Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
6 Mayıs 1996’da Ne Oldu?..
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 2009 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
1 Mayıs, Yeni Kabine
ve Anayasa...
Bu yılın 1 Mayıs’ı da hep anılacak.
1976 ve 1977’deki örneklerinde olduğu gibi, ön-
ce ağırbaşlılığı ile...
Yersiz, daha açıkçası aptalca yasaklamalar olmasa,
geçmiş örneklerindeki heybet ve çarpıcılık bu yıl da
görülecekti.
Hem de nasıl hatırlanmaz ki?
Taksim’de denize akan bilinçli insan ırmaklarından
biri, Beşiktaş sırtlarından başlar, Beşiktaş, Dolma-
bahçe ve Gümüşsuyu’ndan Taksim’e doğrulurdu.
Ve dört bir yandan ırmaklar hiç kurumazdı...
Bu yılki böyle olmadı: Ama her şeye karşın, Pan-
galtı’nın ötelerinden başlayan yürüyüş, -yan sokak-
larda taşkınlıklar bir yana- ağırbaşlılığını koruyarak ge-
lip Taksim’e vardı. O sıradaki heyecanı da unutma-
yacağız...
DİSK’in ciddiliğini taşıyan yürüyüşün önünde ben
yürüdüm. Ve elimde taşıdığım pankartta şu yazılıy-
dı: “Balbay’ın ve Manisalı’nın, Tüm Aydınlarımızın Ya-
nı Başındayız!”
Yaşadığımız acı gerçeklerden biri buydu!
Taksim’e yaklaştığımızda, pankartı göğsüme bas-
tırıp DİSK’in -o güzelim- “Yaşasın 1 Mayıs” bayrağı-
nı dalgalandırarak yürüdüm. Tekerlekli sandalyemi yo-
rulmadan süren Özgür Çağrı Fırat’ı hep hatırlaya-
cağım...
Özetle, “1 Mayıs” yeniden yerine oturmuştur. Bu
geleneği artık -1977’de olduğu gibi- çiğnetmeden sür-
düreceğiz. DİSK Başkanı Çelebi’nin, “Gelecek 1 Ma-
yıs nerede?” sorusuna yanıtı şu: “1 Mayıs moral ışı-
ğı oldu. Bu ışığın yolunda ilerleyeceğiz.”
İşte böyle!..
Yeni bir kabine de bekleniyordu, oldu.
Biraz daha kalabalık, ama önemlisi, hükümetten
birkaçını atıp yeni yüzlere yer açıldı. Dışlananların için-
de gözlere en çok batan da Hüseyin Çelik’tir.
Türkiye’de en önemli birkaç bakanlıktan biri, bel-
ki en başta geleni, Milli Eğitim Bakanlığı’dır. 1923 Dev-
rimi, en köklü reformu o alanda yapmış ve gelece-
ğe emanet etmiştir.
Siz nasıl olur da, bu en önemli koltuğa, yobaz, ge-
rici, ilkel ve İslamcı bir kişiyi oturtursunuz?
Erdoğan’ın yaptığı budur!
Her adımda Milli Eğitimi darbelediği ortaya çıkan
bir kişiyi, ayyuka çıkmış eleştirmelere boş verip tut-
mak Erdoğan’ın suçudur. Geleceğin Yüce Divan’ı, işi-
ne önce buradan başlayacaktır.
Yeni hükümette, Milli Eğitim, bir kadına, Nimet Çu-
bukçu’ya verilmiş. Eski bakan da yeni bakana gö-
rev devrederken, “Yapısal reform, değişim, dönüşüm
adına ne varsa MEB’de yapılmıştır. (...) Milli Eğitim Ba-
kanlığı otomatik pilota bağlanmıştır” diyor.
İğrenç!..
Öteki yeni bakanlara gelince... Ömer Dinçer’e yer
açmak neden?
Bülent Arınç’tan ne umuyorsunuz?
Ya dışardan alınmış Ahmet Davutoğlu ne muci-
zeye imza atacak?
Özetle, ortaya konan yeni bir “Tayyip dekorasyo-
nu”dur bu. İslamcı malzemeden yeni bir köşe. İn-
sanlar, fikirler, görüşler, bildik türden. İslami Cum-
huriyet’e giden bir yolda yeni bir kervan düzülmüş-
tür.
Yeni bir anayasa adına ortaya dökülenlerde de, bu-
nu görüyoruz.
AKP, bir de yeni anayasa âşığı...
1982 Anayasası, bir askeri diktatörlüğün ürünü ol-
duğu için, onu atıp çağdaş ve demokratik yeni bir ana-
yasa yapmak istiyor.
Bu arzu ise, onun tekelinde değil hepimizin.
Farklılığımız, yeni bir anayasadan beklediklerimizde.
Nitekim, iki yıl önce bir yeni anayasa girişimi so-
nuç vermedi; çünkü, türban davasına kurban edildi.
Son günlerde de yeni bir girişim görülüyor: Üye-
lerinin seçilme biçimini değiştirerek ve sayısını art-
tırarak, Anayasa Mahkemesi’ni ele geçirmek amaç.
Öte yandan, siyasal partilerin kapatılmasını, “teröre
bulaşması” ile sınırlıyor; böylece “laiklik karşıtı ey-
lemlerin odağı haline geldiği” tehlikesi aşılıyor.
Bütün bu şıklarda görülen, AKP’nin derdine ilaç bul-
mak. Çağdaş ve demokratik bir parti olmak gibi bir
sorunu ise yok.
Bu amaçlarına varmakta, parlamentoda yandaş
bulmak da çok zor. Her şeye karşın, bu değişiklik-
ler Meclis’ten geçirildiğinde, elbet Anayasa Mahke-
mesi karşısına dikilecektir...
İstanbul Haber Servisi - Yargõtay
Başkanõ Hasan Gerçeker, yeni anayasa
hazõrlanõrken değiştirilemez ilkelerin zaa-
fa uğratõlmamasõ gerektiğini vurgulaya-
rak Anayasa Mahkemesi’ne Meclis’in üye
atamasõnõn yargõyõ allak bullak edeceği
uyarõsõnõ yaptõ.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ta-
rafõndan Prof. Dr. Bülent Tanör anõsõna dü-
zenlenen “Türkiye’nin Anayasa Günde-
mi” konulu 2 günlük sempozyum dün
başladõ. Toplantõya davetli olmasõna karşõn
yeni Adalet Bakanõ katõlmadõ. Açõlõşta ko-
nuşan Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker,
demokrasinin bir özgürlükler rejimi oldu-
ğunu, bunun da ancak hukukun üstünlü-
ğüyle sağlanabileceğini belirterek siyasal ik-
tidarõn bireysel hak ve özgürlükler için sõ-
nõrlandõrõlabileceğini söyledi. Yasama, yü-
rütme ve yargõnõn kendisine verilen gö-
revleri anayasaya uygun kullanmasõ ge-
rektiğini vurgulayan Gerçeker, aksi uygu-
lamalarõn siyasi çoğunluğu sağlayanõn sõ-
nõrsõz bir iktidar anlayõşõna gitmesi tehli-
kesini doğuracağõnõ kaydetti. Gerçeker,
“Anayasa değişikliklerine karşı değiliz.
Ama bu değişiklikler, anayasanın de-
ğiştirilemez ilkelerini zafiyete uğratacak
nitelikte olmamalı” görüşünün altõnõ çiz-
di. Bağõmsõz yargõya, yürütme ve yasama-
nõn hiçbir müdahalesi olmamasõ gerektiğini
ifade eden Gerçeker, “Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulu, Adalet Akademisi, Ad-
li Tıp Kurumu tam anlamıyla özerk ol-
malı. Teftiş Kurulu HSYK’ye bağlan-
malı” şeklindeki beklentilerini de sõraladõ.
‘ÜYELER TBMM’CE SEÇİLİRSE
YARGI ALLAK BULLAK OLUR’
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru
yolunun açõlmasõ, mahkemenin üye sayõ-
sõnõn arttõrõlmasõ ve bu sayede buraya hü-
kümetin de üye seçmesine ilişkin düzen-
leme isteğine de değinen Yargõtay Başka-
nõ, bu konuda da şu vurguyu yaptõ: “Ana-
yasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru
yetkisine karşıyız. Bu mevcut davaları
uzatıp yargının işleyişindeki sorunları
arttırır. Bu sorunların da Anayasa Mah-
kemesi’nin üye sayısının çoğaltılmasıy-
la üstesinden gelinemez. Bir kısım üye-
lerin TBMM’ce seçilmesinin gerekçesi
de bu olmamalı. Yargı bağımsızlığını al-
lak bullak edecek bu uygulamayı kabul
etmemiz mümkün değil. Yargıyı daha si-
yasallaştıracak uygulamalardan mutlaka
kaçınılmalı.”
Gerçeker, Davos Ekonomi Forumu’nda
yapõlan bir değerlendirmeye göre, Türki-
ye’nin yargõ bağõmsõzlõğõnda 64. sõrada ol-
duğuna da dikkat çekerken “Bu çok acı bir
durum” dedi.
Hasan Gerçeker: Yeni anayasa hazõrlanõrken değiştirilemez ilkelerin zaafa uğratõlmamasõ gerekir
Yargõtay Başkanõ’ndan uyarõ
ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART
musakart yahoo.com
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanõ Burhan
Kuzu, anayasanõn yamalõ bohçaya dönmemesi için
bütünüyle bir değişikliğe ihtiyacõ olduğunu, bunun
için Meclis’e güvenilmesi gerektiğini belirterek şöyle
konuştu: “Değiştirilemez ilkelere müdahale edildi
dediler. Bu yalan, zerresine dokunmadık. Taslağı
kapalı kapılar ardında hazırladılar dediler. Nere-
de görülmüş davul zurnayla çıkıp, biz anayasa ya-
pıyoruz, gelin siz de istediğinizi söyleyin denildiği.
Bu bir taslaktır. Bu Meclis anayasa
değiştirilemez deniyorsa, ya bunu
Kayseri usulü 4’e bölüp 4 ayrı par-
çada tamamını değiştireceğiz ya da
darbe duasına çıkacağız. Anayasayı
değiştirecek bir darbe olsun n’olur
diyeceğiz.” Kuzu, yüzde 10’luk seçim
barajõnõn değişmesi için de başkanlõk
sisteminin gelmesi gerektiğini, bugün-
kü sistem içinde sadece barajõn düşü-
rülmesinin doğru olmadõğõnõ savundu. Kuzu’nun,
yurttaşõn başõ her sõkõştõğõnda kendilerine koştuğunu
belirterek “Gece 3’te arayıp bir sesini duyayım is-
tedim diyor, gece 3’te insanın sesi nasıl gelir” de-
mesi üzerine, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dekanõ Prof. Dr. Adem Sözüer, “Gece 3’te size te-
lefon edilmesi bu kadar rahatsız ediyorsa demek
ki gece 3’te başka olayların olmamasına da dikkat
etmek gerekiyor” diyerek Ergenekon davasõndaki
gözaltõ şekillerine gönderme yaptõ. Sözüer’in bu uya-
rõsõ, salonda bulunanlardan alkõş aldõ.
TBMM Anayasa Komisyonu üyesi ve MHP millet-
vekili Faruk Bal da yeni anayasanõn hazõrlõk aşama-
sõnda bilim adamlarõ, sivil toplum örgütleri, akade-
misyenlerin fikir beyan edeceği bir sürecin gereklili-
ğine işaret ederek Bal, “Her partinin
görüşü bir karşı görüş yaratacağı
için uzlaşma komisyonu olmalı” de-
di. Bal, kõrmõzõ çizgileri olduğunu dile
getirerek şöyle devam etti: “Yeni
anayasanın TC Devleti ile Türk mil-
leti için hazırlanacağı gerekçesiyle
ülkemizin kuruluş felsefesine aykırı
olmamalı. Türkiye’nin üniter devlet
yapısı ile toprak bütünlüğü en belir-
gin öncelik olmalı. Bunların dışında kuvvetler ay-
rılığı ilkesi, denge-denetim mekanizması, yargı ba-
ğımsızlığı yargıç teminatı gibi konuların sulandı-
rılmasına kesinlikle karşıyız. Bu anayasayı AB da-
yatmalarıyla yapıyorsak 1876’ya geri döneriz.”
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim
Kaboğlu da yürütmenin giderek güçlen-
dirildiğine işaret ederek “Askeri darbe-
lerden kaçarken anayasal darbeler ka-
pıda. Bu şekilde, 2014’te yeni bir siya-
sal rejime doğru gidiyoruz” dedi. Ka-
boğlu özetle şunlarõ söyledi: “Bu anayasa
taslağından anladığımız kadarıyla ye-
ni anayasa çalışmalarında göze çarpan
ilk etmenlerin yasamayı öne çıkarma,
yürütmeyi dengelemeyle yargıyı hak et-
tiği noktaya getirmeyi
hedeflediğini görüyo-
ruz. 2007 yılında Cum-
hurbaşkanı’nın halk
tarafından seçilmesi
yürütmeyi güçlendir-
meyi hedefliyordu. Ge-
çen günlerde Bakanlar
Kurulu’nda yapılan de-
ğişiklik de, revizyon de-
ğil, yeni bir Bakanlar Kurulu olarak ad-
landırılabilir. Bu durumda yürütmenin
daha da güçlendirildiğini görüyoruz. Bu
şekilde, 2014’te yeni bir siyasal rejime
doğru gidiyoruz. Askeri darbelerin
önüne geçmek adına yeni anayasa ara-
cılığıyla bir anayasa darbesi olabilir, bu-
na çok dikkat edilmeli.”
Eski TBMM Başkanõ ve Başbakan
Yıldırım Akbulut da Anayasa Mahke-
mesi’ne bireysel başvuru hakkõna iliş-
kin düzenlemeyi desteklemediğini söy-
ledi.
Yasama, yürütme ve yargõnõn kendisine verilen görevleri anayasaya
uygun kullanmasõ gerektiğini vurgulayan Gerçeker, aksi uygulamalarõn
siyasi çoğunluğu sağlayanõn sõnõrsõz bir iktidar anlayõşõna gitmesi
tehlikesini doğuracağõnõ kaydetti.
BURHAN KUZU: DARBE
DUASINA ÇIKACAĞIZ
KABOĞLU: 2014’TE
YENİ BİR REJİM Mİ?
FARUK BAL: UZLAŞMA
KOMİSYONU OLMALI
Ö Z O K ’ T A N Ö N C E L İ K L İ K O N U L A R C İ N D O R U K ’ T A N S E N A T O Ö N E R İ S İ
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir Özok, Tür-
kiye’nin koltuk değneğiyle yürüyen bir hukuk devleti haline gel-
diği değerlendirmesini yaparak bu durumun düzeltilebilmesi için
yeni anayasada öncelikli konularõn “milletvekili do-
kunulmazlığının yeniden düzenlenmesi, Adalet
Bakanlığı’nın yargı üzerindeki etkinliğinin gi-
derilmesi, kadına pozitif ayrımcılığın sağlanması,
işçi haklarının yeniden düzenlenmesi” olduğu-
nu söyledi. TBB olarak “Anayasa Mahkemesi’nin
siyasallaştırılmasıyla anayasanın değiştirile-
mez ilkelerinin içini boşaltmaya yönelik hiçbir
girişime izin vermeyeceklerini” ifade eden Özok,
Venedik kriterlerinin, AKP tarafõndan yanlõş yo-
rumlandõğõnõ, “yalnızca şiddet eylemlerine karışan değil, ırk-
çılık, yabancı düşmanlığı, hoşgörüsüzlük saçan partilerin de
şiddet eylemi kapsamına girdiğini” söyledi.
Eski TBMM Başkanõ Hüseyin Cindoruk, Türkiye’de oto-
ritenin Başbakan’õn etrafõnda toplandõğõna dikkat çekti. Baş-
bakan’õn bu nedenle yargõyla kavgalõ olduğu-
nu belirten Cindoruk, “Türkiye’deki Başba-
kanlık sistemi kökten yanlış bir sistem. Bu
noktada yapılması gereken parlamentonun
entelektüel ve kaliteli bir senatoyla güçlen-
dirilmesi” diye konuştu. Eski TBMM Başka-
nõ Cindoruk sözlerini şöyle sürdürdü: “Ana-
yasanın iktidar partisinin dayatmalarından
uzak durarak, uzlaşma yoluyla kaleme alın-
ması gerekir. Yargı bağımsızlığına öncelik,
TBMM’deki AİHM Komisyonu ile dilekçe komisyonunun
işleve konulması ile Meclis’te mutlaka bir senato oluştu-
rulması, anayasanın hazırlanma sürecinin olmazsa ol-
mazlarıdır. TBMM’ye bir akil meclis gerekli.”
Koruculuk sistemi tartışılıyor.
PKK terörünün azdığı dönemlerde devletin is-
tihbaratı Susurlukçu kadroları Abdullah Öca-
lan’ı ortadan kaldırmak için Şam’a yönlendirmiş-
ti. Acaba PKK lideri karargâhında havaya uçuru-
labilir miydi?.. Bu konuda birkaç girişimde bulu-
nulduğu biliniyor. Ancak suikast girişimlerinin en
önemlisi bundan 13 yıl önce, 6 Mayıs 1996’da ger-
çekleşti.
Tansu Çiller iktidarı döneminde yüksek
miktarda plastik patlayıcı yerleştirilen bir
Mercedes Şam’a gönderildi. Aracı Şam’da-
ki işbirlikçiye “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıl-
dırım teslim etti. Bombalı araç Öcalan’ın
evine 500 metre uzaklıkta havaya uçurul-
du. Ancak iddiaya göre Mercedes’teki
bomba düzeneği yanlış bağlanmış ve pat-
layıcının etkisi ve yarattığı tahribat çevre-
deki yapılar yerine zemine doğru yönlen-
mişti! Operasyondan geriye, bölgede pat-
lamanın etkisiyle açılan 10 metre derinliğindeki çu-
kur ile PKK ve Suriye’nin yaşadığı şok kalmıştı!
Bu olayla ilgili spekülasyonlar sürekli gün-
demde kaldı. Patlamanın boyutlarıyla ilgili de
farklı bilgiler kamuoyuna sızdı. Önceki gün bu
suikast girişiminin yıldönümüydü. PKK’nin üst
yapılanması Koma Civakan Kürdistan (KCK) yö-
neticilerinden Cemil Bayık, patlamanın olduğu
anda Öcalan’ın yanındaydı. Olayla ilgili ilk kez
konuşan Bayık, o günü örgütün yayın organla-
rından ANF’ye şöyle anlattı:
“Parti merkez okulumuzun yakınlarında patlattı-
lar. O zaman ben de oradaydım. Akşama doğruydu.
Biraz karanlık da basmıştı. Okulun dış duvarına ya-
kın bir yerde patlama oldu. Tabii ağaçlar savruldu,
taşlar savruldu. Fakat okulda kimseye herhangi bir
parça isabet etmedi. Kısa süre içinde ne olduğu-
nu anlamaya çalıştık. Önce baskın olduğunu zan-
netmiştik ama sonra baktık ki baskın değil, bir pat-
lama. Acaba yeni bir patlama olur mu ya da arka-
sından bir baskın olur mu diye düşündük. Hemen
tedbirler aldık. Bir müddet bekledikten son-
ra baktık ki herhangi bir şey yok. Patlama
olduğunda Öcalan telefonda ülkeyle gö-
rüşüyordu. Görüşmesine ara verince, bu
işi planlayanlar, Öcalan’ın gerçekten imha
olduğunu sanmışlar! Bu işin içinde MOS-
SAD, hatta Suriye istihbaratında olan ba-
zı Kürt işbirlikçileri vardı. Öcalan’a yönelik
bazı girişimleri olabileceğine dair bazı bil-
giler de geliyordu. Bunlar Öcalan tarafın-
dan değerlendiriliyordu. Buna göre de ba-
zı önlemler geliştiriliyordu.”
Öcalan’a yönelik 1996’nın Kasım ayında ikinci
kez suikast girişiminde bulunuldu. Ancak bu giri-
şimden de sonuç alınamadı. PKK lideri 1999 yı-
lında Kenya’da düzenlenen bir operasyonla ya-
kalanarak Türkiye’ye getirildi. Öcalan’a suikast ça-
baları başarılı olsaydı PKK terörü bugün hangi aşa-
mada olurdu?.. Hiç şüphesiz Tansu Çiller iktida-
rı bu suikast nedeniyle ülke genelinde büyük si-
yasi destek sağlayabilirdi. Ancak şu da bir gerçek
ki, böylesi bir olasılık sonrasında bugün parçala-
ra bölünmüş, kontrolden çıkmış ve hatta daha da
radikalleşmiş bir PKK ile mücadele edilirdi!
Mollalar Müritlere Kızdı!..
Türk Hizbullahı’ndaki değişim salt terör ey-
lemlerinden siyasi mücadeleye geçişten oluş-
muyor! 1984-1999 yılları arasında gizemini ko-
ruyan ve 17 Ocak 2000’de Beykoz’da dü-
zenlenen operasyonlarla çökertilen örgüt
son iki yıldır zaman zaman kimi yazarlara şa-
şırtıcı mektuplar gönderiyor. Yani Hizbullah-
çılar artık kendilerini ifade etme uğruna daha
açık bir politika yürütüyor.
Örgütün geçtiğimiz hafta gönderdiği
“Hizbullah Basın Bürosu” imzalı son
açıklamada, Güneydoğu’da ivme ka-
zanan Fethullahçılara yönelik açık
tehditler vardı. Daha önceki açıklama
ise 29 Mart seçimlerini boykot kara-
rını içeriyordu. Dün Hizbullah’ın baş-
ka bir kanadı ve belki de “ana mer-
kezi”nden ilginç bir duyuru geldi. Bu
eğer gerçekten örgütün “şûra”sından
gönderilmiş bir duyuruysa, Hizbullah açısın-
dan bir ilktir. Bu kez müritler değil, mollalar da
ilk kez konuşmuştu!..
“Hizbulhah Dar’ül İlim” imzalı bu duyuru ör-
gütün siyasallaşmaya çalışan genç kanadıyla
mollaları asında son dönemde başlayan
anlaşmazlığı dışa vuruyordu. Mollaların tep-
kisinin merkezinde 29 Mart seçimlerinin
protesto edilmesi vardı. Onlara göre bu ka-
rar alınırken şûraya danışılmamıştı! Bu ilginç
mektupta genç Hizbullahçılara yönelik tep-
kiler şöyle sıralanmıştı:
“17 Ocak musibeti sonrasında yaşadığımız
sıkıntılı süreç de, cemaatin ehli ilme ve tav-
siyelerine verdiği önem Müslüman halkımızın
uyanmasına sebep olmuştur. Fakat, Müslü-
manların yoğun gayretleriyle elde ettiği ba-
şarıların, son süreçte pervasızca harcanma-
sı neticesinde, cemaatin 17 Ocak öncesine
doğru sürüklendiği müşahede edilmektedir.
Ehli ilme danışmadan alınan seçimlerde oy kul-
lanmama kararı, sürecin geldiği nok-
tayı göstermesi yönüyle manidardır.
Karar, birçok kardeşimizin kanını akı-
tan, halen derneklerimize saldırmak-
tan geri durmayan PKK’nin seçim-
lerde zaferle çıkmasına neden ol-
muştur. Nebevi metodun esasların-
dan olan istişareye başvurulmaması,
ilim ehlince üzüntüyle karşılanmak-
tadır. Bu durumun Cemaatin gene-
linin iradesini yansıtmadığının bilin-
mesini istiyoruz.”
Hizbullah içinde mollalarla genç kadroların
arasını belli ki DTP’nin seçim zaferi açmış!
Mollaların açıklamasında üzerinde asıl düşü-
nülmesi gereken satırlar ise çok önemli bir teh-
likeyi haber veriyor. Hizbullah çökertilmeden
önceki çatışmacı ve eylemci sürece mi sü-
rükleniyor?.. Örgütün genç kadroları mollalar
ve şûranın denetimi dışına mı çıkıyor?..
17 Ocak’ta öldürülen Hüseyin Velioğ-
lu’nun takipçilerinin hareket tarzları, Hizbul-
lah’ın önümüzdeki süreçle ilgili yeni strateji-
sinin ipuçlarını verecektir!
Azmettiren!..
Töre ya da namus cinayetleri ve da-
ha açıkçası aşiret kültüründen besle-
nen şiddetin ardında azmettirenler
her zaman göz ardı edildi. 10 yaşındaki
çocuğa töre cinayeti işleten aile mec-
lisi ya da hasmına tetikçi gönderen aşi-
ret meclisleri cinayetlerin ardından
her zaman yakalarını kurtardılar!
Bu ihmalde bölgedeki güvenlik güç-
leri ile yargı mensuplarının aşiret kül-
türüyle girdiği dostluk ilişkilerinin de pa-
yı oldu. Yani aşiret sofralarına oturan
bürokrasi bir süre sonra ahbap-çavuş
ilişkisini de dayatan töre kültürüne kar-
şı bağışıklık kazanınca devletin varlı-
ğı tamamıyla hissettirilemedi!..
Mazıdağı’nda devletin silahı ve aşi-
ret gücüyle 44 kişiyi katleden 10 zavallı
tetikçi tutuklandı. Peki, bu katliama ara-
larında 14 yaşındaki bir çocuğun da
bulunduğu tetikçiler kendi başlarına mı
karar verdi?.. Böyle bir olasılık Gü-
neydoğu kültüründe kesinlikle olasılık
dışıdır!..
Bu katliamın ardında bir aile ya da
aşiret meclisi kararı alındığı kesin ol-
duğuna göre güvenlik güçleri bu ko-
nuda ne yapıyor?.. Bu tür katliamların
önlenmesi için şiddetin arkasındaki
mekanizma deşifre edilmeli, kan davası
güden aşiretler koruculuk uygulama-
sından derhal uzaklaştırılmalıdır.
Mahmut Yıldırım Hüseyin Velioğlu