Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 12 MAYIS 2009 SALI
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Milli Görüşçü Bir
Türkiye mi?
Milli Selamet, Refah, Saadet... Daha başka Mil-
li Görüşçü partileri kurup batıran Necmettin Er-
bakan politikaya dönüyormuş!..
Yaşına başına bakmadan, devlete olan bilmem
kaç milyarlık borcunu ödemeden, hapislerde
yatmak cezasını da yandaşlarının bağışlamasıy-
la çekmeden, ‘evlatlarım’ dediği Tayyip’lerin,
Gül’lerin, Arınç’ların başına geçmek hevesinde gö-
rünüyor!
İran’a bile gitti, oradaki Milli Görüşçülerle de bu-
luştu. İte kaka, kimi zaman sandalyede, kimi za-
man kollarda sürüklenen bir kişiye yakışan nedir?
Evinde oturmak, olayları izlemek, gerekirse
düşüncesini söylemek...
Ama o gerçek amacını, düşüncesini yıllar ön-
ce açıklamamış mıydı? Evlatları bir süre Batıcı,
AB’ci gibi görünseler de, içlerinde yanan ateş Mil-
li Görüş’ün temel ilkeleri değil miydi? Yeni kabi-
ne değişikliği bile bu vazgeçilmez amacı yeniden
canlandırmıyor mu?
Neydi Erbakan’ın, Milli Görüş’ün yandaşlarına
verdiği öğüt:
“Değişik kuvvetleri hesap ederek, böyle dengeli,
dikkatli, tedbirli, temkinli yürümekte yarar var, ki
geriye adım atmayalım...
Anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize
çekmeden her adım erken... O kuvveti, temsil ede-
ceğiniz şeyler elinizde olacağı ana kadar, Türki-
ye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre, bütün ana-
yasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekin-
ceye kadar, her adım erken sayılır. Kuvvet dengesi
yoksa, kuvvete başvurmayınız. Çok iyi planlaya-
rak ona göre yürüyeceksiniz.”
Yeni bir anayasa yapma girişimlerinin gemi azı-
ya alması boşuna mı? Demek, vakti gelmiş Milli
Görüşçü bir anayasa yapmanın!.. Kuvvet dengesi
onlardan yana! Bakın Meclis’in dörtte üçüne sa-
hipler, Cumhuriyet yönetiminin en güçlü kuruluşları
teker teker ellerine geçmiş ve geçmekte... Kala ka-
la ne kaldı? Bir Anayasa Mahkemesi mi, yeni ana-
yasanın benimsenmesinden sonra o da ortadan
kalkacak! Cumhurbaşkanı Gül’ün atadığı yandaş
üyelerle bu yüce mahkeme de ellerine geçecek...
Direnecek gibi olan kim var, hangi güç var? Or-
du mu? Onun da icabına şu ya da bu yoldan ba-
kılır. İşte tutuklanan, aylardır hapislerde yarı has-
ta, yarı bitkin yatmakta olan askerler, albaylar, ge-
neraller, orgeneraller, kuvvet komutanları...
Çok geçmez, bir de bakarsınız, Genelkurmay
Başkanlığı yapmış bir general de, bir tek savcı-
nın buyruğuyla yakalanıp Silivri’ye getirilir! Böy-
lece Milli Görüş’e karşı çıkabilecek Cumhuriyet-
çi, Atatürkçü, devrimci, çağdaş uygarlıkçı hiçbir
güç kalmaz ortalıkta...
Erbakan Bey’in, yıllar önce dediği gibi “Gün ge-
lecek üniversite rektörleri başı bağlı kızlara kapı-
ları açıp buyur edecek”...
Yanlış mı çıktı bu söz? Bakın kaç rektör, dekan,
profesör içerde bekliyor, kendilerinden hesap so-
rulacak günü. Neyin hesabı sorulacak, onu da kim-
se bilmiyor!.. Çünkü hesabı verilecek “suç” Atatürk
Cumhuriyeti’ni korumak, savunmak, uygarlığın,
çağdaşlığın, bilimin savunucusu, öğreticisi olmak!..
Evet, günleri geldi, geliyor. İşte yeni anayasa ha-
zırlıkları.
Bir gün gelecek, Türkiye’nin ılımlı ya da ılımsız
bir İslam devleti olduğunu yaşayanlar görecek mi?
Bu gidişle, bu uyuşuklukla, bu umursamazlıkla hal-
kımız bir sabah bambaşka bir toplumda uyana-
cak mı?
PENCERE
Takıyye mi?..
Gerçek mi?..
Recep Tayyip ile Bülent Arınç’ta bir değişik-
lik mi var?..
Soruyu iki ayrı gazetenin haber başlıklarından
yapacağım alıntılarla somutlaştırayım...
Birinci haber başlığı Posta’dan:
“Ergenekon itirafı...”
“Ergenekon davasının savcısıyım diyen Başba-
kan Erdoğan, Ergenekon soruşturması konusun-
da ilk kez aksaklık ve noksanlık olabileceğini söy-
ledi.” (3.5.2009)
İkinci başlık Vatan’dan:
“Dönüşüme uğradım...”
“Bülent Arınç, Milli Görüş çizgisinden geliyor ol-
maktan utanmıyorum. Ama dönüşüme uğradım.
Bugün siyasi kimliğim muhafazakâr demokrattır.”
(8.5.2009)
Bu haberleri okuyan kişinin aklına hemen bir so-
ru geliyor:
- Söylenenler doğru mu, yoksa takıyye mi ya-
pıyorlar?..
“Milli Görüş” nedir?..
Necmettin Erbakan’ın ve Saadet Partisi’nin gö-
rüşüdür...
İslamcıdır...
Ama ‘antiamerikan’dır...
Bugün dünyada Müslümanlık coğrafyası ikiye
ayrılmıştır; bir yanda Suudi Arabistan’ın temsil et-
tiği görüş, öte yanda İran’ın temsil ettiği görüş...
Biri Amerika’ya el pençe divan duruyor...
Öteki başkaldırıyor..
Saadet Partisi ile AKP arasındaki fark bu...
Amerika’da Başkan Bush zamanında tezgâh-
lanan BOP senaryosuyla AKP sahneye çıktı...
Dünyanın en büyük gücü tarafından destekle-
nerek “Ilımlı İslam Devleti Modeli”nin Amerikan-
cı aktörü rolünü hevesle üstlendi...
Şimdi bu model çöküyor mu?..
Artık Bush yok...
Obama ne yapacak?..
Amerika, Türkiye’de merkez sağı tasfiye etti, ılım-
lı İslamcı partiyi destekledi...
Ama, işler iyi gitmiyor...
Ilımlı İslamcı devlet modeline geçmek kolay ol-
muyor...
Acaba Gül, RTE ve Arınç’ın kulaklarına kar su-
yu mu kaçtı?..
Belki bugünkü Amerikan yönetimi bir gerçeği se-
zinledi...
Ortadoğu’da Türkiye’yi PKK terörüyle bölerek
kurulacak “Büyük Kürdistan” haritasına yerleşmek
tasarımı, ancak Bush’un iktidarında üretilen bir ha-
yaldir...
Kuzey Irak’ta iki aşiret reisine dayatılan bu ha-
yal şimdiden yıkılmıştır...
Türkiye’de laik Cumhuriyet ordusunun gücünü
yok ederek kurulacak bir İslamcı devletin de Or-
tadoğu’da hangi maceraya yöneleceği kuşkulu bir
bilmecedir...
RTE ile Arınç’ın ağız değiştirmeleri ya takıyye-
dir...
Ya da kulaklarına üflenen, bu gidişata göre ayar-
lanma çabalarıdır...
Deneyimler gösteriyor ki seçim sandığında
gerilemeye başlayan bir iktidar ya azgınlaşır...
Ya da gerçeklere göre ayağını denk alır...
Hangisi?..
Göreceğiz...
H
ukukumuzda “teşmil” sözcüğü
ilk kez 275 sayõlõ yasada kul-
lanõlmõştõr. Ülkemizde 1980
yõlõna değin yürürlükte kalan bu
yasa döneminde, teşmile hiç
başvurulmamõş, 1985 yõlõndan itibaren ise 16
teşmil uygulamasõ yapõlmõştõr. Teşmil, 2822
sayõlõ yasanõn 11. maddesinde de korun-
muştur. Yasaya göre bir toplu iş sözleşmesinin
teşmil edilebilmesi için, bu toplu iş sözleş-
mesinin bağlõ bulunduğu işkolundaki işçile-
rin en az yüzde onunu temsil eden işçi sen-
dikasõnca yapõlmõş olmasõ ve sendikanõn o iş-
kolunda en çok üyeye sahip olmasõ gerekir.
Teşmil kararõ sosyal taraflardan herhangi bi-
rinin veya Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Ba-
kanõ’nõn istemi üzerine Bakanlar Kurulu’nca
verilebilmektedir. Bakanlar Kurulu teşmil ka-
rarõ vermeden önce Yüksek Hakem Kuru-
lu’nun görüşünü alõr. Teşmil yetkisi Resmi
Gazete’de yayõmlanan bir kararnameyle kul-
lanõlõr ve teşmil kararõnõn gerekçesi karar-
namede belirtilir. Teşmil, teşmile konu top-
lu iş sözleşmesinin sona ermesi veya karar-
namenin Bakanlar Kurulu’nca yürürlükten
kaldõrõlmasõ ile sona erer.
Yasa uyarõnca, bir toplu iş sözleşmesini Ba-
kanlar Kurulu tamamen veya kõsmen veya zo-
runlu değişiklikleri yaparak o işkolunun top-
lu iş sözleşmesi bulunmayan diğer işyerleri-
ne veya bir kõsmõna teşmil edebilir.
Çağdaş toplusözleşme düzeni bulunan ül-
kelerde, örneğin Almanya’da 2006 yõlõnda
446, 2007 yõlõnda 454 ve 2008 yõlõnda 463 teş-
mil uygulamasõ yapõlmõştõr. Yine İsviçre’de
ise 1 Mayõs 2009 itibarõyla federal düzeyde
32, kantonlarda ise 36 teşmil uygulamasõna
gidilmiştir.
Birçok ülke mevzuatõnda yer alan teşmilin
amacõ ve yararõ nedir?
Bir kere işverenler kimi koşullar altõnda,
özellikle ekonomik bunalõm dönemlerinde
toplu iş sözleşmesi ile bağlõ olmayan işçile-
ri çalõştõrmak ve böylece sözleşmenin getir-
diği parasal yükümlülüklerden kaçõnmak
yolunu izlemektedirler. Çünkü toplu iş söz-
leşmesine taraf olan işçiler için daha iyi ça-
lõşma koşullarõ belirlenmekte, iş sözleşmeleri
ile de bu işçiler, düşük ücret ve iyi olmayan
koşullara göre çalõştõrõlabildikleri için, işve-
renlerce tercih edilmektedirler. Bu durumda
ise örgütlenmiş işçilerin işlerini yitirmeleri,
işsiz kalmalarõ tehlikesi belirir. İşte bu duruma
engel olmak ve belirli bir işkolunda çalõşan
işçi ve işverenlerin çalõşma koşullarõnõ uyum-
lu hale getirmek için teşmilin uygulamasõn-
da büyük yarar vardõr.
Ayrõca serbest rekabetin egemen olduğu bir
piyasa ekonomisinde sözleşme ile bağlõ ol-
mayan işverenlerin düşük ücretli işçi çalõştõ-
rarak maliyetlerini düşük tutmalarõ, sözleş-
meye taraf işverenlere karşõ düşük maliyet-
le yarõş yapma olanağõ vardõr. Sözleşmeye
bağlõ işverenleri, Alman hukukunda “kirli re-
kabet” (schmutz konkurenz) denilen bu re-
kabete karşõ korumanõn tek yolu, toplu iş söz-
leşmelerinin devletin karõşõmõ yoluyla uy-
gulama alanõnõ genişletmektir.
Öte yandan çağdaş devlette, devlet etkin gö-
revler yüklenmeli, ekonomik bakõmdan güç-
süz olanlara koruyucu elini uzatmalõ, eko-
nomik ve sosyal gelişmeleri toplumun tüm sõ-
nõflarõna dengeli bir biçimde yaymalõdõr.
Gerçekten de belirli işkollarõndaki veya iş-
yerlerindeki işçilere toplu iş sözleşmeleriy-
le ek çõkar sağlamak yeterli bir sosyal poli-
tika olmasa gerek. Toplu iş sözleşmesiyle sağ-
lanan bu çõkarlar gereğinde devletin karõşõmõ,
yani teşmil ile adil bir biçimde, örgütleşme
olanağõndan yoksun olan işçilere yaygõnlaş-
tõrõlõrsa, o ölçüde dengeli bir çalõşma düzeni
kurulmuş olur.
19.3.2009 tarihli kararname ile yapılan
teşmil:
19.3.2009 tarihli kararname (19.4.2009
tarih ve 27214 sayõlõ R.G.’de yayõmlanmõş-
tõr) ile Banka ve Sigorta İşçileri Sendikasõ
(BASİSEN) ile Türkiye İş Bankasõ A.Ş.
arasõnda bağõtlanan toplu iş sözleşmesi kõs-
men ve değişiklikler yapõlarak Denizbank A.Ş.
ve bağlõ tüm işyerleri, Fortisbank A.Ş. ve bağ-
lõ tüm işyerleri ile Finansbank A.Ş. ve bağlõ
tüm işyerlerine teşmil edilmiştir.
Teşmil edilen toplu iş sözleşmesi 107
maddeden ibarettir. Oysa teşmil kararna-
mesine ekli karar 40 maddeden oluşmakta-
dõr. Kararnameye ekli kararda yer alan 22
madde teşmil kapsamõndaki işyerlerinde
mevcut olan uygulamaya veya kanun hü-
kümlerine atõf yapmakta olup, herhangi bir ye-
nilik getirmemektedir. Diğer maddelerin ki-
mileri teşmile konu toplu iş sözleşmesinden
aynen veya değiştirilmek suretiyle alõnmõş-
tõr.
Teşmil kararnamesine ekli kararõn 4. mad-
desinde dört aylõk deneme süresi öngörül-
müştür. Ayrõca kararõn 6. maddesinde atama
ve nakle karşõ çalõşanlarõn, bulunduğu işye-
ri kanalõyla itiraz edebileceği belirtilmiştir.
Toplu iş sözleşmesinin 19. maddesinde yer
bulan yõllõk ücretli izne ilişkin düzenlemeler
kimi ufak değişikliklerle teşmilde yer almõştõr.
Teşmil kararõnõn “Ücretli Sosyal İzinler”
başlõklõ 11. maddesi teşmile konu toplu iş söz-
leşmesinin 25. maddesinin değiştirilmiş şek-
liyle teşmil uygulanan bankalardaki işçiler için
yeni haklar öngörmüştür.
Öte yandan mevcut teşmilde işçiyi ilgi-
lendiren en önemli düzenleme teşmil kararõ-
nõn 16. maddesinde yapõlmõştõr. Şöyle ki, ka-
rarõn Resmi Gazete’de yayõmlanmasõndan ge-
çerli olmak üzere 31.3.2010 tarihine kadar dö-
nem için çalõşanlarõn kararõn yayõmlandõğõ ta-
rihteki ücretlerine 250 TL seyyanen zam ya-
põlmasõ ve 17. maddede de teşmil kararõnõn
her hizmet yõlõ için çalõşanlara otuz günlük
brüt çõplak ücretleri tutarõnda iki ikramiye ve-
rilmesi kabul edilmiştir. 20. madde toplu iş
sözleşmesinin 54. maddesinden ödenek mik-
tarõnda değişiklik yapõlarak alõnmõş ve çalõ-
şanlarõn bir şehirden diğer bir şehre atanma-
larõ halinde 1.000 TL göç ödeneği verilece-
ğini öngörmüştür.
Sonuç
Küresel ekonomik krizden ciddi bir şekil-
de etkilenen ülkemizde, bankacõlõk sektö-
ründeki kimi bankalara, bu işkolundaki ör-
gütlü BASİSEN’in talebiyle aynõ sendikanõn
yapmõş olduğu toplu iş sözleşmesinin teşmil
yoluyla uygulanmasõ, yukarõda belirtilen ne-
denlerle olumlu, çağdaş bir adõmdõr. Teşmi-
le katkõsõ nedeniyle özellikle BASİSEN’i de
kutlamak gerekir.
Avrupa ülkelerinden farklõ olarak Türk sen-
dikalarõnõn anlaşõlmaz nedenlere dayanarak
karşõ çõktõğõ teşmil için korkmadan talepte bu-
lunmasõ BASİSEN’in kendine olan güve-
nindendir.
Çağdaş endüstri ilişkileri kurumlarõndan
olan teşmil uygulamasõna hükümetin diğer iş-
kollarõ için de başvurmasõ, bu kurumun ül-
kemiz endüstri ilişkiler sisteminde oturmasõ
için de bir neden olacaktõr.
Bankacõlõk İşkolunda Teşmil...
Prof. Dr. A. Murat DEMİRCİOĞLU YTÜ İİBF
Küresel ekonomik krizden ciddi bir şekilde etkilenen ülkemizde, bankacõlõk
sektöründeki kimi bankalara, bu işkolundaki örgütlü BASİSEN’in talebiyle
aynõ sendikanõn yapmõş olduğu toplu iş sözleşmesinin teşmil yoluyla
uygulanmasõ, yukarõda belirtilen nedenlerle olumlu, çağdaş bir adõmdõr.
Adõnõ Doğru Koymak Yetmiyor...
M
azõdağõ’nõn
Bilge köyün-
de gerçekleş-
tirilen katliam ülkemi-
zin “Doğu Soru-
nu”nun neleri içerdi-
ğini bir kez daha anõm-
sattõ herkese.
44 insanõn canice öl-
dürülmesinin nedenle-
rine dönük, sõcağõ sõ-
cağõna, birtakõm yo-
rumlar yapõldõ.
“Husumet”, “kin”,
“öfke”, “vandallık”,
“terör”, “cinnet”, “tö-
re cinayeti” bile de-
nildi. Karşõ çõkõşlarda,
“töre”nin kuralõnda
böyle bir şeyin olma-
dõğõ da sõk sõk dile ge-
tirildi.
Gözü dönmüş, eli si-
lahlõ, canlarõnda öfke-
lerinin gazabõnõ taşõ-
yan o insanlarõ ölüm
kusma kõyõsõna getirip
“cani” kõlan neydi pe-
ki?
Bu topraklarda, özel-
likle de, Güneydoğu,
Doğu ve Karadeniz
bölgesinin belirli ke-
simlerinde “yoğun”ca
yaşanan kan davalarõ
birçok alan çalõşmasõ-
na, araştõrmalara, ede-
bi yapõtlara konu ol-
muştur.
Yaşar Kemal’in Yõ-
lanõ Öldürseler roma-
nõnda bu sorunun bir
yanõ ele alõnõp işlen-
miştir.
Hem o romanõ, hem
de roman dünyasõnda
“kan davası” olgusu-
nun nasõl ele alõndõğõna
dönük bir çalõşma ya-
parken; Mahmut Tez-
can ile Artun Ünsal’õn
araştõrmalarõna dön-
müştüm.(*)
Ümit Kaftancıoğlu,
Ömer Polat, Bekir
Yıldız ve Osman Şa-
hin roman ve öyküle-
rinde Güneydoğu’daki
“kan davası”nõn ne-
den/niçin ve sonuçlarõ-
nõ ele alõp işlemişlerdir.
1980 sonrasõ, hem
Türkiye hem de o böl-
ge(ler) artõk farklõ bir
dönüşüm noktasõna gel-
miştir.
Özellikle terör, şid-
det, linç, katliam, faili
meçhul cinayetler top-
lumun mayasõnda gi-
derek çatõşma kültürü
yaratmaya başlamõştõr.
Şiddetin şiddeti bes-
lediği bir ortamda, böl-
genin geri kalmõşlõğõnõn
neden/niçin ve çözüm-
lerine bakõlmaksõzõn;
tõpkõ 1891’de II. Ab-
dülhamit’in kurduğu
Hamidiye Alaylarõ’na
benzer bir yapõda “Ko-
ruculuk” sistemi ku-
rularak, sözüm ona böl-
genin güvenliğine kat-
kõ sağlamaya çalõşõl-
mõştõr.
Öyle ki; yörede hiç-
bir iş/geçim olanağõ ol-
mayan köylüler bunu
bir geçim kaynağõ ola-
rak benimsemişlerdir.
Silahõn girdiği her
yerde şiddet ve güç sa-
vaşõmõ vardõr. Hele bu-
nu güvenlik otoritesinin
dõşõndaki alanlara ya-
yarsanõz, sonuçta
“kontrolsüz güç” ola-
rak her şeyi yapabilme
cesaretini verirsiniz.
Nedeni ne olursa ol-
sun, adõnõ nasõl koyar-
sak koyalõm; “Bilge
Köyü Katliamı” böy-
lesi bir yapõlanmanõn
sonucudur.
Bunu açõmladõğõmõz-
da, “Doğu Soru-
nu”nun orada da uç
veren şu üç temel özel-
liğini görmekteyiz.
? Ekonomik olanak-
sõzlõk
? Eğitim
? Toprak sorunu
Bir karõş toprağõnda
bile bu sorununu çöze-
meyen, “sosyal dev-
let” olma varlõğõnõ gös-
teremeyen bir ülkenin;
iç savaş, terör, çatõşma
gibi söylemlere sõğõna-
rak silaha dayalõ şiddet
ortamõnõn filizlenme-
sine nasõl önayak oldu-
ğunun da bir gösterge-
sidir bu katliam.
Düşünüyorum da;
o bölgenin yöneticileri,
sorumluluk üstlenen
görevlileri sözünü etti-
ğim bu çalõşmalardan
bölgelerinin sorunlarõ-
nõ dile getiren edebi
yapõtlardan acaba ne
ölçüde haberdarlar?..
Şanlõurfa, Diyarba-
kõr, Batman ve Mar-
din’e yaptõğõm bir yol-
culukta; yakõlõp yõkõ-
lan köyleri gezmiştim.
1990’larõn sonuydu.
Orada korku kol gezi-
yordu, yöre halkõ en
çok da Korucular’dan
yakõnõyordu.
Birçok olayõn arka-
sõndan onlarõn çõktõğõnõ,
kanunsuz birçok şeye
girişmelerinin tedirgin-
liğini anlatõyorlardõ.
Yörede 70 binin üze-
rinde korucunun oldu-
ğu düşünülecek olursa;
“geçici” görevli diye-
rek onlara bölgenin
belli yörelerinin gü-
venliğinin teslim edil-
mesinin ne denli tehli-
keli olduğunu bu olay
ayan beyan gösteriyor.
Geçmişte, bu ülkede
kõrsal kesim insanõnõn
aydõnlanmasõ, eğitil-
mesi için Köy Enstitü-
leri kurulmuştu.
Bunlar kapatõlarak
hem kõrsal kesim insa-
nõnõn gelişmesine engel
olundu, hem de ülkenin
“Doğu Sorunu”nun
kat be kat artmasõnõn
önü açõldõ.
İsterseniz “Bilge
Köyü Katliamı”nõ bir
de bu pencereden oku-
maya çalõşalõm sevgili
okurum.
Yurtseverlik, ülkesi-
ni, insanõnõ sevmenin
ne demek olduğuna bir
de buradan bakalõm.
Ne dersiniz; bu olaya
bir ad koymak gerçek-
ten sorunlarõ çözebile-
cek mi?
Karanlõklardan ay-
dõnlõklara böyle mi çõ-
kacağõz sizce de?
Dönüp o 44 insanõn
kanõnõn yüzümüze na-
sõl sõçradõğõna bakõp,
vicdan duygumuzu
yoklayalõm derim.
_____
(*) Mahmut Tezcan,
Kan Gütme Olaylarõ
Sosyolojisi, 1972, An-
kara Ünv. Yay., 193 s.
Artun Ünsal, Anado-
lu’da Kan Davasõ
(1990), 1995, YKY.,
233 s.
Feridun ANDAÇ