01 Aralık 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Siftah Sağdan! Hüsamettin Cindoruk yeniden gündem- de. Kendisinin tam 16 yıl önce “emanet” ettiği bir “sırrı” buraya yazıyorum. Ve yeni sütunun siftahını yapıyorum: “Türkiye’de Demirel’e rağmen sağ siyaset ya- pılamaz!” Cindoruk’un “emanet ettiği bu sır” çoktan za- manaşımına uğradı. Artık Türkiye’de, Cumhuriyet ilkelerine, ana- yasaya rağmen bile sağ siyaset yapılabiliyor. Turgut Özal’ın 17 Nisan 1993’teki ani ölümü üzerine büyük bir boşluk ortaya çıktı. Çankaya’ya, ya Başbakan olan Demirel çı- kacaktı… Ya da TBMM Başkanı Cindoruk… Yani bu en önemli iki makamın, ikisinin de 1 numaralı adayı Cindoruk’tu. Demirel Çankaya’ya çıkarsa, Cindoruk’un Başbakanlığı kesin gibiydi. Eğer çıkmazsa, TBMM Başkanı Cindoruk, Cumhurbaşkanı olacaktı. Bütün mesele Hüsamettin Bey’in, biraz ök- sürebilme cesareti göstermesiydi. Çünkü Demirel, halefini seçmekte ayak sü- rüyordu. Ortalıkta Çiller adlı, “sarışın güzel kadının fı- sıltısı” dolaşıyordu. Siyasetin o sıcak günlerinde Ankara’daki mes- lektaşları atlatıp, TBMM Başkanı Cindoruk’un Antalya Sheraton Otel’de kaldığı Kral Dairesi’nin kapısına dayandım. Cindoruk çok birikimli, çok zeki ve çok çe- lebi bir siyasetçi. Kendisiyle Cumhuriyet Ankara Bürosu mu- habirliği günlerinden beri tanışıyorduk. “Gazetecilikte atlatmak marifet… Marifet de iltifata tabi…” diyerek görüşmeyi bir şartla ka- bul etti: “Off the record- Sohbet!” Bütün gözler onun üstündeydi. Cumhurbaşkanlığına da Başbakanlığa da eşit uzaklıktaydı. Bütün mesele yıllar sonra, 2007’de Abdullah Gül’ün, Tayyip Bey’e karşı sergilediği cüret ve cesareti, onun da Demirel’e karşı göstermesiydi: “Çankaya’ya çıkarsanız, DYP koltuğu ve Baş- bakanlık koltuğu benimdir!” demesiydi. Diyemedi. Görüşme sırasında çok üsteledim. O günleri geçenlerde Akşam’a anlattı: Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’nı aslın- da bir “harf” ile kaçırdığının gizli şifresini ver- di. “DYP’ye aday olmaktan çekildim!” dedi. Oysa, 13 Haziran 1993’teki DYP Kongresi’nde Çiller’e karşı aday olmaktan “çekilmemişti”… “Çekinmişti!”… Nedenini de bundan 16 yıl önce Shera- ton’da, sır olarak kulağıma söylemişti: “Türkiye’de, Demirel’e rağmen sağ siyaset ya- pı-la-maz!” Türkiye’de uzun yıllar sağ siyasetin anahta- rı Demirel’in elindeydi. Cindoruk gibi çok birikimli, deneyimli, hep- sinden önemlisi, uzlaşı ve nükte yeteneği yük- sek siyasetçiler, ondan icazet alamadı. Bu yüzden ya “emanetçi” oldular. Ya da “2. adamlık benim karakterimdir!” de- mek zorunda kaldılar. Umalım ki, 16 Mayıs’ta merkez sağın gele- neksel odağı DP bu kez, “Birinci Adamı”nı se- çer. Emanet siyasetçilik sona erer. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Geride bıraktığımız 1 Ma- yıs’ta, “Emek ve Dayanışma Bayramı”nı emekçilerle kut- layan gençlerden biri, Emni- yet güçlerinden kaçıp sak- landığı kapıda yakalandı. “Robokop” giyimli 5-6 po- lis, genci sürükleyerek so- kağa çekti, tekmelerle döv- meye başladı. Tekmeler ya- ğıyor genç kıvranıyordu. Dayanamayıp “Yeter, ye- ter!” diye bağırmadan izle- mek olası değil. Dayak sü- rüyor, tekmeler birbirine ka- rışıyordu; sonunda genç kı- pırdayamaz oldu. TV’den olayı izleyenlerde de sanırım artık hareket yok- tu, söz yoktu; “sözün bittiği yer”, sözün sesin tükendiği an... Peki, tümden “yok”luğa mı düşmüştük? “Bir” sonrası yok muydu? Vardı; geldi iki gün sonra. Olay “yargı”ya taşınmış. Genç tüze (hukuk) insanı Av. Meral Hanbayat yargıya başvurmuş; yani “eylem”e geçmişti. Ertesi gün ise aylardır üze- rinde konuşulan, yazılan bir olay vardı ekranda: Gencecik Münevver’in ölümü! Onu öldüren ilkel yaratık, canını almakla yetinmemiş, başını kesip çöp bidonuna atmıştı. Katilin kim olduğu saptanmış, ama aylardır bir türlü yakalanamıyordu. Ne- den? Bu durumda Münevver’in liseli arkadaşları için artık söz tükenmişti; “sözün bitti- ği yerde”ydiler. Onlar da “bir” sonrasını başlatıp “eylem”e geçtiler. Pankartlarıyla yürüdüler; arkadaşlarının öldürüldüğü evin kapısına siyah bir çelenk bıraktılar. Bu “bilinç” içlerinde oldu- ğu sürece, eğer katilin yaka- lanması daha uzarsa “ey- lem”e yine geçerler sanırım. Öte yanda, geçen Nisan ayında bize yaşatılanları anımsamadığınız gün yok. Belleğimize kazındı; tarihi- mizin de. 13 Nisan’da sorguya alınıp ardından tutuklananlar ara- sında Başkent Üniversite- si’nin kurucusu Rektör Prof. Dr. Mehmet Haberal da var- dı. Organ nakli konusunda dünyanın saygıyla andığı, adım adım izlediği ve çok az sayıdaki bilim adamından biriydi Haberal. Dolayısıyla, kimilerine gö- re, yalnızca bu çalışmaların- da yoğunlaşması gerekirdi ve bu ona yeterdi. Yani ülkesinde olup biten- lerle ilgilenmemeli, bu konu- da bir görüşü olmamalı, ko- nuşmamalı, dinlememeliydi. Örneğin, “1923 Devrimi”nin getirdiği “Aydınlanma”nın ka- rartılmaya başlandığından herhangi bir tedirginlik duy- mamalıydı. Ne var ki duydu. Bu tutu- mundan bu kez başkaları çok tedirgin oldu. Tutuklanıp Metris Cezaevi’ne kondu. Buna dayanamayan yüreği, ağır bir bunalım geçirdi; has- tanede yoğun bakıma alındı. Söylenecek bir şey yoktu; söz çoktan bitmişti; “sözün bittiği yerde” onun, yeniden yaşama kavuşturduğu yüz- lerce hastası, üniversitesi- nin tüm görevlileri, binlerce öğrenci ve Ankaralılar “ey- lem”deydi. Anıtkabir binlerle doldu taştı. Ve ülkenin gidişi öyle gös- teriyor ki, belki bu eyleme yi- ne başvuracaklar. Aynı gün, sabah erkenden evi basılanlardan biri de ÇYDD’nin Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan’dı. Yıllardır savaştığı hastalı- ğının ağır bir dönemini geçi- riyordu. Hastaneden izinli olarak gelmişti evine. Hasta yatağından buyur etti Emni- yet görevlilerini. Karınca gi- bi odalara dağılıp aramaya başladılar. Neyi? Saylan ancak destekle pencereden görünüp, el sal- layabilmişti. İşte o anda “söz” bitmiş, tükenmiş değil, san- ki tümüyle yok olup uçmuş- tu. Ama eylem vardı ve baş- lamıştı. Ülke adeta ayağa kalktı; ÇYDD’ye bağış üstüne bağış yağdı. Bu “eylem” dünyaca ünlü sanat elçimiz Fazıl Say ve ar- kadaşlarının “eylem”iyle da- ha da büyüyecekti. Çünkü onlar da “müzik”le “sözün bit- tiği yerde” ayaktaydılar. Lüt- fi Kırdar Konser Salonu bin- lerle doldu taştı. Öte yanda, altı bilim insa- nımızın ve aydınlarımızın öz- gürlükleri ellerinden alındığı gün, “KAD” (*) tarafından başlatılan “Balbay’ın Yanı Başında Nöbetteyiz” eyle- minin 40. günüydü. Bilindiği gibi tutuklananların arasında Cumhuriyet yazarı Prof. Dr. Erol Manisalı da vardı. O günden bu yana Cum- huriyet’in bahçesinde sür- dürdüğümüz bu “eylem”in adı: “Balbay’ın, Prof. Dr. Ma- nisalı’nın ve Tüm Aydınları- mızın Yanı Başındayız Nöbe- ti” oldu. Bugün ise 62. gün. Ve AKP iktidarı, anayasa değişikliği ile rejimi baltala- yacak düzenlemeler ardında seğirtiyor. Artık Türkiye Cumhuriyeti kesinlikle “sözün bittiği yer- de”dir... (*) Kadın Araştırmaları Der- neği. Sözün Bittiği Yerde... m.velidedeoglu@hotmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com8 Mayıs OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 8 MAYIS 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 İşi biten bakanları ne yaparlar? Kapının önüne paspas! Dibo Fikret Koca: “Sadullah Ergin Adalet Bakanlığı koltuğunda oturabilir ama asıl görev alanı Ali Dibo Bakanlığı olmalıdır!” Otomatik Avni Kurtuldu: “Hüseyin Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı’nı otomatik pilota bağlamış. İktidar düştüğünde bakalım kara kutudan neler çıkacak!” Yelli Işık İşgüden: “Ağzından yel alsın hürgeneral Yaşar Büyükanıt; Osmanlı’ya da son zamanlarında hasta diyorlardı!” YağmurDeniz Hükümetin işi: Toplumu germek! İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in yaptığı kabine değişikliğini Sıtkı Ergüney yorumluyor: “İşin özeti şudur: Başbakan’ın yönetim anlayışının esası toplumda gerginlik yaratarak gündemi değiştirmek ve belirlemektir. Bunun dozu ve zamanlaması gündemde öne çıkan konuların içeriğine göre ayarlanmaktadır. Başbakan, 22 Temmuz 2007 seçim sonuçlarının getirdiği zafer sarhoşluğu içinde 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde de benzeri ya da daha iyi bir sonuca şartlanmıştı. Sonuç beklediği gibi çıkmayınca faturayı kesmek üzere seçtiği günah keçilerini kabine dışına çekmeye karar verdi. İzlediği gerilim stratejisinin doğal sonucu olarak ve ekonomik başarısızlığı gündemden düşürmek için bir taraftan ekonomiden sorumlu bakanları kadro dışı bırakarak ya da yerlerini değiştirerek, bir taraftan da Milli Görüş’ün sivri isimlerini hükümete alarak parti örgütüne soluk aldırmak istedi. Uygulanan ekonomik, sosyal ve dış politikaların değişmeyeceği bellidir. Söylenecek tek söz; Bülent Arınç, Ömer Dinçer, Sadullah Ergin gibi yeni bakanlarla Anayasa Mahkemesi’nin ‘AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği’ yönündeki kararına karşı bir meydan okuma’ olduğudur ve bundan sonra hükümetin toplumu daha da gereceğidir.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” CUMHURİYET kazanımlarından birini daha yitirdik. İngiliz yurttaşı Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanı olduğu bu ülkede, İngiliz gemilerine Türk karasularında yolcu taşıma hakkı verildi, Kısacası hakkı kabotaj delindi! Mustafa Saraç anlatıyor: “Geçenlerde bir İngiliz şirketi Türkiye’yi kendisine yeni üs seçti! İngiltere’nin en büyük turizm şirketleri arasında yer alan Thomson, şirketin ‘Thomson Celebration’ gemisiyle, Marmaris’ten başlayıp gene Marmaris’te sonlanacak Doğu Akdeniz turları düzenlemeye başladı. Bu turlar için İngiltere’den Dalaman’a uçakla taşınan müşterilerin, Marmaris limanından gemiye binip Ege’nin bazı limanlarını ziyaret ettikten sonra, Marmaris’teki merkez ‘üs’se geri getirilmesi planlanıyor.Özelleştirmelerle emperyalist tekellerin fabrikalarımızı, topraklarımızı ve limanlarımızı fiilen birer ticari ‘üs’se dönüştürdüğünü biliyoruz. Ancak yine de Türkiye Cumhuriyeti kanunları, Türkiye Cumhuriyeti limanlarının yabancı gemilere ‘üs’ yapılmasını, hatta üs yapmak bir yana yabancı gemilerin bir Türk limanından bir diğer Türk limanına yolcu veya yük nakletmesini dahi kesin olarak yasaklamaktadır.Kabotaj Kanunu’nun 1. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti limanları arasında yolcu ve yük taşıma, gemi çekme, kılavuzluk etme, her türlü liman hizmetini verme, yani ticari faaliyette bulunma hakkı, sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti bayraklı gemilere verilmiştir. Kabotaj Kanunu’nda açıkça belirtilen ‘liman hizmetleri’ ibaresi yüzünden, Sami Ofer ve benzeri yabancı tekeller, liman özelleştirmelerine mecburen yerli ortaklarla girmekte ve yüzde 50’nin altındaki hisse oranlarına razı olmaktadır. Kabotaj Kanunu’nun 1. maddesinin devamında, ‘Yabancı gemiler, ancak yabancı ülkelerden almış oldukları yolcu ve yükü Türk limanlarına ihraç ederler ve Türk limanlarından yabancı limanlara gidecek yolcu ve yükü alırlar’ denmektedir. Dolayısıyla, safkan bir İngiliz şirketinin ve safkan bir İngiliz gemisinin Türkiye Cumhuriyeti’nin bir limanını kendine üs yapması, Kabotaj Kanunu’nun son derece açık biçimde ihlali anlamına gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kazanımlarından kabotaj hakkımıza açık bir sabotaj yapılmaktadır!” Kabotaj SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yerli bir pi- rinç cinsi. 2/ Osmanlõ dev- letinin Müslü- man olmayan uyruklarõna ve- rilen ad... Şar- kõnõn sert bir biçimde vur- gulandõğõ disko müzik üslubu. 3/ Bir tür ha- mur tatlõsõ. 4/ Ağõrla- ma... Bir yerde biri- ken sõvõlarõ dõşarõya akõtmakta kullanõlan oluk ya da boru. 5/ Bir tür geçirimsiz toprak... Vilayet... Bir nota. 6/ Kale duvar- larõnda düşmana ok atmak için açõlmõş deliklere verilen ad. 7/ Bir soru eki... Bir ilimiz. 8/ Sürdürme, devam ettirme... İskambilde bir kâğõt. 9/ Osmanlõ devle- tinde iki alaydan oluşan askeri birlik... Ankara’daki özel bir tiyatronun kõsa yazõlõşõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Halk dilinde cevizli sucuğa verilen bir başka ad... Balçõk. 2/ Tavlada “üç” sayõsõ... Yersiz ve zamansõz davranõşlarõ olan kimse. 3/ Bağ, bah- çe ve bostanlarda sebze, meyve dikmek için ay- rõlan bölümler... Tuzağa düşürülen şey. 4/ Kuru soğuk... Avrupa’da bir başkent. 5/ Şöhret... Çam, ardõç, sedir gibi ağaçlarõn yaprağõ. 6/ Üç bentten oluşan bir Batõ şiiri türü. 7/ Asya’da bir ülke... Kõsa süreli eğitim etkinliği. 8/ Doğaüstü varlõklarla ilişki kurma sanatõ... Telli bir çalgõ. 9/ Pastõrmalõ bir börek. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H A P S İ Y A Ş A B A M A R İ N S A N M A R İ N O I R A R A F A T R A S T S E N C T A P A A S A G O R A A Y A A M A Z O N Ğ İ M A I L I S U 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear