24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 2009 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Festivaller de Yozlaştı... Çevrenin ilgisini çekmek, kendilerinin de var olduğunu kanıtlamak amacıyla, ülkemizde fes- tival (şenlik) düzenlemeyen ilçe, belde, hatta köy kalmadı... Festivallerin dışında kültürel etkinlikten yok- sun yöre halkı, ne yazık ki, kendini hep olayın dışında tutarak bunu bir araya gelme olmaktan çıkarıyor, doğup büyüdüğü yerlerin gururu sa- yıyor. Öyleleri var ki, böyle bir gurur yaşayacağı coş- kusuyla, yüzlerce kilometre uzaklardan gelerek özlem gideriyor. Yıllar önce Hacıbektaş’a Amerika’lardan, Avustralya’lardan, Avrupa’nın nerdeyse her kendinden gelenler olduğunu gördüğümde nasıl duygulanmıştım! Bizde bu tür gösterimsel etkinliklerin, eski gün- leri, yaşadığımız günlere ulama duygusundan doğduğunu düşünüyorum. Sanırım, dünyanın hemen her yerinde düzenlenen kent ya da sa- nat festivallerinde bu duygunun etkisi vardır. Amerika ve Avrupa’da festivaller zamanla sa- natsal bir nitelik kazanarak yarışma amaçlı şö- lenlere dönüşmüştür: Tiyatro, sinema, müzik festivalleri vb. Almanya’nın Fasching’i, festivalin dinsel kö- kenli olduğunu düşündürüyor. Mısır’da firavu- nun özel günlerinde yapılan festivallerde halk yedirilir içirilirdi. Hıristiyanlığın Noel’i de bir ara- ya gelme, yeme içme şenliğidir. Müslümanlığın festivali sayılan bayramlarda da aynı şey yapı- lıyor. Doğada yeniden üremeyi simgeleyen Nev- ruz’un da festivalden farkı yoktur. Gerek dinsel gerek sanatsal festivallerde üretim başta gelir. Gösterimi yapanlar da, yi- yecekleri hazırlayanlar da dışarıdan gelenler de- ğil, yöre insanlarıdır. Bu bağlamda şarap tan- rısı Dionysos adına düzenlenen oyun şenlikleri, en eski festival sayılır. Ama sanırım, insanları topluca eğlendirip üretici kılmaya yönelik festivaller amacından bir hayli saptı... İki örnek vererek, her alandaki yoz- laşmanın festivallere de bulaştığını belirtmeye çalışayım. Genellikle “şenlik” denilen festivallerde halk hep eylemsizliğe itilerek, ideolojik amaçlar, duygu sömürüsü öne çıkarılıyor. Eylemi, gör- kemli sahnelerde şarkıcılar, türkücüler göste- riyor. Böylece hiçbir üretimde bulunmayan halk, genellikle sanatçı diye göklere çıkarılan bir- takım şarlatanların düzeysiz esprileriyle sözde gülüyor, eğleniyor... “Alkış dilenciliği” buralarda artık kepazeliğe dönüşüyor. Onların istediği yolda konuşmazsa, bu dü- zeysiz gösterilerde en büyük felaket kültür adamlarının başına geliyor. Bir festivalde ken- dimi “büyük şair” diye tanıtılanların arasında bu- lunca ne yapacağımı bilememiştim. Yıllar önce festival yerine minibüsle getirildi- ğime üzülen bir belediye yetkilisi dönüşte be- ni arabasına alacağını söylemişti de, ağzı bal- lı iki şarkıcıyla karşılaşınca, yüzüme bile bak- madan gaza basmıştı... Sonuncusunda, AKP’li belediye başkanı ile, en az onun kadar AKP’li bir kaymakamın, ko- nuşmamı bitirince salondan nasıl kaçtıklarını gö- rüp bir yandan sevinmiş, öte yandan bu ilkel- liğe bir anlam verememiştim. Öyle ya, “Atatürk’e dil uzatmak ahlaksızlıktır” diyen bir kişi, dincilerden, tarikatçılardan baş- ka ne bekleyebilir!.. Atatürk’ün nice savaşımlarla bağımsızlığına kavuşturduğu yurdumuzda, her tarafı gözünü aydınlıktan kaçıran harabe baykuşlarının sarması ne acı!.. binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr T iyatro eleştiri yazõlarõnõ kitaplaştõrma edi- mi bizde de yaygõnlaşõyor. Eleştirmenin yazõlõ tanõklõğõ, bir ülkenin tiyatrosunun belirli bir döneminin belgelenmesi anlamõna geliyor. Aynõ dönemin tanõklõğõnõ yapmõş birkaç eleştirmenin yazõlarõnõ aynõ anda okumak da be- lirli bir oyunun uyandõrdõğõ tepkilerin farklõlõğõ- nõ ya da benzerliğini vurgulamasõ açõsõndan önemli. Böylece, bu metinleri yõllar sonra oku- yanlar, tartõşõlan yapõmla ilgili olarak daha nes- nel (yansõz) sayõlabilecek bir bakõş açõsõna ka- vuşmuş oluyor. Uzun süredir Türkiye’de yaşayan, Başkent Üni- versitesi öğretim üyesi Laurence Raw, Mitos- Boyut’tan çõkan ‘Türk Sahnelerin- den İzlenimler’ başlõklõ kitabõyla son 20 yõlõn Türk yapõmlarõna ilişkin değerlendirmelerini ilk kez Türkçe olarak okurlara sunarken, daha önce yayõmlanmõş benzer kitaplarda yer alan eleştiri- lerden farklõ özellikler sunuyor. Bu fark- lõlõk öncelikle eleştirilerin bir internet der- gisi olan Theatreworld Internet Magazine için İngilizce yazõlmõş olmasõndan kay- naklanõyor. Bir başka deyişle, yazar Raw’un hedef kitlesi dünyanõn her ya- nõndan tiyatro meraklõlarõ. Raw bu ne- denle, ağõrlõklõ olarak, Türk tiyatrosunu bilmeyen, yapõmlarõ izlememiş yaban- cõ okurlara sesleniyor. Söylemeye gerek yok, Raw’un liste başõ yazarõ Shakes- peare. Kitapta incelediği 50 dolayõnda- ki oyundan 10’u Shakespeare’den... Raw, Cüneyt Gökçer’in 1980’li yõllarda Lear’i -‘baba’ kimliğini ön düzeye alarak- yorumladõğõ ün- lü trajedinin video çekimini de izlemiş ve değerlendirmiş. (Gökçer’in 1960’lõ yõl- lardaki -‘kral’ kimliğine ağõrlõk verdiği- ilk Lear yorumunu izleyebilmiş olsaydõ, büyük sanatçõnõn yapmõş olduğu iki fark- lõ Lear çalõşmasõndan farklõ biçimde et- kilenecekti kuşkusuz.) Ne ki İngiliz yönetmenlerin Türki- ye’deki çalõşmalarõnõ çoğunlukla olum- lu bir yaklaşõmla değerlendiren eleştir- men Raw, Shakespeare oyunlarõ bağ- lamõnda pek de taraf tutar görünmüyor. Kendi değerlendirme yazõmda pek çok noktasõna itiraz ettiğimi anõmsadõğõm -birkaç yõl öncesinin- ADT yapõmõ ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’nõ epeyce sevimli buldu- ğunu söylüyor. Nesrin Kazankaya’nõn Tiyat- ro Pera’da sahnelediği ‘Venedik Taciri’ oyu- nunu ise ‘Uzun zamandır izlediğim en sağlam ve heyecan verici Shakespeare çalışmasıydı’ sözleriyle birinci sõraya koyuyor. Oyun Atöl- yesi’nin ‘Othello’ çalõşmasõnõ ise coşkuyla alkõşlõyor. Kitapta ele alõnan oyunlardan en az 40’õ 2000’li yõllarda yapõlmõş çalõşmalar. Raw, Devlet Tiyatrolarõ’nõn Ankara, İstanbul ve ba- şa kentlerdeki sahnelerinde yer alan oyunlar ya- nõnda özel tiyatrolarõn yapõmlarõna da geniş yer vermiş. Böylece değerlendirmeler, ‘Ashu- ra’dan (Garajistanbul) ‘Sivas ‘93’e (Dostlar Ti- yatrosu), ‘Kara Tavuk’tan (DOT) ‘Hep Aşk Vardı’ya (Kent Oyuncularõ), ‘Roma Hama- mı’ndan (AST), ‘Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölü- mü’ne (Oyun Atölyesi), ‘Tuhaf Bir Çift’ten (Tiyatro İstanbul) ‘Koca Bir Aşk Çığlığı’na (Aysa Prodüksiyon) uzanarak farklõ renklerdeki sahne sunumlarõnõ kucaklõyor. Raw’un oyun değerlendirmeleri kõsa ve öz- lü. Genellikle yapõmlarõ izlememiş seyirciye ses- lendiği için, zaman zaman sahneden giysi, de- kor ve hareket düzenine ilişkin ilginç betimle- meler aktarõyor. ADT’nin ‘Salome’ yapõmõna “Siyah deri kostümlü birkaç oyuncu çağdaş elektronik müzik eşliğinde, metalik dekorun etrafında törensel bir şekilde dolanıp durdu” diyerek karşõ çõkarken İrlandalõ Oscar Wilde’a haksõzlõk edildiğini düşünüyor kuşkusuz. Ne ki kendi vatandaşõ ünlü tiyatro adamõ Peter Hall’un, George Orwell’in romanõ ‘Hayvan Çiftliği’nden yaptõğõ sahne uyarlamasõnõn kö- tü olduğunu da açõk açõk söylüyor. ‘Türk Sahnelerinden İzlenimler’de yer alan değerlendirmelere katõlabilir ya da karşõ çõ- kabilirsiniz. Ama Türk tiyatrosuna Türk ol- mayan bir yazarõn gözlükleriyle bakma fõrsatõ- nõ da geri çeviremezsiniz... Başkent Üniversitesi’nden Laurence Raw 50’yi aşkõn oyun eleştirisiyle tiyatromuzu değerlendiriyor Laurence Raw’un, çoğu bir internet dergisi olan Theatreworld Internet Magazine’de yayõmlanmõş tiyatro yazõlarõ, çevirileriyle birlikte Mitos-Boyut’tan çõktõ. Tiyatromuza yabancõ bir eleştirmenin gözlükleriyle bakmamõza fõrsat tanõyan metinler... Raw, Cüneyt Gökçer’in 1980’li yıllarda Lear’i -‘baba’ kimliğini ön düzeye alarak- yorumladığı ünlü trajedinin video çekimini de izlemiş ve değerlendirmiş. Kara Tavuk ANKARA (AA) - Kültür ve Turizm Ba- kanlõğõ’nõn 5846 sayõlõ Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda yapacağõ deği- şiklikle, internetten müzik ve film dos- yasõ indirilmesine karşõ ABD ve Avrupa ülkelerindeki gibi sõkõ denetim ve ce- zalandõrma sistemi getirilecek. Daha ön- ce internetten müzik indirdiğinde ceza görmeyen kullanõcõ ve servis sağlayõ- cõlara da yaptõrõm uygulanmasõ hedef- leniyor. ABD’de kullanõcõ ya da sağla- yõcõlara ilk uyarõda yüzde yetmiş başa- rõ elde edilirken, Türkiye’de diğer dün- ya ülkelerindekine yakõn bir sistem olacak şekilde birkaç sefer uyarõ, son- ra idari para cezasõ ve çok õsrarcõ olu- nuyorsa hapis cezasõ verilmesi planla- nõyor. Telif Haklarõ ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, telif haklarõnõn korunmasõna ilişkin her tür- lü çalõşmayõ yaptõklarõnõ ve son dö- nemde de çalõşmalara hõz verdiklerini söyledi. Çelik, Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay ve sektör temsilcile- rinin katõlõmõyla İstanbul’daki toplantõda 5846 sayõlõ yasada yapõlacak değişik- liklerin ele alõndõğõnõ, söz konusu de- ğişiklikleri ekim ayõ sonuna yetiştirmeyi hedeflediklerini bildirdi. MEHLİKA AKGÜN P akistan ordusunda Türk- çe bilen subaylara ihtiyaç olmasõ nedeniyle 1963 yõlõnda Türkiye’ye gelen emekli albay, çevirmen Masud Akhtar Shaikh, Türkçe öğrendikten son- ra Nâzım Hikmet’ten Aziz Ne- sin’e, Orhan Kemal’den Yaşar Kemal’e dek Türk edebiyatõnõn en önemli isimlerinin eserlerini Urducaya ve İngilizceye çevirdi. Türkçeden çevirdiği tüm yapõt- larõn Pakistan’da çok beğenildi- ğini belirten Shaikh, bunlar ara- sõnda en büyük ilgiyi Aziz Nesin’in gördü- ğünü söyledi. Bugün 80 yaşõnda olmasõna rağmen yazõn çalõşmalarõnõ sürdüren yazar- la Türk edebiyatõ üzerine konuştuk. - Türk edebiyatına ilginiz nasıl başladı? Dil öğrenmek amacõyla Türkiye’ye ilk kez 1963’te gönderildim. 1965’te ise Kara Harp Akademisi kursu için Türkiye’ye ikinci de- fa geldim. Türkiye’yi karõş karõş gezdim, Türk edebiyatõna ilgim de bu sõrada başladõ. Türk eserlerini çevirmeye başladõm, ilk çe- virdiğim yapõt Ömer Seyfettin’in Kaşa- ğõ’sõydõ. Bunun ardõndan Aziz Nesin ile ta- nõştõm. - Aziz Nesin’in sizin için ayrı bir yeri var sanırım. Tanõştõğõm ilk Tük yazar Aziz Nesin’di. Onun öykülerini Akbaba’da okuyordum, bir gün çevirilerini yapmaya başladõm. Ne- sin’den 20 öyküye yer veren bir kitap ya- yõmladõm. Nesin’in çok güzel bir dili var; mi- zahõ da, acõ mizahõ da çok iyi kullanõyor. Pa- kistan’da Nesin gibi bir yazar yok. Ama işin ilginç olanõ, onun yazdõğõ konular, anlattõk- larõnõn birçoğu Pakistan’da yaşananlarla ay- nõ. Kitap Pakistan’da çõktõ- ğõnda, öyküleri benim yazdõ- ğõmõ düşünenler olmuştu. “Bu kitap tercüme falan değil. Bu adam Pakistan’da olanları yazmış” demişlerdi. Türkçe- den çevirdiğim diğer kitaplar için de aynõ yorumlarõ yapõ- yorlar. Pakistanlõlar, Türki- ye’nin tamamen Batõlõ bir mil- let olduğunu düşüyorlardõ. Ancak kitaplarõ okuduktan sonra “Onlar da bize benzi- yor” demeye başladõlar. - Türk şairlerinden kim- leri okudunuz peki? Nâzõm Hikmet’i çok seviyorum, şiirlerini çevirdiğim ilk şair oydu. Pakistan’õn en bü- yük şairlerinden Faiz Ahmad Faiz, Nâzõm’õn üç şiirini, İngilizceden Urducaya çevirmiş- ti, zaten kendisi Nesin’in de arkadaşõydõ. Bir- likte Nâzõm’õn yapõtlarõnõ çevirmeye karar verdik ama kendisi 8 ay sonra vefat etti. Son- ra tek başõma Nâzõm’õn şiirlerini İngilizce- ye çevirmeye başladõm. “Nâzım Hikmet’in 101 Şiiri” adlõ bir kitap yayõmladõm, çok be- ğenildi. Şimdi herkes bu şiirleri Urducaya çe- virmemi istiyor ama benim o kadar vaktim yok maalesef. - En çok hangi Türk yazarı beğenildi Pa- kistan’da? En çok Aziz Nesin beğenildi. Nesin’in öy- külerini çevirdiğim kitaplarõ çok ilgi görün- ce bana, “Başka hangi Türk yazarlarını bi- liyorsunuz” diye sormaya başladõlar. Mem- duh Şevket’ten Reşat Nuri’ye, Sabahattin Ali’den Sait Faik’e dek Türk edebiyatõnõn en önemli yazarlarõnõn eserlerini “Türki- ye’nin En Güzel Hikâyeleri” adlõ bir kitapta topladõm. Türkçeden çevirdiğim tüm yapõt- lar Pakistan’da çok beğenildi. MASUDAKHTARSHAIKH, TÜRKYAZARLARITANITIYOR ‘Pakistan’da en çok Aziz Nesin seviliyor’ ‘District 9’ liste başı Kültür Servisi - Yönetmenliğini ABD’li yönetmen Neill Blomkamp’õn yaptõğõ, yapõmõnõ ‘Yüzüklerin Efendisi’ filminin yapõmcõsõ Peter Jackson’õn üstlendiği, oyunculuk deneyimi olmayan isimlerin de rol aldõğõ bilim-kurgu filmi ‘District 9’ ABD’de gösterime girer girmez liste başõ oldu. Türkiye’de ekimde gösterime girecek olan film konusu şöyle: Kendi gezegenlerinde hayatta kalan son uzaylõlar sõğõnmak için dünyamõza gelirler. Güney Afrika’da ‘District 9’ olarak tanõmlanan bir yere geçici olarak yerleştirilir ve Multi-National United (MNU) isimli özel bir şirketin denetimine verilirler. Bir MNU çalõşanõ olan Wikus, gizemli bir virüs kapõnca yavaş yavaş uzaylõlarõn DNA yapõsõnõ kazanmaya başlar. Böylece, bir anda dünyanõn en değerli adamõ haline gelir ve son çare olarak District 9’a saklanõr. Savaş Yıldızı beyazperdede Kültür Servisi - Yõllar önce yayõmlanan televizyon dizisi ‘Savaş Yõldõzõ Galactica’ film oluyor. Ünlü diziyi Universal yapõm şirketi için filme çekecek isim ABD’li genç yönetmen Bryan Singer. ‘Olağan Şüpheliler’, ‘X- Men 2’ ve ‘Süpermen Dönüyor’ gibi birçok sinema filmine imzasõnõ atan yönetmenin, filmin yapõmcõlõğõnõ da üstleneceği, filmin senaryosunun ise 70’li yõllara damgasõnõ vuran, bilim kurgu- aksiyon türündeki dizinin yaratõcõsõ Glen A. Larson tarafõndan yazõlacağõ tahmin ediliyor. “Savaş Yõldõzõ Galactica” dizisi, 80’li yõllarõn başõnda ve de 90’larda olmak üzere iki defa Türkiye’de televizyonlarda yayõmlanmõş ve büyük bir hayran kitlesi yaratmõştõ. KANUNDADEĞİŞİKLİKYAPILACAK İnternetten müzik indireneceza... Kültür Servisi - Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, Okan Üniversitesi Güzel Sa- natlar Fakültesi dekanõ oldu. Ülke- mizde güzel sanatlar eğitimine yön ve- ren, yaptõğõ resimlerle dünya çapõnda önemli başarõlara imza atan, ödülle- ri ve sergileriyle adõndan söz ettiren, son yõllarda memleketi Bayburt’ta aç- tõğõ Baksõ Sanat Müzesi’yle sanat dünyasõnõn dikkatini çeken Koçan, iki yõldõr öğretim kadrosunda bulundu- ğu Okan Üniversitesi’ndeki görevini artõk güzel sanatlar fakültesi dekanõ olarak sürdürecek. Bir sanatçõ olmanõn ötesinde eğitimci yö- nüyle de ülkemizde plastik sanatlar ala- nõndaki en önemli isimlerden sayõlan Koçan, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde dekanlõk görevini sürdürmüştü. Eğitimciliğe Okan Üniversitesi’nde devam eden, sergi ve müze çalõşmalarõnõ yürüten Koçan, yöneticiliğe geri döndü ve Okan Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlõğõna atandõ. Prof. Koçan, yeni görevi sõrasõnda güzel sa- natlar eğitimine yepyeni bir tasarõm an- layõşõ getireceğini açõkladõ. Hüsamet- tin Koçan yõllarõn evrensel birikimiy- le disiplinler arasõ bir temel üstünde, öğrenci odaklõ çağdaş bir eğitim mo- deli ve yeni bir akademik kadro oluş- turacaklarõnõ bildirdi. OKAN ÜNİVERSİTESİ Hüsamettin Koçan yeniden dekan oldu Kültür Servisi - Türkiye çağdaş sanat sahnesinin önemli adlarõndan Sarkis’in 50 yõllõk sanat yaşamõnõn tüm evrelerine õşõk tutacak ‘Site’ sergisi, 10 Eylül’de İstanbul Modern’de sanatseverlerle buluşacak. İlk kez sanatõnõn farklõ dönemlerini bir araya getireceği bu sergide Sarkis, Müze’nin sergi salonlarõnõ geçmişinin izleri ile dolu, ucu bucağõ olmayan bir kent olarak inşa edecek. Bir kentin olasõ mekân, figür ve olgularõnõ bir araya getirecek olan sanatçõ; kamusal sorunlarõ, insanlarõ, evsizleri, mekânlarõ; ses, koku ve sloganlarõyla kentin tüm dinamiklerini sanatõnõn evreleriyle iç içe örecek. İstanbul Modern’in bir sanatçõ için düzenlediği en kapsamlõ sergi olma özelliği taşõyan ‘Site’, 10 Ocak’a dek açõk olacak. ‘TürkSahnelerindenİzlenimler’ İstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõİstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõİstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõİstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõİstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõ MEHMET EMİN BERBER DATÇA - “Direnmek gerek, direnmek. Ne iktidarlardan, ne baskıdan yılmak yok… Her zaman gönüllü olun. Ben Atatürk’e, Laik Cumhuriyet’e bağlıyım. Onlar do- lara, Euroya...” diyor Muzaffer İzgü. “Gülmece, yenilen insanın, yenene karşı kul- landığı topsuz, mermisiz bir silahtır. Vurdu mu devirir” sözleriyle “silahının gücünü” vurguluyor. Datça’daki “Edebi- yat Günleri”nin onur konuğu İzgü, çok ça- lõşmasõnõn nedenini, “Halkıma borcum var. 3 yıl bu halk, verdiği vergi ile beni okuttu. ” diye açõklõyor. Bir çocuğu ağlatmanõn kolay, güldürmenin zor olduğunu söyleyen Muzaffer İzgü “Eğer gülmecenin dozunu çocuk yapıtlarına gü- zel serpiştiremezseniz, komik olan siz olursunuz. Çocuk okuru olmayan bir toplumun, büyük okuru asla olamaz. Ço- cuklar düzeyli çocuk kitaplarıyla okuma alışkanlığı kazanıyor” diyor. Sarkiz’in 1980’lerdeki bir sergisinden. İ Z G Ü ’ D E N Ç O C U K L A R A ‘Ağlatmak kolay, güldürmek zor’ İstanbul Modern’den Sarkis çõkarmasõ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear