26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2009 CUMA 10 DİZİ CMYB C M Y B BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Bursa TÜYAP’tan İnsan ve Kitap Manzaraları... Geçen hafta sonu Bursa TÜYAP’taydım. Okur- larım ve konferansımı izlemeye gelenler yanında, yazar dostlarla da beraber olduk. Server Tanilli, Vural Savaş, Doğan Hızlan, De- niz Kavukçuoğlu, Ataol Behramoğlu, Banu Avar, Rona Aybay, Deniz Som, Merdan Ya- nardağ, Tuncay Mollaveisoğlu ve daha birçokları ile sohbet ettim. Üniversite öğrencilerinden öğretim üyelerine, fabrikadaki ustabaşından fakültede eskiden öğ- rencim olmuş bugünkü şirket yöneticisine kadar herkes soruyor ve sorguluyor: “Erol Hoca nere- ye gidiyoruz, nasıl kurtulacağız?” Herkes kendi- ni bir kıskacın içine sokulmuş gibi görüyor. - Genci, yaşlısı herkeste bir karamsarlık var… - İnsanlar baskıdan, karanlıktan, hukuk dışı ge- lişmelerden ürkmüşler. - Ama herkes sorguluyor; herkes karanlıktan, bas- kıdan, antidemokratik uygulamalardan yakınıyor. Herkesin “olumsuzlukları sorgulaması” çok önemli; insanlar toplumda iktisadi, siyasi ve günlük yaşama yönelik demokrasi ve hukuk dı- şı gelişmeleri kabullenemiyor, tepki gösteriyor, ola- maz bunlar değişmeli diyor. İnsanların “çağdaşlık, hukuk, sosyal devlet ta- lebi ve direnci” çok önemli; eğer tersi olsaydı, bu olumsuz gelişmeleri tepki vermeden kabullen- selerdi işte o zaman felaket olurdu. Ama öyle de- ğil; yediden yetmişe herkes sorguluyor, kabulle- nemiyor, bunun değişmesini istiyor… Bütün olumsuzluklara karşın Cumhuriyet dö- neminin topluma ektiği ve yeşerttiği bir birikim var. Bu birikim yalnız sokakta değil, kurumlarımızda, örgütlerimizde de görülüyor. - Siyasal partilerimizde “taban tavanı eleştiriyor”; gün gelecek, direnç gösteren taban, tavana egemen olacak. - Tavandakiler, kendi aralarında örtülü bir işbirliği yaparak Türkiye’deki oligarşik düzeni kurmuşlar. Bu oligarşik yapı katılımcı demokrasiyi istemiyor. Biri az, diğeri çok “Batıcı” ama birisi tam işbirlikçi, diğeri biraz gebe. - Aralarında yarış ediyorlar; Washington’a, Brüksel’e “ben sana daha iyi hizmet ederim” çağ- rısı yapıyorlar; dincisi, liberali, laik olanı… Okur- larla bütün bunları konuştuk; acı şeyleri tatlı tat- lı andık… Yadırgatıcı konuşma… Konferansımda, geçen yazımda değindiğim 28 Şubat sürecinin sonuçlarını anlattım ve katılım- cıların sorularını aldım. Kazançlı çıkan tarafın Ata- türkçüler değil ABD ve AKP olduğunu açıklamam birçok izleyiciyi biraz şaşırttı ama çoğunluğun, so- nunda bana hak verdiğini sanıyorum. Kitaplarımı imzalarken konuştuğum insanlar ba- na fikir veriyor. Her yaştan, her meslekten okur- larımın ülke sorunları ve yazdıklarımla ilgili dü- şüncelerini, eleştirilerini, desteklerini öğrenmek hem çok güzel hem de çok yararlı. Otuzlu yaşlarda başladığım sohbet ve konfe- ranslarım bana bugüne kadar çok şey öğretti. Bir akademisyen ve yazar olarak,Türkiye rekorunun ba- na ait olduğunu sanıyorum. Konuşmalarım son- rasında okurlarımla olan sohbetlerimi, fikir alışve- rişini bugüne kadar kaleme almadığıma o kadar piş- manım ki. Ama hepsi kafamın içinde duruyor. Onlarca yılın saha araştırması ortaya çıkardı. CHP’yi, AP ve ANAP’ı; DSP ve SHP’yi; DYP, Re- fah ve nihayet AKP’yi tabanlarıyla resmetmiş olur- dum. Bursa’daki kitap fuarında, Cumhuriyet Kitap- ları’nın mekânında okurlarımla dertleşirken ak- lımdan bunlar geçti. Onlarla beraber Ecevit, Demirel, Erbakan, Evren, Özal, Çiller, Yılmaz, Erdoğan ve Gül’ü düşündüm. İmzaladığım ki- tapların içinde zaten vardılar, ara sıra açıp re- simlerine baktım. Ecevit, Özal, Erbakan, Çiller, Yıl- maz, Denktaş ve nihayet Abdullah Gül ile ko- nuşmalarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti, aynen imzaladığım kitabın kapağında gör- düğüm gibi. Bursa beni biraz düne götürdü ama okurlarla yarınları da konuştuk; karamsar olmaya hakkımız olmadığını vurguladık hep birlikte. Türkiye’deki yetmiş milyonun, bir satılık insan pazarı haline dönüştürülemeyeceğinin altını çiz- dik hep birlikte… www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Terör örgütü dört koldan yapõlan baskõlar nedeniyle suskunluğa gömüldü PKK, Abdullah Öcalan’õn 10 yõl önce ya- kalanmasõnõn ardõndan ciddi bir değişim geçiriyor. Örgüt Murat Karayılan önderli- ğinde “Başkanlık Konseyi” adõ verilen bir grup tarafõndan yönetiliyor. Zübeyr Aydar’õn başõnda olduğu Kongra-Gel ise üst düzey bir mekanizma olarak hem PKK’nin Avru- pa’daki lobi çalõşmalarõnõ yürütüyor hem de Kürt örgütlerinin koordinatörü olarak görev yapõyor. Örgütün Kuzey Irak’taki kolu “Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi” (PÇDK), peş- mergelerin baskõsõ ve yoğun denetimi yü- zünden son iki yõldõr planladõğõ faaliyetleri yürütemiyor. Örgüt, Türk Silahlõ Kuvvetle- ri’nin 2007’nin aralõk ayõndan bu yana ger- çekleştirdiği hava operasyonlarõnõn artmasõ ve ABD ile Türkiye’nin Kuzey Irak içinde- ki çabalarõnõn yoğunlaşmasõ nedeniyle PKK ile olan bağõnõ güçlendiremiyor. Hareket alanı daraldı PKK’nin İran’daki, “Partiya Jiyana Aza- di Kurdistan (PJAK) - Kürdistan Özgür Yaşam Partisi” de son üç aydõr suskunluk yaşõyor. Hem Türkiye’nin hem de İran’õn son altõ aydõr yoğunlaştõrdõğõ operasyonlar ne- deniyle hareket alanõ iyice daralan örgüt, PKK’ye eskisi gibi militan ve lojistik deste- ği veremiyor. PJAK’õn sessizliğe gömül- mesinin ardõnda ABD’nin bu örgütü geçti- ğimiz ay terör örgütü listesine almasõnõn da payõ bulunuyor. Zira ABD bir dönem İran’õ karõştõrma uğruna desteklediği bu örgütü, PKK yanlõsõ olmasõ ve Türkiye’nin tepkisi- ni çekmesi nedeniyle artõk kullanmak iste- miyor! 300’den fazla PJAK’lõnõn cezaevine konulmasõ da örgütün eylemlerini kõsõtlõyor. Öcalan yanlõsõ bir örgüt de Suriye’de faa- liyet gösteriyor. İki yõl öncesine kadar faaliyetlerini arttõran “Partiye Yekitiya Demokrat” (Demokra- tik Birlik Partisi - PYD), Türkiye’nin baskõsõ ve Şam ile Ankara arasõndaki diyaloğun art- masõ nedeniyle artõk kolay hareket edemiyor. Bu örgütün de Suriye’deki cezaevlerinde 300 kadar militanõ tutuklu bulunuyor. Mehmet Metiner’in de dikkat çektiği gibi salt örgüt değil Abdullah Öcalan da Güney- doğu’daki kanlõ sorunun çözüm arayõşlarõn- da kendisinin dikkate alõnmasõ konusunda sõk sõk uyarõlar yapõyor. Örneğin İmralõ Adasõ’na giden avukatlarõna her fõrsatta “Bizi dikka- te almayan çözüm şansı sıfırdır” diyor. Öcalan, 19 Aralõk 2008’deki avukat görüş- melerinde benzer çağrõlarõ yaptõ ve ABD ve Irak yerine sorunun çözümü konusunda ken- disiyle diyaloğa girilmesini istedi. Aslõnda Öcalan’õ bu düşünceye PKK’nin son dönemde yoğunlaştõrmak istediği “İra- demiz Öcalan” eylemleri yöneltiyor. PKK, son üç yõldõr terör sorununun çözümünde Öcalan’õn muhatap kabul edilmesini istiyor ve talebini “Öcalan’a özgürlük” sloganõy- la daha da ileri götürmeye çalõşõyor. Örgüt bu hedefinde şiddeti bir dayatma yön- temi olarak kullanõyor. ABD, Irak ve Türkiye’nin, PKK’nin pasifize edilmesi uğruna oluşturduğu üçlü mekanizmanõn planlarõ bu yüzden Öcalan’õn tepki- sini çekiyor. Terör örgütü li- deri, 19 Aralõk’taki konuş- masõnda, 9 Mayõs 1916 ta- rihinde (I. Dünya Savaşõ sõrasõnda), İngiltere ve Fran- sa arasõnda yapõlan ve Türki- ye’nin Ortadoğu topraklarõ- nõn paylaşõlmasõnõ öngören “Sykes-Picot” adlõ gizli anlaşmasõna vur- gu yapmõştõ. Öcalan bu kapsamda avu- katlarõna şöyle demişti: “Bazı planlar tartışılıyor. Kuşkulu aslında. İhtiyatlı yaklaşmak gerek. Bizi dışarıda bı- rakan, dikkate almayan bir çözü- mün şansı sıfırdır. Böyle gizli an- laşmış olabilirler. Bu sorun giz- li anlaşmalarla falan çözülmez. Yapılmaya çalışılan bu gizli şe- ye, ikinci Sykes-Picot diyorum. Sykes-Picot da gizli yapıldı. Bir yıl sonra 1917’de Lenin tarafından açıklandı. İkinci Sykes-Picot varsa, Ortadoğu, Kürtler elli-yüz yıl daha sorunla uğraşırlar. Biz, bu sorunu kendi aramız- da çözelim diyoruz. Ben Türkiye halkına saygımdan dolayı bu sorunun açık bir şe- kilde tartışılmasını istiyorum. Bu sorunun çözümü için öyle gizli kapaklı görüşmeler fayda vermez. Ben bunun için Mustafa Kemal örneği- ni verdim. Mustafa Kemal, siyasal teolo- jiyi biliyordu. İngiltere’nin Ortadoğu’daki hegemonyasını biliyordu.” Yarın: Kürt aydınlarından farklı görüşler... Peki, bu süreçte PKK nereye gidiyor? Özellik- le Öcalan’õn yakalanmasõnõn ardõndan bölünme ya- şayan ve strateji belirlemede büyük sõkõntõ çeken örgüt gerçekten silahsõzlandõrõlõyor mu?.. Bu soruya örgütü yakõndan izleyen Kürt kökenli aydõn ve ya- zarlar farklõ yanõtlar veriyor. Star gazetesi yazarõ Mehmet Metiner, 1980’li yõllarda radikal İslamcõ bir görüşü benimsiyordu. Hatta 4 yõl önce Cumhuriyet’e verdiği bir röportajda, “O dönemde Taliban gibi düşünüyorduk” de- mişti. Metiner 1990’lõ yõllardan itibaren başlayan siyasal dönüşümünü “Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi” adlõ kitabõnda da sorgulamõş ve öze- leştiri yapmõştõ. 2000 yõlõnda Halkõn Emek Parti- si’nin (HEP) medya ve tanõtõmdan sorumlu genel başkan yardõmcõlõğõ görevinde de bulunan Metiner, Kürt-İslamcõ kimliğiyle tanõnmasõna karşõn bu dönemde daha liberal düşünüyor. Yazõlarõ ve konuşmalarõnda, PKK’ye bakõş açõ- sõ ve Kürt sorununun çözüm yöntemi konusunda diğer Kürt aydõnlarla görüş ayrõlõğõna dönüşen Me- tiner örgütün de zaman zaman tepkisini çekiyor. Me- tiner, Öcalan’õn yakalanmasõnõn ardõndan PKK’de yaşananlar ve bundan sonraki olasõ gelişmelerle il- gili sorulara şu yanõtlarõ verdi: Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da yakalanması PKK’yi nasıl etkiledi. Örgüt nereye gidiyor?.. Metiner - Öcalan yakalandõktan sonra PKK ku- ruluş felsefesini değiştirdi. Yola çõkarken düşün- düğü amaçlarõnõ inkâr etti. Bağõmsõz Kürdistan idea- linden, federasyon ve otonomi teleplerini reddeden, demokratik cumhuriyet söylemini dillendiren siyasal bir partiye dönüştü. Dolayõsõyla artõk elinde silah dağda bulunmayõ gerektiren bir örgüt olmaktan çõk- mõş olmasõ gerekiyordu. Çünkü Öcalan yakalan- dõktan sonra dillendirdiği demokratik cumhuriyet tezi ancak siyasal bir parti eliyle gerçekleştirilebi- lecek talepleri içeriyordu. Peki, PKK Öcalan’ın bu tezini nasıl karşıla- dı? Metiner - PKK’nin paradoksu şu: Örgüt de- mokratik cumhuriyeti benimseyeceğini söyledik- ten sonra halen silahlõ mücadeleyi yedeğinde tut- maya devam etti. Militer bir güç olarak varlõğõnõ sür- dürmesi bir paradokstur. Bu yüzden demokratik cumhuriyet tezi örgüt içinde ciddi çözülmeleri be- raberinde getirdi. “Biz bunun için mi dağa çık- tık” diye itiraz edenler örgütten kopmaya başladõlar. Ayrõca örgüt içinde bir başka sõkõntõ daha başladõ. “Mademki demokratik cumhuriyet diyoruz, bu ancak siyasetle yapılabilir. O zaman PKK silahlı güçlerini tasfiye etmeli, bunu açıklamalı” diyen ciddi bir grup vardõ. Osman Öcalan, Kani Yılmaz (örgüt tarafõndan öldürüldü), Nizamettin Taş gi- bi başkanlõk konseyi düzeyindeki isimler “Madem demokratik cumhuriyeti benimsedik o zaman silahlı güçlere gerek yok” diye itiraz ederek ör- gütten ayrõldõlar. Bu süreçte PKK, örgüt içinde çö- zülmeyi önlemek için tekrar silahlõ mücadeleyi baş- lattõ. Bu da PKK’yi söyledikleriyle yaptõklarõ ara- sõnda uygunsuz davranan bir yapõya dönüştürdü. Örgüt şimdiki yapısı içinde neyi hedefliyor? Çözüm mü, dayatma mı?.. Metiner - PKK’nin, dağda kalmayõ gerektiren hiçbir amacõ olmadõğõ halde halen elinde silah tu- tan ve terör faaliyetlerine girişen bir örgüt olmasõ çok ciddi bir sõkõntõ kaynağõ. Türkiye’de Kürt so- runu çözülürken PKK katkõ sunmak yerine çözü- mü engellemek isteyen bir yapõya büründü. Dola- yõsõyla önümüzdeki günlerde yapõlmasõ gereken şu; eğer PKK demokratik cumhuriyet söyleminden vaz- geçmişse, tekrar bağõmsõz Kürdistan felsefesine dön- müşse, bunu çõkõp deklare etmeli. Silahlõ müca- delesini sürdüreceğini açõkça ilan etmeli. Eğer de- mokratik cumhuriyet söyleminde samimiyse o zaman silahlõ güçlerini tasfiye etmeli ve DTP içinde, daha sağduyu ve sorumlu bir tarzda yerini almalõ. Türkiye böyle bir yapılanmayı içine sindire- bilir mi?.. Metiner - PKK, DTP üzerinden Türk siyaseti- ne zaten müdahale ediyor. Aslõnda Türk demokrasisi PKK’yi tolere edecek olgunluğa erişti. PKK’nin de bu olgunluğa yakõşõr bir tavõr içine girmesi gere- kir. Bunun için de koşulsuz olarak silahlarõ terk et- mesi, toprağa gömmesi gerekir. Örgüt silahlarõ elin- de tuttukça DTP de sõkõntõ yaşayacaktõr. Bu durum Kürt sorunu için de hep engel olacaktõr. Bence ar- tõk değişmesi, dönüşmesi gereken örgüt PKK’dir. Örgüt bu süreçte Öcalan’ı daha çok öne çı- karmaya başladı. PKK lider sıkıntısı mı yaşıyor? Metiner - Örgüt kendisini yaşatmak için lider kültürüne ihtiyaç duyuyor. Öcalan’õ yücelterek kendilerini yaşatabileceklerini sanõyorlar. An- cak örgüt içinde ciddi bir çözülme de var. Şiddet yanlõlarõyla barõş yanlõlarõ arasõnda ciddi bir ka- põşma yaşanõyor. PKK içinde de DTP içinde de, örgütün sürece ciddi bir yanõt bulamadõğõna ina- nan kesimler var. Kendi içlerinde zihni ayrõşma içindeler. Şiddet onlarõ bir arada tutuyor ama zi- hinleri çoktan bulandõ. Karmaşa yaşõyorlar. PKK bugün, Kürt davasõ, bağõmsõz Kürt ideali yerine Öcalan’õn özgürlüğü için mücadele eden bir ko- numa dönüşmüştür. Bütün olay Öcalan bõrakõlõr- sa her şey biter şeklindeki bir hedefe dönüştürüldü. Bu hedef Kürt davasõ değildir. Kürtlüğü her şe- yin önünde tutan bir anlayõş şunu der: “Öcalan da PKK de olsun ama ne olursa olsun Kürt so- runu çözülsün.’ Ama örgütün mantõğõ şu şekil- de süreci tõkõyor: “Benimle sorunu çözmezseniz, Öcalan’a serbestlik tanımazsanız size bu sorunu çözdürtmem.” Bu PKK’nin kendi örgütsel var- lõğõnõ Kürtlerin üzerinde tutan bir yaklaşõmdõr. Ben- ce PKK’nin en büyük açmazlarõndan biri de bu yaklaşõmdõr. Kıskaçtaki militanlar PKK üç açõdan yaratõlan kõskacõn dõşõnda bir de ABD-Irak-Türkiye koordinasyonuyla oluş- turulan üçlü mekanizmanõn yarattõğõ sancõyõ çe- kiyor. Kuzey Irak’õn Erbil kentinde üçlü me- kanizma tarafõndan kurulan koordinasyon merkezi, PKK’nin bu ülkedeki faaliyetlerini ta- mamen enterne etmeyi hedefliyor. Örneğin PKK’nin lojistiği bu çabalar sõrasõnda gide- rek daha fazla darbe alõyor. Örgüt, militanlarõn yönlendirilmesinde de sõkõntõ çekiyor. ABD’nin Irak ve Türkiye’ye de kabul ettir- diği plan ilk etapta, PKK tamamen ablukaya alõndõktan sonra militanlarõn eve dönüş yasa- sõyla affedilmesi, üst düzeydekilerin bir Avru- pa ülkesine ilticasõnõn sağlanmasõnõ ve bazõ yö- neticilerin de Öcalan’õn yanõna konulmasõnõ içeriyor. Planõn ileriki hedefinde ise PKK’nin DTP üzerinden tamamen siyasi yaşama entegre edilmesi bulunuyor. PKK’nin yalnõzlaştõrõla- rak pasifize edilmesi planõnda Iraklõ peşmer- geler önemli rol üstleniyor. Bu üçlü müdahale PKK’nin eylemlerini de etkiliyor. Militanlar son 3 aydõr eylem yapa- mõyor, güvenlik güçleriyle çatõşmaktan kaçõ- nõyor. PKK’liler bu durgunluğu kõş koşullarõ- na dayandõrsa da asõl gerekçenin giderek da- raltõlan abluka olduğu biliniyor. Hem Türkiye’nin hem de İran’ın son altı aydır yoğunlaştırdığı operasyonlar nedeniyle ha- reket alanı iyice daralan örgüt, PKK’ye eskisi gibi militan ve lojistik desteği veremiyor. HEP’in eski yöneticilerinden Mehmet Metiner, PKK’nin çözüm yolunu tõkadõğõnõ söyledi Örgüt tamamen tasfiye olacak Star gazetesi yazarı Metiner, 1980’li yıllarda ra- dikal İslamcı bir görüşü benimsiyordu. PKK’yi bitirme operasyonu PKK, ABD, Irak ve Tür- kiye’nin koordinasyonuyla oluşturulan üçlü mekaniz- manın müdahalesi sırasında nasıl bir yol izleyebilir? Metiner - Önümüzdeki sü- reçte PKK’nin ne yapacağõnõ kestirmek zordur. Ancak üçlü mekanizmanõn başarõlõ olma şansõ çok yüksek. Görünen o ki Türkiye o sürecin destekçile- rinden biri. Eğer ABD, AB ve Kürtlerin mutabakatõyla orta- ya çõkan bu silahsõzlandõrma projesi ilerlerse örgüt dağla sõnõrlõ kalacaktõr. Örgüt bu baskõlar karşõsõnda toplum desteği ve lojistiğini kaybedecektir. Belki varlõğõnõ sürdürmek için yine teröre başvuracak ama süreç içinde tamamen tasfiye olacaktõr. PKK, Irak, ABD ve Türki- ye’nin baskõlarõna gerekli ya- nõtõ veremezse hem demokra- tik cumhuriyet idealinden vaz- geçecek hem de Kürt soru- nunda çözümsüzlüğü derin- leştirecek tarihi ve uğursuz rolün öncülüğünü yapmõş ola- caktõr. Uğursuz rolün öncüsü Öcalan dikkate alõnmak istiyor ZİRVE YAYINEVİ DAVASI Günaydın: Azmettirici yok, biz planladık SELAHATTİN GÖKATALAY MALATYA - Malatya’da biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürüldüğü Zirve Yayõnevi davasõnõn kilit ismi Emre Günaydın, Malatya Cumhuri- yet Başsavcõlõğõ’na verdiği ek ifadede kendisini Varol Bülent Aral’õn azmettirdiği yönündeki iddiasõndan vazgeçerek, olayda azmettiricinin olmadõğõnõ söyledi. Zirve Yayõnevi davasõnõn sanõklarõndan Gü- naydõn, 14 Kasõm 2008’de Malatya E Tipi Ce- zaevi’nde davayõ yürüten savcõlara verdiği ifa- dede, mahkemede tanõk olarak dinlenen Varol Bülent Aral’õn kendisini azmettirdiğini ileri sürmüştü. Bunun üzerine yeni bir soruşturma başlatan Malatya Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, az- mettiricisi olduklarõ iddiasõyla Aral ve Zirve Ya- yõnevi ile aynõ dairede faaliyet gösteren Kayra Yayõncõlõk’õn eski çalõşanlarõndan Hüseyin Yel- ki’yi tutuklatmõştõ. Yeni soruşturma kapsamõn- da geçen günlerde Cumhuriyet Savcõlõğõ’na ek ifade veren Günaydõn, 14 Kasõm’da verdiği ifadeyi değiştirerek, azmettirici olarak ismini verdiği kişiden dolayõ vicdan azabõ çektiğini, olayda azmettirici olmadõğõnõ ve olayõ arkadaş- larõ ile birlikte gerçekleştirdiklerini belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear