28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Saçılım ve ‘Entel’ler AÇILIM girişiminin hiç değilse bir konuda ya- rarı oldu: İnsanlar, yanlışlığına karşın ısrarla üze- rinde durulan “etnik grup hakları” davasını şu ya da bu biçimde ele almanın sorunu çözmeye yet- meyeceğini, bu vesileyle yavaş yavaş anlamaya başladılar. Israrlı etnikçiler bile. Bu açıdan bakınca, girişim yolunda şimdiye ka- dar atılmış en doğru ve tek somut adım GAP için ayrılmış ödeneğin arttırılması oldu. Bu artış, inşallah, şimdiye kadar barajlar kurup elektrik üret- me ağırlıklı harcamaların biraz da doğru tarımsal sulamaya, özellikle de toprak reformu ve koo- peratifleşme gibi konulara gitmesine yaraya- caktır. Hangi nedenle ve kimlerin isteği üzerine yaratılmış olursa olsun, şimdiki heves ve karar- lılık, bu çeşit somut hedeflere yönelmek yerine ne- reye varacağı belli olmayan yanlış yollarda saçı- lıp heder edilirse yazık olur. Açılım, saçılıma dö- nüşmemeli. Kimin aklıysa, yalnız tek bir bölgenin özerkliğine bel bağlamak kadar yanlış tercih olamaz. Ulu- sal kalkınma politikaları çerçevesinde ve onlarla uyumlu olarak bütün yerel yönetimlerin yetkileri- ni arttırmak bile başlı başına yeni sorunlar doğura- cak kritik bir iştir. Hele bunu bir tek bölge için ve tam özerklik ölçüsünde yaratılacak sorunlar böy- le yapmakla çözülecek olanları kat kat aşar. Ne var ki, etnik haklar tutkusuyla, hem de bü- tün bir bölge halkını kendi içinde bile bölecek öl- çüde yanlış bir tutkuyla çarpıtılmış zihinler artık böy- le düşünceleri algılayabilir olmaktan çıkmış sayı- lır. Davalarının militanı olmuş, bu uğurda dağa çık- mayı, adam öldürmeyi, dolayısıyla terörü, yani çev- reye dehşet saçmayı göze almış olanlara bunları anlatabilmek zor olur elbet. Onların zihinlerini farklı görüşlere kapatmış olmaları doğaldır. Şaşırtıcı olan, herhangi bir alçakgönüllülük ta- sası duymadan kendilerine “aydın” sıfatını ya- kıştıranların bunları düşünemeyişleri, düşünme zahmetine bile katlanmayışlarıdır. Öyle anlaşılıyor ki, onlar için, var mı yok mu etniklik, etnik haklar. Bunun insan haklarındaki evrenselliğe ters düştüğünü, ilkel dönemlerden kalma ve ulus kavramı sayesinde aşılması gereken bir sorun ol- duğunu, bu konuda geçmişte işlenmiş hataların titiz ve evrensel bir anlayışla pekâlâ çözülebile- ceğini unutarak. Daha da şaşırtıcı, üzücü ve hatta acındırıcı olan, yarım kalışları dolayısıyla “entel” sıfatını hak eden bu tayfanın ne yazık ki, eski soldan, hem de onun aşırı ve en sol kanatlarından kalıntı olması- dır. Etnisite kavramının ve etnik hak kavgalarının “mikro-milliyetçilik” alanına girdiğini ve en önem- lisi, “klasik” denebilecek sol açısından son dere- ce ayıp sayıldığını en iyi onların bilmesi gerekmez miydi? mumtazsoysal@gmail.com T oprak bulunmasõ ve çoğaltõla- bilmesi imkânsõz bir kaynaktõr, dağõtõlmasõnda ya da işletilme- sindeki dengesizlikler, toplum- larõ sosyal ve ekonomik açõdan etkiler ve önemli sorunlarõ da beraberinde getirir. Geleneksel ve dar anlamda Toprak Reformu, toprak ağalõğõ ve yarõ-feodal ku- rumlar dikkate alõnarak toprak kaynaklarõ- nõn belirli bir tavan sõnõrõndan yukarõsõnõn kamulaştõrõlõp, topraksõz ya da az topraklõ köylülere dağõtõlmasõdõr. Reform, büyük mülklerin parçalanarak topraksõz çiftçilere dağõtõmõ için devletçe alõnan önlemleri kapsar. Günümüzde ise Toprak Reformu, arazi õs- lahõ, arazi toplulaştõrmasõ, parçalanmanõn önlenmesi ve kiracõlõk-ortakçõlõk ilişkileri- nin düzenlenmesi, tarõm işçisinin çalõşma şartlarõnõn õslahõ, zirai yerleşim, vergi sis- temi ile ilgili reformlar ve uygun şartlarla kredi temini ile ilgili bütün önlemleri ve hat- ta köylerde inşa edilecek sanayi tesisleri, kooperatifleşme ve pazarlama ile ilgili ku- rumlarõn kuruluş ve gelişmesini de kapsa- maktadõr. Toprak dağılımı öncelikli Dengesiz toprak mülkiyeti düzenini de- ğiştirmeden, tarõm reformu tedbirleri almak bir toprak reformu değildir. Bunun gibi top- rak dağõtõmõnõ sağladõktan sonra, gerekli ta- rõm reformu önlemlerini almamak da sorunu çözümlemez. Gerçek bir toprak reformu kavramõ bunlarõn ikisini birden kapsar. Devletler, tarõmsal üretim için teşvikler kalmadõğõ veya azaldõğõ, toplum içinde servet ve gelir dağõlõmõnõn gayri adil bir hal aldõğõ, tarõm işçilerinin çalõşma arzularõnõ kaybettikleri ve sayõlarõnõn giderek azaldõ- ğõ ve bu nedenlerle huzur ve istikrarõn bo- zulduğu zamanlarda toprak reformu ya- parlar. Devletin bu müdahaleleri ve aldõğõ önlemler ile ekonomik ve sosyal hayatõn ye- niden normale dönmesi, toplumun huzur ve istikrara kavuşmasõnõ sağlar. Anayasal temel Birinci Dünya Savaşõ’ndan sonra dünya üzerinde pek çok yerde, örneğin Doğu Avrupa’da, topraksõz köylüler büyük top- raklarõ fiilen işgal etmişler; bu ülkeler, bi- raz da mecburiyetten, toprak reformlarõ yap- mak zorunda kalmõşlardõ. Yirminci yüzyõlda ciddi devrimci başkaldõrõlar sanayi top- lumlarõndan çok, büyük toprak huzursuz- luklarõ yaşayan ülkelerde olmuştur. Rus- ya’da 1917 Ekim Devrimi’nde, toprağa su- samõş köylülerin rolü göz önüne alõndõğõnda topraksõz köylüler sosyal devrimlerin itici gücü olabilmektedir. Ülkemizde ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde devletçilik ilkesine gö- re, tarõm devrimi de kõsmen gerçekleştiril- miş ve vatan toprağının halkın malı olup halkın karnını doyurduğu en önem- li doğal kaynak olarak algılandığı tek dö- nem olmuştur. Gazi Paşamõzõn sonsuzluğa yürüyüşünden günümüze kadar Toprak Reformu denemeleri birçok kez yapõlmaya çalõşõlmõş ancak başarõlõ olunamamõştõr. Tarihsel süreç içerisinde: Birinci Dünya Savaşõ, üretim kaynaklarõnõn azalmasõna ne- den olmuş, tarõmsal üretim de yarõ yarõya azalmõştõr. Savaşõn bitiminden sonra da olumsuzluklar devam etmiş, Osmanlõ’dan kalan borçlar yeni Cumhuriyet’in sõrtõna yüklenmiştir. İkinci Dünya Savaşõ’ndan son- ra ise; dönemin elitlerinin, bu konudaki eko- nomik hedeflerin daha az önemli olduğu- nu düşünmeleri ve toprak reformunun bü- yük bir ekonomik gelişme getireceğine olan kuşkulu yaklaşõmlarõ reformun yapõl- masõna engel olmuştur. Türkiye’de elitler, toprak reformunun etkili olmadõğõnõ, or- takçõlõk ve yarõcõlõk gibi emek biçimlerinin de önemsenmeyecek düzeyde bulunduğu- nu iddia edegelmişlerdir. Bugün gelinen noktada ise mayõnlõ top- raklarõn yarõm yüzyõllõğõna yabancõ şir- ketlere kiraya verilmesi için yasa çõkarõl- maya çalõşõlmasõ, Mardin-Mazõdağõ Bilge köyünde 44 yurttaşõmõzõn haksõz toprak pay- laşõmõ nedeniyle katledilmesi gibi gerçek- ler; topraklarõmõz üzerinde huzur, hak ve eşitlik arayõşõnõn acõ birer göstergesidir. Toprak Reformu’nun mekâna indirge- nebilmesi için şu öneriler verilebilir: Anayasada konuyla ilgili yasal ve ku- rumsal yapõlanma sağlanmalõdõr, tarõm ve toprak yapõsõ tekrardan ele alõnõp üreticiyi ve tüketiciyi destekleyen tarõm ve toprak po- litikalarõ oluşturulmalõdõr. Uluslararasõ şir- ketlerin dayatmalarõ kabul edilmemeli, toprak mülkiyeti konusu tekrar ele alõnmalõ ve halkõn çõkarlarõ doğrultusunda yapõ- landõrõlmalõdõr. Bunun için de Anado- lu’dan büyük şehirlere olan göç durdurul- malõ ve Türk köylüsüne haklarõ verildikten sonra yönetim özendirilmelidir. Yapõlacak toprak reformu sadece arazi dağõtõmõyla sõ- nõrlõ kalmamalõ, yanõ sõra yabancõlarõn mülk edinme olanağõ ortadan kaldõrõlmalõ, köylülerin yaşam alanõnda çevresel hiçbir sorunun olmamasõ ve her şeyden önemli- si Köy Enstitülerinin yeniden kurularak hal- kõn bilinçlendirilmesi sağlanmalõdõr. Sonuç olarak: Muhtaç olduğumuz kudret, Anadolu topraklarõnda mevcuttur. Bir Tek Şeye İhtiyacõmõz Var: ‘Toprak Reformu’ Yrd. Doç. Dr. Füsun EKMEKYAPAR Namõk Kemal Üni. Öğretim Üyesi Anayasada konuyla ilgili yasal ve kurumsal yapõlanma sağlanmalõdõr, tarõm ve toprak yapõsõ tekrardan ele alõnõp üreticiyi ve tüketiciyi destekleyen tarõm ve toprak politikalarõ oluşturulmalõdõr. Uluslararasõ şirketlerin dayatmalarõ kabul edilmemeli, toprak mülkiyeti konusu tekrar ele alõnmalõ ve halkõn çõkarlarõ doğrultusunda yapõlandõrõlmalõdõr. Satõlõk Okul, Satõlõk Tarih B irkaç yõldõr ortalõkta dolaşan, ancak inanõlmasõ düşünülemeyecek kadar olanaksõz gibi görünen bir söylenti meğer doğru imiş! Gazete haberleri bunu gös- teriyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, İs- tanbul’daki kimi okullarõ satõlõğa çõkarõyor! Sõranõn diğer illere geleceğine şüphe yok. Bu, şeytanõn bile usuna gelemeyecek bir çõlgõn- lõktõr. Ülkenin tarihini yok etmekle, belleği- ni silmekle eş anlamlõdõr. Böyle bir cinaye- ti kim tasarlayabilir, kim işleyebilir? Tari- himizle yüzleşmek, barõşmak, buluşmak, koklaşmak, tokalaşmak isteyenler bu gidiş- le ne diyor acaba? Bu okullar kolay kurulmadõ, kolay yapõl- madõ. Yoksul bir ülkenin olabildiğince sõnõrlõ mõ sõnõrlõ olanaklarõyla ortaya çõktõ, bugüne gelindi. Her birinin büyük tarihsel değeri olduğu- na şüphe yok. Şimdi de bunlarõn kapõlarõna bir “satılık okul” tabelasõ yapõştõrõlmak is- teniyor. Evet satõlõk okul, satõlõk lise… Pa- ris’te bir lisenin Cambridge’de bir kolejin sa- tõlõğa çõkarõlabileceğini bir Fransõz, bir İngiliz düşünebilir mi; hayõr düşünemez, çünkü bu olmayacak bir şeydir de ondan. Elimin altõnda Hasan-Âli Yücel imzasõnõ taşõyan, onun Orta Öğretim Genel Müdürlüğü sõrasõnda (1933-1935) üzerinde çalõşmaya başladõğõ, binbir emek ve güçlükle beş yõl- da tamamladõğõ, 1938’de bastõrabildiği bir ki- tap var: Türkiye’de Orta Öğretim… Bu, ül- kemizde orta öğretimin tarihsel sürecini, örgütsel yapõsõnõ, öğretmen-öğrenci ilişkile- rini, programlarõnõ, yönetmeliklerini ele alõp inceleyen anõtsal bir eserdir. Burada 1935 yõ- lõnda var olan bütün ortaokul, lise ve öğret- men okullarõnõn teker teker tarihçeleri de ve- rilmektedir. O günün teknik olanaksõzlõkla- rõna karşõn bütün bu okullarõn resimleri de ki- taba konmuştur. Cumhuriyet’in ilk 12 yõlõn- da yapõlan ve Osmanlõ’dan kalan birikimi de yansõtan bu resimler, esere bir belgesel ya- põt niteliği de vermektedir. Okullarõn büyük bir bölümü bir mimarlõk anõtõ, bir sanat ese- ri… İçlerinde saraydan okula dönüştürülen- ler de yok değil. Kabataş ve Galatasaray Satõş listesinin başõnda geldiği anlaşõlan Kandilli Kõz Lisesi’nin tarihi üzerinde du- rulmaya değer. Abdülhamit tarafõndan Ah- met Rıza Bey’e verilen Adile Sultan Sara- yõ, bu kõz lisesinin temellerini oluşturur. Bu okul Galatasaray Lisesi’nin kõzlara özgü bir eşiti olacaktõ. Tevfik Fikret bir kõz lise- sinin açõlacağõnõ duyunca sevinçten çõlgõna döndü ve hemen “Bir Kız Mektebi İçin” başlõklõ şiirini yazdõ. Şiirin üstüne şu açõk- lamayõ koydu: “Kızlarını okutmayan mil- let, oğullarını manevi öksüzlüğe mah- kûm etmiş demektir. Hüsranına ağlasın.” Şiirin altõna da “Ki hâlâ açılmadı yazık” kaydõnõ düştü. Gerçekten okul, ancak 1916 yõlõnda açõlabildi. Yaşamõ boyunca kadõn hak- larõnõ ve onurunu savunan Fikret, bu şiirin- den ötürü Ataç’õn hõşmõna uğramaktan kur- tulamamõştõr. Sözde Fikret, erkeklere dahi iyi hizmet etsinler diye okumuş kadõnlar istediği için bu şiiri yazmõş!. Hiç mi hiç ilgisi yok. Satõlmak istenen okul binalarõ dört duvardan, iştah kabartan arsa- lardan oluşmuyor. Bu okullarõn ortak bellek duraklarõmõz olduğuna şüphe yok. Okullar oralarda okuyanlarla, görev yapanlarla, bu- ralarõ ziyaret edenlerle bir anlam kazanõr. Bunlarõn anõlarõna niçin saygõ duyulmuyor? Duyulmuyor, çünkü her şeyin ölçüsünün pa- ra olarak algõlandõğõ günümüzde buralarõ bol kazanç getirecek mekânlar gibi görülüyor. Kabataş Lisesi’ni Orhan Burian’sõz, Ali Ni- hat Tarlan’sõz düşünebilir miyiz? Düşüne- meyiz. Galatasaray Lisesi’ni de Fikret’siz, Ruşen Eşref’siz, Sakallı Celal’siz ve daha nice ün- lüler olmaksõzõn düşünemeyeceğimiz gibi. Okullarõnõ kazanç uğruna satan bir ulus ol- mak utancõnõ taşõmak istemiyorsak bu cina- yeti hep birden önlemeye çalõşmalõyõz. Zeki ARIKAN Türkiye Irak’ta Haklõ mõ Çõktõ? B ush yönetiminin 20 Mart 2003’te Saddam Hüse- yin’i devirmesi ile başla- yan Irak’õn yeniden inşa süreci, 30 Haziran 2009’da ABD lider- liğindeki koalisyon güçlerinin şehirlerden çekilmesi ile yeni bir aşamaya girmiştir. Ancak Böl- gesel Kürt Yönetimi (BKY) ile merkezi hükümet arasõnda yaşa- nan gerginlikler yeni Irak’õn ge- leceği konusundaki endişeleri arttõrmaktadõr. George W. Bush’un 1 Mayõs 2003’te Pasifik’te bulunan USS Abraham Lincoln Uçak Gemi- si’ne pilot kõyafetleri içerisinde inerek ABD’nin Irak’ta “zafere” ulaştõğõnõ açõklamasõnõn üzerinden altõ yõl geçti. Ne var ki bu geçen süre, Türkiye’nin Irak savaşõ ön- cesindeki siyasetini ve ABD’nin Türkiye üzerinden Irak’a girme talebini ret etmesinin ne kadar haklõ olduğunu açõkça ortaya koymuştur. Bush yönetiminin Irak’ta askeri güç kullanarak bir rejim deği- şikliğine gitmesinin en önemli ne- deni olarak, Saddam Hüseyin’in (kanõtlanmamõş) kitle imha si- lahlarõ kapasitesi ve Irak’õn böl- gesel ve küresel istikrara bu si- lahlarõ elinde tutarak ve üreterek tehdit oluşturduğu gösterilmiştir. Ayrõca Saddam yönetiminin 11 Eylül 2001 terör saldõrõlarõnõ ger- çekleştiren El-Kaide’yi destek- lediği yönündeki iddialar, El- Kaide’ye karşõ “Küresel Savaş” ilan etmiş olan ABD’nin işini faz- lasõ ile kolaylaştõrmõştõr. Bu çer- çevede Bush yönetiminin küresel çapta özgürlüklerin ve demokra- sinin geliştirilmesini ve Irak gi- bi istikrarsõz bölgelerin “istik- rara” kavuşturulmasõnõ öngö- ren politikasõ, Irak’õ bir deney sa- hasõna çevirmiştir. Zor hedef Dönemin Savunma Bakanõ Rumsfeld’in yaptõğõ açõklama- lardan anlaşõlmaktadõr ki, Irak’ta Saddam sonrasõ istikrar ve dü- zenin kurulmasõ, ABD’nin II. Dünya Savaşõ sonrasõnda Al- manya ve Japonya’da üstlenmiş olduğu özgürlük ve demokrasi getirici dõş politikasõ ile paralel- lik göstermektedir. Ancak gelinen nokta bu hedefe ulaşmanõn güç- lüklerini ve bu konuda ABD’yi 1 Mart 2003 tezkeresi öncesinde uyaran Türkiye’nin de ne kadar haklõ olabileceğini ortaya çõkar- mõştõr. Türkiye’nin başõndan beri Sad- dam yönetiminin askeri güç kul- lanõlarak devrilmesine karşõ çõk- masõnõn ardõnda, Irak’ta Saddam sonrasõ istikrar ve barõşõn nasõl sağlanacağõna ilişkin endişeleri yatmaktadõr. Ayrõca, Irak’ta bir- den fazla etnik gruba ve mezhe- be dayanan toplumsal yapõnõn bu- lunmasõ ve Irak’õn yeniden inşa sürecinde ortaya çõkaracağõ so- runlar Türkiye açõsõndan ABD’nin bu yöndeki siyasetine karşõ çõkmasõnõn nedenleri ara- sõnda sayõlabilir. Özellikle Kerkük sorunu ve bu sorunun Irak’ta bir iç savaş çõ- karma potansiyeli, Türkiye’yi yanõ başõnda ikinci bir Lübnan’la karşõ karşõya bõrakabilir. Türkiye bu endişelerin gerçeğe dönüşme ihtimali nedeniyle I. Körfez Sa- vaşõ’nda kendisini de tehdit eden, bölgesi ve kendi halkõ için bir is- tikrarsõzlõk unsuru olan Saddam Hüseyin’in ABD tarafõndan ikti- dardan uzaklaştõrõlmasõ planõnõ desteklememiştir. Gerçekte Türkiye ABD’ye kar- şõ Saddam’õ tercih etmemiş, sa- dece Irak’ta statükoyu değiştir- menin korumaktan daha büyük istikrarsõzlõklar ortaya çõkarabi- leceğini değerlendirmiştir. Bar- zani’nin Kerkük konusundaki son talepleri Türkiye’nin bu en- dişelerinde ne kadar da haklõ ol- duğunu ortaya çõkarmaktadõr. Mesud Barzani’nin Irak’ta binlerce senedir Türkmenlerin, Araplarõn, Kürtlerin ve Süryani- lerin beraberce yaşadõklarõ petrol zengini Kerkük’ü Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bir parçasõ yapma isteği, Irak’ta bir iç savaş ihti- malini Türkiye’nin öngördüğü gibi güçlendirmektedir. Ayrõca Barzani’nin merkezi hükümet ile petrol gelirlerini paylaşmak is- tememesi, merkezi hükümetin geçersiz saydõğõ çok sayõda yeni anlaşma yapmasõ, bu gerginlikleri arttõrmaktadõr. Belirsizlikler ABD’nin Irak’ta şehirlerdeki güvenliği yerel yönetimlere tes- lim ettiği bugünlerde merkezi hükümet ile Bölgesel Kürt Yö- netimi arasõndaki Kerkük’ün sta- tüsü ve petrol gelirlerinin nasõl paylaşõlacağõna ilişkin anlaş- mazlõklarõn, 2011’de ABD as- kerlerinin Irak’tan tamamen çe- kildikten sonra ne olacağõ, hâlâ büyük bir sorundur. Bu kötümser beklentilerin gerçekleşmesi, böl- genin kontrolsüz kalan gücü olan İran’õn konumunu güçlendire- cek, İran’õn Basra Körfezi’nin gü- neyine siyasi ve ekonomik ge- nişlemesi sonucunu doğurabile- cektir. En iyimser senaryonun ger- çekleşmesi durumunda bile Irak’õn, İran’õn bölgedeki nüfu- sunu dengelemesi zaman ala- caktõr. Önümüzdeki dönem, Tür- kiye’nin 1 Mart 2003 tezkeresi- ni ret etmesinin haklõlõğõnõ ABD’ye gösterecektir. Cem BİRSAY Işõk Üni. Uluslararasõ İliş. Böl. Araş. Görev. Türkiye’nin başõndan beri Saddam yönetiminin askeri güç kullanõlarak devrilmesine karşõ çõkmasõnõn ardõnda, Irak’ta Saddam sonrasõ istikrar ve barõşõn nasõl sağlanacağõna ilişkin endişeleri yatmaktadõr. PENCERE Uğur Mumcu’yu Kim Öldürdü?.. Yazının başlığındaki iddialı soruya bak sen... - Uğur’u kim öldürdü?.. Sorulur mu... Ben öldürdüm.. Gülmeyin, bu nedenle ve gerekçeyle Ergenekon mudur, nedir, işte o davada yargılanıyorum... Evet, Ergenekon iddianamesinin suçlama kurgu- suna bakarsanız Uğur’u ben öldürmüşüm... Yalnız ben mi?.. Biz... Biz kim?.. Balbay... Cumhuriyetçiler.. Şaka değil, Uğur’u ve de Muammer Aksoy’u, Bahriye Üçok’u, Çetin Emeç’i, Turan Dursun’u, Cavit Orhan Tütengil’i, Onat Kutlar’ı, Ahmet Ta- ner Kışlalı’yı vb. ben öldürmüşüm... Biz öldürmüşüz... Öldürmüşüz veya öldürtmüşüz... Neden?.. Elimizdeki 2450 sayfalık iddianameye göre terör olsun da darbeye ‘zemin’ hazırlasın diye yapmışız bu işleri... Gerçekte Ergenekon’un gerçek savcısı kim, pek bilinmiyor; Feto mu, F-polisi mi, CIA mı, RTE mi, her kimse yaman bir planlamayı devreye soktu... Ergenekon tertibinde iş geldi dayandı sendikaya... Sendikacılığa... Sendika başkanına baskın... Hem evine... Hem sendikasına.. TV’sine.. Polis ortalığı altüst ediyor, arama, tarama vesai- rede Türk Ceza Muhakemesi usullerini takan yok... Eğer dinci-İslamcı-Amerikancı AKP iktidarına muhalif bir Atatürkçü isen ya teröristsin... Ya darbeci... Sevgili Uğur Mumcu yaşasaydı, Ergenekon terti- binin barsaklarını ortaya dökenlerin başında gelirdi... Peki, bugün, 16’ncı ölüm yıldönümünde, Uğur’u anmak için ne yapmalı?.. Uğur Atatürkçüydü... Cumhuriyetçiydi.. Aydınlanmacıydı.. Demokratik devrimciydi.. Antiemperyalistti.. Laikti.. Bağımsızlıkçıydı.. Dinci-İslamcı-Amerikancı devlete kökünden kar- şıydı... Uğur’un güzelim anısını yad etmek için, onun kim- liğini, kişiliğini, hayatını, mematını oluşturan ilkele- re bağlılık ve hizmet en geçerli yöntemdir... Ergenekon tertibine karşı durmayan ve çıkmayan, Uğur Mumcu’ya layık olamaz... (25 Ocak 2009 tarihli yazısı)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear