah- çeye dikilen “satılık lüks dai- re”ler için bakõn ne yazmõştõ: “Orası öyle büyük bir mahalle olacak ki, yollarına da ad bul- mak gerekecek. En iyisi bu yollara mirasçılarının adları- nı vermek...” Ulusal miras İnönü’nün İstanbul’daki “Maçka Evi”nin de “torun”lar tarafõndan benzer amaçla “yı- kılmak” istendiğini okuyunca düşündüm: “Ulusal mirasımızın vârisleri sadece aileleri olabi- lir mi?” Haber şöyle: “İnönü’nün to- runları Hayri ve Eren İnö- nü’nün ‘Eski eser notu kaldõrõl- sõn istemi’nin, İstanbul Bü- yükşehir Belediye Meclisi’nde kabul edilmesiyle 2 katlı evin yerine 4 katlı bina yapılabile- cek.” (Cumhuriyet-06 Ocak 2010) Torunlar isteseler bile, evin ar- sasõnõn vaktiyle “aynı belediye meclisi” tarafõndan İnönü’ye “İstanbul’un hemşerisi” ol- masõ için armağan edildiği nasõl unutulur? Meclis’in CHP’li üye- leri buna nasõl izin verirler? Mi- mar Kadir Topbaş, binayõ 1940’ta yapan mimar Rüknettin Güney’in telif hakkõna nasõl saygõ duymaz? Koruma Kurulu, evin tarihsel sahibinin anõlarõnõ taşõyan bina- nõn “cumhuriyet mi- rası” olduğunu nasõl gözetmez? Yalçın Bayer yakõn geçmişte bir “mek- tuplaşma”yõ yayõmla- mõştõ. Av. Salih Nuri Tüzel, eski CHP Milletvekili ve “torun”lardan Gülsün Bil- gehan’a şunu yazmõş; “Büyük- babanızın Maçka’daki evinde ‘kiralõk’ tabelasını görünce sa- baha kadar uyumadım. Sahi- bi Anıtkabir’de yatan bir ev ancak müze olur; lütfen buna mani olun, dedenizin hatırası- na sahip çıkın hanımefendi...” İnönü Vakfõ Başkan Yardõm- cõsõ Bilgehan’õn yanõtõ ise şöyle: “İsmet Paşa’nın doğduğu İz- mir’deki evi, Heybeliada’daki köşkü ve Ankara’daki Pembe Köşk’ü müze olarak koruya- biliyoruz. Ne yazık ki daha fazlasını yapmaya gücümüz yetmiyor.” (Hürriyet-15 Ara- lõk 2007) Asõl “hazin” olan da bu değil mi? “Aile”nin elbette “gücü” ol- mayabilir; hatta gerekmez de… ama “devlet” varsa, devletin kurucusu İnönü’nün kaçõncõ evi olursa olsun “korunur”... Maç- ka’da rant hõrsõna kapõlan; buna onay veren ve göz yuman kafa- lar, “türbansız” bile olsalar, Nadir Nadi’nin acõ haykõrõşõna neden olanlardan farksõzdõrlar. Dua etsinler ki Uğur Mumcu bunu duyamõyor; kim bilir neler yazardõ.. Işõklar içinde yatsõn... 24 OCAK 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Bülent Arınç’tan yemek siparişi: Fırında krokili kozmik patates! Balyoz Hilmi Kayıhan: “Anayasa Mahkemesi’nce tescillenmiş bir tek balyoz olayı var; o da AKP’nin laik cumhuriyetin başına vurduğu balyoz!” Lale! Şefik Alan: ”Harp oyunu seminerinin ne olduğunu anlamadan darbe planı diye savcılığa koşanlara ne denir? ‘Lale’ Mansur denir!” Kalpazan Tarık Emre: “Recep, ‘Karşılıksız para basmak hırsızlıktır’ demiş. Peki, Akbil yolsuzluğu yapmak kalpazanlık değil mi!” YağmurDeniz Ahmet’in babası sefil bir darbeciyken! LAFI ağzımdan aldın diye bir söz vardır. Bizimkisi de o hesap oldu; Necati Doğru önce davranıp lafı kalemimizden kaptı. Büyük dönek Çetin Altan geçen gün Milliyet’teki köşesinden büyük oğlu dönek Ahmet Altan’ı Taraf gazetesinde yaptığı yayınlar nedeniyle kutluyor, “Yanaklarından öpüyorum Ahmet’im” diyordu. Necati Doğru’ya Çetin Altan’ın yine Milliyet gazetesinde yayımlanan 28 Mayıs 1960 tarihli makalesini “Senin genlerinin tarihi işte bu” diyerek Ahmet’e anımsatmak kaldı: “Silahlı Kuvvetlerimizin Büyük Ata’nın yıllardır arkasından akseden manevi direktifi ile yaptığı bu hareket (Yönetime el koyarak Demokrat Parti’yi iktidardan indirmek), demokrasimizin en sağlam teminatı olarak tarihimize geçecek ve hürriyetlerden kendi sefil benlikleri için faydalanmak isteyen gafillere her zaman için unutulmaz bir ders olacaktır.” Necati Doğru’nun çağrısına biz de katılıyoruz: Yavrum Ahmet! Taraf gazetesinin birinci sayfasından “Benim babam da darbe şakşaklığı yapmıştır. İşte 28 Mayıs 1960’ta yazdığı yazı. Bu yazıyı yazan sefili babalıktan reddediyorum” diye yaz da ne kadar demokratsın bir görelim! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” BUGÜN uğursuz bir gün. 17 yıl önce bugün öldürüldü yazarımız Uğur Mumcu. Katilleri aramızda yaşıyor. Eğer Uğur Mumcu öldürülmeseydi bugün yine aramızda olmayacaktı; Ergenekon dalgasından Silivri Toplama Kampı’nda olacaktı! Bugünler karanlık günler. Uğur Mumcu’dan iki yıl önceki 31 Ocak’ta Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu genel başkanı ve yazarımız Muammer Aksoy öldürüldü. Muammer Aksoy’un da katilleri aramızda dolaşıyor. Eğer Muammer Aksoy öldürülmeseydi bugün Silivri Toplama Kampı’nda olacaktı! Bugünler kasvetli günler. 1 Şubat 1979’da Milliyet gazetesi başyazarı Abdi İpekçi öldürüldü. İpekçi’nin öldürülmesi üzerine Ercüment Karacan, babasından kalan Milliyet’i Aydın Doğan’a sattı; Babıâli’den çekildi. Bugünler kanlı günler. 20 yıl önce 7 Mart’ta Hürriyet’in yöneticisi Çetin Emeç öldürüldü. Katilleri yakalanmadı. Emeç öldürülünce Erol Simavi, babasından kalan Hürriyet’i Aydın Doğan’a sattı, Babıâli’den çekildi. Bugünler medyayı iktidara bağlama günleri. Ne acı rastlantıdır ki İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın cezaevinden tahliye edildiği bugünlerde Aydın Doğan da “medya işi”ni profesyonel yöneticilere devrederek artık olmayan Babıâli’den çekildi ve Milliyet gazetesini de sattı, satıyor. Son günlerdeki manşetlerinden anlaşıldığı kadarıyla Milliyet’i ve yanında “bonus” olarak verilen Vatan gazetesini, Amerika’daki sümüklünün adamlarından biri satın aldı, alıyor. Bugünler savaş günleri! Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik asimetrik psikolojik savaşın bütün şiddetiyle sürdüğü ve yatak odasına kadar girilip sözde darbe planları aranan Genelkurmay Başkanlığı’nın ise çaresiz bir savunma görüntüsü verdiği günler! Bugünler sivil darbe günleri. Hukuk tanımazlığın alıp başını gittiği ve Anayasa değişikliği bahanesiyle yargıyı tümüylele geçirme planlarının yapıldığı günler. Bugünler ihanet ve gaflet günleri. Belge diye yutturulmaya çalışılan kâğıt parçaları ile senaryolar üzerinden sahte demokratların şerefsizce, şaşkın demokratların aptalca ahkâm kesip cumhuriyeti yıkmak için elinden geleni yaptığı günler. Bugünler, hesabının mutlaka sorulacağı günler! Bugünler SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Güney Amerika’da küçük mili- tan gruplarla devrim yap- ma anlayõşõ- na verilen ad. 2/ Yazar... Argoda gizli yere verilen ad. 3/ Put... Bir kadeh iç- ki. 4/ Çok anlayõş- lõ ve sezgili kim- se... Eski dilde su. 5/ Kõsa ve kestir- me yol... Kasta- monu’nun bir il- çesi. 6/ Mezopo- tamya’da kurul- muş en büyük si- telerden biri... İz- mir’in bir ilçesi. 7/ Letonya’nõn para birimi... Mõzrak, süngü gi- bi şeylerin sivri ucu. 8/ Bunama, bunaklõk... Yu- nan abecesinde bir harf. 9/ Şarkõyõ güzelleştir- mek için yapõlan süslemelere verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kõrmõzõ çuhadan yapõlan, silindir biçimli baş- lõk... Çarlõk Rusyasõ’nda zengin köylülere ve- rilen ad. 2/ Serbest meslek adamlarõnõ içinde top- layan resmi birlik... Yunan mitolojisinde güzel sanatlarõn dokuz perisinden biri. 3/ Çok anlamlõ bir sözcüğü her seferinde başka bir anlamõnõ ön- görerek birkaç yerde kullanma... İnce ve uzun metal şerit. 4/ Eğlenceli, hafif konulu, içinde bes- tesiz konuşmalar da bulunan, müzikli sahne ya- põtõ... Holmiyum elementinin simgesi. 5/ Bir no- ta... Duman lekesi. 6/ İyi, güzel... Tanrõ buyru- ğu. 7/ Ortadoğu’da bir gül... Açõk yeşil renkli, mayhoş ve kokulu bir elma cinsi. 8/ İslam bil- ginlerine verilen ad... İskambilde koz. 9/ Man- da pastõrmasõ... Bir meyve. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear