28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 8 MAYIS 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 TURHAN FEYİZOĞLU 1964 yaz döneminden, 1965 Eylül ayõna kadar eğitimine bir yõl ara veren Deniz, lise son sõnõfõ 1965-1966 öğretim döneminde Aksaray’da bulunan Özel Bilir Koleji’nde tamamladõ. Özel Bilir Koleji’nde okumuş olan Fikri Nazif Ayyıldız anõlarõnda bu okul hakkõnda özetle şunlarõ anlatõyor: “Bilir Koleji, 60’lı yılların ortasında kurulan özel bir okuldu. Rivayet oydu ki, Kapalıçarşı’da hatırlı bir kuyumcu olan Zeki Bilir, hiçbir okulda dikiş tutturamayan oğlu Sedat’ı mezun etmek için, eski bir fabrika binasını satın alıp, koleje dönüştürmüştü. Bu, sadece bir söylentiydi elbette. Eğitim camiasında ‘Fabrika Kolej’ diye anılan bu okul, Deniz Gezmiş’ten Yaman Okay’a; Savaş Ay’dan bendenize; ipe-dizgine gelmeyen nicelerine kucak açmıştı oysa ki... Okul Müdürü Muzaffer Somay da velim gibi, tanınmış bir avukattı. Ağdalı bir Osmanlıca ile öğrencileri edeplendirmekten, tuhaf bir keyif alırdı; Allah selamet ya da rahmet eylesin.” Deniz, Özel Bilir Koleji’nden lise diplomasõnõ 29 Eylül 1966 günü aldõ. Deniz’in Özel Bilir Koleji lise diplomasõnda imza olarak şu kişilerin adõ vardõ. Milli Eğitim Müdürü adõna Zeki Tunç, Özel Bilir Koleji Müdürü Veli Orkun, Özel Bilir Koleji Müdür Muavini Mehmet Sezgin. Deniz’in Özel Bilir Koleji diploma numarasõ: 203. “İyi derece ile diploma almaya hak kazanmıştır” ibaresi yer almaktadõr Deniz Gezmiş’in diplomasõnda. Özel Bilir Koleji, ilkokul, ortaokul ve lise kõsmõnõ kapsõyor, hem yatõlõ hem de gündüzlü öğrencisi vardõ. “Deniz / Bir İsyancının İzleri” adlõ kitabõmõ hazõrladõğõm zaman bu okulu görmek için adresine gittiğimde okulun kapatõlmõş olduğunu gördüm. İstanbul’un Aksaray semtinde ticaret bölgesinin içinde bir okuldu. Deniz’in diplomasõnda adõ olan Özel Bilir Koleji Müdürü Veli Orkun, 1331 Tiflis doğumlu bir tarih öğretmeniydi. Veli Orkun’un iki tarih kitabõ vardõ: 1- Veli Orkun, Gemlik Tarihi ve Coğrafyasõ, yayõmlanma tarihi: 1947, 2- Veli Orkun, Sürmeli Çukuru: Iğdõr’õn Tarih ve Coğrafyasõ - 1955 B u dönem, Eminönü Türk Devrim Ocağõ üyesi de olan Ömer Erim Süerkan, Dr. Hikmet Kıvılcımlı ile nasõl tanõştõklarõnõ şöyle anlatmõştõr: “1965 yılındaydı. Nurettin Demirdöven, bir gün, Sahaflar’dan bir kitap alırken, Hikmet Kıvılcımlı’nın, ‘Tarih/Devrim/Sosyalizm’ adlı kitabına rastlıyor. Bakıyor, bir Türk sosyalistinin kitabı. Çeviri değil. Özgün bir eser. İlgisini çekiyor ve kitabı alıyor. Okuyup bakmamız için bize getirdi. Bizim de ilgimizi çekti. Kitabın arka kapağında, kitabı yazanın adresi var. Ayrıca, ‘Kitap hakkõnda eleştirileriniz varsa yazõn, gelin görüşelim’ diye de bir not var. Nurettin, Deniz ve ben kalktık, Cağaloğlu’nda bulunan Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın adresine gittik. Kendimizi tanıttık. İşte böyle böyle, dedik. Kitabınızı okuduk, ilgimizi çekti. Neyse, sohbetimizde, kendinden, geçmiş deneylerinden, hapisliğinden, örgütlenmeden, partiden bahsetti. Bu arada, bizim Üsküdar’da oturduğumuzu öğrenince, kendisinin de Salacak’ta oturduğunu söyledi. Böylece, Kıvılcımlı ile diyaloğumuz kurulmuş oldu. Bu arada yine, Salacak’ta oturan Kenan Uluğ’un devamlı müdavimlerindendik. Büyük ve değerli bir kütüphanesi vardı. Okumak için ödünç kitaplar alırdık. Kenan Uluğ’la özel sohbetlerimiz olurdu. Eski bir TKP’li idi. Yaşadığı olayları, deneylerini bize aktarırdı. Hemen hemen her konuyla haşır neşir olmaya çalışırdık. Öğrenci derneklerinin faaliyetlerine katılırdık. Paneldi, forumdu, konferanstı hepsine katılırdık. Bu etkinliklerin kültürel yönden olsun, yeni kişilerle tanışma yönünden olsun, bizlerin gelişmesinde çok yararı olmuştur.” D eniz, politi- kaya nasõl il- gi duyduğu- nu şöyle anlatmõştõr: “Sosyalizmi ilk de- fa Yön dergisinin ikinci çıkışı sıra- sında bu dergiyi izlerken benimse- dim. Sonra bu alanda kendimi ye- tiştirmeye çalıştım. Lise birinci sınıfta iken, öğretmenimin okuttu- ğu ‘Teneke’ kitabı ile yurt gerçekleriyle karşı- laştım. Yine öğretmenimin ezilen halk kitleleri hakkında verdiği bilgi ile yoğruldum. Dostoyevski’nin kitaplarını bitirdim. Şimdi Balzac’tan okumaya başlayacağım. Çoğunu daha evvel okumuştum ama yine rahatça, ca- nım sıkılmadan okuyorum. Hele Dostoyevski! Yaşadığı toplumun kesitini vermiş romanla- rında. Tolstoy’un mujikleri varsa onun da bir türlü iki yakaları bir araya gelmeyen şehirli küçük burjuvaları var. Onları o kadar canlı anlatmış ki, insan görür gibi oluyor. Sana İngi- liz, Alman, İtalyan, İspanyol edebiyatı desem, aklına her birinden bir isim gelecek. Örneğin Shakespeare, Goethe, Dante, Cervantes. Ama Fransız ve Rus edebiyatı olunca durum deği- şir. Bir sürü isim gelir aklına. Her biri birbi- rinden büyük. Aynı durum İran edebiyatı için de geçerli. Ömer Hayyam, Şirazlõ Sadi...” Deniz’in Haydarpaşa Lisesi’nden arkadaşõ Na- mık Kemal Nomak, Deniz’le ilgili bir anõsõnõ şöyle anlatõyor: “1948 İzmir Karşıyaka doğum- luyum, ama sonra 1962’de İstanbul Selimi- ye’ye taşındık. O yıllarda Haydarpaşa Lise- si’ne devam ettim. Sınıf-sıra arkadaşım olan Deniz Gezmiş ile dostluğum öyle başladı. Çi- çekçi semtindeydi evleri, okula gidip gelirken de birlikte olurduk. Çalışkandı, hatırlıyorum; tarih dersi yazılısında çizgili kâğıdın aralıkla- rına iki satır yazarak arkalı-önlü doldurmuş- tu. Bütün cevaplarına karşılık öğretmenimizin verdiği not 7 olmuştu. (Oysa ben tembel değil- dim. Ama aynı dersten 2-3’ten fazla not ala- mamıştım bütün yıl boyunca, sonra da bütün- lemede geçmiştim.) 1966’da Çorumlu temizlik işçileri, yürüyerek geldikleri Ankara’da iste- dikleri ilgiyi bulamayınca, İstanbul’a devam etmişlerdi. Haydarpaşa Lisesi ile Numune Hastanesi arasındaki, Harem iskelesine inen köprü üzerinden bizler yorgun, bitkin işçileri izlerken, arkadaşım Deniz Gezmiş, okul ye- mekhanesinden aldığı metal sürahilerle sular dağıtmıştı yol yorgunu işçilere. Böylesine in- salcıldı. Kim bilebilir ki 6 Mayıs 1964 tarihin- den tam sekiz sene sonra 6 Mayıs 1972’de, fo- toğraftaki arkadaşlarından birinin asılacağını, akıllara gelir miydi?” Deniz, 1966 yõlõnda üniversite sõnavlarõna girdi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni ka- zandõ, bu fakültenin öğrencisi oldu. Bu fakülte- nin öğrencisi iken haksõz yere idam edildi. ‘Okumak için ödünç kitaplar alõrdõk’ Deniz Gezmiş’in Özel Bilir Koleji’nden arkadaşõ Fikri Nazif Ayyõldõz, okulun özelliğini şu cümleyle özetliyor: Dizginlenemeyenlerin buluştuğu okul B İ T T İ Deniz Gezmiş ve arkadaşlarõ için CHP, İstanbul Esenyurt’ta etkinlik düzenledi Devrimci önderler Adana’da da anıldı Haber Merkezi - 68’liler Birliği Vakfõ’nõn, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’õ anmak için dü- zenlediği, “68 Değerleri ve Günü- müz” konulu konferansta konuşan 68 gençlik liderlerinden avukat Mustafa İlker Gürkan, “Emperyalizm irticayı örgütledi, iktidara getirdi. Emper- yalizme karşı mücadele etmeden ir- ticayı yenemeyiz. Bugün ABD em- peryalizmini hedef tahtasına koy- mayan hiçbir hareket başarılı ola- maz” dedi. Üç Fidan’õ anmak için sen- dika, meslek odasõ, siyasi parti ve sol gruplar da 5 Ocak Meydanõ’ndan İnö- nü Parkõ’na dek yürüyüş düzenledi. Ölümlerinin 37. yõlõnda “Üç Fi- dan”õ anmak için Cumhuriyet Kültür Sanat Merkezi’nde yapõlan ve çok sa- yõda 68’li ile gençlerin katõldõğõ top- lantõda konuşan Gürkan, tam bağõmsõz ve gerçekten demokratik bir Türkiye için, günümüzde ‘küreselleşme’ diye tanõmlanan emperyalizme karşõ bü- yük bir mücadele verilmesi gerektiği- ni vurguladõ. Gürkan şunlarõ söyledi: “Sosyalizm ve emperyalizm açık bir hesaplaşmaya girmiştir. De- niz’ler bu hesaplaşmadan dolayı asıldı. Deniz’leri anlatırken onların emperyalizme karşı duruşlarını an- latmak zorundayız. Kimse ABD em- peryalizmini önüne koyup düşün- meden bağımsızlığı düşünemez. Em- peryalizmin elinden demokrasi çık- maz. Bunu gericilikle mücadele ede- rek ancak biz sağlayabiliriz. Bugün ABD emperyalizmini hedef tahtası- na koymayan hiçbir hareket de ba- şarılı olamaz.” Esenyurt’ta da anıldılar Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), De- mokratik Toplum Partisi (DTP), Esenyurt Çağdaş Gençlik Derneği, Esenyurt Er- zincanlõlar Derneği ve Gelecek Gazete- si, 68 kuşağõnõn devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüse- yin İnan’õ, Esenyurt’taki “Üç Fidan- lık”ta andõ. Grup adõna yapõlan açõkla- mada, gençliğin idealleri ve halklarõn öz- gürlüğü adõna canlarõnõ dahi vermekten çekinmeyen devrimcilerin, demokrasinin sõnõrlarõnõ genişlettikleri belirtildi. EMEP ve ÖDP üyelerinin de katılımıyla sosyalist gençlik örgütleri Gezmiş ve arkadaşlarını anmak için yürüyüş düzenledi. FOTOĞRAF:YUSUFBAŞTUĞ. Türkiye’de 6 bin kişilik oyuncu ile teknik eleman kadrosunun yarõsõnõn işsiz, yüzde 90’õnõn borç içinde, aynõ oranõn sosyal güvencesiz olduğu belirtildi Sinema ve tiyatrocular işsizliğin pençesinde MELTEM YILMAZ Geçen günlerde 20 bin TL’lik bor- cu nedeniyle intihar ettiği iddia edilen sinema ve tiyatro oyuncusu Yaman Tarcan’õn ardõndan, tiyatro ve sinema oyuncularõnõn yaşadõklarõ zorluklar yeniden gündeme geldi. Sinema Emekçileri Sendikasõ (Sİ- NESEN) Genel Başkanõ Yusuf Çetin, “Türkiye’de sinema ve televizyon alanında çalışan 6 bin dolaylarında oyuncu ile teknik eleman kadrosu- nun yarısının işsiz, yüzde 90’ının borç içinde, aynı oranın sosyal gü- vencesiz olduğunu” belirtti. Manisa Belediyesi Şehir Tiyatro- su’nda görevine son verilen tiyatro oyuncusu Türker Alpuğan, oyuncu- larõn sosyal güvence için Devlet Ti- yatrolarõ’na hücum ettiğini, ancak bu- ralarda kadro olmamasõ nedeniyle bü- yük zorluklar yaşandõğõnõ, bu neden- le Türkiye’de “oyuncu enflasyonu” olduğunu söyledi. Tiyatro oyuncusu Turgay Tanülkü de Köy Enstitüleri’nin kapatõlmasõyla sanata ve sanatçõya verilen önemin bit- tiğini, yeni mezun oyuncularõn “Be- yoğlu’nda iş bekler hale geldiğini” belirtti. Örgütlü olmayan sanatçõlarõn yalnõz mücadele vermesi halinde sömürüyle yüz yüze olduğuna dikkat çeken Sİ- NESEN Başkanõ Çetin şunlarõ söyle- di: “Türkiye’de her alanda olduğu gibi sinema ve televizyon sektörün- de de emeğe, insan haklarına saygı duyulmuyor. Sanatçılar ve teknik ekip gereğinden fazla, sigortasız ve sendikasız çalıştırılıyorlar. Mesaileri de ödenmiyor. Son bir hafta içeri- sinde oyuncu Yaman Tarcan’ın da aralarında bulunduğu 23 kişi intihar etti Türkiye’de, bunun sebebi ise ta- mamen ekonomik. Türkiye’de oyun- cular örneğin bir dizide 30 bölüm oy- nar, sonra 6 ay beklemek zorunda kalır, bu anlamda büyük bir den- gesizlikten söz edilebilir. Bu neden- le Türkiye koşullarında bir oyun- cunun hiçbir zaman kenara koyacak parası olmuyor.” Türkiye’de halihazõrda 6 bin dolay- larõnda sinema-televizyon oyuncu ve teknik eleman potansiyeli olduğunu di- le getiren Çetin, telif haklarõnõn da uy- gulanmadõğõnõ anõmsattõ. Çetin şöyle devam etti: “Televizyon dizilerinde oyuncu- lara ödenen maaşlar da büyük bir uçurumun göstergesi. Bir başrol oyuncusu 30-40 bin TL ücret alırken karakter oyuncuların aldığı ücret 3- 4 bin lira arasında kalıyor. Figü- ranlara ise en iyi ihtimalle birkaç yüz lira ödeniyor.” Oyunculara sahip çıkılmıyor Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatlarõ Oyunculuk Bölümü mezunu Türker Alpuğan, 29 Nisan tarihine kadar Ma- nisa Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda görev yapõyordu. Ancak 29 Nisan’da tiyatro, maaş alarak çalõşan toplam 8 oyuncudan Alpuğan ile birlikte 4’ünün işine, “tasarruf tedbiri” ge- rekçesiyle son verdi. Tiyatro oyuncularõnõn meslekleri- ni icra edebildikleri en “adamakıl- lı” alanõn Devlet Tiyatrosu olduğu- nu belirten Alpuğan, bu alanda ya- şanan sorunu ise şöyle anlattõ: “Devlet Tiyatrosu kadrosunda- ki oyuncuların elle tutulur çok iyi bir kazançları yok ancak sosyal güvenceleri var, bu yüzden oyun- cular burada görev almak istiyor. Devlet Tiyatrosu’nun mevcut oyuncu kadrosunun tüm bölge- lerde 800 dolaylarında olduğunu belirtirsek sayıyı çoktan geçmiş durumdayız. Kurumun ne zaman kadro sınavı açacağı da belli değil. Mezunlar sözleşmeli olarak bir gün kadroya alınma umuduyla ça- lışmaya başlıyorlar. Ama bunu ya- parken büyük şehirleri tercih edi- yorlar haliyle. Böylece büyük şe- hirlerde bir yığılma oluyor. Neti- ce itibarıyla bir oyuncu enflasyo- nu var.” ‘Geriye gidiş başladı’ Devlet Tiyatrolarõ’nõn 35 yõllõk sa- natçõlarõndan Turgay Tanülkü, 2001 yõlõnda Maliye Bakanlõğõ’nõn öngörü- süyle Şehir Tiyatrolarõ’nõn kapatõldõğõnõ anõmsatarak, devlet tiyatrolarõnõn kad- rosunun tamamen dolu olmasõ ve şe- hir tiyatrolarõnõn da kapatõlmasõ nede- niyle “Oyunculuk bölümlerinden mezun olan gençlerin Beyoğlu’nda iş bekler hale geldiğini” söyledi. Türkiye’de sanat ve sanatçõya veri- len önemin Köy Enstitüleri’nin kapa- tõlmasõyla düşüşe geçtiğini belirten Tanülkü, özetle şunlarõ söyledi: “Yaman Tarcan arkadaşımızın intiharı hepimizin utanması ge- reken bir durum. Bu ülkede ban- kayı soyanlar ödüllendirilirken, bankaya borcu olanlar onuruyla intihar ediyor.” ‘Okulönünde eylemdeişçilere sudağõttõ’ Tiyatro sanatçısı Yaman Tarcan borcu nedeniyle intihar etmişti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear