26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN Son bir buçuk ay içinde edebiyat, sanat ve bilim ala- nında ilk akla gelen beş değerli insanımızı yitirdik. Önce Hazi- ran’ın son gününde edebiya- tımızda “50 Kuşağı”nın şair ve yazarı Kemal Özer’in, bir ay sonra 29 Temmuz’da öykücü, romancı, araştırmacı Demirtaş Ceyhun’un beklenmeyen son- suza yolculuklarının acılarını yaşadık. Üstüne üstlük geçen hafta Üstad Hüseyin Sadettin Arel’in izini süren büyük mü- zikolog, Türk çalgıları uzmanı ve binlercesinin koleksiyon- cusu Etem Ruhi Üngör, hem de çok trajik biçimde, tek ba- şına yaşadığı müze niteliğin- deki evinden çıkıp bakkala gittiğinde kaldırım kenarında yı- ğılıp kaldı. Saatlerce savcı beklendi. Cenazesi de “Bir garip öldü” misali toprağa ve- rildi. Dileğim, O’nun en büyük amacı olan “Türk musikisi ve- ya enstitüsü”nün kurulması is- teminin ilgililerce görev bilinip kurulabilmesidir. Kayıplarımız yetmedi, 11 Ağustos’ta edebiyatçılığı eşli- ğinde kütüphanecilik ustası, fa- kültede öğrenciliğimizden be- ri dostum, arkadaşım Prof. Jale Baysal’ımızı; aynı günün gecesinde siyasette yoldaşım, sinema ve tiyatro sanatındaki ustalığı dışında beyni ve kal- biyle kendini topluma adamış olan Aykut Oray’ın beklen- meyen kaybıyla sarsıldık. Sa- natına ve kişiliğine çok değer verdiğim A. Oray’dan görsel ve yazılı basın eksik de olsa yeri doldurulamayacak bir kişi ol- duğunu belirtseler de O’nun Doğu dillerinden yüksek li- sanslı olduğuna ve görme- işitme engelli çocukların oku- lunda uzun süre özveriyle ça- lıştığına pek değinmediler. O ayrıca sosyal demokrasinin iktidar olabildiğinde ancak emeğin ve halkın değerinin demokratik haklarla sağlana- bileceğinin inancını da taşı- yanlardandı... Buna karşın Prof. Dr. Jale Baysal’ın Hakk’a yürüyüşüne gereğince yer vermediler. O’nun İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki Kü- tüphanecilik Kürsüsü Baş- kanlığı yanında Haliç’in Fener semtinde oluşturduğu projeleri Nurettin Sözen’ce makbul sayılarak verilen eski bir Bizans binasında yoktan var ettiği Kadın Eserleri Kütüphanesi için kitapseverler eşliğindeki büyük çalışmalarından hiç söz edilmedi. Öyle ki.. kendilerini gerçek ve tarafsız haber kanalı olarak devamlı reklamlayan bir TV’nin gün boyu verdiği ha- berleri içinde Baysal’a hiç de- ğinilmeyince öfkeyle o kanalın uzun uğraşlarla haber koordi- natörlüğüne ulaşıp eseflerimi bildirdiğimde, üstüne üstlük “Haklısınız özür dileriz, keşke bize daha önce hatırlatsaydı- nız” demezler mi? Bu olay bence toplumumuzda kitap ve kitaplıklara verilen değerin(!) açık ifadesiydi. Sevgili Jale’nin bir de araştırmacı yanı vardı. Osmanlı’da matbaayı ulemanın güçlü karşıtlığına rağmen ku- rabilen İbrahim Müteferri- ka’nın yaşamöyküsüyle, ya- rarlarını kapsayan kitabıyla ödüle değer bulunan edebi- yatçılığından da hiç söz edil- medi. O ÇYDD’nin kuruculuğu ve öğrenci sorunlarıyla burs- larının sağlanmasına da çok emek vermişti. Toplumcu, eği- timci çalışmalarıyla gönüllerde borçlulukla yer tutan sonsuz- luk yoluna erken koşan sevgi- li Türkel Minibaş’la Türkan Saylan’ın yanında nurlar için- de yer aldı. Onları hiç unut- mayacağız. Jale’ciğimle sınıf arkadaşım ağabeyimiz Tarık Buğra’nın ürünleri olan Boğaziçi Üniver- sitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Buğra ba- şarılarıyla onlara yakışır bir evlat oldu. O’nun “İktisat ve İnsan” adlı yapıtı bunun ör- neklerinden sadece biri. Ken- disine başarılı, uzun bir ya- şamla ana kaybının onulmaz acısı için de sabırlar diliyorum. İlhan Selçuk Ustamızın tek- rar yoğun bakıma alınmasına çok üzülmekle birlikte O’nun, sağlığı için dik duruşuyla di- reneceğine, kendisine mem- leket gönüllülerinin çok ge- reksinimi olduğuna değine- rek, acil şifalar diliyorum. Bir de sevgili Mustafa Bal- bay’ın 166 gündür tutuklu kal- masının açık seçik nedenler- le hükümsüz olduğunu oku- duklarımla görüp öğrenerek artık aramızda olmasını dili- yorum. Hukukun üstünlüğüne olan inancımla da bunu bek- leme hakkımız olduğuna ina- nıyorum. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 18 Ağustos Yitirdiklerimiz BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 18 AĞUSTOS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Unkapanı Avni Kurtuldu: “Recep, Kürt açılımı için CD hazırlayacakmış! Sonunda iş Unkapanı’na kadar düştü!” Türk Ozan Şentürk: “Bu devirde ya Araplaşacak ya Kürtleşeceksin! ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ dersen sonun cezaevi olacaktır!” Akoğlan Sadi Yak. “Recep, TOBB’dan her üye için bir işsizi işe almasını istemişti. Bülent Arınç’ın oğlundan başladılar!” Gül’ün ‘iyi şeyler olacak’ kehaneti ÇANKAYA’YA oturtulan AKP’li Abdullah Gül’ün “iyi şeyler olacak” kehaneti ve yarattığı “tarihi fırsat”ta çok ilginç gelişmeler yaşanıyor. Kısaca “Kürt açılımı” denilen gelişmelerde Gül’e durup dururken “iyi şeyler olacağını“ Rabbi söyletmiş olamaz. Velev ki söyletmiş olsa, Başbakanlıktaki AKP’li Recep’in din kardeşi olarak çıkar “Rabbime sordum” diye açıklardı. Oysa Gül, bir zamanlar “yabancı istihbarat örgütleriyle ilişkileri var” dediği gazetecilerden birinin sorusu üzerine “iyi şeyler olacak” demiş bulunuyor! Çankaya’daki AKP’li Abdullah Gül, birden fazla şapkası bulunan (gazete yazarı, televizyon yorumcusu, kadrolu açılımcı, siyaset danışmanı ve bir ara siyasetçi) Ruşen Çakır’ın bir sorusuna yanıt verirken “iyi şeyler olacağını“ söylüyor. Bu açıklamayı 21 Temmuz 2009’da NTV’deki Haber Aktüel programında inanması güç ama bizzat Ruşen Çakır yapıyor. Ekran başındaki seyirciler çok şapkalı Ruşen’in “Benim sorum üzerine” dediğini duyuyor. Abdullah Gül’ün nereden gelip nereye gitmekte olduğu biliniyor. Ankara’nın nabzını tutan deneyimli bir gazeteci “İyi şeylerin nasıl olacağını anlamak için biraz da Gül’ün çevresine bakmak gerekir” diyor. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” KENDİ tanımı ile omurgalı bir insan olmanın gereğini yerine getiren şarkıcı Zülfü Livaneli, “özgürlük”ünü ulus ötesi bir cep telefonu şirketinin Türkiye’deki yerel reklam kampanyasında kullanılmak üzere sattıktan sonra yeni bir “iş”e girişmişe benziyor: İktidardaki AKP-FG koalisyonunun başbakanı Recep’in bile içeriğini bilmediği “Kürt açılımı”nı ABD-AB çıkar birliği doğrultusunda pazarlamak... İslamcı iktidar partisini, dolayısıyla liberal faşistleri ve dincileri evrensel insan hakları savunucusu gibi göstermek... Emperyalizme boyun eğmeyen yurtseverleri ırkçılıkla suçlamak... Demokratları sağını solunu karıştırmakla eleştirmek... Piyasanın nabzını her zaman tutmasını bilen Zülfü’ye “hayırlı işler” demek gerek. Şu sıra şarkılarını Kürtçeye uyarlamaya çalışan Zülfü’nün bu son girişiminin siyasi yönden olduğu kadar ticari yönden de bereketli geçeceği anlaşılıyor. Zülfü, bir “solcu” ve bir “demokrat” kimliği ile göğsünü siper ederek liberal faşistlerin ve dincilerin her söylediğine gözü kapalı karşı çıkılmamasını ister istemez her hıyara tuzum var diye koşan “solcu” ve “demokrat” aydınlardan alkış aldı, destek gördü. Aynen Zülfü gibi “solcu” ve aynen Zülfü gibi “demokrat” aydınlardan Oral Çalışlar, Hasan Köni, Aydın Cıngı, Altan Tan, Burhan Şenatalar, Mithat Sancar, Rıdvan Budak, Fuat Keyman, Doğu Ergil “solun önde gelen isimleri” olarak takdim edilerek hemen Zülfü’nün yanına koştular. Bu arada Zülfü “Kürt açılımı”na hangi somut öneriyi getirdi diye sorarsanız... İşte onu sormayacaksanız... Henüz Recep’in bilmediğini Zülfü de bilmiyor. Ama Zülfü şunu biliyor: Recep, Kürt sorununa evrensel insan hakları düzleminde çözüm getirmeye çalışıyor! Recep’e inanmış “solcu”, liberal faşistlere iman etmiş “demokrat”, omurgalı insan, romancı, yönetmen, köşe yazarı, söz yazarı, besteci, şarkıcı, kültür elçisi, siyaset adamı ve piyasanın nabzını iyi tutan bir tüccar olarak Zülfü gerçekten işinin ehli. Recep, içinde ne olacağına karar verildiğinde “açılım”ı halka tekerçalar dağıtarak anlatacak biliyorsunuz. Tekerçaların içinde Zülfü’nün “özgürlük” şarkılarından (telifi ödenmek kaydıyla) bir demet doğrusu çok iyi gider. Hele Zülfü’yü yurt çapında konser turnesine (tabii ki fatura karşılığı) çıkarttılar mı işte o zaman açılımın bereketine bak sen! Zülfü SESSİZ SEDASIZ (!) Ordu Valisi Ali Kaban, emekli olunca ne yapacak: Cami helası işletecek! YağmurDeniz GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM İyi ki ‘Highway 1’ Bizim Değil!!! San Francisco ve Los Angeles arasını, deniz ve dağ- lar arasına sıkışan o dar yoldan, yani Highway 1’dan giderseniz, tabii ki bu en büyük iki California şehrini birbirine bağlayan iki koca otoyola oranla çok daha yavaş hedefinize ulaşırsınız. Ama yol boyunca gör- düğünüz o müthiş vahşi deniz manzaraları sizi öyle bir etkisine alır ki, her şeyi unutup o küçük yerleşim yerlerinden birinde kalıp yeni bir hayata başlamak is- teyebilirsiniz! İşte geçen hafta sonu, Highway 1 üstünde bu ina- nılmaz duyguları yaşayıp her 200 metrede bir durup fotoğraflar çekerek ilerlerken, bu doğa harikası bizim ellerimizde olsa neler yaşanabileceğine aklım takıldı... O dev yamaçlara, o hazine gibi saklanan muhteşem ince kuma sahip sonsuz plajlara dalıp gittiğimde, bir- den ürktüm: Bizim siyasi “erk” ve “bürokrasi” bura- ları hemen lüks hoteller, tatil köyleri ve “shopping mall”larla doldururken, yine 15-20 kişi, 800 km’lik hat üstünde zengin olsun diye bu evren güzelliğini bugüne kadar on kere inşaata boğar, yapar, yıkar, yapar, yı- kar ve sonra bıkmadan tekrar yapardı. O insanın içini, tarihin ve doğanın tüm şiirselliği ve gücü ile kuşatan kum tanecikleri, bin TIR’lık bir filo ile haddi bildirilerek oralardan temizlenir, haraç mezat in- şaatlara satılır ve ortalık Ortadoğu’nun medeniyet kri- teri sayılan betona boğulurdu. Havalı mimarlara yap- tırılan postmodern mimari şaheserleri, “yılın oteli” ödü- lünü her sene sırayla aralarında paylaşarak, yan ya- na yükselirlerdi. Tabii bunların en forsluları “harem- selamlık” uygulamasına geçip, ortalığı zengin Arap şeyhlere ve ördek gibi sıralanıp arkalarından yürüyen kara çarşaflı, önünü göremeyen, kulakları kapatıldı- ğından duyamayan, miras hakkı budanmış, bağım- sızlığını feda etmiş kadınlara boğarlardı. Duvarlar yi- ne çeşitli malum müteahhitlerin ve sözde büyük şir- ketlerin gazabına uğramış şekilde, dekoratif saçma sa- pan “sanat taklidi” ile becerilmiş ucuz resimlerle ka- patılır, “hotel”in önünde de Başbakanlık korumaları, first lady’lerin haşemalı resimlerini çekmeye çalışan paparazzilere meydan dayağı atarlardı... Ama şu işe bakın ki dünyanın en girişimci ülkesi, o inanılmaz sahili tüm doğallığı ile korumuş. Parası olan ve şatosu ile gösteriş yapmak isteyenlere de iki koca kent etrafında alan göstermiş. Kapitalizmin kal- binde doğa, tüm güzellikleri ile “İsveçvari” bir karar- lılıkla koruma altına alınırken, dünyanın akışını yön- lendiren bu süper gücün hiçbir başkanı ya da oğlu, kızı, bu yasaları delemiyor. “Canım, anayasayı bir ke- re delsek n’olur ki?” diyemiyor. “Bu sahil ihalesine bi- zim dünür veya damattan başka kimse girmeyecek, ona göre haa!!!” demiyor. “Bu sahillere, her kilomet- re başında koca bir cami yapılsın!” diye dayatmıyor. Sahiller, insan zulmü yaşamadan, sonsuza doğru akan, o kıskandırıcı ve görkemli varlıklarını mağrur bir şekilde, dev dalgalarını kayalara vura vura sürdürü- yorlar... İyi ki bizim elimizde değil bu sahiller. Bizler dünyanın en mükemmel koylarını ve California’nın aksine yü- zülebilir denizlerini, kendi ellerimizle dünya kamuo- yunu şoke edecek şekilde, Göcek, Gökova demeden, “imara açıp” yok etmeye çalışırken, çevrecilerin yal- varmalarını, turistlerin haykırışlarını dinlemeden tari- hi Hasankeyf mağaralarını yarım asır kullanılacak bir “olmazsa olur” Ilısu Barajı için “seve seve (!)” feda eder- ken, İstanbul’un kültür tarihinin simgesi AKM’yi yer- le bir edip, binayı hukuki yollarla savunan sanatçıla- rı, neredeyse “Ergenekoncu” ilan ederken, sözde kül- türü olmayan Amerikalı, en dikkatli haliyle doğayı ve vahşi doğanın hayvanlarını korumak için tüm yaşam tarzlarını değiştirmeye razı oluyor. O konularda ka- pitalizmi “doğmamış” sayarak üzerine düşenleri ger- çekleştirmeye çalışıyor... Highway 1’da her benzinci, her küçük “dağ dura- ğı”, her lokanta, her bar, her küçücük motel; sade, özenli ve çoğunlukla ahşap ile inşa edilmiş; zevkli ve tarihine sonsuz saygı duyan insanlar tarafından ça- lıştırılıyor. Amerika, tabii ki bu özeniyle cennete filan girme- ye hak kazanmıyor! Nedeni malum... Başkan Oba- ma ortaya koyduğu ve doğal güzellikleri korumadan, ekonomik krize, savaşı durdurmadan, fakirlere her yer- de yardım etmeye varan, kendine biçtiği misyonun güzellikleriyle, Amerikan emperyalizminin kendisine devrettiği çirkin “sorumluluk”ların çelişkisi içerisinde nerede duruyor? Haftaya... bedri.baykam@gmail.com;www.bedribaykam.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Laboratuvarlar- da deney hayvanõ olarak kullanõlan ve “dağ faresi” de denilen kemirgen hayvan. 2/ Bölme- li göçebe çadõrõ... Japonya’da bir kent. 3/ Güneydo- ğu Asya’da yeti- şen ve mobilya ya- põmõnda kullanõlan bir cins kamõş... Kimi yerlerde kadõnlarõn boy- dan boya örtündükleri çarşaf. 4/ Siper, hendek... Gözün ağtabakasõ. 5/ Ge- reğinde kullanõlmak için saklanan tahõl... Sahip. 6/ Trabzon’un bir ilçesi... “ —- gazel gibi göğe savrulma / Acõ poyraz gibi esip yorulma” (Ka- racaoğlan). 7/ Mimarlõğõn kent düzeni ile uğraşan ko- lu. 8/ Evren... Bir spor takõmõnõn gözde oyuncusu. 9/ Ha- yat arkadaşõ... Kurnaz, açõkgöz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eskiden kuduzun ilacõ olarak kabul edilen, õtõrlõ bir dağ bitkisi. 2/ Saban demirinin tarla sürülürken açtõğõ çizgi... Demiryolu. 3/ Donuk renkli... Boş zamanlarda sõkõl- mamak için başvurulan oyalanma biçimi ya da en sevilen uğraş. 4/ Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantõ. 5/ Foto- kopi makinelerinde renk tonunu veren kimyasal mad- de... “Git, defol” anlamõnda argo sözcük. 6/ Notada du- rak işareti... Sağlamlaştõrma, kuvvetli hale getirme. 7/ Ge- ri dönen... Özbekistan’õn plaka imi. 8/ Bir şeyi eğip zor- layarak yerinden çõkarmak ya da çõkarmaya çalõşmak. 9/ Sakarya ilinde bir ilçe... Tavlada “üç” sayõsõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A S T R A T O Ü M E R A A R K R O M A N O V R A R İ F B A R O T A R İ F E E K Ö A K O Z A O R U M T İ R A D M İ L A T L İ M U S A E T O L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear