28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com 6 Mayıs 1996’da Ne Oldu?.. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 1 Mayıs, Yeni Kabine ve Anayasa... Bu yılın 1 Mayıs’ı da hep anılacak. 1976 ve 1977’deki örneklerinde olduğu gibi, ön- ce ağırbaşlılığı ile... Yersiz, daha açıkçası aptalca yasaklamalar olmasa, geçmiş örneklerindeki heybet ve çarpıcılık bu yıl da görülecekti. Hem de nasıl hatırlanmaz ki? Taksim’de denize akan bilinçli insan ırmaklarından biri, Beşiktaş sırtlarından başlar, Beşiktaş, Dolma- bahçe ve Gümüşsuyu’ndan Taksim’e doğrulurdu. Ve dört bir yandan ırmaklar hiç kurumazdı... Bu yılki böyle olmadı: Ama her şeye karşın, Pan- galtı’nın ötelerinden başlayan yürüyüş, -yan sokak- larda taşkınlıklar bir yana- ağırbaşlılığını koruyarak ge- lip Taksim’e vardı. O sıradaki heyecanı da unutma- yacağız... DİSK’in ciddiliğini taşıyan yürüyüşün önünde ben yürüdüm. Ve elimde taşıdığım pankartta şu yazılıy- dı: “Balbay’ın ve Manisalı’nın, Tüm Aydınlarımızın Ya- nı Başındayız!” Yaşadığımız acı gerçeklerden biri buydu! Taksim’e yaklaştığımızda, pankartı göğsüme bas- tırıp DİSK’in -o güzelim- “Yaşasın 1 Mayıs” bayrağı- nı dalgalandırarak yürüdüm. Tekerlekli sandalyemi yo- rulmadan süren Özgür Çağrı Fırat’ı hep hatırlaya- cağım... Özetle, “1 Mayıs” yeniden yerine oturmuştur. Bu geleneği artık -1977’de olduğu gibi- çiğnetmeden sür- düreceğiz. DİSK Başkanı Çelebi’nin, “Gelecek 1 Ma- yıs nerede?” sorusuna yanıtı şu: “1 Mayıs moral ışı- ğı oldu. Bu ışığın yolunda ilerleyeceğiz.” İşte böyle!.. Yeni bir kabine de bekleniyordu, oldu. Biraz daha kalabalık, ama önemlisi, hükümetten birkaçını atıp yeni yüzlere yer açıldı. Dışlananların için- de gözlere en çok batan da Hüseyin Çelik’tir. Türkiye’de en önemli birkaç bakanlıktan biri, bel- ki en başta geleni, Milli Eğitim Bakanlığı’dır. 1923 Dev- rimi, en köklü reformu o alanda yapmış ve gelece- ğe emanet etmiştir. Siz nasıl olur da, bu en önemli koltuğa, yobaz, ge- rici, ilkel ve İslamcı bir kişiyi oturtursunuz? Erdoğan’ın yaptığı budur! Her adımda Milli Eğitimi darbelediği ortaya çıkan bir kişiyi, ayyuka çıkmış eleştirmelere boş verip tut- mak Erdoğan’ın suçudur. Geleceğin Yüce Divan’ı, işi- ne önce buradan başlayacaktır. Yeni hükümette, Milli Eğitim, bir kadına, Nimet Çu- bukçu’ya verilmiş. Eski bakan da yeni bakana gö- rev devrederken, “Yapısal reform, değişim, dönüşüm adına ne varsa MEB’de yapılmıştır. (...) Milli Eğitim Ba- kanlığı otomatik pilota bağlanmıştır” diyor. İğrenç!.. Öteki yeni bakanlara gelince... Ömer Dinçer’e yer açmak neden? Bülent Arınç’tan ne umuyorsunuz? Ya dışardan alınmış Ahmet Davutoğlu ne muci- zeye imza atacak? Özetle, ortaya konan yeni bir “Tayyip dekorasyo- nu”dur bu. İslamcı malzemeden yeni bir köşe. İn- sanlar, fikirler, görüşler, bildik türden. İslami Cum- huriyet’e giden bir yolda yeni bir kervan düzülmüş- tür. Yeni bir anayasa adına ortaya dökülenlerde de, bu- nu görüyoruz. AKP, bir de yeni anayasa âşığı... 1982 Anayasası, bir askeri diktatörlüğün ürünü ol- duğu için, onu atıp çağdaş ve demokratik yeni bir ana- yasa yapmak istiyor. Bu arzu ise, onun tekelinde değil hepimizin. Farklılığımız, yeni bir anayasadan beklediklerimizde. Nitekim, iki yıl önce bir yeni anayasa girişimi so- nuç vermedi; çünkü, türban davasına kurban edildi. Son günlerde de yeni bir girişim görülüyor: Üye- lerinin seçilme biçimini değiştirerek ve sayısını art- tırarak, Anayasa Mahkemesi’ni ele geçirmek amaç. Öte yandan, siyasal partilerin kapatılmasını, “teröre bulaşması” ile sınırlıyor; böylece “laiklik karşıtı ey- lemlerin odağı haline geldiği” tehlikesi aşılıyor. Bütün bu şıklarda görülen, AKP’nin derdine ilaç bul- mak. Çağdaş ve demokratik bir parti olmak gibi bir sorunu ise yok. Bu amaçlarına varmakta, parlamentoda yandaş bulmak da çok zor. Her şeye karşın, bu değişiklik- ler Meclis’ten geçirildiğinde, elbet Anayasa Mahke- mesi karşısına dikilecektir... İstanbul Haber Servisi - Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker, yeni anayasa hazõrlanõrken değiştirilemez ilkelerin zaa- fa uğratõlmamasõ gerektiğini vurgulaya- rak Anayasa Mahkemesi’ne Meclis’in üye atamasõnõn yargõyõ allak bullak edeceği uyarõsõnõ yaptõ. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ta- rafõndan Prof. Dr. Bülent Tanör anõsõna dü- zenlenen “Türkiye’nin Anayasa Günde- mi” konulu 2 günlük sempozyum dün başladõ. Toplantõya davetli olmasõna karşõn yeni Adalet Bakanõ katõlmadõ. Açõlõşta ko- nuşan Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker, demokrasinin bir özgürlükler rejimi oldu- ğunu, bunun da ancak hukukun üstünlü- ğüyle sağlanabileceğini belirterek siyasal ik- tidarõn bireysel hak ve özgürlükler için sõ- nõrlandõrõlabileceğini söyledi. Yasama, yü- rütme ve yargõnõn kendisine verilen gö- revleri anayasaya uygun kullanmasõ ge- rektiğini vurgulayan Gerçeker, aksi uygu- lamalarõn siyasi çoğunluğu sağlayanõn sõ- nõrsõz bir iktidar anlayõşõna gitmesi tehli- kesini doğuracağõnõ kaydetti. Gerçeker, “Anayasa değişikliklerine karşı değiliz. Ama bu değişiklikler, anayasanın de- ğiştirilemez ilkelerini zafiyete uğratacak nitelikte olmamalı” görüşünün altõnõ çiz- di. Bağõmsõz yargõya, yürütme ve yasama- nõn hiçbir müdahalesi olmamasõ gerektiğini ifade eden Gerçeker, “Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Akademisi, Ad- li Tıp Kurumu tam anlamıyla özerk ol- malı. Teftiş Kurulu HSYK’ye bağlan- malı” şeklindeki beklentilerini de sõraladõ. ‘ÜYELER TBMM’CE SEÇİLİRSE YARGI ALLAK BULLAK OLUR’ Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açõlmasõ, mahkemenin üye sayõ- sõnõn arttõrõlmasõ ve bu sayede buraya hü- kümetin de üye seçmesine ilişkin düzen- leme isteğine de değinen Yargõtay Başka- nõ, bu konuda da şu vurguyu yaptõ: “Ana- yasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yetkisine karşıyız. Bu mevcut davaları uzatıp yargının işleyişindeki sorunları arttırır. Bu sorunların da Anayasa Mah- kemesi’nin üye sayısının çoğaltılmasıy- la üstesinden gelinemez. Bir kısım üye- lerin TBMM’ce seçilmesinin gerekçesi de bu olmamalı. Yargı bağımsızlığını al- lak bullak edecek bu uygulamayı kabul etmemiz mümkün değil. Yargıyı daha si- yasallaştıracak uygulamalardan mutlaka kaçınılmalı.” Gerçeker, Davos Ekonomi Forumu’nda yapõlan bir değerlendirmeye göre, Türki- ye’nin yargõ bağõmsõzlõğõnda 64. sõrada ol- duğuna da dikkat çekerken “Bu çok acı bir durum” dedi. Hasan Gerçeker: Yeni anayasa hazõrlanõrken değiştirilemez ilkelerin zaafa uğratõlmamasõ gerekir Yargõtay Başkanõ’ndan uyarõ ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART musakart yahoo.com TBMM Anayasa Komisyonu Başkanõ Burhan Kuzu, anayasanõn yamalõ bohçaya dönmemesi için bütünüyle bir değişikliğe ihtiyacõ olduğunu, bunun için Meclis’e güvenilmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Değiştirilemez ilkelere müdahale edildi dediler. Bu yalan, zerresine dokunmadık. Taslağı kapalı kapılar ardında hazırladılar dediler. Nere- de görülmüş davul zurnayla çıkıp, biz anayasa ya- pıyoruz, gelin siz de istediğinizi söyleyin denildiği. Bu bir taslaktır. Bu Meclis anayasa değiştirilemez deniyorsa, ya bunu Kayseri usulü 4’e bölüp 4 ayrı par- çada tamamını değiştireceğiz ya da darbe duasına çıkacağız. Anayasayı değiştirecek bir darbe olsun n’olur diyeceğiz.” Kuzu, yüzde 10’luk seçim barajõnõn değişmesi için de başkanlõk sisteminin gelmesi gerektiğini, bugün- kü sistem içinde sadece barajõn düşü- rülmesinin doğru olmadõğõnõ savundu. Kuzu’nun, yurttaşõn başõ her sõkõştõğõnda kendilerine koştuğunu belirterek “Gece 3’te arayıp bir sesini duyayım is- tedim diyor, gece 3’te insanın sesi nasıl gelir” de- mesi üzerine, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanõ Prof. Dr. Adem Sözüer, “Gece 3’te size te- lefon edilmesi bu kadar rahatsız ediyorsa demek ki gece 3’te başka olayların olmamasına da dikkat etmek gerekiyor” diyerek Ergenekon davasõndaki gözaltõ şekillerine gönderme yaptõ. Sözüer’in bu uya- rõsõ, salonda bulunanlardan alkõş aldõ. TBMM Anayasa Komisyonu üyesi ve MHP millet- vekili Faruk Bal da yeni anayasanõn hazõrlõk aşama- sõnda bilim adamlarõ, sivil toplum örgütleri, akade- misyenlerin fikir beyan edeceği bir sürecin gereklili- ğine işaret ederek Bal, “Her partinin görüşü bir karşı görüş yaratacağı için uzlaşma komisyonu olmalı” de- di. Bal, kõrmõzõ çizgileri olduğunu dile getirerek şöyle devam etti: “Yeni anayasanın TC Devleti ile Türk mil- leti için hazırlanacağı gerekçesiyle ülkemizin kuruluş felsefesine aykırı olmamalı. Türkiye’nin üniter devlet yapısı ile toprak bütünlüğü en belir- gin öncelik olmalı. Bunların dışında kuvvetler ay- rılığı ilkesi, denge-denetim mekanizması, yargı ba- ğımsızlığı yargıç teminatı gibi konuların sulandı- rılmasına kesinlikle karşıyız. Bu anayasayı AB da- yatmalarıyla yapıyorsak 1876’ya geri döneriz.” Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da yürütmenin giderek güçlen- dirildiğine işaret ederek “Askeri darbe- lerden kaçarken anayasal darbeler ka- pıda. Bu şekilde, 2014’te yeni bir siya- sal rejime doğru gidiyoruz” dedi. Ka- boğlu özetle şunlarõ söyledi: “Bu anayasa taslağından anladığımız kadarıyla ye- ni anayasa çalışmalarında göze çarpan ilk etmenlerin yasamayı öne çıkarma, yürütmeyi dengelemeyle yargıyı hak et- tiği noktaya getirmeyi hedeflediğini görüyo- ruz. 2007 yılında Cum- hurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi yürütmeyi güçlendir- meyi hedefliyordu. Ge- çen günlerde Bakanlar Kurulu’nda yapılan de- ğişiklik de, revizyon de- ğil, yeni bir Bakanlar Kurulu olarak ad- landırılabilir. Bu durumda yürütmenin daha da güçlendirildiğini görüyoruz. Bu şekilde, 2014’te yeni bir siyasal rejime doğru gidiyoruz. Askeri darbelerin önüne geçmek adına yeni anayasa ara- cılığıyla bir anayasa darbesi olabilir, bu- na çok dikkat edilmeli.” Eski TBMM Başkanõ ve Başbakan Yıldırım Akbulut da Anayasa Mahke- mesi’ne bireysel başvuru hakkõna iliş- kin düzenlemeyi desteklemediğini söy- ledi. Yasama, yürütme ve yargõnõn kendisine verilen görevleri anayasaya uygun kullanmasõ gerektiğini vurgulayan Gerçeker, aksi uygulamalarõn siyasi çoğunluğu sağlayanõn sõnõrsõz bir iktidar anlayõşõna gitmesi tehlikesini doğuracağõnõ kaydetti. BURHAN KUZU: DARBE DUASINA ÇIKACAĞIZ KABOĞLU: 2014’TE YENİ BİR REJİM Mİ? FARUK BAL: UZLAŞMA KOMİSYONU OLMALI Ö Z O K ’ T A N Ö N C E L İ K L İ K O N U L A R C İ N D O R U K ’ T A N S E N A T O Ö N E R İ S İ Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir Özok, Tür- kiye’nin koltuk değneğiyle yürüyen bir hukuk devleti haline gel- diği değerlendirmesini yaparak bu durumun düzeltilebilmesi için yeni anayasada öncelikli konularõn “milletvekili do- kunulmazlığının yeniden düzenlenmesi, Adalet Bakanlığı’nın yargı üzerindeki etkinliğinin gi- derilmesi, kadına pozitif ayrımcılığın sağlanması, işçi haklarının yeniden düzenlenmesi” olduğu- nu söyledi. TBB olarak “Anayasa Mahkemesi’nin siyasallaştırılmasıyla anayasanın değiştirile- mez ilkelerinin içini boşaltmaya yönelik hiçbir girişime izin vermeyeceklerini” ifade eden Özok, Venedik kriterlerinin, AKP tarafõndan yanlõş yo- rumlandõğõnõ, “yalnızca şiddet eylemlerine karışan değil, ırk- çılık, yabancı düşmanlığı, hoşgörüsüzlük saçan partilerin de şiddet eylemi kapsamına girdiğini” söyledi. Eski TBMM Başkanõ Hüseyin Cindoruk, Türkiye’de oto- ritenin Başbakan’õn etrafõnda toplandõğõna dikkat çekti. Baş- bakan’õn bu nedenle yargõyla kavgalõ olduğu- nu belirten Cindoruk, “Türkiye’deki Başba- kanlık sistemi kökten yanlış bir sistem. Bu noktada yapılması gereken parlamentonun entelektüel ve kaliteli bir senatoyla güçlen- dirilmesi” diye konuştu. Eski TBMM Başka- nõ Cindoruk sözlerini şöyle sürdürdü: “Ana- yasanın iktidar partisinin dayatmalarından uzak durarak, uzlaşma yoluyla kaleme alın- ması gerekir. Yargı bağımsızlığına öncelik, TBMM’deki AİHM Komisyonu ile dilekçe komisyonunun işleve konulması ile Meclis’te mutlaka bir senato oluştu- rulması, anayasanın hazırlanma sürecinin olmazsa ol- mazlarıdır. TBMM’ye bir akil meclis gerekli.” Koruculuk sistemi tartışılıyor. PKK terörünün azdığı dönemlerde devletin is- tihbaratı Susurlukçu kadroları Abdullah Öca- lan’ı ortadan kaldırmak için Şam’a yönlendirmiş- ti. Acaba PKK lideri karargâhında havaya uçuru- labilir miydi?.. Bu konuda birkaç girişimde bulu- nulduğu biliniyor. Ancak suikast girişimlerinin en önemlisi bundan 13 yıl önce, 6 Mayıs 1996’da ger- çekleşti. Tansu Çiller iktidarı döneminde yüksek miktarda plastik patlayıcı yerleştirilen bir Mercedes Şam’a gönderildi. Aracı Şam’da- ki işbirlikçiye “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıl- dırım teslim etti. Bombalı araç Öcalan’ın evine 500 metre uzaklıkta havaya uçurul- du. Ancak iddiaya göre Mercedes’teki bomba düzeneği yanlış bağlanmış ve pat- layıcının etkisi ve yarattığı tahribat çevre- deki yapılar yerine zemine doğru yönlen- mişti! Operasyondan geriye, bölgede pat- lamanın etkisiyle açılan 10 metre derinliğindeki çu- kur ile PKK ve Suriye’nin yaşadığı şok kalmıştı! Bu olayla ilgili spekülasyonlar sürekli gün- demde kaldı. Patlamanın boyutlarıyla ilgili de farklı bilgiler kamuoyuna sızdı. Önceki gün bu suikast girişiminin yıldönümüydü. PKK’nin üst yapılanması Koma Civakan Kürdistan (KCK) yö- neticilerinden Cemil Bayık, patlamanın olduğu anda Öcalan’ın yanındaydı. Olayla ilgili ilk kez konuşan Bayık, o günü örgütün yayın organla- rından ANF’ye şöyle anlattı: “Parti merkez okulumuzun yakınlarında patlattı- lar. O zaman ben de oradaydım. Akşama doğruydu. Biraz karanlık da basmıştı. Okulun dış duvarına ya- kın bir yerde patlama oldu. Tabii ağaçlar savruldu, taşlar savruldu. Fakat okulda kimseye herhangi bir parça isabet etmedi. Kısa süre içinde ne olduğu- nu anlamaya çalıştık. Önce baskın olduğunu zan- netmiştik ama sonra baktık ki baskın değil, bir pat- lama. Acaba yeni bir patlama olur mu ya da arka- sından bir baskın olur mu diye düşündük. Hemen tedbirler aldık. Bir müddet bekledikten son- ra baktık ki herhangi bir şey yok. Patlama olduğunda Öcalan telefonda ülkeyle gö- rüşüyordu. Görüşmesine ara verince, bu işi planlayanlar, Öcalan’ın gerçekten imha olduğunu sanmışlar! Bu işin içinde MOS- SAD, hatta Suriye istihbaratında olan ba- zı Kürt işbirlikçileri vardı. Öcalan’a yönelik bazı girişimleri olabileceğine dair bazı bil- giler de geliyordu. Bunlar Öcalan tarafın- dan değerlendiriliyordu. Buna göre de ba- zı önlemler geliştiriliyordu.” Öcalan’a yönelik 1996’nın Kasım ayında ikinci kez suikast girişiminde bulunuldu. Ancak bu giri- şimden de sonuç alınamadı. PKK lideri 1999 yı- lında Kenya’da düzenlenen bir operasyonla ya- kalanarak Türkiye’ye getirildi. Öcalan’a suikast ça- baları başarılı olsaydı PKK terörü bugün hangi aşa- mada olurdu?.. Hiç şüphesiz Tansu Çiller iktida- rı bu suikast nedeniyle ülke genelinde büyük si- yasi destek sağlayabilirdi. Ancak şu da bir gerçek ki, böylesi bir olasılık sonrasında bugün parçala- ra bölünmüş, kontrolden çıkmış ve hatta daha da radikalleşmiş bir PKK ile mücadele edilirdi! Mollalar Müritlere Kızdı!.. Türk Hizbullahı’ndaki değişim salt terör ey- lemlerinden siyasi mücadeleye geçişten oluş- muyor! 1984-1999 yılları arasında gizemini ko- ruyan ve 17 Ocak 2000’de Beykoz’da dü- zenlenen operasyonlarla çökertilen örgüt son iki yıldır zaman zaman kimi yazarlara şa- şırtıcı mektuplar gönderiyor. Yani Hizbullah- çılar artık kendilerini ifade etme uğruna daha açık bir politika yürütüyor. Örgütün geçtiğimiz hafta gönderdiği “Hizbullah Basın Bürosu” imzalı son açıklamada, Güneydoğu’da ivme ka- zanan Fethullahçılara yönelik açık tehditler vardı. Daha önceki açıklama ise 29 Mart seçimlerini boykot kara- rını içeriyordu. Dün Hizbullah’ın baş- ka bir kanadı ve belki de “ana mer- kezi”nden ilginç bir duyuru geldi. Bu eğer gerçekten örgütün “şûra”sından gönderilmiş bir duyuruysa, Hizbullah açısın- dan bir ilktir. Bu kez müritler değil, mollalar da ilk kez konuşmuştu!.. “Hizbulhah Dar’ül İlim” imzalı bu duyuru ör- gütün siyasallaşmaya çalışan genç kanadıyla mollaları asında son dönemde başlayan anlaşmazlığı dışa vuruyordu. Mollaların tep- kisinin merkezinde 29 Mart seçimlerinin protesto edilmesi vardı. Onlara göre bu ka- rar alınırken şûraya danışılmamıştı! Bu ilginç mektupta genç Hizbullahçılara yönelik tep- kiler şöyle sıralanmıştı: “17 Ocak musibeti sonrasında yaşadığımız sıkıntılı süreç de, cemaatin ehli ilme ve tav- siyelerine verdiği önem Müslüman halkımızın uyanmasına sebep olmuştur. Fakat, Müslü- manların yoğun gayretleriyle elde ettiği ba- şarıların, son süreçte pervasızca harcanma- sı neticesinde, cemaatin 17 Ocak öncesine doğru sürüklendiği müşahede edilmektedir. Ehli ilme danışmadan alınan seçimlerde oy kul- lanmama kararı, sürecin geldiği nok- tayı göstermesi yönüyle manidardır. Karar, birçok kardeşimizin kanını akı- tan, halen derneklerimize saldırmak- tan geri durmayan PKK’nin seçim- lerde zaferle çıkmasına neden ol- muştur. Nebevi metodun esasların- dan olan istişareye başvurulmaması, ilim ehlince üzüntüyle karşılanmak- tadır. Bu durumun Cemaatin gene- linin iradesini yansıtmadığının bilin- mesini istiyoruz.” Hizbullah içinde mollalarla genç kadroların arasını belli ki DTP’nin seçim zaferi açmış! Mollaların açıklamasında üzerinde asıl düşü- nülmesi gereken satırlar ise çok önemli bir teh- likeyi haber veriyor. Hizbullah çökertilmeden önceki çatışmacı ve eylemci sürece mi sü- rükleniyor?.. Örgütün genç kadroları mollalar ve şûranın denetimi dışına mı çıkıyor?.. 17 Ocak’ta öldürülen Hüseyin Velioğ- lu’nun takipçilerinin hareket tarzları, Hizbul- lah’ın önümüzdeki süreçle ilgili yeni strateji- sinin ipuçlarını verecektir! Azmettiren!.. Töre ya da namus cinayetleri ve da- ha açıkçası aşiret kültüründen besle- nen şiddetin ardında azmettirenler her zaman göz ardı edildi. 10 yaşındaki çocuğa töre cinayeti işleten aile mec- lisi ya da hasmına tetikçi gönderen aşi- ret meclisleri cinayetlerin ardından her zaman yakalarını kurtardılar! Bu ihmalde bölgedeki güvenlik güç- leri ile yargı mensuplarının aşiret kül- türüyle girdiği dostluk ilişkilerinin de pa- yı oldu. Yani aşiret sofralarına oturan bürokrasi bir süre sonra ahbap-çavuş ilişkisini de dayatan töre kültürüne kar- şı bağışıklık kazanınca devletin varlı- ğı tamamıyla hissettirilemedi!.. Mazıdağı’nda devletin silahı ve aşi- ret gücüyle 44 kişiyi katleden 10 zavallı tetikçi tutuklandı. Peki, bu katliama ara- larında 14 yaşındaki bir çocuğun da bulunduğu tetikçiler kendi başlarına mı karar verdi?.. Böyle bir olasılık Gü- neydoğu kültüründe kesinlikle olasılık dışıdır!.. Bu katliamın ardında bir aile ya da aşiret meclisi kararı alındığı kesin ol- duğuna göre güvenlik güçleri bu ko- nuda ne yapıyor?.. Bu tür katliamların önlenmesi için şiddetin arkasındaki mekanizma deşifre edilmeli, kan davası güden aşiretler koruculuk uygulama- sından derhal uzaklaştırılmalıdır. Mahmut Yıldırım Hüseyin Velioğlu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear