Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
18 AĞUSTOS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Erdoğan’ın
Demokrasi Anlayışı..
“Kürt Açılımı” mı? “Demokrasi Açılımı” mı?
Yoksa “Milli Birlik Projesi” mi?
Başbakan, on gündür içeriğini dolduramadı-
ğı o projeyi, bu üç isimle tanıtmaya çalışıyor. Öd-
evin kendisine “acil” kodu ile ABD tarafından ve-
rildiği uluslararası camia tarafından biliniyor. Ta-
mamlanma tarihinin bu yılın sonu olduğu da.
Irak’taki askeri varlığını o süre içerisinde sona er-
dirmek isteyen Washington’un, o süre içerisin-
de bölgenin kuzeyindeki petrol varlığının bekçi-
liğini, istikrarlı bir Kürt devlet yapısına emanet et-
mek istediği de... Bunun için Kuzey Irak’ta üs-
lenmiş olan PKK’nin silahlı yapısını sona erdire-
rek, siyasallaştırılmış bir politik güç olarak Tür-
kiye’deki soydaşları ile özümleştirilmesi de Was-
hington’un planları içinde.
Bunu bizim içimize sindirmemizin demokratik
yöntemlerini bulup, uygulama görevini alan Baş-
bakan’ın, işi elbette kolay değil. Ülkenin çeşitli yö-
relerinden yurttaşlara seslenirken, bir etnik top-
luluğu değil de, tüm yurttaşları kapsayacak ye-
ni bir oluşumdan söz etmek isteyişinin nedeni-
dir, o projeyi bazen demokrasi açılımı, bazen de
“milli birlik planı” olarak adlandırması.
Aslında bu yazıyı yazdığım kâğıdın beyaz olu-
şu kadar açık bir gerçek, Erdoğan’ın demokra-
siden anladığının, binlerce yıldır demokrasi için
konuşan, yazan, onun korunması için alın teri dö-
ken, hatta can verenlerin amaçlarının taban ta-
bana zıt olduğu da bir başka gerçek.
Vatandaşa provokatör suçlaması
Erdoğan’dan önce kaç otoriter lider de, de-
mokrasiyi savunur görünürken ya faşizmin, ya da
otoriter Marksizmin temsilciliğini yaptıklarını giz-
liyorlardı. Çok gerilere gitmenin gereği yok. Da-
ha geçen hafta, “açılım”ı hemşerilerine anlatmak
amacı ile Rize’ye giden Başbakan, kentte par-
tisine bir kapalı salon toplantısı hazırlatmıştı. Kür-
süde, bildik konuşmalarından birisini daha ya-
parken, hemşerisi işsiz bir kadın durumunu
anatmak gibi bir “hata” yaptı. Bağırmadan, kö-
tü söz kullanmadan, işsiz olduğunu söyleme-
ye yeltendi. Korumaları, kadının etrafını sardılar.
Dışarı çıkarttılar. Öylece, tek parti yıllarında bi-
le duyup görmediğim şekilde, bir yurttaş, 2009
yılı Ağustos ayında, ülkenin Başbakanı’na du-
rumunu anlatmaktan polis gücü ile yoksun bı-
rakıldı. Bitmedi.. kadının arkasından çok bil-
mişçesine Başbakan, birilerinin bu toplantılara ge-
lip provokatörlük, yani tahrikçilik yaptığını
söyledi. Bu açık yargısız infazı, sadece Rizeli hem-
şerileri değil, ülkenin öteki yerlerindeki yurttaş-
ları da TV’lerin canlı yayınlarından izledi.. gördü
ve ne yazık ki -demokrasi adına- içlerine sindir-
mek zorunda kaldı.
Truva Atı yöntemi
Bir başka genç yurttaş grubunun, aynı günlerde
başkentte Kızılay alanında yükseköğrenim harç-
larının arttırılması nedeni ile Başbakan’a sesleri-
ni duyurmak amacı ile “Truva Atı” yöntemi uy-
guladığını da tv’lerin canlı yayınlarında görmedik
mi? İktidarın elleri coplu hırçın polis gücü, o Tru-
va Atı yöntemini kullanacak kadar zekâ fışkıran
gençleri, harçlara daha fazla zam yapmadığı için
Erdoğan’a şükranlarını yansıtmak amacıyla ta-
şıdıkları dövizlere, söyledikleri sloganlara kanmış
olmanın verdiği hıncı Başbakanlık binasına yak-
laşırken tamamen değiştiren öğrencileri acıma-
sızca coplayarak çıkarttılar, dövdüler. Gözaltına
aldıklarının ellerini kelepçelemekle “Elbette yine
demokrasi adına” sakınca görmediler.
İktidarın polisine göre hükümeti hele Başbakan’ı
övmek amacıyla alanlara çıkmak gerekiyordu.
Ağızlardan çıkacak tek eleştiri, haykırış ise dö-
vülmek gibi bir suçu hak etmişlerdi. Oysa ülke-
nin başka yerlerinde aynı polis güçleri “Kürt açı-
lımını” PKK ve Öcalan’la anlaşma yapmak an-
lamında gördüklerini haykırarak Kaymakamlık bi-
nalarını basan, camlarını kıran taşkın kalabalık-
lara yine demokrasi adına saygı göstermek em-
rini aldıklarını ortaya koyuyorlardı. O şaibeli dav-
ranış direktifi Adana’da bir polisimizin bıçakla şe-
hit edilmesiyle sonuçlandı. Bu farklı uygulama-
nın ülkede nasıl bir tepkiye neden olmak üzere
birikim yarattığını Başbakan mesela Yavuz Do-
nat’ın Kırıkkale gözlemlerini yansıtan cumartesi
günkü yazısından öğrenmelidir. Birileri Erdo-
ğan’ın etrafını öylesine çevirmiş ve kuşatmış ki an-
cak kendisine yansıtıldığı kadarıyla halkın tepki-
sini öğrenebiliyor. Sanırım o çevre Erdoğan’a, sü-
rekli olarak kendisine bir saldırı olasılığından söz
etmeyi de kendileri açısından yararlı görüyorlar.
Perşembe gecesi tatilden dönüşümü yaptığım
THY uçağının İstanbul Sabiha Gökçen Havali-
manı’na geldiği dakikalarda Başbakan’ın uçağı
da aynı alana inmişti. Öteki uçaklarla gelen yol-
cular alanda durdurulmuş, araç trafiği topluca ke-
silmişti. Uçağınızın sizi zamanında getirmiş ol-
masından doğan mutluluğunuz, gecenin karan-
lığını yırtan mavili kırmızılı işaretler veren polis ara-
balarının engeline dakikalarca takıldığı için, ev-
lerinize dönüşünüz, -yine demokrasi gereği-
Başbakan’ın alandan uzaklaşmasını beklemeni-
zi zorunlu kılıyordu.
Erdoğan, demokrasi açılımını bir milli birlik pro-
jesi olarak İstanbul’daki azınlıkların ruhani lider-
lerine anlatmak amacı ile cumartesi günü Bü-
yükada’ya gitmiş. Onlarla yemek yemiş. Konuşma
yapmış.
Daha sonra Büyükada’da dolaşmak istemiş.
Adanın yüz yıllık faytonları ile mi dediniz?
Yanıldığınızı Milliyet’ten okuduğum küçük bir
haberi ileterek söyleyeceğim. Başbakan’ın çift atın
çektiği fayton zevkini tatmasını, çam kokuları al-
masını önlemek amacı ile, kendisini maazallah bir
saldırıdan korumak için ilgililer Büyükada’ya
zırhlı bir minibüs getirmişler. Ada turu o zırhlı ara-
ba içinde gerçekleşmiş. Başbakan’ı, Abdülha-
mit’e uygulanan ve sonunda Padişahı “Kızıl Sul-
tan” yapan o suikast, saldırı gibi söylentiler al-
tında bırakmanın, ruhsal bunalımlar yaratacağı-
nı bilmezden gelenler için yazıldı bu son paragraf.
ENTERNET / MEHMET SUCU
Çocuklar bilgisayar kullanmamalı,
çünkü derslerinden geri kalıyorlar.
Çocuklar bilgisayar kullanmamalı,
çünkü sanal bir dünyanın içinde ka-
lıyorlar. Bu sözler yakın bir zamana ka-
dar çevremizdeki hemen her ebe-
veynden ve kendine uzman adını ko-
yan bir sürü insandan sıkça duydu-
ğumuz sözler. Hatta daha fazlasını da
duymuşluğumuz vardır.
Benim oğlum 3.5-4 yaşından beri
bilgisayarla tanışık ve kullanır. Fırat bu-
gün tam 19 yaşında. Ama o uzman-
ların öne sürdüğü gibi hiç de sanal bir
dünyada yaşayıp depresyonlara falan
da girmedi. Bir yanda profesyonel ku-
lüplerin altyapılarında futbol oynadı, bir
yanda okuluna gitti, diğer yanda ise
toplum içinde yer aldı. Kimse onu zor-
lamadı. Onun arkadaşları da ona
benzer durumdalar. Yani bizden son-
raki kuşağa bilgisayarlar engel olma-
dı. O zamanlar çocuğa bilgisayarı
yasaklamanın ne kadar yanlış bir şey
olduğunu söylediğinizde yüzünüze
garip garip bakarlardı. Ama şimdi
durum değişti.
Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da Tür-
kiye’nin de aralarında bulunduğu 11
ülkede 5 bin 220 ebeveynin katılımıyla
yapılan bir araştırma sözlerimizi doğ-
ruluyor.
Intel’in, Redshift Research adlı
araştırma şirketine yaptırdığı anket,
bu ülkelerde yaşayan tüm ailelerin gü-
nümüz modern dünyasında çocukla-
rının gelişiminde bilgisayar kullanımı-
na büyük önem verdiğini ortaya ko-
yuyor. 11 ülkede ebeveynlerin yüzde
98’i bilgisayar yetkinliğinin önemli bir
beceri olduğuna inanırken, yüzde
50’si de bilgisayarın büyüme süre-
cinde çocuklar için “kesinlikle gerek-
li” olduğunu belirtiyor. Araştırmaya ka-
tılan Türk aileler de bilgisayar kulla-
nımının çocuklarının gelişiminde bü-
yük önem taşıdığını ve gelecekteki iş
hayatını ciddi ölçüde etkileyeceğini ifa-
de ediyor.
Intel’in araştırması, Türklerin bilgi-
sayarı çocuklarının gelecekteki altın bi-
leziği olarak gördüğünü gözler önüne
seriyor. Eskiden iyi derecede yaban-
cı dil bilmeyi çocuklarının geleceği için
çok önemli bulan Türk aileleri, günü-
müzde artık iyi bilgisayar kullanmayı
bilmenin de çocuklarının gelecekteki
iş hayatını ciddi ölçüde etkileyeceği-
ne inanıyor. Araştırmaya katılan Türk-
lerin yüzde 99’una göre bilgisayar kul-
lanmayı bilmek, çocuklarının gele-
cekteki iş hayatını etkileyecek. Yüzde
37’si çocuklarının iyi bilgisayar kulla-
nıyor olmasını “yaşamsal önem”e sa-
hip görürken, yüzde 56’sı da bunun
“çok önemli” olduğunu belirtiyor. Tür-
kiye, yüzde 86 oran ile araştırmaya ka-
tılan 11 ülke arasında, bilgisayarın ço-
cuklarının gelecekteki iş hayatlarında
çok büyük payı olduğuna inanan ül-
keler içinde Güney Afrika (yüzde 90)
ve Rusya’dan (yüzde 87) sonra üçün-
cü sırada yer alıyor.
Türk aileler, çocuklarının 12 yaşın-
dan önce bilgisayarla tanışması ge-
rektiğine inanıyor. Türk ebeveynlerin
yüzde 90’ı, devletin okullarda bilgi-
sayar eğitiminin yaygınlaşması için da-
ha çok destek vermesi gerektiğini sa-
vunuyor. Türkiye bu oranla 11 ülke
arasında ilk sıraya yerleşiyor. 11 ülke
genelinde ise bu oran yüzde 73.
Araştırmaya katılan ebeveynlerin
verdiği yanıtlar, çocukların tüm ülke-
lerde bilgisayarı en çok eğlence amaç-
lı (yüzde 34) kullandığını gösteriyor.
Eğlenceyi eğitim amaçlı kullanım (yüz-
de 27) takip ediyor. Bilgisayarı iletişim
için kullanan çocukların oranı ise yüz-
de 21. Türkiye’ye bakıldığında, kulla-
nım amaçları arasında eğlencenin
yüzde 35, okul ve ödevlerin yüzde 28,
iletişim yüzde 16 olduğu görülüyor.
Bilgisayarı en çok İspanyol (yüzde 36)
ve İngiliz çocukları (yüzde 33) eğitim
amaçlı kullanırken, bilgisayardan bu
amaçla en az yararlananlar, yüzde 16
ile Polonyalı çocuklar.
Araştırmaya katılan 11 ülkede ço-
cuğuyla bilgisayar başında nasıl za-
man geçirdikleri sorulan ebeveynler
arasında eğlence amaçlı zaman ge-
çirdiğini söyleyenler (yüzde 37) ka-
dar, çocuğunun bilgisayar başında
ne yaptığını kontrol etmek amaçlı za-
man geçirenler de bulunuyor (yüz-
de 36). Çocuğunun okulda başarılı
olması için ona bilgisayar başında
yardımcı olan ailelerin oranı yüzde
29. Araştırmaya katılan Türk ebe-
veynlerin yüzde 45’i, bilgisayar ba-
şında çocuklarıyla oyun amaçlı va-
kit geçirdiklerini belirtiyor. Türkiye, bu
oranla Mısır’dan sonra yüzde 61’le
ikinci sırada yer alıyor. Bilgisayar ba-
şında çocuğuyla eğitim için vakit ge-
çiren Türk ebeveynlerin oranı ise yüz-
de 26.
Kısacası anket bize gösteriyor ki
Türkiye’de bir zihniyet yavaş yavaş
yıkılıyor.
mehmet@cumhuriyet.com.tr
Bırakın Çocuklar Bilgisayar Kullansın
‘Kürt açılımı
hukuk
devletine
dayanmalı’
LEYLA TAVŞANOĞLU
CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ, Bursa millet-
vekili, emekli büyükelçi Onur Öymen’le AKP hü-
kümetinin Kürt açõlõmõnõ konuşuyoruz. Öymen hü-
kümeti çok ağõr biçimde suçluyor, “Amaçları te-
rörle mücadele etmek değil, terörle uzlaş-
mak” diyor
- Sizce bu Kürt açılımı nedir?
ONUR ÖYMEN- Hükümet bu Kürt açõlõmõnõn
ne olduğunu bir türlü açõklayamõyor. Kendi yan-
daşõ gazeteciler ve kimi akademisyenler aracõlõ-
ğõyla bunu parça parça kamuoyuna duyuruyor.
AKP’nin kafasõndaki, Türk Anayasasõ’na, devlet
sisteminin temeline ters düşen bir modeldir. Tür-
kiye’nin ortak kimliği milli kimliktir. Anayasanõn
66. maddesi de bunu teminat altõna alõr. Şimdi bu-
nu değiştirmek istiyorlar. Ayrõca anayasanõn 42.
maddesi eğitim dilinin Türkçe olduğunu söylüyor.
Bunu da değiştirmek istiyorlar. PKK’yi destek-
leyen bazõ siyasi çevreler de artõk açõkça dile ge-
tiriyor. Bizim anladõğõmõz burada devletimizin te-
mellerini sarsacak bir tavizin verilmesi söz ko-
nusudur. Bunu da açõkça ifade edemeyecekleri için
açõlõmõn ne olduğunu iktidar partisi bir türlü
söyleyemiyor.
- Bu tehlikeli oyunu neden oynuyorlar?
ÖYMEN- Hükümet ne yazõk ki terörle müca-
delede başarõlõ olamadõ. Kuzey Irak’taki terörü bi-
tiremedi. Neredeyse sõfõr terörle hükümeti dev-
raldõlar. Bugün ise bir tek saldõrõda yirmiden faz-
la şehit verdiğimizi söylüyorlar. ABD’yi ve Irak
hükümetini PKK’yi bölgeden tasfiyeye ikna ede-
medi. Bu büyük bir dõş politika başarõsõzlõğõdõr. Bu-
gün terörü tasfiye edemeyeceğini gördüğü için te-
rörle uzlaşarak, terörden medet umarak, terörü des-
tekleyenlerle müzakere ederek bu işi çözmeye ça-
lõşõyor. Terörle müzakere etmek son derece teh-
likelidir. Öcalan başta olmak üzere terör liderle-
rinin hiçbiri hiçbir koşulda silahlarõ bõrakmaya-
caklarõnõ söylüyorlar.
Dikkat ederseniz, “Hükümet bizi tatmin eder-
se en çok yapabileceğimiz ateş kesmektir” di-
yorlar. Ama silahlarõ bõrakmaya yanaşmõyorlar.
Öcalan da Kuzey Irak’taki terör liderleri de bu doğ-
rultuda konuşuyor. “Öcalan affedilse bile silah-
ları bırakmayız” diyorlar. Hükümet üyelerinin de
bu açõlõmdan sonra verdikleri demeçlere bakar-
sanõz, artõk terörle mücadele kavramõ unutuldu.
Belli ki teröristlerle bir mutabakat aranõyor.
- Son kitabınızda bir görüş ortaya atıyorsu-
nuz. Bugün Türkiye’de olanları ABD İkinci
Dünya Savaşı sonrası İtalya’da yapmış, İtalyan
siyasetini altüst etmişti, diyorsunuz. Bu sözle-
rinizi açar mısınız?
ÖYMEN- Bu sadece bizim değil, bugün pek çok
Amerikalõ yazarõn da kabul ettiği bir görüştür. 1948
yõlõnda İtalya’da İkinci Dünya Savaşõ’ndan son-
ra yapõlan ilk seçimlerde sol partilerin oluşturduğu
bir cephe seçimi kazanmak üzereydi. ABD buna
razõ gelmedi. Seçimleri Hõristiyan Demokratlarõn
kazanmasõ için çok yoğun çaba harcadõ. ABD dõş
müdahaleyle başka ülkelerin iç politikasõna mü-
dahale etmiştir. Bunun tipik örneklerinden birisi,
1948’deki İtalyan seçimleridir.
Aynõ şey 1953’te İran’da oldu. Musaddık de-
mokratik bir şekilde işbaşõna gelmişti ama pet-
rolleri millileştirdiği için İngiltere ve ABD’nin gi-
rişimiyle devrildi. Yerine petrolleri yeniden ya-
bancõ şirketlere teslim edecek bir hükümet işba-
şõna geldi. Şimdi görüyoruz ki ABD hükümeti,
ABD Yüksek Mahkemesi’ne, PKK’ye ve Tamil
gerillalarõna danõşmanlõk yapmamõz anayasamõ-
za göre uygun mudur, diye başvurmuş. Bu inanõlõr
gibi bir durum değil. Bir müttefikinizi hedef
alan bir terörist örgüt var. Sizin asker bulundur-
duğunuz bir ülkeden saldõrõlar düzenliyor. Siz ise
bu saldõrõlarõn engellenmesine katkõda bulunacak
yerde, o teröristlere acaba siyasi, hukuki danõş-
manlõk yapabilir miyiz diye yüksek mahkeme-
nizden yetki almaya çalõşõyorsunuz.
‘Amaçlarõterörleuzlaşmak’
obirgit@e-kolay.net;Faks: 0 216 302 82 08
CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Onur Öymen’den AKP hükümetine ağõr suçlama
- Kürt açılımı isteyen bu hükümet, neden o böl-
geye eğitim ve sağlık seferberliği açmaz, sanayi
yatırımları yapmaz?
ÖYMEN- Ne yazõk ki bu hükümet o bölgeye üvey
evlat muamelesi yapõyor. O bölgede sulama tesisleri
kurmak lazõm. Daha önceki hükümetlere nazaran
bölgede sulama yatõrõmlarõ bu hükümet zamanõnda
geriledi. AKP bölgeyi gözden çõkarmõş. Teşvik ted-
birleri aldõk, diyorlar. Özel sektör bu teşvik tedbirle-
rine itibar etmiyorsa bunu siz devlet olarak yapacak-
sõnõz. Hakkâri’de bir tane fabrika yok. Bölge tama-
mõyla sahipsizdir. Bir taraftan bunu yapõyorlar, bir
taraftan da “Muhalefet bölge halkına sahip çıkmı-
yor” diye muhalefeti suçluyorlar. Bunlar onlarõn so-
rumluluğunda. Biz yol gösteriyoruz. Dinlemiyorlar.
Bölge insanõnõn insan hakkõnõ tahrip ediyorlar. Dev-
letin istatistiklerine göre Şõrnak’ta insan ömrü 59 yõl,
Bursa’da ise 75 yõl. Arada 16 yõllõk bir fark var.
Çünkü hükümet en temel hizmetleri oraya götürmü-
yor. Biz bunu söylüyoruz, cevap: “Bunlar önemli
değil. Önemli olan demokratik açılım.” Siz şaka
mõ ediyorsunuz? Siz bu haklarõ bir tarafa bõrakõp
“Demokratikleşme yoluyla bu işi çözeceğim” di-
yeceksiniz. Nasõl olacak bu iş? Cumhuriyetimizin te-
mel ilkelerini imha ederek, anayasamõzõn temel un-
surlarõnõ ortadan kaldõrarak mõ bunu çözeceksiniz?
Bunu terörü bitirmek için de yapmõyorlar. 2006’da
bu hükümetin çõkardõğõ Terörle Mücadele Yasasõ’nõn
altõncõ maddesinde, “Terör örgütünün kurucuları
bir defaya mahsus olmak üzere pişmanlık yasa-
sından yararlanabilir” yazõlõydõ. Yani Apo’yu af-
fetmeyi o zaman düşünmüşler. Biz bunu ortaya çõka-
rõnca mecbur kalõp geri adõm attõlar. Şimdiyse yine
aynõ noktaya geldiler. Ama bunu halka açõklayamõ-
yorlar. Bir hükümet düşününüz ki açõklayamadõğõ bir
girişim için muhalefetten destek istiyor.
‘AKP DIŞ TALİMATLA
HAREKET EDİYOR’
- PKK, ABD’de ve dünyanın pek
çok ülkesinde tescilli bir terör ör-
gütüyken ABD yönetiminin bu terör
örgütüne danışmanlık yapmak is-
temesi nasıl bir çelişki oluyor?
ÖYMEN- Bir süre önce kimi Ame-
rikalõ generaller, “Bu işin çözümü
Türkiye’nin PKK’yle müzakere
masasına oturmasıdır” yollu de-
meçler verdiler. Türkiye bu konuda
dõş politikada yalnõz bõrakõldõ. AKP
hükümeti de ne pahasõna olursa olsun
bu ülkelerle ilişkileri iyi sürdürüp ken-
di partisine destek alma hesabõ için-
de bunlarõn en yanlõş, en haksõz giri-
şimlerine karşõ tepki gösteremiyor.
ABD Başkanõ Obama Türkiye’ye
geldiğinde, “Irak’ta iki terör örgü-
tü vardır. Bunlardan birisi El Kai-
de, öbürü de PKK’dir. İkisi de bi-
zim için tehdittir. El Kaide’yi ye-
rinden söküp yok edeceğiz. PKK
için de Türkiye Irak hükümetiyle
ve Kuzey Irak’la görüşmeli ve
Türkiye’deki Kürt asıllıların özel-
likle eğitim hakları iyileştirilmeli-
dir” dedi. Yani AKP hükümeti her
konuda dõş talimatla hareket etmeyi
âdet haline getirdi. Ermeni açõlõmõ de-
diler. Azerbaycan’dan büyük tepki-
ler gelince geri adõm attõlar. Kõbrõs’ta
da öyle oldu. Ruhban okulunu açõn,
dendi. Bu yolda derhal adõmlar atõ-
yorlar. Son olarak da PKK konusun-
da böyle bir çözüm öneriyorlar. Bi-
zimkiler de bunu yapõyor. ABD,
“PKK’yle mücadele edin” demiyor.
Aksine, “Irak hükümeti ve Kuzey
Irak yönetimiyle görüşün. Kürt
asıllıların haklarını iyileştirin” di-
yor. ABD’nin önerdiği model bu.
Hükümetin PKK’yle mücadele ce-
sareti olmadõğõ için müzakere yoluyla
sorunu çözmeye çalõşõyor. Bir taraf-
tan bölge halkõna sahip çõkmasõnõ öne-
riyoruz. Bunu da yapamõyor. Bölge
halkõ perişandõr. Eğitim neredeyse sõ-
fõr. Sağlõk şartlarõ Türkiye ortala-
masõnõn en kötüsü. Ben Hakkâri’ye
gittiğimde koskoca Çukurca ilçesin-
de bir tane doktor yoktu.
- AKP, DTP’ye kaptırdığı oyları yeniden kendi-
ne çekmek amacıyla bu Kürt açılımını başlattı, de-
niyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
ÖYMEN- Tabii bu işin iç politika boyutu da var. Bu
hükümet inişe geçtiğini gördü. Bu gidişle bir daha se-
çimleri kazanmasõ çok zordur. Bunu aşmak için birta-
kõm açõlõmlar yapmak istiyorlar. Ama bunlar beyhude
gayret. Daha da önemlisi, bunlarda terörle mücadele et-
me cesareti, iradesi ve gayreti olmamasõ. Bunlar dõş tel-
kinler ne yöndeyse onu yapacaklar. Yapamazlarsa da
“Biz yapacaktık ama muhalefet engel oluyor” di-
yorlar. Sanki muhalefet sayõca bunlarõ engelleyebilir.
Daha önce laiklik karşõtõ faaliyetlerin odağõ olduklarõ
Anayasa Mahkemesi tarafõndan resmen tescil edildi.
Şimdi de ülkenin milli birliği, ulus devlet, milli kim-
lik gibi temel değerlerini tahrip etmeye çalõşõyorlar. Bun-
larõn yaptõklarõ son derece tehlikeli bir gidiştir. Biz bun-
larõ halka anlatõnca bu sefer bizi boy hedefi haline ge-
tirmeye çalõşõyorlar. Ne yazõk ki ülkede bunlara destek
çõkan birtakõm insanlar var. Daha neyin ne olduğu bel-
li olmadan, “Destekliyoruz” diye bildiriler yayõmla-
nõyor. Ama neyi destekledikleri belli değil.
Daha ortada bir şey yokken hükümetle neyi konu-
şacağõz? Sisler bulvarõnda onlara yol arkadaşlõğõ mõ ya-
pacağõz? Halkõn gözlerini sis perdesiyle örtme giri-
şimlerine destek mi olmamõzõ istiyorlar?
‘HÜKÜMET DOĞU’YA ÜVEY EVLAT MUAMELESİ YAPIYOR’
‘ORTADA BİR ŞEY YOK AKP’YLE NEYİ KONUŞACAĞIZ’
CHP’li Öymen “Daha önce laiklik karşıtı
faaliyetlerin odağı oldukları Anayasa
Mahkemesi tarafından resmen tescil edilen
AKP şimdi ülkenin milli birliği, ulus devlet,
milli kimlik gibi temel değerlerini tahrip
etmeye çalışıyor. Bunların yaptıkları son
derece tehlikeli bir gidiştir” dedi.
İstanbul Haber Servisi
- Eski Adalet Bakanõ
Mehmet Moğultay, Kürt
sorununun bir demokrasi
sorunu olduğunu belirte-
rek “Türkiye demokrasi
ile bölünmez, aksine bir-
leşir ve demokrasi ile
kurtulur. Demokrasinin
temelinde ise hukuk
devleti vardır. Kürt açı-
lımı hukuk devletine
dayanmazsa çok tehli-
keli olur” dedi.
Eski Adalet Bakanõ
Mehmet Moğultay, yap-
tõğõ yazõlõ açõklamada, 14
Mayõs’ta Ankara’daki
Best Otel’de “Kürt açı-
lımı”na ilişkin 17
maddelik bir manifesto
yayõmlandõğõnõ belirterek,
CHP’nin bu maddelerden
hangisine neden karşõ
olduğunu açõklamasõ
gerektiğini belirtti.
Çözüme katkõda bulun-
manõn “AKP’ye destek
olmak” anlamõna gelme-
yeceğini vurgulayan Eski
Adalet Bakanõ Mehmet
Moğultay, açõklamasõnda
özetle şu görüşlere yer
verdi: “Kürt sorunu
ülkenin sorunudur,
demokrasi sorunudur,
insan hakları sorunu-
dur. CHP’nin Başbakan
Recep Tayyip
Erdoğan’dan daha ileri
bir çözümü varsa onu
da görmek zorundayız.
Başbakan DTP ile görü-
şüyor, CHP ile de
görüşmelidir. CHP bu
konuda kapılarını açık
bırakmalıdır. CHP’de
genel başkandan başka
kimse konuşmamalı,
görüşmeye açık
olduğunu genel başkan
ifade etmelidir.
AKP’nin Kürt açılımına
neler getireceğini, neler
götüreceğini görmeye
CHP fırsat vermelidir.”
Eski Adalet Bakanõ
Mehmet Moğultay