26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 18 AĞUSTOS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Erdoğan’ın Demokrasi Anlayışı.. “Kürt Açılımı” mı? “Demokrasi Açılımı” mı? Yoksa “Milli Birlik Projesi” mi? Başbakan, on gündür içeriğini dolduramadı- ğı o projeyi, bu üç isimle tanıtmaya çalışıyor. Öd- evin kendisine “acil” kodu ile ABD tarafından ve- rildiği uluslararası camia tarafından biliniyor. Ta- mamlanma tarihinin bu yılın sonu olduğu da. Irak’taki askeri varlığını o süre içerisinde sona er- dirmek isteyen Washington’un, o süre içerisin- de bölgenin kuzeyindeki petrol varlığının bekçi- liğini, istikrarlı bir Kürt devlet yapısına emanet et- mek istediği de... Bunun için Kuzey Irak’ta üs- lenmiş olan PKK’nin silahlı yapısını sona erdire- rek, siyasallaştırılmış bir politik güç olarak Tür- kiye’deki soydaşları ile özümleştirilmesi de Was- hington’un planları içinde. Bunu bizim içimize sindirmemizin demokratik yöntemlerini bulup, uygulama görevini alan Baş- bakan’ın, işi elbette kolay değil. Ülkenin çeşitli yö- relerinden yurttaşlara seslenirken, bir etnik top- luluğu değil de, tüm yurttaşları kapsayacak ye- ni bir oluşumdan söz etmek isteyişinin nedeni- dir, o projeyi bazen demokrasi açılımı, bazen de “milli birlik planı” olarak adlandırması. Aslında bu yazıyı yazdığım kâğıdın beyaz olu- şu kadar açık bir gerçek, Erdoğan’ın demokra- siden anladığının, binlerce yıldır demokrasi için konuşan, yazan, onun korunması için alın teri dö- ken, hatta can verenlerin amaçlarının taban ta- bana zıt olduğu da bir başka gerçek. Vatandaşa provokatör suçlaması Erdoğan’dan önce kaç otoriter lider de, de- mokrasiyi savunur görünürken ya faşizmin, ya da otoriter Marksizmin temsilciliğini yaptıklarını giz- liyorlardı. Çok gerilere gitmenin gereği yok. Da- ha geçen hafta, “açılım”ı hemşerilerine anlatmak amacı ile Rize’ye giden Başbakan, kentte par- tisine bir kapalı salon toplantısı hazırlatmıştı. Kür- süde, bildik konuşmalarından birisini daha ya- parken, hemşerisi işsiz bir kadın durumunu anatmak gibi bir “hata” yaptı. Bağırmadan, kö- tü söz kullanmadan, işsiz olduğunu söyleme- ye yeltendi. Korumaları, kadının etrafını sardılar. Dışarı çıkarttılar. Öylece, tek parti yıllarında bi- le duyup görmediğim şekilde, bir yurttaş, 2009 yılı Ağustos ayında, ülkenin Başbakanı’na du- rumunu anlatmaktan polis gücü ile yoksun bı- rakıldı. Bitmedi.. kadının arkasından çok bil- mişçesine Başbakan, birilerinin bu toplantılara ge- lip provokatörlük, yani tahrikçilik yaptığını söyledi. Bu açık yargısız infazı, sadece Rizeli hem- şerileri değil, ülkenin öteki yerlerindeki yurttaş- ları da TV’lerin canlı yayınlarından izledi.. gördü ve ne yazık ki -demokrasi adına- içlerine sindir- mek zorunda kaldı. Truva Atı yöntemi Bir başka genç yurttaş grubunun, aynı günlerde başkentte Kızılay alanında yükseköğrenim harç- larının arttırılması nedeni ile Başbakan’a sesleri- ni duyurmak amacı ile “Truva Atı” yöntemi uy- guladığını da tv’lerin canlı yayınlarında görmedik mi? İktidarın elleri coplu hırçın polis gücü, o Tru- va Atı yöntemini kullanacak kadar zekâ fışkıran gençleri, harçlara daha fazla zam yapmadığı için Erdoğan’a şükranlarını yansıtmak amacıyla ta- şıdıkları dövizlere, söyledikleri sloganlara kanmış olmanın verdiği hıncı Başbakanlık binasına yak- laşırken tamamen değiştiren öğrencileri acıma- sızca coplayarak çıkarttılar, dövdüler. Gözaltına aldıklarının ellerini kelepçelemekle “Elbette yine demokrasi adına” sakınca görmediler. İktidarın polisine göre hükümeti hele Başbakan’ı övmek amacıyla alanlara çıkmak gerekiyordu. Ağızlardan çıkacak tek eleştiri, haykırış ise dö- vülmek gibi bir suçu hak etmişlerdi. Oysa ülke- nin başka yerlerinde aynı polis güçleri “Kürt açı- lımını” PKK ve Öcalan’la anlaşma yapmak an- lamında gördüklerini haykırarak Kaymakamlık bi- nalarını basan, camlarını kıran taşkın kalabalık- lara yine demokrasi adına saygı göstermek em- rini aldıklarını ortaya koyuyorlardı. O şaibeli dav- ranış direktifi Adana’da bir polisimizin bıçakla şe- hit edilmesiyle sonuçlandı. Bu farklı uygulama- nın ülkede nasıl bir tepkiye neden olmak üzere birikim yarattığını Başbakan mesela Yavuz Do- nat’ın Kırıkkale gözlemlerini yansıtan cumartesi günkü yazısından öğrenmelidir. Birileri Erdo- ğan’ın etrafını öylesine çevirmiş ve kuşatmış ki an- cak kendisine yansıtıldığı kadarıyla halkın tepki- sini öğrenebiliyor. Sanırım o çevre Erdoğan’a, sü- rekli olarak kendisine bir saldırı olasılığından söz etmeyi de kendileri açısından yararlı görüyorlar. Perşembe gecesi tatilden dönüşümü yaptığım THY uçağının İstanbul Sabiha Gökçen Havali- manı’na geldiği dakikalarda Başbakan’ın uçağı da aynı alana inmişti. Öteki uçaklarla gelen yol- cular alanda durdurulmuş, araç trafiği topluca ke- silmişti. Uçağınızın sizi zamanında getirmiş ol- masından doğan mutluluğunuz, gecenin karan- lığını yırtan mavili kırmızılı işaretler veren polis ara- balarının engeline dakikalarca takıldığı için, ev- lerinize dönüşünüz, -yine demokrasi gereği- Başbakan’ın alandan uzaklaşmasını beklemeni- zi zorunlu kılıyordu. Erdoğan, demokrasi açılımını bir milli birlik pro- jesi olarak İstanbul’daki azınlıkların ruhani lider- lerine anlatmak amacı ile cumartesi günü Bü- yükada’ya gitmiş. Onlarla yemek yemiş. Konuşma yapmış. Daha sonra Büyükada’da dolaşmak istemiş. Adanın yüz yıllık faytonları ile mi dediniz? Yanıldığınızı Milliyet’ten okuduğum küçük bir haberi ileterek söyleyeceğim. Başbakan’ın çift atın çektiği fayton zevkini tatmasını, çam kokuları al- masını önlemek amacı ile, kendisini maazallah bir saldırıdan korumak için ilgililer Büyükada’ya zırhlı bir minibüs getirmişler. Ada turu o zırhlı ara- ba içinde gerçekleşmiş. Başbakan’ı, Abdülha- mit’e uygulanan ve sonunda Padişahı “Kızıl Sul- tan” yapan o suikast, saldırı gibi söylentiler al- tında bırakmanın, ruhsal bunalımlar yaratacağı- nı bilmezden gelenler için yazıldı bu son paragraf. ENTERNET / MEHMET SUCU Çocuklar bilgisayar kullanmamalı, çünkü derslerinden geri kalıyorlar. Çocuklar bilgisayar kullanmamalı, çünkü sanal bir dünyanın içinde ka- lıyorlar. Bu sözler yakın bir zamana ka- dar çevremizdeki hemen her ebe- veynden ve kendine uzman adını ko- yan bir sürü insandan sıkça duydu- ğumuz sözler. Hatta daha fazlasını da duymuşluğumuz vardır. Benim oğlum 3.5-4 yaşından beri bilgisayarla tanışık ve kullanır. Fırat bu- gün tam 19 yaşında. Ama o uzman- ların öne sürdüğü gibi hiç de sanal bir dünyada yaşayıp depresyonlara falan da girmedi. Bir yanda profesyonel ku- lüplerin altyapılarında futbol oynadı, bir yanda okuluna gitti, diğer yanda ise toplum içinde yer aldı. Kimse onu zor- lamadı. Onun arkadaşları da ona benzer durumdalar. Yani bizden son- raki kuşağa bilgisayarlar engel olma- dı. O zamanlar çocuğa bilgisayarı yasaklamanın ne kadar yanlış bir şey olduğunu söylediğinizde yüzünüze garip garip bakarlardı. Ama şimdi durum değişti. Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da Tür- kiye’nin de aralarında bulunduğu 11 ülkede 5 bin 220 ebeveynin katılımıyla yapılan bir araştırma sözlerimizi doğ- ruluyor. Intel’in, Redshift Research adlı araştırma şirketine yaptırdığı anket, bu ülkelerde yaşayan tüm ailelerin gü- nümüz modern dünyasında çocukla- rının gelişiminde bilgisayar kullanımı- na büyük önem verdiğini ortaya ko- yuyor. 11 ülkede ebeveynlerin yüzde 98’i bilgisayar yetkinliğinin önemli bir beceri olduğuna inanırken, yüzde 50’si de bilgisayarın büyüme süre- cinde çocuklar için “kesinlikle gerek- li” olduğunu belirtiyor. Araştırmaya ka- tılan Türk aileler de bilgisayar kulla- nımının çocuklarının gelişiminde bü- yük önem taşıdığını ve gelecekteki iş hayatını ciddi ölçüde etkileyeceğini ifa- de ediyor. Intel’in araştırması, Türklerin bilgi- sayarı çocuklarının gelecekteki altın bi- leziği olarak gördüğünü gözler önüne seriyor. Eskiden iyi derecede yaban- cı dil bilmeyi çocuklarının geleceği için çok önemli bulan Türk aileleri, günü- müzde artık iyi bilgisayar kullanmayı bilmenin de çocuklarının gelecekteki iş hayatını ciddi ölçüde etkileyeceği- ne inanıyor. Araştırmaya katılan Türk- lerin yüzde 99’una göre bilgisayar kul- lanmayı bilmek, çocuklarının gele- cekteki iş hayatını etkileyecek. Yüzde 37’si çocuklarının iyi bilgisayar kulla- nıyor olmasını “yaşamsal önem”e sa- hip görürken, yüzde 56’sı da bunun “çok önemli” olduğunu belirtiyor. Tür- kiye, yüzde 86 oran ile araştırmaya ka- tılan 11 ülke arasında, bilgisayarın ço- cuklarının gelecekteki iş hayatlarında çok büyük payı olduğuna inanan ül- keler içinde Güney Afrika (yüzde 90) ve Rusya’dan (yüzde 87) sonra üçün- cü sırada yer alıyor. Türk aileler, çocuklarının 12 yaşın- dan önce bilgisayarla tanışması ge- rektiğine inanıyor. Türk ebeveynlerin yüzde 90’ı, devletin okullarda bilgi- sayar eğitiminin yaygınlaşması için da- ha çok destek vermesi gerektiğini sa- vunuyor. Türkiye bu oranla 11 ülke arasında ilk sıraya yerleşiyor. 11 ülke genelinde ise bu oran yüzde 73. Araştırmaya katılan ebeveynlerin verdiği yanıtlar, çocukların tüm ülke- lerde bilgisayarı en çok eğlence amaç- lı (yüzde 34) kullandığını gösteriyor. Eğlenceyi eğitim amaçlı kullanım (yüz- de 27) takip ediyor. Bilgisayarı iletişim için kullanan çocukların oranı ise yüz- de 21. Türkiye’ye bakıldığında, kulla- nım amaçları arasında eğlencenin yüzde 35, okul ve ödevlerin yüzde 28, iletişim yüzde 16 olduğu görülüyor. Bilgisayarı en çok İspanyol (yüzde 36) ve İngiliz çocukları (yüzde 33) eğitim amaçlı kullanırken, bilgisayardan bu amaçla en az yararlananlar, yüzde 16 ile Polonyalı çocuklar. Araştırmaya katılan 11 ülkede ço- cuğuyla bilgisayar başında nasıl za- man geçirdikleri sorulan ebeveynler arasında eğlence amaçlı zaman ge- çirdiğini söyleyenler (yüzde 37) ka- dar, çocuğunun bilgisayar başında ne yaptığını kontrol etmek amaçlı za- man geçirenler de bulunuyor (yüz- de 36). Çocuğunun okulda başarılı olması için ona bilgisayar başında yardımcı olan ailelerin oranı yüzde 29. Araştırmaya katılan Türk ebe- veynlerin yüzde 45’i, bilgisayar ba- şında çocuklarıyla oyun amaçlı va- kit geçirdiklerini belirtiyor. Türkiye, bu oranla Mısır’dan sonra yüzde 61’le ikinci sırada yer alıyor. Bilgisayar ba- şında çocuğuyla eğitim için vakit ge- çiren Türk ebeveynlerin oranı ise yüz- de 26. Kısacası anket bize gösteriyor ki Türkiye’de bir zihniyet yavaş yavaş yıkılıyor. mehmet@cumhuriyet.com.tr Bırakın Çocuklar Bilgisayar Kullansın ‘Kürt açılımı hukuk devletine dayanmalı’ LEYLA TAVŞANOĞLU CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ, Bursa millet- vekili, emekli büyükelçi Onur Öymen’le AKP hü- kümetinin Kürt açõlõmõnõ konuşuyoruz. Öymen hü- kümeti çok ağõr biçimde suçluyor, “Amaçları te- rörle mücadele etmek değil, terörle uzlaş- mak” diyor - Sizce bu Kürt açılımı nedir? ONUR ÖYMEN- Hükümet bu Kürt açõlõmõnõn ne olduğunu bir türlü açõklayamõyor. Kendi yan- daşõ gazeteciler ve kimi akademisyenler aracõlõ- ğõyla bunu parça parça kamuoyuna duyuruyor. AKP’nin kafasõndaki, Türk Anayasasõ’na, devlet sisteminin temeline ters düşen bir modeldir. Tür- kiye’nin ortak kimliği milli kimliktir. Anayasanõn 66. maddesi de bunu teminat altõna alõr. Şimdi bu- nu değiştirmek istiyorlar. Ayrõca anayasanõn 42. maddesi eğitim dilinin Türkçe olduğunu söylüyor. Bunu da değiştirmek istiyorlar. PKK’yi destek- leyen bazõ siyasi çevreler de artõk açõkça dile ge- tiriyor. Bizim anladõğõmõz burada devletimizin te- mellerini sarsacak bir tavizin verilmesi söz ko- nusudur. Bunu da açõkça ifade edemeyecekleri için açõlõmõn ne olduğunu iktidar partisi bir türlü söyleyemiyor. - Bu tehlikeli oyunu neden oynuyorlar? ÖYMEN- Hükümet ne yazõk ki terörle müca- delede başarõlõ olamadõ. Kuzey Irak’taki terörü bi- tiremedi. Neredeyse sõfõr terörle hükümeti dev- raldõlar. Bugün ise bir tek saldõrõda yirmiden faz- la şehit verdiğimizi söylüyorlar. ABD’yi ve Irak hükümetini PKK’yi bölgeden tasfiyeye ikna ede- medi. Bu büyük bir dõş politika başarõsõzlõğõdõr. Bu- gün terörü tasfiye edemeyeceğini gördüğü için te- rörle uzlaşarak, terörden medet umarak, terörü des- tekleyenlerle müzakere ederek bu işi çözmeye ça- lõşõyor. Terörle müzakere etmek son derece teh- likelidir. Öcalan başta olmak üzere terör liderle- rinin hiçbiri hiçbir koşulda silahlarõ bõrakmaya- caklarõnõ söylüyorlar. Dikkat ederseniz, “Hükümet bizi tatmin eder- se en çok yapabileceğimiz ateş kesmektir” di- yorlar. Ama silahlarõ bõrakmaya yanaşmõyorlar. Öcalan da Kuzey Irak’taki terör liderleri de bu doğ- rultuda konuşuyor. “Öcalan affedilse bile silah- ları bırakmayız” diyorlar. Hükümet üyelerinin de bu açõlõmdan sonra verdikleri demeçlere bakar- sanõz, artõk terörle mücadele kavramõ unutuldu. Belli ki teröristlerle bir mutabakat aranõyor. - Son kitabınızda bir görüş ortaya atıyorsu- nuz. Bugün Türkiye’de olanları ABD İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya’da yapmış, İtalyan siyasetini altüst etmişti, diyorsunuz. Bu sözle- rinizi açar mısınız? ÖYMEN- Bu sadece bizim değil, bugün pek çok Amerikalõ yazarõn da kabul ettiği bir görüştür. 1948 yõlõnda İtalya’da İkinci Dünya Savaşõ’ndan son- ra yapõlan ilk seçimlerde sol partilerin oluşturduğu bir cephe seçimi kazanmak üzereydi. ABD buna razõ gelmedi. Seçimleri Hõristiyan Demokratlarõn kazanmasõ için çok yoğun çaba harcadõ. ABD dõş müdahaleyle başka ülkelerin iç politikasõna mü- dahale etmiştir. Bunun tipik örneklerinden birisi, 1948’deki İtalyan seçimleridir. Aynõ şey 1953’te İran’da oldu. Musaddık de- mokratik bir şekilde işbaşõna gelmişti ama pet- rolleri millileştirdiği için İngiltere ve ABD’nin gi- rişimiyle devrildi. Yerine petrolleri yeniden ya- bancõ şirketlere teslim edecek bir hükümet işba- şõna geldi. Şimdi görüyoruz ki ABD hükümeti, ABD Yüksek Mahkemesi’ne, PKK’ye ve Tamil gerillalarõna danõşmanlõk yapmamõz anayasamõ- za göre uygun mudur, diye başvurmuş. Bu inanõlõr gibi bir durum değil. Bir müttefikinizi hedef alan bir terörist örgüt var. Sizin asker bulundur- duğunuz bir ülkeden saldõrõlar düzenliyor. Siz ise bu saldõrõlarõn engellenmesine katkõda bulunacak yerde, o teröristlere acaba siyasi, hukuki danõş- manlõk yapabilir miyiz diye yüksek mahkeme- nizden yetki almaya çalõşõyorsunuz. ‘Amaçlarõterörleuzlaşmak’ obirgit@e-kolay.net;Faks: 0 216 302 82 08 CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Onur Öymen’den AKP hükümetine ağõr suçlama - Kürt açılımı isteyen bu hükümet, neden o böl- geye eğitim ve sağlık seferberliği açmaz, sanayi yatırımları yapmaz? ÖYMEN- Ne yazõk ki bu hükümet o bölgeye üvey evlat muamelesi yapõyor. O bölgede sulama tesisleri kurmak lazõm. Daha önceki hükümetlere nazaran bölgede sulama yatõrõmlarõ bu hükümet zamanõnda geriledi. AKP bölgeyi gözden çõkarmõş. Teşvik ted- birleri aldõk, diyorlar. Özel sektör bu teşvik tedbirle- rine itibar etmiyorsa bunu siz devlet olarak yapacak- sõnõz. Hakkâri’de bir tane fabrika yok. Bölge tama- mõyla sahipsizdir. Bir taraftan bunu yapõyorlar, bir taraftan da “Muhalefet bölge halkına sahip çıkmı- yor” diye muhalefeti suçluyorlar. Bunlar onlarõn so- rumluluğunda. Biz yol gösteriyoruz. Dinlemiyorlar. Bölge insanõnõn insan hakkõnõ tahrip ediyorlar. Dev- letin istatistiklerine göre Şõrnak’ta insan ömrü 59 yõl, Bursa’da ise 75 yõl. Arada 16 yõllõk bir fark var. Çünkü hükümet en temel hizmetleri oraya götürmü- yor. Biz bunu söylüyoruz, cevap: “Bunlar önemli değil. Önemli olan demokratik açılım.” Siz şaka mõ ediyorsunuz? Siz bu haklarõ bir tarafa bõrakõp “Demokratikleşme yoluyla bu işi çözeceğim” di- yeceksiniz. Nasõl olacak bu iş? Cumhuriyetimizin te- mel ilkelerini imha ederek, anayasamõzõn temel un- surlarõnõ ortadan kaldõrarak mõ bunu çözeceksiniz? Bunu terörü bitirmek için de yapmõyorlar. 2006’da bu hükümetin çõkardõğõ Terörle Mücadele Yasasõ’nõn altõncõ maddesinde, “Terör örgütünün kurucuları bir defaya mahsus olmak üzere pişmanlık yasa- sından yararlanabilir” yazõlõydõ. Yani Apo’yu af- fetmeyi o zaman düşünmüşler. Biz bunu ortaya çõka- rõnca mecbur kalõp geri adõm attõlar. Şimdiyse yine aynõ noktaya geldiler. Ama bunu halka açõklayamõ- yorlar. Bir hükümet düşününüz ki açõklayamadõğõ bir girişim için muhalefetten destek istiyor. ‘AKP DIŞ TALİMATLA HAREKET EDİYOR’ - PKK, ABD’de ve dünyanın pek çok ülkesinde tescilli bir terör ör- gütüyken ABD yönetiminin bu terör örgütüne danışmanlık yapmak is- temesi nasıl bir çelişki oluyor? ÖYMEN- Bir süre önce kimi Ame- rikalõ generaller, “Bu işin çözümü Türkiye’nin PKK’yle müzakere masasına oturmasıdır” yollu de- meçler verdiler. Türkiye bu konuda dõş politikada yalnõz bõrakõldõ. AKP hükümeti de ne pahasõna olursa olsun bu ülkelerle ilişkileri iyi sürdürüp ken- di partisine destek alma hesabõ için- de bunlarõn en yanlõş, en haksõz giri- şimlerine karşõ tepki gösteremiyor. ABD Başkanõ Obama Türkiye’ye geldiğinde, “Irak’ta iki terör örgü- tü vardır. Bunlardan birisi El Kai- de, öbürü de PKK’dir. İkisi de bi- zim için tehdittir. El Kaide’yi ye- rinden söküp yok edeceğiz. PKK için de Türkiye Irak hükümetiyle ve Kuzey Irak’la görüşmeli ve Türkiye’deki Kürt asıllıların özel- likle eğitim hakları iyileştirilmeli- dir” dedi. Yani AKP hükümeti her konuda dõş talimatla hareket etmeyi âdet haline getirdi. Ermeni açõlõmõ de- diler. Azerbaycan’dan büyük tepki- ler gelince geri adõm attõlar. Kõbrõs’ta da öyle oldu. Ruhban okulunu açõn, dendi. Bu yolda derhal adõmlar atõ- yorlar. Son olarak da PKK konusun- da böyle bir çözüm öneriyorlar. Bi- zimkiler de bunu yapõyor. ABD, “PKK’yle mücadele edin” demiyor. Aksine, “Irak hükümeti ve Kuzey Irak yönetimiyle görüşün. Kürt asıllıların haklarını iyileştirin” di- yor. ABD’nin önerdiği model bu. Hükümetin PKK’yle mücadele ce- sareti olmadõğõ için müzakere yoluyla sorunu çözmeye çalõşõyor. Bir taraf- tan bölge halkõna sahip çõkmasõnõ öne- riyoruz. Bunu da yapamõyor. Bölge halkõ perişandõr. Eğitim neredeyse sõ- fõr. Sağlõk şartlarõ Türkiye ortala- masõnõn en kötüsü. Ben Hakkâri’ye gittiğimde koskoca Çukurca ilçesin- de bir tane doktor yoktu. - AKP, DTP’ye kaptırdığı oyları yeniden kendi- ne çekmek amacıyla bu Kürt açılımını başlattı, de- niyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? ÖYMEN- Tabii bu işin iç politika boyutu da var. Bu hükümet inişe geçtiğini gördü. Bu gidişle bir daha se- çimleri kazanmasõ çok zordur. Bunu aşmak için birta- kõm açõlõmlar yapmak istiyorlar. Ama bunlar beyhude gayret. Daha da önemlisi, bunlarda terörle mücadele et- me cesareti, iradesi ve gayreti olmamasõ. Bunlar dõş tel- kinler ne yöndeyse onu yapacaklar. Yapamazlarsa da “Biz yapacaktık ama muhalefet engel oluyor” di- yorlar. Sanki muhalefet sayõca bunlarõ engelleyebilir. Daha önce laiklik karşõtõ faaliyetlerin odağõ olduklarõ Anayasa Mahkemesi tarafõndan resmen tescil edildi. Şimdi de ülkenin milli birliği, ulus devlet, milli kim- lik gibi temel değerlerini tahrip etmeye çalõşõyorlar. Bun- larõn yaptõklarõ son derece tehlikeli bir gidiştir. Biz bun- larõ halka anlatõnca bu sefer bizi boy hedefi haline ge- tirmeye çalõşõyorlar. Ne yazõk ki ülkede bunlara destek çõkan birtakõm insanlar var. Daha neyin ne olduğu bel- li olmadan, “Destekliyoruz” diye bildiriler yayõmla- nõyor. Ama neyi destekledikleri belli değil. Daha ortada bir şey yokken hükümetle neyi konu- şacağõz? Sisler bulvarõnda onlara yol arkadaşlõğõ mõ ya- pacağõz? Halkõn gözlerini sis perdesiyle örtme giri- şimlerine destek mi olmamõzõ istiyorlar? ‘HÜKÜMET DOĞU’YA ÜVEY EVLAT MUAMELESİ YAPIYOR’ ‘ORTADA BİR ŞEY YOK AKP’YLE NEYİ KONUŞACAĞIZ’ CHP’li Öymen “Daha önce laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı oldukları Anayasa Mahkemesi tarafından resmen tescil edilen AKP şimdi ülkenin milli birliği, ulus devlet, milli kimlik gibi temel değerlerini tahrip etmeye çalışıyor. Bunların yaptıkları son derece tehlikeli bir gidiştir” dedi. İstanbul Haber Servisi - Eski Adalet Bakanõ Mehmet Moğultay, Kürt sorununun bir demokrasi sorunu olduğunu belirte- rek “Türkiye demokrasi ile bölünmez, aksine bir- leşir ve demokrasi ile kurtulur. Demokrasinin temelinde ise hukuk devleti vardır. Kürt açı- lımı hukuk devletine dayanmazsa çok tehli- keli olur” dedi. Eski Adalet Bakanõ Mehmet Moğultay, yap- tõğõ yazõlõ açõklamada, 14 Mayõs’ta Ankara’daki Best Otel’de “Kürt açı- lımı”na ilişkin 17 maddelik bir manifesto yayõmlandõğõnõ belirterek, CHP’nin bu maddelerden hangisine neden karşõ olduğunu açõklamasõ gerektiğini belirtti. Çözüme katkõda bulun- manõn “AKP’ye destek olmak” anlamõna gelme- yeceğini vurgulayan Eski Adalet Bakanõ Mehmet Moğultay, açõklamasõnda özetle şu görüşlere yer verdi: “Kürt sorunu ülkenin sorunudur, demokrasi sorunudur, insan hakları sorunu- dur. CHP’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan daha ileri bir çözümü varsa onu da görmek zorundayız. Başbakan DTP ile görü- şüyor, CHP ile de görüşmelidir. CHP bu konuda kapılarını açık bırakmalıdır. CHP’de genel başkandan başka kimse konuşmamalı, görüşmeye açık olduğunu genel başkan ifade etmelidir. AKP’nin Kürt açılımına neler getireceğini, neler götüreceğini görmeye CHP fırsat vermelidir.” Eski Adalet Bakanõ Mehmet Moğultay
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear