24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 25 NİSAN 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 21 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 25 Nisan GÖRÜŞ ZİYA HALİS* 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın Önem ve Anlamı Emekçilerin 8 saatlik çalışma süresini elde etme mü- cadelesi ilk kez 1856 yılında Avustralya’da gündeme geldi. Emekçiler toplu olarak bir günlük iş bırakma ey- lemine başvurdular. Kuşkusuz, bu gelişme emekçi- ler üzerinde oldukça önemli etki yaratmış, birlikte mü- cadele ve dayanışmaları halinde neler yapabilecek- lerinin bilincine varmışlardı. Avustralyalı emekçilerinin eylemini bu kez, 1886 yı- lının mayıs ayında Amerikan İşçi Sendikaları Konfe- derasyonu önderliğinde, günde 12 saat gibi oldukça uzun olan çalışma süresinin 8 saate indirilmesi ve 7 gün olan haftalık çalışma gün sayısının ise 6 güne in- dirilmesi talebiyle iş bırakma eylemi izledi. 1889 yılında toplanan II. Enternasyonal’de Fransız işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dün- yada “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Kuşkusuz bu gelişme, 1 Mayıs’ın artık ulusal düzlemde değil, enternasyonal düzlemde kutlanmasına yol açtığı için emekçilerin mü- cadele tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak tarihteki yerini almıştır. Ülkemizde ise 1923 yılında 1 Mayıs günü “İşçi Bay- ramı” olarak ilan edildi. Ancak, 1935 yılında 1 Mayıs’ın adı “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak değiştirildi ve ta- til günü olması sağlandı. Ülkemizde işçi mücadelesinin ve kazanımlarının al- tın çağı esas olarak 1960’lı ve 1970’li yıllar olmuştur. 1960’lı ve 70’li yıllarda gündeme gelen ithal ikame- sine dayalı planlı kalkınma sayesinde, sanayi sektö- ründe önemli gelişmeler sağlanmış, bunun sonucunda kentlerde kitlesel düzeyde emekçiler ilk kez güçlü bir şekilde tarih sahnesine çıkmışlardı. 1961 Anayasası’nın sağladığı nispi gelen ithal ikamesine dayalı planlı kal- kınma sayesinde, sanayi sektöründe önemli gelişmeler sağlanmış, bunun sonucunda kentlerde kitlesel dü- zeyde emekçiler ilk kez güçlü bir şekilde tarih sah- nesine çıkmışlardı. 1961 Anayasası’nın sağladığı nispi özgürlük ortamında önemli kazanımlar elde eden ve kendi için sınıf olma bilincine ulaşan emekçiler, 1976 yılının 1 Mayıs’ında önceki yıllarla kıyaslanmayacak düzeyde, büyük bir coşku ve kararlılıkla, Taksim Mey- danı’nda üretimden gelen güçlerini ortaya koydular. Bu büyük kutlamaya yönelik yapılan provokasyon ve ölen onlarca emekçi insanımıza karşın, bu gösteri Tür- kiye emeçilerinin mücadelesinde, tarihi dönüm nok- talarından biri olarak yerini alacaktır. 1970’li yılların sonlarında ekonominin içerisine sü- rüklendiği kriz ortamı ve emekçilerin elde ettikleri ka- zanımlar ve örgütlülük düzeyi Türkiye’yi bir yol ayrı- mına getirmişti: Yaşanmakta olan iktisadi ve siyasi kriz, ya daha demokratik bir açılım ile aşılacak ya da gi- derek derinleşen krizin faturası emekçi katman ve sı- nıflara ödetilecekti. 24 Ocak 1980 Kararları’nı izleyen 12 Eylül Askeri Darbesi, yaşanmakta olan ve giderek derinleşen kri- zin maliyetini, emekçi sınıf ve katmanlara ödetme yo- lunu seçecek, emekçiler açısından “karanlık” bir dö- nem başlayacaktır. 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte 1981 yılında Mil- li Güvenlik Konseyi 1 Mayıs’ı tatil günü olmaktan çı- karacak, Cumhuriyet tarihinin en baskıcı, en antide- mokratik uygulamaları karşısında emekçiler, geçmiş yıllarda elde ettikleri kazanımları büyük ölçüde kay- bedecektir. 24 Ocak 1980 Kararları ve 12 Eylül askeri darbesi sonucu gündeme gelen neoliberal politikalar sosyal devleti adım adım tasfiye ederek büyük bir ideolojik saldırı ile emekçilerin geçmiş yıllarda elde ettikleri ka- zanımları tasfiye etme yoluna gidecektir. Bu bağlamda, emekçilerin önümüzdeki yıllardaki mücadele ekseninin ana yörüngesi, sosyal devlet ve onun araçlarına sahip çıkma ve geliştirme mücade- lesi olmalıdır. Başka bir anlatımla, sağlık, sosyal gü- venlik, eğitim gibi temel hizmetler başta olmak üze- re, bu hizmetlerin piyasalaştırılarak sadece gücü olan- ların satın aldığı bir hak olmaktan çıkarılması için mü- cadele bayrağı yeniden yükseltilmeli, daha demokratik, daha insancıl, daha yaşanır bir Türkiye için yeniden mücadele etmenin ve dayanışmanın gücü ortaya kon- malıdır. Bu bağlamda, 1 Mayıs kutlamaları tarihi bir anı ve geleceği bugünden yeniden kurmanın en te- mel uğrak noktalarından biri olarak görülmelidir. *Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı KKTC’deki Değişim KKTC’deki seçimlerde UBP kazanmadı; AKP’nin Kıbrıs, dolayısıyla Mehmet Ali Talat politikası yıkıldı. Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’nın söylemiyle durum çok açık ve seçik: “UBP’nin seçimleri kazanması ile önceki yönetimi sırasında özellikle dış politikada Türkiye ile işbirliğine CTP’ye göre -en azından CTP’nin söylem olarak Türkiye’den bağımsız hareket etmesi yönündeki tavırları nedeniyle- daha sıcak bakan bir hükümetin KKTC’de başa gelmesi ve Türkiye ile tam paralel hareket etmesi beklenmektedir. Bu çerçevede KKTC’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile görüşmelerde Türkiye’deki sesleri daha iyi hesaba katacağı ve AKP Hükümeti dışında Türk kamuoyunu göz önünde tutan bir dış politika yürüteceği umulmaktadır. UBP’nin hükümet olması ile birlikte Rum Yönetimi ile çözüm görüşmelerini yürüten KKTC Cumhurbaşkanı M. Ali Talat’ın bundan sonra daha az rahat olacağı da açıktır.” Siyasal alanda kimi göstergeler barometre niteliği kazanır. KKTC’deki seçim de farklı bir kamuoyu baskısına işaret ediyor: Adadaki yönetim, ilk kez Türkiye’deki iktidarın isteği dışındaki kadroların eline geçti. Kıbrıs Türk halkı sonunda uyandı, “Yetti be annem” dedi. Darısı başımıza... Doktor Çok, Ne Yok? Sağlık reformunun başarısı ile böbürlenenlere... Türk Tabipleri Birliği’nin raporundan: “Şırnak ve Hakkâri, yüz hastane yatağı başına düşen hekim sayısı bakımından, birinci dilimde yer almaktadır. Yani, en iyi durumdaki iki il konumundadırlar. Şırnak’ta yüz hastane yatağı başına 121 hekim, Hakkâri’de de yüz hastane yatağı başına 118 hekim düşmektedir. Yalnızca hekim sayısını arttırarak sağlık hizmeti götürülemeyeceğini, sağlıkta eşitsizliklerin giderilemeyeceğini vurgulamamız gerekiyor. Bu illerde hekimlerin sayısal göstergeleri, hastane yatağı göstergelerinin çok üzerinde seyrediyor. Halbuki bu iller hastane yatağı bakımından Türkiye sıralamasının en altında bulunuyorlar. Şırnak’ta bin kişi başına 0.5, Hakkâri’de 0.8 hastane yatağı bulunmaktadır.” TOBB’de Adaylık TOBB 64. Genel Kurulu 2 Mayıs’ta başlayacak. TOBB seçimlerine ilişkin yönetmeliğe göre, birliğe başkan adayı olabilmek için genel kurula katılacak 1555 delegenin en az yüzde 10’unun imzasına sahip olmak gerekiyor. Yine aynı yönetmeliğe göre, oda-borsa başkan, üye ve meclis başkanları, eğer TOBB başkanlığına aday olmak isterlerse, seçim tarihinden 15 gün önce görevlerinden istifa etmek zorundalar. Birliğe başkan adayı olan ya da aday gösterilen oda- borsa başkan, üye ve meclis başkanları eğer genel kurulda seçilemezlerse, eski görevlerine geri dönemiyorlar. Sonuç olarak; TOBB Başkanlığı’na Rifat Hisarcıklıoğlu’nun dışında başka bir kişinin aday olması beklenmiyor, daha doğrusu olası gözükmüyor! Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, bir kişilik ilave istihdamın 287 bin liralık bir yatırım gerektirdiğini öngören Hazine’nin yatırım projelerini açıkçası gerçeküstü buluyor: “Her esnaf ve sanatkârın yanında en az bir çırak, kalfa veya ustanın istihdam edildiği varsayıldığında, kriz sürecinde istihdam dışı kalacak 1 milyon 800 bin çalışana devletin yeniden iş yaratabilmesi için 516 trilyon lira kaynağa ihtiyaç duyulacaktır ki, böyle bir kaynağın temini dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bile altından kalkabilecekleri bir sorun değildir.” Palandöken’in çok basit ve ayakları yere basan bir önerisi var: “Esnaf ve sanatkârlarımızın ödedikleri sigorta primleri toplamı üzerinden yapılacak yüzde 10 civarındaki kesintiler, devletin benzer şekildeki katkısıyla özel bir fonda toplanmalı ve aynen işsizlik sigortasında olduğu gibi işyerleri kapanan ve bu nedenle işsiz kalan esnaf ve sanatkârlarımıza bu fondan benzer yöntemler içerisinde işsizlik ödeneği verilmelidir. Yaptığımız hesaplamalara göre, 1 milyon 800 bin esnaf ve sanatkârımızın Sosyal Güvenlik Kurumu’na her ay ödedikleri 300 lira sigorta priminin yüzde 10’u oranında yapılacak kesintiler toplamı olan 44 milyon liranın üzerine aynı oranda yapılacak devlet katkısı ile her ay birikecek olan toplam 108 milyon lira esnaf ve sanatkârlar işsizlik sigortasının fon kaynağını oluşturacaktır ki, bu meblağın, amacın gerçekleştirilmesi için yeterli ve azımsanmayacak bir kaynak olacağı ortadadır.” Esnafın Önerisi Âşık İhsani: Devrimci Âşık Geleneğinin İlk Temsilcisi HÜSEYİN KIVANÇ “Âşık İhsani, 1960’ların bur- cu burcu devrim kokan orta- mında; sosyalistlerin, devrim- ci sendikaların, üniversite genç- liğinin yıldızıydı. Toplantılarda sahneye çıktığı zaman ortam elektriklenir, alkıştan yer gök in- ler, kıyamet kopardı. Omuzla- rına dökülen saçları, göğsünü döven sakalı, köy işi giysileriy- le; sazı, sesi, türküleri, şiirleriyle ortalığı birbirine katıyor, girdi- ği her yerde coşku yaratıyor- du...” İlhan Selçuk ağabeyin İhsani ile ilgili bu saptamaları- na katılmamak olanaksız. 1960’lı yıllar Türkiye’de sınıf mücadelesinin yükseldiği yıl- lardır. 27 Mayıs hareketinin getirdiği göreceli demokratik ortam, 1961 Anayasası’nın getirdiği demokratik açılımlar, Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) 15 milletvekiliyle parlamento- ya girmesi, Türkiye’de sosya- list düşüncenin serpilip geliş- mesinde önemli sıçramalar yapmıştır. Âşık İhsani de sosyalist dü- şünceyi seçince halk şiiri dün- yasına bir bomba gibi düşmüş ve devrimci sosyal yaşamda, geniş yankı bulmuştur... Onun her şiiri ve her türküsü üniver- site gençliğinin direnişlerinde ve üniversite işgallerinde, iş- çilerin grevlerinde ve köylüle- rin toprak mücadelesinde yan- kılanmış ve devrimci marşlar olarak duyulmuştur. Daha piyasa halk ozanı ola- rak adlandırıldığı yıllarda yaz- dığı sıradan dizelerde “Kars’ı Kağızman’ı Erzurum Van’ı do- laştım Güllüşah hep senin için” demiştir. Ya da o yıllardaki ülkeyi yö- netenler için kaleme aldığı bi- linçsiz yıllarında yazdığı “Evvel Allah sonra Adnan Mende- res” şiirleriyle -ki yıllar sonra buna benzer yaptığı yanlışla- rın özeleştirisini yapmıştır. Daha sonra sınıf mücadele- sinin önemini kavrayan İhsani, şiirlerinde bu mücadelenin önemini sergilemeye başlar, iş- te 15-16 Haziran büyük işçi di- renişine yazdığı şiir: “Düş değil bu hayal değil heh heyt be hey Yetmiş bin dev işçim kalktı yürüdü. Kokuşmuş düzene sahip çı- kanın Alnının çatına baktı yürüdü. Yeter demek için patron kâ- rına Dev adımlar selam yazdı ya- rına İş başından cadde ortalarına Kükreyen sel gibi aktı yürü- dü...” İhsani köylü sorunlarına kar- şı da kayıtsız değildir. İşte köyle ilgili yazdıkları: “Şu yoz köyde üç şey bana dert oldu Bir tahsildar bir tefeci bir ağa Yüreğime inmeleri sert oldu Bir tahsildar bir tefeci bir ağa...” İhsani, son şiirlerinden biri- ni de Uğur Mumcu’nun kat- ledilmesinden sonra yazmıştır: “UĞURUMUZA Türkiye’nin Uğur’una Vurulur mu vurulur mu Vurulsa da Türkiye Durulur mu durulur mu? Vuran pis örgütün biri İnsanlığın bir yüz kiri Faşizmin paslı zinciri Kırılır mı kırılır mı?” Âşık İhsani yazdıklarıyla bü- yük halk ozanları gibi ölüm- süzlüğe adım atmıştır. Hedef Yeni Şafak’ta Fehmi Koru, Taha Kıvanç adıyla yazdığı köşesinde geçen hafta içinde şöyle yazdı: “Ne yalan söyleyeyim, öfkeliyim. ‘Ergenekoncu’ denilebilecek kimler varsa hiçbirinin veremeyeceği zararı, hem de kat be kat fazlasıyla, Türkan Saylan’ın evinin kapısına dayanmayı kim akıl ettiyse o verdi.” Emniyete yakın bir kaynağın değerlendirmesini aktaralım biz de: “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne yapılan polis operasyonunun başlıca hedefi, dernekten burs alan yoksul öğrencilerin listelerini ileriye dönük istiflemekti.” Niyesine gelince: “Çocuklar saf değiştirebilirler belki, diye.” BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kõbrõs adasõ- nõn eski adõ. 2/ “Çamaşırcı ayı” da denilen ve Amerika’da yaşayan kürkü değerli bir hay- van... Sinema- da, kamerayla geniş bir mekâ- nõn taranmasõna verilen ad. 3/ Ege Denizi’ndeki İs- tanköy adasõnõn Yu- nanca adõ... Köydeki işlerin elbirliğiyle biti- rilmesi. 4/ Yöntem... Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapõlan õz- gara köfte. 5/ Kõsa ya- zõ... İran’õn plaka imi. 6/ Demiryollarõna ve toprak yollara döşenen taş kõrõklarõ. 7/ Bir nota... Dilekçe. 8/ Doğanõn neden olduğu yõkõm... İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü an- tik kent. 9/ Antalya yakõnlarõnda ünlü bir arkeolojik mağara... Fas’õn plaka imi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bolu’nun Gerede ilçesinde, kayak merkezi olan bir dağ... Tuzak, kapan. 2/ Asya’da bir ülke... Ege Böl- gesi’nin en büyük gölü. 3/ Vurgun yiyen bir dalgõcõn iyileşebilmesi için tekrar indirilmesi gereken aynõ su derinliği... Rütbesiz asker. 4/ Pasta hamuru... Vladi- mir Nabokov’un filme de aktarõlan ünlü romanõ. 5/ Kayõnbirader... İçine sulu şeyler koymaya yarayan kap. 6/ Molibden elementinin simgesi... Kullanõşõ kolay bir tür makineli tüfek. 7/ İştah açmak için yemekten ön- ce alõnan içki. 8/ İri bir hõyar türü... “Gözümüze ka- ra toprak / Dolmadan bir --- sürelim” (Karacaoğlan). 9/ Yanağõn alt kõsmõ... Hamurun, fõrõna verilmeden ön- ce dinlenmesi için üzerinde bekletildiği tahta. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D Ö N G E L S E Ö D A M A Z O N N A L İ A M A G A L E R İ O M E M İ R D İ N L A İ D O L O Z A İ L M E K S O M O N E B E E N A M O K E Y 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear