28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 1 EYLÜL 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER “Ergenekon, Türkiye’de hu- kuku hedef alan bir tezgâhtır.” Sonunda doğruyu açıkla- mış! Ama daha önce sormuş, Ergenekon’un bir çeşit tez- gâh olduğunu yazanlara, söy- leyenlere, inananlara! “Siz hâlâ bütün bu Ergene- kon olayının Tayyip Erdoğan ve yandaşları tarafından ‘mu- halefeti sindirmeye yönelik’ bir tezgâh olduğuna mı inanı- yorsunuz?” Binlerce sayfalık bir sürü iddianame ve onlara bağlı yüz- lerce belge... Yüze yakın kişi- nin aylardır Silivri Cezaevi’nde tutuklu olması!.. Geciktikçe geciken, daha doğrusu bilerek geciktirilen yargılanmalar kaç yıl daha sürecek? Beş yıl mı, on yıl mı, kırk yıl mı?.. Dev-Yol davasının sa- nıkları tam yirmi beş yıldır ada- let önünde yargılandı. Bu da, öyle mi olacak? Profesörler, yazarlar, particiler, aydınlar, kısacası Atatürk Cumhuriye- ti’nin temel ilkeleriyle, sağlam devrimleriyle yaşamasından yana olan insanlar, daha uzun yıllar zindanlarda çile mi çe- kecek? Hasan Cemal’i tanırsınız... Değerli bir düşünür olan Do- ğan Avcıoğlu’nun yanında yetişmiş bir kişi!.. On beş yıl da gazetemizin baş yöneticisi ol- du. Ama son yıllarda bam- başka bir kişiliğe büründü. Hangi itilişlere kendini kaptır- dı diye düşünmemek zor! Ama, işte yazdıkları, savun- dukları! Varsa yoksa AKP, Başbakan ve takımı... Ergenekon’dan aylardır yat- makta olanların birçoğu onun eski arkadaşları!.. Ama gözle görülür gerçekler umurunda değil... Varsın Ergenekon’da sanıklar çoğalsın, zindanlara atılanlar teker teker hastalan- sın, ölümlere gitsin.. ama Tay- yip’lere AKP’lere bir şey ol- masın!.. Hasan Bey’den yeni bir suç- lama... Tayyip, bir uçak gezi- sinde yandaş gazetecilere “Beni de tehdit ediyorlar, be- ni de öldürmek istiyorlar” de- miş. Kim onlar? Hasan Ce- mal’e göre Ergenekoncular... Haydi, yeni bir iddianame, bil- mem kaçıncı dalga tutukla- malar... Hasan Bey üstlendiği görevi başarıyla yerine getiri- yor! Çok çok aferinler alıyor gü- nümüzün “büyükleri”nden!.. Bir de halka sesleniyor: “Er- genekon davasını ciddiye alın, eğer demokrasi ve hukuku ciddiye alıyorsanız, barış ve hu- kuk içinde yaşamak istiyorsa- nız.” Aylardır sürdürülen, kim bi- lir daha aylarca, belki de yıl- larca gündemde tutulacak bu acıklı komediyi ciddiye almak mı? Ama gün gelir Hasan’lar, Masan’lar bütün bu yazdıkla- rının, suçlamalarının, halkı yan- lış yorumlarla aldatmalarının hesabını vermek durumunda kalacaklardır. Bağışlanacak şey değil aylardır gazetelerde, TV’lerde saçtıkları yalanlar... Hasan Cemal’in tek doğru sözü bu: “Ergenekon, Türki- ye’de hukuku hedef alan bir tezgâhtır.” PENCERE Savaş Cinayettir... Evet, savaş cinayettir... Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu gerçeği en çarpıcı biçimde dile getiren büyük bir savaş kah- ramanıdır... Kuzey Irak’ta süregelen ‘Güneş Operasyonu’ tartışılmaz hukuksal niteliği ve ‘asimetrik’ içeriğiyle bir savaş sayılamasa da şehitler nedeniyle içi- mizde tarifsiz bir hüzün oluşturuyor... Ancak bu hüznü sarıp sarmalayan olağanüs- tü bir gerçeğin iki gerçeklikten oluşan hakikati- ni algılamak zorundayız. Birinci gerçeklik ordu, asker, Türk Silahlı Kuv- vetleri diye vurguladığımız kurumun şaşırtıcı ya- pısından kaynaklanıyor... Ordu gücü.. Yetkinliği... Kendine güveni.. Teknolojisi.. Kurumsal ideolojisi.. Ulusla moral alışverişi.. Halkın gözündeki ağırlığı.. Dünya ölçeğinde yeri.. Ve yüreklerdeki kahramanlık bilincinin savaş ko- şullarında doğallaşarak eyleme dönüşen davra- nış biçimi... Askerle birliğin, bireyle örgüt bütünleşmesin- de dayanışması, kurumsallaşması ve vazgeçil- mezliği... Kim ne derse desin, Türk ordusuna 21’inci yüz- yılın başında devletin, ulusun, halkın, yurttaşın ve dünyanın gözünde özel bir değer kazandırmak- tadır... Peki, bu gerçeğin ikinci boyutundaki şaşırtıcı derinliğin içeriği nereden kaynaklanıyor?.. Çok uzağa gitmeye gerek yok, şehit cenaze- lerindeki manzaralara bakınız... Şehidin arkasında kim kalmış?.. Ana mı?.. Baba mı?.. Eş mi?.. Yavuklu mu?.. Çocuk mu?.. Hüzün, gözyaşı, hıçkırık ve acının yanı sıra her şeye göğüs gerebilecek kudrette bir istenci vur- gulayan ortak kültürün tek tümcesi: - Vatan sağolsun!.. Bir yandan şehit cenazeleri gözyaşları ve hıç- kırıklarla kalkarken, öte yandan askere alınan gençlerin davullu zurnalı bayram şenliğiyle uğur- lanışlarına ne dersiniz?.. Anadolu’da tükenmeyen ortak kültürün birbi- rini tamamlayan tarihsel ve toplumsal gerçekli- ği paha biçilmez bir değerimizi vurguluyor... Evet, savaş cinayettir... Ama Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriye- ti, Anadolu’da barış içinde yaşamak için vuruş- mak zorunda kalırsa ya da bırakılırsa ne yapsın?.. O zaman teröre karşı savaşın bayrağı, barış pe- risinin ellerinde yükselen hukuksal meşruluğun be- ratına dönüşür... (27 Şubat 2008 tarihli yazısı) B arõşa evrensel bir çõğlõk ve ufuk için ancak 2. Dünya Savaşõ’nõn sona erdiril- mesindeki simgesellikle birlikte start verildi. 2. Savaş’õn kõyõcõlõğõnõn, dehşetinin ve vahşetinin dünyayõ yok edecek bir kimyanõn tutuşturucusu olduğunun kaygõsõ, barõşõn daimi ve sürekli bir ta- lep haline gelmesine yol açtõ... Barõşõ istemek, savaşa uzak durmak şiarõnõ sahipleniyorsak o zaman in- sanõn yõkõma götüren güdülerini de iyi kavramamõz gerekir... Çünkü savaş dürtüsünün kökleş- mesini; insanõn kapitalizmle daha da şõmarõklaşan saldõrganlõğõnda, ku- şaktan kuşağa aktarõlmasõnda, gele- neklerin birer kodu gibi algõlanma- sõnda insanõn kapitalizmle bağdaşõk modern tarihinde aramak gerekir... Kapitalizmin amacı Kapitalizmin insanõ unufak eden, kõrsal yaşamõ öğüten, insanlarõ şe- hirlere karõn tokluğuna taşõyan, cur- cunalõ ve kontrolsüz başlangõç evre- sinin bilimin gelişimindeki şaşaalõ dö- nemlerle birlikte sürmesi bir paradoks gibi görünebilir... Kapitalizmin sõnõr tanõmaz cevva- liyetinin haşin sömürü metotlarõyla hõz kazanmasõnõn şafağõnõ, Koper- nik’in, insanõn ebedi uykusunu ka- çõran büyük keşfini birlikte hatõrla- yabiliriz... Dünyayõ evrenin merkezinden ala- şağõ edip onun yerine Güneş’i koyan o günün koşullarõnõn bu keşfinin ür- kütücü gelip, insanlarõn güvendiği dinsel dağlara kar yağdõrmasõ anla- mõna gelmez mi? Evrenin merkezinde olmadõğõnõ anlayõp ruhsal güvensizliğe düşen insanõn, kapitalizmin ‘modern’, in- sanõ her türden değerden sõyõrmaya amade ve ‘kara yürekli’ yazgõsõnõn peşine düşmesi başka nasõl açõkla- nabilir ki? Barış cesaret ister Barõş daima cesaret gerektiren bir uğraştõr... Shakespeare, “Haksız bir dava için dövüşmek hakiki bir ce- saret sayılmaz” der... Her savaş özünde haksõz bir dava- yõ çağrõştõrõr. Çünkü insanõ öldürme- ye davetiye çõkaran hiçbir şey haklõ sayõlamaz ve cesurca bir eylem ola- rak addedilemez... Barõş için her an uğraş vermek ve insanõ söz aracõlõ- ğõyla, ikna metotlarõyla var etmek ge- rekir... İnsanõn kültürel ve zihinsel düzle- minde genleşmesi, onu sözü çoğalan bir varlõk haline getirdikçe, içimizde tarihin getirdiği alõşkanlõklarõn ve akõşkanlõklarõn birikimi ve irini de kendiliğinden ve yavaş yavaş boşa- lacaktõr... Hayata ve dünyaya baktõğõmõz pen- cereyi büyüttüğümüzde, “düşman” tabiriyle nitelenecek şeylerin artõk mümkün olduğunca hedef tahtasõndan uzaklaştõğõ, düşmanõn belirsizleştiği ama buna karşõn savaşõn da türevle- riyle çoğalõp, kõlõk ve kimlik değiş- tirdiğini daha iyi görebiliyoruz... Biyolojik, kimyasal ve nükleer teh- ditlerin güncelliğinin ötesinde, eko- lojik dengenin de bir savaş ritmi ta- kõnan insan tarafõndan bozulmasõ bildik savaş ritüellerinin ve retorik- lerinin de yer ve yön değiştirmesi an- lamõna gelmektedir... Yoksulluğu çoğaltır Dahasõ, yerel savaşçõklarõn sürgit devam ettiği, uzay ve siber savaşla- rõnõn bir oyun havasõnda köşe kap- macaya dönüştüğü yerde, barõşõ ka- lõcõlaştõrmak için daha kuşaklar boyu yol almak gerektiği gerçeğini de unutmamalõyõz. Ama önemli olan, barõşõn en büyük anlamõyla korkusuz, engelsiz ve şid- detsiz bir süreç olarak geri döndürü- lemezliğidir. Bunu her gün daha çok hissettikçe, umudumuz yeşerir. Go- ethe, “Kim ki her gün savaşa gider yaşam ve özgürlük için yalnız odur bunları hak eden” der... Goethe’nin vurgusu yaşam ve özgürlük için her gün uğraş vermeyi önceler ve bildik savaş yollarõnõ dõştalar... Özgürlük sorununun yakõcõ bir bi- çimde devamõ, ezilen kesimlerin farklõ gerekçeler ve kümeler adõ al- tõnda yaşadõklarõ, barõşõn şemsiyesi- ni tam olarak açmanõn önünde hâlâ çok ciddi engeller olduğunu ve çok uzun bir yol kat etmemiz gerektiğini gösteriyor... Savaşlar sadece acõlarõ katmerleş- tiren, yoksulluğu çoğaltan, öfkeyi büyüten ve insanlar arsõnda kalõn bölmeler oluşturan kocaman birer yalandõr. Hem de onca insanõ cephe- den cepheye, kõrõmdan kõrõma sü- rükleyip yok ederek... Barõş; Daimi Bir Çabayõ Gerektirir! Ali Haydar ULUSOY Çankaya Belediyesi Başkan Yardõmcõsõ Büyük yazar Victor Hugo, “Barõş her şeyi hazmeden bir mutluluktur” der. Evet, insan olarak daimi bir onuru ve mutluluğu hak ettiğimizi idrak ettiğimizde, dünya bambaşka bir yer olacak, insan tükenmez bir rengahenkle geleceğe tacõnõ şimdiden takacaktõr! O zaman ne savaşlar olacak ne de ona karşõ barõş gününe ihtiyaç duyulacaktõr. Çünkü insanõn bizatihi kendisi barõş olacaktõr... EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Hukuku Hedef Alan Bir Tezgâh!’ Paul Eluard, Savaş- ta Ölenler adlõ şiirinde savaşõn hayatõnõ elin- den aldõğõ bir askerin haykõrõşõnõ şu sarsõcõ dizelerde anlatõr: Her yer tıklım tıklım ölü / Acı boğacak beni bo- ğacak beni / Otlar yalnızlıktan kupkuru / Ama suçlu ben deği- lim ben değilim / Ka- tillerle bir olmadım olmayacağım da / Öz- gür kalacağım işte böyle bir başıma / Ve insanoğluna bundan sonra da / Ne ölüm dokuncak ne dirim. Güvercin ve gagasõn- da bir defne dalõ, barõ- şa yetmez. Hepimiz bi- rer güvercine ve ağõz- larõmõzda defne dalõna dönüştükçe, savaşõn korkunç heyulasõ da o denli üstümüzden geçip gidecektir... İnsanca tutunmak Büyük düşünür Buda gençliğinde hayatõn ge- çiciliğini anlamõştõ.. Hastalõk, yaşlõlõk, acõ ve ölümü dört bela ola- rak adlandõrmõştõ... Bu- gün bu belalara, savaşõn türevlerini, yoksulluğu, çevresel kirlenmeyi, azõnlõklar ve göçmen sorunlarõnõ, Kuzey- Gü- ney sorununu, õrkçõlõğõ vb. ekleyebiliriz... Bu dünyaya üzgünce tutunmaya gerek kal- madan özgürce ve in- sanca tutunmak müm- kün... Her türden şiddete katõksõz ve tavizsiz bir biçimde karşõ durduğu- muzda, büyük savaşla- rõn gündelik şiddet gö- rüngülerinin rafineleş- tirilmiş hali olduğunu daha iyi kavradõğõmõz- da, barõşa bir adõm da- ha yaklaşmõş, savaşa ise bir adõm daha me- safeli durmuş oluruz... Büyük yazar Victor Hugo, “Barış her şeyi hazmeden bir mutlu- luktur” der. Evet, insan olarak daimi bir onuru ve mutluluğu hak etti- ğimizi idrak ettiğimiz- de, dünya bambaşka bir yer olacak, insan tü- kenmez bir rengahenkle geleceğe tacõnõ şimdi- den takacaktõr! O zaman ne savaşlar olacak ne de ona karşõ barõş gününe ihtiyaç duyulacaktõr. Çünkü in- sanõn bizatihi kendisi barõş olacaktõr...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear