24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ‘Araf’ turneye çıkıyor Kültür Servisi - Kürt aydõnõ Musa Anter’in yaşamöyküsünü konu alan ‘Araf’ adlõ Kürtçe tiyatro oyunu, geçen hafta Anter’in doğum yeri Nusaybin’de Mitanni Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’nda sahnelendi. Metnini Cihan Şan’õn kaleme aldõğõ, yönetmenliğini ise Aydõn Orak’õn yaptõğõ oyunun Nusaybin’deki gösterimi büyük bir kalabalõk tarafõndan izlendi. Müziklerini Efkan Şeşen, video yönetmenliğini Hüseyin Karabey, õşõk tasarõmõnõ ise Ahmet Çay’õn yaptõğõ oyun İstanbul da dahil olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde sahnelenmişti. ‘Araf’, Nusaybin’den sonra Avrupa turnesine çõkacak. Altın Portakal’ın ilk ‘ödüll’leri ANTALYA (Cumhuriyet) - 46. Uluslararasõ Antalya Altõn Portakal Film Festivali’nin ‘Onur Ödülleri’, ‘Yõldõrõm Önal Anõ Ödülü’ ve ‘Emek Ödülü’nün bu yõlki sahipleri belli oldu. Bu yõl, 14.’sü verilecek Onur Ödülleri’nin yeni sahipleri yazar Vedat Türkali, yönetmen Ülkü Erakalõn, müzik teorisyeni, bestekâr Yalçõn Tura ve sinema sanatçõsõ Sevda Ferdağ olacak. “Yõldõrõm Önal Anõ Ödülü” ise Erol Günaydõn’a verilecek. 50 yõllõk sanat yaşamõ boyunca çok sayõda filmde ve tiyatro oyununda rol alan Günaydõn, ödülünü, ödülün geçen yõlki sahibi Müşfik Kenter’den teslim alacak. 2006 yõlõndan itibaren, kamera arkasõnda çalõşan, başarõlõ işlere imza atmõş kişilere SİNE-SEN işbirliği ile verilen “Emek Ödülü”nün bu yõlki sahibi ise set işçisi Halil Dede. Pantomimci Mehmet Fıstık öldü Kültür Servisi - Almanya’da yaşayan pantomim sanatçõsõ, tiyatro yönetmeni ve eğitmeni Mehmet Fõstõk (65) önceki gün aniden fenalaşarak kaldõrõldõğõ Trier Hastanesi’nde yaşamõnõ yitirdi. 1979’dan bu yana Almanya’da yaşayan sanatçõnõn ölüm nedeni oksijen yetersizliği. Frankfurt’taki Güneş Tiyatrosu; Fõstõk’õn ölümünün ardõndan yaptõğõ açõklamada sanatçõnõn 8 yõldan bu yana bir ‘ahõr’dan yarattõğõ tiyatro salonunda her yaştan seyirciyle ‘sessiz tiyatronun senfonisi’ni yazdõğõnõ belirtti. Fõstõk’õn cenazesi dün doğum yeri olan Muğla’da toprağa verildi. Sakıncalı Piyade Kadıköy’de Kültür Servisi - Uğur Mumcu’nun yazõp Rutkay Aziz ile birlikte oyunlaştõrdõğõ ‘Sakõncalõ Piyade’nin bugün 21.30’da Selamiçeşme Özgürlük Parkõ’nda yapõlacak gösterimine Ali Sirmen ve Ataol Behramoğlu da katõlõyor. 20.30’da birer konuşma yapacak Sirmen ve Behramoğlu, etkinlik kapsamõnda kendi kitaplarõnõn yanõ sõra Uğur Mumcu ile Mustafa Balbay’õn kitaplarõnõ da imzalayacaklar. Mehmet Ulay’õn hem yönetmenlik hem oyunculuk yaptõğõ oyunda ise Recep Yener, Şahin Çelik ve Misak Toros rol alõyor. (0 212 621 45 52) 60 yıl sonra Agatha Christie Kültür Servisi - İngiliz polisiye roman yazarõ Agatha Christie’nin yazlõk evinin tavan arasõnda ortaya çõkan ‘The Capture of the Ceberus’ adlõ romanõn yayõn haklarõnõ satõn alan İngiliz Daily Mail gazetesi, romanõ bugün yayõmlamaya başlõyor. Yazõldõktan 60 yõl sonra Christie hayranõ yazar John Curran tarafõndan gün õşõğõna çõkarõlan kitap, dedektif Hercule Poirot’nun bilinmeyen bir macerasõnõ konu alõyor. John Curran, aynõ yerde ayrõca Christie’nin diğer romanlarõnõn kaleme alõnmadan önceki planlarõnõn ve bazõ romanlarõnõnsa değişik versiyonlarõnõn bulunduğunu açõkladõ. Mersin’de yeni müdür Alptekin ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB) Müdür ve Sanat Yönetmenliği’ne, kurumun kuruluşundan bu yana solist sanatçõ olarak görev yapan Hasan Alptekin getirildi. Alptekin, İ. Selman Ada’dan boşalan yere atandõ. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarõ Opera-Şan Bölümü’nden 1991’de mezun olan Alptekin, kõsa bir süre İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde çalõştõktan sonra Mersin’de açõlan sõnavõ kazandõ, bu kurumda solist sanatçõ olarak göreve başladõ. Alptekin, aynõ zamanda Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarõ Şan Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalõşõyor. Nezih Tavlaş’õn ‘Foto Muhabiri’ adlõ kitabõnda tüm bir yaşamöyküsü anlatõlan Ara Güler: ‘Fotoğraf yalan söylemez’CEREN ÇIPLAK A ra Güler, Güler Apartma- nõ’nda kendi kurduğu özel mü- zede, girişin hemen solunda bü- yük boy asõlmõş Salvador Dali’nin o perdeli ve kõlõçlõ fotoğrafõna selam ve- riyor... Sonra da merdivenlerden ağõr ağõr çõkarak birinci kattaki dairesine gi- dip fotoğraf çekiyoruz. Güler, kendi çektiği İngiliz devlet adamõ Winston Churchill’õn fotoğrafõnõ eline alõyor. Kendi tarihinin içinde yürür gibi “Be- ni böyle çek” diyor. Nezih Tavlaş’õn, tam da Ara Gü- ler’in doğum gününde piyasaya çõ- kan “Foto Muhabiri” adlõ kitabõ, 81 yaşõndaki fotoğraf ustasõnõn hayatõ- nõ anlatõyor. Fotoğrafevi tarafõndan yayõmlanan kitap, Ara Güler’in doğ- duğu günden bugüne kadar tanõk ol- duğu olaylarõ kronolojik bir sõrayla sunuyor. Kitabõn sonunda Güler ile yapõlan bir söyleşi ve aile albümün- den fotoğraflarõ da yer alõyor. Ki- taptan elde edilen telif geliri ise Çağdaş Yaşamõ Destekleme Derne- ği’ne bağõşlanacak. Ara Güler’in yaş gününü pasta ke- serek kutladõktan sonra röportaja baş- lõyoruz... Soruyorum, Ara Güler’den cevap almak her zamanki gibi kolay ol- muyor... - Doğum fotoğrafçısı, moda fo- toğrafçısı gibi pek çok fotoğrafçı sı- fatı türüyor... ‘Foto muhabiri’, bun- lara ne diyor? - Doğum fotoğrafçõsõ diye bir şey yok. Kendilerine bir iş yaratmõşlar. Mo- da fotoğrafçõsõ para kazanmak için fo- toğraf çeken, mal satmaya çalõşan fo- toğrafçõdõr. Ben dünyanõn tarihinin bir parçasõnõ yapõyorum. O hiçbir şey yapmadan cebini doldurmaya bakõyor. Ha kuyudan su içmiş, ha fotoğraf çekmiş... - Siz hep insan odaklı, belge nite- liği taşıyan fotoğraflar çektiniz. Hiç farklı denemeler de yaptınız mı? - Ben gazeteciyim. İş için manken fotoğrafõ bile çekmişimdir. Ben, ha- ber için, gazetecilik için çekerim. - “Siyah - beyaz fotoğraf deyip geç- meyin, arasında binlerce renk var” demişsiniz. Çok güzel bir tarif bu... - Çünkü bin çeşit siyah beyaz var. Bu iki renk çok tehlikeli. Siyah ve beyaz aslõnda binlerce renktir. - Bunu fotoğrafta ışığın önemi yüzünden söylüyorsunuz sanırım... - Işõk olmayan yerde hiçbir şey ol- maz. Işõk fotoğrafõn ana unsuru. Işõk ol- duğu için fotoğraf olur. Fotoğrafõ in- san beyni çekiyor, makine değil. - Bu kitabın sizi ne kadar yansıt- tığını düşünüyorsunuz? - Nezih, bir buçuk senedir benimle konuşuyor. Bu kitap, bir hayatõ anla- tõrken Türkiye’nin tarihini de ortaya çõ- karõyor. Yine de eksik... Bu kadar mõ şimdiye dek yaptõğõm röportajlar? - Sanat tarihçisi Romeo Martinez, size; “Sen sanatçı diye bir sürü ada- mın fotoğrafını çekiyorsun. Chaplin, Einstein ve Picasso’yu yan yana ge- tirip fotoğraflarını çekersen asrın fo- toğrafı olur ve bu iş burada biter” demiş. Siz hangi üç kişiyi yan yana getirirdiniz? - Üç tane çok, bir tane bile söyle- yemem ya da bugün gene aynõ adam- larõ söylerim sana. Devir bitti. Bir Mozart daha çõkar mõ? Pis bir ceha- letin içindeyiz... Öyle adamlar var ki her şeyi kapsar Picasso gibi. - Dünyaya dikdörtgen bir pence- reden bakıyorsunuz, 81 yıla dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz? - Bütün kitaplarõmõ görüyorum. Görsel sanatlarda her şeye dört köşe çerçeve içinden bakõlõr. Oysa fotoğraf, 15. asõrdaki meydan tiyatrosu gibi ol- malõ. - Fotoshop hakkında ne düşünü- yorsunuz? - Fotoğrafõ değiştirmek güzel bir şey değil. Yalan fotoğraf yaratõyorsun o za- man. Yalan olmayan şey fotoğraftõr. Hayatta olanõ bir yerinden yakalayõp ölümsüzleştiriyorsun. Geçmişten ko- parõyorsun. Gerçeği donduruyorsun, o da artõk hayatõn devamõnõn bir foto- kopisi olarak kalõyor. Fotoğrafevi tarafõndan yayõmlanan kitap, Ara Güler’in yaşadõklarõnõ kronolojik bir sõrayla sunuyor. Ünlü fotoğrafçõnõn doğum gününde çõkan kitabõn geliri Çağdaş Yaşamõ Destekleme Derneği’ne bõrakõlacak. Yüksel Arslan’õn ilk retrospektif sergisi 13 Eylül’de santralistanbul’da açõlõyor Benzersiz bir hayal dünyası Kültür Servisi - 20. yüzyõlõn ye- tiştirdiği en benzersiz sanatçõlardan Yüksel Arslan’õn ilk retrospektif ser- gisi 13 Eylül’de santralistanbul’da açõlõyor. Arslan’õn, dünya ve Türki- ye’deki koleksiyonlardan derlenen 500’den fazla resmiyle, bu resimlere eşlik eden ve onun düşünce, hayal, re- sim dünyasõnõ biçimlendiren unsurla- rõ açõklayan yardõmcõ metin, fotoğraf ve kayõtlarõn yer alacağõ sergi 21 Mart 2010’a kadar açõk kalacak. Kü- ratörlüğünü Levent Yılmaz’õn yaptõ- ğõ serginin ana sponsorluğunu Garanti Bankasõ üstlendi. Eyüp’ün Bahariye semtinde doğan Arslan, aslõnda bu sergiyle yõllar son- ra mahallesine de dönüyor. Fransa’da Türk Mevsimi’nin düzenlendiği bir dönemde, Fransa’da yaşayan Türk sanatçõ bu sergi ile beraber İstan- bul’a taşõnõyor. 1960’lardan beri Paris’te yaşayan sanatçõnõn sanatõnõ ve düşünce dün- yasõnõ, sanatçõnõn etkilendiği kay- naklarõn izini sürerek izleyiciye göstermeyi amaçlayan sergide bu doğrultuda “Tanıklıklar“ başlõklõ bir panel ve sergi boyunca Cevat Ça- pan, Mete Tunçay, Ferda Keskin gibi isimlerin katõlacağõ “Çarşam- ba Konuşmaları” düzenlenecek. Eyüp’te bir fabrika işçisi baba ve ev kadõnõ annenin oğlu Yüksel Arslan’õ benzersiz bir sanatçõ yapan ayrõntõ- lardan biri de kullandõğõ doğal boya- lar. Doğal boyalarõ halõ ve kilim için iplik boyayan kadõnlardan öğrenir Yüksel Arslan. Kadõnlar kök boyala- rõ, taşlarõ, toprağõ gösterirler, ardõndan Mauduit adlõ yazarõn kitabõ sayesin- de mağara devrinin boya tekniğini öğ- renir. Kan, sperm, yumurta akõ, idrar, bal kullanmaya başlar. ARTURE ÖNCESİ VE SONRASI Doğal renklere olan ilgisini şu söz- lerle anlatõr Arslan: “Yapay renkle- re duyduğum nefret, beni doğal renkler aramaya ve kişisel bir tek- nik bulmaya zorladı.“ 1955’te açtõ- ğõ ilk sergisinde bütün eserleri satõlan, Gerçeküstücülük’ün Papasõ André Breton tarafõndan 1959 Gerçeküstü- cülük sergisine davet edilip Türki- ye’nin özel şartlarõ yüzünden katõla- mayan Arslan, 1961’de Paris’e gider. Paris’te Arslan ne “Art” yani “Sanat”, ne de “Peinture” yani “Resim” olan bir tür geliştirmiştir. Bu türe bir de ad takar: “Arture”. Resim ile yazõ, resim ile şiir arasõnda bir yerdedir “Arture”. “Yüksel Arslan Retrospektifi”, sanatçõnõn 1950’li yõllardan bugüne Ar- ture öncesi ve Arture sonrasõna ait eser- lerini kapsõyor. Sergi; “Artur(c)”, “Kapital”, “Kapital’in Güncelleşti- rilmesi“, “Etkiler”, “Autoarture”, “İnsan”, “Yeni Etkiler” dizilerinden çalõşmalarõnõ ve bu dizilerini oluştu- rurken yaptõğõ binlerce deseninden seçkiyi, sanatçõnõn kendi sanat anla- yõşõnõ ve entelektüel dünyasõnõ biçim- lendirmede önem taşõyan kişilerle il- gili dokümanlarõ (mektup, belge ve fo- toğraflarla Edouard Roditi, Jean Dubuffet, Roland Topor, Orhan Duru, Ferit Edgü ile olan yakõnlõk- larõ...) ilk kez bir arada sunuyor. Ars- lan’õn çalõşma / yaşam mekânõnõn çok kapsamlõ fotoğraflarõ da sergi kapsa- mõnda ziyaretçilerle buluşuyor. 1969’dan bu yana ülkesine hiç dön- memiş olan Arslan, sergi açõlõşõnda, ya- ni tam 40 yõl sonra yeniden İstanbul’da, Türkiye’de bugüne dek yapõlmõş en kapsamlõ retrospektif sergiye ev sa- hipliği yapan santralistanbul’da olacak. Küratörlüğünü Levent Yõlmaz’õn üstlendiği sergi 21 Mart 2010’a kadar açõk kalacak. Sergi boyunca Yüksel Arslan üstüne ‘Çarşamba Konuşmalarõ’ adlõ bir panel düzenlenecek. Yüksel Arslan’ın “Arture” dizisinden bir çalışma. Bombanõn üstüne giden adam “Çocukluğumda, yazlarõ adada otururken Põrasa adõnõ taktõğõmõz, arkadaşlarla ortak bir teknemiz vardõ. Onunla çoğu zaman adanõn arka sahiline gider, arabacõnõn hanõmõ Rum madamõn evinin önündeki patates tarlasõnõ kestirmeden geçer, yüksek bir yere çõkar ve günbatõmõnõ bekleyerek, kõzõl güneşin denize değdiği anõ yakalar, işte bir sanat fotoğrafõ denilen şeylerden çekerdim. Halbuki 400 milyon seneden beri güneş hep böyle batõyor ve ben sanat yapõyordum. Türkiye’deki fotoğraf anlayõşõ, benim Põrasa adlõ teknem, madamõn patates tarlasõ ve romantik güneş batõşlarõnõn arasõnda sõkõşõp kalmõştõr.” “Foto muhabiri bomba patladõğõ zaman bombaya doğru giden adamdõr. Halbuki fotoğrafçõ bombadan kaçar gider. Fotoğrafçõ yoktur; benim için yalnõzca foto muhabiri vardõr.” Persepolis 2.0, Tahran’ı kızdıracak Kültür Servisi - Henüz yirmili yaşlardaki iki İranlõ genç, Marjane Satrapi’nin ödüllü çizgi- romanõ “Persepolis”in çizimlerini kullanarak hazõrladõklarõ, son seçimler sonrasõ meydana gelen ‘kanlı’ ayaklanmalarõ konu alan “Persepolis 2.0” ile Tahran rejimine meydan okuyor. Şangay’da yaşayan ve isimlerini açõklamak istemeyen gençlerin Satrapi’den onay alarak hazõrladõğõ 10 sayfalõk çalõşmada, orijinal eserdeki siyah- beyaz çizimler kullanõlarak, Mahmud Ahmedinejad’õn seçimlerdeki şaibeli galibiyeti ve bu sonuç neticesinde ülkeyi sarsan, Tahran hükümetinin acõmasõzca önlemleriyle durdurulan kitlesel ayaklanmalar anlatõlõyor. ‘www.spreadpersepolis.c om’ adresinden ulaşõlabilen çalõşmanõn son sayfasõnda, ayaklanmalarda Tahran polisinin kurşunuyla 26 yaşõnda yaşamõnõ yitiren ve direnişin simgesi haline gelen Neda’nõn ölümü tasvir edilmiş. Ayrõca, aynõ sayfada “İranlılara destek olun, bu mesajı tüm dünyaya yayın” diye özel bir not düşülmüş. İranlõlardan sayõsõz teşekkür mektubu alan gençler, birkaç hafta önce kurduklarõ sitenin daha şimdiden 100 binden fazla kişi tarafõndan ziyaret edildiğini belirtiyor. ASLI KAYABAL M ilano’da geçtiğimiz günlerde ha- yata veda eden yazar, çevirmen, gazeteci ve eleştirmen Fernanda Pivano’nun (92) ölümünün ardõndan İtal- yan yazar Cesare Pevase ile 1940’lõ yõllarda yaşanan gizli bir aşk öyküsü ortaya çõktõ. Ernest Hemingway’den William Bour- rough’a, Allen Ginsberg’den Bob Dylan’a Amerikan edebiyatõnõn ve kültürünün belli baş- lõ isimlerinin kitaplarõnõ İtalyancaya kazandõran Pivano, Torino’daki D’Azeglio lisesinde Ce- sare Pavese’nin öğrencisiydi. 20 Ağustos 2009 tarihli La Repubblica gazetesinde ya- yõmlanan habere göre Pavese, sonraki yõllar- da Edgar Lee Masters’in ‘Spoon River’ an- tolojisini İtalyancaya mükemmel bir çeviriy- le kazandõran Pivano’ya delicesine âşõk ol- muştu. Pavese, Pivano’ya iki kez evlilik tek- lifinde bulundu ve reddedildi. Sonrasõnda “Çalışmak Yorar” kitabõnõ Pivano’ya adadõ. 1950’lerde Cesare Pavese’nin yazdõğõ mek- tuplarõ yayõma hazõrlayan İtalo Calvino ve Lo- renzo Mondo, Pivano’dan Pavese’nin ona yazdõğõ aşk mektuplarõnõ rica etti. Ancak Pi- vano mektuplarõ paylaşmak istemedi, bir an- lamda mektuplarõ sansürledi. Önümüzdeki günlerde Fernanda Piva- no’nun avukatlarõ yazarõn mektuplarõn ya- yõmlanmasõ konusunda bir not bõrakõp bõ- rakmadõğõnõ açõklayacak. Eğer sonuç olum- suz olursa, edebiyat dünyasõ Pivano’nun yaklaşõk 70 yõl boyunca sakladõğõ bu aşk öy- küsünün hikâyesini okurlarla paylaşabilmek için bir çözüm arayacak. Cesare Pavese’nin gizli aşkõ Fernanda Fernanda Pivano Cesare Pavese “Ekmek ve tabanca”, Kaleiçi, Ankara 1970 Fotoğraf:Ceren Çıplak Araf’ta Aydın Orak oynuyor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear